Asya
Xi’den eski Tayvan lideri Ma’ya: Dış müdahaleler ailenin yeniden birleşmesini durduramaz

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping çarşamba günü Pekin’de eski Tayvan lideri Ma Ying-jeou’ya dışarıdan gelen müdahalelerin Tayvan Boğazı’nın iki yakası arasındaki “aile birleşimini” durduramayacağını ve görüşülemeyecek hiçbir konu olmadığını söyledi.
Anakara liderliği ilk kez Tayvan’ın görevdeki ya da eski bir başkanını kabul etmiş oldu.
İkili en son Ma’nın görevde olduğu Kasım 2015’te Singapur’da, iki tarafın 1949’da iç savaşın ardından ayrılmasından bu yana yapılan ilk boğaz ötesi zirvede bir araya gelmişti. O toplantının öne çıkan özelliği basına kapalı yapılan görüşmeler öncesinde kamuoyuna yansıyan 80 saniyelik bir el sıkışması olmuştu.
2008-2016 yılları arasında Tayvan başkanlığını yürüten Ma, geçen yıl Çin’i ziyaret eden ilk eski Tayvanlı lider oldu ve şu anda boğazda askeri gerilimin tırmandığı bir dönemde ülkeye ikinci ziyaretini gerçekleştiriyor.
Ma bu sefer Xi Jinping ile bir araya geldi.
Ma’nın ziyareti, bağımsızlık yanlısı iktidardaki DPP’den William Lai Ching-te’nin Tayvan’ın başkanı olarak görevi devralmasına bir aydan biraz fazla bir süre kala, boğazlar arası gerilimin yükseldiği bir ortamda gerçekleşti.
Yabancı liderlerin normalde üst düzey Çinli yetkililerle görüşmeler yaptığı Pekin’deki Büyük Halk Salonu’nda Ma ile bir araya gelen Xi, boğazın her iki yakasındaki insanların da Çinli olduğunu söyledi.
Tayvan medyası tarafından aktarılan yorumlarında Xi, “Dış müdahaleler ülkenin ve ailenin yeniden birleşmesi yönündeki tarihi eğilimi durduramaz” dedi.
Xi ayrıntı vermedi ancak Tayvan’a yönelik dış müdahaleden kastın Taipei’nin ABD gibi Batılı ülkelerden aldığı destek, özellikle de silah satışları olduğu açık.
Çin lideri, “Çözülemeyecek hiçbir kin, tartışılamayacak hiçbir sorun ve bizi ayırabilecek hiçbir güç yoktur” ifadelerini kullandı.
Ma ise barış mesajıyla karşılık verdi ve Xi’ye gerilimin pek çok Tayvanlı için huzursuzluk yarattığını söyledi.
Ma, etnik olarak Çinli olan insanları ifade eden bir terim kullanarak “Eğer iki taraf arasında bir savaş çıkarsa, bu Çin halkı için dayanılmaz olacaktır” dedi.
Ma, “Boğazın her iki yakasındaki Çinliler kesinlikle tüm anlaşmazlıkları barışçıl bir şekilde ele almak ve çatışmaya girmekten kaçınmak için yeterli bilgeliğe sahiptir” ifadelerini kullandı.
Xi, ne Çin ne de Tayvan yönetimlerinin diğerini resmen tanımaması nedeniyle Ma’ya eski başkan yerine “Bay Ma Ying-jeou” diye hitap etti. Ma ise Xi’yi Komünist Parti başkanı sıfatıyla, yani ‘genel sekreter’ olarak çağırdı.
Görevdeki Tsai yönetimi Çin’in yeniden birleşme talebini reddediyor ve geleceklerine yalnızca ada halkının karar verebileceğini savunuyor.
Çin, Tsai ile ancak boğazın her iki yakasının da “tek Çin “in bir parçası olduğunu kabul etmesi halinde konuşacağını söylüyor.
Xi, son aylarda Tayvan hakkında kamuoyuna nadiren açıklamalarda bulundu.
Nisan ayı başında ABD Başkanı Joe Biden ile görüşen Xi, Washington’ı “Biden’ın ‘Tayvan’ın bağımsızlığını’ desteklememe taahhütlerini” somut eylemlere dönüştürmeye çağırdı.
