Bizi Takip Edin

Diplomasi

WSJ: Parçalanmış bir dünya ekonomisinde ABD-Çin ayrışması ivmeleniyor

Yayınlanma

Wall Street Journal’da (WSJ) yayınlanan bir değerlendirmeye göre, giderek daha fazla bölünen dünya ekonomisinde, Washington yatırım kısıtlamaları ve ihracat yasaklarıyla Çin’in üzerindeki baskıyı artırmaya çalışırken, Çin, ekonomisinin büyük bölümünü Batı’dan gelişmekte olan dünyaya doğru yeniden yönlendiriyor.

Çin, geçen sonbaharda, kırk yılı aşkın bir süre önce ekonomisinin dışa açılmasından bu yana ilk kez gelişmekte olan ülkelerle ABD, Avrupa ve Japonya’nın toplamından daha fazla ticaret yaptı. Bu durum WSJ’ye göre ticaret, teknoloji, güvenlik ve diğer çetrefilli konulardaki gerilimler artarken Çin ve Batı’nın farklı yönlere gittiğinin en açık işaretlerinden biriydi. 

ABD ve diğer Batılı ülkelerin on yıllar boyunca Çin’i en zengin ülkelerin liderliğindeki tek bir küresel ekonominin hem ortağı hem de müşterisi haline getirmeye çalıştığına işaret eden WSJ, “Şimdi ise ticaret ve yatırım akışları iki rakip güç merkezi etrafında şekillenen yeni kalıplara oturuyor,” diye yazıyor.

Çin fabrikaları Batılı kimyasalları, parçaları ve makine aletlerini kendi ülkelerinden ya da gelişmekte olan ülkelerden gelenlerle değiştiriyor. Çin’in Güneydoğu Asya ile ticareti 2019’da ABD ile ticaretini geçti. Çin şu anda Rusya ile Almanya ile yaptığından daha fazla ticaret yapıyor ve yakında Brezilya için de aynı şeyi söyleyebilecek.

Çin’in dışarıya yaptığı yatırımlar da artık ABD’den ziyade Endonezya ya da Ortadoğu gibi doğal kaynak zengini ülkelere gidiyor.

Apple, Stellantis ve HP gibi büyük Batılı şirketler üretimlerini Çin’den kaydırmak istiyor. Sequoia Capital gibi finans şirketleri Çin’deki faaliyetlerini kısıtlamak ya da sınırlandırmak için harekete geçti.

Çin’deki Amerikan şirketlerini temsil eden ABD Çin İş Konseyi tarafından yapılan ankete katılan ABD şirketlerinin üçte birinden fazlası, geçtiğimiz yıl Çin’de planladıkları yatırımları azalttıklarını ya da duraklattıklarını söyledi.

ABD-Çin ayrışması hızlanıyor

New York merkezli bir danışmanlık firması olan Rhodium Group’un kıdemli danışmanı Noah Barkin, WSJ’ye verdiği demeçte, “Dünya rakip alanlara bölünüyor. Bir ivme var… bu bir bakıma kendi kendini itiyor. Bunun zaman içinde hızlanması ve hükümetler için yönetilmesi daha zor hale gelmesi riski var,” iddiasında bulunuyor.

Uluslararası Para Fonu (IMF) da Ekim ayında yaptığı açıklamada Çin ve Batı arasındaki bölünmüşlüğün bu yıl dünyanın ekonomik toparlanmasını olumsuz etkilediğini belirtmişti. IMF araştırmasına göre, ABD ve Çin liderliğindeki bloklar arasındaki daha ciddi bir kırılma, küresel ekonomiye, trilyonlarca dolar değerinde gayrisafi yurtiçi hasılanın %7’sine kadar zarar verebilir.

WSJ’nin belirttiğine göre ekonomik bölünme, şirketleri kâr getiren hayati pazarlara erişimden mahrum bırakıyor, teknoloji ve sermaye paylaşımını zorlaştırarak büyümeyi baskılıyor.

Çin açısından bakıldığında, Pekin’in merkezde olduğu bir ekonomik etki alanı, ülkeyi uzun vadeli durgunluğa sürüklemekten alıkoyacak kadar büyüme sağlamayabilir. WSJ’ye göre Çin’in başarısı büyük ölçüde Batı’nın büyük harcamalar yapan tüketicilerine ve teknolojilerine erişmesine bağlı.

