Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Japonya’nın ABD’ye özür borcu yok

Yayınlanma

Gearoid Reidy / The Japan Times

Japonya’da Amerikalı denizcinin tutuklanması ve hapsedilmesi, karmaşık güvenlik ittifakındaki çatlakları ortaya çıkardı.

Dışarıdan bakıldığında ABD-Japonya güvenlik ittifakı güllük gülistanlık görünebilir: giderek yakınlaşan savunma bağları, daha derin işbirliği ve Hint-Pasifik bölgesi için ortak bir vizyon.

Ancak ölümcül bir araba kazasına neden olmaktan hüküm giyen Amerikalı bir subayın kahraman gibi karşılanması Japon halkına ilişkilerin ne kadar dengesiz olabileceğini hatırlattı.

Donanma Teğmeni Ridge Alkonis’in davası, hem ABD hem de Japon hükümetlerinin sessiz kalmaya çalıştığı bölücü bir dava. Kimsenin itiraz etmediği gerçekler: 2021 yılında, Fuji Dağı’ndan ailesiyle birlikte eve dönerken Alkonis bilincini kaybetti. Arabası bir restoranın dışında park halindeki araçlara çarparak 85 yaşındaki bir kadının ve 54 yaşındaki damadının ölümüne neden oldu. Alkonis ihmalkâr araç kullanma suçlamasını kabul etti. Tartışmalı olan ise ne kadar suçlu olması gerektiği: Savcılar direksiyon başında uyukladığını ve uykulu hissettiğinde dakikalar önce durarak kazayı önleyebileceğini söyledi. Savunma ise kazadan birkaç hafta sonra teşhis edilen bir rahatsızlık olan akut dağ hastalığından muzdarip olduğunu söyledi.

Mahkeme, trajedinin sadece yaklaşık 300 metre yükseklikte meydana geldiğini göz önünde bulundurarak buna inanmadı. Alkonis üç yıl hapis cezası aldı. Aralık ayında bir mahkum nakil programı kapsamında ABD’ye nakledildi ve cezasının yarısından azını çektikten sonra bu ay şartlı tahliye edildi.

Alkonis’in eşi Brittany ve müttefikleri başarılı bir baskı kampanyası yürüttüler ve milletvekilleri ABD Başkanı Joe Biden’dan af talebinde bulundular. Denizcinin bir an önce serbest bırakılması çağrısında bulunanlar arasında Wall Street Journal’ın yayın kurulu da vardı ve ABD’nin Suudi Arabistan’da tutuklu bulunan bir kadın askerine benzer bir muameleyi kabul edip etmeyeceğini sordu.

Ancak burası Suudi Arabistan değil. Japonya Economist Demokrasi Endeksi’nde 16. sırada yer alıyor – sadece Suudi Krallığı’ndan (“otoriter bir devlet” olarak kabul ediliyor, 150. sırada) değil, aynı zamanda 30. sırada yer alan ABD’nin kendisinden de (“kusurlu bir demokrasi”) oldukça yüksek.

Bu karşılaştırma bile ABD’li seçkinlerin Japonya’ya yönelik tutumları hakkında çok şey söylüyor. Alkonis’in belki de en sadık destekçisi olan Utah Cumhuriyetçi Senatörü Mike Lee’nin sözleri bu durumu daha iyi özetliyor. “Japonya’nın bu davayı ele alış biçimi affedilemez. Bunun sonuçları olmalı,” diye yazdı Lee X hesabı üzerinden ve ekledi: “Japonya’nın aileye – ve ABD’ye – bir özür borcu var.”

Serbest bırakılmadan önce Lee, Başbakan Fumio Kishida’yı da etiketleyerek Japonya’ya yönelik bir dizi sert açıklama yaptı. Japon yetkililerin Alkonis’i “ibret olsun diye yargıladıklarını” söyleyerek davanın adilliğine saldırdı, Japonya’nın mahkumiyet oranını kınadı ve yabancı olduğu için hedef alındığını iddia etti. Kongre’de yaptığı konuşmada, “gomenasai” geleneği olarak adlandırdığı tazminat ödeme geleneğinin, Alkonis’in “seçkin hizmet” siciliyle birlikte, serbest bırakılmasını sağlaması gerektiğini söyledi. (Japonya’da tazminat anlamında yaygın olarak kullanılan böyle bir geleneksel terim bulunmamakla birlikte, mağdurlara isharyo olarak adlandırılan para ödemeleri alışılmadık bir durum değildir).

