Bizi Takip Edin

AMERİKA

Trump’ın “yasadışı göçmen” operasyonlarında ara bilanço – 2: Göçmen işçilerin Amerikan ekonomisinde yeri

Yayınlanma

Çalışma İstatistikleri Bürosu (BLS) verilerine göre, Haziran 2024 itibariyle göçmenler ABD işgücünün %19’undan fazlasını oluşturuyor (toplam 169 milyon istihdamın 32 milyonundan fazlası) ve işgücüne yerli doğumlu işçilerden daha yüksek oranda katılım sağlanıyor.

“Yabancı doğumlu işçiler”, ABD’de ikamet eden ama doğduklarında ABD vatandaşı olmayan kişiler. Özellikle, ABD dışında (veya Porto Riko veya Guam gibi dış bölgelerinden birinde) doğanlara ve ebeveynlerinden hiçbiri ABD vatandaşı olmayanlara yabancı doğumlu işçi deniyor ve BLS’in tanımı hem yasal hem de belgesiz göçmenleri kapsıyor.

COVID-19 salgınının başlangıcında %61,8’e kadar düşen göçmenlerin işgücüne katılım oranı, Haziran 2024’te %67,0’a yükselerek 2019’un aynı ayındaki %65,8’lik salgın öncesi seviyesinin üzerine çıktı.

Irksal durum ve etnik köken açısından, yabancı doğumlu işgücünün %48’i Hispanik, %25’i ise Asyalı.

2023 yılında tam zamanlı yabancı uyruklu çalışanların medyan haftalık kazançları, yerli doğumlu meslektaşlarının kazandıklarının %86,6’sı kadardı.

Yabancı doğumlu erkekler haftada 1.051 dolar kazanırken, bu rakam yerli doğumlu erkekler için 1.238 dolardı. Yabancı doğumlu kadınlar 899 dolar kazanırken, bu rakam yerli doğumlu kadınlar için 1.025 dolardı.

Eğitim ve sağlık hizmetleri, 2023 yılında 5,5 milyon veya tüm yabancı doğumlu çalışanların %18,4’ü olmak üzere en fazla göçmeni istihdam eden sektördü. Bunu 4,7 milyon (%15,8) ile profesyonel ve iş hizmetleri ve 3,3 milyon (%11,1) ile inşaat hizmetleri takip ediyordu.

El Pais’den “göçmenlerin olmadığı ABD” senaryosu

İspanyol El Pais, göçmenlerin bir günlüğüne tamamen ortadan kaybolduğu bir Amerikan ekonomisinin çökeceğine ilişkin bir senaryo geliştirdi.

Nüfus Sayım Bürosu verilerine göre, 2023 yılında eğitim, sağlık ve sosyal yardım sektöründe çalışan 5,5 milyon göçmen vardı. Ulusal GSYİH’ye yıllık 2,3 trilyon dolar katkıda bulunan bu sektör, bahsettiğimiz gibi ülkedeki en fazla sayıda yabancı kökenli çalışanı istihdam ediyor.

Aslında, ABD’deki tüm göçmen çalışanların %18,4’ü, öğretmenlerin de dahil olduğu bu alanda çalışıyor.

ABD’de 2023 yılında 4,7 milyon ile en fazla yabancı uyruklu çalışanın istihdam edileceği ikinci en büyük sektör profesyonel, ticari, idari, atık yönetimi ve iyileştirme hizmetleri. Bu sektör ABD ekonomisinde bir güç merkezi ve yıllık 3,5 trilyon dolar veya ülkenin GSYİH’sinin %13’üne katkıda bulunuyor.

Göçmenlerin olmadığı bir günde, bu sektör çalışanlarının %22,9’unu kaybedecektir. Bu durumda çöpler sokaklarda yığılacak, işletmeler idari ekipleri olmadan durma noktasına gelecek ve herhangi bir elektrik kesintisi, elektrikçi eksikliği nedeniyle yaygın elektrik kesintilerine yol açacak.

