Bizi Takip Edin

Diplomasi

BAE ile Türkiye, Körfez’den Boğaz’a demiryolu projesi için görüşüyor

Yayınlanma

ABD, AB, Çin ve Hindistan gibi ülkeler arasındaki ‘koridor savaşları’ sürerken, Bloomberg önemli bir iddia ortaya attı.

‘Konuyla ilgili bilgi sahibi Türk yetkililer’in bildirdiğine göre, Abu Dabi varlık fonu ADQ ve Türkiye, Avrupa’yı Ortadoğu ve Asya’ya bağlaması planlanan ticaret koridorunun bir parçası olarak İstanbul Boğazı üzerinde bir demiryolu inşa etmek üzere görüşmeler yürütüyor.

Demiryolu, 3 milyar dolara inşa edilen, türünün dünyadaki en uzun ve en geniş örneklerinden biri olan Yavuz Sultan Selim köprüsünden geçecek.

Bunun Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki bir dizi potansiyel anlaşmaya ekleneceği belirtiliyor. BAE, Ankara ve Körfez ülkelerinin yıllar süren düşmanlıklarını bir kenara bırakmalarının ardından Temmuz ayında Türkiye’nin sarsılan ekonomisini desteklemek için 51 milyar dolar taahhüt etmişti.

Bir BAE yetkilisi Bloomberg’e yaptığı açıklamada, Türkiye ile ikili ticaretin 2030 yılına kadar iki katına çıkarak 40 milyar dolara ulaşmasını umduklarını ve yatırım için ‘kilit sektörler’ arasında enerji, lojistik, turizm ve tarımın yer aldığını söyledi.

Bloomberg haberine göre Türkiye, Londra ve Pekin arasında kurulmasını umduğu ticaret koridorunun önemli bir parçası olmak için çabalıyor. İsminin açıklanmaması kaydıyla konuşan kişiler, Türkiye’nin Körfez ülkelerini demiryolu ve karayolu ağına bağlamayı hedeflediğini söylediler ve demiryolunu gelecekte bu hedefi destekleyecek başka altyapı projelerinin izleyebileceğini de eklediler.

ABD ve Hindistan’ın geçtiğimiz ay BAE, Suudi Arabistan ve İsrail’in desteğiyle rakip bir güzergah üzerinde anlaşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Körfez ülkelerini Irak’ın Basra limanından Türkiye’ye uzanan 17 milyar dolarlık bir ticaret yolunu desteklemeye ikna etmeye çalışıyor.

Diplomasi

JD Vance’ten Avrupa’ya: Vasal olmanızı istemiyoruz

Yayınlanma

Geçen şubat ayında Münih Güvenlik Konferansında yaptığı konuşma ile Avrupalıları şok eden ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, Yaşlı Kıta’nın ABD’nin “güvenlik vasalı” olmaya devam etmesinin iyi bir şey olmadığını savundu.

Unherd’e kapsamlı bir mülakat veren Başkan Yardımcısı, Avrupalı liderlerin uluslararası sahnede daha bağımsız bir rol üstlenmeye ve özellikle göç konusunda kendi seçmenlerine karşı daha duyarlı olmaya hazır olmaları koşuluyla, ABD’nin kıtanın dostu olmaya devam edeceğini kaydetti.

Vance, “Avrupa’yı seviyorum. Avrupalı halkları seviyorum. Amerikan kültürünü Avrupa kültüründen ayıramayacağınızı düşündüğümü defalarca söyledim. Biz büyük ölçüde felsefelerin, teolojilerin ve elbette Amerika Birleşik Devletleri’ni kuran Avrupa’dan gelen göç örüntülerinin bir ürünüyüz,” dedi.

Ukrayna lideri Volodimir Zelenskiy’in, kendisini “Rusya işgalini bir şekilde meşrulaştırmaya çalışmakla” suçlamasını reddeden Vance, buna Moskova’nın 2022’den bu yana gerçekleştirdiği eylemlere yönelik kınamalarına atıfta bulunarak karşı çıksa da, “Ayrıca, çatışmayı sona erdirmek istiyorsanız, hem Rusların hem de Ukraynalıların stratejik hedeflerini nerede gördüklerini anlamaya çalışmanız gerektiğini stratejik olarak kabul etmeye çalıştım. Bu, Rusya’nın davasını ahlaki olarak desteklediğiniz ya da tam ölçekli işgali desteklediğiniz anlamına gelmiyor, fakat onların stratejik kırmızı çizgilerinin ne olduğunu anlamaya çalışmalısınız, aynı şekilde Ukraynalıların da çatışmadan ne elde etmeye çalıştıklarını anlamaya çalışmalısınız,” diye ekledi.

