Bizi Takip Edin

DÜNYA BASINI

The Economist: Yeni bir makroekonomik dönem beliriyor

Yayınlanma

Çevirmenin notu: Aşağıda çevirisini yaptığımız makale 6 Ekim 2022 tarihinde The Economist’te yayımlandı. The Economist’in yayın çizgisini ve önemini hatırlatmaya gerek bile yok; Marx, “mali aristokrasinin yayın organı” olarak tarif etmiş, Lenin ise “İngiliz milyarderleri adına konuşan dergi” demişti. Dolayısıyla, bu yayında dile getirilen görüşlerin uluslararası sermayenin orta ve uzun vadeli yönelimlerine işaret etmesini beklemek doğal. Çevirdiğimiz makalede de, aslında uzun zamandır dile getirilen “neoliberalizmin ölümü” tespitinin bir sağlamasının yapıldığını görüyoruz: yeni dönemde, hem iktisadi hem de jeopolitik nedenlerle, neoliberalizmin tu kaka ilan ettiği büyük devlet, yeniden hayatımıza girecektir. Stagnasyondan ve hatta resesyondan kurtuluş adresi olarak devlet ve devlet yatırımları gösterilmektedir; hele hele Rusya-Ukrayna savaşı sonrası artan enerji maliyetleri ve iklim krizi gerekçe gösterilerek, devletin enerji yatırımlarının öneminin altı çizilmektedir. Görünen o ki, 2000’li ve 2010’lu yıllarda beklenmedik bir güce kavuşan merkez bankalarının yetkilerine ilişkin de bir yeniden düzenleme önerilmektedir: Enflasyon hedeflerindeki yukarı yönlü “minik” bir revizyon ve aynı zamanda düşük faiz politikalarının devamı, yeni düzenin alametifarikalarındandır. Türkiye’de de son zamanlarda hararetle tartışılan politika faizi meselesinde, iktidarı “iktisadi ortodoksi” cephesinden eleştiren muhalefetin tezlerinin uluslararası planda, hatta emperyalist merkezlerde de sorgulandığı açıktır. Son olarak, metindeki köşeli parantezler bana aittir.

Yeni bir makroekonomik dönem beliriyor. Bu dönem neye benzeyecek?

The Economist
6 Ekim 2022

Hükümetler ve merkez bankaları arasında büyük bir yeniden dengeleme yolda

Aylardır, finansal piyasalarda kargaşa ve dünya ekonomisinde artan stres belirtileri var. Bunların sadece ayı piyasasının ve yaklaşan durgunluğun normal işaretleri olduğunu düşünebilirsiniz. Fakat, bu haftaki özel raporumuzun ortaya koyduğu gibi, aynı zamanda dünya ekonomisinde yeni bir rejimin acı verici ortaya çıkışına da işaret ediyorlar – İkinci Dünya Savaşından sonra Keynesçiliğin yükselişi ve 1990’larda serbest piyasalara ve küreselleşmeye yöneliş kadar önemli olabilecek bir değişim. Bu yeni dönem, zengin dünyanın 2010’ların düşük büyüme tuzağından kurtulabileceği ve yaşlanma ve iklim değişikliği gibi büyük sorunlarla başa çıkabileceği vaadine dayanıyor. Fakat finansal kaostan, çökmüş merkez bankalarına ve kontrol dışı kamu harcamalarına kadar şiddetli tehlikeleri de beraberinde getiriyor.

Piyasalardaki patırtılar bir nesildir görülmeyen büyüklükte. Küresel enflasyon yaklaşık 40 yıldır ilk kez çift haneli rakamlara ulaştı. Yanıt vermekte yavaş davranan [Amerikan Merkez Bankası] Fed, faiz oranlarını 1980’lerden beridir en hızlı şekilde artırırken, dolar yirmi yılın en güçlü seviyesinde ve Amerika dışında kaosa neden oluyor. Bir yatırım portföyünüz veya emekli aylığınız varsa, bu yıl korkunçtu. Küresel hisseler dolar bazında yüzde 25 düştü, en azından 1980’lerden bu yana en kötü yıl ve devlet tahvilleri 1949’dan bu yana en kötü yılına doğru ilerliyor. Yaklaşık 40 trilyon dolarlık kayıpların yanı sıra, küreselleşme geri çekilirken ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra enerji sistemi parçalanırken, dünya düzeninin alt üst olduğuna dair rahatsız edici bir his var.

