Bizi Takip Edin

Avrupa

Avrupa 56 milyar avroluk NATO savunma harcaması açığıyla karşı karşıya

Yayınlanma

Alman Ifo Enstitüsü’nün Financial Times (FT) için yaptığı araştırmaya göre, NATO’nun Avrupalı üyelerinin ittifakın savunma harcamaları hedefini tutturmak için yılda fazladan 56 milyar avro bulmaları gerekiyor, fakat bu açık son on yılda yarı yarıya azaldı.

Araştırma, NATO’nun savunma harcamalarının gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 2’sine ulaşması hedefinde en büyük açığı olan AB ülkelerinin çoğunun (İtalya, İspanya ve Belçika dahil) aynı zamanda Avrupa’daki en yüksek borç ve bütçe açığı seviyelerine sahip olduğunu gösterdi.

ABD liderliğindeki ittifakın 32 üyesinin, Ukrayna savaşına karşılık olarak savunma harcamalarını artırmaya zorlanması, düşük büyümenin yaşandığı ve birçok ülkenin mali planlarını sıkılaştırdığı bir dönemde Avrupa’da bütçe baskılarını artırıyor. Ekonomistler bu durumun geride kalanların aradaki farkı kapatmasını zorlaştıracağını söylüyor.

Ifo’ya göre değer bazında en büyük açık, geçen yıl kriteri karşılamak için gerekenden 14 milyar avro daha az harcayan Almanya’da görüldü. Fakat Berlin son on yılda enflasyondan arındırılmış olarak bu açığı yarıya indirdi ve bu yıl tamamen kapatmayı planlıyor.

Avrupa’daki bir sonraki en büyük açıklar İspanya’da 11 milyar avro, İtalya’da 10,8 milyar avro ve Belçika’da 4,6 milyar avro oldu. Bu üç ülke geçen yıl GSYİH’lerinin yüzde 100’ünün üzerinde borcu olan altı AB ülkesi arasındaydı.

İtalya aynı zamanda yüzde 7,2 ile bloğun en yüksek bütçe açıklarından birine sahipti ve faiz maliyetlerinin bu yıl devlet gelirlerinin yüzde 9’unun üzerine çıkması bekleniyor.

Ifo’da ekonomist olan Marcel Schlepper, “Yüksek borç seviyelerine ve yüksek faiz maliyetlerine sahip ülkelerin daha fazla borçlanmak için fazla alanları yok, bu nedenle bunu yapmanın tek gerçek yolu diğer alanlardaki harcamaları kısmaktır. Almanya tarımsal mazot sübvansiyonlarını kesmeye çalıştığında ve çiftçiler protesto gösterileri düzenlediğinde gördüğümüz gibi bu hiç de kolay değil,” dedi.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller bu hafta, AB’nin tüm NATO üyelerini yüzde 2 eşiğine getirme çabalarında bir ‘iyileşme’ olduğunu kabul etti. Washington uzun zamandır Avrupa’nın kendi savunması için daha fazla harcama yapmasını istiyor.

Geçen yıl NATO’nun toplam 1,2 trilyon avroluk savunma harcamalarının üçte ikisi ABD tarafından yapıldı. Bu rakam AB üyeleri, Birleşik Krallık ve Norveç’in toplam 361 milyar avroluk harcamalarının iki katından fazla.

Önümüzdeki yıldan itibaren uygulanmaya başlanacak olan yeni AB mali kuralları, ülkelerin yıllık bütçe açığına getirilen %3’lük sınıra ve borcun GSYİH’ye oranına getirilen %60’lık eşiğe uymaya çalışmaları nedeniyle daha fazla bütçe kesintisine yol açacak.

Bloktaki 10’dan fazla ülkenin yıllık açık sınırını aşması ve bunun da muhtemelen Avrupa Komisyonu tarafından yaptırımlarla sonuçlanması bekleniyor.

