Bizi Takip Edin

RUSYA

Ukrayna’nın Kursk saldırısı ne anlama geliyor?

Yayınlanma

Son haftalarda Kursk’ta topraklar işgal edilmiş ve Devlet Başkanı Vladimir Putin, düşmanı idari sınırların dışına püskürtmek için kesin emirler vermişken, yeni Savunma Bakanı Andrey Belousov ordunun dijitalleştirilmesini zafere giden yolda atılacak ilk adım olarak ilan etti.

Ancak 12 Ağustos’ta Putin’in tonu —nihayet— değişti. Genelkurmay Başkanı Valeriy Gerasimov, her zamanki stratejik yeniden toparlanma ve daha az stratejik olmayan geri çekilme stratejisinden uzaklaşmak zorunda kalacak.

Bu, özellikle, milyarder Oleg Deripaska’ya da bir cevap. Tokyo’daki Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) zirvesinde Rusya’yı resmi olarak temsil eden Deripaska, Nikkei Asia’ya verdiği mülakatta savaşın çılgınlık olduğunu, “iş dünyası için çok pahalıya mal olduğunu” ve yangının derhal ve koşulsuz olarak söndürülmesi gerektiğini ilan etti. Çıkarlarını savunduğu Batı’nın Kursk’taki saldırısının arifesinde yaptığı bu konuşmayı Kremlin ile ilişkileri hakkında şu şaşırtıcı açıklamayla bitirdi: “Ben onlara dokunmuyorum, onlar da bana dokunmuyor, siyaset yapmıyorum”.

Mantıken Putin’in yanıtı netti, “müzakere etmiyoruz”. Fakat Deripaska’ya sağlanan koruma, bu oligarkların pek çok ismini kıskançlıktan çatlatmış olsa gerek zira bu açıklamadan sonra bile Rusya’nın devlet medyası tarafından Sibirya’da okullar açtığı için övüldü.

Kısacası, Putin hedefi belirledi, ancak Rusya ordusunun yeniden yapılandırılması hala söz konusu değil, hatta tam aksi söz konusu. Dolayısıyla hedefe ulaşma meselesi son derece önemli hale geliyor. Beloussov, zafer için dört koşul öne sürdü, bunlardan sadece biri, sonuncusu, Genelkurmayın kalitesiyle alakalı. Yeni atanan bu bakanın bu savaşı “modern savaşlardan” biri olarak gördüğü gerçeğiyle başlamamız gerekiyor. Hayır, Suriye’den değil, orduların birbiriyle savaştığı Ukrayna’daki bu klasik savaştan bahsediyor. Ancak bu savaş, klasik savaşların geçmişte kaldığı yönündeki neoliberal öngörülerin başarısızlığının somut bir emsali.

İkinci koşul temel strateji sorununa değiniyor ama bu tuhaf bir şekilde insansız hava araçları ve robotların kullanımıyla sınırlı. Üçüncüsü daha da kötü: “Yapay zekâyı cephede kullanmak için etkili bir sistem kurmamız gerekiyor.”

Tam da orduları ve ülkeleri zayıflatmak ve Batılı kurumların gücüne boyun eğmelerini teminat altına almak için hazırlanan bu aldatmacayla “zafer” biraz uzak görünüyor.

Kısacası, 2008’deki Gürcistan savaşından bu yana Rusya ordusunu yavaş yavaş yok eden bu oldukça ilkel neoliberal vizyonda insan zekâsına yer yok. Mesele stratejik düşünce geliştirmek değil, bir yıllık zorunlu askerliğe geri dönmek bile değil.

Rusya toplumunun 30 yıllık neoliberal reformdan sonra hazır olmadığı yeni bir seferberlik hakkında mızmızlanan bireyci kaygısız modda endişelenmek yerine, askerlik hizmetini iki yıldan bir yıla indiren neoliberal zorunlu askerlik reformunu tersine çevirmek acil olacaktır. Ve gerçek bir askeri eğitimi yeniden tesis ederek —sadece insansız hava araçlarını ve robotları yönetmekten ya da programları, pardon “yapay zekâyı” kullanmaktan bahsetmiyorum— gerçek bir orduyu yeniden kurmak mümkün olacaktır.

