Amerika
Trump’ın ilk başkanlık emirleri: DSÖ, Küba, TikTok ve daha niceleri

ABD Başkanı Donald Trump, görevdeki ilk gününe eşi benzeri görülmemiş bir “yürütme gücü gösterisi” ile gird.
Yeni başkan, doğuştan vatandaşlık hakkını sona erdirmekten, federal çalışanları ofise geri dönmeye zorlamaya, Tik Tok’a erteleme vermeden Küba’yı tekrar ‘terörün sponsoru ülkeler’ listesine dahil etmeye kadar birçok kararname imzaladı.
ABD’yi Paris iklim anlaşmasından çeken emri bir kez daha imzalayan Trump, aralarında kolluk kuvvetlerine saldırı ve “kışkırtıcı komplo” suçlarından hüküm giyenlerin de bulunduğu 1.500’den fazla 6 Ocak 2021 Kongre baskını isyancısının cezalarını affetti ya da hafifletti.
Federal hükümetin göçmenlere yönelik muamelesini elden geçiren bir emrin yanı sıra, ülkeyi Dünya Sağlık Örgütünden (DSÖ) çeken bir dizi emri imzalarken Oval Ofis’te gazetecilerin düzinelerce sorusunu yanıtlamak için 45 dakika harcadı.
Trump Oval Ofis’e geri dönüşüyle ilgili olarak, “Ne harika bir duygu. Yaşadığım en güzel duygulardan biri,” dedi.
Göçle mücadele ve sınır güvenliği en büyük yeri kaplıyor
Trump, en belirleyici gündemi olan göçmenlik konusunda birkaç kararname imzaladı. Belgesiz göçmenlerin çocuklarını 14. Anayasa Değişikliği kapsamında tanınan doğuştan vatandaşlık hakkının dışında bırakacak bir eylem olan doğuştan vatandaşlığı sona erdirmek için harekete geçti.
Göçmenlik grupları ve sivil haklar örgütleri pazartesi gecesi yasal itirazlarını sonuçlandırarak Trump’ı ilk uzun yargı savaşlarından birine çekmeye hazırlar.
Trump ayrıca göç yetkililerini arttırdı, güney sınırında ulusal acil durum ilan etti, göçmenlerin mahkeme duruşmalarını beklerken şartlı tahliye edilmelerine izin veren “yakala ve bırak” politikalarını sona erdirmek için harekete geçti, sınır duvarının inşasına yeniden başladı ve ilk döneminden kalma bir politika olan ve sığınmacıların davalarının işleme konması için Meksika’da beklemelerini gerektiren “Meksika’da Kal” politikasını yeniden canlandırmak için harekete geçti.
Başkan ayrıca “ordunun ABD’nin toprak bütünlüğünün korunmasındaki rolünü netleştirmek” için bir emir yayınladı.
Trump ilgili kurumları, güvenli olduğundan endişe duyulan ülkelerin vatandaşlarının girişinin askıya alınması için tavsiyelerde bulunmaya yönlendirdi ve mültecilerin yeniden yerleştirilmesini en az dört ay süreyle askıya aldı.
Ayrıca sığınma hakkını daha da kısıtlamak, bir dizi uyuşturucu kartelini yabancı terör örgütü olarak tanımlamak ve başsavcıya kolluk kuvvetlerinin öldürülmesi ve kayıtsız göçmenler tarafından işlenen ölümcül suçlar için idam cezası talep etme talimatı vermek için harekete geçti.
DEI’ye ve ‘trans’ programlarına karşı savaş
İç cepheye odaklanan bir başka emir de, hükümet genelinde işe alım uygulamalarında ve topluluk programlarında DEI’yi (çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık) teşvik eden programları hedefliyor.
Trump ayrıca transseksüel ve ‘non-binary’ bireyleri tanıyan programları geri almak için geniş bir emir imzaladı.
Trump yönetimi ayrıca, genç trans bireyleri kimliklerini reddetmeye ikna etmeyi amaçlayan bir uygulama olan “dönüşüm terapisi” üzerindeki kısıtlamaları da kaldırmaya çalışacak.
Latin Amerika ve Küba’ya ‘maksimum baskı’ başlıyor
Trump yönetimi, Başkan Joe Biden’ın görev süresinin sonuna doğru verdiği erteleme kararını tersine çevirerek Küba’yı hızla ABD hükümetinin “terörizmin devlet destekçileri” listesine geri aldı.
