TASS Genel Müdürü Andrey Kondraşov Harici’ye konuştu: “Batı bizim gerçeklerimizden korkuyor. Rus medyasını kapatmalarının tek nedeni bu”.
Küresel Gazeteciler Konseyi (KGK) ile Rusya’nın resmî devlet haber ajansı TASS işbirliğiyle Moskova’da düzenlenen medya forumu kapsamında TASS Genel Müdürü Andrey Kondraşov Harici adına gazeteci Esra Karahindiba’nın sorularını yanıtladı.
Kondraşov, Batı tarafından Rus medyasına uygulanan yaptırımları ve Rus gazetecilerin uluslararası alanda çalışma koşullarını anlattı. Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili de değerlendirmelerde bulunan Kondraşov, “Batı destek vermeseydi bu savaş yıllar önce biterdi” dedi.
* Rusya’ya karşı yaptırımlar basın alanını da kapsıyor. Rus medyası yasaklanıyor. Özellikle Avrupa ve ABD’deki Rus gazeteciler zorluk çekiyorlar. Bazılarına “istenmeyen kişi” gibi muamelesi yapılıyor. Yurtdışında çalışan Rus gazetecilerin karşılaştıkları zorluklar neler? Mesleklerini nasıl icra ediyorlar?
Şu anda tanık olduğumuz şey, dost olmayan ülkelerden, özellikle ülke dışındaki Rus gazetecilere yönelik, eşi benzeri görülmemiş bir durum. İlk olarak 2015 yılında özellikle muhabirleri ve basını hedef alan yaptırımları fark ettiğimizde şok olduk. Yurt dışındaki tüm meslektaşlarımız ifade özgürlüğüne yönelik yaptırımların nasıl uygulanabileceği konusunda yorum bile yapamadılar. 2022’den sonra Batı siyaseti, yaptırımlar listesine kitle iletişim araçlarının da dahil edilmesi yönünde yaptırım kararı aldı ve bazı gazetecileri sanki siyasetin ve askerin parçasıymış gibi yaptırım listesine dahil ettiler. Bu durum çılgıncaydı.
Tabii Birçoğumuz SSCB’de doğduğumuz için hâlâ SSCB’yi hatırlıyoruz. İnsanların mutfak kapılarını kapatıp, Freedom Radio, Voice of America, Deutche Welle gibi SSCB döneminde “düşman sesleri” olarak adlandırdığımız kanalları dinledikleri günleri hâlâ hatırlıyoruz… Ve insanlar cezalandırılmaktan korkuyordu çünkü o dönemde hükümet insanları gerçeklerden uzaklaştırıyordu. Çünkü ekonomiye ve siyasi çevreye dair rakamları ancak Batılı radyo istasyonlarından öğrenebiliyordunuz.
Artık Batı ile rolleri tamamen değiştirdik. Çünkü artık Batı bizim gerçeklerimizden korkuyor. Sanırım Batı’nın Rus medyasını kapatmasının tek nedeni bu. Kitle iletişim araçlarını kapatmalarının ve Rus gazetecilerin çalışmalarını kısıtlamalarının nedeni “Rus propagandası” dedikleri şey. Son dönemdeki gerçeğe bakacak olursak, bu Rus propagandası değil. Bu, Batının korktuğu gerçek.
Burada, Rusya’da akredite olan herhangi bir Batılı gazeteciye, burada çalışırken herhangi bir kısıtlama veya zorluk yaşayıp yaşamadığını sorabilirsiniz. “Hayır, herhangi bir kısıtlama yok” diye cevap verecekler. Çünkü biz burada gazetecilere eskisi gibi davranıyoruz. Şu anda SSCB’nin Batılı gazetecilere yönelik illüzyonlarını yok ettik.
‘Bize çok kültürlülüğün toplumun tamamen ayrıştırılması olduğunu öğrettiler’
* Muhalif Rus gazeteciler hakkında çok fazla konuşulan ve medyaya yansıyan olay var. Bu konudaki görüşünüz nedir?