Ancak bu verilmesi gereken ideolojik bir karar ve Belousov’un ortaya koyduğu neoliberal iktisadi çerçeveye hiç uymayan bir karar.


Sempozyum: Ukrayna’nın Rusya’ya girmesi esasen ne anlama geliyor?

On uzman, Kiev’in cüretkâr işgalinin savaş üzerindeki kısa ve uzun vadeli etkilerini değerlendirdi

Responsible Statecraft

15 Ağustos 2024

6 Ağustos’tan itibaren Ukrayna ordusu, doğudaki Kursk oblastında Rusya’ya karşı sürpriz bir sınır ötesi saldırı başlatarak savaşın mevcut gidişatını tersine çevirmiş gibi göründü.

Kiev, birliklerinin Rusya topraklarına 30 kilometreden fazla ilerleyerek 640 kilo2metrekarelik alanı kapsayan 74 yerleşim yeri ve kasabayı ele geçirdiğini ve 100’den fazla Rus savaş esirini aldığını iddia ediyor.

Moskova ise saldırıyı kabul etmekle birlikte çarşamba günü itibarıyla sınırın istikrara kavuştuğunu ve tartışmalı bölgelerde kontrolü ele geçirmek için aktif olarak savaştıklarını açıkladı. Bu arada savaşın üzerine sis perdesi çökmüş durumda ve Ukrayna’nın elde ettiği gerçek toprak kazanımları veya kayıplar hakkında resmi bir doğrulama yok.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, saldırıyı “büyük çaplı bir provokasyon” olarak nitelendirdi. Ukrayna Dışişleri Bakanlığı ise bunun toprak tutmakla ilgili olmadığını, Kursk oblastından Ukrayna’ya dönük uzun menzilli füze saldırılarını durdurmak için orada bir “tampon bölge” oluşturarak Rusya’nın saldırılarını engellemeye çalıştıklarını belirtiyor.

Ukrayna’nın stratejisi, Rusya’nın reaksiyonu ve bunun savaşın geneli üzerindeki uzun vadeli etkileri —gelecekteki müzakere ihtimali, her iki tarafın moraline etkisi ve bu durumun ABD de dahil olmak üzere Ukrayna’nın destekçilerini cesaretlendirme potansiyeli— hakkında pek çok soru hâlâ belirsizliğini koruyor. Ayrıca bu hamle, Ukrayna tarafında zayıflayan savaş çabasını yeniden canlandırmaya yardımcı olabilir.

Bu nedenle, kapsamlı bir dış politika uzmanları grubuna şu soruyu yönelttik:

“Ukrayna’nın şu anda Rusya’nın Kursk oblastına gerçekleştirdiği saldırıların, savaşın geneli üzerindeki muhtemel etkisi nedir?”

Jasen J. Castillo, Monica Duffy Toft, Ivan Eland, Mark Episkopos, Lyle Goldstein, John Mearsheimer, Sumantra Maitra, Rajan Menon, Peter Rutland, Stephen Walt.

Jasen J. Castillo, Albritton Center for Grand Strategy Eş Direktörü, George H.W. Bush Yönetim Okulu, Texas A&M Üniversitesi