Bütün bunlar, 2010’lardaki ekonomik durgunluk çağının kesin olarak sona erdiğini gösteriyor. 2007-09 küresel mali krizinden sonra zengin ekonomilerin performansı zayıf bir seyir izledi. Devasa kârlar elde eden özel şirketlerin bile yatırımları azalırken, boşluğu hükümetler doldurmadı: Kamu sermayesinin GSYİH’deki payı, Lehman Brothers’ın çöküşünden sonraki on yılda dünya çapında küçüldü. Ekonomik büyüme yavaş, enflasyon düşüktü. Özel ve kamu sektörlerinin daha fazla faaliyeti teşvik etmek için çok az şey yapmasıyla, merkez bankaları rakipsiz hale geldi. Faiz oranlarını en düşük seviyelerde tuttular ve herhangi bir sorun belirtisinde büyük miktarlarda tahvil satın alarak ekonomiye erişimlerini daha da artırdılar. Pandemi arefesinde Amerika, Avrupa ve Japonya merkez bankaları 15 trilyon dolarlık şaşırtıcı bir finansal varlığa sahipti.

Pandeminin olağanüstü zorluğu, günümüzün enflasyonunu serbest bırakmaya neden olan olağanüstü eylemlere yol açtı: çılgın hükümet teşvikleri ve şirket kurtarmaları, geçici süreliğine çarpık tüketici talebi örüntüleri ve kapanma kaynaklı tedarik zinciri karışıklıkları. Suudi Arabistan ile birlikte en büyük fosil yakıt ihracatçılarından Rusya, kendisini Batı’daki pazarlarından izole ettiğinden, bu enflasyonist dürtü o zamandan beri enerji krizi tarafından kuvvetlendirildi. Ciddi bir enflasyon sorunuyla karşı karşıya kalan Fed, faiz oranlarını şimdiden maksimum yüzde 0,25’ten yüzde 3,25’e yükseltti ve 2023’ün başında %4,5’e çıkarması bekleniyor. Küresel olarak da para politikası otoritelerinin çoğu [parasal olarak] sıkılaşıyor.

Sırada ne var? Şimdiki korku, düşük faiz oranlarına alışmış bir finansal sistem artan borçlanma maliyetine gözünü açtığı için, infilak etmektir. Orta ölçekli kredi veren Credit Suisse baskı altında olsa da, bankaların büyük bir sorun haline gelmesi pek olası değil: çoğu geçmişe göre daha büyük güvenlik tamponlarına sahiptir. Bilakis, tehlikeler başka yerde, bankalara daha az, akışkan piyasalara ve teknolojiye ise daha çok dayanan yeni bir görünüme sahip finansal sistemde yatıyor. İyi haber şu ki, mevduatlarınız yanıp kül olmak üzere değil. Kötü haberse, şirketleri ve tüketicileri finanse etmeye yönelik bu sistem şeffaf değil ve kayıplara karşı aşırı duyarlı.

Bunu halihazırda kredi piyasalarında görebilirsiniz. Borç satın alan şirketler riskten kaçındıkça, ipotek ve ıskarta tahvil faiz oranı yükseliyor. Kurumsal satın alımları finanse etmek için kullanılan “kaldıraçlı krediler” piyasası bozuldu. Elon Musk Twitter’ı satın alırsa ortaya çıkan borçlar büyük bir sorun haline gelebilir. Bu arada, emeklilik programları da dahil olmak üzere yatırım fonları, biriktirdikleri likit olmayan varlıkların portföylerinde kayıplarla karşı karşıya. Tesisatın bir kısmı çalışmayı durdurabilir. Avrupa enerji şirketleri, hedge’lerinde ezici ek teminat çağrıları ile karşı karşıya kalırken, Hazine piyasası daha düzensiz hale geldi (bkz. Buttonwood). İngiltere’nin tahvil piyasası, emeklilik fonları tarafından yapılan gizli türev bahisleri tarafından kaosa sürüklendi.