Donald Trump’ın, Biden yönetiminin adadaki siyasi tutukluların serbest bırakılmasına yönelik bir anlaşmanın parçası olarak Küba’ya uzattığı zeytin dalını iptal etme sözü vermesi nedeniyle, Trump’ın bu açıklamayı yapması bekleniyordu.
Trump’ın bu adımı, yönetiminin Küba’ya karşı, görevdeki ilk döneminin bir özelliği olan düşmanca tavrını sürdüreceğine işaret ediyor.
Yeni Dışişleri Bakanı Marco Rubio, onay oturumu sırasında yönetimin Küba’nın terör listesinden çıkarılmasını geri almayı ve adaya diğer kısıtlamaları yeniden getirmeyi planladığını söylemişti.
Beyaz Saray pazartesi günü ayrıca ilk Trump yönetimi sırasında oluşturulan “kısıtlı kuruluşlar” listesini de yeniledi. Birçoğu Küba hükümetine bağlı olan bu Kübalı kuruluşlar, ABD yasaları uyarınca belirli finansal işlemlerden men ediliyor.
Küba Devlet Başkanı Miguel Díaz-Canel bir Facebook paylaşımında bu hareketleri “küstahlık ve gerçeği hiçe sayma” olarak nitelendirdi ve “Halkımızın meşru ve asil davası galip gelecek ve biz bir kez daha başaracağız,” dedi.
Küba Dışişleri Bakanı Bruno Rodriguez Parrilla da meydan okudu ve “Zarar verecek ama halkımızın kesin kararlılığını bastıramayacak,” dedi.
Trump yönetiminin, Biden yönetiminin Helms-Burton Yasasının, Kübalı sürgünlerin Küba Devrimi sırasında el konulan mülk ve varlıklar için Havana’ya karşı dava açmalarına izin vermek üzere tasarlanan fakat o zamandan beri çoğunlukla çok uluslu şirketler tarafından kullanılan Başlık III’ü askıya alma kararını tersine çevirmemesi dikkat çekici.
Bir dizi kararnameyi imzaladıktan sonra Oval Ofis’te konuşan Trump’a, Latin Amerika ve Brezilya ile ilişkiler soruldu ve başkan da ilişkilerin “harika olması gerektiğini” söyledi.
Öte yandan Trump, “Onların bize ihtiyacı bizim onlara ihtiyacımızdan çok daha fazla. Bizim onlara ihtiyacımız yok. Onların bize ihtiyacı var. Herkesin bize ihtiyacı var,” dedi.
Sembolik ‘Amerikan milliyetçiliği’ emirleri
Trump’ın yeni basın sekreteri tarafından sosyal medyada duyurulan ve Meksika Körfezinin adını “Amerika Körfezi” olarak değiştirmeyi ve eski Başkan Barack Obama’nın 2015 yılında Alaska’daki yerli gruplarına saygı göstergesi olarak Denali adını verdiği Alaska’nın en yüksek zirvesine McKinley Dağı adını geri vermeyi içeren iki hamle de dahil olmak üzere, Trump’ın hamlelerinin çoğu dikkat çekmeyi ve kendi tabanına hitap etmeyi amaçlıyor gibi görünüyor.
Trump’ın kapsamlı başkanlık emirlerinden hangilerinin anında etki yaratacağı, hangilerinin tamamen sembolik olduğu ve Kongre ya da mahkemelerin etkilerini sınırlayıp sınırlayamayacağı henüz bilinmiyor.
ABD saatiyle 21.00 itibariyle Trump düzinelerce başkanlık emrini imzalamıştı.
Öte yandan ilk gün yayınlanan bazı emirlerin, yeni başkanın müttefiklerinin Yemin Günü öncesinde vaat ettikleri “gök gürültülü günlerin” gerisinde kaldığı anlaşılıyor.
Gümrük vergisi konusunda şimdilik ‘dağ fare doğurdu’
Örneğin yakın zamanda ithalata yüzde 100’e varan gümrük vergileri getirme sözü vermesine rağmen Trump, yabancı ülkelere herhangi bir yeni gümrük vergisi getirmeden sadece federal kurumları ticaret açıklarını ve adil olmayan ticaret ve döviz uygulamalarını araştırmaya ve ele almaya yönlendiren bir emir yayınladı.
Emir, Çin’in yanı sıra Kanada ve Meksika’yı da değerlendirmeye tabi tutuyor ama pek çok ülkenin korktuğu gibi tüm ülkeler için geçerli bir temel tarife ya da belirli ticaret ortaklarına gümrük vergisi getirmiyor.