Ukrayna Silahlı Kuvvetleri bir kez daha Rusya’nın 2022’deki işgalinde göz ardı ettiği savaşma azmini ortaya koydu. Fakat bu saldırının askeri hedefi hâlâ muğlaklığını koruyor. Kısa vadede bu durum Ukrayna için bir PR başarısı ve Rusya için moral bozucu bir darbe. Kursk kumarı, Rusya’nın saldırıyı durdurmak için kuvvetlerini kaydırmasıyla Ukrayna savunması üzerindeki baskıyı da azaltabilir. Ancak uzun vadede, tehlikeli bir şekilde insan gücü ve teçhizat sıkıntısı çeken Ukrayna’nın, başka bölgelerde ihtiyaç duyabileceği seçkin birliklerini tüketmesinden endişe ediyorum. Yıpratma savaşında insan gücü ve teçhizat hayati önem taşır. Ukrayna’nın saldırısı, Batı’nın Almanya’nın 1944’te Müttefikleri şaşırtan, kazanımlar elde eden ve Bastogne Muharebesi’nde yenilgiyle sonuçlanarak aylar sonra Doğu Cephesinde ihtiyaç duyduğu insan gücü ve teçhizatı harcayan cüretkâr saldırısını hatırlatıyor.

Monica Duffy Toft, Uluslararası Politika Profesörü ve Fletcher Hukuk ve Diplomasi Okulu Stratejik Çalışmalar Merkezi Direktörü

Ukrayna’nın Rusya’ya gerçekleştirdiği saldırının muhtemel etkisi, iki eksende hissedilecek; biri maddi, diğeri psikolojik.

Maddi eksende, Ukrayna, Rusya’nın Ukrayna hedeflerine füze saldırıları düzenleme kabiliyetini geçici olarak zayıflatabilir; bunların en hassas olanları, Ukrayna’nın sivillerine kasıtlı ve sistematik olarak zarar vermeyi içeriyor. Fakat maddi anlamda kalıcı bir etki açısından çok fazla bir şey beklenemez. Ukrayna, Rusya’dan geri çekilmek zorunda kalacak ve hayatta kalan birlikleri ve teçhizatı, dinlenme ve yenileme sürecinin ardından, Ukrayna’nın Rusya ile olan cephesindeki diğer kritik bölgelere yeniden dağıtılacak.

En büyük etkinin psikolojik eksende olmasını bekleyebiliriz. Halihazırda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “büyük lider” olarak meşruiyeti, savaşın ilk haftalarında zarar görmüştü. Bu son saldırı daha da kötü, zira hiçbir lider, Rusya topraklarının kaybına, geçici bile olsa, liderlik edip itibarını koruyamaz.

Bununla beraber Putin, Rusların savaş hakkında ne öğrendiği konusunda benzeri görülmemiş bir kontrole sahip. Psikolojik etki en çok Ukrayna ve müttefikleri tarafından hissedilecek. Bu durum, küresel alanda dikkat yorgunluğunu hafifletecek. Aynı zamanda Batılı bağışçılara, Ukrayna’nın savaşabileceğini ve kazanabileceğini hatırlatarak silah ve mühimmat gönderme konusundaki fedakarlıklarının boşa gitmeyeceğini gösterecek.

Ivan Eland, Bağımsız Enstitü’nün Barış ve Özgürlük Merkezi Direktörü

Ukrayna, hedefinin Rusya’da ele geçirilen toprakları elinde tutmak olmadığını savunmasına rağmen, o zaman bu saldırının amacının ne olduğu sorulabilir. Bu saldırı, Rusya lideri Vladimir Putin’e Rusya’nın savunmasızlığını göstermek için tasarlanmış olabilir ama daha önceki baskınlar veya Rusya ve Kırım’a yönelik saldırılar zaten bunu ispat etmişti.

Taarruz harekatları yürütmek genelde savunmada olmaktan çok daha pahalıya mal olur; bu yüzden Ukrayna’nın, halihazırda zayıf olan savunma hatlarından kuvvetlerini çekerek belirsiz faydalar uğruna riskli bir saldırıya girişmesi mantıklı mı? Rusya’nın taarruzu zaten ilerleme kaydediyor ve Rusya, Ukrayna’dan sayıca ve silahça üstün olduğu için, ülke topraklarını savunmak için Ukrayna’daki taarruz güçlerini zayıflatmaya ihtiyaç duymayabilir. Ukrayna, herhangi bir ateşkes müzakeresinde Rusya’nın işgal ettiği Ukrayna topraklarına karşılık olarak Rusya’da işgal ettiği toprakları takas etmeyi arzulayabilir ama Ukrayna, kendinden üstün kuvvetler tarafından kuşatılma riskiyle karşı karşıya kalıyor.

