Diplomasi
Almanya, AB’nin Suriye’ye yönelik yaptırımları hafifletmesi için bastırıyor

Berlin, Beşar Esad yönetiminin devrilmesinin ve El Kaide bağlantılı Heyet Tahrir eş-Şam’ın (HTŞ) iktidara gelmesinin ardından, ülkenin siyasi geçiş sürecini desteklemek ve yeniden inşasına yardımcı olmak amacıyla Batının Suriye’ye yönelik Esad dönemi yaptırımlarını hafifletmesi için AB’ye baskı yapıyor.
Konu hakkında bilgi sahibi kişilerin Financial Times’a (FT) aktardığına göre, Alman yetkililer Noelden kısa bir süre önce AB başkentleri arasında, bloğun Suriye’ye yönelik yaptırımlarının kaldırılabileceği önemli alanlara ilişkin öneriler içeren iki öneri belgesi dağıttı.
Bu teklifte, ülkenin yeni yönetiminin, fiili lideri Ebu Muhammed el-Colani (Ahmed eş-Şara) üzerinde bir miktar baskı kurabilmek amacıyla bazı reformları hayata geçirmesi karşılığında tedbirlerin hafifletilmesi öneriliyordu.
Berlin’in niyeti, ABD’nin pazartesi günü kendi sınırlı yaptırım muafiyetlerini yayınlamasının ardından 27 Ocak’ta Brüksel’de yapılacak dışişleri bakanları toplantısında AB’nin diğer 26 üye ülkesinden yaklaşımına destek almak.
Bir kişiye göre belgelerde, azınlıkların ve kadın haklarının korunması ve silahların yayılmasının önlenmesi gibi sosyal konularda adımlar atılması karşılığında Brüksel’in Şam’a uyguladığı kısıtlamaları kademeli olarak nasıl kaldırabileceği ayrıntılarıyla anlatılıyor.
FT’ye konuşan bir Alman yetkili, “İç savaş sırasında ciddi suçlar işleyenlere yönelik yaptırımların sürdürülmesi gerekirken, Suriye halkını belirli sektörlerdeki yaptırımlardan kurtarmanın yollarını aktif olarak tartışıyoruz,” dedi.
Batılı diplomatların son haftalarda Şam’a yaptıkları ziyaretler sırasında gündeme gelen öneriler, ülkeye fon akışını kolaylaştırmak için bankacılık sektörüne ve ciddi elektrik kesintilerinin üstesinden gelmeye yardımcı olmak için enerji sektörüne yönelik kısıtlamaların hafifletilmesini içeriyor.
Ayrıca hava taşımacılığı üzerindeki yaptırımların hafifletilmesi ve ülkelerine dönmek isteyen sürgündeki Suriyelilerin yanlarına araba almalarını ya da banka hesabı açmalarını engelleyen özel varlıkların taşınması üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması da isteniyor.
ABD Hazinesinin altı aylık muafiyeti, Suriye hükümeti ile bazı işlemlerin yanı sıra bazı enerji ödemeleri ve kişisel havalelere de izin veriyor. Hazineden yapılan açıklamada bu hamlenin amacının “yaptırımların elektrik, enerji, su ve sanitasyon sağlanması da dâhil olmak üzere Suriye genelinde temel hizmetleri ve yönetim fonksiyonlarının devamlılığını engellememesini sağlamaya yardımcı olmak” olduğu belirtildi.
AB görüşmelerine aşina olan bir kişi, Washington gibi, bloğun da gerektiğinde geri alınabilmesini sağlamak için yaptırımların hafifletilmesini geçici hale getirebileceğini söyledi. Görüşmelere katılan bir yetkili, AB’nin 27 üye ülkesi arasında yaptırımların hafifletilmesi için oybirliği ile destek olup olmadığının henüz belli olmadığını, bazı başkentlerin hâlâ yeni Şam yönetimi ve nasıl yöneteceği konusunda tam bir değerlendirme yapılması çağrısında bulunduğunu söyledi.
