Bizi Takip Edin

AMERİKA

RAND Corporation’dan Ukrayna’da “U” dönüşü teklifi

Yayınlanma

ABD’nin etkili düşünce kuruluşu RAND Corporation’un ABD yönetimine Ukrayna’da politika değişikliği önerdiği 26 sayfalık raporun son cümlesi şu şekilde: “Uzun bir savaş Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Ukrayna ve dünyanın geri kalanı için büyük zorluklar doğuruyor.”

Ukrayna’da cephe hatlarında önümüzdeki birkaç ayda büyük bir kırılma bekleniyor. Kimi yorumcular Rusya’nın sonuç alıcı kesin bir taarruza hazırlandığını düşünüyor. Kiev, “Kırım dahil Ukrayna’nın tamamını özgürleştirme” söylemini diri tutmaya çalışırken Batı’dan gelecek stratejik silah yardımlarına bel bağlamış durumda. Avrupa sert grevler ve enerji krizinin yarattığı ekonomik sorunlarla boğuşurken Washington, stratejik rekabet sahası olan Asya – Pasifik’te Çin’e karşı askeri ve siyasi çevreleme stratejisi kapsamında yeni bir güvenlik çerçevesi oluşturmak için yoğun bir çaba içerisinde.

Son bir hafta içinde NATO Genel Sekreteri Güney Kore ve Japonya’yı, ABD Savunma Bakanı önce Güney Kore’yi sonra Filipinleri ziyaret etti. Filipinler Devlet Başkanı da 8 Şubat’ta Japonya’da olacak. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise 5 Şubat’ta Pekin’de.

ABD ve NATO’nun Güney Çin Denizi’ni kuşatan Japonya, Filipinler ve Güney Kore üçgenine yoğunlaşması Biden yönetiminin Ekim 2022’de ilan ettiği Ulusal Güvenlik Strateji belgesindeki hedefleri hatırlamamızı gerektiriyor. Dünyanın “karar on yılı” olarak tanımlanan kritik bir zaman diliminin ilk evrelerinde olduğu tespiti yapılan belgede ABD’nin Çin’le rekabeti birincil öncelik olarak tanımlanıyor. Yine aynı belgede Güney Çin Denizi’nin “küresel deniz ticaretinin üçte ikisine, küresel ticaretin ise dörtte birine” ev sahipliği yaptığı anımsatılıyor ve ABD’nin bir Hint-Pasifik gücü olduğu vurgulanıyor.

Küresel politikada öncelik Ukrayna değil Asya-Pasifik

RAND Corporation’un Ocak 2023 tarihli Ukrayna raporu Ukrayna krizine ABD’nin küresel çıkarları bağlamında bir çözüm önerisi ve Washington’a politika değişikliği teklif ediyor. Girişte belirttiğimiz küresel önceliklere atfen raporda; “Savaş üst düzey politika yapıcılarının zamanını ve ABD’nin askeri kaynaklarını soğurmaya devam ettiği sürece ABD’nin özellikle Çin ile rekabet gibi diğer küresel önceliklere odaklanma yeteneği sınırlı kalacak” tespiti yapılıyor.

Yine RAND’a göre; “Washington’un Moskova’nın bütünüyle Çin’e bağımlı olmamasını sağlamada uzun dönemli çıkarı var. Daha uzun savaş (Ukrayna’da) Rusya’nın bağımlılığını (Pekin’e) artırarak Çin’e ABD ile rekabetinde avantaj sağlayabilir.”

RAND raporunun özeti

RAND raporu Rusya – Ukrayna krizini Rusya’nın olası nükleer silah kullanımı, Rusya – NATO çatışmasının tırmanması, bölgesel kontrol, süre, savaşı sonlandırma şekilleri olmak üzere beş boyutta inceliyor. Raporda, her bir senaryonun ABD çıkarlarıyla olan ilişkisi inceleniyor ve Washington’da karar alıcı konumda bulunan yetkililere tavsiyelerde bulunuluyor.

RAND Corporation raporu, olası Rus karşı harekatından önce cepheleri dondurup mevcut pozisyonda Rusya ile ateşkes öneriyor. Savaşın devam etmesi ve uzun savaşın göze alınması durumunda, Rusya ile NATO’nun doğrudan çatışması ya da Rusya’nın nükleer silah kullandığı seçeneklerin pekala mümkün olduğu değerlendirmesini yapıyor.