Mark Episkopos, Quincy Institute for Responsible Statecraft Avrasya Araştırma Görevlisi ve Marymount Üniversitesi Tarih Yardımcı Profesörü

Kursk taarruzu, Ukrayna’nın Rusya’nın zayıf sınır savunmalarından istifade ederek geniş toprakları —Kursk nükleer santrali de dahil olmak üzere— ilk 48 ila 72 saat içinde ele geçirebileceği varsayımına dayandırılmış gibi görünüyor. Bu da Moskova’yı bir oldu bittiyle karşı karşıya bırakarak derhal bir ateşkese zorlayacak ve potansiyel olarak Ukrayna’nın şartlarıyla barış müzakerelerinin zeminini oluşturabilecek bir pazarlık kozu sunacaktı. Fakat Rusya, Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin başlangıçtaki köprübaşını kayda değer ölçüde genişletme teşebbüslerini engellemiş gibi görünüyor ve Ukrayna, şu anda mücadele ettiği mütevazı toprakları bile uzun vadede elinde tutma kapasitesinden yoksun.

Kursk’taki cebi açık tutma çabalarının Ukrayna’ya stratejik herhangi bir fayda sağlaması muhtemel değil ve bu durum, Ukrayna savunmalarını zayıflatabilecek, Ukrayna’nın Donbass bölgesindeki temas hatları boyunca Rusya kuvvetlerine fırsatlar yaratabilecek geniş ölçekli, sürekli bir asker ve teçhizat yatırımını gerektirecek.

Lyle Goldstein, Savunma Öncelikleri, Asya Gelişimi Direktörü ve Brown Üniversitesi Watson Kamu İşleri ve Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü Misafir Profesörü

Kiev’in Rusya’nın Kursk oblastına yaptığı cüretkâr saldırı, Ukrayna’nın hâlâ önemli bir savaş kabiliyetine ve belli bir mücadele azmine sahip olduğunu gösteriyor. Şüphesiz ki bu harekât, Kremlin’i utandırmak ve savaş hakkındaki geleneksel anlatıyı dramatik bir şekilde değiştirmek gibi birincil amacına hizmet etti. Yine de bu yeni taarruzun ne kadar akıllıca olduğu konusunda meşru sorular sorulabilir. Saldıran tarafın kayıpları kaçınılmaz olarak yüksek, özellikle de Rusya’nın hâlâ ciddi bir ateş gücü üstünlüğüne sahip olduğu durumlarda. Bu da savaş hattının diğer bölgelerinde Rus kuvvetlerinin istismar edebileceği ciddi zayıflıklar yaratabilir. 2024’te konuya aşina çoğu Amerikalı stratejist, Ukrayna’ya güçlerini korumak için savunmada kalmasını ve dolayısıyla “uzun savaş” stratejisini benimsemesini tavsiye ediyordu. Ayrıca bu tür sembolik bir hamlenin barış müzakerelerini kolaylaştırıp kolaylaştırmayacağı da net değil. Son olarak bu, genel tırmanış yönünde atılan bir başka yanlış adım.

John Mearsheimer, R. Wendell Harrison Seçkin Hizmet Profesörü, Chicago Üniversitesi ve Quincy Enstitüsü Misafir Araştırmacısı

Ukrayna’nın [Kursk’a] saldırısı, yenilgisini hızlandıracak büyük bir stratejik hataydı. Bir yıpratma savaşında başarının kilit belirleyicisi, Batılı yorumcuların takıntılı olduğu toprak ele geçirmek değil, kayıpları dengeleme oranıdır. Kursk saldırısındaki karşılıklı kayıpları oranı, iki nedenden ötürü kesin olarak Rusya’nın lehine. Birincisi, Ukrayna ordusu savunmasız toprakları etkin bir şekilde ele geçirdiği için Rusya’nın nispeten az sayıda kayıp yaşamasına neden oldu. İkincisi, saldırıdan haberdar olduktan sonra Moskova, açıkta olan ve vurulması kolay ilerleyen Ukrayna birliklerine karşı hızla büyük hava gücünü seferber etti. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, saldıran güçler pek çok asker ve teçhizatının büyük bir kısmını kaybetti.

