Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Bright Star 23: ABD’nin ‘ya hep ya hiç’ politikası değişiyor mu?

Yayınlanma

ABD ve Mısır tarihlerindeki en büyük ortak tatbikat yarın sona eriyor.

Parlak Yıldız 2023 (Bright Star 23) tatbikatı Mısır’ın kuzeybatısındaki El-Alemeyn bölgesinde yer alan Muhammed Necib Askeri Üssü’nde 31 Ağustos’ta başladı. Mısır ordusu 26 Ağustos’ta yaptığı açıklamada söz konusu tatbikata 34 ülke ve 8 bin askerin katılacağını duyurmuştu. ABD ve Mısır hava, kara ve deniz unsurlarının katılımıyla 1980’den beri iki yılda bir yapılan tatbikatta 1995’ten beri diğer dost ülkeler de yer alıyor.  

Bu yıl 18. düzenlenen tatbikat 2020 yılında Kovid-19 salgını nedeniyle kesintiye uğramış, 2021 yılında ise 21 ülkenin katılımıyla yapılmıştı.

Aşağıda çevirisini okuyacağınız analiz, 40 yılı aşkın süredir düzenlenen bu tatbikatın neden bu yıl daha görkemli ve yoğun katılımla yapıldığını açıklamaya çalışıyor. ABD-Mısır ilişkilerine mercek tutan analize göre tatbikat ABD’nin yıllardır bölge ülkelerine dayattığı “ya benimlesin ya karşımda” politikasının değişmekte olduğunun işareti.

***

Mısır’da artırılan askeri tatbikatlar ABD’nin müttefikini yakınında tutma arzusunu yansıtıyor

Amr Emam

ABD, Mısır ve diğer 32 ülkeden binlerce askeri bir araya getiren tatbikatlar ABD’nin, ayyuka çıkan farklılıklara rağmen müttefikini yakınında tutma arzusunu yansıtıyor.

Mısır’ın Batı Çölü’nde ABD, Mısır ve diğer 32 ülkeden binlerce askeri bir araya getiren askeri tatbikat devam ediyor. Muhammed Necib Askeri Üssü’nde, 31 Ağustos’ta başlayan Parlak Yıldız 2023 (Bright Star 23) tatbikatı, 1981’de başlatıldığından bu yana Mısır ve ABD arasında yapılan en büyük askeri tatbikat olma özelliğini taşıyor.

Tatbikatın yapıldığı üs, Orta Doğu ve Afrika’daki en büyük üs olma özelliğini taşıyor. Libya sınırından yüzlerce kilometre uzakta bulunan üs, Kaddafi sonrası Libya’daki kargaşaya ve Türkiye’nin Kuzey Afrika ülkesinde varlık ve nüfuz kazanma girişimlerine yanıt olarak Temmuz 2017’de Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi tarafından açıldı.

Aralarında 1.500 ABD askerin de bulunduğu katılımcı ülkelerden binlerce asker, 14 Eylül’e kadar konvansiyonel ve düzensiz savaş senaryolarında birlikte çalışma ve bölgesel güvenlik ve işbirliği konularında eğitim görecek.

İki yılda bir düzenlenen bu askeri tatbikat, dünden bugüne Kahire ve Washington arasındaki ilişkilerin bir göstergesi oldu.

Bu yıl tatbikatın yoğunluğu, katılan asker sayısı ve Amerikan yetkililerinin tatbikata verdiği önem, Washington’da Barack Obama’nın Amerikan diktasına boyun eğmeyen müttefiklere karşı uyguladığı cezalandırıcı politikalarda değişikliğe işaret ediyor.

Washington’un ruh halinin göstergesi

Kökleri Mısır ve İsrail arasındaki ABD destekli 1978 Camp David Anlaşmalarına uzanan Parlak Yıldız, terörle mücadelede Mısır-Amerikan işbirliğini vurguluyor, şiddetin yayılmasını önlemeye ve bölgesel güvenliği teşvik etmeye odaklanıyor.

Yine de bu tatbikat, Washington’ın, Mısır’ın dış ve iç politikalarına onay veya ret ölçütü işlevi görüyor.

