Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Karadağ, Rusya vatandaşları için vize rejimi uygulayabilir

Yayınlanma

Karadağ, Avrupa Birliği ile uyum sürecinde Schengen vize politikasına geçiş yaparak Rusya ve Belarus vatandaşlarına vize uygulamayı planlıyor.

Dan portalının hükümet kaynaklarına dayandırdığı habere göre Karadağ, vize politikasını Schengen bölgesi kurallarıyla uyumlu hale getirmek amacıyla Rusya ve Belarus vatandaşlarına vize uygulamayı planlıyor.

Kaynaklar, bu değişikliğin yakın gelecekte hayata geçirilebileceğini belirtiyor.

Avrupa Birliği’ne aday ülke konumundaki Karadağ, AB’den gelecek resmi talebi bekliyor.

Bu süreçte sadece Rusya ve Belarus değil, Hindistan, İran, Çin, Pakistan, Türkiye ve diğer ülke vatandaşları için de vize zorunluluğu getirilmesi gündemde.

Fakat Ukrayna savaşı nedeniyle, öncelikli olarak Rusya vatandaşlarının serbest dolaşım hakkının kısıtlanması bekleniyor.

Bu düzenleme, ülke ekonomisine ciddi katkı sağlayan turizm sektörünü ve yerleşik yabancıları doğrudan etkileyecek.

2023 yılında Karadağ’ı 246 bin Rusya vatandaşı ziyaret etti ve ortalama 15 günlük konaklamalarıyla 3,7 milyon gecelemeye ulaşarak rekor kırdılar.

Karadağ İçişleri Bakanlığı verilerine göre, ülkede çeşitli oturma izinleriyle yaşayan 26 binden fazla Rusya vatandaşı bulunuyor ve bunların bin 146’sı daimî oturma iznine sahip.

2023 yılında Rus ve Ukraynalı vatandaşların Karadağ ekonomisine katkısı, özellikle KDV gelirleri açısından 163 milyon avroyu buldu.

Ancak AB’ye entegrasyon hedefleri doğrultusunda vize politikasının Schengen bölgesiyle uyumlu hale getirilmesi kaçınılmaz görünüyor. Yetkililer bazı ülkeler için özel düzenlemeler yapmaya çalışabilir, fakat AB’nin bu konuda istisna tanıma olasılığı oldukça düşük.

İki ülke arasındaki ilişkiler, Ukrayna savaşının başlamasından bu yana giderek kötüleşti. Eylül 2022’de Karadağ, Rusya Büyükelçiliği’ndeki diplomatik personelin büyük bölümünü sınır dışı etti.

Ayrıca Moskova, Karadağ Dışişleri Bakanı Ranko Krivokapiç, Savunma Bakanı Raşko Konyeviç ve Ulusal Güvenlik Ajansı eski direktörü Savo Kentere’yi istenmeyen kişi ilan etti.

AB daha önce bir başka Balkan ülkesi olan Bosna Hersek’ten de Rusya’ya vize uygulaması talep etmişti. Bosna Hersek, Aralık 2022’de AB’ye adaylık başvurusunda bulunmuştu.

AB, vize politikasındaki bu uyumun, Batı Balkan ülkelerinin Avrupa Komisyonu Kalkınma Planı çerçevesinde vaat edilen 6 milyar avroluk desteği alabilmeleri için önemli koşullardan biri olacağını vurguladı.

DİPLOMASİ

Brezilya’daki G20 zirvesinde Küresel Güney gündemi ön plana çıkıyor

Yayınlanma

Bu yılki 20’ler Grubu Zirvesi pazartesi günü (bugün) Rio de Janeiro’da başlıyor ve dönemsel ev sahibi Brezilya, ekonomik eşitsizliklerin arttığı ve dünya düzeninin giderek parçalandığı bir ortamda iklim çözümleri ve uluslararası kurumlarda reformlar gerçekleştirme sözü verdi.

