Avrupa
Avrupa Komisyonu, ‘Pfizergate’ davasını kaybetti

AB Genel Mahkemesi, Avrupa Komisyonu’nun, Başkan Ursula von der Leyen ile Pfizer CEO’su arasındaki mesajların kamuoyuyla paylaşılmamasına dair kararını gerekçelendirememesi nedeniyle Komisyon aleyhine karar verdi.
Mahkeme, Komisyonun Pfizer ile yapılan COVID-19 aşı sözleşmeleriyle ilgili belgelerin neden ellerinde bulunmadığına dair inandırıcı bir açıklama getiremediğine hükmetti.
Leyen ile Pfizer CEO’su Albert Bourla arasında geçen kısa mesajların varlığını New York Times ortaya çıkarmış, ardından gazete mesajlara erişim talebinde bulunmuştu.
Komisyon ise bu talebi reddederek, kısa mesajların “doğası gereği geçici” olduğunu ve kurumsal belge yönetim sistemine dahil edilmediğini savunmuştu.
New York Times, mahkeme kararının ardından yaptığı açıklamada, “Bugünkü karar Avrupa Birliği’nde şeffaflık ve hesap verebilirlik için büyük bir zaferdir. Bu karar, geçici iletişimlerin kamu denetiminin dışında olamayacağını güçlü bir şekilde ortaya koymaktadır,” dedi.
Gazete ayrıca, bu kararla yetkililerin kısa mesajları da diğer belgeler gibi işlemeye tabi tutmak zorunda olduğunun netleştiğini, Komisyonun ise bu konuda gerekli adımları atmadığını belirtti.
Mahkeme kararında, Komisyonun yalnızca “Bu belgeler elimizde yok” demekle yetinemeyeceği, belgelerin neden bulunamadığına dair kamuoyunu ve mahkemeyi ikna edecek açıklamalar sunması gerektiği vurgulandı.
Mahkeme, her metnin kamuya açık bir kayıt olduğunu söylemedi fakat resmi işlerle ilgili mesajların şeffaflık yasalarına tabi olabileceğini teyit etti.
Bu, AB kurumlarına ve onları etkilemeye çalışanlara bir uyarı olarak görülüyor: Dijital mesajlar otomatik olarak kayıt dışı kalmaz ve bunları kullanarak denetimden tamamen kaçınamazsınız.
Öte yandan pratikte, metinlere ne kadar erişilebileceği henüz belli değil. Karar, mesajların geri alınmasının zor olabileceğini kabul ediyor. Örneğin telefonlar değiştirilmiş, veriler silinmiş olabilir.
Kararda, “Duruşmada bu konu sorulduğunda, Komisyon, New York Times’ın davayı açmasından bu yana, güvenlik nedenleriyle zorunlu bir kural olduğu için başkanının cep telefonunun değiştirildiğini varsaydığını” belirttiği vurgulanıyor.
Avrupa
Finlandiya ‘Rusya tehdidini’ gerekçe göstererek mayın yasağından çıkıyor

Finlandiya parlamentosu, Rusya’dan kaynaklandığı iddia edilen tehditleri gerekçe göstererek, anti-personel mayınların kullanımını, üretimini ve depolanmasını yasaklayan Ottava Sözleşmesi’nden çekilme kararı aldı. Reuters haber ajansına göre yapılan oylamada 18 milletvekili karşı oy kullanırken 157 milletvekili çekilme yönünde oy verdi.
Finlandiya parlamentosu, anti-personel mayınların kullanımını, üretimini ve depolanmasını yasaklayan Ottava Sözleşmesi’nden ülkenin çekilmesi yönünde karar aldı.
Reuters haber ajansının aktardığına göre, parlamentoda yapılan oylamada 18 milletvekilinin ret oyuna karşılık 157 milletvekili tasarının kabulü yönünde oy kullandı.
Finlandiya Savunma Bakanı Antti Häkkänen, Rusya’dan gelebilecek olası saldırılara işaret ederek kararı savundu.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri António Guterres’in endişelerine yanıt olarak Häkkänen, “Hükümetimizin ve parlamentomuzun, Finlandiya’ya yönelik bir saldırı riskini azaltacak önlemleri almakla yükümlü olduğuna inanıyorum,” ifadelerini kullandı.
