Bizi Takip Edin

AVRUPA

Macron’un ‘Besoin d’Europe’ ittifakından yeni iltica yasasına destek çağrısı

Yayınlanma

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ‘Besoin d’Europe’ (Avrupa’nın İhtiyacı) koalisyonu, haziran ayındaki Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri öncesinde ‘yasadışı göç’ ile mücadele etme ve ‘aşırı sağ söylemi savuşturma’ arzusunu vurgulayarak göç ve iltica konusunda yeni bir anlaşmaya desteğini artırdı.

Çarşamba günü (10 Nisan) Avrupa Parlamentosu genel kurulunda nihai oylaması yapılacak olan İltica ve Göç Paktı, AB’nin göç politikasına ilişkin yönetişim çerçevesini yenileyecek, blok genelinde iltica süreçlerini düzenleyecek ve kıtanın dış sınırlarını daha iyi kontrol edecek.

Bu anlaşma, 2015 yılında yaşanan mülteci krizinin ardından yaklaşık 10 yıl süren müzakerelerin sonucu.

Anlaşma, sığınma taleplerinin işleme konulmasını hızlandırmak amacıyla sınırdaki ‘düzensiz göçmenler’ için yeni bir ‘filtreleme’ mekanizması oluşturuyor.

Anlaşma ayrıca ‘göç baskısı’ ile karşı karşıya olan AB üye ülkelerinin göçmenlerden diğer AB ülkelerine taşınmalarını isteyebilecekleri ya da sınır altyapısı için ekstra mali destek talep edebilecekleri zorunlu bir ‘dayanışma’ programı oluşturuyor.

Müzakerelere öncülük eden AP’nin Fransız Renew grubu üyesi Fabienne Keller, pazartesi günü gazetecilere yaptığı açıklamada, dokuz mevzuat parçasını içeren anlaşmanın ‘daha fazla dayanışma ve göçmenlerin temel haklarının korunması anlamına gelen hümanizm ile sınırlarımızı güvence altına almak için vazgeçilmez olan sertlik’ arasında bir denge kurduğunu savundu.

Dayanışma ve sınır kontrolü arasında orta yolu bulmanın anlaşmanın tam merkezinde yer aldığını ve Renew’in neredeyse oybirliğiyle lehte oy kullanacağını sözlerine ekledi.

Fakat oylamada göründüğünden daha fazlası var: Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Besoin d’Europe koalisyonu, sağcı Rassemblement National’in (Ulusal Birlik – RN) göç karşıtı söylemine karşı koymak ve göç politikası konusunda ciddi davrandıklarını göstermek için anlaşmayı sonuna kadar kullanmaya hazır.

Aynı zamanda Besoin d’Europe’un AP seçimleri öncesinde anketlerde ivme kaybettiği, son anket serisinde %16,5’e gerilediği ve Macron’un ana muhalefet partisi konumundaki RN’nin %30’luk liderliğinin çok gerisinde kaldığı bir döneme denk geliyor.

Fransız milletvekili ve Besoin d’Europe’un liste başı adayı Valérie Hayer’in kampanya direktörü Pieyre-Alexandre Anglade gazetecilere yaptığı açıklamada, “Fransız seçmenlerin ilgisini çektiği için bu konuda ilerleyeceğiz ve (bundan) faydalanacağız,” dedi.

RN uzun zamandır göç karşıtı bir parti olarak kendini kabul ettirdi ve baş adayı Jordan Bardella, haftalık Fransız Le Journal du Dimanche gazetesine verdiği demeçte, onların gözünde ‘daha fazla göçe karşı değil, göçün lehine olan’ anlaşmaya karşı oy kullanacağını söyledi.

Mevcut durumda, ülkedeki siyasi yelpazede ‘AB sorumluluğu’ adına pakt lehine oy kullanacak olanlar sadece Fransız Renew milletvekilleri olacak.

“Bugün (anlaşmaya) karşı çıkanlar AB projesini zayıflatıyor,” diyen Anglade, seçim sonrası Parlamento yapısının bugünkünden daha sağa kayacağını ve yeni bir yasama organında bu anlaşmaya varmanın zorlaşacağını ima etti.

Euractiv’e konuşan ve isminin açıklanmasını istemeyen bir parti kaynağı ise, “Göç konusunda sesimizi duyurmak için oylamaya güvenmeye hazırız,” dedi.

AVRUPA

Dokunulmazlığı kaldırıldı: Alman polisi AfD’li siyasetçinin evlerinde arama yaptı

Yayınlanma

16 Mayıs Perşembe günü Alman yetkililer, haziran ayındaki Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde Almanya için Alternatif (AfD) partisinin önde gelen adaylarından Petr Bystron’un evinde, Rus yetkililerden rüşvet aldığı iddialarını soruşturmak üzere arama yaptı.