Bu durum, Trump’ın kasım ayında yasadışı göçü ve ABD’ye fentanil akışını engellemek amacıyla göreve geldiği ilk gün Meksika ve Kanada’ya yüzde 25 gümrük vergisi uygulama vaadiyle çelişiyor.
Bu kararın, Trump’ın seçim kampanyası sırasında ana hatlarını çizdiği, tüm ithalatlara yüzde 10 ila 20 gümrük vergisi, Çin’den ithal edilen mallara yüzde 60 veya daha yüksek gümrük vergisi uygulanması ve gelir vergisinin gümrük vergileriyle değiştirilmesini de içeren “şahin” gümrük tarifesi politikasının destekçilerini kızdırması muhtemel.
Pazartesi günü erken saatlerde Kongre Binası Rotunda’da konuşan Trump, “rekor düzeydeki enflasyonu yenme ve maliyetleri ve fiyatları hızla düşürme” sözü verdi fakat çevre düzenlemelerini geri almak ve fosil yakıt çıkarımını artırmak dışında yönetiminin bunu nasıl başaracağı konusunda ayrıntı vermedi.
Trump ayrıca Panama hükümetinin uluslararası hukuka göre mümkün olmadığını söylediği Panama Kanalını “geri alma” sözü verdi.
Amerika
‘Büyük, harika yasa’: Şirketlere vergi teşvikleri artacak

Senato Finans Komitesi Başkanı Mike Crapo, Cumhuriyetçilerin “büyük, harika yasa” tasarısında üç önemli işletme vergi hükmünün kalıcı hale getirileceğini söyledi.
Brifinge katılan senatörler, bireysel vergi mükellefleri için önemli bir indirimin ise azaltılacağını belirtti.
Araştırma ve geliştirme maliyetleri, işletme ekipmanı alımları ve borç faizleri için daha büyük vergi indirimlerini geri getirme taahhüdü, Crapo ve komite üyeleri için önemli bir öncelik. Bu indirimler, ekonomik büyümenin önemli bir itici gücü olarak görülüyor.
Ne var ki bu indirimleri kalıcı hale getirmek maliyetli ve Cumhuriyetçi liderlerinin önümüzdeki haftalarda tasarı üzerindeki çalışmaları tamamlamaya çalışırken siyasi sorunlara yol açabilecek tavizler gerektirecek.
Crapo, bu tür bir adımın, eyalet ve yerel vergi indirimlerine ilişkin Temsilciler Meclisi’nde uzlaşılan anlaşmanın geri çekilmesi olacağını söyledi.
İşletme vergisi kesintilerini destekleyen Montana Senatörü Steve Daines ve Kuzey Dakota Senatörü John Hoeven, Crapo’nun açıklamalarını doğruladı. Hoeven, “Evet, işletme vergilerinin kalıcı olacağını garanti etti. Başından beri kararlıydım ve o da başından beri kararlıydı,” dedi.
Temsilciler Meclisi’nden geçen yasa tasarısı, üç vergi teşvikini 2029’a kadar geri getiriyor; bunların kalıcı hale getirilmesi, tasarıya muhtemelen yüz milyarlarca dolarlık ek maliyet getirecek.
Kalıcılık, esas olarak Senato’nun önceliği. Başkan Donald Trump, işletme vergisi indirimlerinin kısa süreli uzatılmasına sıcak baktığını işaret etti. Ek maliyetleri dengelemek için Crapo, SALT indirimi konusunda Temsilciler Meclisi’nin öncelikli gündem maddelerinden birini hedef alıyor.
Cumhuriyetçi Parti senatörlerine, SALT’ı Meclis Başkanı Mike Johnson’ın kendi üyeleriyle yaptığı 40.000 dolarlık anlaşmadan daha düşük bir seviyede sınırlamayı planladığını söyledi.
“Mavi” rengiyle bilinen Demokrat eyaletlerdeki Cumhuriyetçi Kongre üyeleri, Senato Çoğunluk Lideri John Thune’un POLITICO‘ya ilk kez özetlediği plan hakkında şimdiden uyarı sinyalleri veriyor.
Katılımcılar, Crapo’nun toplantıda SALT için kesin bir rakam vermediğini, fakat bazı Cumhuriyetçi senatörlerin 20.000 dolara düşürmeyi önerirken, diğerlerinin Johnson’ın başlangıçta direnen üyelerine teklif ettiği 30.000 doları Temsilciler Meclisi’ne de teklif etmeleri gerektiğini savunduğunu söyledi.