Fakat geçen yıl sona eren müzakereler sırasında Polonya, Baltık ülkeleri ve İtalya, savunma harcamalarının yeni kurallar kapsamında daha olumlu bir şekilde ele alınması için başarılı bir kampanya yürüttü.

Dolayısıyla Komisyon, yıllık bütçe açığı sınırını aşan ülkelere karşı harekete geçip geçmeyeceğini değerlendirirken askeri harcamaları hafifletici bir faktör olarak görecek.

Polonya gibi 2024 yılında üretiminin yüzde 4’ünden fazlasını savunmaya harcayacak  ve dolayısıyla AB mali sınırlarını ihlal edecek olan durumlarda, bu durum muhtemelen bütçesinin daha yumuşak bir şekilde değerlendirilmesine yol açacak.

Pantheon Macroeconomics’e göre Avro Bölgesi ülkeleri 2021’de 150 milyar avro olan savunma harcamalarını 2026’da 320 milyar avroya çıkarma yolunda ilerliyor ve bunun durgun büyümeyi yüzde 0,2 ila 0,3 oranında artıracağı tahmin ediliyor.

Bu hafta Norveç, ittifakın yüzde 2’lik hedefine 2024 yılında, planlanandan bir yıl önce ulaşacağını açıklayan en son Avrupalı NATO üyesi oldu.

Avrupa

Fransa, Baltık Denizi’ne istihbarat gemisi gönderdi

Yayınlanma

Fransa, Rusya’nın Baltık Denizi’ndeki faaliyetlerini izlemek üzere ilk kez Dupuy de Lome adlı istihbarat gemisini bölgeye sevk etti. Geminin görevi, Rusya’nın radyo sinyallerini yakalamak ve gizli tanker faaliyetlerini gözlemlemek olarak belirlendi.

Fransız Deniz Kuvvetleri, Rusya’nın Baltık Denizi’ndeki faaliyetlerini gözlemlemek amacıyla ilk kez 101 metrelik Dupuy de Lome adlı istihbarat gemisini bölgeye gönderdi.

Geminin temel görevi, Rusya’nın radyo sinyallerini tespit etmek ve istihbarat toplamak olarak belirtildi.

Alman gazetesi Kieler Nachrichten‘in (KN) haberine göre Dupuy de Lome, Baltık Denizi’nde NATO ülkelerinin Rusya’nın artan askeri aktivitelerine dair bilgi ihtiyacını karşılamak üzere 16 Mayıs Cuma günü istihbarat operasyonlarına başladı.

Görevin gizli olduğu ve resmî bir açıklama yapılmadığı kaydedildi. Haberde, Fransız gemisinin Danimarka kıyısındaki Femarn Adası civarında, devriye gezen Rusya Baltık Filosu’na ait Stoykiy korveti ile “karşılaştığı” ve Rus korvetinin Skagerrak Boğazı’na doğru ilerlediği aktarıldı.

Fransız Askeri İstihbarat Direktörlüğü’nün (DRM) emriyle Baltık Denizi’ne gönderilen Dupuy de Lome, kesintisiz 30 güne kadar denizde kalma kapasitesine sahip.

Geminin menzili 300 deniz mili, yani yaklaşık 11 bin 600 kilometre. Yaklaşık yüz kişiden oluşan mürettebatı, hem askeri personeli hem de sivil uzmanları içeriyor.

Açık kaynaklara göre, geminin elektronik ekipmanları arasında iki navigasyon radarı, uydu iletişim sistemleri, radar ışınlama uyarısı ve radar tanımlama ekipmanları ile çeşitli radyo ve radyoteknik istihbarat sistemleri bulunuyor.

Gemideki cihazlar, e-posta mesajları ve cep telefonu görüşmeleri dahil olmak üzere modern iletim türlerini yakalayabiliyor. KN, istihbarat gemisinin tanımlayıcı sinyal veya borda numarası olmadan hareket ettiğini belirtti.