Zelenskiy’in şu anda “tüm hükümetini ve savaş çabalarını” bir arada tutan Amerikan hükümetine “bir şekilde Rusların tarafında olduğunu” söylemesinin “saçma olduğunu” savunan Amerikan yetkili, bu tür söylemlerin “kesinlikle verimli olmadığını” söyledi.

Amerikan Başkan Yardımcısı, Ukrayna’nın ötesinde, Avrupalı liderlerin göç, entegrasyon ve güvenlik konularında 21. yüzyıl gerçeklerini hâlâ hesaba katamadıklarından endişe ettiğini aktardı.

Vance, “Avrupa halklarının daha mantıklı iktisat ve göç politikaları için feryat etmeye devam etmeleri ve Avrupa liderlerinin bu seçimlere devam ederek Avrupa halklarına oy vermiş gibi göründüklerinin tam tersini sunmaya devam etmelerinin” Trump yönetimini “çok hayal kırıklığına uğrattığını” savundu.

Göç, Vance’in Avrupalı liderlere karşı hissettiği hayal kırıklığının merkezinde yer alıyor. Açık sınır politikalarının “demokratik güven için zehirli” olduğunu ileri süren Vance’e göre, “insanlar daha az göç istemeye devam ettiklerinde ve liderleri tarafından daha fazla göçle ödüllendirilmeye devam ettiklerinde Batı’nın tüm demokratik projesi çöküyor.”

Vance, Avrupa’nın bir diğer “kör noktasının” da güvenlik olduğunu söyledi. Avrupa’nın tüm güvenlik altyapısının, kendi hayatı boyunca, ABD tarafından sübvanse edildiğine işaret eden Başkan Yardımcısı, en azından çeyrek asır öncesine kadar, Avrupa’nın “çok canlı ordulara, en azından kendi vatanlarını savunabilecek ordulara sahip olduğunu” söyleyebileceklerini kaydetti.

Vance’e göre bugün gelinen noktada çoğu Avrupa ülkesinin makul bir savunma sağlayabilecek orduları yok. Bu bağlamda, “İngilizler bariz bir istisna, Fransızlar bariz bir istisna, Polonyalılar bariz bir istisna,” diyen Vance, bunların “kuralı kanıtlayan istisnalar” olduğunu belirtti.

Vance, “Avrupalı liderler güvenliğe radikal bir şekilde az yatırım yapmışlardır ve bu değişmelidir,” dedi.

De Gaulle’ü hatırlatan ABD’li siyasetçi, “[De Gaulle] ABD’yi seviyordu ama benim de kesinlikle kabul ettiğim gibi, Avrupa’nın ABD’nin daimi bir güvenlik vasalı olmasının Avrupa’nın da Amerika’nın da çıkarına olmadığının farkındaydı,” diye konuştu.

Avrupa’nın daha bağımsız olmasının ABD için iyi olacağını savunan Vance, “Tarihe dönüp baktığımda, İngiliz ve Fransızların Süveyş Kanalı konusunda Eisenhower ile yaşadıkları anlaşmazlıkta kesinlikle haklı olduklarını düşünüyorum,” iddiasında bulundu.

Kendisi de Irak işgaline katılan Vance, pek çok Avrupa ülkesinin Irak işgali etmemiz konusunda haklı olduğunu kabul etti ve “Açıkçası, eğer Avrupalılar biraz daha bağımsız ve biraz daha ayağa kalkmaya istekli olsalardı, belki de tüm dünyayı Irak’ın Amerika öncülüğünde işgali olan stratejik felaketten kurtarabilirdik,” dedi ve şöyle ekledi:

“Avrupalıların Amerikalılar ne derse onu yapmalarını istemiyorum. Bunun onların çıkarına olduğunu düşünmüyorum ve bizim de çıkarımıza olduğunu düşünmüyorum.”

Keir Starmer hükümetiyle bir ticaret anlaşması üzerinde “çok sıkı” çalıştıklarını söyleyen Vance, Trump’ın Birleşik Krallık’ı ve Kral’ı gerçekten sevdiğini ve hayranlık duyduğunu, daha önce de Kraliçe’yi sevdiğini hatırlattı.

Trump için, “Kendisi de bir işadamı ve [İngiltere’de] bir dizi önemli iş ilişkisi var. Ama bence bundan çok daha derin. Gerçek bir kültürel yakınlık var ve tabii ki Amerika temelde bir Anglo[Sakson] ülkesi.. Bence evet, her iki ülkenin de yararına olacak harika bir anlaşmaya varma şansımız yüksek,” dedi.