2023 yılı itibariyle, inşaat sektöründe istihdam edilen tüm işçilerin %29’unun göçmen olması ve yaklaşık 3,3 milyon yabancı kökenli işçinin istihdam edilmesi, bu sektörü göçmen işgücü oranının en yüksek olduğu sektör haline getiriyor.

Bazı şantiyelerde göçmenler ekiplerin %50 ila %60’ını oluşturuyor. Eğer tüm yabancı işçiler bir gecede ortadan kaybolacak olsalar, neredeyse tüm şantiyelerin şartel indirmesi garanti gibi görünüyor.

Keza göçmenler bir günlüğüne ortadan kaybolsa, imalat ve perakende ticaret sektörlerinde 6,2 milyon işçi eksik olacak. Fabrikalar işgücünün %20,2’sini, mağazalar %15,5’ini kaybedecek ve yüz binlerce aile geçimlerini sağlayamayacak.

ABD ekonomisine 2,65 trilyon dolar (ya da ulusal GSYİH’nin %10,3’ü) katkıda bulunan imalat gibi bir sektörde, ekonomik etki çok büyük olacak.

Tarım sektöründe “göçmen işçi” paniği

Hizmetler sektörü bir yana, stratejik olarak da kritik tarımsal istihdamda göçmen emeğinin payı büyük.

2021 yılında yapılan bir araştırmaya göre, göçmen tarım işçileri, ABD’deki tarım işçilerinin tahmini olarak %73’ünü oluşturuyordu.

Çiftlik işçiliği, Wisconsin’deki süt çiftliklerinden Florida’daki çilek tarlalarına ve Washington’daki elma bahçelerine kadar ülke genelinde ekonomiye güç veren temel işlerden biri.

Resmi verilere göre, ABD’de yasal olarak çalışma izni olmayan tarım işçilerinin oranı 1989-91 yıllarında yaklaşık %14 iken 1999-2001 yıllarında neredeyse %55’e yükselmişti. Yaklaşık son 30 yılda ise bu oran yaklaşık %40’a geriledi.

2020-22’de, tarım işçilerinin %32’si ABD doğumlu, %7’si ABD vatandaşlığı almış göçmenler, %19’u diğer yetkili göçmenler (esas olarak daimi ikamet edenler veya yeşil kart sahipleri) ve geri kalan %42’si çalışma yetkisine sahip değildi.

ABD doğumlu işçilerin payı Orta Batı’da en yüksekken, izinsiz çalışanların payı California’da en yüksek.

2019-2020 Ulusal Tarım İşçileri Anketi, ABD’deki tarım işçi lerinin %68’inin yabancı doğumlu ve %44’ünün belgesiz olduğunu gösteriyordu.

Meksika’dan göçün yavaşladığının sinyali

ABD’de kiralık tarım işçilerinin %83’ü göçmen işçi olmayıp yerleşik olarak kabul ediliyor, yani evlerinden 75 mil uzakta tek bir yerde çalışıyorlar.

Bu oran 1996-98’de %41’den daha yüksekti; dolayısıyla değişim, mahsul tarımı işgücünün niteliğindeki derin değişimi yansıtıyor.

Kalan göçmen işçilerin küçük bir kısmı arasında en büyük grup, evlerinden 75 milden daha uzakta tek bir çiftlik yerinde çalışan ve çalışma sahalarına ulaşmak için uluslararası bir sınırı geçebilen “mekikçiler.” Mekikçiler, 1996-98 yıllarında yaklaşık %24 iken, 2022 yılında kiralanan tarım işçilerinin yaklaşık %9’unu oluşturuyordu.

Geçmişte daha yaygın olan, mevsimler ilerledikçe farklı mahsuller üzerinde çalışmak üzere eyaletten eyalete hareket eden “mahsulü takip eden” göçmen tarım işçisi ise artık nispeten nadir.