Bir siyasetçinin askerlere desteğini ifade etmesi başka bir şeydi. CNN sunucusu Jake Tapper’ın tepkisini anlamak ise daha zordu. “Harika ve son dakika haberi!”, “Alkonis ailesi yeniden bir araya geldi!!!” şeklinde bir tweet attı Tapper. Geçen sezon Japonya’da oynayan eski bir Beyzbol Büyükler Ligi atıcısı, Instagram’da yaptığı bir yorumda Alkonis’e “evine hoş geldin” dedikten sonra tepki çekince hemen özür diledi.

Cezalandırma bir yana, kimse teğmenin ölümlerden nihai olarak sorumlu olduğunu inkar etmiyor. Japonlar onu bir arabanın içinde, gülümseyen ailesiyle birlikte resmederken gördüklerinde yaşadıkları şok anlaşılabilir. Serbest bırakılmasıyla ilgili ABD medyasında çıkan haberlerin çoğu onu daha çok Kuzey Kore gulagından salıverilen bir muzaffer gibi ele alıyor. Bir Japon gazetesinin manşeti “Kutlamalar neden?” diye soruyordu.

Tartışma, ilişkilerin dengesizliğinden duyulan derin hoşnutsuzluktan kaynaklanıyor. ABD’nin Japonya Büyükelçisi Rahm Emanuel iki ülke arasındaki bağların bir ittifaktan çok daha “derin” olduğunu söyledi. “Bu dostluktur. Gerçek bir dost iyi günde de kötü günde de yanındadır” diye belirtti.

Ancak çok az Japon bunu eşdeğer bir yoldaşlık olarak görüyor. NHK’nın 2020’de yaptığı bir ankete göre Japonların %92’si ABD’nin baskın konumda olduğunu düşünürken sadece %6’sı iki ülkeyi eşit görüyor. ABD ordusu Mart 2011 depremi ve tsunamisinden sonra Tomodachi Operasyonu afet yardım programı sırasında iyi niyet yaratmak için çok şey yaptı. Kısa süre önce Noto Yarımadası’nı vuran Yeni Yıl Günü depreminden sonra da yardım etmekte gecikmedi. Ancak ABD üslerine ev sahipliği yapan ya da başlarına talihsizlikler gelen toplumlar için faydalar daha az net.

İttifak sarsıntılı dönemler geçirmeye devam ediyor. Kasım ayında bir Osprey uçağının karıştığı ölümcül bir kaza, ABD’nin filoyu karaya çekme talebini ilk başta reddetmesinin ardından diplomatik bir kargaşaya dönüşme tehlikesi yarattı. Okinawa’da, ABD Deniz Piyadeleri üssünün yerinin değiştirilmesi konusunda on yıllardır süren anlaşmazlık devam ediyor. Muhtemelen hiçbir zaman, 1995’te üç ABD askerinin 12 yaşındaki bir kız öğrenciye tecavüz ettiği ve kitlesel protestolara yol açarak liderlerin acil bir zirvede bir araya gelmesini gerektiren olay kadar öfkeye dönüşmemiştir.

Alkonis’in durumunun çok farklı olduğu açık. Ancak Mike Lee, “Japonya’da ya da başka bir yerde görev yapan ABD personelinin… arkalarında olduğumuzu bilmeleri gerekir” derken, bunun iki yönlü bir yol olduğunu kabul etmelidir. ABD, faaliyet gösterdiği ülkelerde hukukun üstünlüğüne saygı göstermelidir.

Alkonis’e yapılan muamele istisnai görünmüyor. Polis memurunun destekçileri, ihmalkâr araç kullanma davalarının genellikle ertelenmiş cezalarla sonuçlandığını, ancak bu tür istatistiklerin genellikle birden fazla ölümle sonuçlanmadığını göz ardı ettiğini savundu. Japon halkı kayırmacılık gibi görünen durumlara kötü tepki veriyor; 2019 yılında 87 yaşındayken geçirdiği trafik kazasında iki kişinin ölümüne neden olan eski üst düzey bürokrat Kozo Iizuka’ya yönelik tepkilere bakın. Dava, Iizuka’nın yaşından ziyade elit geçmişi nedeniyle başlangıçta tutuklanmadığına dair şüpheler nedeniyle dikkat çekti; mekanik arızayı suçlamasına rağmen, Iizuka daha sonra beş yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Northamptonshire’da, Amerikan istihbarat servislerinde de çalışan Amerikalı bir diplomatın eşinin kullandığı araç tarafından öldürülen İngiliz genç Harry Dunn vakasının da yankıları var. Kadın İngiltere’den ayrıldığında diplomatik bir olay yaşanmış ve ABD iade talebini reddetmişti.