AfD’nin AP seçim listesinde ikinci sırada yer alan Bystron, yaptırım uygulanan haber platformu Voice of Europe ile bağlantılı olarak Rusya’dan para almakla suçlanıyor.

Halen Federal Meclis’te görev yapan politikacı suçlamaları reddediyor. On bir savcı ve yaklaşık 70 polis memurunun katıldığı aramalar öncesinde Alman Federal Meclisi parlamenterin dokunulmazlığını kaldırdı.

Arama Bystron’un Alman parlamentosundaki ofisinin yanı sıra Bavyera’nın üç kentindeki binalarını ve Mallorca Balear Adası’ndaki bir mülkü de kapsıyordu.

AfD’nin eş başkanları Alice Weidel ve Tino Chrupalla dokunulmazlığın kaldırılmasını ve aramaları “ciddi bir mesele” olarak nitelendirdi. Liderler X’te yaptıkları açıklamada, “Bay Bystron’a karşı haftalardır yapılan suçlamalar için şu ana kadar hiçbir kanıt sunulmadı,” dediler.

İkilinin açıklamasında, “(…) AfD parlamento grubu, yetkililerin ve savcıların Avrupa seçim kampanyasını etkilemeye çalıştıklarına dair bir şüphe kalmaması için soruşturmanın hızlı bir şekilde tamamlanmasını ummaktadır,” denildi.

Münih Başsavcılığı yaptığı basın açıklamasında Bystron’un adını vermeden “seçilmiş yetkililerin yolsuzluk yaptığı ve kara para akladığı şüphesiyle bir Federal Meclis üyesi hakkında soruşturma yürüttüğünü” açıkladı.

Bir sözcüye göre, “belgelere ve veri taşıyıcılarına el konuldu ve bunlar daha sonra suçlayıcı veya aklayıcı kanıtlar açısından analiz edilecek”.

Nisan ayı başında, Bystron’un Çek istihbarat servisi tarafından, yakın zamanda yaptırım uygulanan Voice of Europe’un ana finansörü olarak bilinen Rus dostu Ukraynalı oligark Viktor Medvedçuk’tan 20.000 avro aldığından şüphelenildiği ortaya çıkmıştı.

Çek gizli servisinin elinde Bystron’un Medvedçuk’un arabasında, söz konusu para transferinin gerçekleştiğinden şüphelenilen bir ses kaydı olduğu söyleniyor.

O dönemde basında yer alan haberlerde bir Çek milletvekilinin Bystron’un ses kaydında “paraları hışırdatarak saydığını” söylediği aktarılmıştı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

ECB: Yüksek borç seviyeleri Avrupa’yı ‘şok’ riskiyle karşı karşıya bırakıyor

Yayınlanma

Avrupa Merkez Bankası (ECB), Avrupa ülkelerinin kamu borçlarını azaltmaya devam etmemelerinin, onları jeopolitik gerilimlerden ve sürekli yüksek seyreden faiz oranlarından kaynaklanan “olumsuz şoklara karşı savunmasız” bıraktığı uyarısında bulundu.

ECB yılda iki kez yayınladığı finansal istikrar değerlendirmesinde, birçok Avrupa hükümetinin tüketicileri ve işletmeleri koronavirüs salgınının ekonomik etkilerinden ve Ukrayna savaşının neden olduğu enerji fiyat şokundan korumak için uygulamaya koyduğu destek tedbirlerini tam olarak tersine çevirmediğini söyledi.

ECB, “Yüksek borç seviyeleri ve gevşek mali politikalar nedeniyle piyasa katılımcıları tarafından ülke riskinin yeniden değerlendirilmesi, borçlanma maliyetlerini daha da yükseltebilir ve özel borçlulara ve devlet tahvili sahiplerine yayılma yoluyla da dahil olmak üzere olumsuz finansal istikrar etkilerine neden olabilir,” dedi.

ECB, finansal sisteme yönelik risklerin son aylarda büyük ölçüde azaldığını, hanehalkı ve şirket borçlarının pandemi öncesi seviyelerin altına düştüğünü söyledi. Fakat kamu borcunun yüksek kalmaya devam edeceğini de sözlerine ekleyen ECB, “gevşek mali politikaları” birincil endişe kaynağı olarak tanımladı.

Esnek işgücü piyasaları, düşük enflasyon ve ECB’nin önümüzdeki aydan itibaren faiz oranlarında yapacağı indirimlerin desteğiyle ekonomik faaliyetin önümüzdeki birkaç yıl içinde toparlanması beklenirken, “yapısal zorluklar … verimlilik ve büyüme üzerinde bir engel olmaya devam ediyor” denildi.

