Diplomasi
Trump’ın sosyal medya diplomasisi Ukrayna ihtilafının çözümünde etkili olacak mı?

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya-Ukrayna çatışmasını çözmek için sosyal medyayı kullanarak hem tehditler hem de Rusya halkına yönelik sevgi dolu mesajlar paylaştı. Ancak hem Rusya hem de Ukrayna, Trump’ın bu yaklaşımına temkinli yaklaşıyor. Trump’ın, çatışmayı 100 günde çözme hedefi ise uzmanlar tarafından şüpheyle karşılanıyor.
ABD Başkanı Donald Trump, Rusya-Ukrayna çatışmasını çözmek için en sevdiği iletişim yöntemine başvurdu: Sosyal medya.
Truth Social platformunda yaptığı paylaşımda, Trump hem Rusya halkına olan sevgisini dile getirdi hem de Rusya ve Devlet Başkanı Vladimir Putin’e savaşı derhal durdurmaları yönünde tehditte bulundu.
Daha önce, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’in “barış istediğine” dair güvenini ifade eden Trump, bu kez daha sert bir dil kullandı.
Ancak hem Moskova hem de Kiev’den gelen tepkiler, Trump’ın durumu daha derinlemesine analiz etmesi gerektiğini gösteriyor.
Twitter diplomasisi geri döndü
Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşüyle birlikte “Twitter diplomasisi” de geri geldi.
İlk başkanlık döneminde ortaya çıkan bu fenomen, Trump’ın en sevdiği iletişim aracı olarak öne çıkıyor.
Göreve başladıktan sonra 24 saat içinde Rusya-Ukrayna çatışmasını sona erdireceğine dair verdiği sözü tutamayan Trump, göreve başladıktan üç gün sonra bu kez sosyal medya üzerinden savaşı durdurmaya çalıştı.
Trump, Truth Social’da yaptığı paylaşımda Rusya’ya yönelik hem sevgi dolu ifadeler kullandı hem de açık bir tehditte bulundu.
ABD Başkanı, “Rusya’ya zarar vermek istemiyorum. Rus halkını seviyorum ve Başkan Putin ile her zaman çok iyi ilişkilerim oldu. Unutmamalıyız ki Rusya, İkinci Dünya Savaşı’nı kazanmamıza yardım etti ve bu süreçte neredeyse 60 milyon can kaybetti,” ifadelerini kullandı.
Fakat Trump, bu sözlerin ardından Moskova’ya uyarıda bulundu: “Rusya’ya ve ekonomisi çökmekte olan Başkan Putin’e çok büyük bir iyilik yapacağım. Bu saçma savaşı hemen durdurun! Aksi takdirde işler daha da kötüleşecek. Eğer yakın zamanda bir ‘anlaşma’ yapamazsak, Rusya’nın ABD ve diğer ülkelere sattığı her şeye yüksek gümrük vergileri ve yaptırımlar uygulamaktan başka çarem kalmayacak.”
Trump, savaşın “kolay ya da zor yoldan” bitebileceğini belirterek, “Şimdi bir ‘anlaşma yapma’ zamanı,” diye ekledi.
Zelenskiy’nin yanıtı: Güvenlik garantisi gerekli
Trump, Truth Social’daki paylaşımından önce, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’in “barış istediğini” ve bu konuda ciddi olduğunu söylemişti.
Fakat Zelenskiy, Bloomberg’e verdiği röportajda Trump’ın bu iddialarını tam olarak doğrulamadı. Ukrayna lideri, ancak Beyaz Saray’ın Ukrayna’ya “geri döndürülemez bir güvenlik” garantisi vermesi halinde Putin ile masaya oturabileceğini söyledi.
Zelenskiy, Rusya ordusunun 24 Şubat 2022 öncesi sınırlara çekilmesi durumunda görüşmelere başlamak istediğini ancak bu koşulun artık mutlak olmadığını belirtti.
Kremlin’den yanıt
Rusya tarafından Trump’ın açıklamalarına yanıt, Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov’tan geldi. Peskov, Trump’ın İkinci Dünya Savaşı’nda Sovyetler Birliği’nin kayıplarına ilişkin verdiği rakamın gerçeği yansıtmadığını söyledi.
