Bizi Takip Edin

AMERİKA

Amerikan şirketleri Çin’den kaçamıyor

Yayınlanma

ABD yönetiminin Çin’den ayrılma baskısı, Amerikan şirketlerini Endonezya, Meksika ve Vietnam gibi ülkelerdeki fabrikalara yönlendirmiş durumda.

Fakat Wall Street Journal’ın (WSJ) haberine göre, bu ülkelerden ABD’ye gelen ürünlerin çok önemli bir kısmı Çin sahipliğindeki fabrikalarda üretiliyor. Çinli şirketler, ABD’nin Çin’e uyguladığı gümrükten kaçınmak için böyle bir yolu izliyor.

Bunun yanı sıra küçük ülkelerde üretilen diğer birçok ürün de Çinli tedarikçilerin temel girdileriyle üretiliyor; bu da Çin’in katılımı olmadan bunların üretilemeyeceği anlamına geliyor.

WSJ’ye göre bu gerçekler, ABD’yi Çin’in devasa imalat makinesinden ayırmaya çalışan politika yapıcıların ve şirketlerin karşılaştığı zorlukların altını çiziyor. ABD ile Çin’i birbirine bağlayan bazı tedarik zincirleri, ayrıştırmak şöyle dursun, yalnızca bir veya iki bağlantı daha ekleyerek karmaşıklığı ve maliyeti artırdı.

Bank for International Settlements tarafından ekim ayında yayınlanan bir araştırma, Çin ile ABD arasındaki tedarik zincirlerinin, ticaretin başka yerlere yönlendirilmesi nedeniyle 2021’den bu yana daha karmaşık hale geldiğini ortaya çıkardı. Fakat ABD’ye tedarik edilen malların çoğu hala Çin’den geliyor ve bu da tedarik zinciri çeşitlendirmesi konusunda sınırlı ilerleme kaydedildiği anlamına geliyor.

Çin’den yapılan ithalat azaldı ama…

Resmi ABD ticaret verilerine göre Çin, bu yılın ilk altı ayında ABD’nin mal ithalatının yalnızca %13,3’ünü oluşturdu; bu 2003’ten bu yana en düşük seviye ve 2017’deki yıllık zirve olan %21,6’nın çok altında.

ABD ve Çin ekonomileri başka şekillerde de ayrışıyor. New York merkezli bir araştırma firması olan Rhodium Group’a göre, ABD’nin Çin’e doğrudan yatırımı geçen yıl 8,2 milyar dolar ile 20 yılın en düşük seviyesine geriledi. Çin, Rusya’ya ve gelişmekte olan dünyaya daha fazla mal satmaya odaklanırken bazı ABD şirketleri Çin’den çekildi.

Fakat mevcut veriler daha yakından incelendiğinde, ABD ve Çin ekonomilerinin bazı bölümlerinin parçalanırken bazılarının parçalanmadığı daha karmaşık bir tablo ortaya çıkıyor. İktisatçılar, bazı durumlarda ABD politikalarının, aslında Çinli tedarikçilere daha fazla bağımlılığa yol açan tedarik zinciri düzenlemelerini tetiklediğini söylüyor.

Singapur bankası DBS’deki iktisatçıların hesaplamalarına göre, Çin’den Güneydoğu Asya’ya yapılan doğrudan yatırım, 2013’teki 7 milyar dolara kıyasla 2022’de yaklaşık 19 milyar dolara ulaştı; en büyük payı imalat yatırımları oluşturuyor. CEIC’e göre Çin’in Meksika’ya doğrudan yatırımı da on yıl önceki 42 milyon dolardan 2021’de 232 milyon dolara yükseldi. Çin bu yerlerdeki fabrikaların sahibi olmadığında bile genellikle onlara tedarik sağlıyor.

Çin, küresel tedarik zincirindeki konumunu ‘ayarlıyor’

DBS tarafından yapılan araştırma, Çin’in daha küçük ülkelere gönderdiği ara veya kısmen işlenmiş malların miktarını önemli ölçüde artırdığını ve daha sonra bunları ABD’ye göndermeden önce nihai ürünler halinde bir araya getirdiğini gösteriyor.

Rhodium Group, eylül ayı raporunda, ABD’nin Meksika ve Vietnam’dan son beş ila yedi yılda artan ithalatının, Çin’in bu pazarlara ihracatındaki artışla yakından eşleştiğine işaret ediyordu.

WSJ’ye konuşan HSBC ekonomisti Neumann, Çin’in küresel tedarik zincirlerindeki rolünden vazgeçmek yerine yalnızca ayarlama yaptığını düşünüyor. Araştırmasının, başka ülkelerden girdi gerektiren Çin’den yapılan ihracatın 2014’ten itibaren düştüğünü, diğer ülkelerdeki üretimi besleyen Çin’den yapılan ihracatın ise keskin bir şekilde arttığını gösterdiğini söylüyor.

