Bizi Takip Edin

Avrupa

20 AB ülkesinden “tek pazarı güçlendirme” girişimi

Yayınlanma

20 AB ülkesi tek pazardaki engellerin kaldırılması için bir girişim imzaladı.

Ülkeler, Enrico Letta ve Mario Draghi’nin tavsiyelerinde ihmal edilen Avrupa tek pazarının entegrasyonuna daha güçlü bir siyasi odaklanma çağrısında bulunuyorlar.

AB sanayi bakanları 26 Eylül Perşembe günü Brüksel’de bir araya gelerek Avrupa’nın rekabet gücünü ve AB’nin tek pazarının geleceğini tartışacaklar.

Bakanlar, eski İtalya Başbakanı Letta ve Draghi tarafından sırasıyla nisan ve eylül aylarında sunulan iki ayrıntılı rekabet gücü raporundan yararlanacaklar.

Avrupa tek pazarının daha fazla entegrasyonu için hamle

Fakat toplantı öncesinde, alışılmadık sayıda üye devlet “non-paper” olarak adlandırılan gayri resmi bir pozisyon belgesini birlikte imzaladı. Bu belgede, Avrupa tek pazarının daha fazla entegrasyonuna “daha güçlü bir siyasi odaklanma” çağrısında bulunuluyor.

Euractiv’e konuşan bir AB diplomatı, Letonya’nın çalışmasının resmi olarak “tek pazarın geleceği” üzerine odaklanmış olmasına rağmen, bu girişimin iki raporda konuya gereken önemin verilmemesine bir tepki olduğunu söyledi.

Diplomatlar, “Sadece Letta’nın raporunda değil, Draghi’nin raporunda da iç pazar boyutu ve işleyişi bir şekilde ihmal edildi,” dediler.

Letta’nın raporunda 150 sayfanın sadece iki sayfasının hizmetler ve tek pazarla ilgili olduğu kaydediliyor. Draghi’nin de, Letta’nın raporunda zaten ele alındığını ileri sürerek bu konuyu büyük ölçüde atladığı düşünülüyor.

Almanya’dan destek, Fransa ve İtalya’dan köstek

Bakanlar toplantısının sonunda kamuoyuna açıklanacak olan non-paper, Lüksemburg ve Çek Cumhuriyeti tarafından koordine edildi.

Belge, “ulusal kurallar arasında hâlâ önemli farklılıklar ve ayrışmalar bulunan” hizmetlerde olduğu gibi “sınır ötesi ticaretin kolaylaştırılması için kısa ve orta vadeli somut tedbirler” alınması çağrısında bulunuyor.

Belge, Almanya ve Polonya’nın yanı sıra küçük üye devletlerin çoğunluğu tarafından imzalandı. Fakat, sırasıyla sanayi, uyum ve rekabet politikalarından sorumlu yeni komiserleri belirleyecek olan Fransa, İtalya ve İspanya’nın bu belgede yer almaması dikkat çekti.

“Amaç mümkün olduğunca çok Üye Devletin katılımını sağlamaktı,” diyen diplomat, buna Almanya gibi normalde bu tür belgeleri desteklemeyen ülkelerin de dahil olduğunu söyledi.

Devlet teşviki tartışmaları devam ediyor

Muhtemelen daha fazla sayıda destekçi bulabilmek için, devlet yardımı olarak bilinen ulusal sübvansiyonların kullanımının artırılmasından mektupta bahsedilmiyor. Letta’nın raporunda uyardığı üzere, bu tür yardımların Birlik genelinde “rekabetin bozulmasına” yol açacağına inanılıyor.

Perşembe günü bir araya gelecek olan 27 üye ülkenin bakanları ayrıca devlet yardımları konusunda kapalı kapılar ardında ayrı bir toplantı düzenleyecek.

Bu toplantı büyük olasılıkla Geçici Kriz ve Geçiş Çerçevesi (TCTF) olarak bilinen devlet yardımı kurallarının pandemi sonrası gevşetilmesinin sonuçlandırılmasına bağlı olacak.

Diplomat, “[TCTF] çerçevesinin gevşetilmesi, verimliliği bozma ve nihayetinde tek pazarın temelini yok etme tehdidinde bulunuyor,” uyarısında bulundu.

