Bizi Takip Edin

Ortadoğu

Ahmed Şara’nın Irak’a daveti ülkeyi karıştırdı

Yayınlanma

Ahmed Şara

Geçmişte El Kaide saflarında savaşmış olan Suriye’nin yeni lideri Ahmed Şara’nın Irak’a daveti tepki çekti. Şii siyasetçiler daveti “şehitlerin kanına ihanet” olarak değerlendiriyor.

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani’nin, Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’yı gelecek ay Bağdat’ta düzenlenecek Arap Birliği Zirvesi’ne davet etmesi, ülkede sert tepkilere yol açtı. Tepkinin temelinde Şara’nın geçmişte Irak’ta El Kaide saflarında savaşmış olması yatıyor.

Sudani, çarşamba günü düzenlenen Süleymani Forumu’nda yaptığı açıklamada, Şara’ya resmi davet gönderildiğini açıkladı. The National Genel Yayın Yönetmeni Mina el-Uraybi’nin sorusu üzerine Sudani, “Evet, kendisine resmi davet gönderildi ve zirveye katılması memnuniyetle karşılanır” dedi.

17 Mayıs’ta düzenlenecek olan Arap Birliği Zirvesi, Irak’ın 2012’den bu yana ev sahipliği yaptığı ilk zirve olacak. Zirve, İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü saldırıların ve İran-ABD arasında yürütülen nükleer görüşmelerin gölgesinde yapılacak.

Şii nüfusa yönelik sistematik saldırılar

Ahmed Şara, 2003’teki ABD işgalinden sonra Irak’a Suriye üzerinden gelen binlerce yabancı savaşçıdan biriydi. 2005’te ABD kuvvetleri tarafından tutuklandı ve 2011’e kadar cezaevinde kaldı. Serbest kaldıktan sonra Suriye’ye dönen Şara, El Kaide bağlantılı bir grup kurarak Beşar Esad yönetimine karşı savaştı. 2016’da El Kaide ile bağlarını kopardığını iddia eden Şara, Heyet-i Tahrir Şam’ı (HTŞ) grubu kurdu ve geçen aralık ayında düzenlenen bir saldırısıyla Şam’da Esad yönetimini devirdi.

Pek çok Iraklının hafızasında, 2003’teki ABD işgalinin ardından başlayan ve Şara’nın da içinde yer aldığı örgütün sistematik saldırıları hala tazeliğini koruyor. Şara’nın o dönemde bağlı olduğu El Kaide’nin Irak kolu, özellikle Şii nüfusa yönelik çok sayıda saldırıyla anılıyor. Necef, Kerbela ve Sadr City gibi Şii yoğunluklu bölgelerde düzenlenen bombalı saldırılarda yüzlerce sivil yaşamını yitirmiş, 2006’da Samarra’daki Askeriyye Türbesi’ne yapılan saldırı mezhep çatışmasını derinleştirmişti. Bu geçmiş nedeniyle, Şara’nın Bağdat’a davet edilmesi Irak’taki Şii gruplar açısından ciddi bir hassasiyet yaratıyor.

Siyasetçiler ve gruplar tepkili

The National’da yer alan habere göre Şii Milletvekili Yusuf El Kilabi, Sudani’yi “geç olmadan kararını gözden geçirmeye” çağırarak, “Şehitlerin kanıyla yoğrulmuş Irak, terörist Colani’yi hoş karşılamayacaktır” dedi.

Bir başka Milletvekili Falih El Hazali de “Irak, Arap diyaloğunun merkezidir; Bağdat’ın terörist Colani için güvenli limana dönüşmesine izin vermeyeceğiz. Şehitlerin kanı henüz kurumadı” ifadelerini kullandı.

İran’ın liderliğindeki Direniş Ekseni’nin parçası olan Iraklı direniş örgütleri de Şara’nın ABD kuvvetlerince tutuklandığına dair resmî belgeleri ve El Kaide lideri Eymen El Zevahiri’ye bağlılık yemini ettiği videoları sosyal medyada paylaşmaya başladı. Zevahiri, 2022’de ABD’nin Kabil’e düzenlediği bir insansız hava aracı saldırısıyla öldürülmüştü.

Sosyal medyada da tepki var

Iraklı sosyal medya kullanıcıları da öfkelerini dile getirdi. X platformunda Sara Ali adlı kullanıcı, Şara’nın kanlı ellerle Irak bayrağı önünde gösterildiği bir görsel eşliğinde, “Iraklıların ve Alevilerin katili, sen burada hoş karşılanmıyorsun” mesajını paylaştı.

HTŞ bağlantılı güvenlik güçleri geçen ay Suriye’nin kıyı bölgesinde yüzlerce Alevi’yi katletmişti.

Suriye’nin sahil bölgesinde katliam nasıl başladı?