Xi, Pekin tarafından tehlikeli bir ayrılıkçı olarak görülen ve 20 Mayıs’ta göreve başlayacak olan mevcut Başkan Yardımcısı Lai Ching-te’nin kazandığı Tayvan’ın ocak ayındaki başkanlık seçimleri hakkında da kamuoyu önünde yorum yapmadı.
Kuomintang’la ilişkiler
Ma, ocak ayında üst üste üçüncü kez başkanlık seçimlerini kaybeden Tayvan’ın ana muhalefet partisi Kuomintang’ın (KMT) kıdemli bir üyesi olmaya devam ediyor, ancak resmi bir parti pozisyonu yok. Ma’nın ikinci ve son dönemi 2016’da sona ermiş olsa da, muhalefet üzerindeki etkisi devam ediyor.
KMT, Çin ile yakın ilişkileri ve diyaloğu savunuyor.
Ma’nın 2008-2016 yılları arasında Tayvan lideri olduğu dönemde Boğazlar arası ilişkiler önemli ölçüde ısınmıştı. Xi ile Singapur’da yaptığı görüşme, Ocak 2016’daki başkanlık seçimleri öncesinde Tayvan’da yükselen anakara karşıtı duyguların ortasında gerçekleşti. Bu seçimleri, iki dönem görev yaptıktan sonra mayıs ayında görevi bırakacak olan DPP’li koyu ayrılıkçı Washington yanlısı Tsai Ing-wen kazanmıştı.
Xi ve Ma’nın Singapur’da ele aldığı konular arasında boğazlar arası ilişkilerin geliştirilmesi ve “1992 mutabakatı” yer alıyordu.
1992 mutabakatı, Komünist Parti ve KMT müzakerecileri arasında varılan, tek bir Çin olduğu ancak iki tarafın bunun anlamı konusunda anlaşamayabileceği yönündeki zımni bir anlayışı ifade ediyor. Tsai’nin bu mutabakatı kabul etmeyi reddetmesi ve ABD ile daha yakın ilişkiler kurmak istemesi boğazlar arası gerilimi derinleştirdi.
Xi, 2015 yılında Ma ile görüşmesini “çok özel bir gün ve tarihte yeni bir sayfa” olarak tanımlamıştı. “Yağmur ya da fırtına fark etmez, hiçbir güç bizi ayıramaz. Bizler kardeşiz ve iki tarafın da kendi sorunlarını çözme kabiliyetine ve bilgeliğine sahip olduğuna inanıyorum” demişti.
Ma da “toplantı çok dostane bir atmosferde geçti. Çok olumluydu” ifadelerini kullanmıştı.
Asya
Güney Kore Devlet Başkanı Lee, Çin ve Rusya ile ilişkilerini ‘hızla’ iyileştireceğini söyledi

Güney Kore Devlet Başkanı Lee Jae-myung, Seul’un “barışı ve halkın hayatını korumak” için Pekin ve Moskova ile ilişkilerini “hızla” iyileştireceğini söyledi.
Perşembe günü göreve gelmesinin ilk ayını kutlayan Lee Jae-myung, hükümetinin önceliklerinden birinin Güney Kore halkının “güvenliği ve barış içinde” yaşamını sağlamak olduğunu belirterek, “barışın ulusal istikrar ve mutluluk için asgari ön koşul” olduğunu vurguladı.
Lee, “barışın erdemli döngüsü”ne inandığını belirterek, ABD ile “sıkı” ittifakını sürdüreceğini ve Çin ve Rusya ile ilişkilerini iyileştireceğini taahhüt etti. Bunun, Pyongyang’ın, iki Kore arasındaki askerden arındırılmış bölgede Seul’un hoparlörle propaganda faaliyetlerini askıya alma kararını olumlu karşılamasında da yansıdığını söyledi.
Çin’in de Güney Kore liderini, İkinci Dünya Savaşı’nın 80. yıldönümü anısına eylül ayında Pekin’de düzenlenecek askeri geçit törenine davet ettiği bildirildi.
Güney Kore Cumhurbaşkanlığı Ofisi’ne göre Lee, törene katılma olasılığını değerlendiriyor ve Seul ile Pekin bu konuyla ilgili görüşmelerini sürdürüyor.
2015 yılında, dönemin Güney Kore Devlet Başkanı Park Geun-hye geçit törenine katılmış ve bu karar Seul ile Washington arasında gerginliğe neden olmuştu.
Lee, Güney Kore’nin ABD ile ittifakına ve Washington ve Tokyo ile üçlü bağlarına daha fazla önem veren muhafazakar öncüllerine kıyasla Pekin’e daha dostane bir tutum sergiliyor.