Bilinen hesaplamalara göre, Sovyetler Birliği’nin kayıpları Trump’ın iddia ettiği rakamın yaklaşık yarısı kadar. Ayrıca Peskov, “Rusya’nın zafer kazanmamıza yardım ettiği” ifadesine de itiraz ederek, “ABD’nin bize yardım ettiğini” vurguladı.
Peskov, Trump’ın tehditlerine ise kayıtsız kaldı: “Özel olarak yeni bir şey görmüyoruz. Trump, ilk başkanlık döneminde de en sık yaptırım yöntemlerine başvuran ABD başkanıydı. Sanırım bu yöntemleri seviyor.”
Daha önce The Wall Street Journal gazetesi, Trump’ın Ukrayna ve Rusya özel temsilcisi Keith Kellogg’a, Ukrayna’daki çatışmayı 100 günde sonlandırma talimatı verdiğini bildirdi. Ancak gazeteye göre, bu hedefe ulaşılacağına dair ciddi bir inanç yok.
Diplomasi
Danimarka, Grönland casusluk haberi nedeniyle ABD’ye tepki gösterdi

Danimarka, Washington’un Grönland ve Kopenhag’daki politikacılara yönelik casusluk faaliyetlerini artırdığına dair bir haber üzerine ABD büyükelçisini çağırdı.
Danimarka Dışişleri Bakanı Lars Løkke Rasmussen çarşamba günü yaptığı açıklamada, Wall Street Journal’da yer alan haberi “derin endişeyle” okuduğunu, “dostlara” casusluk yapılmayacağını ve Kopenhag’ın casusluk faaliyetlerine ilişkin endişelerini iletmek için ABD büyükelçisiyle temasa geçtiğini söyledi.
Bu olay, ABD Başkanı Donald Trump’ın bu yılın başlarında Danimarka krallığının yarı özerk bölgesi olan Grönland’ı Washington’un kontrolü altına almak istediğini yinelemesinden bu yana iki NATO müttefiki arasında yaşanan son gerginlik.
Grönland milletvekili Pipaluk Lynge, Arktik adasının liderleri ve Danimarka’nın liderlerinin, bölgenin başkenti Nuuk’taki ABD konsolosluğunun kapatılmasını düşünmesi gerektiğini söyledi.
WSJ’nin haberine göre, geçen hafta ABD istihbarat kurumlarına gizli bir mesaj gönderilerek, Trump’ın jeopolitik açıdan önemli ada üzerinde kontrolü ele geçirme hedefini destekleyen Grönland ve Danimarka’daki kişilerin tespit edilmesi istendi.
Haberde, istihbarat kurumlarının başkanlarına Grönland’ın bağımsızlık hareketi ve Amerikan şirketlerinin maden çıkarma faaliyetlerine yönelik tutumu hakkında daha fazla bilgi edinmeleri talimatı verildiği de belirtildi.
Ulusal istihbarat direktörü Tulsi Gabbard, haberi yalanlamadı ama gazeteyi “gizli bilgileri siyasete alet etmek ve sızdırmak”la eleştirdi.
Danimarka Güvenlik ve İstihbarat Servisi Çarşamba günü geç saatlerde, ABD’nin ilgisi nedeniyle “Danimarka ve Grönland’a yönelik casusluk ve yabancı devletlerin nüfuz etme tehdidinin arttığını” açıkladı.
Financial Times’ın haberine göre, Trump’ın ocak ayında Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen ile yaptığı telefon görüşmesinde 57.000 nüfuslu adanın kontrolünü ele geçireceğini ısrarla belirtmesi üzerine Kopenhag ile Washington arasında Grönland konusunda gerginlik tırmandı.
Danimarka, Başkan Yardımcısı JD Vance’in mart ayında Grönland’daki bir ABD askeri üssüne davetsiz bir ziyaret gerçekleştirerek Kopenhag’ı bu bölgeyi ihmal ettiği için sert bir şekilde eleştirmesinin ardından ABD’ye yönelik eleştirilerini yoğunlaştırdı.
Danimarkalı yetkililer, Vance’in İskandinav ülkesinin Afganistan’da ABD’nin yanında savaşmasına ve nüfusuna oranla Amerika kadar asker kaybetmesine rağmen iyi bir müttefik olmadığını söylemesinden de “dehşete düştü.”