Hoeven, “Temsilciler Meclisi 40.000 dolar teklif etti; biz daha azını yapacağız. Orada 350 milyar dolarlık bir potansiyel olduğunu biliyoruz, ancak henüz bir rakam üzerinde karar vermedik,” dedi.
SALT ile ilgili bu hamle, Thune’dan Temsilciler Meclisi tasarısında mümkün olduğunca az değişiklik yapmasını isteyen Johnson ve diğer Cumhuriyetçi milletvekilleri için bir darbe oldu.
Senato tasarısı Temsilciler Meclisi’nin tasarısının büyük bir bölümünü yansıtacak gibi görünse de, Crapo’nun sunumu, Senato’nun tasarıdaki en hassas siyasi alanlardan bazılarını değiştireceğine dair en önemli işaret.
Johnson, Senato toplantısının ardından gazetecilere verdiği demeçte, “SALT rakamı ve tasarıdaki bazı hükümler konusunda ne yapabilecekleri konusunda çok, çok endişeliyim. Umarım mümkün olduğunca az değişiklik yaparlar,” dedi.
Cumhuriyetçi Temsilci Nicole Malliotakois, Senato Cumhuriyetçilerinin Temsilciler Meclisi’nin SALT anlaşmasını değiştirirlerse “tüm tasarıyı çökertme riskiyle karşı karşıya olduklarını” söyledi ve “Amerikan halkına uygulanan en büyük vergi artışından sorumlu olacaklarını” savundu.
Crapo ve Thune, perşembe günü Beyaz Saray’da Trump ile bir araya gelerek vergi planını ona anlatacak. Crapo’nun önümüzdeki hafta başında Senato Cumhuriyetçilerine daha ayrıntılı bilgi vermesi bekleniyor.
Vergi diline ek olarak, Crapo tasarıdaki Medicaid hükümlerinin taslağını hazırlamaktan da sorumlu ve senatörler, bu konuda ne gibi değişiklikler düşündüğü konusunda çok daha az ayrıntı verdiğini söyledi. Tasarıda programın ele alınışından endişe duyan birçok Cumhuriyetçi senatör, Finans Komitesi’nde yer almıyor.
Eyaletindeki kırsal hastaneleri korumaya çalışan Maine Senatörü Susan Collins, toplantı sonrası gazetecilere Medicaid’de bazı değişiklikler önerdiğini ancak ayrıntılara girmeyeceğini söyledi. Kuzey Dakota Senatörü Kevin Cramer ise “Medicaid ile ilgili bazı hususların çıkarılması gerekecek” diyerek, bu konuda daha fazla değişiklik olabileceğini ima etti.
Amerika
Bezos, Washington Post’un görüş bölümünü yeniden yapılandırdı

Washington Post‘un (WP) sahibi Jeff Bezos tarafından istendiği şekliyle, görüş bölümünü yenilemesi kapsamında yeni görüş editörünü atadığını duyurdu.
Bezos şubat ayında, WP’nin geleneksel geniş görüş programını kaldırarak, “kişisel özgürlükler ve serbest piyasa” yanlısı başyazılara odaklanan bir bölüme geçeceğini duyurmuştu.
Bezos, haber yayıncılığının kamuoyundaki tartışmaların gündemini belirleme rolünün değiştiğini ileri sürmüştü.
Bezos, çalışanlarına yazdığı notta, “Bir zamanlar, özellikle yerel bir tekel olan gazeteler, her sabah okuyucuların kapısına tüm görüşleri kapsayan geniş bir köşe yazısı bölümü sunmayı bir hizmet olarak görebilirdi. Bugün ise bu işi internet yapıyor,” dedi.
The Economist’in Washington muhabiri ve The Dispatch’in eski genel yayın yönetmeni Adam O’Neal, yenilenen bölümün başına geçecek.
O’Neal, mesajında yeni patronunun hedeflerini yineledi ve “Felsefemiz, bu ülkenin geleceğine dair temel bir iyimserliğe dayanacak. İdeoloji hakkında ders veren veya politikalar hakkında belirli şekillerde düşünmenizi talep eden insanlar olmayacağız,” dedi.
Gazete çalışanları, Bezos’un gazetenin haber içeriğini değiştirmeye çalışmadığını vurguladı fakat bu ilk kez olmuyor.