ABD, gümrük atlatmanın farkında

Öte yandan Çin’in bazı hamleleri ABD’nin tepkisine neden oluyor. ABD hükümeti, ağustos ayında, dört Güneydoğu Asya ülkesindeki üreticilerin Çin kaynaklı malzemeler kullanarak gümrük vergilerini yasadışı bir şekilde atlattığı ve ardından nihai malları gümrük vergisi ödemeden ABD’ye gönderdiği yönünde karar verdikten sonra, güneş paneli üreticilerine yönelik %254’e varan yüksek yeni tarifeleri açıklamıştı.

Ağustos ayında yayınlanan bir makalede, iktisatçılar Laura Alfaro ve Davin Chor, 2017 ile 2022 arasında ABD’nin Çin’den yaptığı ithalatın payında yüzde beş puanlık bir düşüşe paralel olarak Vietnam’dan ithalat fiyatlarında yaklaşık %10, Meksika’dan ise %3 artış yaşandığını ortaya koydu.

Yazarlar, “Üçüncü ülkelerden gelen bu artan fiyatların bir kısmının, bu malları satın alan ABD firmalarına veya tüketicilere aktarılması muhtemel,” diyor.

Çin hâlâ ABD’nin kritik tedarikçisi

Allianz Research tarafından geçen yılın sonlarında yapılan bir araştırma, Çin’in, tüketici elektroniğinden ev eşyalarına ve kimyasallara kadar ABD için 276 tür ürün için ‘kritik bir tedarikçi’ olduğunu ortaya çıkarmıştı.

Allianz, söz konusu ürünlerin ABD’nin gayri safi yurtiçi hasılasının %1,3’ünü oluşturduğunu belirtti; bu oran 2018’de %0,7 ve 2010’da %0,4’tü. Raporda, ABD’nin bugün Çin için yalnızca 22 tür mal için kritik bir tedarikçi olduğu ve bunun Çin’in GSYİH’sinin %0,3 değerinde olduğu belirtilmişti.

AMERİKA

ABD’li senatör: Musk’ın Çin bağlantıları ABD ulusal güvenliği için ‘derin bir tehdit’

Yayınlanma

Elon Musk’ın yeni Donald Trump yönetimine katılımı, olası çıkar çatışmaları nedeniyle incelemeye alınırken, bir senatör Tesla ve SpaceX CEO’sunun Çin ile olan iş bağlarının ABD ulusal güvenliğini tehlikeye atabileceği uyarısında bulundu.

Senato’nun gizlilik, teknoloji ve hukuk alt komitesi başkanı Richard Blumenthal, “Bunun tehlikeli olmanın ötesinde olduğunu düşünüyorum. Bay Musk ve SpaceX’in bu pozisyonda olmasının ulusal güvenliğimiz için derin bir tehdit olduğunu düşünüyorum,” dedi.

Cumhuriyetçi Trump, Musk’ın federal kurumlarda potansiyel olarak büyük kesintilerin yanı sıra düzenlemelerde yapılacak değişiklikleri denetlemeyi amaçlayan bir hükümet verimlilik komisyonuna eş başkanlık edeceğini söyledi.

Tesla araçlarının yarısını, satışlarının da üçte birini gerçekleştirdiği Çin’de üretirken, ABD Savunma Bakanlığı ve diğer devlet kurumları da SpaceX’e giderek daha fazla bağımlı hale geliyor.

Musk’ın Çin ve Başbakan Li Qiang da dahil olmak üzere bazı üst düzey yetkilileriyle olan yakın iş ilişkileri, Pekin tarafından özellikle geçiş döneminin ilk günlerinde Trump’a bir arka kanal olarak değerlendirilebileceğine dair haberlere yol açtı.

Salı günü ABD’li teknoloji şirketleri ve bu şirketlerin Çin ile olan ilişkilerinin ele alındığı bir oturumda konuşan ve 2011 yılından bu yana Connecticut’ta Demokrat senatör olarak görev yapan Blumenthal, Musk’ın Pekin ile olan bağlarının istismar edilebileceğini savundu.

ABD’de Musk ve Ramaswamy “hükümet verimliliğini” denetleyecek

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD, Filipinler’e Pekin’e karşı kullanması için insansız deniz aracı veriyor

Yayınlanma

Analistler, Washington’ın Manila’ya gelişmiş insansız hava araçları sağlamasının Filipin Donanması için bir “güç çarpanı” görevi göreceğini ve ABD’nin müttefikinin Güney Çin Denizi’nde Çin’e karşı gözetleme ve operasyonel kabiliyetlerini artıracağını söylüyor.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin salı günü Filipinler’e yaptığı iki günlük ziyaret sırasında ABD hükümetinin Filipin Donanmasına Batı Filipin Denizi’ndeki operasyonları için açıklanmayan sayıda insansız deniz aracı (USV) verdiğini açıkladı.