Daha önce, Fransız deniz devriye uçakları da bölgede keşif yaparken Rusya’nın radar sistemleri tarafından hedef alınmıştı.

Hatta Kaliningrad’dan fırlatılan S-400 uçaksavar füze sistemlerinin güdüm sistemleri, Fransız hava araçlarından birini hedef almıştı.

Baltık Denizi’nde ayrıca Alman istihbarat gemisi Oker de görev yapıyor. Bu gemi, haftalardır Kaliningrad civarında ve Finlandiya Körfezi’nde seyrederek elektromanyetik sinyalleri yakalama ve kaydetme konusunda uzmanlaşmış durumda.

Patruşev: NATO Kaliningrad’ı ele geçirme niyetinde

Okumaya Devam Et

Avrupa

Barones Rothschild’i kim öldürdü?

Yayınlanma

Eski eşi Barones Evelyn de Rothschild olan Jeannette May’in yaklaşık yarım yüzyıl önce İtalyan Alpleri’nde gizemli ölümü, Avrupa’yı sarsmıştı. İtalyan polisinin geçen yıl soruşturmayı yeniden başlatmasıyla komplo teorileri tekrar gündeme geldi.

Karlarla kaplı İtalyan dağları, dünyanın en etkili finans ailelerinden biriyle bağlantılı olan da dahil olmak üzere birçok sır saklıyor. Yaklaşık yarım yüzyıl önce, Barones Evelyn de Rothschild’in eski eşi Jeannette May’in cansız bedeni bu dağların soğuk kollarında bulunmuştu.

Ölümünün gizemi tüm Avrupa’yı sarsmış ve resmi soruşturmadaki boşluklar, Dan Brown romanlarını aratmayan komplo teorilerine yol açmıştı. Jeannette’in bir gün önce aldığı gizemli telgraf ne anlama geliyordu? İtalyan polisi neden geçen yıl eski Leydi de Rothschild’in esrarengiz kayboluşuyla ilgili soruşturmayı yeniden başlattı?

Model ve televizyon sunucusundan baronesliğe

Jeannette Bishop, 1940 yılında Kent’te küçük bir köyde doğdu. Babasını, bomba imha ederken trajik bir şekilde hayatını kaybettiğinde henüz birkaç aylıkken yitirdi.

Jeannette’in çocukluğu hakkında çok az şey biliniyor. Bazı kaynaklara göre bir manastırda yaşadı ve gençlik yıllarında baleye merak saldı. 16 yaşına geldiğinde Jeannette, modellik yaparak yeni bir yeteneğini keşfetti. Ardından televizyona geçerek popüler İngiliz televizyon programı Spot the Tune’u sundu.

26 yaşında Jeannette’in hayatı kökten değişti. 30 Eylül 1966’da dünyanın en zengin ailelerinden biriyle akraba oldu ve Baron Evelyn de Rothschild ile evlendi.

Genç kadın, sosyeteye oldukça hızlı ve doğal bir şekilde uyum sağladı: Dünyayı dolaştı, Imelda Marcos ve Henry Ford II gibi isimlerle davetlerde yan yana oturdu, iç mekan dekorasyonu ve antika koleksiyonculuğuyla uğraştı.

Dağlara gittiler ve geri dönmediler

Ancak evlilikleri uzun sürmedi; 1971’de çift oldukça barışçıl bir şekilde ayrıldı. Jeannette, 25 bin sterlin ve Chelsea’de şirin bir şehir evi gibi oldukça mütevazı bir nafaka aldı, ancak görünüşe göre bu durum onu tatmin etmişti.

Boşanmanın ardından Jeannette uzun süre yalnız kalmadı ve John Lewis mağazalar zincirinin yöneticisi olan iş insanı Stephen May ile görüşmeye başladı. Çift, İtalya’nın Macerata ilinde eski bir çiftlik evi satın aldı ve Jeannette buranın restorasyonuyla hevesle ilgilenmeye başladı.

