TASS Genel Müdürü Andrey Kondraşov Harici’ye konuştu: “Batı bizim gerçeklerimizden korkuyor. Rus medyasını kapatmalarının tek nedeni bu”.
Küresel Gazeteciler Konseyi (KGK) ile Rusya’nın resmî devlet haber ajansı TASS işbirliğiyle Moskova’da düzenlenen medya forumu kapsamında TASS Genel Müdürü Andrey Kondraşov Harici adına gazeteci Esra Karahindiba’nın sorularını yanıtladı.
Kondraşov, Batı tarafından Rus medyasına uygulanan yaptırımları ve Rus gazetecilerin uluslararası alanda çalışma koşullarını anlattı. Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili de değerlendirmelerde bulunan Kondraşov, “Batı destek vermeseydi bu savaş yıllar önce biterdi” dedi.
* Rusya’ya karşı yaptırımlar basın alanını da kapsıyor. Rus medyası yasaklanıyor. Özellikle Avrupa ve ABD’deki Rus gazeteciler zorluk çekiyorlar. Bazılarına “istenmeyen kişi” gibi muamelesi yapılıyor. Yurtdışında çalışan Rus gazetecilerin karşılaştıkları zorluklar neler? Mesleklerini nasıl icra ediyorlar?
Şu anda tanık olduğumuz şey, dost olmayan ülkelerden, özellikle ülke dışındaki Rus gazetecilere yönelik, eşi benzeri görülmemiş bir durum. İlk olarak 2015 yılında özellikle muhabirleri ve basını hedef alan yaptırımları fark ettiğimizde şok olduk. Yurt dışındaki tüm meslektaşlarımız ifade özgürlüğüne yönelik yaptırımların nasıl uygulanabileceği konusunda yorum bile yapamadılar. 2022’den sonra Batı siyaseti, yaptırımlar listesine kitle iletişim araçlarının da dahil edilmesi yönünde yaptırım kararı aldı ve bazı gazetecileri sanki siyasetin ve askerin parçasıymış gibi yaptırım listesine dahil ettiler. Bu durum çılgıncaydı.
Tabii Birçoğumuz SSCB’de doğduğumuz için hâlâ SSCB’yi hatırlıyoruz. İnsanların mutfak kapılarını kapatıp, Freedom Radio, Voice of America, Deutche Welle gibi SSCB döneminde “düşman sesleri” olarak adlandırdığımız kanalları dinledikleri günleri hâlâ hatırlıyoruz… Ve insanlar cezalandırılmaktan korkuyordu çünkü o dönemde hükümet insanları gerçeklerden uzaklaştırıyordu. Çünkü ekonomiye ve siyasi çevreye dair rakamları ancak Batılı radyo istasyonlarından öğrenebiliyordunuz.
Artık Batı ile rolleri tamamen değiştirdik. Çünkü artık Batı bizim gerçeklerimizden korkuyor. Sanırım Batı’nın Rus medyasını kapatmasının tek nedeni bu. Kitle iletişim araçlarını kapatmalarının ve Rus gazetecilerin çalışmalarını kısıtlamalarının nedeni “Rus propagandası” dedikleri şey. Son dönemdeki gerçeğe bakacak olursak, bu Rus propagandası değil. Bu, Batının korktuğu gerçek.
Burada, Rusya’da akredite olan herhangi bir Batılı gazeteciye, burada çalışırken herhangi bir kısıtlama veya zorluk yaşayıp yaşamadığını sorabilirsiniz. “Hayır, herhangi bir kısıtlama yok” diye cevap verecekler. Çünkü biz burada gazetecilere eskisi gibi davranıyoruz. Şu anda SSCB’nin Batılı gazetecilere yönelik illüzyonlarını yok ettik.
‘Bize çok kültürlülüğün toplumun tamamen ayrıştırılması olduğunu öğrettiler’
* Muhalif Rus gazeteciler hakkında çok fazla konuşulan ve medyaya yansıyan olay var. Bu konudaki görüşünüz nedir?