Geçen yılki seçim kampanyasında, dönemin başkanı Yoon Suk-yeol’ü gereksiz provokasyonlarla Pekin ile ticari ilişkileri tehlikeye attığı için eleştirmişti. Ayrıca, Tayvan Boğazı’na müdahale ederek Pekin’i “rahatsız etmekten” yana olmadığını da söylemişti.
Perşembe günü Lee, “Güney Kore, dünyanın beşinci büyük askeri gücüdür. Ayrıca, Kuzey Kore’nin yıllık GSYİH’sinin 1,4 katı savunma harcaması yapan küresel askeri güçlerden biridir” dedi.
“Güçlü savunma gücümüze dayanarak, provokasyonlara karşı kapsamlı hazırlıklar yaparken, Güney ve Kuzey arasındaki kopuk iletişimi yeniden başlatacak ve diyalog ve işbirliği yoluyla Kore yarımadasında barış ve bir arada yaşama yolunu açacağız. Güçlü Güney Kore-ABD ittifakı ve Güney Kore-ABD-Japonya işbirliğine dayanarak, Çin ve Rusya ile ilişkilerimizi hızla iyileştirirken, ulusal çıkarlar merkezli pragmatik diplomasi yoluyla barışı ve halkımızın hayatını koruyacağız” diye ekledi.
Lee, görev süresi boyunca mümkün olduğunca çok sayıda dünya lideriyle görüşeceğini belirterek, Güney Kore’nin ekonomik büyümesi ve kalkınmasının uluslararası ticarete bağlı olduğunu vurguladı.
Japonya ile güvenlik işbirliği konusunda Lee, Tokyo ile ilişkilerde “birçok hassas konu” olduğunu söyledi. İki ülkeyi “yakın ama uzak” komşular, “ayrılmaz bir ilişki” ve ortak bir ön bahçeye sahip olarak nitelendirdi.
Güney Kore ve Japonya’nın da liberal demokratik kampın parçası olduğunu ve Kuzey Kore’nin nükleer ve füze tehditlerine maruz kaldığını söyledi.
Lee, “Stratejik ve askeri açıdan birçok ortak çıkarımız var ve ekonomik işbirliği için de büyük bir alan var, işbirliği yapmalıyız” dedi.
Ancak Lee, Japonya’nın geçmişiyle ilgili anlaşmazlıklar ve iki ülke arasındaki sularda bulunan Dokdo veya Takeshima olarak bilinen bir grup adacıkların, ilişkilerinde potansiyel engeller olduğunu da belirtti.
Lee, “Bu iki şeyi [işbirliği ve engeller] birbirine karıştırmamız gerektiğini düşünmüyorum. Esnek ve rasyonel bir tutum sergilememiz gerektiğini düşünüyorum… konuyu olduğu gibi bırakmalıyız. Yani, savaş zamanında bile diplomasi yaparız, konuşuruz, işbirliği yaparız. Sağ elimizle savaşsak bile, sol elimizle birbirimizin elini tutarız” dedi.
Lee, geçen ay G7 Zirvesi’nde yapılan toplantıda Japonya Başbakanı Shigeru Ishiba’nın kendisine karşı temkinli davrandığını, ancak böyle hissetmek için “hiçbir neden” olmadığını ve Güney Kore ile Japonya’nın birçok alanda işbirliği yapabileceğini belirtti.
Lee, “Kuzey Kore’nin nükleer füzelerine yanıt olarak güvenlik konularında işbirliği yapabileceğimiz alanlar elbette var. Birbirimize yardım etmenin yollarını bulmalıyız” dedi.
“Ekonomik olarak da birbirimize yardımcı olacak birçok alanda işbirliği yapabiliriz. Bu, ‘karşı taraf zarar görür, ben de bu zarardan faydalanırım’ türünden bir ilişki değil, karşı tarafın da bizim de fayda sağladığı bir ilişki” diye ekledi.
Asya
Güney Kore, tarihindeki en büyük savunma anlaşması için görüşmeleri tamamladı

Güney Kore’nin silah geliştirme otoritesi, ülkenin silah endüstrisinin tarihindeki en büyük anlaşmanın tamamlandığını duyurdu. Polonya ile yapılan savunma anlaşması, yükselişteki silah üreticisi için bir adım daha ileriye gitmek anlamına geliyor.