Aralarında görevden ayrılan ABD Başkanı Joe Biden, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin de bulunduğu dünyanın en büyük 20 ekonomisine sahip ülkelerin liderleri, Rio de Janeiro’da bir araya geliyor. Moskova Rio’ya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov başkanlığında bir heyet gönderdi. Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşünün ve Ukrayna başta olmak üzere şiddetlenen küresel çatışmaların toplantılara damgasını vurması bekleniyor.

Kısa bir süre önce geçirdiği kafa travmasının ardından iyileşmekte olan Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, Afrika Birliği ve Avrupa Birliği’nin yanı sıra gelişmekte olan ve gelişmiş 19 üye ülkenin bir araya geldiği toplantıya başkanlık edecek. Eski bir fabrika işçisinden solcu bir devlet başkanına dönüşen Silva, zengin ve çoğunlukla Batılı ülkelerin hakim olduğu kurumlar tarafından uzun süredir ihmal edildiklerini düşünen daha az varlıklı ekonomiler için kullanılan ve Küresel Güney olarak adlandırılan ülkelerin çıkarlarını ilerletme konusunda bir önceki ev sahibi Hindistan’ın bıraktığı yerden devam etmeye çalışacak.

Brezilya’nın başkanlığı, Küresel Güney ülkelerinin G20’yi yönetme serisini devam ettiriyor: Hindistan’dan önce Endonezya’ya sıra gelmişti, 2026’da ABD’nin rolü üstlenmesinden önce ise Güney Afrika’ya sıra gelecek. Bu aynı zamanda Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın yanı sıra yeni katılan Mısır, Etiyopya, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni kapsayan bir başka çok taraflı platform olan BRICS’in genişlemesiyle de aynı zamana denk geliyor.

Hindistan’daki Observer Research Foundation adlı düşünce kuruluşunda kıdemli araştırmacı olan Sunaina Kumar Nikkei Asia’ya yaptığı açıklamada G20 başkanlığını kimin üstleneceğinin “çok önemli” olduğunu söyledi ve değişen dünya düzeninin ortasında Küresel Güney’den dört ülkenin sürekli olarak liderliği üstlenmesinin zamanlamasının, gelişmekte olan ülkelerin gündemini merkez sahneye taşıdığını belirtti.

Kumar, “Brezilya, Hindistan’ın başkanlığı üzerine inşa ediliyor ve Hindistan da Endonezya üzerine inşa ediliyordu,” dedi ve ekledi: “Gerçek şu ki, her başkanlık döneminde [Küresel Güney gündeminin] daha da güçlendiğini ve sesinin daha gür çıktığını görüyoruz.” Kumara göre, geçen yılki Yeni Delhi zirvesine Afrika Birliği’nin de dahil edilmesi buna bir örnek.

Rusya ve Çin, BRICS’i bu gündemin güçlü bir savunucusu olarak öne çıkarıyor ve Endonezya ve Tayland’dan Türkiye’ye kadar yeni ortaklarla aktif bir şekilde etkileşime geçiyor.

BRICS grubu içindeki ticaret artarken Moskova ve Pekin için bu grup, ABD liderliğindeki dünya düzenine alternatif bir vizyon sunmaları için önemli bir forum olarak görülüyor. Yine de bu durum BRICS koalisyonuna G20 içerisinde daha büyük bir nüfuz kazandırmıyor zira diğer üyelerin de kendi öncelikleri var.

Carnegie Endowment for International Peace’de kıdemli araştırmacı olan Stewart Patrick geçen ay yayınladığı bir raporda hem G20 hem de BRICS üyesi olan diğer ülkelerin – Brezilya, Hindistan ve Güney Afrika’nın yanı sıra BRICS’e katılmaya davet edilen ancak henüz bunu resmen yapmayan Suudi Arabistan – “stratejik seçeneklerini ve ittifaklarını açık tutmakta temel bir çıkara sahip olduklarını” yazdı.