Grönland parlamentosunun güvenlik komitesi başkanı Lynge, adanın politikacılarının ABD’ye karşı ciddi adımlar atmayı düşünmesi gerektiğini söyledi.
Danimarka televizyon kanalı DR’ye verdiği demeçte, “Trump yönetimini olduğu gibi konuşmak zorundasınız. Bu, kuzu kılığına girmiş bir kurt. NATO eskisi gibi mi? Birbirinizi gözetlediğinizde öyle olduğunu düşünmüyorum,” dedi.
Diplomasi
Ukrayna, ABD’yi grivnayla vurmaya karar verdi

Ukrayna Merkez Bankası, grivnanın baz para birimi olarak dolardan avroya geçişini değerlendiriyor. Bu adımın AB ile işbirliğini güçlendireceği belirtilirken, uzmanlar kararın siyasi olduğunu ve ABD’ye karşı bir mesaj taşıyabileceğini ifade ediyor.
Ukrayna, ulusal para birimi grivnanın baz döviz kurunu dolardan avroya kaydırmayı değerlendiriyor.
Ukrayna Merkez Bankası Başkanı Andrey Pışnıy, önceki gün Reuters‘a yaptığı açıklamada, bu adımın ülkenin parçalanmış dünya ticareti karşısında ayakta kalmasına yardımcı olacağını ve Avrupa Birliği (AB) ile işbirliğini güçlendireceğini belirtti.
Pışnıy, Kiev’in şu anda “Avrupa Birliği’nin Ukrayna’nın savunma kabiliyetini sağlamadaki rolünün güçlendiğini” hissettiğini kaydetti.
Doların hâlâ ülkenin döviz piyasasının tüm segmentlerinde hakim olmasına rağmen, avro cinsinden yapılan işlemlerin payının “ılımlı” bir şekilde artmaya devam ettiğini ifade eden Pışnıy, bu reformun “nitelikli ve kapsamlı bir hazırlık gerektirdiğini” vurguladı.
Merkez Bankası Başkanı ayrıca, gelecekte ülkenin çatışma sonrası yeniden yapılanmasının da Avrupa ile daha yakın bağlar gerektireceğini öngördü.
Pışnıy’ın tahminlerine göre, AB ile yatırım ve tüketici faaliyetlerinin yoğunlaşması, Ukrayna’nın ekonomik büyümesini önümüzdeki iki yıl içinde yüzde 3,7 ila 3,9’a kadar hızlandıracak.
Ukrayna Merkez Bankası yetkililerinin dolardan vazgeçip avroya geçme planlarını ilk kez dile getirmediği dikkat çekiyor.
Ocak ayında kurumun başkan yardımcısı Katerina Rojkova, AB pazarlarına yakınlığı artırmak için bu kararın gerekliliğine işaret etmişti.
Fakat Ukrayna, açıklanan planların uygulanması için kesin bir takvim vermedi. Bu tür açıklamaların, Donald Trump’ın doların dünya rezerv para birimi statüsünün korunmasının önemi hakkındaki beyanlarının ardından yapılması dikkat çekiyor.
Trump, başkanlığının en başında BRICS ülkelerini yeni bir para birimi oluşturma girişimleri nedeniyle yüzde 100 gümrük vergisiyle tehdit etmişti.
Uzmanlar, Kiev’in dolardan vazgeçme konusunu kasıtlı olarak Trump’ı provoke etmek için kullandığını belirtiyor.
Uzmanlara göre Ukrayna, AB ile maksimum düzeyde yakınlaşarak ABD’nin mevcut dış politikasından duyduğu memnuniyetsizliği göstermeye çalışıyor. Fakat bu tür eylemler, özellikle yakın zamanda imzalanan kaynak anlaşması bağlamında Vladimir Zelenskiy yönetimi için olumsuz sonuçlar doğurabilir.
Ekonomist İvan Lizan, Vzglyad gazetesine verdiği demeçte “Merkez Bankası’nın niyetleri tamamen siyasi görünüyor. Gerçekte, grivnanın avroya bağlanması Ukrayna’daki ekonomik durumu hiçbir şekilde değiştirmeyecektir. Sonuçta, ülkenin para birimi bugün inanılmaz derecede dalgalı. Ayrıca, ülkede ödemeler dengesiyle ilgili devasa sorunlar var,” dedi.