Örneğin ABD’nin 2018 ortalarında Çin’den yaptığı ithalat, tüm ithalatının %22’sini oluşturuyordu. Resmi verilere göre Ağustos ayına kadar olan 12 aylık dönemde bu oran %14’e gerilemiş olsa da dolar bazında ikili ticaret artmış görünüyor.

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansının verilerine göre, Batı’dan gelen paranın bir kısmı ABD’ye geri dönüyor ya da Meksika ve Hindistan gibi, geçen yıl Çin’den dört kat daha fazla yeni fabrika ve ofis yatırımı çeken yerlere gidiyor.

Şirketler ‘jeopolitiğe’ önem veriyor

ABD ile Çin arasındaki gerilimin artması ile birlikte Batılı şirketler de yatırımlarında jeopolitik çatışmalara daha fazla önem vermeye başladı.

Finlandiya merkezli elektrikli araçlar için hızlı şarj cihazı üreticisi Kempower’ın CEO’su Tomi Ristimäki, ABD’ye beş yıl içinde 40 milyon dolar yatırım yapmayı planladıklarını söyledi. 

ABD’nin şirket için Avrupa kadar önemli hale gelmesini umduğunu belirten Ristimäki, Çin’in elektrikli araç pazarına girmek gibi bir planlarının olmadığını söylüyor ve ekliyor: “Siyasi atmosfer değişti. Çin’e odaklanmıyoruz.”

Yıllık geliri yaklaşık 5 milyar avro olan Hamburg merkezli forklift üreticisi Jungheinrich ise 2020 yılında yayınladığı stratejik gündeminin en başına Çin’i koyarak buradaki varlığını genişletmeyi hedefliyordu. Şirketin CEO’su Lars Brzoska, kısa süre önce Çin’i öncelikli pazar olarak ABD ile değiştirdiklerini söyledi.

Brzoska, Jungheinrich’in iki fabrikası ve yaklaşık 1.000 çalışanı bulunan Çin’den çıkıp çıkmama konusunda henüz bir karar vermediğini, özellikle de jeopolitik gerginliklerin arttığı bir dönemde bu kararı alabileceğini söyledi. 

Brzoska, “Herkes Çin’in Tayvan’a yönelik olası bir işgalini düşünüyor. Eğer böyle bir şey olursa, bu tüm dünya için çok büyük bir sorun olur. Farklı bir kapsama alanına sahip olmamız daha iyi olabilir,” diyor.

Çin, kritik madenler için hamle yapıyor

Bu arada Çin, elektrikli araç endüstrisine tedarik sağlamak için Endonezya’daki nikel fabrikalarına büyük miktarlarda yatırım yapıyor. Teknoloji firmaları Tencent ve Alibaba Asya, Afrika ve Latin Amerika’da genişledi. Diğer Çinli şirketler Latin Amerika ve Afrika’da yenilenebilir enerji projelerini hedefliyor.

Wall Street Journal’ın Çin gümrük verilerine dayanarak yaptığı analize göre, Latin Amerika, Afrika ve Asya’daki gelişmekte olan pazarlar Çin’in toplam ticaretinin %36’sını oluştururken, ABD, Avrupa ve Japonya ile olan ticareti bu oranın %33’ünü oluşturuyor. Geçen yaza kadar, gelişmiş pazarlardan oluşan bu üçlü, Çin ticaretinde daha büyük bir paya sahipti.

Çin fabrikalarının bir kısmı, ABD gümrüğünden kaçınırken ABD müşterilerine satış yapmaya devam etmek için Vietnam, Hindistan ve Meksika gibi ülkelere taşındı. Fakat Çin’in gelişmekte olan ülkelerdeki müşterilere hitap eden uygun fiyatlı akıllı telefonlar, otomobiller ve makineler konusundaki artan uzmanlığı da Batılı rakiplerinin aleyhine olan bu değişime katkı sunuyor.

Örneğin Çinli otomobil üreticisi Great Wall Motors geçen yıl yaptığı açıklamada, önümüzdeki on yıl içinde Brezilya’nın São Paulo eyaletinde hibrid ve elektrikli otomobiller üretmek için 1,9 milyar dolar harcayacağını söyledi. BYD, Brezilya’da 600 milyon dolar ve en çok elektrikli araç sattığı Tayland’da 500 milyon dolar yatırım yapıyor. Çinli ev aletleri üreticisi Midea Group geçen yıl Mısır ve Tayland’da yeni tesisler açtı ve yerel pazarlara hizmet vermek için Brezilya ve Meksika’da tesisler inşa ediyor.