Durumu daha da kötüleştiren bir unsur, Kiev’in doğu Ukrayna’daki cephe hatlarından, son derece ihtiyaç duyulan birinci sınıf muharip birlikleri çekerek bunları Kursk’taki taarruz gücünün bir parçası haline getirmesi. Bu hamle, halihazırda dengesiz olan karşılıklı kayıp oranını, kritik öneme sahip bu cephede daha da Rusya’nın lehine çeviriyor. Kursk baskınının ne kadar aptalca bir fikir olduğu göz önüne alındığında, Rusların şaşkına dönmesi şaşırtıcı değil.

Sumantra Maitra, American Ideas Institute Araştırma Direktörü, Sources of Russian Aggression kitabının yazarı

Eğer Ukrayna’nın savaşı Rusya’ya taşıması, ülkeyi zayıf bir pozisyondan müzakere etmeye zorlamak için yapıldıysa, bu başarısız olacaktır; zira Ukraynalılar bu hamleyi sürdürecek ve sonrasında işgal edecek insan gücüne sahip değil. Bu, Ukrayna’nın Batı’daki destekçileri açısından iyi bir PR zaferi ve Rusya’nın stratejik düşüncesinin ne kadar feci şekilde geri, beceriksiz ve Sovyet tarzında kaldığını gösteriyor ama Rusya’nın sayısal üstünlüğü devam edecektir.

Aynı zamanda bu hamle, Rusya’daki şahinleri cesaretlendirebilir, Rusya hükümetindeki radikalleri güçlendirebilir ve Putin’i, özellikle ABD’de yeni bir yönetim seçildikten sonra barış müzakerelerini zorlamaktan caydırabilir. Belki de bu, Ukrayna hükümetinin veya onlara tavsiyede bulunanların gerçek amacıydı. Ukrayna, bu sürecin altını oymakta başarılı oldu.

Rajan Menon, Defense Priorities Kıdemli Araştırmacısı ve New York City Üniversitesi/City College’da Powell Okulu’nda Anne ve Bernard Spitzer Uluslararası İlişkiler Fahri Başkanı

Ukrayna’nın Kursk hamlesi yaygın olarak —haklı bir şekilde— övüldü. Ancak kalıcı başarısı hâlâ belirsiz. General Aleksandr Sırskiy’in, Rusya topraklarını gelecekteki müzakerelerde takas etmek için elde tutmayı, Rusya kuvvetlerini Donetsk savaş alanlarından uzaklaştırmayı ya da Rusların 2022’den bu yana Ukraynalıların hissettiği acının bir kısmını hissetmelerini sağlamayı hedefleyip hedeflemediği belirsizliğini koruyor.

Rusya ısrarlı bir karşı taarruz başlattığında, Ukrayna, Kursk’taki askerlerini takviye etmek için gereken lojistik kapasiteleri, asker sayısını, ateş gücünü ve hava savunmasını toplayabilecek mi? Rusya, Donetsk’ten kuvvetlerini yeniden konuşlandırmak zorunda kalacak mı, şu ana kadar Harkov ve Kupyansk cephelerinden gelen hangi rezerv ve birlikleri kullandı? Yoksa Rusya, Ukrayna’nın Kursk taarruzunu boşa çıkararak mevcut coşkuyu, Ukrayna’nın başka yerlerde acilen ihtiyaç duyulan birlikleri Kursk’a gönderdiği için liderlerinin suçlandığı bir suçlama oyununa mı dönüştürecek? Bunu söylemek için henüz çok erken.

