Avrupa
Almanya’nın müstakbel dışişleri bakanı Johann Wadephul kim?

Almanya’da erken seçimlerin ardından hükümet kurma çalışmaları sürerken, Hristiyan Demokratlar (CDU) dışişleri bakanlığı görevi için Johan Wadephul’u aday gösterdi. CDU lideri ve müstakbel başbakan Friedrich Merz tarafından açıklanan bu adaylık, yaklaşık 60 yıl sonra dışişleri koltuğunun yeniden Hristiyan Demokratlara geçmesi anlamına geliyor.
Almanya’da erken seçimlerin ardından hükümet kurma çalışmaları devam ederken, Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) dışişleri bakanlığı görevi için adayını belirledi.
CDU’nun küçük parti kongresinde 28 Nisan’da yapılan açıklamaya göre, dışişleri ve güvenlik konularından sorumlu, 62 yaşındaki Bundestag CDU/CSU ittifakı başkan yardımcısı Johan Wadephul, dışişleri bakanı adayı olarak gösterildi. Bu karar, müstakbel başbakan ve CDU lideri Friedrich Merz tarafından duyuruldu.
Hristiyan demokrat bir ismin Almanya dışişleri bakanlığı görevini üstlenmesi, yaklaşık 60 yıllık bir aradan sonra gerçekleşecek.
Son on yıllarda bu görev genellikle Sosyal Demokrat Parti (SPD) veya Yeşiller’e aitti. Son dört yıldır “feminist dış politikayı” savunan Annalena Baerbock da Yeşiller’dendi.
Kongrede CDU temsilcileri, ittifakın alacağı toplam on bakanlık koltuğundan bazıları için diğer bakan adaylarının isimlerini de açıkladı.
Aynı gün delegeler, SPD ile varılan koalisyon anlaşması metnini onayladı. SPD’nin ise anlaşmayı 30 Nisan’da onaylaması bekleniyor.
SPD’nin bakan adaylarının isimleri ise Merz’in Bundestag tarafından resmen başbakan olarak onaylanmasından bir gün önce, 5 Mayıs’ta belli olacak.
Almanya’da olağan seçimler Eylül 2025’te yapılacaktı. Ancak, Sonbahar 2024’te iktidardaki “trafik lambası” koalisyonunu (SPD, Yeşiller, Hür Demokrat Parti—FDP) oluşturan partiler arasında bütçe görüşmeleri sırasında çıkan anlaşmazlıklar koalisyonun dağılmasına yol açtı.
Aralık ayında Bundestag, Olaf Scholz hükümetine karşı güvensizlik oyu vererek erken seçimin önünü açtı.
Erken seçim 23 Şubat’ta yapıldı. Seçimi, yüzde 28,6 oy oranıyla Hristiyan Demokrat Birliği ve Hristiyan Sosyal Birliği (CDU/CSU) ittifakı kazandı.
Başbakan Scholz’un partisi SPD, yüzde 16,4 ile tarihinin en kötü sonucunu elde etti (2021 seçimlerinde SPD yüzde 25,7 ile birinci parti olmuştu).
“Trafik lambası” koalisyonunun diğer ortaklarının da desteği düştü: Yeşiller yüzde 11,6 oy alarak Bundestag’da 33 sandalye kaybetti, FDP ise yüzde 5’lik seçim barajını aşamadı.
Sağcı Almanya İçin Alternatif (AfD) partisi ise yüzde 20,8 oy oranıyla ilk kez ikinci sıraya yerleşti.
CDU/CSU ve SPD, 9 Nisan’da hükümet kurma konusunda anlaşarak koalisyon anlaşması taslağını sundu. İki ittifakın Bundestag’da toplam 328 sandalyesi bulunuyor; bu sayı, çoğunluk için gereken 316 sandalyenin üzerinde.
Wadephul’un kariyeri
Johan Wadephul, 1963 yılında Kuzey Denizi kıyısındaki Husum şehrinde (Schleswig-Holstein eyaleti) doğdu.