Ukrayna’nın daha fazla toprak kazanmasının olasılık dahilinde olmakla birlikte çatışmanın uzamasının tam tersi sonuçlara yani Ukrayna’nın daha çok toprak kaybettiği senaryolara da açık olduğu değerlendirmesi yapılıyor. RAND raporunu hazırlayanlara göre Ukrayna Karadeniz kıyısını kaybedip “landlock” yani denize kıyısı olmayan bir ülke haline gelebilir. Bu sonuç ise Kiev’in ABD ve Batı’ya olan ekonomik maliyetini katlar.

Ukrayna’da Rusya ile doğrudan çatışmaya girmemek 1. öncelik

ABD Genelkurmayının birinci önceliğinin “Rusya ile ABD ordusu ve NATO arasında doğrudan bir çatışmaya girmeme” ve ikinci önceliğinin “savaşı Ukrayna’nın coğrafi sınırları içinde tutmak” olduğu belirtilen raporda, Ukrayna’nın daha fazla toprak kazanımı elde etmesinin bu önceliklerle çeliştiği belirtiliyor.

“Kremlin’in bu savaşı neredeyse varoluşsal olarak algıladığına yönelik kanıtlar olduğu” belirtilen raporda; “Eğer Rusya, savaş meydanında daha geniş ölçekli kayıplar yaşarsa, üst düzey Kremlin yetkilileri arasında ümitsizlik yayılabilir. El yükseltici diğer konvansiyonel seçenekler tüketildiğinde Moskova, katastrofik bir yenilgiyi önlemek için nükleer silahlara özellikle de stratejik olmayan nükleer silahlara (NSNW) başvurabilir” görüşü savunuluyor. Bu senaryonun gerçekleşmesi halinde ise Rusya ile ABD arasında “nihai olarak stratejik nükleer çatışmayla sonuçlanacak” olan doğrudan çatışmanın başlayabileceği değerlendirmesi yapılıyor.

Özetle RAND raporunda Rusya’nın nükleer silah kullanımı; “Başarılı olursa başka ülkeleri gelecekteki çatışmalarda da bu silahları kullanmaya teşvik edeceği, transatlantik birliği bozacağı, ABD ve Batı kamuoylarında infiale neden olacağı” gerekçeleriyle Biden yönetiminin kaçındığı bir senaryo olarak tarif ediliyor. Ukrayna’nın daha fazla toprak elde etmesinin bu senaryoyu tetikleyebileceği yorumu yapılan raporda örtük bir şekilde Ukrayna’nın kayıplarının kalıcı olduğu gerçeği kabul ediliyor. Raporda ayrıca ABD’nin çıkarlarının genelde Ukrayna ile örtüşmekle birlikte bire bir aynı olmadığı vurgulanıyor.

Kiev’in toprak kazanımının yarattığı riskler

Daha da açık bir ifadeyle ABD çıkarlarının öncelik alınarak hazırlandığı belirtilen RAND belgesi, Ukrayna’nın topraklarını tamamen geri almasının ABD çıkarına sonuçlar üretmeyeceği sonucuna varıyor. Rapor bu durumu “Ukrayna’nın Daha Fazla Toprak Kontrolünün ABD’ye Olası Maliyetleri” başlığıyla kayıtlara geçiyor:

“Ukrayna’nın daha fazla toprak kontrolü sağlaması uzun savaş riskini artırır. Uzun savaş, ABD için önemli meydan okumaları doğurur. Ukrayna’nın 24 Şubat’taki kontrol çizgisini zorlaması durumunda yüksek ihtimal bir NATO-Rusya savaşı ya da Rusya’nın nükleer silah kullanım riski vardır.”

Raporda ayrıca Ukrayna’nın topraklarının tamamında denetim kuracak şekilde savaşın son bulması pek olası olmayan bir sonuç olarak değerlendiriliyor.

Rusya tabloyu tersine çevirebilir

Savaşın uzamasının yaratacağı sorunlara geniş yer ayrılan RAND Corporation raporunda, “Çatışmanın devam etmesinin Ukrayna’nın 2022’de savaş meydanında elde ettiği kazanımları Rusya’nın tersine çevirme olasılığına açık kapı bıraktığı” yorumu yapılıyor. RAND’a göre savaşın uzaması Ukrayna’nın daha fazla kazanım elde etmesine olduğu kadar kayıplarını artıracak sonuçlar da doğurabilir.