Ancak bu pastoral yaşam uzun sürmedi. 29 Kasım 1980’de Jeannette, Rothschildlerin evinde yaşarken mutfakta çalışan ve orada tanıştığı arkadaşı Gabriella Geren ile birlikte inşaat işlerinin ilerleyişini kontrol etmek için Sarnano’ya doğru yola çıktı. Yaklaşan kar fırtınası uyarısı onları durdurmadı ve dağlara doğru gittiler. Onları bir daha canlı gören olmadı.

Gizemli ipuçları

Arama çalışmaları hemen başladı, ancak kar yağışı çalışmaları büyük ölçüde zorlaştırdı. Ancak birkaç hafta sonra kadınların arabası neredeyse tamamen kar altında gömülü olarak bulundu. Fakat kadınların kendileri ne arabanın içinde ne de yakınında bulunamadı.

Ancak iki yıl sonra bir avcı tesadüfen arabalarından birkaç kilometre uzakta kalıntılarına rastladı. Adli tıp uzmanları şaşırtıcı bir sonuca ulaştı: Kadınlar kayboldukları andan itibaren bir ay daha hayattaydı.

Müfettişler, ölenlerin kişisel eşyalarını incelerken bir başka tuhaflık daha keşfettiler. Hem Jeannette’in hem de Gabriella’nın kol saatleri vardı. Her iki mekanizma da saat 17.52’de durmuştu. Ancak aynı gün değil, tam bir hafta arayla durmuş olmaları, saatlerden birinin kasıtlı olarak “kurcalandığına” işaret edebilirdi.

Jeannette adına yerel bir otele gelen telgraf da polise tuhaf göründü. Telgrafta sadece üç kelime vardı: “Seni bekliyorum.”

Fidye için kaçırılma mı, mafyayla dostluğun kurbanları mı?

Olayla ilgili ilk tutarlı versiyonu, iki yıl sonra polis değil, gazeteciler ortaya koydu. Londra merkezli Sunday Times gazetesinden Gitta Sereny ve Dalbert Hallenstein, ölenlerin planlı bir kaçırılmanın kurbanı olduğu sonucuna vardılar. O dönemde fidye için kaçırma olayları yaygındı ve hâlâ Rothschild soyadını kullanan bir kadın, suçluların hedefinde olabilirdi. Ancak Rothschild ailesi, herhangi bir fidye talebi almadıklarını açıkladı.

Bir sonraki teori, kadınların ölümünü, Jeannette’in kaybolmasından sonraki gün Navona Meydanı’ndaki Christie’s müzayede evinde meydana gelen büyük soygunla ilişkilendiriyor. Polis, Sergio Vaccari adında İtalyan bir kaçakçı ve antika satıcısını öldürülmüş olarak buldu. Aramada, Christie’s soygununda çalınan eşyaların fotoğrafları bulundu ve Vaccari’nin Jeannette ile tanıştığı tespit edildi.

İpuçları “Tanrı’nın Bankerine” ulaştı

Ancak kısa süre sonra soruşturma daha da ilginç bir hal aldı: Vaccari’den elde edilen ipuçları, dedektifleri Vatikan’a yakınlığıyla bilinen ve Vaccari’nin ölümünden üç ay önce Londra’daki Blackfriars Köprüsü’nde asılı bulunan, “Tanrı’nın Bankeri” olarak da tanınan İtalya’nın en büyük özel bankalarından birinin başkanı Roberto Calvi’ye götürdü.

Polis, bunun bir kiralık cinayet olduğundan şüphelenmiyordu. Calvi’nin öldürülmesinden kısa süre önce bankası iflas etmiş ve müfettişler mafyanın para aklama faaliyetlerine karıştığına dair bilgilere ulaşmıştı. Wojtyla Segreto adlı gazetecilik araştırmasına göre, bankacı İtalya’dan kaçmış ve Katolik Kilisesi’nin yasa dışı mali operasyonlarını ifşa etmekle tehdit ederek Vatikan’a şantaj yapmaya başlamıştı.