Muhalif gazetecilik dediğimizde neyi kastediyoruz? Mesela Türkiye’de savaş sırasında yaralı ve kayıplar hakkında iddiada bulunmak kanunen kısıtlanmıştır. Muhalif gazeteciliğe Rusya Federasyonu ve Rus ordusu hakkında yalan söylemek, hukuka aykırılık dersek, yalan söylemenin hukuken engellenmesi çok doğru ve mantıklıdır. Medyanın siyasi görüşlerinden bahsedecek olursak, oldukça geniş bir faaliyet alanına sahipler.
Rusya Federasyonu’nda tüm basın ve kitle iletişim araçlarının hükümet tarafından kontrol edildiğine dair bir efsane var. Ama bu öyle değil. Şu anda Rusya Federasyonu’nda 70 bin kayıtlı medya kuruluşumuz var. Bunun 65 bini özel medya kuruluşu. Yani medya kuruluşlarının yalnızca yüzde beş ila onu hükümete ait. Özel medya kuruluşlarının kendi ticari yönetimleri vardır.
Diğer gazetecilere ve eylemlerine kıyasla onları özgür sayarsak; örneğin Beyaz Baretliler (Suriye’de) hakkındaki yalanları anlatan İngiliz yayınları veya siyasetle ilgili sahte bilgiler üreten diğer örgütler ve kitle iletişim araçları var. Bunlar SSCB’nin çöküşünden sonra veda ettiğimiz illüzyonlar.
Batı, SSCB’nin çöküşünden sonra Rus gazetecilere nasıl çalışacaklarını, nasıl davranacaklarını, nasıl gazeteci olacaklarını öğretmeye karar verdiğinde, nasıl gazeteci olunacağını öğrenmek için dünya çapında yüzlerce kurs ve programımız vardı. Ben, Denimarka’nın Bornholm şehrindeki Baltık Medya Merkezi’ndeki programı bitirdim, bize nasıl hoşgörülü olunacağı öğretildi. Avrupa’daki çoğu toplumun başka kültürlerden insanları da bünyesine katmaya hazır olduğu o dönemde nasıl bir hoşgörüden bahsettiğimizi şimdi anlıyoruz. Fransa’da Araplar toplumdan tamamen kopmuş durumda. Almanya’daki Türk diasporasının da kaderi aynı oldu. Çok kültürlülüğün toplumun tamamen ayrıştırılması olduğunu anlattılar. Kültürler, mutfaklar vb. arasında etkileşimin olduğu Rusya’nın aksine…
‘Batı’da temsilcilerimizin banka hesaplarını bile kapatıyorlar’
* Yaptırımlar konusuna geri dönmek istiyorum. Rus gazeteciler Avrupa ve ABD’de işlerini nasıl yapıyorlar? Yani haber akışını sağlıklı bir şekilde nasıl sağlıyorsunuz?
Gazetecilerimiz bugün hem çalışma sürecinde hem de siyasi süreçte pek çok zorlukla karşı karşıya kalıyor elbette. Bazı ülkelerde gazetecilerimizin akreditasyon alması kısıtlanıyor veya akreditasyonları reddediliyor. Daha önce çalıştıkları basın merkezlerine giremiyorlar. Artık farklı ülkeler temsilcilerimizin banka hesaplarını kapatıyor. Ofislerimizin kirasını da ödeyemiyoruz. Bunun sonucunda yurt dışında tüm televizyon kanalları, Federasyona ait tüm kanallar, devlet televizyonu ve başta RT olmak üzere birçok medya izleyicisini kaybetti. Ve artık TV yayıncılığı internete geçti. Bu durumda Batı’daki Rus izleyiciler artık internette gezinerek eskiden izledikleri ve ilgi duydukları televizyon kanallarını arıyorlar.
Rusya’da “su akar, yatağını bulur” diye bir sözümüz vardır. Bu, ne kadar yabancı topluluk gazetecileri engellemeye çalışırsa çalışsın, Rus gazetecilerin, Rus kitle iletişim araçlarının kendi izleyici kitlesini bulacağı anlamına geliyor. Son olarak TASS Ajans’ının ofislerini dünyanın her yerine yayma ve genişletme planları var.