Bu işçiler, 1992-94’teki %14’lük yüksek orandan büyük bir düşüşle 2020-22’de sadece %4’ünü oluşturdu.

Kiralık tarım işçilerinin son kategorisi, göç modelleri henüz belirlenmemiş olan, tarıma yeni başlayanlardır. Bu kişilerin 1998-2000 yıllarında %22’ye varan oranlardan şu anda tarımsal üretim işgücünün sadece %3,6’sını temsil ediyor olması, kısmen 2007’den bu yana Meksika’dan ABD’ye net göçün yavaşlamasını yansıtıyor.

Son yıllardaki göç trendlerine bakıldığında, Meksika’dan ABD’ye net göçün en büyük olduğu dönemin 1995-2000 yılları arasında olduğu görülüyor. Sonrasında yaklaşık 13 yıl, iki ülke arasındaki net göç ABD’den Meksika’ya idi. 2013-18 yılları arasında Meksika’dan ABD’ye net göçteki artışa rağmen, 2007-2019 yılları arasında ABD’de yaşayan Meksikali göçmen sayısı azalmıştı.

Bu nedenle son yıllarda ABD’ye işgücü göçünde Uzak Asya ile Orta Amerika öne çıkmaya başladı. 

Tarımsal vize programı ne olacak?

Genellikle H-2A vize programı olarak adlandırılan H-2A Geçici Tarım Programı, yabancı uyruklu işçilerin 10 aya kadar bir süre için geçici olarak mevsimlik tarım işçiliği yapmak üzere ABD’ye getirilmesi için yasal bir yol sağlıyor.

Mahsul yetiştiricileri mevsimlik işgücü ihtiyaçlarını karşılamak için bu programı kullanabilir, fakat çiftlikler, mandıralar ve domuz ve kümes hayvanı işletmeleri gibi çoğu hayvancılık üreticisinin yıl boyunca işgücü ihtiyaçlarını karşılamak için programı kullanmasına yasal olarak izin verilmiyor.

Bu kısıtlamanın bir istisnası, H-2A işçilerini yıl boyunca kullanabilen koyun ve keçi işletmeleri gibi merada çiftlik hayvanı üreticileri için yapılıyor.

H-2A programındaki işverenler, ABD’li işçileri işe alma çabalarının başarılı olmadığını göstermeli ve ABD Çalışma Bakanlığı da bunu belgelemeli.

Buna ek olarak, federal hükümet, bir ABD vatandaşına ödenmesi gereken ücreti aşmayan yeterli ücret ve barınma imkanı sağlamasını şart koşuyor.

H-2A programı kapsamındaki işçiler söz konusu olduğunda, eyaletler arasında başı Cumhuriyetçi Florida çekiyor. Onu California, Georgia, Washington ve Kuzey Caroline takip ediyor.

Bu vize türünde de başı Meksikalı işçiler çekiyor (%90 civarı). Mesikalıları ise, Güney Afrikalılar takip ediyor.

Bununla birlikte, göçmen işçi tutan çiftçiler, H-2A Geçici Tarım İşçisi programının maliyetinin kendileri için gitgide arttığına da işaret ediyorlar.

Trump’ın göçmen operasyonlarından sonra

Özellikle tarımsal işgücü söz konusu olduğunda, Amerikalı çiftçilerin göçmen karşıtı operasyonlardan endişelenmek için yeterince sebebi olduğu görülüyor.

Örneğin Kansas De Soto’daki Bowlin Farms’ın sahibi Steve Bowlin, “Hepimizin yediği gıdayı üretmeye çalışmak, göçmen işçiler olmadan neredeyse imkansız. Vizeli tarım işçilerini getirmek için hükümet aracılığıyla H-2A programını kullanıyoruz, çünkü ABD’de yaptığımız işi yapacak yeterli sayıda işçi yok,” diyor.