Muhalif gazetecilik dediğimizde neyi kastediyoruz? Mesela Türkiye’de savaş sırasında yaralı ve kayıplar hakkında iddiada bulunmak kanunen kısıtlanmıştır. Muhalif gazeteciliğe Rusya Federasyonu ve Rus ordusu hakkında yalan söylemek, hukuka aykırılık dersek, yalan söylemenin hukuken engellenmesi çok doğru ve mantıklıdır. Medyanın siyasi görüşlerinden bahsedecek olursak, oldukça geniş bir faaliyet alanına sahipler.
Rusya Federasyonu’nda tüm basın ve kitle iletişim araçlarının hükümet tarafından kontrol edildiğine dair bir efsane var. Ama bu öyle değil. Şu anda Rusya Federasyonu’nda 70 bin kayıtlı medya kuruluşumuz var. Bunun 65 bini özel medya kuruluşu. Yani medya kuruluşlarının yalnızca yüzde beş ila onu hükümete ait. Özel medya kuruluşlarının kendi ticari yönetimleri vardır.
Diğer gazetecilere ve eylemlerine kıyasla onları özgür sayarsak; örneğin Beyaz Baretliler (Suriye’de) hakkındaki yalanları anlatan İngiliz yayınları veya siyasetle ilgili sahte bilgiler üreten diğer örgütler ve kitle iletişim araçları var. Bunlar SSCB’nin çöküşünden sonra veda ettiğimiz illüzyonlar.
Batı, SSCB’nin çöküşünden sonra Rus gazetecilere nasıl çalışacaklarını, nasıl davranacaklarını, nasıl gazeteci olacaklarını öğretmeye karar verdiğinde, nasıl gazeteci olunacağını öğrenmek için dünya çapında yüzlerce kurs ve programımız vardı. Ben, Denimarka’nın Bornholm şehrindeki Baltık Medya Merkezi’ndeki programı bitirdim, bize nasıl hoşgörülü olunacağı öğretildi. Avrupa’daki çoğu toplumun başka kültürlerden insanları da bünyesine katmaya hazır olduğu o dönemde nasıl bir hoşgörüden bahsettiğimizi şimdi anlıyoruz. Fransa’da Araplar toplumdan tamamen kopmuş durumda. Almanya’daki Türk diasporasının da kaderi aynı oldu. Çok kültürlülüğün toplumun tamamen ayrıştırılması olduğunu anlattılar. Kültürler, mutfaklar vb. arasında etkileşimin olduğu Rusya’nın aksine…
‘Batı’da temsilcilerimizin banka hesaplarını bile kapatıyorlar’
* Yaptırımlar konusuna geri dönmek istiyorum. Rus gazeteciler Avrupa ve ABD’de işlerini nasıl yapıyorlar? Yani haber akışını sağlıklı bir şekilde nasıl sağlıyorsunuz?
Gazetecilerimiz bugün hem çalışma sürecinde hem de siyasi süreçte pek çok zorlukla karşı karşıya kalıyor elbette. Bazı ülkelerde gazetecilerimizin akreditasyon alması kısıtlanıyor veya akreditasyonları reddediliyor. Daha önce çalıştıkları basın merkezlerine giremiyorlar. Artık farklı ülkeler temsilcilerimizin banka hesaplarını kapatıyor. Ofislerimizin kirasını da ödeyemiyoruz. Bunun sonucunda yurt dışında tüm televizyon kanalları, Federasyona ait tüm kanallar, devlet televizyonu ve başta RT olmak üzere birçok medya izleyicisini kaybetti. Ve artık TV yayıncılığı internete geçti. Bu durumda Batı’daki Rus izleyiciler artık internette gezinerek eskiden izledikleri ve ilgi duydukları televizyon kanallarını arıyorlar.
Rusya’da “su akar, yatağını bulur” diye bir sözümüz vardır. Bu, ne kadar yabancı topluluk gazetecileri engellemeye çalışırsa çalışsın, Rus gazetecilerin, Rus kitle iletişim araçlarının kendi izleyici kitlesini bulacağı anlamına geliyor. Son olarak TASS Ajans’ının ofislerini dünyanın her yerine yayma ve genişletme planları var.