Piyasalar sorunsuz çalışmayı bırakırsa, kredi akışını engellerse veya [krizin] yayılma tehdidi olursa, merkez bankaları devreye girebilir: İngiltere Merkez Bankası şimdiden bir U dönüşü yaptı ve eşzamanlı faiz artırma taahhüdünü yarıda keserek yeniden tahvil almaya başladı. Diğer büyük korkunun arkasında, merkez bankalarının sert konuşmalarını takip etme kararlılığına sahip olmayacağına dair inanç var: dünyanın, yüksek enflasyonla 1970’lere döneceğine inanç. Bu, bir anlamda yaygaracı ve abartılı. Çoğu tahminci, enerji fiyatlarındaki artışın çekilmesi ve yüksek faizin acıtmasıyla birlikte Amerika’daki enflasyonun 2023’te mevcut durumdaki yüzde 8’den yüzde 4’e düşeceğini düşünüyor. Yine de, enflasyonun yüzde 20’ye çıkma ihtimali çok küçük olsa da, hükümetlerin ve merkez bankalarının enflasyonu yüzde 2’ye geri getirip getirmeyecekleri hakkında göze batan bir soru var.

Hareketli bir hedef

Nedenini anlamak için, hırgürün ötesine, uzun vadeli temellere bakın. 2010’lardaki büyük değişimle, hükümet harcamalarında ve yatırımlarında yapısal bir artış yaşanıyor. Yaşlanan yurttaşlar daha fazla sağlık hizmetine ihtiyaç duyacak. Avrupa ve Japonya, Rusya ve Çin kaynaklı tehditlere karşı koymak için savunmaya daha fazla harcayacak. İklim değişikliği ve güvenlik arayışı, yenilenebilir altyapıdan gaz terminallerine kadar devletin enerjiye yaptığı yatırımı artıracak. Ve jeopolitik gerilimler hükümetleri sanayi politikasına daha fazla yatırım yapmaya sevk ediyor. Fakat yatırımlar artsa bile, demografi zengin ekonomilere daha da yük olacak. İnsanlar yaşlandıkça daha fazla tasarruf ederler ve bu tasarruf fazlası, temeldeki reel faiz oranını düşürmeye devam edecektir.

Sonuç olarak, 2020’ler ve 2030’lardaki temel eğilimler, daha büyük hükümetlere fakat yine de düşük reel faiz oranlarına yöneliktir. Merkez bankaları için bu keskin bir ikilem yaratıyor. Enflasyonu kabaca yüzde 2’lik hedeflerine indirmek için, resesyona neden olacak kadar [parasal] sıkılaştırma gerekebilir. Bu, iş kayıpları şeklinde yüksek bir insan maliyetine neden olacak ve şiddetli bir siyasi tepkiyi tetikleyecektir. Ayrıca, ekonomi deflasyona uğrarsa ve 2010’ların düşük büyüme, düşük faiz tuzağına geri dönerse, merkez bankaları bir kez daha gerekli teşvik araçlarından yoksun kalabilir. Şimdi cezbedici olan şey başka bir çıkış yolu bulmaktır: son yılların yüzde 2’lik enflasyon hedeflerinden vazgeçmek ve onları mütevazı bir şekilde, diyelim ki, yüzde 4’e çıkarmak. Fed, 2024’te bir sonraki strateji değerlendirmesine başladığında menüde bunun olması muhtemel.

Biraz daha yüksek hükümet harcamaları ve biraz daha yüksek enflasyon içeren bu cesur yeni dünyanın avantajları olacaktır. Kısa vadede bu, daha az şiddetli bir resesyon veya hiç resesyon olmaması anlamına gelir. Uzun vadede ise, merkez bankalarının bir [ekonomik] gerileme döneminde faiz oranlarını düşürmek için daha fazla alana sahip olacağı, bir şeyler ters gittiğinde, ekonominin giderek daha fazla bozulmasına neden olan tahvil satın alma ve [şirket] kurtarma ihtiyacını azaltacağı anlamına gelir.

Ama aynı zamanda büyük tehlikeleri de beraberinde getiriyor. Merkez bankalarının güvenilirliği zarar görecek: eğer kale direkleri bir kez yerinden oynatılırsa, neden bir daha olmasın? Yüzde 2 enflasyon vaadi üzerine yapılan milyonlarca sözleşme ve yatırım bozulurken, biraz daha yüksek enflasyon, serveti alacaklılardan borçlulara yeniden dağıtır. Bu arada, eğer popülist politikacılar pervasız harcama taahhütlerinde bulunursa veya enerji ve sanayi politikasına yapılan devlet yatırımları kötü bir şekilde yürütülürse ve üretkenliği aşağı çeken şişirilmiş gösteriş projelerine dönüşürse, orta derecede daha büyük bir hükümet vaadi kolayca kontrolden çıkabilir.