Raporda uzun bir savaşın ABD’ye olan maliyetleri ise şu başlıklarda özetlenmiş:

Rusya’nın nükleer silah kullanımı ve NATO-Rusya savaşı, savaş sırasında ve sonrasında Ukrayna’nın daha fazla dış ekonomik ve askeri yardıma ihtiyaç duyacak olması, daha fazla sivil kaybı ve göç, enerji ve gaz fiyatlarındaki baskının devam ederek küresel sıkıntıya yol açması, AB’nin diğer küresel önceliklerine daha az odaklanması, Rusya’nın daha fazla toprak kazanması olasılığı, ABD-Rusya ilişkilerindeki donmanın diğer ABD öncelikleri açısından sorunlar yaratması, Rusya’nın Çin’e olan bağımlılığının artması.”

RAND’ın çözüm önerisi        

Tarafların İstanbul’daki görüşmelerinde ortaya çıkan taleplerine atıf yapılan RAND raporunda Rusya’nın “Kiev’in tarafsızlığı” Ukrayna’nın “güvenlik garantisi” konularına odaklandığı belirtiliyor. Yeniden müzakere zeminini yaratmak adına ABD siyasetinin bir gecede keskin bir dönüş yapmasının imkansız olduğu belirtilen raporda geçiş sürecinin 4 temel başlıkta yönetilmesi önerisi yapılıyor. Tarafların savaşın devamına ilişkin beklentilerini azaltarak kuvvetleri barışa yönlendirmek adına şu noktalara dikkat çekiliyor:

“Biz, ABD’nin bu dinamikleri dönüştürmek için dört seçeneği olduğunun altını çiziyoruz: Ukrayna’ya gelecekte verilecek destek planını netleştirmek, Ukrayna’nın güvenliğine ilişkin taahhütte bulunmak, ülkenin tarafsızlığına ilişkin güvence verilmesi, Rusya’ya yönelik yaptırımların hafifletilmesi için koşulların belirlenmesi.”

ABD Başkanı Joe Biden’ın savaşın müzakere masasında biteceği sözlerine atıf yapılan raporda Biden yönetiminin henüz bu yönde adımlar atmadığı da not ediliyor.

AMERİKA

ABD’li senatör: Musk’ın Çin bağlantıları ABD ulusal güvenliği için ‘derin bir tehdit’

Yayınlanma

Elon Musk’ın yeni Donald Trump yönetimine katılımı, olası çıkar çatışmaları nedeniyle incelemeye alınırken, bir senatör Tesla ve SpaceX CEO’sunun Çin ile olan iş bağlarının ABD ulusal güvenliğini tehlikeye atabileceği uyarısında bulundu.

Senato’nun gizlilik, teknoloji ve hukuk alt komitesi başkanı Richard Blumenthal, “Bunun tehlikeli olmanın ötesinde olduğunu düşünüyorum. Bay Musk ve SpaceX’in bu pozisyonda olmasının ulusal güvenliğimiz için derin bir tehdit olduğunu düşünüyorum,” dedi.

Cumhuriyetçi Trump, Musk’ın federal kurumlarda potansiyel olarak büyük kesintilerin yanı sıra düzenlemelerde yapılacak değişiklikleri denetlemeyi amaçlayan bir hükümet verimlilik komisyonuna eş başkanlık edeceğini söyledi.

Tesla araçlarının yarısını, satışlarının da üçte birini gerçekleştirdiği Çin’de üretirken, ABD Savunma Bakanlığı ve diğer devlet kurumları da SpaceX’e giderek daha fazla bağımlı hale geliyor.

Musk’ın Çin ve Başbakan Li Qiang da dahil olmak üzere bazı üst düzey yetkilileriyle olan yakın iş ilişkileri, Pekin tarafından özellikle geçiş döneminin ilk günlerinde Trump’a bir arka kanal olarak değerlendirilebileceğine dair haberlere yol açtı.

Salı günü ABD’li teknoloji şirketleri ve bu şirketlerin Çin ile olan ilişkilerinin ele alındığı bir oturumda konuşan ve 2011 yılından bu yana Connecticut’ta Demokrat senatör olarak görev yapan Blumenthal, Musk’ın Pekin ile olan bağlarının istismar edilebileceğini savundu.

ABD’de Musk ve Ramaswamy “hükümet verimliliğini” denetleyecek

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD, Filipinler’e Pekin’e karşı kullanması için insansız deniz aracı veriyor

Yayınlanma

Analistler, Washington’ın Manila’ya gelişmiş insansız hava araçları sağlamasının Filipin Donanması için bir “güç çarpanı” görevi göreceğini ve ABD’nin müttefikinin Güney Çin Denizi’nde Çin’e karşı gözetleme ve operasyonel kabiliyetlerini artıracağını söylüyor.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin salı günü Filipinler’e yaptığı iki günlük ziyaret sırasında ABD hükümetinin Filipin Donanmasına Batı Filipin Denizi’ndeki operasyonları için açıklanmayan sayıda insansız deniz aracı (USV) verdiğini açıkladı.