Bu, ABD’nin ve “özel ilişki” iddiasında bulunduğu müttefikinin, kamuoyunun öfkesini reelpolitik kaygılarla dengelemek gibi zor bir duruma düştüğü bir başka vakadır. Nihayetinde, biraz nezaketle daha geniş çaplı bir olay önlenebilirdi. Ailesi yeniden bir araya geldikleri için şüphesiz rahatlamış olsa da, mesele büyük ölçüde optik bir meseledir: Alkonis’ten gelecek yeni bir pişmanlık ifadesi, cezanın kısaltılmasıyla ortaya çıkan öfkenin çoğunun üstesinden gelebilirdi.

Japonya’dan özür bekleyenler hayal kırıklığına uğrayacaktır.

DİPLOMASİ

AB ve Ukrayna, Biden’ı 2022’de Kiev’in ‘zaferine’ engel olmakla suçluyor

Yayınlanma

Joe Biden’ın başkanlık süresi sona yaklaşırken, ABD’nin Rusya’ya karşı Ukrayna’ya 90 milyar doları aşan yardım sağlamasına rağmen, Avrupa Birliği (AB) ve Ukrayna, Amerikan başkanını kararsız davranmakla suçluyor.

Bazı Avrupalı liderlere göre bu kararsızlık, Ukrayna’nın 2022 sonbaharında Rusya ordusunu Harkov ve Herson’dan püskürtmesine rağmen savaşı kendi lehine çevirememesine neden oldu.

‘Çok az, çok geç’

Bloomberg‘in haberine göre, Biden yönetimi Ukrayna’ya yoğun bir şekilde askeri yardım sağlama konusunda çaba gösterdi ve hatta Batı menşeli uzun menzilli füzelerle Rusya topraklarına saldırılara izin verdi.

Fakat Ukraynalı yetkililer, savaş boyunca defalarca dile getirdikleri bir şikâyeti yineledi: “Çok az, çok geç.”

Bir yılı aşkın süredir devam eden savaş ve Donald Trump’ın başkanlık yarışında yükselişi, Ukrayna’yı işgal altındaki topraklardan vazgeçme veya NATO üyeliğinden yoksun bir barış anlaşmasını kabullenme gibi ihtimallerle karşı karşıya bıraktı.

Bloomberg’e konuşan Ukraynalı yetkililer, böyle bir sonucun büyük ölçüde Biden’ın aldığı ya da almadığı kararlardan kaynaklanacağını savundu.

Avrupa ne ediyor?

Letonya Dışişleri Bakanı Baiba Brazhe, ABD’nin daha erken ve daha güçlü bir şekilde silah sağlaması durumunda bunun “geniş kapsamlı sonuçları” olabileceğini, ancak “olan oldu” diyerek konuyu değerlendirdi.

2022 sonbaharında Ukrayna ordusu, Harkov ve Herson’da hızlı bir taarruz gerçekleştirerek bazı bölgeleri geri aldı. Fakat Ukrayna lideri Vladimir Zelenskiy, bu zaferlerin sürdürülebilmesi için daha fazla silah talep etti. Biden ise bu konuda tereddütlü davrandı.

Biden’ın bu temkinli yaklaşımı, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından doğrulandı. Sullivan, ABD’nin nükleer bir tırmanış riskini dikkate aldığını belirtti.

Eski İngiltere Savunma Bakanı Grant Shapps, Biden’ın Ukrayna’ya desteği konusunda genelde temkinli ve kararsız bir tutum sergilediğini, bu yüzden gerekli desteğin cephe dengelerini değiştirecek şekilde verilmediğini söyledi.

Diğer bazı Amerikalı yetkililer ise, Avrupa ülkelerinin Ukrayna’yı desteklemek ve yaptırım uygulamak konusunda yavaş davrandığını belirtti.

Örneğin, Almanya ve diğer AB ülkeleri, Ukrayna’nın NATO üyeliği konusundaki Amerikan tavrının yumuşamasına rağmen şiddetle karşı çıkmaya devam etti.

Biden’ın bir Soğuk Savaş gazisi olarak nükleer tırmanma tehdidine takıntılı hale geldiği belirtilirken, Avrupa’daki bazı liderler Biden’ın stratejisinin Ukrayna’nın yenilmesini önlemeye odaklandığını ancak zafer için gerekli yolu sunmadığını savundu.

Bu stratejinin, Ukrayna’yı uzun ve maliyetli bir çatışmanın içine çektiği iddia edildi.

Ukrayna’da kamuoyu yoklamaları: Halk, Rusya ile müzakereler hakkında ne düşünüyor?