Fırsatlar ve tehlikeler ürkütücü. Fakat bunları ve vatandaşlar ile şirketler üzerindeki etkilerini tartmaya başlamanın zamanı geldi. Ekonomideki en büyük hatalar, günümüzdeki rejimin sonsuza kadar süreceği varsayımını yansıtan hayal gücü eksiklikleridir. Asla sonsuza kadar sürmez. Değişim geliyor. Hazırlanın.

DÜNYA BASINI

Haaretz: İsrail, Gazze’nin yeniden inşasında Türkiye ve Katar’ı istemiyor

Yayınlanma

Trump’ın planı Mısır için hem Gazze’yi hem kendisini yeniden inşa etme fırsatı sunuyor

İsrail, Gazze’nin yeniden inşasında Türkiye ve Katar’ın rolüne karşı çıkarken, bu ülkelerin Suudi Arabistan ve Trump yönetimiyle ilişkileri daha fazla ağırlık taşıyor olabilir. Mısır ise Trump’ın son önerisini, uzun süredir devam eden ekonomik durgunluktan çıkış yolu olarak görüyor.

Zvi Bar’el

Hamas’ın gözetiminde kuzeye giden Gazzeliler, ABD Başkanı Donald Trump’ın enkazı “temizlemek” ve yeniden inşaya başlamak için Gazze’yi boşaltma çağrısına bir cevap niteliğinde. Trump’ın emlak zengini mantığı, bazı müttefikleri tarafından destekleniyor, ancak Filistinlilerin “sumud” (kararlılık) kavramını göz ardı ediyor. Filistinliler, yıkıntılar ve enkaz altında kalsa bile topraklarına tutunmaya devam ediyor.

Gazze’nin kuzeyinde savaşın yarattığı yıkıma ilk kez tanıklık eden yaklaşık bir milyon yerinden edilmiş Gazzeli için öncelikli mesele suçlu aramak değil. Bunun yerine, molozların arasında eski evlerini bulmaya, eşyalarını geri almaya ya da bir çocuğun kaybolan oyuncağını bulmaya çalışıyorlar.

Hepsinden önemlisi, yıkıntıların altında gömülü olan sevdiklerinin kalıntılarını bulmayı umuyorlar. İhtiyatlı tahminlere göre, enkaz altında 10 bin ölü bulunuyor. Şu ana kadar 46 bin kişinin öldüğü kaydedildi. Önümüzdeki günlerde aileler, ateşkesin ne kadar süreceğini bilmedikleri için enkaz altından sevdiklerinin cesetlerini çıkarmaya ve hızla defnetmeye çalışacak.

Birleşmiş Milletler’in (BM) bir raporunda yaklaşık 1.8 milyon Gazzelinin evsiz kaldığını tahmin ediyor. Öncelikli ihtiyaçlar arasında barınak sağlamak, ateşkes anlaşmasına bağlı olarak ulaştırılmaya başlanan insani yardımların dağıtımını organize etmek ve geçici su ve elektrik altyapısını oluşturmak yer alıyor.

Hamas, yerinden edilenlerin evlerine dönmelerine yardımcı olmak üzere 5,000’den fazla aktivisti harekete geçirerek bu çabayı koordine ediyor. Ayrıca uluslararası topluma ve yardım kuruluşlarına 135.000 çadır ve karavan için çağrıda bulundu. Şucaiyye Mahallesi gibi bazı bölgelerde çadır kampları şimdiden kurulmaya başlandı ve yerleşime hazır.

BM’ye göre, doğrudan altyapı hasarının maliyeti 18,5 milyar dolar, yalnızca enkaz kaldırma işlemi ise 1,2 milyar dolara mal olacak. Gazze’nin yeniden inşasının toplam maliyetinin 40 milyar dolara ulaşması ve 2040 yılına kadar sürmesi bekleniyor.

Filistin Yönetimi, Gazzelilerin evlerine dönüşüne yardımcı olmak için bir operasyon odası kurduklarını duyurdu. Ancak bu durum kafa karıştırıcı. Zira İsrail, Filistin Yönetimi’nin Gazze’de herhangi bir yönetim rolü üstlenmesine resmi olarak karşı çıkıyor. Öte yandan, Hamas da dönüş sürecinin kontrolünü tamamen elinde tutuyor. Filistin Yönetimi’nin oynayabileceği tek rol, Refah Sınır Kapısı’nın yeniden açılması olabilir.

Mısır ve ABD ile varılan anlaşmalara göre sınırdan geçiş, İsrail’in Gazze’den ayrılması sırasında İsrail, Mısır ve Filistin Yönetimi arasında yapılan anlaşmaya benzer bir formatta işleyecek.