Öte yandan ABD’de tarımsal alanlar ve tarım istihdamı zaten düşme eğiliminde. ABD Tarım Bakanlığına göre, 2017’den 2022’ye kadar çiftlik sayısında %7’lik bir düşüş yaşandı, yani sadece beş yılda yaklaşık 142.000 çiftlik azaldı.

Çiftçiler, kuş gribi salgınları ve artan yem ve gübre maliyetleri de dahil olmak üzere işletmelerini ayakta tutmak için çeşitli zorluklarla karşı karşıya.

Eğer “belgesiz” işçiler de geldikleri ülkelere gönderilirlerse, özellikle ABD tarımında halihazırda var olan ithalata yönelme eğilimi artabilir. Ameirkan gıda ithalatında Meksika’nın yeri, yıllar içinde üçte ikiden beşte dörde doğru artma eğiliminde.

Trump’ın ilk ticaret savaşlarından bu yana, Çin de tarımsal ithalatını güneye kaydırmış durumda. Pekin, Arjantin ve Brezilya gibi ülkelerden de daha fazla tahıl satın alıyor; bu ülkeler, 2023 yılında Çin’in en büyük mısır tedarikçisi olarak ABD’yi geride bıraktı.

Örneğin Financial Times’a konuşan Iowa Çiftçiler Birliği Başkanı Aaron Lehman, son ticaret savaşında, “Asyalı alıcılarımızın çoğu Güney Amerika’daki soya fasulyesi üreticileriyle ilişkiler geliştirmeye başladı ve pazarımızdan giderek daha fazla pay aldılar ve biz bunu geri alamadık,” diyor.

Yeni bir ticari gerginlik ihtimali, ürün fiyatlarındaki düşüş ve artan maliyetlerden etkilenen Amerikalı çiftçilerin zaten zor durumda olduğu bir döneme denk geliyor. ABD Tarım Bakanlığının verilerine göre, kârın geniş bir ölçüsü olan net çiftlik geliri 2022’de 181,9 milyar dolarken, 2024’te 140,7 milyar dolar olması öngörülüyor, ki bu, %23’lük bir düşüş demek.

Yeni ekipman yatırımlarının azalırken, düşük talep nedeniyle tarım makineleri satanlar da zor durumda.

Orta ve Güney Amerika’da tarımsal ürünlerin, kısmen işgücü maliyetlerinin de az olması nedeniyle ucuza mal edilmeleri, Amerikan tarımında gerileme ile göçmen işçilerin azaltılması eğilimini besleyebilir.

Trump’ın Tarım Bakanı olarak seçtiği Brooke Rollins’in, Kongre onay oturumunda H-2A programını kaldırmayı değil reforme etmeyi savunması da tarımdaki yönelimlere ilişkin ipuçları veriyor.

AMERİKA

Axel Springer’de ‘Hamas’ tartışması: Yönetim kurulu üyesi ile yollar ayrıldı

Yayınlanma

Politico’nun ana şirketi Almanya merkezli Axel Springer, salı günü geç saatlerde yaptığı açıklamada, uzun süredir yönetim kurulu üyesi olan Martín Varsavsky ile yollarını ayıracağını duyurdu.

Varsavsky, kuruluşun editoryal personelini “woke” olarak nitelendirmiş ve Gazze hakkında yayınladıkları bir makaleyi “tek taraflı Hamas desteği” olarak gördüğünü söylemişti.

Springer sözcüsü Varsavsky’nin ayrıldığını doğruladı fakat bunun şirketin kurumsal yeniden yapılanmasının bir parçası olarak bir süredir planlandığını söyledi.

Springer sözcüsü Peter Huth bir e-postada, “Eylül ayında yeni kurumsal yapımızın planlarını paylaştığımızda, denetim kurulunun önemli ölçüde küçüleceğini duyurmuştuk. Martin ile en geç işlemin kapanışına kadar işbirliğini sona erdirme konusunda anlaştık,” dedi.