Geçen ekim ayında Bezos, WP’nin başkan adaylarını destekleme uygulamasını durdurarak, genel seçimler öncesinde eski Başkan Yardımcısı Kamala Harris’e destek vermesini engellemişti.
Bu hamle, gazetenin birçok köşe yazarı ve eski baş editörü Marty Baron’un tepkisini çekmiş ve editörler kurulunun birkaç üyesi protesto için istifa etmişti.
Kararın ardından gazetenin okurları da isyan etmiş ve yaklaşık 250.000 kişinin aboneliklerini iptal ettiği bildirilmişti.
Amerika
Trump’ın Los Angeles hamlesi Demokratları böldü

ABD Başkanı Donald Trump’ın milyonlarca belgesiz göçmeni sınır dışı etme girişimi, protestoları bastırmak için Los Angeles kentinde ABD ordusunu görevlendirmesiyle Demokratları böldü.
Financial Times’a (FT) göre bu hamle Washington’da, başkanın seçmenler nezdindeki gücünü pekiştirirken, Demokrat rakipleri arasında göç, hukuk ve düzen konusunda bölünmeleri ortaya çıkaran “kurnaz” bir siyasi hesap olarak da görülüyor.
Cumhuriyetçi kamuoyu araştırma şirketi North Star Opinion Research’ün başkan yardımcısı Jon McHenry, “Başkan Trump birçok açıdan takdire şayan olmayabilir, ama elindeki kartları nasıl oynayacağını iyi biliyor,” dedi.
Trump, 2024 seçim kampanyasında, Joe Biden’ın başkanlığı döneminde ülkeye yasadışı olarak giren milyonlarca göçmeni sınır dışı etme sözü vermişti ve o günden bu yana göçmenlik konusundaki tutumu nedeniyle nispeten yüksek onay oranları elde etti.
Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE) görevlilerinin giderek sertleşen taktiklerine dair haberlere rağmen, son zamanlarda yapılan birkaç ankette, Amerikalıların çoğunluğunun Trump yönetiminin belgesiz göçmenleri sınır dışı etme çabalarını desteklediği ortaya çıktı.
Geçen hafta, Los Angeles şehrinde protestocular ile kolluk kuvvetleri arasında çıkan çatışmalar ve Ulusal Muhafızlar ile ABD Deniz Piyadeleri’nin görevlendirilme kararından önce yapılan bir CBS News anketine göre, Amerikalıların yüzde 54’ü yasadışı göçmenleri sınır dışı etme programını onaylarken, yüzde 46’sı desteklemiyor.
Beyaz Saray iletişim direktörü Steven Cheung, ankete yanıt olarak “Ulusal Muhafızların şiddeti bastırmak için Los Angeles’a gönderilmesinden sonra onay oranı daha da yükselecektir,” diye yazdı.
Trump daha da ileri giderek, bu hafta Beyaz Saray’da düzenlenen bir üst düzey yöneticiler toplantısında, Amerikalıların yüzde 95’inin kendisini desteklediğini düşündüğünü söyledi.
Trump, “Diğer birçok konu gibi, bunun da 95’e 5’lik bir konu olduğunu düşünüyorum. Demokratlar, konularda yanlış tarafta oldukları için seçimleri ezici bir çoğunlukla kaybettiler,” dedi.
Trump’ın Ulusal Muhafızları görevlendirmesinden bu yana çok az ulusal anket yapılmış olsa da, hafta sonu gerçekleştirilen ve çarşamba günü yayınlanan bir Quinnipiac anketi, başkanın hamlesine verilen desteğin değişiyor olabileceğini ortaya koydu.
Sadece %43’lük bir kesim Trump’ın göçmenlik meselesini ele alışını onaylarken, %54’lük bir kesim onaylamadı. %40’lık bir kesim ise yönetimin sınır dışı etme çabalarını onayladığını belirtti.
Yine de Beyaz Saray çarşamba günü sert bir tavır sergiledi. Trump’ı daha fazla sınır dışı etme kararından vazgeçirebilecek bir şey olup olmadığı sorulduğunda, Beyaz Saray basın sekreteri Karoline Leavitt, “Trump yönetimi, başkanın Amerikan halkına vaat ettiği toplu sınır dışı etme çabalarını sürdürecek,” yanıtını verdi.