Washington’da Kahire’nin tutumundan memnuniyetsizlik duyulduğunda tatbikat iptal ediliyordu.

Tatbikat, 2009’dan sonra tamamen durdu ve 2017’ye kadar, 2011 de dahil uzun süreli Başkan Hüsnü Mübarek’e karşı yapılan halk ayaklanmasıyla birlikte, yaşanan karışıklıklar nedeniyle yapılmadı.

2013 yılında dönemin ABD Başkanı Barack Obama, Mısır polisinin İslamcı Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin destekçilerinin bulunduğu iki kampa yönelik baskınları protesto etmek amacıyla Parlak Yıldız tatbikatını iptal etti.

2015 yılında, Mursi’nin halk desteğiyle ordu tarafından devrilmesi de Mısır’daki siyasi gelişmeler nedeniyle tatbikat yapılmadı.

Tatbikat ancak 2017’de, dönemin başkanı Donald Trump’ın Mısır’ın es-Sisi’si ile ‘iyi bir kimya’ olarak adlandırdığı, Mısır-ABD ilişkilerinde yeni bir sayfa açıldığı dönemde yeniden başladı.

Tatbikat bu yıl, ABD ile Mısır arasındaki ilişkiler bir kez daha sınanırken düzenleniyor.

ABD, son iki yılda Mısır’daki insan hakları koşullarını ve “Kahire’nin ifade özgürlüğüne müdahalesi” olarak tanımladığı durumu açıkça eleştiriyor.

Ukrayna savaşının etkileri

Bu arada Ukrayna’daki savaş, savaş alanlarından çıkan soğuk savaş rüzgarlarının Washington’daki karar alma çevrelerine yayılmasına neden oluyor.

Washington’daki stratejistler bir kez daha diğer ülkeleri ya ABD’nin yanında (Rusya’ya karşı) ya da karşısında (Rusya ile birlikte) diye kategorize etmeye hazır.

Ancak Kahire’nin Amerikan dünya görüşüne tamamen uyum sağlaması giderek zorlaşıyor.

Ukrayna’daki savaş, Mısır’ı milyarlarca dolarlık turizm gelirinden mahrum ederek, ithalat için daha fazla para ödemek zorunda bırakarak ve gıda güvenliğini tehlikeye atarak şimdiden Mısır’a ağır bir bedel ödetti.

Mısır, Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) yeni bir kredi talep etmek zorunda kaldı, geçen yıldan bu yana üç kez para biriminin değerini düşürdü ve borçların geri ödenmesi gibi uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmesini engelleyen finansman açığını kapatmak için varlıklarını yerli ve yabancı özel sektöre satmak zorunda kaldı.

Çatışmanın her iki tarafına da katılmanın hiçbir faydasını görmeyen Mısırlı karar alıcılar, çatışmanın çözümü için diyalog çağrısında bulunuyor. Ülkelerini kalkındırmaya ve artan nüfusunu beslemeye odaklanmak istiyorlar ve Mısır’la hiçbir ilgisi olmayan bir savaş çarkının dişlisi olmakla ilgilenmiyorlar.

Washington, Kahire’nin çatışmadaki tarafsızlığından hoşnut değil ve Mısır’ı bu tutumunun bedelini ödeyebileceği konusunda açıkça uyardı.

Önemli ortak

Mısır aynı zamanda ABD ile ilişkilerini de sürdürmek istiyor.

Ne de olsa Amerika’nın mali desteği (1978’den bu yana askeri yardım olarak yaklaşık 50 milyar dolar ve ekonomik yardım olarak 30 milyar dolar) Mısır ekonomisinin gelişmesi ve dünyanın en güçlü 14. ordusu olan Mısır ordusunun modernizasyonu için hayati önem taşıyor.

ABD Mısır’a büyük yatırımlar yapıyor; Amerikan şirketleri enerji, altyapı, tarım ve turizm gibi Mısır ekonomisinin tüm sektörlerine 24 milyar dolara yakın yatırım yaptı.

ABD aynı zamanda yıllık 9,1 milyar dolarlık ticaret hacmiyle Çin’den sonra Mısır’ın en büyük ikinci ticaret ortağı.