Ortadoğu

Reuters: İran ABD’nin nükleer teklifini reddetmeye hazırlanıyor

Yayınlanma

Tahran, ABD’nin nükleer teklifini bir “başlangıç bile olamayacak” nitelikte görüyor ve teklifin, aşırı talepler yoluyla İran’a “kötü bir anlaşma”yı dayatma girişimi olduğuna inanıyor.

Reuters’a konuşan, İran’ın müzakere heyetine yakın üst düzey bir diplomat, “İran, ABD teklifine olumsuz yanıt vermeye hazırlıyor; bu da teklifin reddi olarak yorumlanabilir” dedi.

ABD’nin nükleer teklifini, cumartesi günü Tahran’a kısa bir ziyarette bulunan ve İran ile Washington arasındaki nükleer görüşmelere arabuluculuk yapan Umman Dışişleri Bakanı Badr bin Hamad Al Busaidi, İran’a iletildi.

Ancak İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi ile ABD Başkanı Donald Trump’ın Ortadoğu Özel temsilcisi Steve Witkoff arasında yapılan beş tur görüşmeye rağmen, nükleer çıkmazı çözmeye yönelik birçok mesele hâlâ çözümsüz.

Taraflar arasındaki en büyük anlaşmazlıklardan biri, ABD’nin Tahran’dan uranyum zenginleştirmeyi tamamen bırakmasını istemesi.

Tahran, nükleer teknolojiyi barışçıl amaçlarla geliştirmek istediğini belirtiyor ve Batılı ülkelerin İran’ın nükleer silah geliştirmeye çalıştığı yönündeki suçlamalarını uzun süredir reddediyor.

Sıfır uranyum zenginleştirme dayatması

Reuters’a konuşan diplomat, “Bu teklifte, ABD’nin İran topraklarında uranyum zenginleştirme konusundaki tutumu değişmedi ve yaptırımların kaldırılmasına ilişkin net bir açıklama da yok” dedi.

Tahran, petrol temelli ekonomisini zora sokan tüm ABD yaptırımlarının derhal kaldırılmasını talep ediyor. Ancak ABD, nükleerle ilgili yaptırımların aşamalı olarak kaldırılmasını savunuyor.

Washington’a göre, İran ekonomisi için hayati öneme sahip merkez bankası ve ulusal petrol şirketi dâhil düzinelerce İran kurumu, 2018’den bu yana yaptırım altına alındı.

Trump’ın ocak ayında Beyaz Saray’a dönmesinden bu yana Tahran’a karşı yeniden başlattığı “maksimum baskı” kampanyası; yaptırımların sıkılaştırılmasını ve mevcut müzakereler sonuçsuz kalırsa İran’ı doğrudan saldırı tehdidini içeriyor.

Trump, ilk başkanlık döneminde, 2018 yılında İran’ın altı büyük güçle yaptığı 2015 tarihli nükleer anlaşmadan çekilmiş ve İran ekonomisini felce uğratan yaptırımları yeniden yürürlüğe koymuştu. Buna karşılık Tahran da 2015 nükleer anlaşmasının nükleer program üzerindeki kısıtlamalarını hızla ihlal etmeye başlamıştı.

2015 anlaşması, İran’ın nükleer programını sınırlayıcı adımlar atması karşılığında ABD, AB ve BM’nin ekonomik yaptırımlarından muaf tutulmasını öngörüyordu.

Diplomat, İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in gözetimindeki “nükleer müzakere komitesi”nin değerlendirmesine göre, ABD’nin teklifinin “tamamen tek taraflı” olduğu ve Tahran’ın çıkarlarına hizmet etmeyeceği sonucuna vardığını belirtti.

Bu nedenle, diplomatın ifadesine göre, Tahran bu teklifi bir “başlangıç bile olamayacak” nitelikte görüyor ve teklifin, aşırı talepler yoluyla İran’a “kötü bir anlaşma”yı tek taraflı olarak dayatma girişimi olduğuna inanıyor.

Geçen hafta iki İranlı yetkili Reuters’a yaptığı açıklamada, ABD’nin dondurulmuş İran fonlarını serbest bırakması ve Tahran’ın sivil amaçlarla uranyum zenginleştirme hakkını tanıması hâlinde, İran’ın uranyum zenginleştirmeye ara verebileceğini ve bunun daha geniş bir nükleer anlaşmaya zemin hazırlayabilecek “siyasi bir uzlaşı” olabileceğini söylemişti.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Lindsey Graham, Greta ve Özgürlük Filosu’nu tehdit etti

Yayınlanma

greta thunberg

ABD’li Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, Gazze’ye insani yardım ulaştırma hedefiyle Özgürlük Filosu Koalisyonu’na ait gemiyle yola çıkan İsveçli aktivist Greta Thunberg ve diğerlerini “Umarım Greta ve arkadaşları yüzebiliyordur!” diye tehdit etti.