Meldorf’taki liseden mezun olduktan sonra CDU’nun gençlik teşkilatına katıldı ve Bundeswehr’de dört yıl sözleşmeli askerlik yaptı.
Ardından Kiel Üniversitesi Christian Albrecht’te hukuk eğitimi aldı ve 1996 yılında doktorasını tamamladı.
2009 yılına kadar sağlık ve sosyal hukuk alanında avukatlık yaparken, paralel olarak siyasi kariyerini de sürdürdü.
1997-2000 yılları arasında CDU’nun Schleswig-Holstein eyaleti genel sekreterliği görevini yürüttü, ardından iki yıl boyunca eyalet teşkilatı başkanlığı yaptı. 2006 yılında ise Rendsburg-Eckernförde belediyesinde CDU ilçe teşkilatı başkanı oldu.
Wadephul, Bundestag’a ilk kez 2009 yılında girdi ve başlangıçta sosyal işler ve Avrupa Birliği (AB) komitelerinde görev aldı.
Dış politika konularıyla 2013 seçimlerinden sonra ilgilenmeye başladı; Dış İlişkiler Komitesine (Orta Doğu konularıyla ilgilendi) girdi ve Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi’nde üye yardımcısı oldu.
2017 parlamento seçimlerinin ardından Wadephul, Bundestag’da CDU/CSU ittifakı başkan yardımcılığı görevine getirildi ve savunma, dış politika ve güvenlik konularına odaklandı.
Son dönem Bundestag’da da aynı görevi yürüten Wadephul, aynı zamanda Almanya-Güney Kafkasya parlamento grubunun başkanı ve NATO Parlamenter Asamblesi’ndeki Alman heyetinin başkanıydı.
Rusya’nın Ukrayna’daki askeri müdahalesinin başlamasının ardından Berlin’in kararıyla feshedilen Alman-Rus kamu forumu Petersburg Diyaloğu’nun yönetim kurulu üyesiydi.
Hatta siyasetçinin resmi internet sitesinde, Petersburg Diyaloğu’nun “tasfiye memuru” olarak kendisinin belirtildiği görülüyor.
Askeri müdahalenin başlamasının ardından Wadephul, Rusya’nın eylemlerini kınadı ve Almanya’nın Rusya politikasının yeniden değerlendirilmesi gerektiğini savundu.
Bu amaçla özel bir komisyon kurulmasını önerdi. Wadephul, “Çok mu saf davrandık? Durumu doğru değerlendirdik mi?” diyerek fikrini açıkladı.
Bu yılın ocak ayında Wadephul, Ukrayna Devlet Başkanlığı İdaresi başkanı Andriy Yermak adına konuşan Rus telefon şakacıları Vovan ve Lexus’un kurbanı oldu.
Görüşme sırasında siyasetçi, Ukrayna’ya uzun menzilli Taurus füzeleri gönderilmesine sıcak baktığını belirtti (Scholz bu adıma sürekli karşı çıkarken, Merz tam tersi bir pozisyon alıyordu).
Fakat Alman askeri birliğinin Ukrayna’ya gönderilmesinin karmaşık hukuki prosedürler ve kamu desteğinin olmaması nedeniyle mümkün olmadığını kabul etti.
Sumi oblastında 13 Nisan’da düzenlenen saldırının ardından Almanya’da Taurus füzelerinin gönderilmesi tartışması yeniden alevlendi.
Wadephul, bu konuda sosyal demokratlarla anlaşmaya varmayı umduğunu söyledi ve “Friedrich Merz, Rusya üzerinde baskı aracı olarak Taurus’u kullanmaya hazır olduğunu teyit etti. Bu önemli bir sinyal,” dedi.
Almanya’nın dış politikasındaki olası değişiklikler
Stern dergisi, Wadephul döneminde Almanya’nın uluslararası arenadaki pozisyonunun güçlenmesini beklediğini vurguladı.
Wadephul, koalisyon anlaşmasının sunumuna ilişkin bir toplantının kulisinde, “Son yıllarda Dışişleri Bakanlığı kendisini bir tür düzeltici organ olarak görüyordu. Artık böyle olmamalı,” diye konuştu.