Daha önemli olan operasyon odası Mısır’da bulunuyor ve İsrail, ABD, Filistin Yönetimi ve Katar’ı kapsıyor. Amacı ateşkes anlaşmasının uygulanmasını koordine etmek ve denetlemek olan operasyon odası, Gazze sakinlerinin Gazze’nin kuzeye dönüşünden, rehinelerin ve Filistinli tutukluların serbest bırakılmasından ve Refah’tan geçişin yönetim prosedürlerinden sorumlu.

Operasyon odasının birincil amacı, rehinelerle ilgili ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasının önündeki engelleri kaldırmak ve ardından üçüncü aşamaya geçmek. Bu aşama Gazze’nin yeniden inşasını kapsıyor. İsrail’de yayınlanan kısa anlaşma metninde, bu aşamaya sadece bir buçuk satır ayrılmış durumda.

İsrail kamuoyunda birinci aşamadaki esir takasının tamamlanmasının ardından savaşın yeniden başlayıp başlamayacağı tartışılırken, Arap dünyasında asıl mesele Gazze’nin yeniden inşası. Maliyet büyük ölçüde Arap ülkeleri tarafından karşılanacak.

Ürdün gibi Mısır da pazar günü yaptığı açıklamada Başkan Trump’ın Gazze’nin yeniden inşası için Gazzeli mültecileri “kısa ya da uzun vadede” topraklarına kabul etme önerisini kesinlikle reddettiğini açıkladı. Ancak Kahire, Trump’ın “yüzyılın anlaşması” kapsamında Gazze’nin yeniden inşasını, El Ariş’te bir havaalanı ve liman inşasını ve Sina’da Gazzelilere iş imkânı sunacak büyük bir sanayi parkı kurulmasını içeren planını yakından takip ediyor. Trump’ın mültecilerin transferini içermeyen son önerisi Mısır’da ABD başkanının Gazze’nin yeniden inşası konusunda kararlı olduğunun bir işareti olarak görülüyor.

Mısırlı ekonomistler, müteahhitler ve iş adamları umutlarını bu gelişmeye bağlamış durumda. Mısır’ın önde gelen bir inşaat yöneticisi, Emirlik gazetesi Al-Sharq’a verdiği bir röportajda “Refah’ın Mısır tarafında prefabrik konut üretecek bir fabrika kurulması mümkün. Bu sayede binlerce Gazzeliye barınma sağlanabilir. Ardından çimento ve inşaat malzemeleri üretecek fabrikalar kurulabilir” dedi ve böylece Trump’ın neredeyse altı yıl önce sunduğu vizyonu uygulamaya başladı.

Büyük Mısırlı inşaat şirketleri, çimento, demir, cam ve ahşap fabrikalarının sahipleri, ağır iş makineleri operatörleri için Gazze, uzun süredir devam eden ekonomik durgunluk ve işsizlikten çıkış anlamına geliyor. Ancak bu işlerin finansmanının sağlanması ve ödemelerin garanti edilmesi gerekiyor.

Bu şirketler, Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin yeni bir idari başkent de dahil, büyük inşaat projeleri başlattığında çok sayıda mühendislik ekipmanı satın aldı. Ancak ekonomik çalkantılar Mısır’ı iflasın eşiğine getirdi.

Ardından gelen ekonomik reformlar mevcut durumu daha da kötüleştirdi: Mısır lirasının serbest bırakılması para biriminin değerini düşürdü, Mısır vatandaşlarının alım gücü düştü; fiyatlar yükseldi, un ve yakıt sübvansiyonları da dahil sübvansiyonlar kesildi. Mısır, Kızıldeniz’deki Husi saldırılarının ardından Süveyş Kanalı’ndan elde ettiği gelirleri kaybetti. Ağır dış borç 168 milyar dolara ulaştı. Sonuç olarak, birçok proje duraklatıldı, donduruldu ve hatta iptal edildi.

Mısırlı inşaat ve altyapı şirketleri, çok sayıda ekipman ve iş gücüne sahip olmalarına rağmen yeterli projeye sahip değil. Bunlardan bazıları, özellikle 2021’de Duvar Kalkanı Operasyonu’nun sonunda varılan ateşkes anlaşmasının ardından Mısır’ın Gazze’deki yeniden inşa çalışmaları için 500 milyon dolar tahsis ettiği dönemde Gazze’de çalışmıştı. Çalışmalar Mısırlı şirketler tarafından yürütülmüştü.