Başkan Yardımcısı, Almanları da sevdiklerini söyledi ama ABD’ye ihracatta büyük ölçüde bağımlı olmalarına rağmen, Almanya’ya ihracat yapmak isteyen pek çok Amerikan şirketine karşı oldukça sert davrandıklarını öne sürdü.

Vance, yönetimin dayanağının “adalet” olacağını söyledi ve şöyle ekledi:

“Bunun Avrupa ile pek çok olumlu ticari ilişkiye yol açacağını düşünüyorum. Ve yine, Avrupa’yı müttefikimiz olarak görüyoruz. Sadece Avrupalıların biraz daha bağımsız olduğu bir ittifak olmasını istiyoruz ve güvenlik ve ticaret ilişkilerimiz de bunu yansıtacak.”

Küresel ticaret statükosunun ABD için artık “tahammül edilemez” noktaya geldiğini savunan Vance, “Küresel ticaret sisteminin yol açtığı şey, ürün kategorileri arasında büyük ve kalıcı ticaret açıklarıdır ve ülkelerin büyük çoğunluğu ihracat fazlalarını absorbe etmek için gerçekten ABD’yi [iç pazar olarak] kullanıyor. Bu bizim için kötü oldu. Amerikalı üreticiler için kötü oldu. İşçiler için kötü oldu. Ve Tanrı korusun, eğer Amerika gelecekte bir savaşa girerse, bu Amerika’nın askerleri için kötü olacaktır,” dedi.

Siyasetçi olmadan önce kendisinin de bir risk sermayedarı olduğu hatırlatılıp piyasalarda yaşanan son çalkantıların kendi portföyünü erittiğini gördüğünde ne hissettiği sorulduğunda Vance, “Yeni bir sistemin uygulanması temelde finans piyasalarını tedirgin edecektir. Başkan bunun uzun vadeli bir oyun olduğu konusunda çok tutarlı… Elbette iş dünyasının size ne söylediğine, işçilerin size ne söylediğine, tahvil piyasalarının size ne söylediğine duyarlı olmalısınız. Bunların hepsi politikayı başarılı kılmak için duyarlı olmamız gereken değişkenler,” diyerek “politik” bir yanıt verdi.

Vance, Temel politikalarının “küresel ticaretin yeniden dengelenmesi” olduğuna işaret ederek, Başkan’ın bu konuda “çok net ve ısrarcı” olduğunu vurguladı.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

ABD, İran’dan uranyum rezervlerini Rusya’ya devretmesini talep etti

Yayınlanma

ABD, İran’la Umman’da yaptığı dolaylı görüşmelerde, yeni nükleer anlaşma kapsamında Tahran’ın yüksek düzeyde zenginleştirilmiş uranyum stoklarını Rusya gibi üçüncü bir ülkeye devretmesini önerdi. The Guardian’a göre İran, stokların güvence olarak ülke içinde kalmasını talep ederek teklife direniyor.

The Guardian gazetesinin haberine göre, ABD, yeni bir nükleer anlaşma çerçevesinde İran’a yüksek düzeyde zenginleştirilmiş uranyum stoklarını Rusya gibi üçüncü bir ülkeye devretmesini teklif etti.

Bu konu, Washington ve Tahran temsilcileri arasında 12 Nisan’da Umman’da yapılan İran’ın nükleer programına ilişkin müzakerelerde ele alındı.

Gazeteye göre, Tahran yönetimi ABD’nin teklifine direnmeyi planlıyor; zira İranlı yetkililer, zenginleştirilmiş uranyum stoklarının Birleşmiş Milletler Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) kontrolünde ülke topraklarında kalması gerektiğine inanıyor.

Bu seçenek, ABD’nin anlaşmadan çekilmesi durumunda bir güvence olarak değerlendiriliyor.

İran ve ABD arasında Maskat’ta yapılan görüşmeler, Donald Trump’ın başkanlık görevine dönmesinden bu yana yapılan ilk temas oldu.

Toplantıda Amerikan tarafını ABD Başkanı’nın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, İran tarafını ise Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi temsil etti.

Görüşmeler dolaylı nitelikteydi; Umman Dışişleri Bakanı Bedr el-Busaydi arabuluculuk yaparak taraflara sözlü ve yazılı mesajlar iletti.