‘Batılı ülkelerden destek gelmeseydi bu savaş çok uzun yıllar önce bitebilirdi’
* Peki, bir gazeteci ve Rusya devlet haber ajansının yöneticisi olan size sormak istiyorum. Ukrayna’da son durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Birçok kez ön saflarda bulundum ve gazetecilerin orada çalışmasının ne kadar zor ve tehlikeli olduğunu biliyorum. Filistin ve İsrail’de şu anda insanlar birbirlerini acımasızca öldürüyor ve her gün birbirlerinin aynası gibi davranıyorlar. Rus askeri güçleriyle birlikte çalışan Rus gazetecilerin gerçekten sadece Ukraynalı sivillerin değil, aynı zamanda Ukrayna askeri güçlerinin ölümünün acısını hissettiğini söylersem şaşırabilirsiniz.
Batılı ülkelerden destek gelmeseydi bu savaş çok çok uzun yıllar önce bitebilirdi. Bu arada elbette biliyorsunuz ki Türkiye, Ukrayna ordusuna yardım etme konusunda en azından başlangıçta çok kararlı davrandı. Herkes biliyor ki Ukrayna’ya ne kadar çok silah verilirse o kadar çok Ukraynalı ölüyor. Artık Batı’nın Zelenski’ye savaşın son Ukraynalı ölene kadar devam etmesini kesin olarak söylemesine kimse şaşırmıyor. Herkesin barışa ihtiyacı var, Ukraynalıların ve Rusların. Washington’un eliyle yönetilen politikacılar dışında herkesin buna ihtiyacı var.
* Ukrayna’ya askerî açıdan destek veren, onlara donanım ve başka silahlar vererek destek olan ülkeleri eleştirirken, size göre Ukrayna’nın duruşunun arkasında belki NATO ve ABD olabilir, tüm bunları bana anlatırken Rusların vatanseverliği kadar Ukraynalıların vatanseverliğini de anlayabiliyor musunuz?
Ukrayna savaşının kökenleri hakkında çok uzun süre, saatlerce konuşabilirim.
Rusya, Kürtlere sponsor olmak için silah sağlamaya başlasaydı nasıl cevap verirdiniz? Kürdistan devletine “Rus vatanseverliği” diyebilir miydiniz? Çünkü Ukraynalılar aslında Türkiye’de terör faaliyetleri yürüten Kürtlerin yaptığı gibi hemen hemen aynı şekilde Ukrayna topraklarında Rusça konuşan Rusları da öldürdüler.
‘Moskova’da PKK’nın, Türkiye’de de ayrılıkçı Çeçen grupların ofisi vardı’
* Şunu söyleyeyim ki bu söylediğiniz bir hayal değil, PKK’nın Suriye kolu YPG’nin Moskova’da bir merkezi olduğu bir gerçek. Burada bir varsayım yok. Bu bana söylediğiniz “Ya şöyle olsaydı”nın cevabı değil. Moskova yani Rusya geçmişte YPG’yi desteklemişti, Moskova’daki ofislerini açık tutmalarına izin vermişti değil mi?
Bu ilk konu. İkincisi, burada bir gazeteci olarak bulunuyorum, Türk hükümetinin bir üyesi olarak konuşmak istemiyorum ama gerçek şu ki Ukrayna, Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra Birleşmiş Milletler tarafından tanınan bağımsız bir ülke. Ancak aynı şey Türkiye topraklarında PKK’nın kurmaya çalıştığı sözde Kürdistan için geçerli değil.
Ben de Rus hükümetinin pozisyonundan sorumlu değilim, burada hepimiz gazeteciyiz. Ama sizin de belirttiğiniz gibi geçmişte Moskova’da Kürt örgütünün bir ofisi vardı. Ancak Çeçen ayrılıkçı grupların ve Çerkes ayrılıkçı grupların Türkiye’de ofislerinin bulunduğunu da söyleyebilirim. Moskova’da artık yok ama Türkiye’de şu anda var. Ama bunlar politik konular. Biz gazeteciliğe geri dönelim.