Gazze’ye insani yardım ulaştırma hedefiyle yola çıkan Özgürlük Filosu Koalisyonu’nun (Freedom Flotilla Coalition-FFC) yeni gemisi “Madleen”, İtalya’nın Katanya limanından hareket etti.

Yola çıkmadan önce çok sayıda kişi limana gelerek ellerindeki Filistin bayraklarıyla yelkendekilere destek verdi.

Yelkenlide, aralarında İsveçli aktivist Greta Thunberg ve İrlandalı aktör Liam Cunningham’in de olduğu 12 kişi bulunuyor.

İtalyan basınındaki haberlere göre, Thunberg, limandan hareket öncesinde yaptığı açıklamada, kendilerini “ablukayı sembolik olarak kırmayı amaçlayan sivil bir misyon” olarak tanımladı.

Thunberg, “Eğer insanlıktan geriye bir zerre kaldıysa, Filistin için ve özgür bir Filistin için mücadele etmeliyiz. Burada bulunuyorum çünkü bu bir zorunluluk” dedi.

“Dünyanın sessizliği bundan çok daha tehlikeli”

Üzerinde “Özgür Filistin” yazılı siyah tişörtü ve kefiyesiyle konuşma yapan Thunberg, “Bu misyon, onlarca yıldır süren bunaltıcı baskının ardından, İsrail tarafından sistematik olarak aç bırakılan, etnik temizlik ve soykırıma maruz kalan Filistinlilerle ilgili. Ve bu, bizim hükümetlerimizin, kurumlarımızın, şirketlerimizin ve medyamızın desteğiyle gerçekleşiyor. Bu misyonun ne kadar tehlikeli olduğu önemli değil. Bir soykırım karşısında tüm dünyanın sessizliği bundan çok daha tehlikeli” diye konuştu.

Özgürlük Filosu Koalisyonu’ndan, “Madleen” yelkenlisinin misyonuna ilişkin yapılan açıklamada, “Madleen, süt tozu, tıbbi malzeme ve diğer yaşamsal yardımları taşıyarak Gazze’ye doğru yola çıkıyor. Avrupa kara sularından, tamamen uluslararası sulardan geçerek Filistin sularına ulaşmayı hedefliyor. Silahsız ve şiddet içermeyen bu yolculuk, uluslararası hukuka tam uyum içindedir. Her türlü saldırı veya müdahale, sivillere yönelik kasıtlı ve yasa dışı bir eylem olacaktır” ifadesi kullanıldı.

İtalyan basınındaki haberlerde, Madleen’in yaklaşık bir haftalık yolculukla Gazze kıyılarına ulaşmasının beklendiği ancak geçen ay, Özgürlük Filosu Koalisyonu’nun “Conscience” adlı teknesine yapıldığı gibi İsrail güçleri tarafından uluslararası sularda durdurulma riski bulunduğu belirtildi.

Öte yandan ABD’li Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, X hesabından Madleen gemisinin yola çıktığına dair bir haberi alıntılayarak “Umarım Greata ve arkadaşları yüzme biliyordur!” diye yazdı.

“Conscience” gemisine İHA saldırısı düzenlenmişti

İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını sona erdirmek için dünyanın farklı yerlerinden kampanya ve inisiyatiflerin bir araya gelmesiyle oluşturulan ve olası tehlikelere karşı gizli tutulan Özgürlük Filosu Koalisyonu (Freedom Flotilla Coalition-FFC) yardım gemisi, 2 Mayıs’ta yerel saatle 00.23’te insansız hava araçlarının saldırısına uğramıştı.

Koalisyonun yardım gemisine yapılan saldırıda geminin gövdesinde gedik açılmış, pruvasında yangın çıkmıştı.

Times of Malta gazetesi, 2 Mayıs’ta Özgürlük Filosu Koalisyonu gemisinin insansız hava araçlarının saldırısına uğramasından önce İsrail’e ait bir C-130 askeri nakliye uçağının, Malta etrafında 3 saat boyunca turladığını yazmıştı.

İsrail devlet televizyonu KAN da Gazze’ye insani yardım ulaştırma hedefiyle yola çıkan gemiye Malta yakınlarındaki uluslararası sularda yapılan saldırıdan yalnızca saatler önce bir İsrail askeri nakliye uçağının Malta’ya doğru gittiğini doğrulamış ancak bu uçağın “Conscience” gemisine İHA saldırısından saatler önce ülkenin güneyindeki hava üssüne döndüğünü belirtmişti.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

İsrail’den Macron’a ‘Yahudi devletine karşı Haçlı Seferi’ suçlaması

Yayınlanma

Yisrael Katz

Tel Aviv yönetimi, Filistin devletini tanımanın ahlaki sorumluluk olduğunu söyleyen Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron’a İsrail’e karşı “Yahudi devletine karşı Haçlı Seferi düzenleme” suçlaması yöneltti.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, resmi ziyaret için gittiği Singapur’da, İsrail-Filistin çatışmasıyla ilgili konuştu.