Peter Rutland, Wesleyan Üniversitesi Profesörü ve Colin and Nancy Campbell Kürsüsü Başkanı

Ukrayna’nın saldırısı, Putin’in Haziran 2023’teki Wagner kalkışmasından bu yana karşılaştığı en büyük meydan okuma. Bu, Yevgeniy Prigojin’in başat iddialarından birini —Rusya ordusunun komutanlarının yolsuzluğu ve beceriksizliği, saldırıyı öngörememeleri ve Ukraynalı işgalcileri defetmekte yavaş kalmaları— gözler önüne seriyor. Bu, Kremlin propagandasının bazı merkezi temalarını —Rusya’nın savaşı kazandığı ve Putin’in Rusları düşman bir dünyadan koruduğu iddiasını— da çürütüyor. Diğer yandan, çatışmaların Rusya topraklarına yayılması durumunda nükleer silah kullanma tehditlerinin de blöf olduğunu ortaya koyuyor. Baskının askeri maliyet ve faydalarından bağımsız olarak, bunun Kiev açısından siyasi bir zafer olduğu kesin.

Stephen Walt, Robert ve Renee Belfer Uluslararası İlişkiler Profesörü, Yale Üniversitesi

Ukrayna’nın Rusya’ya saldırısı, ülkenin moralini yükseltmek ve Batı’nın Kiev’e desteğini sürdürmesi için güven vermek amacıyla düzenlenen bir göz boyama eylemi ama savaşın sonucunu etkilemeyecek. Ukrayna kuvvetlerinin yaklaşık 1000 kilometrekarelik zayıf savunulan Rusya topraklarını ele geçirdiği bildiriliyor. Rusya’nın toplam kara kütlesi 17 milyon kilometrekareden fazla, bu da Ukrayna’nın şu anda Rusya’nın yüzde 0,00588’ini “kontrol ettiği” anlamına geliyor.

Mukayese edildiğinde, Rus birlikleri şu anda Ukrayna’nın yaklaşık yüzde 20’sini işgal ediyor ve geçen yaz başarısız olan Ukrayna taarruzu, ülkenin bu bölgeleri geri almasının ne kadar zor olacağını gösteriyor. Bu saldırı, Putin açısından ufak bir utanç kaynağı olabilir [ve aynı zamanda Rusya’nın Avrupa’nın geri kalanını işgal etmek için fazlasıyla zayıf olduğuna dair ek bir kanıt], fakat Ukrayna’nın kaderi, bu operasyonla değil, Ukrayna’da olanlarla belirlenecek.

Ukrayna’nın Kursk’taki “yalnız kurt” karşı saldırısı

RUSYA

Nabiullina’dan yılbaşı sürprizi: Rusya Merkez Bankası faiz artışına gitmedi

Yayınlanma

Rusya Merkez Bankası, piyasa beklentilerini boşa çıkararak baz faiz oranını yüzde 21’de sabit tuttu. Bu karar, yatırımcıları şaşırtırken faiz artırımı döngüsünün sonlanmış olabileceği yorumlarına yol açtı.

Rusya Merkez Bankası, sürpriz bir kararla baz faiz oranını yüzde 21 seviyesinde sabit tuttu. Bu, piyasalar için büyük bir şok oldu; zira birçok analist, faiz oranının yüzde 23’e hatta yüzde 25’e çıkarılmasını bekliyordu.

Merkez Bankası, ekim ayında oranı yüzde 21’e yükseltirken, daha fazla artışın değerlendirilebileceği yönünde sinyaller vermişti. Ancak bu kez, beklentilerin aksine bir adım attı.

Merkez Bankası kararını, mevcut para politikasının etkilerini göstermeye başlamasıyla gerekçelendirdi. Banka, yıl içinde oranı yüzde 16’dan yüzde 21’e çıkarmış ve borç verme faaliyetinin yavaşladığını gözlemlemişti.