Covid öncesine göre teşvik oranları arttı

Acil durum planının bir parçası olarak Avrupa Komisyonu Mart 2022 ve Haziran 2023 tarihleri arasında toplam 729,72 milyar avro tutarında devlet yardımını onayladı.

Devlet yardımı harcamalarının toplam AB GSYİH’sinin yaklaşık yüzde ikisine yükseldiği 2020 ve 2021 Covid yıllarıyla karşılaştırıldığında, yardım şimdiden azalıyor. 2022 yılı boyunca AB genelinde 228 milyar avro devlet yardımı ödendi, ki bu da AB GSYİH’sinin yüzde 1,43’üne tekabül ediyor.

Yine de bu rakam, 2017’deki koronavirüs krizinden önce ödenen 118 milyar avronun neredeyse iki katıdır ve o dönemde AB GSYİH’sinin yüzde 0,9’una tekabül etmekteydi.

Genel olarak, devlet yardımı harcamaları 2012 ile 2019 yılları arasında her yıl istikrarlı bir şekilde yüzde bir sınırının altında kalmıştı.

Almanya ve Fransa devlet yardımlarında başı çekiyor

Harcamalardaki artış öncelikle Avrupa’nın en büyük ve ikinci büyük ekonomileri olan Almanya ve Fransa gibi büyük üye devletlerden kaynaklanıyor.

Son yıllarda bu ülkeler ulusal sübvansiyonları yoğun bir şekilde kullandıkları için sık sık eleştirildiler.

Almanya, Mart 2022 ile Haziran 2023 arasında onaylanan fonların neredeyse yarısını (yüzde 48,8) oluştururken, Fransa yüzde 23’ünü aldı.

Bu arada, çoğu küçük olmak üzere birçok ülke AB’yi Covid-19 salgını ve enerji krizi öncesinde uygulanan çok daha katı kurallara geri dönmeye çağırdı.

Euractiv’e konuşan bir başka AB diplomatı, “Avrupa tek pazarı içinde eşit bir oyun alanı sağlıklı bir ekonominin temeli olduğundan, AB daha az ama daha hedefe yönelik devlet yardımına geçmelidir,” dedi.

ABD ve Çin ile yarışmak için teşvik şart

Bununla birlikte, diğer diplomatlar bir uzlaşma bulunabileceğini öne sürdüler. ABD ve Çin gibi büyük ekonomilerin devasa sanayi politikalarına karşı ulusal sübvansiyonların kilit bir rol oynayacağını kabul ediyorlar.

Üçüncü bir diplomat ise, “Mevcut gerçeklikte, AB’yi daha rekabetçi hale getirebilecek tüm seçeneklere bakmamız gerekiyor. Buna devlet yardımları da dahil olabilir, ancak bu yardımlar geçici ve sınırlı olmalıdır,” dedi.

Diplomat, üye devletler arasında bir devlet yardımı yarışının “kesinlikle Avrupa’nın çıkarına olmadığını” ekledi.

Yeni AB komisyon üyelerinin yetki belgeleri üzerinde büyük etkisi olan Letta raporu, üye devletlerin harcamalarından bir “payın” ortak AB projelerini finanse etmek için kullanılacağı bir “devlet yardımı katkı mekanizması” getirerek çarpıklıklara karşı koymayı öneriyor.

Avrupa

Almanya, Rus büyükelçiyi sınır dışı etmekle tehdit etti

Yayınlanma

Almanya Dışişleri Bakanlığı, Rusya’nın Berlin Büyükelçisi Sergey Neçayev’in 2. Dünya Savaşı anma törenlerine katılması hâlinde ‘zorla uzaklaştırılabileceği’ uyarısında bulundu. Bakanlık, Rus ve Belaruslu diplomatik temsilcilerin Ukrayna’ya yönelik askeri müdahale nedeniyle anmaları ‘araçsallaştırmasını’ önlemek amacıyla etkinliklere katılmaması gerektiğini belirtmişti.

Almanya Dışişleri Bakanlığı, Rusya’nın Berlin Büyükelçisi Sergey Neçayev’in 2. Dünya Savaşı ile ilgili Alman anma törenlerine katılma planlarını sürdürmesi hâlinde “zorla uzaklaştırılabileceği” konusunda uyardı.

