İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından Alman hükümeti açıklamalar yaparken, Almanya’nın etkili düşünce kuruluşu Alman Dış İlişkiler Konseyi (DGAP) önemli bir çıkış yaptı.
DGAP’nin dergisi Internationale Politik’in (IP) özel sayısında yayınlanan Türkiye yazıları, Ankara’nın “öngörülemez” olsa bile Berlin için “vazgeçilmez bir ortak” olduğuna işaret ediyor.
Türkiye’nin son yirmi yılda güç ve nüfuz bakımından önemli ölçüde büyüdüğüne işaret eden yazılarda, özellikle silahlanma ve askeri kapasitedeki gelişmelere dikkat çekiyor.
Türkiye’nin Azerbaycan ve Libya’ya müdahale etmenin yanı sıra Katar ve Somali’de de asker bulundurduğuna dikkat çeken IP, Akdeniz’de de Türk donanmasının Kıbrıs ile olan ihtilafta kullanıldığını yazıyor.
Türkiye ile işbirliğinin AB üyesi ülkeler için özellikle önemli olduğu, çünkü bu ülkenin Rusya ile yakın işbirliği içinde olmasına rağmen aynı zamanda Türk ve Rus nüfuz elde etme çabalarının çakıştığı bölgelerde kendisini Moskova’ya karşı ‘kesin bir şekilde konumlandırdığı’ ileri sürülüyor.
Türkiye’nin Karadeniz bölgesinde Rusya’nın etkisini sınırlandırmayı amaçlayan NATO faaliyetlerine katıldığını belirten IP yazarı Günter Seufert, “Romanya üzerindeki hava sahasını kontrol etme hamlelerini destekliyor ve Bulgaristan’da Türk birlikleri yeni NATO Savaş Grubunun bir parçası,” diyor.
Türkiye’nin ayrıca Ukrayna’ya Bayraktar TB2 insansız hava araçları tedarik ettiğini hatırlatan Seufert, Baykar’ın şu anda Ukrayna’da dron üretimi için bir fabrika inşa ederken, yeni Bayraktar Akıncı drone modelinin de Ukrayna motorlarını kullandığını vurguluyor.
Yazar bunun yanı sıra, Türkiye’nin, Rusya’nın geleneksel olarak yakın etki alanı olarak gördüğü Orta Asya’daki ‘Türk dili konuşan devletlerle’ işbirliğini yoğunlaştırarak, bu devletlerden bazılarının artık ‘bölgesel çatışmalarda Rusya’dan bağımsız pozisyon alabilmelerini’ sağlamaya yardımcı olduğunu öne sürüyor.
Bir başka makalade, yazar Hürcan Aslı Aksoy, Rusya’ya karşı güç mücadelesinde Türkiye’yi kullanma çabasının yanı sıra, Almanya ve AB’nin, Türkiye’nin bir ticaret merkezi, özellikle de bir enerji merkezi olarak rolünden faydalandığını belirtiyor.
IP yazarı, Türkiye’nin dış ticaretini daha da güçlendirmek ve kendisini “ulaştırma sektöründeki devasa altyapı projeleriyle uluslararası değer zincirleri için lojistik bir merkez” olarak konumlandırmak istediğini kaydediyor.
Bu noktada Türkiye özellikle, “bölgesel enerji ticaretinde önemli bir yer haline gelmek” ve kendisini “Orta Asya ve Orta Doğu’nun kaynak zengini ülkelerinden Avrupa’ya petrol ve doğal gaz tedariki için bir enerji koridoru olarak vazgeçilmez” kılmak için çabalıyor.
Buna ek olarak, Ankara’nın, AB’nin ‘mülteci savunması’ için de büyük önem taşımaya devam ettiğine işaret ediliyor.
IP’ye göre Türkiye “belirli bir kampa bağlı kalmadan” her türlü işbirliği ortağıyla “çok boyutlu ve özgüvenli” hareket ediyor ve bu da Almanya ve AB’nin artık alternatifleri olan Türkiye’ye bazı şeyleri “dikte edemeyeceği” anlamına geliyor.
Seufert, bu nedenle, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un Ekim 2023’te ülkeyi ziyaret ettiğinde, “Alman politikasında normatiften pragmatik olana doğru bir kaymaya” tanık olduğumuzu belirtiyor.
Seufert, bu nedenle “Avrupa’nın Türkiye üzerindeki etkisi”nin hızla azaldığını ve gelecekte müzakerelerin “muhtemelen eşit şartlarda” yürütüleceğini savunuyor.
Dolayısıyla, İmamoğlu’nun gözaltına alınmasına Alman hükümeti söylem düzeyinde sert tepkiler gösterse de, önceki senelerde olduğu gibi “yaptırım” tehdidinde bulunmuyor gibi görünüyor. Nitekim IP’nin özel sayısının kapağında da, Türkiye’nin bir “ortak” olarak “öngörülemez” olabileceğine, ama buna rağmen yine de “vazgeçilmez” olduğuna vurgu yapılıyor.