‘Batılı ülkelerden destek gelmeseydi bu savaş çok uzun yıllar önce bitebilirdi’
* Peki, bir gazeteci ve Rusya devlet haber ajansının yöneticisi olan size sormak istiyorum. Ukrayna’da son durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Birçok kez ön saflarda bulundum ve gazetecilerin orada çalışmasının ne kadar zor ve tehlikeli olduğunu biliyorum. Filistin ve İsrail’de şu anda insanlar birbirlerini acımasızca öldürüyor ve her gün birbirlerinin aynası gibi davranıyorlar. Rus askeri güçleriyle birlikte çalışan Rus gazetecilerin gerçekten sadece Ukraynalı sivillerin değil, aynı zamanda Ukrayna askeri güçlerinin ölümünün acısını hissettiğini söylersem şaşırabilirsiniz.
Batılı ülkelerden destek gelmeseydi bu savaş çok çok uzun yıllar önce bitebilirdi. Bu arada elbette biliyorsunuz ki Türkiye, Ukrayna ordusuna yardım etme konusunda en azından başlangıçta çok kararlı davrandı. Herkes biliyor ki Ukrayna’ya ne kadar çok silah verilirse o kadar çok Ukraynalı ölüyor. Artık Batı’nın Zelenski’ye savaşın son Ukraynalı ölene kadar devam etmesini kesin olarak söylemesine kimse şaşırmıyor. Herkesin barışa ihtiyacı var, Ukraynalıların ve Rusların. Washington’un eliyle yönetilen politikacılar dışında herkesin buna ihtiyacı var.
* Ukrayna’ya askerî açıdan destek veren, onlara donanım ve başka silahlar vererek destek olan ülkeleri eleştirirken, size göre Ukrayna’nın duruşunun arkasında belki NATO ve ABD olabilir, tüm bunları bana anlatırken Rusların vatanseverliği kadar Ukraynalıların vatanseverliğini de anlayabiliyor musunuz?
Ukrayna savaşının kökenleri hakkında çok uzun süre, saatlerce konuşabilirim.
Rusya, Kürtlere sponsor olmak için silah sağlamaya başlasaydı nasıl cevap verirdiniz? Kürdistan devletine “Rus vatanseverliği” diyebilir miydiniz? Çünkü Ukraynalılar aslında Türkiye’de terör faaliyetleri yürüten Kürtlerin yaptığı gibi hemen hemen aynı şekilde Ukrayna topraklarında Rusça konuşan Rusları da öldürdüler.
‘Moskova’da PKK’nın, Türkiye’de de ayrılıkçı Çeçen grupların ofisi vardı’
* Şunu söyleyeyim ki bu söylediğiniz bir hayal değil, PKK’nın Suriye kolu YPG’nin Moskova’da bir merkezi olduğu bir gerçek. Burada bir varsayım yok. Bu bana söylediğiniz “Ya şöyle olsaydı”nın cevabı değil. Moskova yani Rusya geçmişte YPG’yi desteklemişti, Moskova’daki ofislerini açık tutmalarına izin vermişti değil mi?
Bu ilk konu. İkincisi, burada bir gazeteci olarak bulunuyorum, Türk hükümetinin bir üyesi olarak konuşmak istemiyorum ama gerçek şu ki Ukrayna, Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra Birleşmiş Milletler tarafından tanınan bağımsız bir ülke. Ancak aynı şey Türkiye topraklarında PKK’nın kurmaya çalıştığı sözde Kürdistan için geçerli değil.
Ben de Rus hükümetinin pozisyonundan sorumlu değilim, burada hepimiz gazeteciyiz. Ama sizin de belirttiğiniz gibi geçmişte Moskova’da Kürt örgütünün bir ofisi vardı. Ancak Çeçen ayrılıkçı grupların ve Çerkes ayrılıkçı grupların Türkiye’de ofislerinin bulunduğunu da söyleyebilirim. Moskova’da artık yok ama Türkiye’de şu anda var. Ama bunlar politik konular. Biz gazeteciliğe geri dönelim.
* Evet, yeterince adil. Öyleyse son sorum Rus kamuoyuyla ilgili. Anketleri ve kamuoyu araştırmalarını takip ediyor musunuz? Kamuoyu araştırmalarını veya anketleri takip ediyor musunuz? Rusya halkının Ukrayna’daki savaşa yönelik tutumu nasıl? Hükümete destek ne oranda?