Fakat uzmanlara göre, bu kararda ekonomik baskılar da etkili olmuş olabilir. Rostec Başkanı Sergey Çemyozov, Severstal’ın sahibi Aleksey Mordaşov ve diğer sermayedarlar, faiz oranının yüksekliğinden duydukları rahatsızlığı açıkça dile getirmişlerdi. Bloomberg‘e göre, Başbakan Mihail Mişustin dahil bazı isimler, doğrudan Vladimir Putin’e şikâyette bulunmuştu.

Rusya’da faiz oranı tarihi seviyeye çıkabilir: Yüzde 25 gündemde

Putin, konuyla ilgili yaptığı bir açıklamada, Nabiullina’nın faiz oranı kararıyla ilgili kendisine önceden bilgi vermediğini ve kararın dengeli olacağını düşündüğünü ifade etti. Bu kararın ardından yatırım bankeri Yevgeniy Kogan, Telegram kanalından yaptığı paylaşımda, “Bu beklenmedik bir durumdu… Kimse böyle bir hamle beklemiyordu. Biz oranların artacağını ve yüzde 24’e kadar çıkacağını tahmin ediyorduk,” diyerek durumu değerlendirdi.

Merkez Bankası, enflasyonist baskıların azalmadığını kabul ediyor. Ekim-kasım döneminde yıllık ortalama fiyat artışı yüzde 11,1 olarak gerçekleşti. Çekirdek enflasyon ise yüzde 10,9’a yükselerek, iç talebin güçlü olduğunu ortaya koydu. 16 Aralık itibarıyla yıllık enflasyon yüzde 9,5 seviyesindeydi. Fakat faiz oranlarının artırılmamasının nedenlerinden biri, borç verme faaliyetlerinin düzenleyicinin beklediğinden daha fazla yavaşlaması oldu.

Merkez Bankası, bu durumu “para politikasının sıkılığı, fiyat artışlarının ve yüksek iç talebin etkilerine rağmen enflasyonu düşürme sürecini destekliyor” şeklinde açıkladı. Fakat banka, enflasyonun “bir süre daha” yüksek kalabileceği konusunda uyarıda bulunuyor.

Kredi ve mevduat faiz oranları, Merkez Bankası’nın baz faiz oranından daha hızlı artış gösterdi. Bunun nedenleri arasında riskli borçlulara yönelik kısıtlamalar ve kriz döneminde bankalara tanınan bazı ayrıcalıkların kaldırılması bulunuyor.

Kasım ayında bireysel kredilerde büyüme durdu, kurumsal kredilerde ise önemli bir yavaşlama görüldü. Nabiullina, bu yavaşlamanın enflasyon üzerindeki etkisinin önümüzdeki aylarda daha belirgin hale geleceğini ifade etti.

Rusya Merkez Bankası’ndan rubledeki dalgalanmalara faizle müdahale

Okumaya Devam Et

RUSYA

Kirillov suikastından sonra FSB’de üst düzey istifa

Yayınlanma

FSB Askeri Karşı İstihbarat Başkanı Nikolay Yuriyev, Korgeneral İgor Kirillov’un Moskova’daki patlamada hayatını kaybetmesinin ardından istifa etti.

Rusya Federal Güvenlik Teşkilatı (FSB) Askeri Karşı İstihbarat Dairesi Başkanı Nikolay Yuriyev, görevinden ayrıldı.

RBK gazetesinin haberine göre, Yuriyev’in istifası, kısa süre önce Moskova’da bir patlamada hayatını kaybeden Radyasyon, Kimyasal ve Biyolojik Savunma birliklerinin komutanı Korgeneral İgor Kirillov’un ölümüyle bağlantılı görünse de kaynaklar bu iddiayı yalanladı.

Kaynaklardan biri, Yuriyev’in istifasının emeklilik gerekçesiyle planlandığını ve bu karara ilişkin resmi kararnameye 16 Aralık’ta, Kirillov’un ölümünden bir gün önce imza atıldığını belirtti.