Yeşil ışık bekleyen tek ülke Mısır değil. Türkiye, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri de Gazze’nin yeniden inşasına katılmak istiyor. Haaretz’e konuşan bir Türk diplomat, Ankara’nın bu süreçte yer almak için “İsrail ile ilişkilerini onarması gerektiğinin farkında olduğunu” söyledi: “Ateşkes kalıcı hale gelir ve savaş gerçekten sona ererse Türkiye’nin İsrail’le ticareti yeniden başlatması mümkün.”

Türkiye Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu Başkanı Nail Olpak da geçen hafta benzer açıklamalar yapmıştı. Ancak İsrail; Türkiye ve Katar’ın Gazze’nin yeniden inşasına müdahil olmasına karşı çıksa da bu kararda son sözün kendisine ait olup olmayacağı belirsiz. Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın birbirleri ve Trump ve ailesiyle olan yakın ilişkileri, Gazze’nin geleceğini belirleme tekelini İsrail’den alabilir.

Okumaya Devam Et

DÜNYA BASINI

Bloomberg: Türkiye, bütçe açığını azaltmak için lira mevduatlarına yönelik vergiyi artırmayı planlıyor

Yayınlanma

Bloomberg’in haberine göre, Türkiye, bütçe açığını azaltma çabaları kapsamında lira mevduatları ve para piyasası fonları üzerindeki vergiyi artırmayı planlıyor. Bu vergi artışı, yerel para birimiyle tasarrufu azaltabilir ve halkı dolar gibi alternatiflere yöneltebilir.

Bloomberg, Türkiye’nin bütçe açığını daraltma çabalarının bir parçası olarak önümüzdeki günlerde lira mevduatları ve para piyasası fonları üzerindeki vergiyi artırmayı planladığını bildirdi.

Geçen yıl Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın yüzde 5’i olarak tahmin edilen bütçe açığını azaltmayı hedeflediği belirtildi.

Konuya doğrudan vakıf olan kaynaklar, artışın boyutunun hala değerlendirme aşamasında olduğunu söyledi.

Halihazırda yüzde 5 ile yüzde 10 arasında değişen stopaj vergi oranındaki artışın tüm mevduatlara uygulanıp uygulanmayacağı ise henüz net değil.

Bloomberg, lira cinsinden mevduatlara uygulanan vergilerin artırılması hamlesinin, yerel para birimiyle tasarrufu daha az cazip hale getirebileceğini ve insanları dolar ve yerel hisse senetleri gibi alternatifler aramaya itebileceğini belirtti.

Bu gelişme, Türkiye Merkez Bankası’nın temkinli faiz indirim döngüsünün başlangıcı ile enflasyon oranının yüzde 5’lik hedefin yaklaşık 9 katı üzerinde seyretmesi arasında bir denge kurmaya çalıştığı bir zamanda yaşanıyor.

Yıllık enflasyonun, aralık ayındaki yüzde 44,4’ten bu ay yaklaşık yüzde 41’e gerilemesi bekleniyor.

Merkez Bankası, ocak ayında politika faizini yüzde 45’e düşürerek üst üste iki faiz indirimi gerçekleştirdi.

Bu yılki kalan yedi Para Politikası Kurulu toplantısında da indirimlere devam ederek yıl sonunda fiyatları yüzde 21’e düşürmeyi hedefliyor.

Mevduat vergilerinde en son artış geçen yıl kasım ayında yapılmıştı. Yetkililer aynı dönemde para piyasası fonlarına da yüzde 10 oranında vergi uygulamıştı.

Okumaya Devam Et

DÜNYA BASINI

Batı medyası, DeepSeek’in başarısına nasıl tepki verdi?

Yayınlanma

Çinli girişim DeepSeek’in geliştirdiği ve ücretsiz olarak sunduğu yapay zeka modeli DeepSeek-R1, düşük maliyeti ve yüksek performansıyla teknoloji dünyasında büyük yankı uyandırdı. DeepSeek’in başarısı, Nvidia’nın hisselerinde düşüşe neden olurken, OpenAI ve Meta gibi Batılı teknoloji devlerini de endişelendirdi.

Bloomberg‘in haberine göre, 27 Ocak Pazartesi günü, Çinli şirket DeepSeek’in ücretsiz yapay zeka dil modeli olan DeepSeek-R1 chatbot’unun başarısı nedeniyle teknoloji şirketlerinin hisselerinde yaşanan düşüş, dünyanın en zengin 500 insanının servetinde 108 milyar dolarlık bir azalmaya neden oldu.