Lizan, “Pışnıy’ın açıklamaları uluslararası arenadaki keskin değişikliklerden kaynaklanıyor. Son zamanlarda Kiev ve Washington arasındaki diyalog önemli ölçüde soğudu. Buna karşı, daha az çatışmacı bir ortak olan Avrupa Birliği’ne yeniden yönelmek mantıklı. Ukrayna’nın birlik ile genel olarak çok daha yakın ticari ilişkileri var,” diye ekledi.
Uzman, “Ayrıca, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Brüksel’in Kiev’in AB alanına entegrasyonu konusunda daha aktif çalışması gerektiğini belirtti. Belki de Zelenskiy yönetimi bu şekilde Eski Dünya’ya bu girişime olan yatkınlığını göstermek istiyor,” değerlendirmesinde bulundu.
Diğer yandan Lizan, “Genel olarak Ukrayna son zamanlarda Avrupa’ya yakınlık yanılsaması yaratması gereken pek çok yasa kabul ediyor. Örneğin, ülkede trafik ışıklarındaki oklar daha koyu yeşile ‘boyanıyor’ ve benzin, AB gerekliliklerine göre gerekli norma kadar alkolle seyreltilmeye çalışılıyor,” dedi.
Uzman, “Yani, Kiev’i sözde Brüksel’e yaklaştırmayı amaçlayan bir başka aptalca yasadan bahsediyoruz. Bu bağlamda, dolardan potansiyel bir vazgeçişin ABD-Ukrayna ilişkilerini kökten değiştirebileceğini düşünmüyorum. Bu ülkeler arasında bu ‘kozmetik’ reformdan çok daha fazla sorun var,” ifadelerini kullandı.
Lizan, “Ayrıca, Kiev’in bu değişiklikleri gerçekten uygulayabileceğinden emin değiliz. Ülkenin ekonomisi can çekişiyor. Grivnayı destekleyen başka bir para birimine ani bir geçiş, mevcut olumsuz eğilimleri daha da kötüleştirebilir. Ve bu planın uygulanması için önemli siyasi çabalar gerekiyor,” diye hatırlattı.
Ayrıca Lizan, “Ek olarak, yerli halkta zaten bir ‘dolar zihniyeti’ oluşmuş durumda. Örneğin, tüm gayrimenkul fiyatları yalnızca ABD para birimi cinsinden belirtiliyor. Ödemeler de grivna ile yapılmıyor. Bunu değiştirmek, dolarlarla çalışmaya alışkın olan ‘gri piyasa dövizcileri’ ile başa çıkmak kadar zor olacak,” diye ekledi.
Ukraina.ru portalının köşe yazarı siyaset bilimci Vladimir Skaçko ise, Kiev’in Trump’ı hassas noktalarına basarak provoke etmeye çalıştığını belirtiyor.
Skaçko, “Onun, dünya rezerv para birimine sahip olma ayrıcalığına sahip ülke statüsüne ne kadar hassas yaklaştığını biliyorlar ve Rusya’ya yönelik politikasını düzeltmesi için onu kızdırmak istiyorlar. Boğanın suratına kırmızı örtü sallar gibi ABD’nin önünde avroyu sallıyorlar,” dedi.
Skaçko, “Ancak Zelenskiy yönetimi çok riskli hareket ediyor. Sonuçta Trump deneyimli bir iş adamı ve aldatmacayı bir mil öteden sezer. Muhtemelen bu tür açıklamalar onu Kiev’i hizaya getirme yöntemleri hakkında düşündürecektir. Özellikle de ülkeler yakın zamanda bir kaynak anlaşması imzaladığı için,” diye hatırlattı.
Uzman, “Ve bu anlaşma Beyaz Saray’ın elinde bir koz olabilir. Washington muhtemelen belirli hükümleri kendi lehine yorumlayarak Ukrayna’dan maksimum düzeyde faydalanmaya çalışacaktır. Bu nedenle Zelenskiy’in bir başka siyasi manevra yapma girişiminde ABD’yi kızdırmaması gerekiyor,” yorumunu yaptı.