Bu açıklama, diğer devletlerle iletişiminde sık sık ahlak dersi vermekle suçlanan Baerbock’a yönelik bir gönderme olarak algılandı.
Gazeteciler, bunun Wadephul döneminde feminist dış politika gündeminin muhtemelen geri plana atılacağı anlamına geldiğini tahmin ediyor.
Welt gazetesi ise, yeni dışişleri bakanını “sert bir takım oyuncusu” olarak nitelendiriyor ve bununla Merz ile olan yakın bağını ima ediyor.
Gazete, “O bir takım oyuncusu, solo değil, son derece sadık ve bazen Almanya’yı önümüzdeki dört yıl boyunca temsil edecek biri için fazla göze batmayan biri,” diyerek onu tanımlıyor ve dış politika konularındaki kilit kararların Dışişleri Bakanlığı’ndan ziyade başbakanlıkta alınacağını ekliyor.
Wadephul, Avrupa başkentlerine hazırlık ziyaretleri gerçekleştirdi. 24 Nisan’da Londra’da İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy ile görüştü; bu görüşme, ABD, Ukrayna ve Avrupa temsilcilerinin çözüm konulu istişarelerinden bir gün sonra gerçekleşti. 11 Nisan’da ise Paris’e gitmişti.
Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) gazetesinin belirttiğine göre, görevden ayrılan ve müstakbel Alman hükümetlerinin temsilcileri, Ukrayna’daki çözümle ilgili konularda yakın işbirliği içinde çalışıyor.
Wadephul, gazeteye yaptığı açıklamada, “Almanya, Fransa, İngiltere, Ukrayna ve ABD arasında ortak bir pozisyon oluşturmak için yoğun bir koordinasyon yürütülüyor. Amaç, ABD’nin bu ortak pozisyonla Moskova ile müzakerelere başlaması,” ifadelerini kullandı.
Geçen günlerde Deutschlandfunk‘a verdiği mülakatta Wadephul, Almanya’nın “Rusya’nın hibrit saldırılarına” maruz kalmaya devam ettiği sürece Moskova ile ilişkilerin normalleşmesinin mümkün olmadığını belirtmiş, ancak “Rusya ile müzakere masasına oturmanın da gerekli olduğunu” kabul etmişti.
FAZ‘a verdiği mülakatta ise Wadephul, Kremlin’in tüm Doğu Avrupa’ya hakim olmak istediği görüşünü dile getirdi ve “Bu nedenle Almanya’nın özgürlüğü bugün Donbass’ta savunuluyor,” diye vurguladı.
ABD ile ilişkilere gelince, Wadephul da Merz gibi ikna olmuş bir transatlantikçi olarak kabul ediliyor.
Müstakbel bakan, Donald Trump’ın radikal gümrük vergisi politikası hakkında Welt‘e verdiği demeçte, Washington ile müzakere etmenin gerekliliğine işaret etti ve “Aynı zamanda, müzakereler sorunsuz gitmezse kendimizi savunabileceğimizi de belirtmeliyiz,” diye ekledi.
Wadephul, yeni yönetim altında ABD’nin NATO’nun yanında durduğuna inandığını ifade etti. Bununla birlikte, son Washington açıklamalarından bazılarının “endişe verici” olduğunu ve gerçek müttefikler arasındaki işbirliği ruhuna uymadığını değerlendirdi.
Aynı mülakatta Wadephul, Almanya’nın daha fazla stratejik bağımsızlığa hazırlanması gerektiği görüşünü dile getirdi. Wadephul, “Avrupa’nın egemen olması için pek çok neden var,” diye devam etti.
Öte yandan Politico dergisi, Almanya’nın yeni dışişleri bakanının, ABD’nin Avrupa’dan giderek uzaklaştığı bir ortamda Washington ve Paris ile stratejik uyum içinde dış politika yürüteceğini belirtiyor.