Rusya Federasyonu’nda şu anda kamuoyunu gözlemleyen ve anket yapan üç merkez bulunmaktadır. Bunlardan biri kamuya ait, ikisi ise özel sektöre ait. Ve düzenli olarak kamuoyu araştırması yapıyorlar. Devlet merkezinin verdiği sayılardan şüphesi olan varsa özel araştırma merkezlerinin verdiği sayıları kontrol edebilir. Kamuoyunun siyaset ve hükümet eylemleri vb. konulardaki düşüncelerinden bahsedeceksek durum budur. Okuyucularımızın, izleyicilerimizin yorumlarına elbette daha fazla odaklanmalıyız.
Elektronik medyaya ilişkin olarak ülke genelinde TV izleyicilerinin faaliyetlerini ölçen medya ölçüm sistemimiz bulunmaktadır. Dijital medya, dijital gazeteler, dijital haber ajansları vb. kaynakların web sitelerini ziyaret eden kitle, ölçümlerde etkili. Yazılı basın çoğunlukla basılı tirajla karakterize edilir.
‘Siyasiler ne karar alırsa alsın, basın birbiriyle ilişkisini kesmemeli’
* Benim sormadığım ama sizin söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Evet, söylemem gereken bir şey var. Artık dünyada ne olursa olsun, siyasiler hangi kararları alırsa alsın, birbirimizle ilişkileri kesmememiz gerektiğini basının anlaması gerekiyor.
Her ne kadar birçok ülke Rus gazetecilere ve Rus medyasına yaptırım uygulasa da, örneğin Rus haber ajansı TASS, özel operasyonun öncesinde olduğu gibi diğer haber ajanslarıyla uluslararası işbirliğini sürdürüyor. Çünkü biz değilsek bugün veya yarın halkımızın görüşlerini kim etkileyecek? Şu anda ne kadar savaş yaşanırsa yaşansın, nasılsa gelecekte hepimiz kendi ülkelerimizde halkımız için yeni bir başlangıç yapacağız. Geleceğimizi hep birlikte yaratmalıyız.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2024’te düzenlenecek devlet başkanı seçiminde aday olacağını duyurdu. Reuters ise bu haberi Batı’nın yaptırımlarına rağmen Rus ekonomisinin toparlanma başarısı ile bağdaştırarak verdi:
“Rusya’nın Batı’nın petrol fiyatlarını sınırlamasından kurtulma başarısı, enflasyon ve yüksek faiz oranlarının yol açtığı sorunlara rağmen Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yeniden seçime hazırlandığı şu günlerde ekonomik büyümenin toparlanmasına yardımcı oluyor.”
Rusya parlamentosu gelecek yılki başkanlık seçim tarihini resmen 17 Mart olarak belirledi.
Perşembe günü ekonominin bu yıl %3,5 büyüyeceğini söyleyen Putin, cuma günü yeniden aday olacağını duyurdu.
Reuters, Rusya’nın ihracat odaklı 2,2 trilyon dolarlık ekonomisinin, Ukrayna müdahalesi sonrası Putin’i “cezalandırmak ve izole etmek” isteyen Batı’nın beklediğinden daha iyi durumda olduğunu yazdı.
Reuters’a göre, en önemlisi de “Batı’nın Rusya’nın petrol gelirlerini etkili bir şekilde engelleyememiş olması”. Rusya ihracatını Çin ve Hindistan gibi ülkelere yönlendirdi ve Batı’nın petrol fiyat sınırlamasını aşmak için “gölge gemi filoları” olarak adlandırılan opak gemi sahipliğini kullandı.
Kasım ayında enerji gelirleri Rusya’nın bütçesine 961.7 milyar ruble (10.41 milyar dolar) katkıda bulunurken, bu rakam Ocak ayında 425.5 milyar ruble idi.
Sıradaki zorluklar
Reuters’a göre, petrol gelirlerinin toparlanmasıyla birlikte Putin’in ülke içindeki en önemli sorunu, geçen yılki “askeri seferberlik” ve Ukrayna müdahalesinden bu yana yüz binlerce insanın göç etmesiyle daha da ağırlaşan “işgücü açığıyla mücadele etmek” olacak.