Patrick, “Her iki kulübe de üye olmak onlara içeride ve dışarıda bir oyun oynama imkanı veriyor – BRICS plus’ta karşı hegemonik bir koalisyon oluştururken, G20 içinde küresel yönetişim reformu için baskı yapabilecekleri ancak Doğu-Batı ve Kuzey-Güney bölünmeleri arasında köprüler kurabilecekleri daha pragmatik, karma bir strateji benimsiyorlar” dedi.

Brezilya’nın yönetimindeki G20 tartışmaları Birleşmiş Milletler, Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü gibi Batı liderliğindeki uluslararası kurumların nasıl modernize edileceğine odaklanacak. Gündemdeki diğer konular arasında açlık ve yoksullukla mücadelenin yanı sıra iklim değişikliği ve temiz enerjinin teşvik edilmesi de yer alıyor. Liderlerin salı günü zirvenin kapanışında yayınlayacakları bildiride Ukrayna ve Orta Doğu’daki savaşlara barışçıl çözümler bulunması çağrısında bulunmaları bekleniyor.

Ancak Lula için G20 aynı zamanda Hindistan Başbakanı Modi’ninkine benzeyen bir diplomatik dengeleme hareketine de işaret ediyor. Her ikisi de Batı’nın yaptırım uygulama ve izole etme hamlelerine rağmen Rusya ile dostane ilişkilerini sürdürdü.

Bu haftaki G20, Trump’ın dönüşüyle dünyanın Washington’daki bir sonraki yönetimin ABD’nin Ukrayna ve Rusya’ya yönelik tutumunu nasıl değiştireceğini görmeyi beklediği bir döneme denk geliyor. Zira Biden yönetimi gitmeden önce kritik bir hamle olarak Ukrayna’ya uzun menzilli ATACMS füzeleriyle Rusya toprakları içindeki hedefleri vurma yetkisi verdi.

Brookings Enstitüsü’nde Küresel Ekonomi ve Kalkınma programında kıdemli araştırmacı olan Joshua Meltzer, Biden döneminde G20’nin ABD-Çin çatışması ve Rusya ile yaşanan gerilimler nedeniyle daha az önemli olduğunu, yedi gelişmiş ekonomiden oluşan G7’nin ise “çok daha önemli” hale geldiğini söyledi. Ancak Trump’ın ilk döneminde G7’de “çok yıkıcı” bir varlık olduğunu ve bunun yine tekrarlanabileceğini belirtti.

ABD G20 başkanlığını yeniden devraldığında Trump ikinci döneminin ikinci yılında olacak. Uzmanlar Trump ile G20 içindeki Batı etkisi artsa da, yine de gelişmekte olan kilit ülkelerin önümüzdeki yıllarda Küresel Güney’in sesini yükseltmeye devam edeceği görüşünde.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump’ın danışmanı Claver-Carone: Çin’in Peru limanından gelen mallara da vergi uygulanmalı

Yayınlanma

Donald Trump’ın üst düzey danışmanlarından Mauricio Claver-Carone, seçilmiş başkanın Çin mallarına uygulayacağına söz verdiği %60 oranındaki gümrük vergilerinin, Pekin’in Peru’da inşa ettiği yeni bir limandan geçen herhangi bir ülkeden gelen mallar için de geçerli olmasını öneriyor.

Trump’ın ilk yönetiminde Ulusal Güvenlik Konseyinde Batı Yarımküreden sorumlu kıdemli direktör olarak görev yapan ve Trump’ın geçiş ekibinde yer alan danışman Claver-Carone, vergilerin Lima’nın 60 kilometre kuzeyindeki yeni derin su limanı Chancay’den geçen Çin veya Güney Amerika ülkelerinden gelen mallara da uygulanması gerektiğini söyledi.

