Diplomasi
Politico: Avrupa ülkeleri, Filistin devletini tanımadan önce ABD’ye güvence verdi

Amerikalı ve İrlandalı yetkililere göre, Filistin devletini tanıdıkları yönündeki açıklamadan önceki günlerde bazı Avrupalı yetkililer Beyaz Saray’ı kızdırmamak için Biden yönetimiyle görüşmelerde bulundu.
POLITICO’da yer alan habere göre İspanya, Norveç ve İrlanda’nın çarşamba günü bir Filistin devletini tanıdıklarını açıklamalar Beyaz Saray’da hoş karşılandı ama bu ABD için sürpriz olmadı.
İrlandalı üst düzey bir yetkili, özel görüşmelerde Biden yönetimi yetkililerinin bu hamleye katılmamakla birlikte “bu adımı neden şimdi attığımızı anladıklarını ve bunu kaçınılmaz bir gelişme olarak kabul etmiş göründüklerini” söyledi.
Diğerleri gibi özel görüşmeleri detaylandırmak için isminin açıklanmasını istemeyen yetkili, “Gerçek bir tepki olmadı,” dedi.
Görüşmeler hakkında bilgi sahibi olan ABD’li bir yetkili, Washington’un üç ülkeye, özellikle de İspanya ve İrlanda’ya, bir Filistin devletini tanımanın yararlı olmayacağını açıkça belirttiğini vurguladı.
Beyaz Saray, Avrupalıların kararının uluslararası gidişatı etkileyeceğini düşünmüyor
Yine de Beyaz Saray İspanya, Norveç ve İrlanda’nın bu hamlesinin Gazze’deki savaşla ilgili küresel gerilimi önemli ölçüde artırmayacağına inanıyor ya da en azından bunu umuyor.
Açık konuşmak için isminin açıklanmasını istemeyen yetkili, “Bunu İspanya ve İrlanda siyasetinin kaçınılmaz bir gerçeği olarak görüyoruz ve Norveç’in de [Oslo anlaşmaları] nedeniyle özel nedenleri var,” dedi. Oslo Anlaşmaları 1993 yılında İsrail ve Filistin Kurtuluş Örgütü arasında iki devletli bir çözüm için barış sürecini başlatan bir dizi anlaşmadan oluşuyordu.
Dublin bu adımı ABD’li siyasetçilerle, özellikle de Beyaz Saray ile olan güçlü ilişkilerine zarar vermeden atmaya kararlıydı.
Yetkiliye göre bu nedenle İrlanda Dışişleri Bakanlığı diplomatları, Filistin devletini tanımaya yönelik ortak bir plan peşinde koşan İrlandalıların benzer düşünen Avrupa hükümetleriyle (Belçika, Malta, Norveç, Slovenya ve özellikle İspanya) yaptığı her görüşme hakkında Dışişleri Bakanlığı’ndaki ABD’li mevkidaşlarına hızlı bir şekilde bilgi verilmesini sağladı.
Bu görüşmeler arasında Aziz Patrick Günü diplomasisinin bir parçası olarak mart ayında Beyaz Saray’da üst düzey Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilileriyle yapılan yüz yüze görüşmeler; İrlanda girişimini yöneten İrlanda Dışişleri Bakanı Micheál Martin ile Dışişleri Bakanı Antony Blinken arasında yapılan çok sayıda telefon görüşmesi ve İrlanda Kabinesi’nin salı gecesi kararını resmen imzalamasının ardından Washington’a yapılan son çağrılar yer alıyor.
İrlanda, ABD’yi yatıştırmak için Hamas ile arasına mesafe koydu
Özel görüşmeleri aktarmak üzere isminin açıklanmasını istemeyen yetkili, “Washington’da herhangi bir sürpriz ya da gereksiz bir şüphe oluşmaması için haftalar, aylar öncesinden niyetlerimizi daha açık bir şekilde ifade edemezdik,” dedi.