FT’ye göre birçok Batılı yetkili, Esad’ı deviren saldırıya liderlik eden HTŞ’nin lideri Şara’ya temkinli yaklaşıyor.
Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock geçen hafta Şam’a yaptığı ziyarette, AB’nin Suriye’yi “barışçıl ve kapsayıcı” bir geçiş sürecinde desteklemek istediğini söylemişti.
Şara’nın elini sıkmayı reddetmesi üzerine ziyareti ülkesinde tartışmalara neden olan Yeşiller Partili siyasetçi, Avrupa’nın “elbette bir toplumun İslamlaştırılmasını finanse etmeyeceğini” de eklemişti.
AB’nin baş diplomatı Kaja Kallas, geçen ay AB dışişleri bakanları toplantısının ardından yaptığı açıklamada, bloğun “Suriye’nin yeni liderliğinden olumlu adımlar, sözler değil ama gerçek adımlar ve eylemler gördüğümüzde yaptırım politikamızı uyarlamaya hazır olup olmadığına” karar vermesi gerektiğini söylemiş ve “Biz 27 demokrasiyiz ve bu zaman alır. Ancak adımları gördüğümüzde planı hazır hale getirmemiz gerekiyor, o zaman biz de bu konuda olumlu davranmaya hazırız,” demişti.
Diplomasi
ABD’nin İran saldırısı sonra ülkelerden ‘diplomasi’ çağrıları geldi

ABD’nin İran saldırısı, İsrail’in Tahran ile savaşının daha geniş bir bölgesel çatışmaya dönüşebileceği korkularını körükledi ve diğer ülkeler pazar günü diplomasi çağrıları ve uyarıcı açıklamalarla tepki göstermeye başladı.
ABD Başkanı Donald Trump perşembe günü, İran’a müdahale edip etmeyeceğine iki hafta içinde karar vereceğini söylemişti. Washington, pazar günü erken saatlerdeki saldırısıyla İsrail’in kampanyasına dahil oldu.
Saldırının ne kadar hasara yol açtığı henüz belli değil, ancak İranlı yetkililer “önemli bir hasar” olmadığını söyledi. Tahran daha önce ABD’nin İsrail’in saldırısına katılması halinde misilleme yapacağına söz vermişti.
İran ABD saldırısının ardından İsrail’e füze gönderdi. 10 füzenin isabet ettiği ve ciddi hasara yol açtığı kaydedildi.
İşte dünya çapında ABD’nin İran saldırısı sonrası hükümetlerin ve yetkililerin ilk tepkileri.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, ABD’nin güç kullanmasından “ciddi şekilde endişe duyduğunu” söyledi.
“Bugün Amerika Birleşik Devletleri’nin İran’a karşı güç kullanmasından derin endişe duyuyorum. Bu, zaten gergin bir bölgede tehlikeli bir tırmanış ve uluslararası barış ve güvenliğe doğrudan bir tehdittir. Bu çatışmanın hızla kontrolden çıkma riski artmaktadır ve bu da siviller, bölge ve dünya için felaketle sonuçlanabilir. Üye devletlere, gerilimi azaltma ve BM Şartı ve diğer uluslararası hukuk kuralları kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirme çağrısında bulunuyorum. Bu tehlikeli saatlerde, kaos sarmalının önlenmesi hayati önem taşımaktadır. Askeri bir çözüm yoktur. İlerlememizin tek yolu diplomasi. Tek umudumuz barış.”
MEKSİKA
Meksika Dışişleri Bakanlığı X hesabı:
“Bakanlık, Orta Doğu çatışmasına taraf olanlar arasında barış için diplomatik diyalog çağrısında bulunuyor. Dış politika anayasal ilkelerimiz ve ülkemizin barışçıl inancı doğrultusunda, bölgedeki gerginliğin azaltılması çağrımızı yineliyoruz. Bölge ülkeleri arasında barış içinde bir arada yaşamanın yeniden tesis edilmesi en yüksek önceliktir.”