The Chattering Classes’ın Cumartesi günkü sayısında yer aldığı üzere, Arjantinli girişimci Varsavsky geçen hafta Politico’da yayınlanan “İsrail Gazze’yi yeni hava saldırılarıyla vurdu, en az 200 kişi öldü” başlıklı makaleye tepki gösterdi.

Varsavsky’ye göre Associated Press (AP) kaynaklı bu haber İsrail’e karşı önyargılıydı.

X’te İspanyolca olarak kaleme aldığı yazısında girişimci, “Politico’nun bu makalesini terör örgütü Hamas’a destek ve kötü gazetecilik olarak gördüğümü açıkça belirtmek istiyorum,” dedi.

Hem Springer CEO’su Mathias Döpfner’e hem de Elon Musk’a yakın olan Varsavsky, bir X kullanıcısının Politico’nun “woke’luğu” konusunda ne yapacağı sorusuna “üzerinde çalıştığı” yanıtını verdi.

Direktörün yorumu Washington merkezli Politico haber merkezinin öfkesine yol açarken, birçok muhabir ve editör editoryal bağımsızlıklarıyla ilgili endişelerini dile getirdi.

Axel Springer’in 2021’de Politico’yu satın almıştı. Döpfner’in şirketi Almanya’da da Bild ve Die Welt gazetelerinin sahibi.

Axel Springer kendisini İsrail yanlısı olarak tanımlıyor. Euractiv’e konuşan konuyla ilgili bilgi sahibi kişiler, Springer yönetiminin Varsavsky’nin Politico’nun haber merkeziyle ilgili değerlendirmesine genel olarak katıldığını, fakat Varsavsky’nin kamuoyu önünde yaptığı eleştirilerin kuruluşun güvenilirliğine daha fazla zarar vermesinden endişe ettiklerini söyledi.

ABD Başkanı Donald Trump geçtiğimiz günlerde Politico’ya “solcu bir paçavra” diye saldırmış ve a devlet aboneliğini iptal etmişti.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump yönetimi 50’den fazla Çinli teknoloji şirketini kara listeye ekledi

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump’ın yönetimi, Çin’in yapay zeka ve gelişmiş bilgi işlemin yanı sıra hipersonik füzeler gibi doğrudan askeri teknolojiler geliştirme yeteneklerini daha da kısıtlamayı amaçlayarak, önceki Joe Biden ekibinden devraldığı ticari kara listeyi önemli ölçüde genişletti.

ABD Ticaret Bakanlığı’na bağlı Sanayi ve Güvenlik Bürosu (BIS), “ABD ulusal güvenliği ve dış politikasına aykırı” eylemleri gerekçesiyle 80 kuruluşu Varlık Listesi’ne ekledi.

Kara listeye eklenenler arasında Pakistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Güney Afrika, İran ve hatta Tayvan’dan kuruluşlar yer alırken, bunların 50’den fazlası Çin ve Hong Kong’dan.

BIS, salı günü Washington’da yayınladığı bir duyuruda, Çin Komünist Partisi’nin “askeri uygulamalar için yüksek performanslı ve exascale hesaplama yeteneklerinin yanı sıra kuantum teknolojilerini edinme ve geliştirme” yeteneğini kazanmasını engellemeyi hedeflediklerini bildirdi.

Exascale hesaplama, yapay zekanın daha da geliştirilmesini sağlayan en son süper bilgisayar teknolojisidir.

Bir başka hedef de “Çin’in hipersonik silah programını geliştirmesini engellemek” olarak ifade edildi. Yani ses hızının beş katı veya daha hızlı hareket eden ve karşı savunmadan kaçmak için gelişmiş manevra kabiliyetine sahip silahlar.

Çin çarşamba günü Trump yönetiminin eylemini kınadı ve Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Guo Jiakun ABD’yi “uluslararası hukuku ve uluslararası ilişkileri düzenleyen temel normları ciddi şekilde ihlal eden, Çinli işletmelerin haklarına ve çıkarlarına zarar veren ve küresel endüstriyel tedarik zincirlerinin güvenliğini ve istikrarını baltalayan tipik hegemonik davranış” ile suçladı.