Aynı kaynak, Yuriyev’in görevden ayrılmasının yaz aylarında kararlaştırıldığını, yardımcılarının ise görevlerine devam ettiğini ifade etti.

Daire başkanının görevleri, geçici olarak yardımcılarından birine devredilirken, yeni bir başkanın henüz belirlenmediği vurgulandı.

Korgeneral İgor Kirillov ve yardımcısı İlya Polikarpov, 17 Aralık sabahı Moskova’da Ryazanskiy Prospekt’te meydana gelen bir patlamada yaşamlarını yitirdi. BBC ve The Wall Street Journal tarafından aktarılan bilgilere göre, patlama Ukrayna Güvenlik Teşkilatının (SBU) düzenlediği özel bir operasyonun parçasıydı.

Rusya Soruşturma Komitesi, olayı terör saldırısı ve cinayet olarak değerlendirerek soruşturma başlattı.

Olayın şüphelisinin Özbekistan vatandaşı olduğu ve kısa süre içinde gözaltına alındığı açıklandı.

Rus General İgor Kirillov’un ölümü

Okumaya Devam Et

RUSYA

G7, Rus petrolüne uygulanan tavan fiyatı sıkılaştırmayı planlıyor

Yayınlanma

G7 ülkeleri, Rusya’ya yönelik petrol yaptırımlarını sıkılaştırmayı değerlendiriyor. Bloomberg‘in konuya aşina kaynaklara dayandırdığı haberine göre, Rus menşeli petrolün varil başına 60 dolar olan mevcut tavan fiyatının 40 dolara indirilmesi gündemde.

Bu adım, Rusya’nın enerji gelirlerini azaltmayı ve Ukrayna’daki savaşını finanse etme kapasitesini sınırlamayı hedefliyor.

Mevcut tavan fiyat uygulaması, varil başına 60 doların üzerindeki Rus petrolüne Batı sigortası sağlamıyor. Bu sınırı aşarak ticaret yapan şirketler ise ikincil yaptırımlarla karşı karşıya kalma riski taşıyor.

Tavan fiyatın 40 dolara düşürülmesi, Brent petrolünün mevcut fiyatının yüzde 45 altında ve Rusya’nın Ural petrolünün Karadeniz ve Baltık Denizi limanlarında satıldığı fiyatın üçte bir oranında daha düşük olacak.

G7 ülkeleri, tavan fiyat uygulamasını Aralık 2022’de yürürlüğe koymuştu. Ancak, bu uygulamanın Rusya’nın petrol gelirlerini ne ölçüde etkilediği konusunda farklı görüşler bulunuyor.

Enerji ve Temiz Hava Araştırma Merkezi (CREA) uzmanlarına göre, mevcut tavan fiyat, Rus petrol ihracatının sadece yüzde 20’sini kapsıyor. Petrolün yüzde 80’i ise yaklaşık 800 gemiden oluşan “gölge filo” tarafından taşınıyor. Bu durum, yaptırımların etkinliğini azaltıyor.

Daha sert yaptırımlar arasında denetimlerin artırılması da bulunuyor. Estonya Başbakanı Kristen Michal, sigortasız tankerlerin alıkonulması gibi önlemlerin düşünüldüğünü belirtti.

Brookings Enstitüsü’nden kıdemli araştırmacı Robin Brooks ise petrol fiyat tavanındaki radikal bir düşüşün Rusya’yı mali krize sürükleyebileceğini ifade etti. CREA uzmanları, 60 dolarlık tavan fiyatın 2024’ün başından bu yana Rusya ekonomisini 4 milyar avrodan mahrum bıraktığını ve 30 dolara düşürülmesinin aylık 2,4 milyar avro kayba yol açacağını hesaplıyor.

ABD, Rusya’nın petrol endüstrisine ‘İran tarzı’ yaptırımlar planlıyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English