Fakat The Guardian‘ın aktardığına göre, Witkoff ve Arakçi arasında doğrudan temaslar da yaşandı. Her iki taraf da görüşmeyi yapıcı olarak nitelendirdi.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekai, müzakerelerin ikinci turunun 19 Nisan’da yine Maskat’ta yapılacağını bildirdi.

Müzakereler sırasında ABD ve İran yeni bir nükleer anlaşma üzerinde uzlaşmayı hedefliyor.

Önceki anlaşma 2015 yılında imzalanmış, ancak ABD 2018’de anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmişti.

Wall Street Journal‘ın haberine göre, Washington İran’ın nükleer programı üzerindeki çalışmaları durdurmaya çalışırken, İran ise ülkenin atom sektörüne yönelik kısıtlamaların hafifletilmesini, yurt dışındaki milyarlarca dolarlık varlığının serbest bırakılmasını ve İran petrolünün Çinli alıcıları üzerindeki baskının sona ermesini istiyor.

Buna karşılık Tahran, 2015 anlaşması kapsamında üzerinde anlaşılan uranyum zenginleştirme seviyelerine dönmeye hazır olduğunu belirtiyor.

Kasım 2022’de UAEK, İran’ın elindeki yüzde 60’a kadar zenginleştirilmiş uranyum stoklarının 62,3 kilogram olduğunu tahmin etmişti; bu miktar nükleer anlaşmayla izin verilen hacmin 18 katı.

Nükleer silah üretimi için ise yüzde 90 zenginleştirme seviyesinde yaklaşık 50 kilogram uranyum yeterli oluyor.

Bloomberg‘in haberine göre Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den İran’la nükleer anlaşma müzakerelerinde arabuluculuk yapmasını istemişti.

Bunun ardından konu, 18 Şubat’ta Riyad’da Rus ve ABD heyetleri arasında yapılan toplantıda ele alındı.

Mart ayında Trump ve Putin, ikinci telefon görüşmeleri sırasında Orta Doğu konusuna da değindi.

Beyaz Saray, her iki liderin de İran’ın İsrail’i yok etme fırsatına asla sahip olmaması gerektiği konusunda hemfikir olduğunu belirtti.

Mart ayında Trump, İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’e bir mektup göndererek nükleer program konusunda iki ay içinde yeni bir anlaşma yapılmasını talep etti.

Aksi takdirde İslam Cumhuriyeti’ni eşi benzeri görülmemiş “bombardımanlar” ve ikincil gümrük vergileriyle tehdit etti.

Nisan ayı başlarında Daily Mail‘e konuşan siyasi, askeri ve diplomatik çevrelerden üst düzey Amerikalı kaynaklar, ABD’nin İsrail ile işbirliği içinde İran’a saldırabileceğini belirtti.

İran-ABD müzakereleri: Maskat görüşmesi ne anlama geliyor?

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Çin ticaret fuarı Kanton’da ihracatçılar ABD pazarlarının ‘donduğunu’ söylüyor

Yayınlanma

Çin ticaret fuarı Kanton’a katılan Candice Li, Washington’un Çin mallarına yönelik gümrük vergilerini %145 oranında artırmasının ardından, firmasının ürettiği tıbbi cihazlara yönelik ABD siparişlerinin bittiğini söylüyor.

Reuters’a konuşan, Conmo Electronic Co. pazarlama müdürü Candice Li, “Bu bir ölüm kalım meselesi çünkü işimizin %60-70’i Amerikalı müşterilerle” dedi. “Mallar ihraç edilemiyor ve para tahsil edilemiyor. Bu çok ciddi bir durum” diye ekledi.

Li, güneydeki Guangzhou kentinde yılda iki kez düzenlenen ve 30.000’den fazla katılımcının 200 futbol sahasından daha büyük bir alanda ürünlerini sergilediği Çin’in en büyük ticaret fuarı olan Kanton Fuarı’nda firmasının standındaydı.

Bu fuar, ABD Başkanı Donald Trump’ın bu ayın başında Çin’e %100’ü aşan, dünyanın geri kalanına ise en az %10 oranında gümrük vergisi getirmesinden bu yana Çin’in düzenlediği ilk fuar oldu.

Reuters’in konuştuğu ihracatçıların çoğu, Li’ninki gibi firmalar için hayati önem taşıyan ABD siparişlerinin ya ertelendiğini ya da gelmediğini söyledi – bu, geçen yıl büyümesi büyük ölçüde trilyon dolarlık ticaret fazlasına dayanan dünyanın en büyük ikinci ekonomisi için kötü bir işaret.