Skaçko, “Fakat Kiev’in açıklanan planı uygulayabileceğinden şüpheliyim. Ukrayna’da devlet kurumları çok zayıf ve bu tür dönüşümler güçlü bir otorite olmadan tamamlanamaz. Bu nedenle, büyük olasılıkla bir başka boş açıklamayla karşı karşıyayız,” diyerek sözlerini tamamladı.
Diplomasi
ABD-İngiltere ticaret anlaşması Çin’in tedarik zincirlerini baskı altına alıyor

ABD-İngiltere ticaret anlaşması imzalandı. İngiltere, Donald Trump ile imzaladığı ticaret anlaşmasında çelik ve ilaç endüstrileri için ABD’nin katı güvenlik “şartlarını” kabul etti. Diplomatlar bu anlaşmayı, Washington’un diğer ortaklarını Çin’i stratejik tedarik zincirlerinden çıkarmaya zorlamak için bir şablon olarak görüyor.
Perşembe günü imzalanan ABD-İngiltere ticaret anlaşması, her iki sektöre de gümrük vergisi indirimi sağladı, ancak bunun için İngiltere’nin tedarik zinciri güvenliği ve “ilgili üretim tesislerinin mülkiyeti” konusunda “ABD’nin şartlarını derhal yerine getirmesi” şartı konuldu.
İngiliz yetkililer, bu hükmün tüm üçüncü ülkelere uygulandığını söylediler, ancak Trump’ın asıl hedefinin Çin olduğunu kabul ettiler.
Sektör grupları, tedarik zinciri güvenliği ve mülkiyetine ilişkin ABD’nin taleplerinin niteliğini netleştirmeye çalışırken, ticaret uzmanları anlaşmanın Trump yönetiminin stratejik öneme sahip mallara Çin’in girişini kısıtlama yönündeki uzun süredir devam eden taleplerini yoğunlaştırdığını gösterdiğini savundu.
Eski İngiltere ticaret bakanlığı yetkilisi Allie Renison, “Washington, İngiltere ve diğer ülkelerin hesaplarını açmasını ve nihayetinde Çin’in ticaret ve yatırımlarından, özellikle çelik gibi hassas alanlardan uzaklaşmasını istiyor” dedi.
Trump’ın 2 Nisan’da küresel ithalat vergilerini açıklamasının ardından yedi hafta içinde aceleyle hazırlanan beş sayfalık ABD-İngiltere anlaşmasının metninde, İngiliz ürünlerine yönelik gümrük vergisi indiriminin, belirli ithalatların ABD’nin ulusal güvenliğini etkileyip etkilemediğini ve nasıl etkilediğini belirlemek için yapılan soruşturmalar olan “Bölüm 232” soruşturmalarına bağlı olacağı belirtiliyor.
Anlaşma metninde, ABD’nin İngiltere’ye yönelik gümrük vergilerini azaltma planlarının “ortak ulusal güvenlik öncelikleri” ve ülkelerin “dengeli ticaret ilişkileri”ne dayandığı da belirtiliyor.
Danışmanlık şirketi Flint Global’in ticaret sorumlusu Sam Lowe, “benzer koşulların diğer anlaşmalarda, özellikle Vietnam ve Kamboçya gibi Güneydoğu Asya’daki ihracat merkezlerinde de tekrarlanmasını” beklediğini söyledi.
Ancak üst düzey AB ticaret yetkilileri, Çin’e ilişkin koşulların, bloğun Washington ile kendi anlaşmasını imzalamaya yönelik çabaları için potansiyel olarak ciddi sonuçlar doğurabileceğini belirtti.
Trump yönetimi ile müzakerelerde yer alan iki yetkili, Financial Times‘a, bloğun ABD-İngiltere ticaret anlaşmasının bu tür ekonomik güvenlik unsurlarını kopyalamakta zorlanacağını söyledi.
Yetkililerden biri, AB’nin 27 üyesinin “Çin’e nasıl yaklaşılacağı konusunda bir birlik olmadığını” belirtti.