* Evet, yeterince adil. Öyleyse son sorum Rus kamuoyuyla ilgili. Anketleri ve kamuoyu araştırmalarını takip ediyor musunuz? Kamuoyu araştırmalarını veya anketleri takip ediyor musunuz? Rusya halkının Ukrayna’daki savaşa yönelik tutumu nasıl? Hükümete destek ne oranda?
Rusya Federasyonu’nda şu anda kamuoyunu gözlemleyen ve anket yapan üç merkez bulunmaktadır. Bunlardan biri kamuya ait, ikisi ise özel sektöre ait. Ve düzenli olarak kamuoyu araştırması yapıyorlar. Devlet merkezinin verdiği sayılardan şüphesi olan varsa özel araştırma merkezlerinin verdiği sayıları kontrol edebilir. Kamuoyunun siyaset ve hükümet eylemleri vb. konulardaki düşüncelerinden bahsedeceksek durum budur. Okuyucularımızın, izleyicilerimizin yorumlarına elbette daha fazla odaklanmalıyız.
Elektronik medyaya ilişkin olarak ülke genelinde TV izleyicilerinin faaliyetlerini ölçen medya ölçüm sistemimiz bulunmaktadır. Dijital medya, dijital gazeteler, dijital haber ajansları vb. kaynakların web sitelerini ziyaret eden kitle, ölçümlerde etkili. Yazılı basın çoğunlukla basılı tirajla karakterize edilir.
‘Siyasiler ne karar alırsa alsın, basın birbiriyle ilişkisini kesmemeli’
* Benim sormadığım ama sizin söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Evet, söylemem gereken bir şey var. Artık dünyada ne olursa olsun, siyasiler hangi kararları alırsa alsın, birbirimizle ilişkileri kesmememiz gerektiğini basının anlaması gerekiyor.
Her ne kadar birçok ülke Rus gazetecilere ve Rus medyasına yaptırım uygulasa da, örneğin Rus haber ajansı TASS, özel operasyonun öncesinde olduğu gibi diğer haber ajanslarıyla uluslararası işbirliğini sürdürüyor. Çünkü biz değilsek bugün veya yarın halkımızın görüşlerini kim etkileyecek? Şu anda ne kadar savaş yaşanırsa yaşansın, nasılsa gelecekte hepimiz kendi ülkelerimizde halkımız için yeni bir başlangıç yapacağız. Geleceğimizi hep birlikte yaratmalıyız.
Rusya Merkez Bankası, politika faizini beklentiler doğrultusunda yüzde 21’de sabit tuttu. Banka, enflasyon baskısının azaldığını ancak yüksek kalmaya devam ettiğini, ekonomideki aşırı ısınmanın sürdüğünü belirtti. Açıklamada, enflasyonun 2026’da hedefe dönmesi için gerekli koşulların oluşmaya başladığı, ancak enflasyon ve enflasyon beklentilerindeki düşüşün hızının yakından izleneceği vurgulandı.
Rusya Merkez Bankası, politika faizini değiştirmedi ve 2000’li yılların başından bu yana en yüksek seviye olan yüzde 21’de tuttu.
Banka, yaptığı açıklamada, enflasyon baskısının azaldığını ancak yüksek kalmaya devam ettiğini, kredi büyümesinde yavaşlama sağlanmasına ve hane halkı tasarruf eğiliminin yüksek olmasına rağmen ekonomideki aşırı ısınmanın sürdüğünü belirtti.
Merkez Bankası, enflasyonun 2026’da hedefe dönmesi için gerekli koşulların oluşmaya başladığını değerlendiriyor.
Yatırım bankeri Yevgeniy Kogan ise Telegram kanalından yaptığı açıklamada, piyasanın faiz kararından ziyade Merkez Bankası’nın bu kararı nasıl yorumlayacağına ve piyasaya nasıl bir mesaj vereceğine odaklandığını belirtti.