Haberde, zayıf ruble, yüksek enflasyon ve faiz oranları gibi diğer ekonomik sorunların, ülke sandık başına giderken özellikle hassas bir konu olan hane halkının satın alma gücünü azaltma riski taşıdığı kaydediliyor.
İşsizliğin %2,9 gibi bir seviyede olması ve Moskova’nın askeri üretimi artırarak savunma sektörüne mali kaynak aktarması, bilişim gibi diğer sektörlerin personel açığı yaşamasına ve verimliliğin düşmesine neden oluyor.
Putin’in ekonomi danışmanı Maxim Oreshkin kasım ayında yaptığı açıklamada, Rusya’nın imalat sanayilerinde istenen teknolojik egemenlik seviyesine ulaşabilmesi için daha fazla kalifiye işçiye, yöneticiye ve yüksek kaliteli mühendise ihtiyacı olduğunu söyledi.
Oreshkin, “İnsanların buraya daha istekli gelmeleri için cazip maaşlara ihtiyacımız var” dedi.
Oreshkin, kısa vadeli yaptırım şoklarının üstesinden gelindiğini, ancak Batı’dan gelen baskının artacağını ve tüm ekonominin Rus teknoloji platformlarına geçiş için çalışması gerektiğini söyledi.
2022’deki daralmanın ardından reel gelirlerin bu yıl keskin bir toparlanma göstereceği düşünülüyor ancak bu toparlanmanın sektörler ve bölgeler arasında dengesiz bir şekilde gerçekleşeceği ve birçok aileyi özellikle ithal mallarda kesinti yapmaya zorlayacağı ifade ediliyor.
‘Petrol fiyatı Rusya’yı rahatlatıyor’
Öte yandan Rusya ekonomisinin can damarı olan petrol fiyatları, bu hafta son beş ayın en düşük seviyesine gerilemiş olsa da, şu anda Rusya’nın mali güvenliği için ihtiyaç duyduğu seviyenin oldukça üzerinde seyrediyor.
OPEC+ ülkelerinin bir dizi üretim kesintisi ve Batı’nın fiyat sınırlamasının yaygın bir şekilde aşılması, Rusya’nın enerji gelirlerini artıran faktörler oldu.
Reuters’a göre, Batı’nın Moskova’nın temel finansman kaynağını kesmek üzere tasarladığı yaptırımlar bu yılın başlarında Rusya’nın bütçe açığı üzerinde büyük bir baskı yarattı, ancak yeterli olmadı ve Moskova şimdi GSYH’nin sadece %1’i civarında bir açık bekliyor.
Reuters’a konuşan Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü ve Kiev Ekonomi Okulu’nda (KSE) kıdemli araştırmacı olan Elina Ribakova, “Petrol fiyatı mevcut seviyede kalırsa, Rusya için olağanüstü rahat olur,” dedi.
Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı tarafından “Nazizmin yüceltilmesi, neo-Nazizmin yayılması ve ırkçılığın, ırk ayrımcılığının, yabancı düşmanlığının ve onlarla bağlantılı hoşgörüsüzlüğün çağdaş biçimlerinin tırmanmasına katkıda bulunan diğer uygulama türlerinin yayılmasıyla ilgili durum hakkında bir rapor” yayınlandı.
İlgili raporda, “aleni çifte standartlar ve rövanşist duygulardan kaynaklanan olumsuz eğilimlerin” her geçen yıl giderek daha istikrarlı hale geldiği vurgulanırken, 2023’ün de istisna olmadığı belirtiliyor.
Tarihin tahrif edildiği ve SSCB’nin Nazizm’e karşı zaferin kazanılmasındaki ve modern bir uluslararası ilişkiler sistemi oluşturulmasındaki rolünün çarpıtıldığı ifade edilirken, bu yöndeki kampanyaların yalnızca güçlü bir ivme kazanmakla kalmadığı, aynı zamanda kamusal söylemde açıkça propaganda edilmeye başlandığı belirtiliyor.
Kanada Parlamentosu’nda eski Nazi askerinin ayakta alkışlanması hatırlatılarak, böyle bir “figür”ün kamuoyu önünde ilk kez alkışlandığına tanıklık ettik deniliyor.