Entegrasyondan bölünmeye

Çin Halk Cumhuriyeti’nin 1980’lerde başlayan dışa açılma serüveni 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü üyeliği ile zirve yapmıştı. Bu tarihten itibaren Çin ekonomisini küresel ekonomiye entegre eden Batılı ülkeler, kendi tüketicilerine ucuz Çin mallarını sunuyordu.

Bu ekonomik düzen, Batılı liderlerin bazı ABD ve Avrupa toplumlarında iş piyasalarını yok eden Çin bağlarını sorgulamaya başlamasıyla çökmeye başladı. Batılı şirketler, pazara erişim karşılığında teknolojilerini Çinli ortaklarına devretmek zorunda kaldıklarından şikayet ediyorlardı.

İlk aşamalarında ekonomik ayrışma tereddütlüydü ve çoğunlukla yarı iletkenler, bilgisayar donanımı ve otomobil parçaları gibi ABD’nin Çin ithalatına uyguladığı gümrük vergilerinden doğrudan etkilenen ürünlerin ticaretine odaklanıyordu.

Fakat eski Başkan Donald Trump’ın Çin’den yapılan ithalatın yaklaşık %60’ına gümrük vergisi getirmesinin ardından Başkan Joe Biden, Çin’in üst düzey bilgisayar çipleri almasını engellemek için harekete geçti ve Çin’e yapılan ABD yatırımlarına yeni kısıtlamalar getirdi. Washington, üretimi kendi ülkesine çekmek için milyarlarca dolarlık sübvansiyonu devreye soktu. 

Çin verilerine göre, Haziran ayına kadar olan dört çeyrekte Çin’e yapılan doğrudan yabancı yatırım bir önceki yıla göre %78 oranında azaldı.

Çin hâlâ vazgeçilmez

Yine de, WSJ’ye göre, askeri bir çatışma yaşanmayacağı varsayımıyla, Çin ile Batı arasında tam bir ayrışma söz konusu değil.

Çin’in düşük üretim maliyetleri ve geniş tüketici pazarı, onu birçok şirket için vazgeçilmez kılmaya devam ediyor. Alman kimya şirketi BASF, 2030 yılına kadar Çin’de yaklaşık 10,5 milyar dolarlık yatırım yapacak. Starbucks, Ralph Lauren ve Hormel Foods da Çin’de büyümeye devam ediyor.

TikTok ve moda devi Shein gibi Çin ile bağlantılı markalar da, büyümelerini kısıtlayabilecek siyasi baskılarla karşı karşıya olsalar da, ABD’de büyük işletmeler kuruyor.

Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsünün analizine göre, ABD’nin yarı iletkenler ve bilişim donanımı gibi Çin ürünlerine yönelik ithalatı gümrük vergilerine tepki olarak düşerken, Trump dönemi vergilerinden etkilenmeyen oyuncak, oyun ve diğer ürünlerin alımları arttı.

Çinli yetkililer, Şangay’da batarya üretimini artıran Tesla gibi şirketler de dahil olmak üzere Batı yatırımlarını hala memnuniyetle karşıladıklarını söylüyor. Washington, Pekin’e yönelik politikasını ‘yüksek çitli küçük bir bahçe’ olarak tanımlıyor, yani sadece bilgisayar çipleri gibi hassas sektörlerde sıkı kontroller istiyor, fakat bunun dışında ikili ticaret ve yatırımın devam etmesini istiyor.

Diplomasi

Yeni Zelanda Başbakanı Luxon, Çin ziyaretinde Xi Jinping ile ticaret ve güvenlik konularını görüştü

Yayınlanma

Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, cuma günü Pekin’de bir araya geldi. Luxon’un ofisinden yapılan açıklamada, iki liderin, Güney Pasifik’teki zorlukları ve ikili ilişkileri yönetmek için görüştüğü belirtildi.