Bununla birlikte, derginin değerlendirmesine göre, Wadephul döneminde Berlin, kritik sektörlerdeki Çin yatırımları üzerinde daha sıkı kontrol ve AB ülkeleri arasında teknoloji ihracatı ve altyapı koruması alanında daha yakın koordinasyon konusunda ısrarcı olacak.
Sonuç olarak, Çin ile yakın bağları olan Alman sanayisinin ticari diplomasiden, öncelikle güvenliğe odaklanan ekonomik politikaya geçmesi gerekecek.
CDU lideri Friedrich Merz’in Almanya başbakanı olarak resmen atanması 6 Mayıs’ta gerçekleşecek; adaylığının Bundestag tarafından onaylanması ve ardından federal cumhurbaşkanı tarafından tasdik edilmesi gerekiyor.
Avrupa
Almanya, Kuzey Akım’ı yeniden başlatma girişimlerini engellemek için harekete geçti

Friedrich Merz hükümeti, Almanya ile Rusya’yı birbirine bağlayan Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarının yeniden faaliyete geçirilmesine yönelik her türlü girişimi engellemek için yollar arıyor.
Ekonomi Bakanlığı’ndan gelen yazışmalara göre, Berlin, boru hatlarının yeniden faaliyete geçirilmesini mümkün kılacak her türlü sahiplik değişikliğini tespit edebilmek için yatırım inceleme yasalarını güçlendirmeyi düşünüyor.
Financial Times‘ın gördüğü, Yeşiller milletvekillerinin boru hatlarıyla ilgili sorularına yazılı yanıtında, bakanlık “yatırım taramasına ilişkin yasal bir değişiklik olup olmayacağını şu anda tartıştığını” belirtti.
2022’de sabotaj sonucu hasar gören boru hatları, Berlin’in enerji konusunda Moskova’ya aşırı bağımlılığının sembolü haline geldi. Geçmişte gaz arzının yüzde 50’sinden fazlasını Rusya’dan sağlayan Almanya, Ukrayna müdahalesi sonrası rotayı değiştirdi.
Alman hükümeti, mart ayında Financial Times’ta yer alan, Kremlin bağlantılı Rus ve ABD’li işadamlarının boru hatlarını yeniden faaliyete geçirmek için girişimlerde bulunduğu yönündeki haberler üzerine alarma geçti ve Merz, boru hatlarının kapatılmasının devamı için Berlin ve Brüksel’deki yetkililerle görüşmelere başladı.
Konuyla ilgili bilgisi olan kişilere göre, Berlin dört Kuzey Akım boru hattının hiçbirinde devlet kontrolü bulunmuyor ve mevcut mevzuat uyarınca, boru hatlarının sahibi olan İsviçre merkezli şirketin sahipliğinde herhangi bir değişiklik yapılmasını engellemek için çok az şey yapabilir.
Boru hatlarının yeniden faaliyete geçirilmesi için teknik sertifika verilmesi gerekecek, ancak kurallar değiştirilmedikçe bunu durdurma yetkisi yok.
Almanya başbakanı, AB’nin Rusya’ya uygulayacağı yeni yaptırımlar kapsamında boru hatlarının yasaklanmasını istedi.
Ancak, Slovakya’nın muhalefeti nedeniyle AB liderleri bu hafta yeni yaptırım paketini onaylayamadı.
Görüşmelere doğrudan bilgi sahibi bir kişiye göre, boru hatlarının yeniden kullanıma açılmasını isteyenlerden biri olan ABD’li yatırımcı Stephen Lynch, 6 Mayıs’ta planlarını görüşmek üzere Alman ekonomi bakanlığına davet edildi. Toplantı ilk olarak Die Zeit tarafından haberleştirildi.
Yeşiller milletvekillerinin Lynch ile yapılan toplantı hakkında soruları üzerine ekonomi bakanlığı, üst düzeyde herhangi bir toplantı yapılmadığını, ancak yetkililerin uzmanlık alanlarıyla ilgili kurum ve kişilerle sık sık bilgi alışverişinde bulunduğunu söyledi.