Yetkili, ABD ile yapılan görüşmelerin İrlanda’nın duyuruyla ilgili mesajında da etkili olduğunu söyledi.
İrlanda Başbakanı Simon Harris yaptığı açıklamada İrlanda’nın İsrail ile Batı Şeria’daki Filistin Yönetimi arasında diplomasinin yeniden başlamasını umduğunu ve Hamas’a “diplomatik bir can simidi” atmak istemediğini vurguladı.
Biden yönetiminin, Filistin’i tanımanın Gazze’de İsrail’e karşı savaşan Hamas’ı güçlendirebileceğinden endişe duyduğunu belirten yetkili, “Bu nedenle bugün verdiğimiz mesajda İrlanda’nın Hamas’ın dostu olmadığını vurgulamak istedik,” dedi.
ABD özel görüşmelerde Avrupa ülkelerini kınamıyor
Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan Çarşamba günü İsrail’in artan diplomatik izolasyonuna ilişkin bir soru üzerine, “Bu bizi endişelendiriyor çünkü bunun İsrail’in uzun vadeli güvenliğine ya da canlılığına katkıda bulunduğuna inanmıyoruz” demişti.
Fakat perde arkasında yetkililer bu açıklamaların önemini küçümsüyor. ABD’li bir yetkili, Uluslararası Ceza Mahkemesi savcısının İsrailli liderler için tutuklama emri çıkarma kararı da dahil olmak üzere bu hafta Ortadoğu’da yaşanan tüm dram göz önüne alındığında, üç ülkenin kararının fazla bir etkisi olmayabileceğini savundu.
Yetkili, “Bir sıçrama yapacak kadar bir grup oluşturmaya çalıştılar, ancak bize göre bu daha çok bir dalgalanma gibi,” diye ekledi.
ABD, Filistin’i tanıma kararını İsrail’e karşı baskı unsuru olarak kullanıyor olabilir
Bunun yanı sıra POLITICO’ya göre ABD, Filistin’in bu ülkeler tarafından tanınmasını İsrail’e karşı bir baskı unsuru olarak da görüyor olabilir. Sullivan, ABD’li yetkililerin İsrail’e, “Hamas’ı yenmeye yönelik stratejik bir yaklaşımın” ve bölgesel entegrasyon arayışının İsrail’in bu ilişkileri yeniden canlandırmasına yardımcı olacağını söylediğini aktardı.
Geçtiğimiz haftalarda ABD’li yetkililer İsrail’in Gazze’deki askeri stratejisini açıkça eleştirmişlerdi.
Fransa, Filistin’i şimdilik tanımayacak
Amerika’nın Avrupa’daki en yakın müttefiklerinden Fransa, İsrail’in muhalefeti nedeniyle iki devletli çözümün tıkanması halinde Filistin devletini tanımayı düşünebileceğini söyledi.
Fakat çarşamba günü Fransa Dışişleri Bakanı Stéphane Séjourné Paris’in “bu kararın süreç üzerinde gerçek bir etki yaratması için gerekli koşulların henüz oluşmadığını düşündüğünü” söyledi.
Paris, iki devletli çözüm konusunda yaz boyunca tartışmaya açmayı planladığı bir BM Güvenlik Konseyi kararı taslağı hazırlıyor.
İspanya, Norveç ve İrlanda’nın adımlarına karşılık olarak İsrail bu kararları kınadı ve üç Avrupa ülkesindeki büyükelçilerini geri çağırdı.
Diplomasi
Ukrayna ve ABD, maden anlaşması için mutabakat zaptı imzaladı

Ukrayna ve ABD, maden anlaşması imzalamak amacıyla bir mutabakat zaptı imzaladı. Ukrayna Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi Bakanı Yuliya Sviridenko, anlaşmanın ekonomik ortaklık ve Ukrayna’nın yeniden inşası için yatırım fonu oluşturulmasını kapsadığını belirtti. Anlaşmanın metni üzerinde son çalışmaların yapıldığı ve parlamentolarda onaylanması gerektiği ifade edildi.