Biden yönetimi sona ermeden önce “çok daha fazlasının” teslim edileceği sözünü verdi.

Austin, Filipinler Savunma Bakanı Gilberto Teodoro Jnr ile birlikte Batı Filipin Denizi’ne bakan ve ABD-Filipin ortak askeri tesisine ev sahipliği yapan Puerto Princesa, Palawan’da düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: “Temmuz ayındaki ziyaretim sırasında açıkladığım 500 milyon ABD doları tutarındaki yabancı askeri finansmanla, Filipinler’in münhasır ekonomik bölgesi (MEB) boyunca haklarını ve egemenliğini savunacak yetenek ve araçlara sahip olmasını sağlamaya yardımcı olmak için bunun gibi daha birçok platformun teslim edilmesini bekliyoruz.”

Austin, ABD’nin “Filipinler’in savunmasına derinden bağlı olduğunu” ve Manila ile olan Karşılıklı Savunma Anlaşmasının “Güney Çin Denizi’nin herhangi bir yerinde, sahil güvenlik güçlerimiz de dahil olmak üzere silahlı kuvvetlerimize, uçaklarımıza veya kamu gemilerimize yönelik silahlı saldırılar için geçerli olduğunu” yineledi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD’nin nükleer modernizasyon planı: Pentagon’dan kritik açıklama

Yayınlanma

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), ülkenin nükleer cephaneliğini artırma ve modernize etmeyi planlandığını açıkladı. Bu adımın, caydırıcılık kabiliyetini güçlendirmek amacıyla hayata geçirileceği ifade edildi.

Nükleer politikalardan sorumlu savunma bakan yardımcısı Richard Johnson, bu hedefin gerekirse nükleer kuvvetlerdeki stratejik ayarlamaları da içereceğini belirtti.

Johnson, Washington merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde (CSIS) düzenlenen konferansta yaptığı konuşmada, “Bugün mevcut ABD kuvvetlerine ve doktrinine güveniyoruz. Fakat, eğer caydırıcılık kabiliyeti yetersiz kalırsa, bu eksikliği zamanında gidermeye hazır olmalıyız,” dedi.

Johnson, ABD’nin nükleer doktrinini, silahların modernizasyon programını ve kuvvetlerin hazır olma durumunu gerektiğinde yeniden değerlendireceğini vurguladı.

Yetkili, “Caydırıcılık başarısız olsa bile Washington, belirlediği hedeflere ulaşabilecek kapasitededir,” ifadesini kullandı.

20 Kasım’da, ABD Silahlı Kuvvetleri Stratejik Komutanı (STRATCOM) General Anthony Cotton, ABD’nin, Rusya ve Çin’e ek olarak “üçüncü taraf” tehditlerine karşı yeterli güçlere sahip olup olmadığını inceleyeceğini bildirmişti.

Cotton, günümüz tehditlerinin, nükleer modernizasyonun başladığı dönemden çok daha karmaşık hale geldiğini belirterek, “Stratejik planlama artık Rusya ve Çin’in giderek artan agresif tavırlarına uygun şekilde yeniden şekillendirilmelidir,” değerlendirmesini yapmıştı.

STRATCOM temsilcisi Tuğamiral Thomas Buchanan ise ABD’nin, potansiyel düşmanlara karşı caydırıcılık sağlayacak bir cephaneliğe sahip olması gerektiğini, aksi takdirde nükleer saldırı senaryolarının devreye girebileceğini söylemişti.

Öte yandan, 19 Kasım’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya’nın nükleer doktrininde önemli değişiklikler içeren güncellemeleri onayladı.

Yeni doktrine göre, insansız hava araçları veya nükleer olmayan seyir füzeleri ile yapılan saldırılarda ya da toprak kaybetme tehdidi karşısında nükleer silah kullanımının mümkün olduğu açıklandı.

Ayrıca, diğer nükleer güçlerin dolaylı olarak çatışmaya dahil olması, Moskova tarafından “saldırı” olarak değerlendirilecek.

Bu kapsamda, yalnızca Rusya’nın değil, müttefiki Belarus’un toprak bütünlüğüne yönelik tehditler de agresif bir tutumla karşılanacak.

Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne (SIPRI) göre, Ocak 2023 itibarıyla Rusya’nın 4 bin 500, ABD’nin ise 3 bin 700 nükleer savaş başlığı bulunuyor.

Rusya’nın nükleer doktrinini güncellemesi ne anlama geliyor?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English