VENEZUELA
Venezuela Dışişleri Bakanı Yvan Gil Pinto, Telegram’da:
“Venezuela, ABD’nin İran’a yönelik askeri saldırısını kınamakta ve düşmanlıkların derhal durdurulmasını talep etmektedir. Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti, İsrail Devleti’nin talebi üzerine ABD ordusu tarafından İran İslam Cumhuriyeti’nin Fordo, Natanz ve İsfahan kompleksleri dahil olmak üzere nükleer tesislerine yönelik gerçekleştirilen bombardımanı kesin ve kategorik olarak kınamaktadır.”
KÜBA
Küba Cumhurbaşkanı Miguel Diaz-Canel, X’te:
“ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine yönelik bombardımanını, Orta Doğu’daki çatışmanın tehlikeli bir şekilde tırmanmasına yol açan bir eylem olarak şiddetle kınıyoruz. Bu saldırı, BM Şartı ve uluslararası hukuku ciddi şekilde ihlal etmekte ve insanlığı geri dönüşü olmayan bir krize sürüklemektedir.”
YENİ ZELANDA
Yeni Zelanda Dışişleri Bakanı Winston Peters, “tüm tarafları müzakerelere dönmeye” çağırdı.
Peters, pazar günü gazetecilere Yeni Zelanda’nın Başkan Trump’ın eylemlerini destekleyip desteklemediğini söylemedi ve olayların henüz yeni olduğunu belirtti.
Üç kez dışişleri bakanlığı görevini yürüten Peters, krizin “şimdiye kadar karşılaştığı en ciddi kriz” olduğunu ve “daha fazla tırmanmanın önlenmesinin kritik önem taşıdığını” söyledi.
“Başkan Trump’ın İran’daki nükleer tesislere yönelik ABD saldırılarını duyurması da dahil olmak üzere, son 24 saatte yaşanan gelişmeleri takip ediyoruz. Orta Doğu’da devam eden askeri eylemler son derece endişe vericidir ve daha fazla tırmanmanın önlenmesi hayati önem taşımaktadır. Yeni Zelanda, diplomasiye yönelik çabaları güçlü bir şekilde desteklemektedir. Tüm tarafları müzakerelere dönmeye çağırıyoruz. Diplomasi, askeri eylemlerden daha kalıcı bir çözüm sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.
ÇİN
Çin devlet medyasında yer alan kısa bir yorumda, ABD’nin “Irak’ta yaptığı hatayı İran’da tekrar edip etmediği” soruldu.
Devlet televizyonunun yabancı dil kanalı CGTN’nin çevrimiçi haberinde, ABD’nin saldırılarının tehlikeli bir dönüm noktası olduğu belirtildi.
Haberde, 2003’teki ABD’nin Irak işgaline atıfta bulunularak, “Tarih, Orta Doğu’daki askeri müdahalelerin genellikle uzun süreli çatışmalar ve bölgesel istikrarsızlık gibi istenmeyen sonuçlar doğurduğunu defalarca göstermiştir” denildi.
Haberde, askeri çatışmadan çok diyaloğa öncelik veren ölçülü ve diplomatik bir yaklaşımın Orta Doğu’da istikrar için en iyi umut olduğunu belirtildi.
JAPONYA
Japonya’nın NHK televizyonuna göre, Japonya Başbakanı Shigeru Ishiba’nın pazar öğleden sonra önemli bakanlarla bir toplantı düzenleyerek ABD saldırısının etkilerini görüşmesi bekleniyor.
Japonya’nın en yüksek tirajlı gazetesi Yomiuri, saldırıyla ilgili Tokyo’da ek baskı dağıtıyor.
GÜNEY KORE
Güney Kore cumhurbaşkanlığı ofisi, ABD saldırılarının güvenlik ve ekonomiye etkileri ile Güney Kore’nin olası tepkilerini görüşmek üzere pazar günü acil toplantı düzenleyeceğini açıkladı.
AVUSTRALYA
Cuma günü Tahran’daki büyükelçiliğini kapatarak personelini tahliye eden Avustralya, çatışmanın diplomatik yolla sona erdirilmesi için baskı yaptı.