Ukrayna ve ABD, maden anlaşması imzalamak amacıyla bir mutabakat zaptı imzaladı. Ukrayna Birinci Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi Bakanı Yuliya Sviridenko, Facebook hesabından yaptığı paylaşımda, “Bugün ABD ile ekonomik ortaklık konusunda ortak bir anlaşmaya doğru ilerledik,” ifadelerini kullandı.
Ayrıca, Ukrayna’nın yeniden inşası için bir yatırım fonu kurulmasına hazırlandıklarını belirten Sviridenko, “İlgili anlaşma, önemli yatırımlar, altyapının modernizasyonu ve Ukrayna ile ABD arasında karşılıklı fayda sağlayan bir ortaklık için fırsatlar yaratacak,” dedi.
Sviridenko’ya göre, Kiev ile Washington’ın anlaşma metni üzerindeki çalışmalarını tamamlaması, imzalaması ve parlamentolarda onaylaması gerekiyor.
Trump, imza tarihi için 24 Nisan’ı işaret etmişti
Daha önce ABD Başkanı Donald Trump, Ukrayna ile maden anlaşmasının 24 Nisan’da imzalanacağını açıklamıştı.
Hazine Bakanı Scott Bessent, anlaşmanın Washington ve Kiev’in daha önce üzerinde anlaştığı konulara dayanacağını belirtmişti.
Taraflar arasındaki anlaşmaya ilişkin son görüşmeler 11-12 Nisan tarihlerinde yapılmıştı.
Reuters ajansının kaynakları, Amerikan tarafının “maksimalist” talepleri nedeniyle görüşmelerdeki atmosferin “düşmanca” olduğunu belirtmişti.
Fakat Bloomberg‘e göre, Trump yönetimi, Rusya’nın tam ölçekli işgalinin başlamasından bu yana sağlanan Amerikan askeri yardımı için Ukrayna’nın “borcu” konusundaki taleplerini düşürdü.
Daha önce Beyaz Saray, Kiev’in anlaşma kapsamında 300 milyar dolar “tazminat” ödemesi konusunda ısrar ederken, şimdi Amerikan tarafı bu miktarı 100 milyar dolara indirdi.
Bu miktar, Kiev’in kendi tahminine yakın bir seviyede bulunuyor.
ABD’nin sunduğu ilk taslak tartışma yaratmıştı
ABD ve Ukrayna’nın maden anlaşmasını kış aylarında imzalaması bekleniyordu, ancak o dönemde Trump ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy arasında Beyaz Saray’da yaşanan tartışma buna engel olmuştu.
Bu olayın ardından ABD, Ukrayna’ya daha sert bir anlaşma taslağı sunmuştu.
Özellikle Washington, anlaşma kapsamında tüm altyapı ve kaynak projelerine yatırım yapma konusunda “ilk teklif hakkı” ve kaynakları öncelikli olarak satın alma hakkı talep etmişti.
Daha önce Zelenskiy, Kiev’in ABD tarafından sağlanan askeri yardımı Ukrayna’nın “borcu” olarak görmeyeceğini belirtmişti.
Zelenskiy’e göre, Washington Kiev’e 100 milyar dolar yardım sağladı, ancak bu fonlar hibe niteliğindeydi. Bunun yanı sıra Zelensiy, anlaşma kapsamında “on nesil Ukraynalının” ödeme yapmak zorunda kalması durumunda ABD ile maden anlaşmasını imzalamayacağını dile getirmişti.
Diplomasi
Handelsblatt: İmamoğlu tutuklaması nedeniyle Almanya, Türkiye’ye Eurofighter satışını engelledi

Alman ekonomi gazetesi Handelsblatt Almanya’da görevini yeni CDU-SPD koalisyon hükümetine devretmeye hazırlanan SPD-Yeşiller koalisyonunun, Türkiye’ye Eurofighter tipi savaş uçaklarının satışını engellediğini yazdı.