Amerika’nın Mısır’daki siyasi, güvenlik ve ekonomik yatırımları da bu Arap ülkesinin ABD için önemini yansıtıyor.

Süveyş Kanalı’nı kontrol eden ve işleten Mısır, bölgesel güvenlik ve istikrarda önemli rol oynamanın yanı sıra terörizm ve aşırıcılığa karşı savaşta önemli bir ortak ve bölgedeki dini ılımlılığın kilit bir savunucusu.

ABD ile istihbarat düzeyinde işbirliği yapıyor ve Gazze Şeridi’ndeki Filistinliler ile İsrail arasındaki gerilim de dahil bölgesel gerginliklerin önlenmesinde etkili olabiliyor.

İsrail ile 1979’da imzaladığı barışı koruyor, Libya ve Lübnan gibi bölgedeki sıcak noktalardaki yangınların söndürülmesine yardımcı oluyor.

Bağımsız rota

Geçen iki yıl içinde Mısır, ABD’den gelen Rusya karşıtı kampa katılması yönündeki baskılara direndi. Ayrıca ABD yönetiminin Ukrayna’ya roket ve füze gibi silah sağlama taleplerine de direndiği bildiriliyor.

Mısır’ın ABD taleplerini reddetmesinin ardında Moskova ile olan köklü ilişkileri ve anlaşmazlık içinde olduğu ülkeler de dahil diğer ülkelerle dengeli ilişkiler sürdürmek istemesi yatıyor.

Rusya da Kahire için önemli. Önemli bir silah tedarikçisi, Mısır’da büyük yatırımları var ve birçok bölgesel dosyada Kahire ile birlikte çalışıyorlar.

Rus mühendisler şu anda Mısır’ın batısında bir nükleer enerji santrali inşa ediyor. 30 milyar dolara mal olan bu tesisin 25 milyar doları uygun şartlı Rus kredisiyle sağlanıyor.

Rusya ayrıca Süveyş Kanalı bölgesinde, önümüzdeki on yıllarda Mısır’da ekonomik kalkınmanın ana itici gücü olması hedeflenen büyük bir sanayi bölgesi inşa ediyor.

Soğuk Savaş zihniyeti

Mısır tüm yumurtaları tek bir sepete koyma dersini zor yoldan öğrenmiş gibi görünüyor.

Barak Obama yönetimi 2013 yılında, Mısır ordusu ve polisi Sina’da IŞİD’in bir koluyla yoğun bir şekilde savaşırken, Apache saldırı helikopterleri, Harpoon füzeleri, M1-A1 tank ekipmanları ve F-16 savaş uçakları gibi büyük kalemler de dahil Mısır’a askeri ve ekonomik yardımı kesmişti.

Kahire’deki karar alıcılar arasındaki muhtemel görüş, Washington’daki bazı kişilerin kafasında yaşayan Soğuk Savaş zihniyetinin hem modasının geçtiği hem de hızla gelişen dünyaya uygun olmadığı yönünde.

Mısır, silah ve gıda kaynaklarını çeşitlendirmenin yanı sıra, Batı’nın hegemonik uygulamalarını dengelemeyi amaçlayan yeni uluslararası ittifakların da bir parçası olmaya çalışıyor.

Gelecek yıl ocak ayından itibaren BRICS’e katılacak olan Mısır, pratikte çok kutuplu hale gelen dünyada alternatiflere kapı açması için bu yeni ittifaka büyük umut bağlıyor.

Belki de Washington’daki bazı kişiler, gözlerini bu yeni gerçeklere ve Kahire’deki politikaları şekillendiren yeni zihniyete açıyorlardır; bu nedenle Obama’nın birkaç yıl önce bölgenin eksenlerinden biriyle uğraşırken izlediği düzeltici politikanın yerine Mısır’la kur yapmayı bir politika seçeneği olarak koyuyor olabilirler.

Belki de Washington’daki bazı kişiler bu yeni gerçekleri ve Kahire’deki politikaları şekillendiren yeni zihniyeti de göz önüne alıyorlar, bu yüzden bölgenin önemli oyuncularından biri ile ilgili birkaç yıl önce Obama’nın izlediği rota düzeltici politika yerine yakınlaşmayı bir politika seçeneği olarak değerlendiriyor olabilirler.