Luxon, “Devlet Başkanı Xi ile görüşmem, bu önemli ilişkinin derinliğini ve genişliğini değerlendirmek ve ikili bağlarımızı yeniden teyit etmek için değerli bir fırsat oldu” dedi. Başbakan, “uluslararası kurallara dayalı sistem”i vurguladı ve Çin’i “küresel sorunların çözümüne yardımcı olma” konusunda “önemli bir rol” oynamaya çağırdı.

“Güçlü ve yenilikçi ekonomik ilişkilerimizin nasıl geniş bir alana yayıldığını özetledim” dedi. “Ticaret ve ekonomi bağlarımız birbirini tamamlayıcı nitelikte ve her iki ülkenin refahına katkıda bulunuyor. Bu bağlar, Yeni Zelanda’nın ekonomisini büyütme hedefini de doğrudan destekliyor” ifadelerini kullandı.

Çin’in Xinhua haber ajansı, Xi’nin ülkesinin ve Yeni Zelanda’nın “birbirlerine saygı duymaları, farklılıkları kabul ederken ortak noktalar aramaları ve iki ülke arasındaki farklılıkları ve anlaşmazlıkları doğru bir şekilde görmeleri ve ele almaları” gerektiğini söylediğini aktardı.

Yeni Zelanda Başbakanı Luxon, Kasım 2023’te liderlik görevini üstlendiğinden bu yana ilk kez Çin’e üç günlük ziyarette bulunuyor. İki gününü Şanghay’da geçiren Luxon, Yeni Zelanda ve Çinli şirketler arasında 871 milyon Yeni Zelanda doları (520 milyon ABD doları) değerinde ticari anlaşmaların imzalanmasını denetledi. Ziyareti sırasında, Yeni Zelanda’yı Çinli turistler ve öğrenciler için bir destinasyon olarak tanıttı.

Luxon’un Çin ziyareti, Yeni Zelanda’nın Güney Pasifik’teki çıkarlarını, Pekin’in bölgede artan iddialı etksiyle tehlikede hissettiği bir bir dönemde gerçekleşti.

Yeni Zelanda Çağdaş Çin Araştırma Merkezi direktörü Jason Young, Wellington ve Pekin arasındaki canlı ticarete dikkat çekerek, mart ayında sona eren mali yılda Yeni Zelanda’nın 21,5 milyar Yeni Zelanda doları değerindeki ihracatının %20’sinin Çin’e yapıldığını belirtti. Nikkei Asia’ya konuşan Young, “Yeni Zelanda’nın çıkarlarına uygun ekonomik işbirliği alanları olduğu açıktır ve Yeni Zelanda hükümeti bunları güçlendirmeye ve olumlu ilişkileri sürdürmeye çalışmaktadır” dedi.

Aynı zamanda, Yeni Zelanda’nın başlıca ortağı olan ve yakın bağları bulunan Pasifik ada ülkesi Cook Adaları ile Çin’in ilişkisinin derinleşmesi Yeni Zelanda’yı tedirgin ediyor. Luxon’un ofisinden cuma günü yapılan açıklamada Cook Adaları veya Çin’in Pasifik’teki faaliyetleri hakkında herhangi bir yorum yer almadı, ancak Luxon, Xi ile “Hint-Pasifik bölgesinde istikrarın ve gerilimin azaltılmasının gerekliliğini” görüştüğünü söyledi.

27.000 kişinin yaşadığı Cook Adaları, Yeni Zelanda ile “serbest birlik” anlaşması imzalamıştır Bu anlaşma kapsamında Yeni Zelanda, küçük Polinezya takımadalarına mali, savunma ve dışişleri desteği sağlamakta. Ayrıca Cook Adaları sakinleri Yeni Zelanda pasaportuna sahip.

Wellington ve Avarua hükümetleri ayrıca savunma ve ulusal güvenlik konularında “işbirliği ve yardımlaşma” ve “her iki tarafı veya birini etkileyebilecek her türlü risk” konusunda birbirlerine danışma yükümlülüğü altındadır.

Şubat ayında Cook Adaları, Wellington’u şaşırtarak Çin ile beş yıllık Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması’nın yanı sıra ekonomik işbirliği ve derin deniz maden arama ile ilgili diğer anlaşmalar imzaladı.

Yeni Zelanda Dışişleri Bakanı Winston Peters şubat ayında, Cook Adaları’nın “Yeni Zelanda’nın çıkarlarıyla önemli ölçüde çelişen” politikalar izlememesinin beklendiğini söyledi.