Haberini, hükümet üyeleri arasında yapılan gizli görüşmeleri bilen çok sayıda kaynağa dayandıran Handelsblatt, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının Türkiye’ye Eurofighter satışına veto kararına gerekçe olarak gösterildiğini belirtti.
Haberde, İmamoğlu’nun tutuklanması nedeniyle Berlin’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı sert bir şekilde eleştirdiği, bunu “Türk demokrasisine saldırı” olarak nitelendirdiği kaydedildi. Bu nedenle de hükümetin silah ticaretini durdurmayı doğru bulduğu ifade edildi.
Gazetenin “içeriden” elde ettiği bilgilere göre, görevdeki Federal Şansölye Olaf Scholz (SPD) son yıllarda Türkiye’ye Eurofighter teslimatı konusundaki endişeleri gidermek için bizzat çaba sarf etti.
Erdoğan ile yapılan gizli görüşmelerde önemli ilerlemeler kaydedilmişti ve onay süreci “yolunda gidiyordu.” Haberlere göre, Yeşiller tarafından yönetilen Dışişleri ve Ekonomi bakanlıkları daha önce şüpheyle yaklaştıkları onaylarını çoktan vermişlerdi.
Fakat İmamoğlu’nun tutuklanması sürece darbe vurdu. Türkiye’deki iç siyasi gerilimlerin Almanya’yı zor durumda bıraktığını yazan Handelsblatt, “Berlin bir yandan hem Orta Doğu’da hem de Ukrayna’daki savaşta önemli bir rol oynayan Türk hükümetiyle iyi ilişkilerini sürdürmeye çalışıyor. Öte yandan, Türkiye’deki otokrasi eğilimi bu ülkedeki hükümetle ilişkileri zorlaştırıyor,” diyor.
Görevini CDU lideri Friedrich Merz’e devretmeye hazırlanan Şansölye Olaf Scholz, 19 Ekim 2024 tarihinde gerçekleştirdiği İstanbul ziyaretinde Eurofighter satış sürecinin başlatılması için ilk onayı verdiklerini resmen açıklamıştı.
Scholz, Birleşik Krallık öncülüğünde yürütülen sürecin başında olunduğunu, müzakerelerle sürecin ileriye taşınacağını söylemişti.
Eurofighter ihracatı, CDU/CSU ve SPD’den oluşan gelecekteki “siyah-kırmızı” federal hükümeti için de büyük olasılıkla bir yük olacak. Partiler koalisyon sözleşmelerinde silah ihracatına ilişkin zorlu iç tartışmaların üstesinden gelme sözü verdiler.
Koalisyon belgesinde, “İhracat kontrol lisansları daha hızlı ve daha koordineli bir şekilde gözden geçirilmelidir. [Amaç] Avrupa silah ihracatı düzenlemelerini uyumlu hale getirmektir,” deniyor.
Bu özellikle Eurofighter için önemli; zira savaş uçağı Almanya, İtalya, İspanya ve Birleşik Krallık arasında ortak bir proje. Berlin’in silah ihracatı konusundaki kısıtlayıcı tutumu nedeniyle konsorsiyum içinde yıllardır bir anlaşmazlık yaşanıyor.
Gazete, CDU/CSU’nun ihracatı onaylamaya SPD’den daha meyilli olmasını muhtemel görüyor. CDU/CSU parlamento grubuna göre Eurofighter konsorsiyumundaki ortak ülkelerin çıkarları göz önünde bulundurulmalı.
Öte yandan SPD, CDU lideri Friedrich Merz’in Erdoğan ile görüşmeler yapacağına ve Eurofighterları İmamoğlu’nun serbest bırakılması için bir koz olarak kullanacağına inanıyor.