ECB, ticari gayrimenkullerdeki kayıpların arttığına dair işaretlerle birlikte “görünümün kırılgan olmaya devam ettiğini” ve “finansal piyasaların daha fazla olumsuz şoka karşı kırılgan olmaya devam ettiğini” söyledi.

“Para politikasında gevşeme beklentileri yatırımcıların risk değerlendirmelerinde iyimserliği artırmış olsa da, duyarlılık hızla değişebilir,” diyen ECB, “ısrarla yükselen borç seviyeleri ve bütçe açıklarının borç sürdürülebilirliği endişelerini yeniden alevlendirme olasılığının daha yüksek olduğuna” işaret etti.

Avrupa hükümetlerinin borçlanma maliyetleri, yatırımcıların ECB’nin yüzde 2’lik hedefine yaklaşan enflasyondaki düşüşe tepki olarak faiz oranlarını düşürmeye başlayacağı beklentisiyle son zamanların en yüksek seviyelerinden geriledi.

Mali stresin bir göstergesi olarak yakından takip edilen İtalya ve Almanya’nın 10 yıllık borçlanma maliyetleri arasındaki fark son iki yılın en düşük seviyelerine geriledi.

Fakat ECB, “2024-25’te hem ulusal hem de AB düzeyinde yoğun bir seçim gündemi ışığında mali kayma riskleri veya yeni AB mali çerçevesinin tam olarak uygulanmasına ilişkin belirsizlikler piyasa katılımcılarının ülke riskini yeniden fiyatlamasına yol açabili,” dedi.

Ticari emlak piyasalarının “keskin bir gerileme” yaşadığı uyarısında bulunan ECB, “yapısal olarak düşük talep” nedeniyle ofis binaları ve perakende satış alanlarının fiyatlarının daha da düşebileceğini sözlerine ekledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Letonya, Estonya, Litvanya ve İzlanda dışişleri bakanları Gürcistan’daki protestolara katıldı

Yayınlanma

Tiflis’te önceki gün, 14 Mayıs’ta üçüncü okumada kabul edilen ‘Yabancı Etkinin Şeffaflığı’ yasasına protesto gösterileri devam ediyor.

Mitinge Letonya, Estonya, Litvanya ve İzlanda’nın konuk dışişleri bakanları Baiba Brazhe, Margus Tsakhkna, Gabrielius Landsbergis ve Thourdis Kolbrun Reikfjord Gilfadouttir de katıldı.

Rusça yayın yapan Telegram kanalı Tbilisi Life‘ın aktardığına göre bakanlar, yasaya karşı çıkan ve birkaç kez veto etme sözü veren Gürcistan Cumhurbaşkanı Salome Zurabişvili ile görüştükten sonra protesto yürüyüşüne geçti.

Bakanlar, öğrencilerle birlikte Tiflis sokaklarında yürüdü ve Gürcistan parlamentosunun önünde görüldü.

Gabrielius Landsbergis kürsüden sordu: “Nereye gidiyoruz?” ve seyircilerden yüksek sesle cevap aldı: “Avrupa’ya!”. İzlandalı bakan da kürsüden protestocuları destekleyen bir konuşma yaptı.

TV Pirveli‘nin haberine göre Landsbergis, “Çok farklı bir tarihi, çok farklı bir deneyimi ve farklı bir yolu olan çok küçük bir ülkeden geliyorum. Ancak özgürlük, demokrasi ve hukukun üstünlüğü değerleri, dünyayı taşıyan ve çok iyi bildiğimiz ortak değerlerimizin merkezinde yer alıyor,” ifadelerini kullandı.

Göstericiler de bakanlara üzerinde Gürcistan’ın merhum Başbakanı Zurab Jvanya’nın ‘Ben Gürcüyüm, yani Avrupalıyım’ sözünün yer aldığı tişörtler hediye etti.

Yasa tasarısının parlamentoya yeniden sunulduğu nisan ayının sonundan bu yana ülke genelinde kitlesel gösteriler başladı.

11 Mayıs’ta düzenlenen gösteriye 50 bin kişinin katıldığı öne sürüldü. Batılı siyasetçiler de yasayı eleştirdi.

İktidardaki Gürcü Rüyası partisi, milletvekillerinin çoğunluğunun oyunu gerektirdiği için cumhurbaşkanının vetosunu geçersiz kılabilir. Parti, parlamentodaki 150 sandalyeden 84’üne sahip.

Gürcistan’ın ‘yabancı acenta’ yasası: Brüksel neden şeffaflığı sevmiyor?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English