Lynch’in düşüncelerini yakından bilen bir kişiye göre, ABD’li yatırımcı Stephen Lynch, Avrupa’nın bir gün tekrar Rus gazını satın almaya hazır olacağına inanıyor. ABD’li yatırımcı, hasarlı boru hatlarının onarımının maliyetli bir iş olduğunu ve Avrupa’nın talebini karşılamak için bir tanesinin yeterli olacağını savunarak, bu onarımın gerekli olmayacağına inanıyor.
Lynch, FT’nin yorum talebine hemen yanıt vermedi.
Almanya yasalarına göre, Berlin, işlem “Almanya’nın kamu düzeni veya güvenliği için bir tehdit” olarak değerlendirilirse, kritik altyapı ile ilgili AB dışı yatırımcıların mülkiyet değişikliklerini engelleyebilir.
Kuzey Akım boru hatlarını işleten şirketin merkezi, Avrupa Serbest Ticaret Birliği’ne üye olan İsviçre’de bulunduğu için, devralma işlemi mevcut kurallara göre yatırım incelemesine tabi olmayacak.
Kuzey Akım projesi, Rusya Devlet Başkanı Putin ile yakın ilişkileri olan eski Şansölye Gerhard Schröder tarafından başlatılmıştı.
İlk Trump yönetimi, dönemin Şansölyesi Angela Merkel’e projeden çekilmesi için baskı yapmıştı.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov’un sözcüsü perşembe günü yaptığı açıklamada, boru hatlarının yeniden faaliyete geçmesini engelleme çabalarının, Rusya’nın bağımsız politikasına karşı Avrupa’nın “öfkesini” gösterdiğini ve Rusya’nın “ne pahasına olursa olsun” bu politikayı izleyeceğini söyledi.
Son aktivasyon planları, Almanya’da ucuz Rus gazı konusunda tartışmaları yeniden alevlendirdi.
Almanya için Alternatif partisi (AfD) boru hatlarının yeniden faaliyete geçirilmesini isterken, bazı önde gelen CDU ve SPD politikacıları da yüksek enerji fiyatlarını hafifletmek ve Almanya’nın zor durumdaki sanayisine yardımcı olmak için bu çağrıları destekledi.
Ancak Alman hükümeti Yeşiller milletvekillerine, AB Komisyonu’nun “Rusya’dan AB’ye enerji ithalatını kademeli olarak sona erdirme” çabalarını desteklediğini söyledi.
“Bu, AB’nin enerji bağımsızlığını ve güvenliğini artırmaya önemli bir katkı sağlayacaktır” diye yazdı.
Avrupa
İngiliz yargısı: İsrail’e silah satışı yargının konusu değil

Yüksek Mahkeme, İsrail’e silah satışı kararının mahkemelerin değil, yürütmenin yetki alanına girdiğine hükmetti. Kararda, İsrail’e silah satışı konusunun anayasal olarak son derece siyasi bir mesele olduğu vurgulandı.
Filistin merkezli insan hakları örgütü Al-Haq ile İngiltere merkezli Küresel Hukuki Eylem Ağının (GLAN) İsrail’e silah satışını sürdüren İngiltere hükümeti aleyhine açtıkları davada Yüksek Mahkeme, konunun yargının meselesi olmadığına hükmetti.
İngiltere’de Yüksek Mahkeme, Al-Haq ile GLAN’ın, İsrail’e askeri teçhizat ihracatı konusunda İngiliz hükümetine karşı açtıkları davaya ilişkin kararını yazılı açıkladı.
Yargıçlar Stephen Males ve Karen Steyn, 72 sayfalık karar metninde davanın yalnızca muafiyet düzenlemesiyle ilgili genel tartışmadan ibaret olmadığını, bunun ötesinde “çok daha dar ve odaklanmış mesele”ye ilişkin olduğunu belirtti.
Karar metninde şu ifadelere yer verildi:
“Bu mesele, İngiltere’de üretilen bazı bileşenlerin İsrail’e tedarik edileceği ya da edilebileceği ve Gazze’deki çatışmada uluslararası insancıl hukukun ciddi şekilde ihlal edilmesinde kullanılabileceği ihtimali nedeniyle, sorumlu bakanlar tarafından makul şekilde İngiltere’nin savunması ve uluslararası barış ve güvenlik için hayati önem taşıdığı düşünülen belirli birçok taraflı savunma işbirliğinden çekilmesi gerektiğine karar vermenin mahkemeye açık olup olmadığıdır.”