Bir hükümet yetkilisi yazılı açıklamasında, “İran’ın nükleer ve balistik füze programının uluslararası barış ve güvenliğe tehdit oluşturduğunu açıkça belirtmiştik. ABD başkanının şimdi barış zamanı olduğu yönündeki açıklamasını not ediyoruz” dedi.
“Bölgedeki güvenlik durumu son derece istikrarsız. Gerginliğin azaltılması, diyalog ve diplomasi çağrımızı sürdürüyoruz.”
SUUDİ ARABİSTAN
Suudi düzenleyici makamlar, ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırılarının ardından Körfez bölgesinde “radyoaktif etki tespit edilmediğini” açıkladı.
Suudi Arabistan Nükleer ve Radyolojik Düzenleme Komisyonu, X’te yayınladığı bir açıklamada, “ABD’nin İran’ın nükleer tesislerini hedef alan askeri saldırıları sonucunda, Krallık ve Arap Körfezi ülkelerinin çevresinde radyoaktif etki tespit edilmedi” dedi.
ABD, İran’daki nükleer tesisleri bombaladı, İran misilleme başlattı, İsrail’de sirenler çalıyor
Diplomasi
Yeni Zelanda Başbakanı Luxon, Çin ziyaretinde Xi Jinping ile ticaret ve güvenlik konularını görüştü

Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, cuma günü Pekin’de bir araya geldi. Luxon’un ofisinden yapılan açıklamada, iki liderin, Güney Pasifik’teki zorlukları ve ikili ilişkileri yönetmek için görüştüğü belirtildi.
Luxon, “Devlet Başkanı Xi ile görüşmem, bu önemli ilişkinin derinliğini ve genişliğini değerlendirmek ve ikili bağlarımızı yeniden teyit etmek için değerli bir fırsat oldu” dedi. Başbakan, “uluslararası kurallara dayalı sistem”i vurguladı ve Çin’i “küresel sorunların çözümüne yardımcı olma” konusunda “önemli bir rol” oynamaya çağırdı.
“Güçlü ve yenilikçi ekonomik ilişkilerimizin nasıl geniş bir alana yayıldığını özetledim” dedi. “Ticaret ve ekonomi bağlarımız birbirini tamamlayıcı nitelikte ve her iki ülkenin refahına katkıda bulunuyor. Bu bağlar, Yeni Zelanda’nın ekonomisini büyütme hedefini de doğrudan destekliyor” ifadelerini kullandı.
Çin’in Xinhua haber ajansı, Xi’nin ülkesinin ve Yeni Zelanda’nın “birbirlerine saygı duymaları, farklılıkları kabul ederken ortak noktalar aramaları ve iki ülke arasındaki farklılıkları ve anlaşmazlıkları doğru bir şekilde görmeleri ve ele almaları” gerektiğini söylediğini aktardı.
Yeni Zelanda Başbakanı Luxon, Kasım 2023’te liderlik görevini üstlendiğinden bu yana ilk kez Çin’e üç günlük ziyarette bulunuyor. İki gününü Şanghay’da geçiren Luxon, Yeni Zelanda ve Çinli şirketler arasında 871 milyon Yeni Zelanda doları (520 milyon ABD doları) değerinde ticari anlaşmaların imzalanmasını denetledi. Ziyareti sırasında, Yeni Zelanda’yı Çinli turistler ve öğrenciler için bir destinasyon olarak tanıttı.
Luxon’un Çin ziyareti, Yeni Zelanda’nın Güney Pasifik’teki çıkarlarını, Pekin’in bölgede artan iddialı etksiyle tehlikede hissettiği bir bir dönemde gerçekleşti.
Yeni Zelanda Çağdaş Çin Araştırma Merkezi direktörü Jason Young, Wellington ve Pekin arasındaki canlı ticarete dikkat çekerek, mart ayında sona eren mali yılda Yeni Zelanda’nın 21,5 milyar Yeni Zelanda doları değerindeki ihracatının %20’sinin Çin’e yapıldığını belirtti. Nikkei Asia’ya konuşan Young, “Yeni Zelanda’nın çıkarlarına uygun ekonomik işbirliği alanları olduğu açıktır ve Yeni Zelanda hükümeti bunları güçlendirmeye ve olumlu ilişkileri sürdürmeye çalışmaktadır” dedi.