Ekonomist Yegor Susin ise Merkez Bankası’nın, “Enflasyondaki düşüş eğilimi hedefe ulaşmayı sağlamazsa, Merkez Bankası faiz artırımını değerlendirecektir,” açıklamasının, daha önceki “her durumda faiz artırımını değerlendireceği” ifadesine kıyasla daha ılımlı ve nötr bir sinyal olduğunu kaydetti.
Merkez Bankası, fiyat artışlarının yavaşladığını, ancak bu yavaşlamanın hızından memnun olmadığını ifade etti.
Bankanın aktardığına göre, mevsimsellikten arındırılmış cari fiyat artışı, ocak-şubat döneminde yıllık bazda yüzde 9,1’e geriledi (dördüncü çeyrekte yüzde 12). Çekirdek enflasyon ise daha yavaş düşerek yüzde 10,2 olarak gerçekleşti (önceki yüzde 12,1).
Merkez Bankası, bunun hala yüksek olan iç talebi yansıttığını düşünüyor. Ayrıca, şubat ve mart başında fiyat artışlarındaki yavaşlama ve enflasyon beklentilerindeki düşüş, kısmen rublenin güçlenmesinden kaynaklanıyor.
Finansal piyasa araçlarından hesaplanan uzun vadeli enflasyon beklentileri de düştü, ancak profesyonel analistler, Merkez Bankası’nın enflasyonu hedefe döndürmeyi planladığı 2026 yılı için enflasyon tahminlerini biraz yükseltti.
Merkez Bankası, enflasyon beklentilerinin yüksek kalmasının, enflasyonun ataletini artırdığını belirtti. Banka, kredi büyümesindeki yavaşlama ve yüksek tasarruf eğilimi sayesinde önümüzdeki aylarda enflasyon baskısının azalmaya devam etmesini bekliyor.
Mevduat faizlerinde bir miktar düşüş olmasına rağmen, bankalara vatandaşlardan yüksek miktarda para girişi devam ediyor.
Banka, faiz oranlarıyla birlikte enflasyon beklentilerinin de düştüğünü, bu nedenle reel faiz oranlarının çok fazla düşmediğini ve para politikasının sıkı kalmaya devam ettiğini belirtti.
Merkez Bankası, ekonominin hala “aşırı ısınmış” durumda olduğunu düşünüyor, ancak “dengeli büyümeye kademeli dönüş” için koşulların oluşmaya başladığını umuyor.
Hane halkı gelirlerindeki artış ve bütçe harcamaları yüksek talebi desteklerken, anketler ve güncel veriler ekonomik aktivitenin yavaşladığını ve işgücü piyasasındaki gerginliğin azaldığına dair işaretlerin arttığını gösteriyor.
Polevoy, Merkez Bankası’nın ilk kez dış koşulların iyileşmesi olasılığından bahsettiğini, bunun dışında ise “her şeyin aynı” olduğunu belirtti.
Merkez Bankası açıklamasında, “Jeopolitik gerilimin azalması durumunda dış koşulların iyileşmesi de enflasyonu düşürücü bir etki yaratabilir,” ifadelerini kullandı.
Raiffeisenbank analistleri ise, Merkez Bankası’nın söylemini biraz yumuşatmasına rağmen, hala çok temkinli bir duruş sergilediğini değerlendirmesini yaptı.
Analistlere göre, Merkez Bankası, faiz indirimi beklentilerinin güçlenmesini istemiyor; bu durum para politikasının sıkı kalmasını sağlıyor ve politikanın etkinliğini artırıyor.
Polevoy da Merkez Bankası’nın coşkulu bir havaya ve finansal koşulların hızlı/aşırı gevşemesine izin vermek istemediğini dile getirdi.
Raiffeisenbank analistleri, mevcut koşullarda faiz artırımını düşük bir ihtimal olarak görüyor, ancak erken bir gevşeme de beklemiyor.