Perşembe günü Wellington, bu ayın başlarında Cook Adaları’na mali yıl için 18,2 milyon Yeni Zelanda doları tutarındaki kalkınma yardımını askıya aldığını doğruladı.

Peters’ın sözcüsü Nikkei’ye verdiği demeçte, ödemelerin “Cook Adaları ve Çin arasında imzalanan anlaşmalar ve bu anlaşmalar hakkında Yeni Zelanda ile istişare yapılmaması” nedeniyle “güven ve anlamlı katılım”ın yetersizliği nedeniyle askıya alındığını ve ilişkilerin onarılması ve güvenin yeniden tesis edilmesi için somut adımlar atıldığında yeniden başlayacağını söyledi.

ABD geri çekilirken Çin, Pasifik Adaları ülkelerine pazarlarını açma sözü verdi

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Paşinyan, Rusya vatandaşı milyarder Karapetyan’a karşı neden silaha sarıldı?

Yayınlanma

Rusya vatandaşı milyarder Samvel Karapetyan, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile yaşadığı anlaşmazlıkta Ermeni Kilisesi’ni desteklemesinin ardından Erivan’da tutuklandı. ‘İktidarı ele geçirme çağrısı yapmakla’ suçlanan Karapetyan’ın sahibi olduğu Ermenistan Elektrik Şebekeleri’nin de kamulaştırılması gündemde. Moskova ise süreci yakından takip ettiğini açıkladı.

Rusya vatandaşı milyarder Samvel Karapetyan, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile Ermeni Apostolik Kilisesi arasında yaşanan gerilimde kiliseye destek vermesinin ardından Erivan’da tutuklandı.

Sputnik Ermenistan ajansının 19 Haziran’da aktardığına göre, 18 Haziran akşamı mahkeme kararıyla iki ay süreyle tutuklanan Karapetyan, Erivan’daki Armavir adlı yeni cezaevine gönderildi.

Ermenistan Soruşturma Komitesi, Karapetyan’ı kamuoyuna açık bir şekilde iktidarı ele geçirme çağrısı yapmakla suçladı.

İş insanı suçlamaları reddederken, avukatları iddiaları “saçma ve yasa dışı” olarak nitelendirdi. Hükümet ayrıca, Karapetyan’ın sahibi olduğu Ermenistan Elektrik Şebekeleri şirketini kamulaştırmaya hazırlanıyor.

Kilise desteği tutuklama getirdi

Rus iş insanına yönelik soruşturmanın fitilini, Ermeni Apostolik Kilisesinin Eçmiadzin’deki merkezini ziyareti sırasında kiliseye verdiği destek ateşledi.

Karapetyan, News.am‘e verdiği demeçte, “küçük bir grubun” Ermenistan’ın ve kilisenin bin yıllık tarihini unutarak Ermeni Apostolik Kilisesine saldırdığını söylemişti.

Bu açıklamalardan bir gün sonra, 18 Haziran gecesi Karapetyan ve kardeşi Karen, Erivan’daki evlerinde gözaltına alınarak Soruşturma Komitesi’ne götürüldü.

Armenia Today gazetesinin haberine göre, güvenlik güçleri gözaltı öncesi evde arama yaptı ve daha sonra milyarderin evinin önünde toplanan yaklaşık 50 kişiyi de gözaltına aldı.

Mahkemenin tutuklama kararının hemen ardından avukatı aracılığıyla açıklama yapan Karapetyan, adliye önünde toplanan destekçilerine teşekkür ederek “Ermeni halkına ve Ermeni Apostolik Kilisesi’ne sadık kalacağını” ve hiçbir kararın “kendisini yolundan döndüremeyeceğini” belirtti.

Ermenistan’da iş insanı Karapetyan hakkında ‘darbe çağrısı’ soruşturması başlatıldı

Paşinyan ile kilise arasındaki gerilim

Ermenistan’da Ermeni Apostolik Kilisesi ile Başbakan Paşinyan arasındaki gerilim, mayıs ayı sonlarında Paşinyan’ın sosyal medyadaki paylaşımlarıyla tırmanmıştı.

Paşinyan, Ermeni Apostolik Kilisesi Katolikosu II. Garegin de dahil olmak üzere birçok din adamının bekarlık yeminine uymadığını ve görevlerini bırakmaları gerektiğini öne sürmüştü.