Aynı zamanda, Yeni Zelanda’nın başlıca ortağı olan ve yakın bağları bulunan Pasifik ada ülkesi Cook Adaları ile Çin’in ilişkisinin derinleşmesi Yeni Zelanda’yı tedirgin ediyor. Luxon’un ofisinden cuma günü yapılan açıklamada Cook Adaları veya Çin’in Pasifik’teki faaliyetleri hakkında herhangi bir yorum yer almadı, ancak Luxon, Xi ile “Hint-Pasifik bölgesinde istikrarın ve gerilimin azaltılmasının gerekliliğini” görüştüğünü söyledi.
27.000 kişinin yaşadığı Cook Adaları, Yeni Zelanda ile “serbest birlik” anlaşması imzalamıştır Bu anlaşma kapsamında Yeni Zelanda, küçük Polinezya takımadalarına mali, savunma ve dışişleri desteği sağlamakta. Ayrıca Cook Adaları sakinleri Yeni Zelanda pasaportuna sahip.
Wellington ve Avarua hükümetleri ayrıca savunma ve ulusal güvenlik konularında “işbirliği ve yardımlaşma” ve “her iki tarafı veya birini etkileyebilecek her türlü risk” konusunda birbirlerine danışma yükümlülüğü altındadır.
Şubat ayında Cook Adaları, Wellington’u şaşırtarak Çin ile beş yıllık Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması’nın yanı sıra ekonomik işbirliği ve derin deniz maden arama ile ilgili diğer anlaşmalar imzaladı.
Yeni Zelanda Dışişleri Bakanı Winston Peters şubat ayında, Cook Adaları’nın “Yeni Zelanda’nın çıkarlarıyla önemli ölçüde çelişen” politikalar izlememesinin beklendiğini söyledi.
Perşembe günü Wellington, bu ayın başlarında Cook Adaları’na mali yıl için 18,2 milyon Yeni Zelanda doları tutarındaki kalkınma yardımını askıya aldığını doğruladı.
Peters’ın sözcüsü Nikkei’ye verdiği demeçte, ödemelerin “Cook Adaları ve Çin arasında imzalanan anlaşmalar ve bu anlaşmalar hakkında Yeni Zelanda ile istişare yapılmaması” nedeniyle “güven ve anlamlı katılım”ın yetersizliği nedeniyle askıya alındığını ve ilişkilerin onarılması ve güvenin yeniden tesis edilmesi için somut adımlar atıldığında yeniden başlayacağını söyledi.
ABD geri çekilirken Çin, Pasifik Adaları ülkelerine pazarlarını açma sözü verdi
Diplomasi
Paşinyan, Rusya vatandaşı milyarder Karapetyan’a karşı neden silaha sarıldı?

Rusya vatandaşı milyarder Samvel Karapetyan, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile yaşadığı anlaşmazlıkta Ermeni Kilisesi’ni desteklemesinin ardından Erivan’da tutuklandı. ‘İktidarı ele geçirme çağrısı yapmakla’ suçlanan Karapetyan’ın sahibi olduğu Ermenistan Elektrik Şebekeleri’nin de kamulaştırılması gündemde. Moskova ise süreci yakından takip ettiğini açıkladı.
Rusya vatandaşı milyarder Samvel Karapetyan, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile Ermeni Apostolik Kilisesi arasında yaşanan gerilimde kiliseye destek vermesinin ardından Erivan’da tutuklandı.
Sputnik Ermenistan ajansının 19 Haziran’da aktardığına göre, 18 Haziran akşamı mahkeme kararıyla iki ay süreyle tutuklanan Karapetyan, Erivan’daki Armavir adlı yeni cezaevine gönderildi.
Ermenistan Soruşturma Komitesi, Karapetyan’ı kamuoyuna açık bir şekilde iktidarı ele geçirme çağrısı yapmakla suçladı.