Guo, Washington’dan “ulusal güvenlik kavramını abartmayı bırakmasını” ve “ticareti siyasallaştırmayı bırakmasını” talep ederek Çin şirketlerinin çıkarlarını koruma sözü verdi.

ABD listesine eklenen şirketler arasında, Çin’in önde gelen bulut bilişim ve büyük veri hizmetleri sağlayıcısı Inspur Group’un iki yıldır listede yer alan altı birimi de bulunuyor. BIS, bu birimlerin, grubun “özellikle Çin hükümeti ve/veya ordusu için süper bilgisayar projelerini desteklemek üzere ABD menşeli ürünler satın alarak veya satın almaya teşebbüs ederek, askeri son kullanım için” süper bilgisayarlar geliştirmesine yaptıkları belirtilen katkılar nedeniyle listeye dahil edildiğini savundu.

Altı birimden biri Inspur Taiwan, diğeri ise Şanghay Borsası’nda işlem gören Inspur Software. Şirket hisseleri çarşamba gününü %0,4 düşüşle 15,68 yuan’dan kapattı.

Pekin Yapay Zeka Akademisi ve Pekin İnovasyon Bilgeliği Teknolojisi de askeri modernizasyon için Amerikan teknolojisini kullanma niyetinde oldukları iddiasıyla kara listeye alındı. Büro, bu iki şirketin savunma amaçlı yapay zeka modelleri ve gelişmiş bilgi işlem çipleri geliştirdiğini özellikle belirtti.

Diğer dört şirketin – Henan Dingxin Information Industry, Nettrix Information Industry, Suma Technology ve Suma-USI Electronics – BIS’in “çok yüksek hızlarda büyük miktarda veriyi işleyebilen ve büyük ölçekli simülasyonlar gerçekleştirebilen” exascale süper bilgisayarların geliştirilmesinde yer aldıkları için eklendiği kaydedildi.

Bu şirketlerin, “askeri son kullanıcılar tarafından kullanılan süper bilgisayarlar ürettiği ve Çin’in istikrarsızlaştırıcı askeri modernizasyon çabalarını desteklediği için” 2019’da kara listeye alınan Şanghay’da listelenen Dawning Information Industry olarak da bilinen Çinli bir sunucu üreticisi olan Sugon’a önemli üretim yetenekleri sağladığı öne sürüldü.

Şirket hisseleri çarşamba günü Şanghay’da %0,3 düşüşle 65,33 yuana geriledi.

Aralarında Hava Kuvvetleri Mühendislik Üniversitesi ve Çin Havacılık Radyo Elektroniği Araştırma Enstitüsü’nün de bulunduğu iki düzineden fazla kuruluş, hipersonik silah geliştirme, hipersonik uçuş yapan araçların tasarımı ve modellenmesi, silah tasarımı ve etkilerini modellemek için özel yazılım kullanma veya “Çin’in askeri-sivil füzyon çabalarını” başka bir şekilde destekleme ile ilgili “kanıtlanabilir bağlara” sahip oldukları gerekçesiyle yeni listeye alındı.

Listeye girenlerden yedisinin “Çin’in kuantum teknolojisi yeteneklerini geliştirmek” için Amerikan teknolojisini edinmeye çalıştıkları iddia edilirken, diğer ikisi de Huawei ve Çinli fabrikasız çip üreticisi HiSilicon da dahil olmak üzere zaten kara listede olan şirketlere ürün sattıkları için listeye eklendi.

Ticaret Bakanlığı’nın sanayi ve güvenlikten sorumlu müsteşarı Jeffrey I. Kessler yaptığı açıklamada “Amerikan teknolojisi asla Amerikan halkına karşı kullanılmamalıdır” dedi. Kessler, Trump yönetiminin “ABD teknolojilerinin ve mallarının ulusal güvenliğimizi tehdit eden yüksek performanslı bilgi işlem, hipersonik füzeler, askeri uçak eğitimi ve İHA’lar için kötüye kullanılmasını önleyerek” ulusal güvenliği korumak için “net ve yankı uyandıran bir mesaj gönderdiğini” vurguladı.