Yargıçlar, bu konunun Anayasa’ya göre son derece hassas ve siyasi olduğunun, mahkemelerin meselesi olmadığının, buna karşın demokratik açıdan parlamentoya ve seçmenlere karşı sorumlu bulunan yürütmenin sorunu olduğunun altını çizdi.
İsrail’e tüm silah satış lisanslarının durdurulması talep edilmişti
Al-Haq ve GLAN, İsrail’e yönelik silah satışlarının askıya alınmasına ilişkin yazılı taleplerinin sürekli görmezden gelinmesi üzerine geçen yıl Yüksek Mahkemeye İngiltere aleyhine başvuru yapmıştı. İngiltere hükümetinden, F-35 savaş uçaklarının parçaları dahil İsrail’e tüm silah satış lisanslarının durdurulması talep edilmişti.
Başvuruda, İsrail’in sivillere, sivil altyapıya, sivillerin sığındığı hastane, fırın, okul gibi yapılara, gıda depolarına, su rezervlerine saldırıları ile zorla yerinden etme ve açlığa mahkûm etme gibi politikalarına ilişkin detaylar paylaşılmıştı.
Davanın duruşmaları, 18 Kasım 2024’te ve 13 Mayıs 2025’te yapılmıştı.
Oxfam, Uluslararası Af Örgütü (Amnesty) ve İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi uluslararası sivil toplum kuruluşları da İngiltere’nin silah satışlarını sürdürerek uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmediği yönündeki kanıtları mahkemeye sunmuştu.
Avrupa
Trump’ın gümrük vergileri nedeniyle Avrupa limanları ‘taşıyor’

Nakliye ve lojistik şirketleri uyardı: Donald Trump’ın düzensiz gümrük vergisi politikaları ve nehir seviyelerinin düşmesi, koronavirüs pandemisinden bu yana Avrupa’nın en kötü tedarik zinciri tıkanıklığına neden oluyor. Avrupa limanları “taşıyor”.
Financial Times’a göre, Mavnalar, malları almak için günlerce beklemek zorunda kalırken, konteyner gemileri de uzun bekleme süreleriyle karşı karşıya kaldı. En kötü durumun Rotterdam, Anvers ve Hamburg limanlarında yaşandığı belirtilirken, sorunların en az birkaç ay daha devam etmesi bekleniyor.
“Hollanda merkezli nakliye şirketi WEC Lines’ın genel müdürü Caesar Luikenaar, “Tüm büyük merkezler dolup taşıyor” dedi. FT’ye konuşan Luikenaar, Avrupa’daki bir dizi önemli limanın maksimum kapasiteyle çalıştığını söyledi.
Hollanda merkezli lojistik şirketi Euro-Rijn Group’un CEO’su Albert van Ommen, kargo akışının beklenmedik bir şekilde dirençli kalması ve personel sıkıntısı çeken limanları zorlaması nedeniyle, bu tıkanıklığın pandemiden bu yana en kötüsü olduğunu düşündüğünü söyledi.
Bu sorunlar, yakın zamana kadar birçok şirketin, planlı nakliye hizmetlerinin sabit bir takvime göre düzenli olarak stokları yenileyeceği bilgisiyle minimum stok seviyelerini korumasını sağlayan küresel lojistik sistemine son darbe oldu.
Alman lojistik şirketi Contargo, müşterilerine Antwerp’te mavnaların konteyner yüklemek için ortalama 66 saat, Rotterdam’da ise 77 saat beklediğini bildirdi. Mavnalara normalde konteyner terminallerinde yükleme için sabit zaman dilimleri verilir, böylece konteynerleri hızlı ve verimli bir şekilde boşaltabilmeleri sağlanır.