İngiltere’nin İşçi Partisi hükümeti, muhalefetteki Muhafazakar Parti’nin, İngiltere’nin alüminyumuna da gümrük vergisi indirimi öngören bu hafta imzalanan anlaşmanın Washington’a tedarik zincirleri üzerinde “veto hakkı” verdiğine yönelik suçlamalarını “tamamen saçma” olarak reddetti.
Hazine baş sekreteri Darren Jones, Times Radio’ya verdiği demeçte, “Bu ticaret anlaşmasında Çin yatırımlarına veto hakkı yok, bu ticaret anlaşmasının konusu bu değil” dedi.
Bir İngiliz yetkili, “ABD, İngiltere’nin dünyanın geri kalanından çok daha düşük gümrük vergilerine sahip olacağı göz önüne alındığında, ülkelerin veya şirketlerin İngiltere’nin ABD’ye ihracatı yoluyla kendi kurallarını atlatabileceği bir yer haline gelmesini istemiyor. Bunun ayrıntıları üzerinde çalışılacak” dedi.
Şu anda SEC Newgate danışmanlık şirketinde çalışan Renison, ABD’nin taleplerinin hızlanan bir eğilimle uyumlu olduğunu belirterek, Biden yönetiminin Trump’ın önceki çelik gümrük vergilerini kaldırmadan önce Çin’e ait bir çelik şirketi hakkında İngiltere’nin denetim raporunu görmek istediğini hatırlattı.
Renison, İngiltere’nin ABD ile yapacağı nihai anlaşma (bu anlaşma daha fazla müzakereye tabi olacak) İngiltere’yi ABD’nin Çin ile ticarete yaklaşımına daha kapsamlı bir uyum içinde olmaya zorlarsa, Pekin’in bir şekilde misilleme yapmasının muhtemel olduğunu söyledi.
İngiliz sanayi grupları, ABD’nin önerdiği gümrük vergisi indirimleri veya tedarik zinciri taleplerinin ne olacağına dair herhangi bir bilgi verilmediğinden, hükümetten daha fazla bilgi talep ettiklerini söyledi.
İngiliz ilaç endüstrisi yetkilileri, nihai şartların Nisan ayında açıklanan ilaç ithalatının ulusal güvenlik üzerindeki etkilerine ilişkin ABD soruşturmasının sonucuna bağlı olacağını söyledi.
Bir yetkili, “Açıkça görülüyor ki, ABD ve İngiltere, ilaçlarla ilgili 232. madde müzakerelerinin tamamlanmasının ardından yeni müzakerelere hazır” dedi.
Sektörün lobi grubu UK Steel, beş sayfalık metinde netlik eksikliğine dikkat çekti. Metinde gümrük vergilerinin sıfıra indirileceğine dair herhangi bir ifade bulunmaması, tedarik zinciri koşullarına ilişkin sorular ve kota uygulanacağına dair bir öneri yer alıyor.
UK Steel, “Anlaşmanın şartları, İngiltere çelik sektörünün bu anlaşmanın faydalarını görebilmesi için aşılması gereken bir dizi engeli ortaya koyuyor” dedi.
ABD-İngiltere ticaret anlaşması üzerine, “Sektörümüz üzerindeki etkisini tam olarak değerlendirebilmek için, yerine getirilmesi gereken tedarik zinciri koşullarını, kotaların nasıl belirleneceğini ve bunların ne zaman yürürlüğe gireceğini tam olarak anlamamız gerekecek” değerlendirmesini yaptı.
-
Görüş1 hafta önce
Hindistan ve Pakistan savaşır mı?
-
Görüş2 hafta önce
ABD, Ukrayna’ya ihanet etti
-
Dünya Basını2 hafta önce
Jeffrey Sachs: ABD’nin Asya’daki askeri üslerini kapatın
-
Dünya Basını2 hafta önce
Bender Abbas patlaması: Sabotaj mı kaza mı?
-
Rusya3 gün önce
Rusya’da havaalanlarında toplu uçuş ertelemeleri
-
Dünya Basını2 hafta önce
The Ekonomist: Afrika’dan Göç Dünyayı Değiştirecek
-
Görüş3 gün önce
Kim kazandı?
-
Dünya Basını2 hafta önce
ABD’nin eski Asya çarı Kurt Campbell: Çin’le hesapsız bir çatışmaya girmekten kaçınılmalı