İş insanı suçlamaları reddederken, avukatları iddiaları “saçma ve yasa dışı” olarak nitelendirdi. Hükümet ayrıca, Karapetyan’ın sahibi olduğu Ermenistan Elektrik Şebekeleri şirketini kamulaştırmaya hazırlanıyor.
Kilise desteği tutuklama getirdi
Rus iş insanına yönelik soruşturmanın fitilini, Ermeni Apostolik Kilisesinin Eçmiadzin’deki merkezini ziyareti sırasında kiliseye verdiği destek ateşledi.
Karapetyan, News.am‘e verdiği demeçte, “küçük bir grubun” Ermenistan’ın ve kilisenin bin yıllık tarihini unutarak Ermeni Apostolik Kilisesine saldırdığını söylemişti.
Bu açıklamalardan bir gün sonra, 18 Haziran gecesi Karapetyan ve kardeşi Karen, Erivan’daki evlerinde gözaltına alınarak Soruşturma Komitesi’ne götürüldü.
Armenia Today gazetesinin haberine göre, güvenlik güçleri gözaltı öncesi evde arama yaptı ve daha sonra milyarderin evinin önünde toplanan yaklaşık 50 kişiyi de gözaltına aldı.
Mahkemenin tutuklama kararının hemen ardından avukatı aracılığıyla açıklama yapan Karapetyan, adliye önünde toplanan destekçilerine teşekkür ederek “Ermeni halkına ve Ermeni Apostolik Kilisesi’ne sadık kalacağını” ve hiçbir kararın “kendisini yolundan döndüremeyeceğini” belirtti.
Ermenistan’da iş insanı Karapetyan hakkında ‘darbe çağrısı’ soruşturması başlatıldı
Paşinyan ile kilise arasındaki gerilim
Ermenistan’da Ermeni Apostolik Kilisesi ile Başbakan Paşinyan arasındaki gerilim, mayıs ayı sonlarında Paşinyan’ın sosyal medyadaki paylaşımlarıyla tırmanmıştı.
Paşinyan, Ermeni Apostolik Kilisesi Katolikosu II. Garegin de dahil olmak üzere birçok din adamının bekarlık yeminine uymadığını ve görevlerini bırakmaları gerektiğini öne sürmüştü.
Kilise ise mevcut hükümetin politikalarını sık sık eleştirerek Paşinyan’ı istifaya çağırıyordu.
Karapetyan, gözaltına alındıktan sonra Taşir Grubu basın ofisi yöneticisi Zara Acemyan’ın Facebook hesabından yayımlanan açıklamasında, kendisine yönelik takibatın mevcut Ermeni yetkililerin acizliğini kanıtladığını ifade etti.
Ermeni Apostolik Kilisesi de yaptığı açıklamada, yetkililere Rus iş insanına yönelik takibata son verme çağrısında bulunarak, mahkemenin “utanç verici” kararının sadece kilisenin itibarına değil, Ermenistan’ın uluslararası imajına da bir darbe olduğunu vurguladı.
Karapetyan kim?
1965 yılında Ermenistan’ın Kalinino (1991’den sonra Taşir) şehrinde doğan Samvel Karapetyan, 1997’de Rusya’nın Kaluga kentinde Kalugaglavsnab şirketini satın aldı.
1999 yılında bu şirketin temelinde, inşaat, üretim, enerji ve satış firmalarının yanı sıra alışveriş merkezleri, oteller, restoranlar ve konut ağını da içeren 200’den fazla şirketten oluşan Taşir Grubu’nu kurdu.
Forbes‘a göre Karapetyan, 3,2 milyar dolarlık servetiyle Rusya’nın en zenginleri listesinde 44. sırada yer alıyor.
‘Paşinyan’ın eylemleri Karapetyan’ın reklamını yapıyor’
Öte yandan Kafkasya Enstitüsü’nden araştırmacı Grant Mikaelyan, Vedomosti gazetesine verdiği demeçte Karapetyan’ın iktidar ile kilise arasındaki mevcut krizi kendi siyasi hedefleri için kullanmaya karar verdiğini söyledi.