Demokratlar, geçen kasımdaki seçimlerden bu yana, Biden yönetiminin ABD-Meksika sınırındaki tutumu nedeniyle Beyaz Saray ve Kongredeki kontrolünü kaybetmesinden bu yana, göç konusunda tutarlı bir mesaj oluşturmakta zorlanıyor.
Şimdi, Los Angeles sokaklarında şiddet ve kaosu desteklediği izlenimi vermeden Trump’ın göçmenlik uygulamalarını ve protestoları bastırmak için ABD ordusunun konuşlandırılmasını kınamaya çalışmak gibi ek bir zorlukla karşı karşıyalar.
Zorluklar, parti liderliğinin üst düzey bir üyesinin çarşamba gecesi istifa ettiğini açıkladığı Demokratik Ulusal Konvansiyon (DNC) da dahil olmak üzere, parti yapısının iç çekişmelerle boğuştuğu bir dönemde ortaya çıktı.
Kaliforniya’daki Demokrat yetkililer protestoların büyük ölçüde barışçıl olduğunu ısrarla belirtirken, yağma ve vandalizm olayları ABD genelinde manşetlere taşındı ve Los Angeles’ın Demokrat belediye başkanı Karen Bass’ın yerel sıkıyönetim ilan edip sokağa çıkma yasağı getirmesine neden oldu.
Washington’da Demokratlar nasıl tepki verileceği konusunda bölündü. Senato azınlık lideri Chuck Schumer dahil olmak üzere önde gelen parti isimleri Trump’ın eylemlerini “endişe verici otoriterlik” olarak kınadı.
Fakat parti tabanı, partinin protestocuları kınaması gerekip gerekmediği konusunda sert tartışmalar yaşadı.
Pennsylvanialı Demokrat senatör John Fetterman, sosyal medya hesabında, partisinin “arabaları ateşe vermeyi, binaları tahrip etmeyi ve kolluk kuvvetlerine saldırmayı kınamayı” reddederek “ahlaki üstünlüğünü” kaybettiğini yazdı.
New Yorklu Demokrat Temsilci Alexandria Ocasio-Cortez, CNN’e verdiği demeçte, “Aileleri parçalamak, ICE’nin kanunları çiğnemek gibi şiddet eylemlerini kesinlikle kınamalıyız. Senatör Fetterman veya başka biri kanun ve düzenle ilgileniyorsa, ABD’de gördüğümüz en kanunsuz kurum ve yönetimlerden birine bakmalıyız,” yanıtını verdi.
Connecticut senatörü Chris Murphy, partisinin bu ikilemi çözebileceğini vurgulayarak, Kongrede gazetecilere, “Aynı anda iki şeyi yapabiliriz. Kontrolden çıkan protestoları kınayabiliriz ve Donald Trump’ın şiddet uygulayan protestoculara karşı durmakla ilgilenmediğini kabul edebiliriz,” dedi.
Murphy, “Gerçek şu ki: Donald Trump barış sağlamak istemiyor. Durumu yatıştırmak istemiyor. Kavga arıyor,” diye ekledi.
Öte yandan kavganın Trump’ın istediği gibi bitmeyebileceğine dair bazı işaretler var. Son günlerde bir grup Cumhuriyetçi Kongre üyeleri, yaygın baskınların ekonomiyi bozabileceği ve toplulukları altüst edebileceği uyarısında bulunarak, yönetimi sınır dışı etme operasyonlarını daraltmaya çağırdı.
Kaliforniya’dan Cumhuriyetçi Kongre üyesi David Valadao salı günü X’te yaptığı açıklamada, “Kaliforniya’da devam eden ICE operasyonları konusunda endişeliyim ve yönetimle görüşmelerime devam ederek, yıllardır Valley’de barış içinde yaşayan çalışkan insanlardan çok, bilinen suçluların sınır dışı edilmesine öncelik verilmesi gerektiğini vurgulayacağım,” dedi.
-
Görüş1 hafta önce
ABD Dışişleri’nin Avrupa eleştirisi ne anlama geliyor?
-
Asya2 gün önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Avrupa2 hafta önce
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor
-
Dünya Basını4 gün önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Rusya2 hafta önce
Ukrayna’dan Rus stratejik bombardıman üslerine kamyonlardan kalkan İHA’larla saldırı
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 2
-
Dünya Basını2 hafta önce
Rusya ve Ukrayna heyetleri tekrar İstanbul’da: Masada neler var?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Savaş sonrası Suriye’yi dönüştüren ‘Sünni popülizm’