Norveç, Finlandiya’nın kara mayını antlaşmasından çıkma hamlesini eleştirdi
Süreç altı ay sonra başlayacak
Habere göre Finlandiya, anlaşmadan çekildiğini diğer taraf ülkelere ve BM’ye resmi olarak bildirdikten altı ay sonra mayın stoklamaya başlayabilecek.
Bu karar, BM Genel Sekreteri Guterres’in 16 Haziran’da mevcut sözleşmelere bağlı kalınması ve bu sözleşmelerden çekilmeye yönelik “her türlü adımın derhal durdurulması” gerektiği yönündeki açıklamasına rağmen alındı.
Baltık ülkeleri de niyetini açıklamıştı
Finlandiya’nın bu adımı, bölgedeki diğer ülkelerin benzer hamlelerini takip ediyor. Mart ayı ortasında Litvanya, Letonya, Estonya ve Polonya da Ottava Sözleşmesi’nden çekilme niyetlerini açıklamıştı.
Söz konusu ülkeler, Belarus ve Rusya ile sınırı olan devletlere yönelik askeri tehditlerde önemli bir artış olduğunu belirtmiş ve bu ülkelerin “caydırıcılık ve savunma potansiyelini güçlendirmenin önemli olduğunu” vurgulamışlardı.
Litvanya, Rusya ve Belarus sınırına mayın döşemek için 1,1 milyar avro harcayacak
Avrupa
Filistin yanlısı aktivistler İngiltere’nin en büyük hava üssünde uçak tahrip etti

Filistin yanlısı aktivistler bugün (20 Haziran) İngiltere’deki en büyük Kraliyet Hava Kuvvetleri (RAF) üssüne girerek, İngilizlerin Gazze’deki İsrail savaşına verdiği desteği protesto etmek için askeri uçaklara zarar verdiklerini iddia ettiler.
Kampanya grubu Palestine Action, üyelerinin Oxfordshire’daki RAF Brize Norton üssüne girerek iki Airbus Voyager uçağının motorlarına kırmızı boya sıktıklarını ve levye ile “daha fazla hasar verdiklerini” söyledi.
Grup tarafından X’te yayınlanan bir videoda, iki protestocunun elektrikli scooterlarla pistten geçtikten sonra, yeniden kullanılmış yangın söndürücülerle motorlara boya sıktığı görülüyor.
Açıkalamada, “Eylemciler askeri üsse girmeyi başarmakla kalmadı, aynı zamanda fark edilmeden kaçmayı da başardılar,” denildi.
Brize Norton’daki olay, İngiliz ordusunun İsrail’in Gazze’deki saldırısına verdiği desteği protesto eden grupların son eylemi ve Birleşik Krallık’taki bir askeri üsse başarılı bir şekilde girilmesinin nadir örneklerinden biri.
Muhafazakâr Parti’nin gölge savunma bakanı Mark Francois, “Silahlı teröristler bile olabilecek ‘protestocuların’ güvenli olması gereken bir RAF hava üssüne nasıl girmeyi başardıkları konusunda [Savunma Bakanlığının] cevaplaması gereken ciddi sorular ortaya çıktı,” dedi.
Kampanyacılar tarafından hedef alınan Voyager filosu, 109 tona kadar yakıt taşıyabilen ve NATO operasyonlarını desteklemek için RAF tarafından rutin olarak kullanılan bir dizi havadan havaya yakıt ikmal tankeri.
Savunma Bakanlığı, kampanyayı “vandalizm” olarak nitelendirdi ve olayın soruşturulması için polisle yakın işbirliği içinde olduğunu açıkladı.
Thames Valley Polisi, “RAF Brize Norton’a girerek suç teşkil eden hasara yol açan kişiler olduğuna dair ihbar aldık. Soruşturma başlatıldı ve Savunma Bakanlığı Polisi ve RAF Brize Norton’daki ortaklarımızla işbirliği içindeyiz. Sorumluların bulunması ve tutuklanması için soruşturma devam ediyor,” dedi.