Promsvyazbank analisti İlya İlyin de para politikasında gevşeme sinyali olmadığını belirtti. Polevoy ise daha fazla gevşeme beklediğini, fakat “Merkez Bankası’nın görünen tüm olumlu eğilimleri yorumlamakta temkinli davrandığını” ifade etti.
Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesinin başından bu yana ilk kez yabancı yatırımcılar, Rus tahvillerine aktif olarak yatırım yapmaya başladı. Yetkililer ve uzmanlar, savaşın sona ermesi ve yaptırımların hafifletilmesi umutlarının, yüksek getiri arayışındaki yabancı yatırımcıları Rus varlıklarına çektiğini ve bunun rublenin değer kazanmasının nedenlerinden biri olduğunu belirtiyor.
Savaşın sona ermesi ve yaptırımların hafifleyeceği yönündeki beklentiler, risk iştahı yüksek yabancı yatırımcıları Rus varlıklarına yöneltiyor.
Uzmanlar ve yetkililer, bu durumun rubledeki değer artışının önemli nedenlerinden biri olduğunu belirtiyor.
Yüksek getiri potansiyeli, yabancı yatırımcılar için cazip bir seçenek sunuyor.
Istar Capital Baş Portföy Yöneticisi Aleksandr Lutsko, Reuters‘a yaptığı açıklamada, “hasım” ülkelerden gelen yatırımların bloke edileceği için Ermenistan ve Kazakistan bankaları üzerinden döviz cinsinden yüzde 5-6 getiri elde edilebildiğini, bu dövizin satılıp Rusya Merkez Bankası’nın politika faizine yakın (yüzde 21) getiri sağlayan para piyasası fonlarına yatırılabileceğini ifade etti.
12 Şubat’ta, ABD Başkanı Donald Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında gerçekleşen telefon görüşmesinin ardından Rusya Maliye Bakanlığı, diğer ülke tahvillerinden çok daha yüksek, yıllık yaklaşık yüzde 17 getiri sağlayan Rus devlet tahvilleri ihraç etti.
Rusya Merkez Bankası verilerine göre, şubat ayında yerleşik olmayan yatırımcılar, Maliye Bakanlığı’ndan 43 milyar ruble değerinde tahvil satın aldı.
Bu rakam, ihraç edilen Rus devlet tahvillerinin yalnızca yüzde 6,4’ünü oluştursa da, savaşın başlangıcından bu yana görülen en yüksek seviye.
Piyasa katılımcıları ve yetkililer, savaşın başından beri ilk kez yabancı sermaye girişinden söz ediyor.
Diğer yandan Rusya Başbakan Yardımcısı Aleksandr Novak, rubledeki güçlenmeyi değerlendirirken, “Jeopolitik durumu da göz önünde bulundurarak, iç piyasaya yurt dışından sermaye girişi olduğunu görüyoruz,” dedi.
Raiffeisenbank analistleri, Rus devlet tahvillerine olan talep artışının temel nedenleri olarak, politika faizinin düşürüleceği beklentisi ve “jeopolitik alanda hızlı ilerleme bekleyen yerleşik olmayanların fon girişini” gösteriyor.
MMI analistleri ise, Rus devlet tahvillerine olan güçlü talebin “hem yerel hem de kısmen yerel olmayan oyunculardan” geldiğini vurguluyor.
Yatırım bankeri Yevgeniy Kogan, Kommersant gazetesine yaptığı değerlendirmede, yabancı yatırımcıların üçüncü ülkelerin finansal altyapısı üzerinden Rus varlıklarına erişmeye çalıştığını belirtiyor.
Gazeteye konuşan bir kaynağa göre, Çin ve Orta Doğu’dan yatırımcılar Rus devlet tahvillerine temkinli bir giriş yapıyor; ancak BDT ülkelerindeki şirketler aracılığıyla alım yapan Amerikan fonları da bulunuyor.