Savunma Tedarik Programı İdaresi çarşamba günü yaptığı basın açıklamasında, Güney Koreli özel şirket Hyundai Rotem’in Polonya ile K2 tankları tedarikine ilişkin görüşmeleri tamamladığını duyurdu. Kurum, sözleşmenin büyüklüğünü açıklamadı, ancak Mirae Asset Securities’in bir araştırma raporunda, 261 tankın tedariki için sözleşmenin değerinin 6,7 milyar dolar olduğu belirtildi.
Araştırma notunda, anlaşmanın Güney Kore’nin yeni savunma bakanını resmen atadıktan sonra imzalanacağı belirtildi. Doğu Asya ülkesi, geçen yılın sonlarında görevden azledilen başkan Yoon Suk Yeol’un sıkıyönetim ilan etme girişiminin yol açtığı aylarca süren siyasi krizin ardından haziran başında yeni cumhurbaşkanını göreve başlattı.
Son yıllarda Güney Kore, özellikle Rusya’nın etki alanındaki Avrupa ülkeleri için giderek önem kazanan bir silah ihracatçısı olarak ortaya çıktı. Güney Kore’nin iki ana siyasi partisinin liderleri, silah sektörünü, ülkenin ihracat odaklı ekonomisine fayda sağlama potansiyeli nedeniyle devlet desteğini hak eden bir alan olarak belirledi.
Haziran başında göreve başlayan Devlet Başkanı Lee Jae Myung, savunmayı ülkenin önde gelen endüstrilerinden biri haline getirme sözü verdi ve bu sektörün gelişimini ve ihracat stratejilerini kolaylaştırmak için ulusal bir kurum kurmayı planlıyor.
Analistler, ülkenin silah üreticilerinin, Alman şirketleri gibi rakiplerinden daha hızlı siparişleri yerine getirebilme konusundaki itibarlarıyla profillerini oluşturduklarını söylüyor. Güney Koreli üreticilerin ürünlerinin, Seul’un ABD ile uzun süredir devam eden savunma ittifakının bir mirası olan NATO standartlarıyla uyumlu olması da Avrupalı şirketleri çekiyor.
Ukrayna’daki savaşın mühimmat talebini artırmasıyla Güney Koreli şirketler tedarikçi olarak devreye girdi. 2023’ün sonlarında Hanwha Aerospace, 2027 yılına kadar Polonya’ya 152 adet K9 kundağı motorlu obüs tedarik etmek için 2,6 milyar doların üzerinde bir anlaşma imzaladı. Bunu, ertesi yıl 1,6 milyar dolar değerinde çoklu roketatar tedarik etmek için yapılan bir başka anlaşma izledi.
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne göre, Güney Kore 2020-2024 yılları arasında dünyanın en büyük 10. silah ihracatçısı oldu ve ihracat hacmi önceki beş yıllık döneme göre yüzde 4,9 arttı.
Mirae Asset Securities, Polonya ile imzalanacak anlaşmanın daha fazla fırsat yaratabileceğini belirterek, Romanya ve Slovakya ordularının Polonya’nın adımlarını takip etme eğiliminde olduğunu kaydetti. Notta, “Bu K2 anlaşması, Güney Kore’nin savunma tarihindeki en büyük anlaşma olması nedeniyle çok anlamlı, ancak ileride daha büyük dalga etkisi yaratabilir” denildi.
Asya
Endonezya ve Suudi Arabistan, ilişkileri güçlendirmek için 27 milyar dolarlık plan açıkladı

Endonezya ve Suudi Arabistan perşembe günü, Endonezya Cumhurbaşkanı Prabowo Subianto’nun BRICS zirvesi için Brezilya’ya giderken Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde mola vermesi üzerine, temiz enerji ve petrokimya gibi sektörleri kapsayan 27 milyar dolarlık anlaşmalar ve ön anlaşmalar yaptıklarını duyurdu.
Duyuru, Prabowo’nun çarşamba günü Al-Salam Sarayı’nda Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile yaptığı görüşmenin ardından yapıldı. Görüşmede, iki lider ham petrol tedariki, madencilik ve mineral işleme, yeşil teknolojiler, tarım ve ilaç gibi çok çeşitli sektörlerde ortaklık olanaklarını araştırma konusunda anlaştılar.