Başka hiçbir ülke Çin’in ABD’ye her yıl yaptığı 400 milyar dolardan fazla mal satışına yaklaşamıyor.

Trump’ın dünyanın geri kalanına uygulayacağı gümrük vergileri çok daha düşük olsa da, önümüzdeki aylarda küresel talebi ve dolaylı olarak diğer ülkelerdeki Çin mallarına yönelik iştahı azaltması muhtemel.

Su filtreleri ve akıllı tuvaletler üreten Shenzhen Landun Environmental Technology’nin satış temsilcisi Kobe Huang, Çin ticaret fuarı Kanton’da yaptığı açıklamada, şimdilik Avrupa satışlarının arttığını, ancak ABD pazarının “donmuş” olduğunu söyledi.

“ABD’li müşteriler ve distribütörler siparişleri iptal etmedi, ancak bizden beklememizi istediler. Biz de dayanıyoruz” ifadelerini kullandı.

Air Esscentials’ın başkanı olan ABD’li ithalatçı Levy Spence, “Fiyatlar yükselecek,” dedi. “Amerika Birleşik Devletleri’nde tedarik ettiğimiz ürünler için bile hammaddelerin çoğu dünyanın dört bir yanından geliyor. Mesele sadece Çin tarifeleri değil” diye ekledi.

Organizatörler bu ayki fuar için 8 Nisan itibariyle yaklaşık 170.000 denizaşırı alıcının kayıt yaptırdığını, kasım ayında sona eren bir önceki fuara 253.000 gibi rekor bir katılım olduğunu belirttiler. Bunların yaklaşık %10’u ABD ve Avrupa’dan gelirken, geçen seferki oran yaklaşık %20 idi.

Fuar 15 Nisan-5 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek. Yerel medya, bir önceki fuarda toplam 25 milyar dolarlık anlaşma yapıldığını belirtti.

Pazarları çeşitlendirme arayışı

Birçok ihracatçı ya Çin dışındaki üretim üslerini ya da satış yaptıkları pazarları ABD’den uzaklaştırdıklarını söyledi.

SSD ve mikro SD flash sürücüler üreten Apexto Electronics Co’nun satış müdürü Henry Han, pandemi öncesinde %30 olan ABD pazarının doğrudan satışların yalnızca %10’unu oluşturduğunu söylüyor. Müşterilerinin çoğu, tarifelerden kaçınmak için bileşenlerin sevkiyatını üçüncü bir ülkede nihai montaj için alıyor.

Apexto geçen yıl ABD gümrük vergilerinden doğrudan etkilenmemek için üretimi Vietnam veya Filipinler’e kaydırıp kaydıramayacağını görmek için bir çalışma yürüttü, ancak Han bu ülkelerin de yüksek vergilerle karşı karşıya kalabileceği için bu planların şu anda buzda olduğunu söyledi.

Trump, 2 Nisan’da Vietnam’ a %46 ve Filipinler’e %17 gümrük vergisi koyduktan sonra, yaklaşık 75 farklı ülkeyle ticaret konusunda ikili müzakerelere başlarken önümüzdeki üç ay için bu oranları %10’a indirdi.

Hoparlör üreticisi Zealot’un satış müdürü David Du, Skechers’ın ABD’deki mağazalarına dağıtılmak üzere 30.000 hoparlör siparişinin Trump’ın gümrük vergilerinden sonra askıya alındığını söyledi. Ancak diğer pazarlara güvenebileceklerini söyledi.

Zealot, 2015 yılında hepsi bir arada hoparlör, güç bankası ve acil durum fenerinin şu anda ABD’den iki kat daha büyük bir pazar olan, toplam satışların %40’ını oluşturan ve aylık 45 konteyner alan Nijerya’da hit olmasıyla büyük ve beklenmedik bir çıkış yakaladı.

Du, Kaliforniyalı ses ekipmanı markasına atıfta bulunarak Nijerya’da “JBL kadar büyüğüz” dedi.

Tıbbi cihaz üreticisi Li, firmasının bir gecede yeni pazarlar bulamayacağını söyledi. Conmo’nun yakında çalışma saatlerini ve nihayetinde personel seviyelerini azaltmak zorunda kalacağından korkuyor.

Li, “Durum çıkmazda kalırsa ve iki taraf da pes etmezse, sonuçta zarar görecek olanların sıradan insanlar olacağından endişeleniyorum. Maaşları nasıl ödenecek? İşsizlik olacak” dedi.

Washington Post: Trump ve Xi’nin inadı iki devi ekonomik çöküşe sürüklüyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English