DeepSeek R1, Çinli girişim DeepSeek tarafından geliştirilen bir yapay zeka modelidir. Model, her veri işleme aşamasında parametrelerin yalnızca bir kısmını etkinleştiren ve yüksek verimlilik ve performans sağlayan Mixture-of-Experts (MoE) mimarisiyle dikkat çekiyor.

DeepSeek geliştirici ekibi, aralık ayında ChatGPT’nin rakibini yayınladı. Geliştiricilere göre, projenin uygulama maliyeti 6 milyon dolardan azdı.

Geçen hafta şirket, medyada yer alan haberlere göre, birçok üçüncü taraf testinde ve açıdan OpenAI’ın geliştiricisinin son modelini de geride bırakan güncellenmiş bir model yayınladı.

DeepSeek’in başarısının ardından en önemli kayıpları Nvidia’nın kurucusu ve CEO’su Jensen Huang yaşadı. Serveti yüzde 20, yani 22.6 milyar dolar azalarak 101 milyar dolara geriledi.

Nvidia, hisseleri neredeyse yüzde 18 düşerken 600 milyar dolar piyasa değeri kaybetti ve “dünyanın en değerli şirketi” unvanını Apple ve Microsoft’a kaptırdı. İşte ChatGPT’nin rakibinin başarısına dünyadan gelen tepkiler:

DeepSeek’in başarısı teknoloji devlerini vurdu: 500 milyarder 108 milyar dolar kaybetti

Sam Altman:

“DeepSeek-R1, özellikle sonuç-maliyet oranı açısından etkileyici bir model. Açıkçası çok daha iyi modeller sunabileceğiz. Yeni bir rakibe sahip olmak gerçekten çok heyecan verici. Bazı modellerin piyasaya sürülmesini hızlandıracağız.”

OpenAI CEO’su Sam Altman, ayrıca, “OpenAI’ın kullanıcılara taleplerini tam olarak karşılayan bir yapay zekâ sunabileceği anı dört gözle beklediğini” sözlerine ekledi.

Elon Musk:

Tesla’nın CEO’su, Çinli şirketin, Çin Halk Cumhuriyeti’nde yaptırım altında olan Nvidia ekran kartlarının yardımı olmadan modelini eğitemeyeceğini belirtti.

Musk, X’te yaptığı yorumda, “Açıkçası, evet,” diyerek DeepSeek’in yapay sinir ağını eğitmek için kullanılan kaynakları kasıtlı olarak gizlediği veya azalttığı iddiasına yanıt verdi.

Forbes:

“Nispeten bilinmeyen bir Çinli yapay zeka girişimi olan DeepSeek, son zamanlarda gelişmiş yapay zeka modellerini piyasaya sürerek Silikon Vadisi’ni şaşırttı. Şaşırtıcı bir verimlilikle geliştirilen ve açık kaynaklı kaynaklar olarak sunulan bu modeller, OpenAI, Google ve Meta (Rusya’da aşırılıkçı ve yasaklı bir kuruluş olarak kabul ediliyor) gibi tanınmış oyuncuların hakimiyetine meydan okuyor.”

Dergi, şirketin son modelleri DeepSeek-V3 ve DeepSeek-R1’in, çığır açan bir güç olarak konumunu daha da güçlendirdiğini belirtiyor.

671 milyar parametreye sahip olan DeepSeek-V3, çeşitli testlerde etkileyici bir performans sergiliyor ve benzerlerine göre önemli ölçüde daha az kaynak gerektiriyor. Ocak 2025’te piyasaya sürülen DeepSeek-R1 ise analiz görevlerine odaklanıyor ve genişletilmiş yetenekleriyle OpenAI’ın o1 modeline meydan okuyor.

Reuters:

“DeepSeek’in WeChat’teki resmi hesabı, ‘Ucuz bir Çin yapay zekâ modeli olan DeepSeek, geçen ay şirketin makalesinde DeepSeek-V3 modelini eğitmek için daha az yetenekli Nvidia H800 yongalarını kullanarak 6 milyon dolardan daha az bilgi işlem gücü gerektirdiğini söylediğinde dünya çapında dikkat çekti. Geçen hafta piyasaya sürülen DeepSeek-R1, göreve bağlı olarak OpenAI’ın o1 modelinden 20 ila 50 kat daha ucuz,’ diye yazdı. DeepSeek’in doğrudan rakibi olan ChatGPT’nin geliştiricisi OpenAI’ın CEO’su Sam Altman, modeli ‘etkileyici’ bulduğunu, ancak OpenAI’ın bilgi işlem gücünü artırmanın kendi başarılarının anahtarı olduğuna inandığını vurguladı.”