Bakanlık, Rus ve Belaruslu diplomaitik temsilcilerin, Ukrayna’ya yönelik devam eden saldırıdan sorumlu ülkeler olarak anmaları “araçsallaştırmasını” önlemek amacıyla 1945’te savaşın sona ermesinin 80. yıl dönümü anma etkinliklerine katılmaması yönünde bir talimat yayımlamıştı.

Fakat Rusya Büyükelçisi Sergey Neçayev’in meydan okuyan bir tepki vermesiyle konu diplomatik bir gerilime dönüştü. Neçayev, davet edilmese bile ilgili etkinliklere katılabileceğini söyledi.

Neçayev, dpa ajansına yaptığı açıklamada, “Sovyet kurtarıcılarının ve Nazizm kurbanlarının anısını halka açık yerlerde onurlandırmak için özel bir davete ihtiyacımız yok,” dedi.

Gerilim, 4 Mayıs’ta Brandenburg’daki Sachsenhausen toplama kampının kurtuluşunun yıl dönümü etkinlikleri sırasında tırmanabilir.

Rusya’nın yorumları ışığında, bölge yetkilileri bakanlığın talimatına uyacaklarını ve Neçayev’in etkinliğe katılmasını engellemek için “güvenlik güçleriyle koordinasyon hâlinde” halka açık anıtlara erişim haklarını kullanacaklarını bildirdi.

Bakanlık sözcüsü, dün yaptığı açıklamada, “Eğer biri davetli değilse ve kapının önünde duruyorsa, bununla nasıl başa çıkılacağını düşünmek gerekir,” ifadesini kullandı.

Sözcü, “Seçeneklerden biri, ikamet haklarını kullanmak ve kişiyi içeri almamaktır,” diye ekledi.

Özellikle, Berlin Belediyesi de daha sonra devreye girerek Rusya temsilcilerinin de uzak durmasını beklediklerini belirtti.

Almanya’nın teslimiyetinin Moskova saatine göre yıl dönümü olan 9 Mayıs’ta Kızıl Ordu için sıkça ziyaret edilen üç anıt, başkentte bulunuyor.

Neçayev ise çatışmadan korkmadığının sinyalini verdi. Davetli olmamasına rağmen, geçen hafta Kızıl Ordu’nun Nisan 1945’te Berlin’i kuşattığı dört günlük Seelow Tepeleri Muharebesi’nin anma törenine katılmıştı. Yerel yetkililer tarafından karşılanmıştı.

Rusya’nın Berlin Büyükelçisi: ‘Ukrayna’da yabancı askerlerin konuşlandırılması kabul edilemez’

Okumaya Devam Et

Avrupa

Baltık ve İskandinav ülkeleri Rusya karşıtı askeri çabalarını yoğunlaştırıyor

Yayınlanma

Doğu ve Kuzey Avrupa’da Rusya’ya yönelik en sert tutumu takınmaları ile bilinen Baltık ve İskandinav ülkeleri, bölgedeki askeri varlıklarını artırıyorlar.

Ulusal medya kuruluşu DR’nin haberine göre Danimarka hükümeti, ülkenin Bornholm adasındaki savunmasını güçlendirmek üzere tabur büyüklüğünde yeni bir birlik kurulacağını açıkladı.

Önerilen ‘Bornholm Alayı’ lojistik ve idari personel hariç 500 ila 900 askerden oluşacak.

Halihazırda adada, savaş durumunda harekete geçmekle görevli Danimarka kuvvetlerinin bir parçası olan ve Bornholm’u savunmasız bırakan keşif birliğinde görev yapan 200 asker bulunuyor.

Yeni plana göre keşif birliği başka bir yerde konuşlandırılacak, yeni alay ise kalıcı bir savunma varlığı sağlamak üzere adada kalacak.

Bu yılın şubat ayında Danimarka hükümeti, füze savunma sistemleri satın almak, zorunlu askerliği genişletmek ve askeri donanım stokunu yenilemek amacıyla savunma harcamalarını GSYİH’nin yüzde üçüne çıkarmayı planladığını açıkladı.

Bornholm, Danimarka anakarasından nispeten uzakta, Polonya ve İsveç arasında ve Rusya’nın Baltık Denizi’ndeki Kaliningrad eksklavına sadece 400 km mesafede yer alıyor.