İngiliz hükümeti geçen hafta, Orta Doğu’daki üslere yeni bir grup RAF savaş uçağı ve diğer İngiliz askeri uçakları göndereceğini açıklayarak, İran ile tırmanan gerginlikte İsrail’e savunma desteği sağlayabileceğini ima etti.
Palestine Action yaptığı açıklamada, “İsrail hükümetini kamuoyuna kınamasına rağmen, İngiltere askeri kargo göndermeye, Gazze üzerinde casus uçakları uçurmaya ve ABD/İsrail savaş uçaklarına yakıt ikmali yapmaya devam ediyor. İngiltere sadece suç ortağı değil, aktif bir katılımcı,” dedi.
İngiliz tedarikçiler İsrail’in silah ithalatının küçük bir yüzdesini oluştursa da, hükümet halkın çatışmadan çekilmesi yönündeki artan baskısıyla karşı karşıya. İngiltere geçen yıl İsrail’e bazı ihracat lisanslarını askıya alacağını açıklamıştı.
Avrupa
Avrupa merkez bankaları faiz oranlarını düşürüyor

ABD Başkanı Donald Trump’ın ticaret savaşı, Fed’in elini kolunu bağlarken, Avrupa’daki merkez bankalarını faiz oranlarını düşürerek ekonomilerini desteklemeye itiyor.
İsviçre, İsveç ve Norveç merkez bankaları, Avrupa Merkez Bankası (AMB) ve İngiltere Merkez Bankasının (BoE) geçen ay attığı adımların ardından, bu hafta resmi faiz oranlarını düşürdü.
Beş merkez bankası da son haftalarda büyüme tahminlerini düşürdü. Ortak tema, 2 Nisan’da Trump’ın “Kurtuluş Günü” gümrük vergisi açıklaması sonrasında ticaretin geleceğine ilişkin belirsizliğin güveni zedelediği ve iktisadi faaliyeti baskıladığı yönünde.
Buna karşılık, aynı faktörler ABD ekonomisini de olumsuz etkiliyor olmasına rağmen, Fed bu yıl faiz indirimine gitmeyi düşünmüyor. Bunun nedeni, Trump’ın gümrük vergilerinin kapsamı ve ölçeğinin ABD’de enflasyonu yükselteceğinin kesin gibi görünmesi.
Fed Başkanı Jerome Powell, çarşamba günü ABD merkez bankasının federal fon faiz hedef aralığını %4,25 ile %4,50 arasında bırakmasının ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, “Tanıdığım herkes, gümrük vergileri nedeniyle önümüzdeki aylarda enflasyonda önemli bir artış olacağını tahmin ediyor, çünkü bu vergilerin bedelini birileri ödemek zorunda,” dedi.
Toplantıda Fed politika yapıcıları, 2025 ve 2026 enflasyon tahminlerini yukarı yönlü revize etti ve bunun sonucunda faiz oranlarının biraz daha uzun süre yüksek kalması gerekeceğini sinyalini verdi.
Powell, “Görevimiz, uzun vadeli enflasyon beklentilerini istikrarlı tutmak ve fiyat seviyesindeki tek seferlik artışın sürekli bir enflasyon sorununa dönüşmesini önlemek,” dedi.
Bu bağlamda Powell, ABD ekonomisinin hâlâ makul bir hızda büyüdüğünü, işsizliğin ise işgücünün sadece yüzde 4,2’si ile Fed’in harekete geçmeden önce biraz daha bekleyebilecek kadar düşük olduğunu vurguladı.
Fed’in temkinli tavrı, Powell’ı “ahmak” olarak nitelendiren ve bu hafta, yakında bir hareket olmazsa “bir şeyleri zorlamak zorunda kalabileceğini” söyleyen Trump’ı öfkelendirdi.