Aynı kaynak, “Mart ayının başından itibaren, birincil ve ikincil piyasalarda yaklaşık 200 milyon dolarlık Rus devlet tahvili alımı gerçekleştirdiler,” bilgisini verdi.
Bu durum, Rusya’dan çıkmak isteyen yatırımcılara da bir fırsat sunuyor.
Istar Capital verilerine göre, şubat ayında yerleşik olmayanlar tarafından borsa dışında Rus devlet tahvili alımları ve Barclays gibi büyük yatırımcıların satışları gözlemlendi.
Ancak Lutsko, Reuters‘a yaptığı açıklamada, sermaye girişinin çıkıştan daha fazla olduğunu belirtti ve ekledi:
“Jeopolitik alanda yaşanan yumuşama ve diğer gelişmelerle birlikte, yatırımcılarda güven arttı. Faiz oranlarının kademeli olarak düşeceği ve mevcut durumun kaçırılmaması gereken bir fırsat olduğu düşüncesiyle hareket ediyorlar. Döviz satışı yoluyla spekülatif carry trade (faiz farkından getiri elde etme) işlemleri küçük çaplı olsa da başladı.”
Durumun kısmen normalleşeceği beklentisi, Rus devlet tahvilleri getirilerinin ve döviz kurlarının rubleye karşı düşmesine yol açtı.
Rusya Maliye Bakanlığı, bu hafta Rus devlet tahvillerini yüzde 15’in altında bir getiriyle ihraç ederken, dolar kuru 80 rublenin altına indi (ancak perşembe akşamı 85 ruble civarındaydı).
Promsvyazbank baş analisti Denis Popov, sermaye girişi gerçeğinin resmen teyit edildiğini belirterek, rublenin daha da değer kazanma riskinin yüksek olduğunu ve 10,4-10,8 ruble/yuan ile 75-80 ruble/dolar seviyelerine inilebileceğini öngörüyor.
Popov, 80-85 ruble/doların altındaki bu güçlü seviyelerin, yalnızca ruble varlıklarına yoğun sermaye girişiyle geçici olarak açıklanabileceğini, ancak bu durumun ne kadar süreceğinin belirsiz olduğunu ve jeopolitik gelişmelere bağlı olacağını ifade ediyor.
Rusya Federal Devlet İstatistik Kurumu (Rosstat), 11-17 Mart haftasında tüketici fiyatları endeksinin sadece yüzde 0,06 arttığını, bunun son altı ayın en düşük seviyesi olduğunu açıkladı. Uzmanlar, bu yavaşlamanın büyük ölçüde geçici faktörlerden kaynaklandığını, özellikle rubledeki değerlenme ve mevsimlik sebze fiyatlarındaki düşüşün etkili olduğunu belirtiyor.
Rusya Merkez Bankası’nın faiz oranları hakkında karar vermesinden bir gün önce, enflasyon önemli ölçüde yavaşladı. 11-17 Mart haftasında tüketici fiyatları endeksi sadece yüzde 0,06 arttı.
T-investitsii baş ekonomisti Sofya Donets, Telegram kanalından yaptığı paylaşımda bu oranın son altı ayın en düşük seviyesi olduğunu ve mevsimsel normların altında kaldığını belirtti.
MMI analistleri de yüzde 0,06’lık oranın bu hafta için düşük olduğunu kabul ederek, son 13 yılda sadece 2017’de daha düşük olduğunu, 2018 ve 2024’te ise aynı seviyede gerçekleştiğini ifade etti.
Balıkta yüzde 0,6’lık artış görülürken, birçok et ve süt ürününde fiyatlar yüzde 0,3-0,4 arttı.
Fakat sebze ve meyve fiyatlarındaki yüzde 0,7’lik düşüş, Maliye Bakanlığı’nın değerlendirmesine göre gıda enflasyonunun yüzde 0,05’e gerilemesine yol açtı.
Gıda dışı ürünlerin fiyatları neredeyse hiç değişmezken (yüzde 0,01), hizmetlerdeki yüzde 0,11’lik artış genel tabloyu olumsuz etkiledi.