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Trump’tan AB’ye gümrük tarifesi tehdidi

Yayınlanma

ABD’nin yeni başkanı Donald Trump, AB’yi “büyük ölçekli” miktarlarda ABD petrol ve doğalgazını satın almayı taahhüt etmemesi halinde gümrük vergileriyle karşı karşıya kalacağı konusunda uyardı.

Trump cuma günü Truth Social platformunda yayınladığı mesajda, “Avrupa Birliği’ne, ABD ile aralarındaki muazzam açığı petrol ve doğalgazımızı büyük ölçekte satın alarak kapatmaları gerektiğini söyledim. Aksi takdirde, her şekilde TARİFELER!!!” diye yazdı.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen kasım ayında yaptığı açıklamada AB’nin ABD’den daha fazla sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) almayı değerlendirebileceğini söylemişti.

Leyen gazetecilere verdiği demeçte, “Rusya’dan hâlâ çok miktarda LNG alıyoruz ve neden bunu bizim için daha ucuz olan ve enerji fiyatlarımızı düşüren Amerikan LNG’si ile değiştirmeyelim?” diye sormuştu.

Financial Times’a (FT) konuşan bir AB yetkilisi, “Leyen’in tam da bunu yapma olasılığını ima ettiği göz önüne alındığında, bu bir ‘tehdit’ olarak tuhaf görünüyor,” dedi.

ABD halihazırda Avrupa’nın en büyük LNG tedarikçisi konumunda, fakat Rusya’dan yapılan ithalat ikinci sıradaki yerini koruyor.

Trump, Çin menşeli olmayan tüm ithalata yüzde 20’ye varan genel bir gümrük vergisi uygulama tehdidinde bulunuyor.

Geçtiğimiz ay Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde, Avrupa’nın siyasi liderlerini gümrük vergileri konusunda Trump ile işbirliği yapmaya ve ABD’de üretilen daha fazla ürünü satın almaya çağırmıştı.

Trump’ın ilk başkanlığı sırasında, dönemin Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, ticaret savaşı tehditlerini engellemek için daha fazla ABD gazı satın almayı teklif etmişti.

Uluslararası petrol göstergesi Brent ham petrol fiyatları cuma günü yüzde 0,4 düşüşle varil başına 72,61 dolar oldu. West Texas Intermediate vadeli işlemleri de yüzde 0,4 düşüşle varil başına 69,14 dolardan işlem gördü.

ABD dünyanın en büyük ham petrol üreticisi ve en büyük sıvılaştırılmış doğalgaz ihracatçısı. Aralarında AB ve Vietnam’ın da bulunduğu LNG alıcıları, kısmen gümrük vergisi tehdidini caydırmak için ABD’den daha fazla yakıt satın almayı şimdiden konuşmaya başladılar.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

ABD’den Türkiye Gazprombank yaptırımlarında özel muafiyet

Yayınlanma

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD’nin Gazprombank yaptırımlarında Türkiye’ye muafiyet tanıdığını belirterek, doğalgaz ödemelerinin sorunsuz devam edeceğini duyurdu.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD’nin Gazprombank’a uyguladığı yaptırımlar konusunda Türkiye’ye özel bir muafiyet tanıdığını duyurdu.

Bakan Bayraktar, bu sayede Türkiye’nin doğalgaz borcu ödemelerini Gazprombank üzerinden yapmaya devam edebileceğini belirtti.

Bloomberg’e yaptığı açıklamada Bayraktar, bu kararın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı’nın ABD’li yetkililerle yürüttüğü yoğun görüşmelerin ardından alındığını ifade etti.

Türkiye’nin uzun süredir talep ettiği muafiyetin, Rusya ile doğal gaz ticaretinde önemli bir rol oynayacağını vurguladı.

Gazprombank’ın ABD tarafından yaptırım listesine alınması, Türkiye açısından ciddi endişelere yol açmıştı.

Bakan Bayraktar, yaptırımların Türkiye’yi de hedef alması durumunda bunun ekonomik ve stratejik sonuçlarının büyük olabileceğine dikkat çekmişti.

Türkiye’nin geçmişte İran yaptırımları sürecinde de benzer bir muafiyet elde ettiğini hatırlatan Bayraktar, bu kararın iki ülke arasındaki iş birliğini destekleyeceğini söyledi.

Muafiyetin sağlanmasına rağmen Türkiye, Rusya ile alternatif ödeme yöntemleri üzerinde de görüşmeler gerçekleştirdi.

Geçen ay Ankara’da yapılan toplantılarda, her iki tarafın bürokratları olası senaryoları masaya yatırdı. Ancak Bayraktar, alternatif çözümlerle ilgili detaylı bir değerlendirme yapmaktan kaçındı.

Türkiye, Gazprombank yaptırımında ABD’den muafiyet istiyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English