Bloomberg’de yer alan habere göre Claver-Carone, “Chancay’den ya da bölgedeki Çin’e ait ya da kontrolündeki herhangi bir limandan geçen herhangi bir ürün, sanki Çin’den geliyormuş gibi %60 gümrük vergisine tabi tutulmalıdır,” dedi.

Claver-Carone, verginin tük aktarmaya (transshipment) karşı korunmaya yardımcı olacağını söyledi. Yük aktarma, bir ülkeden (bu durumda Çin’den) gelen malların başka bir ülkeye girmesi ve daha sonra nihai hedef pazarlarına (bu durumda ABD) doğrudan sevkiyatlardan daha düşük tarife oranlarıyla yeniden ihraç edilmesi süreci.

Latin Amerika’daki yük aktarması, Trump’ın Pekin’le ticaret savaşının ardından Amerika’nın en büyük ticaret ortağı olarak Çin’i geride bırakan Meksika’daki limanlarla ilgili olarak ABD için özellikle endişe verici olageldi.

Danışman bu tür tarifelerin, Pekin’in kendi topraklarında bir liman inşa etmesine izin verme konusunda ülkeleri iki kez düşündürmesi gerektiğini söyledi.

Claver-Carone, Meksika da dahil olmak üzere Çin’le denizcilik altyapısı konusunda ortaklık yapan tüm ülkelere “bunun bir uyarı olacağını” savundu.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping 14 Kasım’da Perulu mevkidaşıyla birlikte yeni Chancay limanının açılışını özenli bir törenle gerçekleştirdi. Xi, tesisin Chancay’den Şanghay’a doğrudan bir hat kurarak nakliye sürelerini kısaltacağını ve lojistik maliyetlerini düşüreceğini söylemişti.

Peru ve Çin’in Güney Amerika’dan Asya’ya mal götürmek ve Peru ve komşuları için tüketim malları ithal etmek istedikleri göz önüne alındığında, limandan yapılacak sevkiyatların ne kadarının ABD’ye yönelik olacağı belirsiz.

Eski bir Çin Ticaret Bakanlığı yetkilisi olan Ren Hongbin, 15 Kasım’da katıldığı bir iş dünyası etkinliğinde, limanın Çin ile ABD arasındaki ticareti kolaylaştırmaya yardımcı olabileceğini düşündüğünü söyledi.

Xi, cumartesi günü Lima’da düzenlenen bir toplantıda görevden ayrılan ABD Başkanı Joe Biden’a, dünyanın en büyük ekonomileri arasındaki ilişkiyi geliştirmek için Trump’la birlikte çalışmaya hazır olduğunu söyledi. İkili Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği liderler zirvesi için Peru’da bulunuyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Alman-İngiliz anlaşması Berlin’deki belirsizlik nedeniyle şimdilik suya düştü

Yayınlanma

Almanya ile Birleşik Krallık arasında imzalanması planlanan kapsamlı ikili anlaşma, Berlin’deki trafik lambası koalisyonunun dağılması nedeniyle, planlandığı gibi onaylanmayacak.

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer ve Alman mevkidaşı Olaf Scholz, İngiliz liderin ağustos ayında Berlin’e yaptığı ziyaret sırasında iki ülke arasında türünün ilk örneği olan kapsamlı bir ikili anlaşma imzalama niyetlerini açıklamışlardı.

Müzakereler hızla ilerledi ve anlaşmanın ocak ayında sonuçlandırılması bekleniyordu fakat Almanya’daki erken seçim süreci çabaları sekteye uğrattı.

Alman hükümetinden yapılan açıklamada, “Alman Federal Meclisinde yapılacak erken seçimler göz önünde bulundurulduğunda, anlaşmanın mevcut yasama döneminde onaylanması pek mümkün görünmüyor,” denildi.