Çarşamba günü Fed’in kararları öncesinde Beyaz Saray’ın önünde gazetecilere verdiği demeçte, “Açıkçası, Fed’de aptal biri var. Enflasyon yok. Sadece başarı var. Faiz oranlarının düşmesini istiyorum,” demişti.
Atlantik’in diğer yakasında ise durum çok farklı. Gümrük vergilerinin ilk etkisi Avrupa’nın ihracat sektöründe hissedildi. Gümrük vergileri yürürlüğe girmeden önce ürünlerini ABD’ye sevk etmek için acele eden şirketler, şimdi tekrar siparişler için uzun bir bekleyişle karşı karşıya.
Merkez bankaları, ticaret savaşının küresel tedarik zincirlerini bozabileceği ve bir aşamada enflasyonu artıracak ek maliyetler getirebileceğinden hâlâ endişeli olsa da, şu anda bu endişe bir kenara bırakılmış durumda.
İsveç Merkez Bankası (Riksbank) çarşamba günü yaptığı açıklamada, “Geçen yıl başlayan iktisadi toparlanma ivme kaybetti,” diyerek, faiz oranını çeyrek puan indirerek yüzde 2’ye çekti.
İsviçre Merkez Bankası da perşembe sabahı yaptığı açıklamada, “Güçlü bir ilk çeyreğin ardından, büyüme yeniden yavaşlayacak ve yılın geri kalanında oldukça zayıf seyredecek,” dedi ve faiz oranını yüzde 0,25’ten sıfıra indirdi.
Pandemi sonrası enflasyon artışına rağmen faiz indirimine direnen Norveç’te ise merkez bankası, nihayet tutumunu değiştirme zamanının geldiğini açıkladı. Norges Bank ayrıca yıl içinde faiz oranlarını tekrar indireceğini de belirtti.
BoE ise perşembe günü banka faiz oranını değiştirmedi, fakat mayıs ayında faiz indirimi yapmıştı ve Başkan Andrew Bailey yaptığı açıklamada “Faiz oranları kademeli düşüş eğilimini sürdürüyor,” dedi.
AMB de haziran ayı başında geçen yılın sekizinci faiz indirimini gerçekleştirdi ve analistler, önümüzdeki aylarda her iki merkez bankasının da faiz indirimine devam edeceğini tahmin ediyor.
Büyüme yavaşlarken, enflasyon da en azından kısa vadede merkez bankalarının istediği seviyenin altına iniyor. AMB, enflasyonun gelecek yıl yüzde 1,6 olacağını, ardından 2027’de yüzde 2,0 hedefine geri döneceğini tahmin ediyor.
İsviçre’de ise enflasyon mayıs ayında yüzde -0,1 ile yıl bazında negatif seviyeye geriledi.
Bu durumun nedeni, büyük ölçüde Trump’ın politikaları nedeniyle dolara olan güvenin sarsılması. Dolar, bu yıl avro, sterlin ve İsviçre frangı gibi başlıca Batı para birimleri karşısında yaklaşık %9 değer kaybetti.
Bu durum, Avrupa’nın birçok ithalatının, özellikle petrol ve kahveden oluşan ve dolar cinsinden fiyatlandırılan emtia fiyatlarının yerel para birimleri cinsinden önemli ölçüde ucuzlamasına neden oldu.
ING ekonomisti Carsten Brzeski, “ABD’deki düzensiz ve kaotik yeni politika tarzı nedeniyle, Avrupa para birimlerinin güçlendiğini gördük,” diyerek, bunları “Avrupa’daki deflasyonist baskıların önemli bir itici gücü” olarak nitelendirdi.
Nitekim, İsviçre’nin perşembe günü yaptığı faiz indirimi, küresel yatırımcıların “güvenli liman” olarak gördüğü frangın cazibesini azaltmayı doğrudan hedefliyordu.
SNB Başkanı Martin Schlegel, basın toplantısında, “Negatif faiz kararını hafife almayacağız,” demekle birlikte, ana faiz oranını tekrar sıfırın altına indirmek zorunda kalabileceğini kabul etti.
-
Görüş4 gün önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Asya1 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Ortadoğu2 gün önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Diplomasi5 gün önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 3