The Wall Street Journal:

“Silikon Vadisi’ndeki yapay zekâ araştırmacıları, en azından geçen bahardan beri DeepSeek’i eşit ölçüde hayranlık ve endişeyle izliyorlar. Amerikalılara göre, DeepSeek’in araştırma konusunda iyi bir itibarı var, ancak eğitim maliyetiyle ilgili iddialarını doğrulamak zor.”

Gazete, “Bazı sektör liderleri, DeepSeek’in modellerini “bilgi damıtma” olarak bilinen ve yeni bir model geliştirmek için mevcut bir modelden gelen yanıtları kullanan yaygın bir uygulamayı kullanarak geliştirdiğine inanıyor”, diye vurguladı. Eğer bu doğruysa, OpenAI gibi şirketlerin yaptığı maliyetli çalışmalar, DeepSeek’in işini daha az maliyetle yapmasına yardımcı olmuş olabilir.

Financial Times:

“DeepSeek-R1’in piyasaya sürülmesi, Silikon Vadisi’nde, Meta ve Anthropic de dahil olmak üzere daha iyi kaynaklara sahip Amerikan yapay zeka şirketlerinin teknik üstünlüklerini koruyup koruyamayacakları konusunda hararetli bir tartışmaya yol açtı. Bu arada, şirketin başkanı Lian Wangfen, kendi ülkesinde ulusal gurur konusu oldu. Bu hafta, ülkenin en güçlü ikinci lideri Li Qiang ile girişimcilerle yapılan halka açık bir toplantıya katılmak üzere seçilen tek yapay zeka lideriydi.”

Liang’ın yapay zeka alanında bir yabancı olarak statüsü, beklenmedik bir güç kaynağı haline geldi. FT, High-Flyer’da hisse senedi fiyatlarını etkileyebilecek kalıpları belirlemek için yapay zeka ve algoritmalar kullanarak “bir servet kazandığını” belirtiyor.

Ekibi, hisse senedi ticaretinden para kazanmak için Nvidia yongalarını kullanmayı öğrendi. 2023’te, insan seviyesinde yapay zeka geliştirme niyetini açıklayarak DeepSeek’i başlattı.

South China Morning Post:

“Hangzhou merkezli şirket, OpenAI ve Meta platformlarına kıyasla daha düşük maliyetle yapay zeka modelleri geliştirerek Wall Street ve Silikon Vadisi’nde öfke dalgasına neden oldu ve ABD Başkanı Donald Trump’ı bu atılımı ‘endişe verici bir çağrı’ olarak nitelendirmeye sevk etti.”

Gazete, gelişmenin Çin’in “yapay zeka savaşını” kazanmasına önemli ölçüde yardımcı olabileceğini vurguluyor. Doral, Florida’daki Temsilciler Meclisi üyelerine yıllık kongresinde yaptığı konuşmada Trump, Çinli chatbot DeepSeek’in piyasaya sürülmesinin Amerikan şirketleri için uyandırıcı bir sinyal görevi görmesini umduğunu ifade etti.

Wired:

“Ücretsiz chatbot DeepSeek, en güçlü yapay zeka modellerine erişim için ayda 20 dolar talep eden OpenAI gibi rakipler için ciddi bir tehdit oluşturabilir. Çinli muadilinin aksine, OpenAI, yapay zekanın bilgiyi nasıl işlediğini belirleyen modellerinin temel ‘ağırlıklarını’ açıklamıyor. Ayrıca, kendi muhakeme modelleriyle oluşturulan tam ‘düşünce zincirlerini’ yayınlamayı da reddetti.”

DeepSeek asistan yapay zekası şu anda ücretsiz olarak kullanılabilir ve üç ana işlevi içerir. İlk olarak, kullanıcılar chatbot’a sorular sorabilir ve doğrudan yanıtlar alabilirler. Örneğin, Wired nar taneleri içeren tarifler paylaşmasını istediğinde, DeepSeek chatbot’u, yoğurt mayalamadan “Orta Doğu tarzı” pilava kadar 15 seçenekten oluşan bir listeyi hızlı bir şekilde verdi, ancak herhangi bir spesifik kaynak veya tarif belirtmedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English