Filistin devletinin tanınmasının ahlaki bir görev ve siyasi bir gereklilik olduğunu vurgulayan Macron, bu tanımanın gerçekleşmesi için yerine getirilmesini beklediği koşullardan bahsetti. Macron bu bağlamda, Filistin devletinin İsrail’i ve bu ülkenin güven içinde yaşama hakkını tanıması, Hamas’ın silahsızlanması, Hamas’ın Filistin yönetimine katılmaması ve esirlerin serbest bırakılması gibi koşulları anlattı.

İsrail’in gelecek saat ve günler içinde Gazze Şeridi’ndeki insani duruma uygun bir çözüm sunmaması halinde Macron, bu ülkeye karşı daha sert bir ortak tutum sergilenmesi gerektiğini vurguladı.

Macron, böyle bir durumda Avrupa Birliği’nin (AB) kendi kurallarına uyması, insan haklarına saygıyı ön koşul sayan süreçleri sona erdirmesi ve yaptırım uygulaması gerekeceğini belirtti, “Ancak İsrail’in tutumunu değiştireceğine ve sonunda insani bir çözüm olacağına dair umudum var” dedi.

“Onlar kağıt üzerinde biz sahada…”

Macron’a ilk tepki İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz’tan geldi. Katz, işgal altındaki Batı Şeria’da 22 yeni yerleşim biriminin onaylanmasının Macron’a mesaj olduğunu söyledi.

Batı Şeria’da gasp edilen Filistin toprakları üzerinde inşasına onay verilen 22 yeni yasa dışı yerleşim biriminden biri olan Sa-Nur’a giden Katz, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Bu (22 yasa dışı yerleşimin inşasına onay verilmesi) Macron ve arkadaşlarına açık bir mesaj. Onlar, Filistin’i kağıt üzerinde tanıyacak ve biz sahada Yahudi İsrail devletini kuracağız. O kâğıt (Filistin’i tanıma kararı) tarihin çöp kutusuna atılacak” ifadelerini kullandı.

Haçlı Seferi suçlaması

İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın, X hesabından yapılan açıklamada ise Macron’un İsrail’in Gazze’de neden olduğu insani felakete ilişkin söylediklerinin gerçeği yansıtmadığı iddia edildi.

İsrail’den Avrupa’ya ilhak tehdidi: Filistin’i tanırsanız…

Macron’u “Yahudi devleti İsrail’e karşı Haçlı Seferi düzenlemekle” suçlayan Bakanlık, Gazze’de ablukanın olmadığını, İsrail’in yardım girişini kolaylaştırdığını ileri sürdü.

Açıklamada, ABD-İsrail güdümündeki Gazze İnsani Yardım Vakfı’nın faaliyetleri övüldü ve 900 tır yardımın Gazze’ye giriş yaptığı söylendi. Bununla birlikte, Birleşmiş Milletler’e (BM) ait tırlardaki yardımların beklediğini belirten Bakanlık böylece bu yardımların dağıtılmadığını kabul etti.

Fransa’nın Hamas’a baskı uygulaması gerektiği buna karşın Macron’un Filistin devletinin kurulması için çaba sarf ettiği ve “bu devletin milli gününün ise 7 Ekim olacağı” ileri sürüldü.

Dışişleri de ilhakla tehdit etmişti

İsrail kabinesi, Batı Şeria’da gasp edilen Filistin toprakları üzerinde 22 yeni yasa dışı yerleşim biriminin kurulmasına onay vermişti.

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar da aralarında Fransa ve İngiltere’nin de bulunduğu ülkelerin Filistin’i tanıması halinde Batı Şeria’daki yasa dışı yerleşim birimleri ile Ürdün Vadisi’ni tek taraflı ilhak edebilecekleri tehdidinde bulunmuştu.

İsrail’in işgali altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te gasbedilen Filistin toprakları üzerinde 250’ye yakın yasa dışı yerleşim birimi bulunuyor.

Filistin kentlerini hatta köylerini bile birbirinden ayrılan bu yasa dışı yerleşim birimleri, bölgedeki işgali daha da derinleştiriyor.

Bu yasa dışı yerleşim birimlerindeki Filistin topraklarını gasp eden İsrailliler, Batı Şeria’da sık sık Filistinlilerin köylerine saldırıyor, evleri, araçların yanı sıra tarım arazilerini ateşe veriyor, zeytin ağaçlarını kesiyor.

Yasa dışı saldırıları nedeniyle Batı Şeria’da işgalin boyunduruğu altındaki Filistinlilerin hayatı daha da güç hale geliyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English