Ancak Jeannette, Vaccari ve Calvi’nin ölümlerinin birbiriyle bağlantılı olabileceği ve Vatikan, İtalyan mafya grubu ya da başka ciddi bir örgüt olsun, tek bir azmettiricisi olabileceği teorisi, müfettişlere yetersiz göründü ve 1989 yılının sonunda dosya arşive kaldırıldı.

2024 yılında İtalyan polisi, eski Leydi de Rothschild’in gizemli kayboluşuyla ilgili soruşturmayı yeniden başlattı, ancak dava hakkında henüz yeni bir bilgi bulunmuyor.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Avrupa Birliği, Hür Avrupa Radyosu’na 5,5 milyon avro finansman sağlayacak

Yayınlanma

Avrupa Birliği, Hür Avrupa Radyosu (RFE/RL) için 5,5 milyon avroluk finansman sağlayacağını duyurdu. Bu acil durum fonu, ABD’nin fonları durdurmasının ardından yayın kuruluşunun faaliyetlerini sürdürmesini amaçlıyor. Özellikle AB’ye komşu ve dış haberlere bağımlı ülkelerde RFE/RL’nin çalışmalarına devam etmesi hedefleniyor.

Avrupa Birliği (AB), Hür Avrupa Radyosu (RFE/RL) için 5,5 milyon avro finansman sağlayacağını duyurdu.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, dün yaptığı açıklamada, dışişleri bakanlarının Hür Avrupa Radyosu’nun “hayati çalışmalarını desteklemek” amacıyla 5,5 milyon avroluk bir sözleşme üzerinde anlaştıklarını belirtti.

Kallas, bu kısa vadeli “acil durum finansmanının” bağımsız gazetecilik için bir “güvenlik ağı” görevi göreceğini ifade etti.

Mart ayında ABD Küresel Medya Ajansı (USAGM), ABD Başkanı Donald Trump’ın kamu harcamalarını azaltma politikası doğrultusunda RFE/RL’ye sağladığı fonu durdurmuştu.

USAGM bu kararı ay sonunda iptal etse de, kısa süre sonra RFE/RL’nin Rusça yayın yapan Nastoyaşçeye Vremya televizyon kanalını yayımlayan Astra ve Eutelsat adlı iki uydu operatörüyle sözleşmelerini feshetti.

15 Nisan itibarıyla Hür Avrupa Radyosu’nun Rusça servisi, orta dalga bandında 1386 kHz frekansından yayın yapmayı durdurdu.

RFE/RL’nin bu yılın ekim ayına kadar faaliyetlerini sürdürmek için toplam 77 milyon dolara ihtiyacı bulunuyordu.

Kallas, AB’nin Hür Avrupa Radyosu’nun dünya genelindeki tüm masraflarını karşılayamayacağını ancak medya kuruluşunun “komşuları olan ve dış haberlere oldukça bağımlı olan ülkelerde faaliyet göstermesine” yardımcı olabileceğini vurguladı.

Ayrıca, 27 AB üyesi ülkenin RFE/RL’ye uzun vadeli destek sağlamak için daha fazla fon temin etmesini umduğunu dile getirdi.

Hür Avrupa Radyosu, Soğuk Savaş döneminde yayın hayatına başladı.

Programları Doğu Avrupa, Orta Asya ve Orta Doğu’daki 23 ülkede 27 dilde yayımlanıyor. Rusça servisi,

Doğu ve Güneydoğu Avrupa’da 1 Mart 1953’te yayın yapmaya başladı. Holdingin genel merkezi Washington’da bulunurken, AB’nin finansman arayışlarına liderlik eden basın bürosu ise Çekya’da yer alıyor.

Hür Avrupa Radyosu ve Amerika’nın Sesi’ne veda: Bir devrin sonu mu?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English