Danimarka’nın geri kalanı Mayıs 1945’te Müttefik kuvvetler tarafından kurtarılırken, Nazi Almanyası’nın teslim olmasının ardından Bornholm’e ilk çıkan Kızıl Ordu birlikleri olmuştu. Sovyetler 11 ay boyunca adada kalmış ve 1946’da adadan ayrılmıştı.

Danimarka bunlara paralel olarak 26 yeni gemi satın alma planıyla donanma varlığını güçlendiriyor.

Bornholm’un savunmasını güçlendirmeye yönelik duyuru, Estonya hükümetinin Rusya sınırındaki askeri varlığını güçlendirme planlarını açıkladığı gün geldi.

Estonya da Rusya sınırında yeni bir askeri üs inşa edecek. Bloomberg’in haberine göre Estonya hükümeti Rusya sınırına yakın Narva’da yeni bir askeri üs inşa etmeyi planlıyor.

General Vahur Karus bugün kamu radyo yayıncısı ERR’ye yaptığı açıklamada, üssün Estonya’nın doğusundaki askeri varlığı artırmak üzere muvazzaf askerler, askere alınanlar ve yedeklerden oluşan 200 ila 250 kişilik bir birliğe ev sahipliği yapacağını söyledi.

Karus bunun Estonya’nın üçüncü büyük şehri olan Narva’ya bir “güvenlik sinyali” göndereceğini de sözlerine ekledi.

Estonya daha önce Rusya sınırını mayınlayacağını da açıklamıştı.

Öte yandan AFP’nin haberine göre, Litvanya’nın başkenti Vilnius, Ukrayna’daki çatışmaların olası yayılmasına karşı hazırlanırken, bir Rus saldırısı durumunda tam ölçekli bir tahliye planı açıkladı.

Vilnius Belediye Başkanı Valdas Benkunskas, “düşman tarihsel olarak doğudan geldiği için” üç ana kaçış yolunun batıdan geçtiğini söyledi. Belarus sınırına sadece 30 km mesafede bulunan şehir 48 saat içinde tamamen boşaltılabilir.

“Paniğe neden olmak istemiyoruz” diyen Benkunskas, amaçlarını “hazırlıklı ve koordineli olmak” diye nitelendirdi ve bu plana hiçbir zaman ihtiyaç duyulmamasını umduklarını söyledi.

Tahliye tatbikatlarının sonbaharda yapılması planlanıyor. Yetkililer ayrıca Litvanya’nın güvensiz bulduğu Belarus’taki Ostrovets nükleer santralinden kaynaklanan risklere de dikkat çekti.

Duyuru, eylül ayında Baltık sınırları yakınlarında tarihsel olarak büyük birlik manevralarını içeren Rus-Belarus ortak Zapad askeri tatbikatlarının öncesinde geldi.

Polonya parlamentosunda Varşova’nın dış politika yönelimini ortaya koyan yıllık Dışişleri Bakanı konuşması da Rusya’yı hedef aldı ve ülkenin gelecek ay yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki AB yanlısı adayına destek verdi.

Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski yaptığı konuşmada ülkenin Rusya’ya karşı cephede oynadığı rolü vurgulayarak Moskova’nın “bir daha asla burada – ne Kiev’de, ne Riga’da, ne Tallinn’de, ne de Kişinev’de – hüküm süremeyeceğini” ve bunun yerine “Rusya’nın uzak doğusundaki Vladivostok şehrinin Çince adı olan Haishenwai’de tutunup tutunamayacakları konusunda endişelenmeleri gerektiğini” söyledi.

Sikorski ayrıca Başbakan Donald Tusk’ın Sivil Koalisyonu’nun cumhurbaşkanı adayı Rafal Trzaskowski’nin “Tüm Polonya ileri” sloganını da kullandı.

Bakan, “Söz konusu olan, Avrupa’nın dünyanın güç merkezlerinden biri olarak mı kalacağı yoksa düzinelerce yoksul pazara mı bölüneceği. Avrupa’nın hesaba katılması gereken bir güç mü, yoksa kolay lokma mı olacağıdır. Polonya’nın güvenliği, refahı ve gücü buna bağlıdır. Tüm Polonya ileri!” dedi.

Varşova Belediye Başkanı Trzaskowski, milliyetçi-muhafazakâr Hukuk ve Adalet (PiS) partisinden giden Cumhurbaşkanı Andrzej Duda’nın yerine yapılacak seçim öncesinde anketlerde önde gidiyor.