İki lider ayrıca, Müslümanların çoğunlukta olduğu iki ülke arasındaki ekonomik bağları güçlendirmeyi amaçlayan yeni kurulan Suudi-Endonezya Yüksek Koordinasyon Konseyi’nin ilk toplantısına da başkanlık etti.
Prabowo perşembe günü gazetecilere yaptığı açıklamada, “Toplantının çok verimli geçtiğini düşünüyorum. Tüm alanlarda işbirliğini artırma konusunda anlaştık. Bu nedenle çok memnunum” dedi.
İmzalanan ön anlaşmalar arasında Endonezya’nın yeni devlet fonu Danantara ile Suudi Arabistan’ın büyük kamu hizmeti şirketi ACWA Power arasında yenilenebilir enerji, yeşil hidrojen ve su arıtma alanlarında potansiyel ortak yatırımlar için yapılan anlaşma da yer alıyor.
ACWA ayrıca Endonezya’nın devlet petrol ve gaz şirketi Pertamina ile temiz enerjiye odaklanan ve ilk aşamada 500 megavatlık yenilenebilir enerji geliştirme projesini de içeren bir “stratejik ortaklık” anlaşması imzaladı.
Endonezya fonu, ACWA’nın Danantara ve Pertamina ile ortak projelerinin değerinin 10 milyar dolara ulaşabileceğini belirtti. Projelerin, Endonezya’nın enerji karışımındaki yenilenebilir enerji oranını 2034’te %34’e, 2060’ta ise %87’ye çıkarmayı hedeflediğini de ekledi. Yenilenebilir enerji, Endonezya’nın mevcut elektrik üretim kapasitesinin %15’inden azını oluşturuyor.
Bu haftaki ziyaret, Prabowo’nun ekim ayında cumhurbaşkanlığı görevine başlamasından bu yana Suudi Arabistan’a yaptığı ilk resmi ziyaret oldu.
Prabowo ve Suudi veliaht prensi, her yıl Suudi Arabistan’ın Mekke kentine hacca giden en fazla Müslüman’ın Endonezya’dan geldiği hac yönetiminin iyileştirilmesi ve terörle mücadele işbirliği konularını da görüştü.
Toplantı sonrası yapılan ortak açıklamada, iki lider Gazze’deki insani felaket ile Yemen ve Suriye’deki durumdan “derin endişe” duyduklarını da ifade ettiler.
Prabowo, pazar ve pazartesi günleri Rio de Janeiro’da yapılacak BRICS liderler zirvesine katılmak üzere Suudi Arabistan’a uğradı. Endonezya, ocak ayında Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın dahil olduğu gelişmekte olan ekonomilerin oluşturduğu gruba resmen katıldı.
ABD Başkanı Donald Trump’ın “karşılıklı” %32’lik gümrük vergisi tehdidiyle karşı karşıya kalan Prabowo liderliğindeki Endonezya, BRICS ve Körfez ülkeleri de dahil olmak üzere geleneksel olmayan ticaret ve yatırım ortaklarıyla ekonomik ilişkilerini güçlendirme yoluna gitti.
Nisan ayında Prabowo, Orta Doğu’ya bir haftalık bir tur başlattı ve Endonezya, Katar ile 4 milyar dolarlık bir ortak fon kurma planını açıkladı. Fon, Danantara’nın da katılımıyla Endonezya’da maden işleme, yenilenebilir enerji, sağlık ve teknoloji sektörlerine yatırım yapmaya odaklanacak.
-
Dünya Basını2 hafta önce
Sınıfsız modern para teorisi muhasebedir
-
Görüş2 hafta önce
Büyülü Dağ’da yüzyıllık tartışma devam ediyor: Naphta mı Settembrini mi?
-
Görüş2 hafta önce
İsrail ve İran Çatışmasına Büyük Tarih Perspektifiyle Bakmak
-
Avrupa2 hafta önce
Kitlesel tahliye planları: Baltık Bölgesi’nde savaş ve ‘kendini gerçekleştiren kehanet’
-
Görüş2 hafta önce
Modi’nin Güney Kıbrıs ziyareti ve ‘romantizmden arındırılmış’ Türkiye-Hindistan portresi
-
Görüş2 hafta önce
‘Mükemmel fırtına’nın gözünde korkuyla dalgalanan piyasalar
-
Ortadoğu3 gün önce
Reuters: Suriye’de Şara’ya bağlı güçler 1.500 Alevi’yi katletti
-
Ortadoğu2 hafta önce
Tahran’ın menzilindeki ABD üsleri