Makroekonomik Analiz ve Kısa Vadeli Tahmin Merkezi (TsMAKP) Başkan Yardımcısı Dmitriy Belousov, enflasyonun belirgin şekilde düştüğünü belirtirken, yıllık bazda yüzde 10’un üzerinde sabitlendiğini vurguladı.
Şubat ayında tüketici fiyatları haftalık yaklaşık yüzde 0,2 artarken, 3 Mart’ta sona eren haftada ve 4-10 Mart haftasında enflasyon sırasıyla yüzde 0,15 ve yüzde 0,11 olarak gerçekleşti.
Yılın başından itibaren fiyatlardaki artış, bir önceki yılın yüzde 1,95’ine kıyasla yüzde 2,28 oldu.
Mevcut yavaşlama, büyük olasılıkla geçici olan faktörlerin sonucu. Bu faktörler ortadan kalktığında enflasyon tekrar hızlanabilir.
Gazprombank analistleri, hızlanan ithalat fiyatlarındaki düşüş (rublenin yüzde 4,8 daha değer kazanması sayesinde) ve bazı gıda ürünlerindeki fiyat düşüşleri (bayram döneminin sona ermesi) nedeniyle fiyat baskısının azalmaya devam ettiğini belirtiyor.
Özellikle salatalık fiyatları bir haftada yüzde 11, bir ayda ise yaklaşık yüzde 25 düştü.
Belousov, bu durumu alışılmadık derecede elverişli doğal koşullara bağlayarak, “mevsimlik seraların” (sadece yeterince sıcak havalarda çalışan ve dolayısıyla ilkbaharda piyasaya ilk mevsimlik ürünleri, sonbaharda ise son ürünleri sunan) ürünlerini normalden önemli ölçüde daha erken piyasaya sürmesine olanak sağladığını ifade etti.
Ekonomist Yegor Susin ise, Telegram kanalından yayımladığı değerlendirmesinde “Büyük ölçüde tek seferlik faktörler ve değişken bileşenler sayesinde aşağı kaymaya devam ediyoruz,” diye yazdı.
MMI analistleri, salatalık hariç tutulduğunda bile haftalık enflasyonun yavaşladığını, önceki iki haftadaki yüzde 0,16 ve yüzde 0,18’e kıyasla yüzde 0,13 olduğunu hesapladı.
Ancak enflasyonu yavaşlatan her iki faktörün (rublenin güçlü değerlenmesi ve salatalık fiyatlarındaki düşüş) geçici olduğunu, dolayısıyla enflasyondaki yavaşlamanın da geçici olduğunu belirten analistler, bu durumu “yanıltıcı” olarak nitelendirerek yıllık tahminleri etkilemediğini ifade etti.
Bunun ynaı sıra Raiffeisenbank analistleri, rubledeki yükselişin enflasyonu düşürmeye yardımcı olmasına rağmen, kurdaki değişimin etkisinin abartılmaması gerektiği konusunda hemfikir.
Donets, rublenin tekrar düşmesi durumunda endişe edilecek bir durum görmediğini, kurun geçen yılki zirveleri aşmasını beklemediğini ve bu zirvelerin zaten fiyatlara yansıdığını belirtti.
Gazprombank analistleri, fiyat artışlarının sadece döviz baskısıyla değil, aynı zamanda şubat sonu ve mart başındaki tüketici aktivitesindeki düşüşün etkisiyle de yavaşladığını, ancak en son verilerin aktivitede hızlanma dalgasına işaret ettiğini ve bunun fiyat artışlarına 2-3 hafta gecikmeyle yansıyabileceğini öne sürüyor.
Analistlere göre, rublenin güçlü olduğu dönem de “hızla sona erebilir”.
Şubat ve mart aylarında düşen petrol ihracat fiyatları, “enflasyonu düşürme eğilimlerini” haziran ayına kadar “yeterince hızlı bir şekilde tersine çevirebilir”.
Analistler, şu anda enflasyonla ilgili iyimserliğin zirvesinin yaşandığını düşünüyor.