Biden yönetimi sona ermeden önce “çok daha fazlasının” teslim edileceği sözünü verdi.

Austin, Filipinler Savunma Bakanı Gilberto Teodoro Jnr ile birlikte Batı Filipin Denizi’ne bakan ve ABD-Filipin ortak askeri tesisine ev sahipliği yapan Puerto Princesa, Palawan’da düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: “Temmuz ayındaki ziyaretim sırasında açıkladığım 500 milyon ABD doları tutarındaki yabancı askeri finansmanla, Filipinler’in münhasır ekonomik bölgesi (MEB) boyunca haklarını ve egemenliğini savunacak yetenek ve araçlara sahip olmasını sağlamaya yardımcı olmak için bunun gibi daha birçok platformun teslim edilmesini bekliyoruz.”

Austin, ABD’nin “Filipinler’in savunmasına derinden bağlı olduğunu” ve Manila ile olan Karşılıklı Savunma Anlaşmasının “Güney Çin Denizi’nin herhangi bir yerinde, sahil güvenlik güçlerimiz de dahil olmak üzere silahlı kuvvetlerimize, uçaklarımıza veya kamu gemilerimize yönelik silahlı saldırılar için geçerli olduğunu” yineledi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD’nin nükleer modernizasyon planı: Pentagon’dan kritik açıklama

Yayınlanma

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), ülkenin nükleer cephaneliğini artırma ve modernize etmeyi planlandığını açıkladı. Bu adımın, caydırıcılık kabiliyetini güçlendirmek amacıyla hayata geçirileceği ifade edildi.

Nükleer politikalardan sorumlu savunma bakan yardımcısı Richard Johnson, bu hedefin gerekirse nükleer kuvvetlerdeki stratejik ayarlamaları da içereceğini belirtti.

Johnson, Washington merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde (CSIS) düzenlenen konferansta yaptığı konuşmada, “Bugün mevcut ABD kuvvetlerine ve doktrinine güveniyoruz. Fakat, eğer caydırıcılık kabiliyeti yetersiz kalırsa, bu eksikliği zamanında gidermeye hazır olmalıyız,” dedi.

Johnson, ABD’nin nükleer doktrinini, silahların modernizasyon programını ve kuvvetlerin hazır olma durumunu gerektiğinde yeniden değerlendireceğini vurguladı.

Yetkili, “Caydırıcılık başarısız olsa bile Washington, belirlediği hedeflere ulaşabilecek kapasitededir,” ifadesini kullandı.

20 Kasım’da, ABD Silahlı Kuvvetleri Stratejik Komutanı (STRATCOM) General Anthony Cotton, ABD’nin, Rusya ve Çin’e ek olarak “üçüncü taraf” tehditlerine karşı yeterli güçlere sahip olup olmadığını inceleyeceğini bildirmişti.

Cotton, günümüz tehditlerinin, nükleer modernizasyonun başladığı dönemden çok daha karmaşık hale geldiğini belirterek, “Stratejik planlama artık Rusya ve Çin’in giderek artan agresif tavırlarına uygun şekilde yeniden şekillendirilmelidir,” değerlendirmesini yapmıştı.

STRATCOM temsilcisi Tuğamiral Thomas Buchanan ise ABD’nin, potansiyel düşmanlara karşı caydırıcılık sağlayacak bir cephaneliğe sahip olması gerektiğini, aksi takdirde nükleer saldırı senaryolarının devreye girebileceğini söylemişti.

Öte yandan, 19 Kasım’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya’nın nükleer doktrininde önemli değişiklikler içeren güncellemeleri onayladı.

Yeni doktrine göre, insansız hava araçları veya nükleer olmayan seyir füzeleri ile yapılan saldırılarda ya da toprak kaybetme tehdidi karşısında nükleer silah kullanımının mümkün olduğu açıklandı.

Ayrıca, diğer nükleer güçlerin dolaylı olarak çatışmaya dahil olması, Moskova tarafından “saldırı” olarak değerlendirilecek.

Bu kapsamda, yalnızca Rusya’nın değil, müttefiki Belarus’un toprak bütünlüğüne yönelik tehditler de agresif bir tutumla karşılanacak.

Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne (SIPRI) göre, Ocak 2023 itibarıyla Rusya’nın 4 bin 500, ABD’nin ise 3 bin 700 nükleer savaş başlığı bulunuyor.

Rusya’nın nükleer doktrinini güncellemesi ne anlama geliyor?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English