Duda konuşmayı aşırı partizan olmakla ve Polonya’nın ABD Başkanı Donald Trump yönetimiyle işbirliği yapma konusunda yeterli kararlılığa sahip olmamakla eleştirdi.

Duda, “Kesinlikle yakın bir Avrupa-Atlantik işbirliği olmadan, güçlü bir Avrupa-Amerikan ortaklığı olmadan Avrupa güvenliği ve büyük olasılıkla Rus emperyalizmini engellemenin etkili bir yolu olmayacaktır,” dedi.
Sikorski ayrıca, Polonya birliklerinin barışı koruma misyonunun bir parçası olarak Ukrayna’ya gönderilmesini reddetti.

Bakan, “Bazı ülkeler Ukrayna’ya kendi güçlerini konuşlandırmayı düşünüyor. Biz asker göndermeyeceğiz ama böyle bir misyonu destekleyeceğiz. Polonya olmadan Ukrayna’ya yardım imkansız olurdu,” dedi.

Sikorski, Ukrayna’ya giden yardımların en az %80’inin Jasionka’daki havaalanından geçtiğini söyledi ve “Ordumuz ve sınır muhafızlarımız Rusya ve Belarus ile olan 650 kilometrelik sınırda devriye geziyor. Polonya’nın NATO içindeki birincil ve en önemli görevi ittifakın doğu kanadını, yani kendi topraklarımızı korumaktır. Avrupalı ve Amerikalı ortaklarımız bunu tamamen anlıyorlar,” diye ekledi.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Danimarka Kralı Frederik Grönland’a gidiyor

Yayınlanma

Danimarka Kraliyet Sarayından çarşamba günü yapılan açıklamaya göre Danimarka Kralı X. Frederik, Danimarka’ya bağlı yarı özerk bölge Grönland’ı önümüzdeki hafta ziyaret ederek yeni başbakan ve hükümetiyle görüşecek.

Gezi, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in Grönland’daki ABD askeri üssünü ziyaret etmesinden ve Danimarka’yı stratejik Arktik adasına yeterince yatırım yapmamakla suçlamasından sonra gerçekleşiyor.

ABD Başkanı Donald Trump, ABD’nin güvenliği için çok önemli olduğu iddiasıyla maden zengini Grönland’ın kontrolünü istiyor. Trump, Danimarka’nın ABD’nin NATO müttefiki olmasına rağmen adayı askeri güçle ele geçirme ihtimalini dışlamıyor.

Ofisinden yapılan açıklamada, Kral X. Frederik’in pazartesi günü başkent Nuuk’u ziyaret edeceği belirtildi. Buradan adanın en kuzeyindeki askeri ve bilimsel istasyon olan Station Nord’a geçecek ve Grönland’ın kuzeydoğusunun en ücra köşelerinde devriye gezen Danimarka özel kuvvetlerine bağlı seçkin bir köpekli kızak birimiyle bir araya gelecek.

Kral, annesinin tahttan çekilmesi üzerine Danimarka tahtına oturduktan aylar sonra geçen temmuz ayında Grönland’ı ziyaret etmişti.

Danimarka hükümeti çarşamba günü yaptığı açıklamada yeni Grönland Başbakanı Jens-Frederik Nielsen’in bu hafta sonu Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen ile görüşmek üzere Danimarka’ya uçacağını bildirdi. Frederiksen bu ayın başlarında Grönland’ı ziyaret etmişti.

Nielsen, kraliyet ziyareti için Kral X. Frederik ile birlikte Grönland’a dönecek.

Yıllardır Danimarka’dan nihai olarak bağımsız olma eğiliminde olan Grönland’daki siyasi partiler, Trump’ın bölgeye yönelik tasarımları karşısında kısa süre önce geniş tabanlı yeni bir koalisyon hükümeti kurma konusunda anlaştı.

Nielsen geçen ay Facebook’ta paylaştığı bir mesajda, “Başkan Trump ABD’nin ‘Grönland’ı alacağını’ söylüyor. Açık konuşayım: Amerika Birleşik Devletleri orayı alamayacak. Biz başka kimseye ait değiliz. Kendi geleceğimize kendimiz karar veririz,” demişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English