Almanya’nın DHL şirketinde üst düzey yönetici olan Casper Ellerbaek, gecikmelerin henüz hiçbir müşterisini bileşen kıtlığı nedeniyle üretimi durdurmaya zorlamadığını, ancak bu tür “dramların” risk olmaya devam ettiğini söyledi.
Van Ommen, Avrupa’nın en yoğun ikinci konteyner limanı olan Antwerp’te gemilerin planlanan programın üç ila beş gün gerisinde yük boşaltma yaptığını söyledi.
Van Ommen, “Mavnalarla konteynerleri topladığımızda, deniz araçları zamanında gelmediği için konteynerleri zamanında yükleyemiyoruz” dedi ve ekledi: “Sonunda, müşteri veya nihai kullanıcı mallarını geç alıyor.”
Lojistik şirketleri, krizi ABD Başkanı Donald Trump’ın ABD gümrük vergisi politikasında yaptığı keskin değişiklikler gibi sorunlara bağladı. Bu değişiklikler, konteyner nakliye şirketlerini, hızla değişen küresel ticaret akışlarına uyum sağlamak için ağlarını yeniden düzenlemeye zorladı.
Kuru bir bahar mevsiminin ardından Ren Nehri’nde su seviyesinin olağanüstü derecede alçalması nedeniyle mavnaların yükleme kısıtlamaları getirilmesi, sorunları daha da ağırlaştırdı.
Bu arada, Avrupa limanları da ABD’nin yüksek gümrük vergileri nedeniyle malların başka yerlere yönlendirilmesinden kaynaklanan Asya’dan gelen ithalat hacminin artmasıyla başa çıkmaya çalışıyor. Bu durum, malların başka yerlere yönlendirilmesine neden oluyor.
DHL’den Ellerbaek, Asya’dan Avrupa’ya konteyner hacmindeki keskin artışı (yıllık yaklaşık %7 olarak tahmin ediyor) Asyalı ihracatçıların strateji değişikliklerine bağladı.
Ellerbaek, “Farklı ticaret hacimlerindeki büyüme seviyelerine bakıldığında, Avrupa’nın tarihsel olarak ABD pazarına ait olan büyük bir payı aldığından şüphe yok” dedi.
Sektör yetkilileri, çoğunluğu kamuya ait liman idarelerinden rıhtım alanı kiralayan özel şirketlerden oluşan terminal işletmecilerinin, bu sıkıntıları hafifletmek için yeni personel alımı ve yeni ekipman satın almaya koştuğunu belirtti.
Luikenaar, Avrupa’daki yerel pazara hizmet veren bazı nakliye şirketlerinin, bölgedeki limanlara dağıtım için Rotterdam’daki farklı terminallerden konteynerleri toplamak için normalde en fazla üç gün süren işlemi bir hafta boyunca yapmak zorunda kaldığını söyledi.
Kapasiteye yapılacak yatırımların tüm sorunları çözmesinin yıllar alacağını belirtti. “Bu kolayca çözülecek bir sorun değil” diye ekledi.
-
Dünya Basını1 hafta önce
Sınıfsız modern para teorisi muhasebedir
-
Görüş1 hafta önce
Büyülü Dağ’da yüzyıllık tartışma devam ediyor: Naphta mı Settembrini mi?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Foreign Policy: Çin İran’ı Destekliyor, İsrail’i Kınıyor
-
Görüş2 hafta önce
İsrail ve İran Çatışmasına Büyük Tarih Perspektifiyle Bakmak
-
Avrupa2 hafta önce
Kitlesel tahliye planları: Baltık Bölgesi’nde savaş ve ‘kendini gerçekleştiren kehanet’
-
Görüş2 hafta önce
Modi’nin Güney Kıbrıs ziyareti ve ‘romantizmden arındırılmış’ Türkiye-Hindistan portresi
-
Görüş2 hafta önce
‘Mükemmel fırtına’nın gözünde korkuyla dalgalanan piyasalar
-
Asya2 hafta önce
Çin Merkez Bankası Başkanı yeni bir küresel para birimi düzeninin ortaya çıkacağını söyledi