Mikaelyan’a göre, Rus iş insanının Ermenistan’da her zaman siyasi emelleri oldu ve aynı zamanda Paşinyan’ın politikalarından son derece rahatsız.
Mikaelyan, “Ermenistan başbakanının sosyal medyada Ermeni Apostolik Kilisesine yönelik hakaret seli ve bir iş insanının kişisel görüşünü ifade ettiği için tutuklanması, bu süreçte hukukun üstünlüğünün olmadığının bir göstergesi. Dahası, bugün resmi propaganda aktif olarak Karapetyan’ı Kremlin ile ilişkilendirmeye ve iş insanını Paşinyan’ı devirmek için bir koçbaşı olarak adlandırmaya çalışıyor,” dedi.
Paşinyan’ın politikalarından memnun olmayan yüksek bir vatandaş oranı olduğunu belirten siyaset bilimci, “Aslına bakılırsa, yetkililer bu uygunsuz eylemleriyle sadece iş insanının reklamını yapıyor,” diye ekledi.
Şirketine kamulaştırma kararı
Karapetyan’a yönelik operasyonların ortasında Paşinyan, Kasım 2020’den beri görevde olan Ulusal Güvenlik Teşkilatı Başkanı Armen Abazyan’ı da görevden aldı.
Paşinyan, parlamentodaki açıklamaısnda bu kararı, eski Ulusal Güvenlik Teşkilatı başkanının dinlenme zamanının gelmesiyle açıkladı.
Fakat Hraparak gazetesine göre, Abazyan’ın görevden alınmasının muhtemel nedeni, Karapetyan’ın evinin avlusunda bir “baskın şovu” düzenlemeyi ve “onu asfalta yatırmayı” reddetmesiydi.
Paşinyan aynı açıklama, iktidardaki “Sivil Sözleşme” partisinin, Taşir Grubu’na ait Ermenistan Elektrik Şebekeleri şirketinin kamulaştırılmasına yönelik bir yasa tasarısı hazırladığını da duyurdu.
Paşinyan, bu karara Ermenistan’ın bölgelerini ziyareti sırasında “neredeyse bir enerji krizi” tespit etmesi üzerine vardığını iddia etti.
Başbakana göre şirket, daha sonra toplumsal hoşnutsuzluk ve siyasi bir kriz yaratmak amacıyla ülkede kasıtlı olarak bu durumu yarattı.
Taşir Grubu, şirketi Rus şirketi Inter RAO’dan Eylül 2015’te, Erivan’da elektrik tarifelerindeki artışa bağlı büyük protestoların ardından satın almıştı.
Karapetyan, geçen sene Armenia Today‘e verdiği mülakatta, şirketi satın aldıkları sırada Ermenistan Elektrik Şebekelerinin faaliyetlerinin tamamen felç olduğunu söylemişti.
Milyardere göre, önceki sahipler “onlarca yıl modernizasyon için bir kuruş bile ayırmamıştı” bu nedenle şirketi 2016’dan bu yana sadece modernizasyon için yaklaşık 680 milyon dolar ve yeni kapasiteler oluşturmak için yaklaşık 150-200 milyon dolar harcamak zorunda kalmıştı.
Moskova ne söyledi?
Mikaelyan’a göre, Rus milyarderin tutuklanması Rusya-Ermenistan ilişkilerini olumsuz etkileyecektir. Uzman, Karapetyan’ın Rus iş dünyasında önemli bir aktör olduğunu ve bu nedenle Moskova’nın duruma tepkisiz kalamayacağını ve siyasi kanallar aracılığıyla serbest bırakılması için ısrarcı olacağını öne sürdü.
Tutuklamanın hemen ardından Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, Moskova’nın Karapetyan etrafındaki durumu takip ettiğini belirterek, tüm yasal haklarının korunması için kendisine gerekli desteğin sağlanacağını vaat etti.
-
Görüş6 gün önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Asya2 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Ortadoğu4 gün önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi7 gün önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Dünya Basını2 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 3