Türk hükümeti toplam 40 adet Eurofighter Typhoon satın almayı planlıyor. Ankara, önümüzdeki yılın başlarında İngiltere’den Tranche 1 olarak bilinen ilk seriden 20 Typhoon uçağı satın almayı planlıyor. Bunu 20 adet ultra-modern Typhoon Tranche 4 uçağının satın alınması izleyecek. Bu tesislerin 2030 yılına kadar faaliyete geçmesi bekleniyor.
Satışı kabul eden İngilizlerle müzakereler halihazırda devam ediyor. Mart ayında Ankara’ya somut bir teklif sunuldu. Savunma Bakanlığına göre bu teklif şu anda inceleniyor. Bunun ötesinde Berlin ağzını sıkı tutuyor.
Bakanlık prensip olarak Türk Hava Kuvvetleri’nin operasyonel olabilmesi için her tür savaş uçağına ihtiyacı olduğunu söylüyor. Fakat Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşüyle birlikte konu başka bir hal alabilir. Handelsblatt’a göre Türkiye bir kez daha F-35 ve modern ABD yapımı F-16’lara umut bağlayabilir.
CDU/CSU ve SPD koalisyon sözleşmesinde “Alman güvenlik ve savunma sanayisine, yabancı ortaklarına ve müşterilerine güven veren stratejik odaklı bir silah ihracatı politikası” vaat ediyor.
Nitekim Türkiye, yıllar süren kısıtlamaların ardından geçen yıl bir kez daha Alman savunma sanayinin en büyük müşterilerinden biri oldu. Geçici rakamlara göre, torpidolar, güdümlü füzeler ve denizaltılar için parçalar da dahil olmak üzere ülkeye yaklaşık 231 milyon avro değerinde savunma ekipmanı teslim edildi.
Bu da Türkiye’yi Almanya’nın müşterisi ülkeler arasında beşinci sıraya yerleştirdi. 2020-2024 döneminde Almanya, İspanya ve İtalya’dan sonra Türkiye’nin en büyük üçüncü savunma ekipmanı tedarikçisi oldu. ABD ise dördüncü sırada yer aldı.
Diplomasi
ABD: Çin uydu şirketi Husilerin Amerikan savaş gemilerini hedef almasına yardım etti

Amerikalı yetkililerin iddiasına göre, ülke ordusuyla bağlantılı bir Çin uydu şirketi Yemen’deki Husilere Kızıldeniz’deki ABD savaş gemilerini hedef almaları için görüntü sağlıyor.
ABD’li yetkililere göre Trump yönetimi, Halk Kurtuluş Ordusu ile bağlantılı ticari bir grup olan Çin uydu şirketi Chang Guang Satellite Technology Co Ltd’nin (CGSTL) Husilere istihbarat sağladığı konusunda Pekin’i defalarca uyardı.
Üst düzey bir Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, “ABD, Pekin’in harekete geçmesini sağlamak için Chang Guang Satellite Technology Co Ltd’nin Husileri desteklemedeki rolü konusundaki endişelerimizi Çin hükümetine birçok kez özel olarak iletti” dedi.
Yetkili Çin’in bu endişeleri “görmezden geldiğini” de sözlerine ekledi. Yetkili ayrıca Financial Times‘a verdiği demeçte Washington’un uyarılarına rağmen CGSTL’nin eylemlerinin ve “Pekin’in zımni desteğinin” “Çin’in barışı destekleme yönündeki boş iddialarının bir başka örneği” olduğunu savundu.
Yetkili, “Ortaklarımızı Çin Komünist partisini ve Çinli şirketleri boş sözlerine göre değil eylemlerine göre değerlendirmeye çağırıyoruz” dedi.
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Tammy Bruce, gelişmeyi doğruladı.
Bruce sözlerine şunları da ekledi: “ABD, Husiler gibi yabancı terör örgütlerine destek veren hiç kimseye müsamaha göstermeyecektir.”