“Süreksizlik ilkesi” görüşmelere engel oldu

Scholz, iç iktidar mücadeleleriyle karakterize olan koalisyonun çöküşünden bir hafta sonra şubat ayında yeni seçimlerin yapılmasına karar verdi. Scholz’un partisi SPD’nin anketlerde ana muhalefet CDU’nun çok gerisinde kalması şansölyenin yeniden seçilmesini pek olası kılmıyor. Bu nedenle Birleşik Krallık ile imzalanacak anlaşmanın gün ışığına çıkıp çıkmayacağı belirsizliğini koruyor.

SPD’nin dış politika sözcüsü Nils Schmid daha önce Euractiv’e yaptığı açıklamada müzakerelerin ocak ayında sonuçlandırılması gerektiğini söylemişti. Bu resmi açıklamayla da uyumlu olacak ve Federal Meclis yaz tatilinden önce anlaşmayı onaylayabilecekti.

Fakat Alman hükümeti, erken seçimler nedeniyle tamamlanmamış antlaşmanın “süreksizlik ilkesi”ne kurban gideceğini söyledi. Bu ilkeye göre, görev süresi boyunca kabul edilmeyen yasa teklifleri, yeniden ele alınmak isteniyorsa bir kenara atılmalı ve yeniden hazırlanmalı.

Almanya ve Birleşik Krallık’tan “dönüm noktası” niteliğinde savunma anlaşması

Müzakereler iptal edildi

Euractiv’in edindiği bilgilere göre, devam etmekte olan müzakereler bu çerçevede iptal edilmiş durumda. Bir sonraki Alman hükümeti, ikili anlaşmayı sürdürmek isteyip istemediğine ve ne içermesi gerektiğine karar vermek zorunda kalacak.

Potansiyel anlaşma, Alman-Fransız ilişkilerini yeni bir düzeye taşıyan ve diğer şeylerin yanı sıra ortak bir parlamenter meclis kuran 2019 “Aachen Antlaşması” ile karşılaştırılıyordu.

Antlaşma, iki hükümet ve parlamento arasındaki alışverişi kurumsallaştırmayı amaçlıyordu. Schmid, parlamento komisyonları arasında düzenli toplantılar gibi arzu edilen formatların bunun bir parçası olması gerektiğini söylemişti.

Londra, müzakerelerin hızla ilerlemesinden memnundu

Birleşik Krallık hükümeti Euractiv’e yaptığı açıklamada bu hedeflerin, anlaşmanın vatandaşların yaşamları üzerinde pratik bir etkiye sahip olmasını ve aynı zamanda büyüme odağını yansıtmasını isteyen Birleşik Krallık tarafının hedefleriyle uyumlu olduğunu söyledi.

Almanya daha önce Starmer hükümeti döneminde Britanya ile ilk savunma işbirliği anlaşmasını imzalamıştı.

Birleşik Krallık hükümetine göre, erken genel seçim ilanından önce müzakereler “benzeri görülmemiş bir hızda” ilerlemişti. Normalde ikili anlaşma müzakereleri “yıllar” sürerken, bu anlaşmanın “birkaç ay içinde sonuçlandırılması” bekleniyordu.

Yeni Birleşik Krallık hükümetinin dış ve savunma politikası

CDU, anlaşmaya yeşil ışık yaktı

Starmer Alman seçimlerinin ardından şansölye olması beklenen CDU lideri Friedrich Merz ile çalışmak zorunda kalacak.

CDU dış politika sözcüsü Jürgen Hardt bu konuda kendinden emin konuştu. Euractiv’e verdiği demeçte Alman-İngiliz ilişkilerinin “başarısız Şansölye Olaf Scholz hükümetine bırakılamayacak kadar önemli” olduğunu söyledi.

Hardt yeni bir antlaşmaya ilişkin açık bir taahhütte bulunmaktan kaçındı fakat yeni Alman hükümetinin “bu konuyu derhal ele alacağını ve çeşitli işbirliği biçimleri kuracağını … [ve] daha da sağlam bir temel oluşturacağını” söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English