Avrupa ve Atlantik’in “kurallara dayalı düzen” anlayışında Sovyet mirasıyla mücadele etmek için, “doğru vatanseverliğin” standartları haline gelen radikallerin ve diğer aşırılıkçıların aktif olarak devreye sokulduğu söylenen raporda, “Rusya, bu devletlerin hükümetlerinin oynadığı rollerin kendi halklarının çıkarlarına zarar verdiğine dair giderek daha fazla kanıt görmektedir” ifadesine yer veriliyor.
Rapor şöyle devam ediyor:
“Şubat 2022’de, kolektif Batı’nın Rusofobik faaliyetleri, Rusya Federasyonu’nun Ukrayna’yı silahsızlandırmaya ve Donbass’ın sivil nüfusunu korumaya yönelik özel askeri harekata başlamasının ardından ek bir ivme ve gerekçeler elde etti. Uygulama açısından bu, Ruslara karşı topyekün bir ayrımcılığa yol açtı. 2023 yılında da olaylar aynı senaryoya göre gelişmeye devam etmektedir.
Küresel toplumun üyelerinin mutlak çoğunluğunun, Nazizmin yüceltilmesine karşı koyma konusunda Rusya’nın yaklaşımlarını paylaşması önemlidir. Bu, BM Genel Kurulu’nun ezici bir çoğunlukla kabul ettiği ve Rusya’nın dünyanın tüm bölgelerinden geniş yelpazedeki eş yazarlarla birlikte her yıl BM Genel Kurulu’nun görüşüne sunduğu ‘Nazizmin yüceltilmesi, neo-Nazizmin yayılması ve ırkçılığın, ırk ayrımcılığının, yabancı düşmanlığının ve onlarla bağlantılı hoşgörüsüzlüğün çağdaş biçimlerinin tırmanmasına katkıda bulunan diğer uygulama türlerinin yüceltilmesiyle mücadele’ konulu kararıyla her yıl teyit edilmektedir.”
En endişe verici durumun ise, resmi makamların “Rus dilini ve Rus kültürünü kamusal yaşamın her alanından tamamen çıkarmak için her türlü çabayı gösterdiği Baltık ülkeleri ve Ukrayna’da ortaya çıktığı” ifade ediliyor.
Rapor şöyle devam ediyor:
“Bununla birlikte Nazizm’i rehabilite etme ve yüceltme girişimlerine en çok ABD, Kanada, bazı Avrupa Birliği ülkeleri ve Japonya’da rastlanmaktadır.
İkinci Dünya Savaşı’nın olaylarını ve sonuçlarını yeniden yazmakla aktif şekilde uğraşana Amerika Birleşik Devletleri’ni özellikle vurgulamakta fayda var. Hangi partili olduğundan bağımsız olarak Amerikan resmi makamları, yerel medya ve uzman topluluğu, Hitler Almanyası’nın bozguna uğratılmasında SSCB’nin önemli katkısını görmezden gelerek Nazizm’e karşı kazanılan zaferde yalnızca ABD ve Batılı müttefiklerinin rolünü vurgulamaktadır.
Son yıllarda, resmi makamlarda ve medyadaki Rusya karşıtı söylemler ışığında ABD’de Rusofobik duygularda belirgin bir artış oldu. Beyaz Saray temsilcilerinin, Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin ve yasa yapıcıların konuşmalarında, Rusya’ya sürekli olarak ‘saldırgan’ ve ‘yayılmacı’ bir dış politika izlemekle, Amerika’nın iç işlerine müdahale etmekle, ülke içinde insan haklarını ihlal etmekle ve dünya çapında ‘otoriter rejimleri’ desteklemekle ilgili suçlamalar yöneltildi.
Amerikan makamları, son yıllarda defalarca kolluk kuvvetlerinin zalimce ve haksız eylemlerinin kurbanı olan Rus medyasının temsilcilerine baskı yapmaya devam etmektedir.
İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Uluslararası Af Örgütü de dahil olmak üzere uluslararası yapıların ve STK’ların eleştiri odağında kalmayı sürdüren insan hakları ve temel özgürlüklerin ihlaline ilişkin çok sayıda vakaya rağmen ABD, diğer ülkeleri insan hakları ‘ihlalleri’ konusunda ‘suçlamaya’, her ne kadar böyle kabul edilmeye dair tüm ahlaki haklarını uzun zaman önce kaybetmiş olsalar da kendini dünyada özgürlüklerin ‘baş savunucusu’ olarak tanıtmaya devam etmektedir.
Washington, Rusya’nın Nazizm’in yüceltilmesiyle mücadeleye yönelik yıllık BM Genel Kurulu kararı aleyhinde yorulmadan oy vermekte ve aynı zamanda bu inisiyatife yönelik geniş uluslararası desteğin engellenmesi için diğer ülkelere baskı yapmaya çalışmaktadır.
Raporda belirtilen eğilimler ve tezahürler, Rusya tarafından savunulan, ırk ayrımcılığı ve Nazizmin yüceltilmesi ile ilgili bu tür tezahürlerin gerçek demokrasinin ve insan haklarının temel değerlerine doğrudan bir tehdit oluşturduğu ve uluslararası ve bölgesel güvenlik ve istikrara ciddi bir tehdit oluşturduğu tezini doğrulamaktadır.”
Raporun tam metni için: https://mid.ru/ru/foreign_policy/humanitarian_cooperation/1918450/?lang=ru#_Toc150529486
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, yabancı ülkelerin yeni büyükelçilerinin göreve başlama töreninde yaptığı konuşmada, Rusya ile Almanya arasındaki ilişkilerin ‘askıya alınmaısnın’ her iki ülkenin de zararına olduğunu, ancak bundan en çok Almanya’nın zarar gördüğünü söyledi.
Putin, “Rusya ile ilişkilerin mevcut ‘askıya alınmış’ hali, bizim inisiyatifimizle olmadı, bunu vurgulamak istiyorum, faydalı değil, hem bize hem de size faydalı değil. Ama bana göre her şeyden önce Almanya için öyle,” ifadelerini kullandı.
Moskova ile Berlin’in yarım yüzyılı aşkın bir süredir ‘pragmatik, iş dünyası benzeri bir işbirliği’ geliştirdiğini hatırlatan Putin, “Bu durum her iki ülkeye ve belki de sadece bize değil tüm Avrupa kıtasına fayda sağlamıştır. Özellikle enerji her zaman ikili işbirliğinin cazip bir alanı olmuştur. Ülkemiz on yıllardır Almanya’ya çevre dostu doğalgaz yakıt, petrol ve diğer enerji ürünlerini, diğer ham enerji maddelerini güvenilir, kesintisiz, uygun ve makul fiyatlarla tedarik ediyordu. Ve bu işbirliği, Kuzey Akım hatlarına yapılan sabotajlar da dahil olmak üzere, kelimenin tam anlamıyla baltalandı,” dedi.
Rusya lideri ayrıca, siyasi ve iktisadi bağların yanı sıra, Rusya ile Almanya arasında daha önce bilimsel, eğitimsel, kültürel ve insani alanlarda çok başarılı bir şekilde gelişen ilişkilerle birlikte ülkelerin kendi halkları arasındaki bağların da kesintiye uğradığını belirtti.
Putin, “Rusya, bunu vurgulamak istiyorum, her zaman Rus-Alman ilişkilerinin eşitlik, karşılıklı yarar ve birbirlerinin çıkarlarına saygı ilkeleri üzerine inşa edilmesini savunmuştur. Tekrar ediyorum: bu tür ilişkiler sadece iki ülke için değil, tüm Avrupa için önemlidir,” diye ekledi.
21 Haziran 2023 tarihinde Rusya Dışişleri Bakanlığı, Alexander Lambsdorff’un Almanya’nın Moskova Büyükelçisi olarak atanmasına onay verdiğini açıklamıştı. Bir önceki Büyükelçi Geza Andreas von Geyr, temmuz ayı sonunda Moskova’dan ayrılmadan önce dört yıl boyunca bu görevi yürütmüştü.
Lambsdorff, Almanya Hür Demokrat Partisi’nin (FDP) önde gelen dış politika uzmanlarından biri olarak kabul ediliyor. Kendisi Rusya’ya yönelik sert eleştirileriyle tanınıyor.