CGSTL ile ilgili açıklamalar, Başkan Donald Trump’ın Çin’den yapılan ithalata yüzde 145’lik yeni gümrük vergisi getirmesinin ardından Washington ile Pekin arasında derinleşen ticaret savaşının ortasında ortaya çıktı.
Husiler, İsrail’in ABD destekli Gazze saldırılarına karşı, küresel ticaret ve ABD donanması için kritik bir deniz yolu olan Kızıldeniz’deki gemileri hedef aldı.
ABD son haftalarda Yemen’de sivilleri de hedef alan saldırılarını artırdı. Trump yönetimi, Husilerin küresel ekonomi için tehdit oluşturduğunu öne sürerek, Kızıldeniz’deki ‘sorunu’ çözmeyi bir öncelik haline getirdi.
ABD’li yetkili “Pekin, CGSTL’ye gelecekteki herhangi bir desteği değerlendirirken bu önceliği ciddiye almalıdır” dedi.
ABD’nin uydu şirketiyle ilgili iddiaları sorulduğunda Washington’daki Çin Büyükelçiliği “ilgili durumdan haberdar olmadığını” söyledi.
CGSTL daha önce de ABD’nin incelemesi altına girmiş ve Rus paralı ordusu Wagner Group’a yüksek çözünürlüklü uydu görüntüleri sağladığı iddiasıyla 2023’te yaptırımlara maruz kalan gruplar arasında yer almıştı.
Çinli şirket 2014 yılında Jilin eyalet hükümeti ile eyaletin başkenti Changchun’daki Çin Bilimler Akademisi’nin bir şubesi arasında ortak bir girişim olarak kuruldu.
ABD hükümeti ile çalışan bir danışmanlık firması olan BluePath Labs’de Çin savunma uzmanı olan Matthew Bruzzese, geçen yıl CGSTL’nin yörüngede 100 uydusu olduğunu, ancak 2025 sonuna kadar 300 uyduya sahip olmayı planladığını ve bu sayede her 10 dakikada bir dünyadaki herhangi bir yerin tekrar görüntülerini alabileceğini söyledi.
Bruzzese, CGSTL’nin Çin hükümeti ve ordusuyla (PLA) “yakın bağlantıları” olduğunu öne sürdü. ABD son yıllarda orduyla bağlantısı olduğu iddia edilen düzinelerce Çinli ticari gruba yaptırım uyguladı.
Bruzzese, CGSTL’nin üst düzey Çinli yetkililere “askeri istihbarat” da dahil olmak üzere uygulamaları hakkında brifingler verdiğini ve teknolojisini Çin ordusunda Devlet Başkanı Xi Jinping’den sonra ikinci komutan olan en üst düzey general Zhang Youxia da dahil olmak üzere birçok üst düzey PLA subayına gösterdiğini iddia etti.
Pentagon Çin’in 2023 yılında yörüngeye 200 uydu yerleştirerek ABD’den sonra ikinci sırada yer alacağını açıkladı.
-
Avrupa2 hafta önce
Almanya’daki Porsche fabrikaları tank üretmeye başlayacak
-
Görüş2 hafta önce
Sosyalizmin yeni dünya-sistemindeki yeri – 4
-
Görüş2 hafta önce
Yemen’de 48 saatlik Husi karargâhı ziyareti…
-
Avrupa2 hafta önce
Komünist Parti’ye karşı ilk ‘Twitter devrimi’: Moldova’da 16 yıl önce ne olmuştu?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Wolfgang Münchau: Trump’ın tarifeleri küreselleşmenin sonudur
-
Görüş2 hafta önce
Hindistan için Şili neden önemli?
-
Görüş1 hafta önce
Trump’ın gümrük vergileri ticaret savaşını tetikliyor
-
Söyleşi1 hafta önce
Çin uluslararası sistemi nasıl değerlendiriyor? Şanghay, Hangzhou ve Pekin’den akademisyenlerle özel söyleşi