Kilise ise mevcut hükümetin politikalarını sık sık eleştirerek Paşinyan’ı istifaya çağırıyordu.

Karapetyan, gözaltına alındıktan sonra Taşir Grubu basın ofisi yöneticisi Zara Acemyan’ın Facebook hesabından yayımlanan açıklamasında, kendisine yönelik takibatın mevcut Ermeni yetkililerin acizliğini kanıtladığını ifade etti.

Ermeni Apostolik Kilisesi de yaptığı açıklamada, yetkililere Rus iş insanına yönelik takibata son verme çağrısında bulunarak, mahkemenin “utanç verici” kararının sadece kilisenin itibarına değil, Ermenistan’ın uluslararası imajına da bir darbe olduğunu vurguladı.

Karapetyan kim?

1965 yılında Ermenistan’ın Kalinino (1991’den sonra Taşir) şehrinde doğan Samvel Karapetyan, 1997’de Rusya’nın Kaluga kentinde Kalugaglavsnab şirketini satın aldı.

1999 yılında bu şirketin temelinde, inşaat, üretim, enerji ve satış firmalarının yanı sıra alışveriş merkezleri, oteller, restoranlar ve konut ağını da içeren 200’den fazla şirketten oluşan Taşir Grubu’nu kurdu.

Forbes‘a göre Karapetyan, 3,2 milyar dolarlık servetiyle Rusya’nın en zenginleri listesinde 44. sırada yer alıyor.

‘Paşinyan’ın eylemleri Karapetyan’ın reklamını yapıyor’

Öte yandan Kafkasya Enstitüsü’nden araştırmacı Grant Mikaelyan, Vedomosti gazetesine verdiği demeçte Karapetyan’ın iktidar ile kilise arasındaki mevcut krizi kendi siyasi hedefleri için kullanmaya karar verdiğini söyledi.

Mikaelyan’a göre, Rus iş insanının Ermenistan’da her zaman siyasi emelleri oldu ve aynı zamanda Paşinyan’ın politikalarından son derece rahatsız.

Mikaelyan, “Ermenistan başbakanının sosyal medyada Ermeni Apostolik Kilisesine yönelik hakaret seli ve bir iş insanının kişisel görüşünü ifade ettiği için tutuklanması, bu süreçte hukukun üstünlüğünün olmadığının bir göstergesi. Dahası, bugün resmi propaganda aktif olarak Karapetyan’ı Kremlin ile ilişkilendirmeye ve iş insanını Paşinyan’ı devirmek için bir koçbaşı olarak adlandırmaya çalışıyor,” dedi.

Paşinyan’ın politikalarından memnun olmayan yüksek bir vatandaş oranı olduğunu belirten siyaset bilimci, “Aslına bakılırsa, yetkililer bu uygunsuz eylemleriyle sadece iş insanının reklamını yapıyor,” diye ekledi.

Şirketine kamulaştırma kararı

Karapetyan’a yönelik operasyonların ortasında Paşinyan, Kasım 2020’den beri görevde olan Ulusal Güvenlik Teşkilatı Başkanı Armen Abazyan’ı da görevden aldı.

Paşinyan, parlamentodaki açıklamaısnda bu kararı, eski Ulusal Güvenlik Teşkilatı başkanının dinlenme zamanının gelmesiyle açıkladı.

Fakat Hraparak gazetesine göre, Abazyan’ın görevden alınmasının muhtemel nedeni, Karapetyan’ın evinin avlusunda bir “baskın şovu” düzenlemeyi ve “onu asfalta yatırmayı” reddetmesiydi.

Paşinyan aynı açıklama, iktidardaki “Sivil Sözleşme” partisinin, Taşir Grubu’na ait Ermenistan Elektrik Şebekeleri şirketinin kamulaştırılmasına yönelik bir yasa tasarısı hazırladığını da duyurdu.

Paşinyan, bu karara Ermenistan’ın bölgelerini ziyareti sırasında “neredeyse bir enerji krizi” tespit etmesi üzerine vardığını iddia etti.

Başbakana göre şirket, daha sonra toplumsal hoşnutsuzluk ve siyasi bir kriz yaratmak amacıyla ülkede kasıtlı olarak bu durumu yarattı.