Ticaret Bakanlığı ayrıca Güney Afrika Test Uçuş Akademisi’ni (TFASA) de “ABD ürünlerinin Çin askeri güçlerini eğitmek için” kullanılmasını engellemek amacıyla listeye aldı.

Genişletilen listede Çin’in yanı sıra “İran’ın insansız hava araçları (İHA) ve ilgili savunma kalemleri tedarikini engellemek” ve Pakistan’da kısmen Çinli bir şirket tarafından desteklenen “korumasız nükleer faaliyetlerin ve balistik füze programının gelişimini engellemek” de hedefler arasında yer alıyor.

Kessler, Varlık Listesinin “Amerikan teknolojisini kötü amaçlarla kullanmak isteyen yabancı düşmanları tespit etmek ve önlerini kesmek için elimizdeki birçok güçlü araçtan biri” olduğunu da sözlerine ekledi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump: Putin, Ukrayna’da ateşkes görüşmelerini kasten uzatıyor

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i Ukrayna’daki ateşkes müzakerelerini kasten uzatmakla suçladı ve bunu kendi iş hayatındaki taktiklere benzetti.

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya’nın Ukrayna’daki ateşkes müzakerelerini kasten uzattığını ve bir anlaşmaya varmaktan kaçınabileceğini belirtti.

Trump, “Rusya’nın buna bir son vermek istediğini düşünüyorum ama belki de zaman kazanıyorlar. Ben bunu [iş hayatımda] yıllarca yaptım: Anlaşmayı imzalamak istemem, bir nevi oyunda kalmak isterim ama bazen de bunu yapmak istemem,” diye konuştu.

Beyaz Saray Başkanı Trump, aynı zamanda Washington’un, 23-25 Mart tarihlerinde Suudi Arabistan’da yapılan görüşmelerin ardından Moskova tarafından dile getirilen Karadeniz’de ateşkes taleplerini değerlendireceğini söyledi.

Trump, “Şu anda hepsini değerlendiriyoruz. Yaklaşık beş veya altı koşul var. Hepsini gözden geçiriyoruz,” diye ekledi.

Rus tarafının talepleri arasında, Rosselhozbank ve gıda ile gübre ihracatında rol alan diğer bankalara dönük yaptırımların kaldırılması, ayrıca tarım ürünleri üreticileri ve ihracatçıları ile bu tür yükleri taşıyan Rus bayraklı gemilere uygulanan kısıtlamaların sona erdirilmesi yer alıyor.

Daha önce Washington yönetimi, Ukrayna’daki askeri çatışmanın çözümüne 30 günlük ateşkesle başlanmasını önermişti.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “Onlar birbirlerine ateş ederken savaşın uzun vadeli olarak sona erdirilmesi konusunda anlaşmak zor,” şeklinde durumu açıklamıştı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bu girişimi desteklediğini ancak bazı “nüanslar” olduğuna dikkat çekti. Putin’e göre, gelecekteki anlaşmalara uyulup uyulmadığının denetlenmesi ve Kiev’e askeri sevkiyatların sürmesi sorun teşkil ediyor.

Öte yandan Kommersant‘ın haberine göre, Devlet Başkanı Putin’in kendisi de 18 Mart’ta büyük iş dünyası temsilcileriyle yaptığı kapalı bir toplantıda, Ukrayna’daki savaşın hızlı bir şekilde sona ermesinin beklenmemesi gerektiği mesajını verdi.

Habere göre Putin, Kiev’in Kırım’ı ve dört yeni bölgeyi Rusya toprağı olarak tanımaması hâlinde, Moskova’nın Odessa ve Ukrayna’nın diğer bölgelerine yönelik saldırı başlatacağını ifade etmişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English