Taşir Grubu, şirketi Rus şirketi Inter RAO’dan Eylül 2015’te, Erivan’da elektrik tarifelerindeki artışa bağlı büyük protestoların ardından satın almıştı.

Karapetyan, geçen sene Armenia Today‘e verdiği mülakatta, şirketi satın aldıkları sırada Ermenistan Elektrik Şebekelerinin faaliyetlerinin tamamen felç olduğunu söylemişti.

Milyardere göre, önceki sahipler “onlarca yıl modernizasyon için bir kuruş bile ayırmamıştı” bu nedenle şirketi 2016’dan bu yana sadece modernizasyon için yaklaşık 680 milyon dolar ve yeni kapasiteler oluşturmak için yaklaşık 150-200 milyon dolar harcamak zorunda kalmıştı.

Moskova ne söyledi?

Mikaelyan’a göre, Rus milyarderin tutuklanması Rusya-Ermenistan ilişkilerini olumsuz etkileyecektir. Uzman, Karapetyan’ın Rus iş dünyasında önemli bir aktör olduğunu ve bu nedenle Moskova’nın duruma tepkisiz kalamayacağını ve siyasi kanallar aracılığıyla serbest bırakılması için ısrarcı olacağını öne sürdü.

Tutuklamanın hemen ardından Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, Moskova’nın Karapetyan etrafındaki durumu takip ettiğini belirterek, tüm yasal haklarının korunması için kendisine gerekli desteğin sağlanacağını vaat etti.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Türkiye, Rusya’dan petrol ithalatını son 12 ayın zirvesine çıkardı

Yayınlanma

Reuters haber ajansına göre Türkiye, haziran ayında Rusya’dan Ural petrolü ithalatını 1,64 milyon tonla son 12 ayın en yüksek seviyesine çıkaracak. Rafineri kâr marjlarının cazip olması ve mevsimsel talep artışının, alımların artmasındaki temel etkenler olduğu belirtiliyor.

Türkiye’nin, haziran ayında Rusya’dan yaptığı Ural petrolü ithalatını 1,64 milyon tona çıkararak son 12 ayın en yüksek seviyesine ulaştıracağı bildirildi.

Reuters haber ajansının iki kaynağa ve LSEG gemi takip sistemi verilerine dayandırdığı haberine göre, bu artışın arkasında rafineriler için cazip kâr marjları ve bölgedeki akaryakıta yönelik mevsimsel talep artışı yatıyor.

İthalat üç aydır artıyor

Türkiye’nin Ural petrolü ithalatı üst üste üçüncü ayda da artış gösterirken, Mart 2025’e kıyasla sevkiyattaki artışın 800 bin tonu aştığı belirtildi.

Bu durumun, kilit pazar konumundaki Hindistan’da Ural petrolüne olan talebi ve fiyatları desteklediği ifade ediliyor.

LSEG terminalindeki verilere göre, Türkiye’nin Ural petrolü ithalatında bir önceki zirve, ülkedeki rafinerilerin 1,76 milyon ton petrol aldığı Mayıs 2024’te kaydedilmişti.

Sevkiyat Baltık limanlarından yapılıyor

Haziran ayında Türkiye’ye ulaşan Ural petrolü sevkiyatının yapıldığı ana limanlar, yaklaşık 1,4 milyon tonluk toplam sevkiyatla Rusya’nın Baltık’taki limanları Primorsk ve Ust-Luga oldu.

Novorossiysk’ten ise yaklaşık 200 bin ton petrol sevk edildiği kaydedildi.

Sektörden iki kaynak ve Reuters ajansının hesaplamalarına göre, Rusya haziran ayında Primorsk, Ust-Luga ve Novorossiysk’ten yapılan petrol ihracatı ve transitini mayıs ayındaki seviyede, yani günde yaklaşık 2 milyon varilde tutacak.

Hindistan’a giden petrolün fiyatı rekor kırdı

Haziran ayı başında kaynaklar, Hindistan limanlarına temmuz ayında teslim edilecek Rus Ural petrolü partilerinin fiyatının, spot sevkiyatların azalması nedeniyle Kuzey Denizi göstergesi BFOE’ye (Brent) kıyasla 2022’den bu yana rekor seviyeye yükseldiğini bildirmişti.

Çin ve Türkiye’nin en büyük rafinerileri Rus petrolü alımına yeniden başladı

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English