ORTADOĞU

UCM Hakiminden İsrail’in “tarafsızlık” sorgusuna yanıt

Yayınlanma

Beti Hohler

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), İsrail’in kendisi hakkındaki tarafsızlık sorgulamasına ilişkin İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkındaki tutuklama kararını verecek dairenin yeni atanan üyesi Hâkim Beti Hohler’in yanıtını yayınladı.

İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkındaki tutuklama talebi kararını verecek hâkim heyetine yeni atanan Hohler, savcılıktaki geçmiş görevine ilişkin İsrail’in sorularını yanıtladı.

UCM Hakimi Hohler’in sunduğu detaylı yanıtla, İsrail’in yargı sürecini geciktirmeye ve hakimin tarafsızlığını sorgulama yönelik girişimi temelsiz kaldı.

Tarafsızlık tartışması

Hohler’in UCM hakimliğine seçilmeden önce UCM Savcılık Ofisinde çalışmış olmasının, tarafsızlığına gölge düşürebileceğini öne süren İsrail Başsavcılığının UCM’ye yönelttiği sorulara verilen yanıtta, Filistin soruşturmasında görev almadığını belirtti. Hohler, savcılık bürosunda çalıştığı dönemde Filistin soruşturmasına doğrudan ya da dolaylı olarak katılmadığını ve soruşturmada görev alan personelle çalışmadığını kaydetti.

Eski Mossad şefi savaş suçları soruşturması nedeniyle eski UCM savcısını tehdit etmiş

İsrailli yetkililer hakkında yürütülen soruşturmanın belgelerine, soruşturma planlarına, evraklarına, delillerine veya gizli belgelere hiçbir şekilde erişmediğini aktaran Hohler, bu bilgi ve belgelerin kendisine başka şekilde de getirilmediğini ifade etti.

Yanıtında UCM’deki tüm soruşturmalara erişim sağlayan bir konumda çalışmadığını anlatan Hohler, Savcılıktaki görevinde kendisine danışılan ve görüş bildirdiği konular içinde Filistin soruşturmasının yer almadığını vurguladı.

Hohler, ağırlıklı olarak Filipinler’deki olayların soruşturulmasında görev aldığını ve etkileşime girdiği soruşturmalar içinde Filistin’in yer almadığını belirtti.

ABD Temsilciler Meclisi, UCM’ye yaptırım yasasını geçirdi

Tarafsızlığından makul gerekçelerle şüphelenilen bir hâkimin görevinden çekilmesi gerektiğine inandığını aktaran Hohler, görevinin gerektirdiği özelliklerin farkında olduğunu kaydetti. Hohler, Savcılık Ofisini de konuya ilişkin elindeki bilgileri mahkemeye sunmaya davet etti.

UCM’deki süreci geciktirme çabaları

Önceki UCM Başsavcısı Fatou Bensouda 16 Ocak 2015’te, Filistin’deki duruma ilişkin ön inceleme başlattığını duyurmasının ardından, Aralık 2019’da soruşturma için gerekli kriterlerin karşılandığını açıklamasına rağmen, Filistin topraklarının nereyi kapsadığı ve mahkemenin hangi topraklarda işlenen suçlara bakabileceğinin tespit edilmesi için ön yargılama dairesinden görüş istemişti.

Söz konusu görüşün verilmesi sırasında birçok UCM ülkesi ve sivil toplum kuruluşunun (STK) sürece dahil olmasıyla yaklaşık 2 yıl sonunda, ön inceleme tamamlanmış ve soruşturma ancak 3 Mart 2021’de başlatılmıştı.

“İsrailli yetkililer hakkında yakalama kararı almaması UCM’nin sonunu getirebilir”

UCM Başsavcılığının 20 Mayıs’ta Binyamin Netanyahu, Yoav Gallant ve üç Hamas lideri hakkında istediği tutuklama kararı talebi, İsrail ve müttefiklerinin sistematik engelleme çabalarıyla karşılaşmaya devam etti.

İngiltere’nin temmuzda başlattığı yetki itirazıyla yeni bir gecikme süreci başlamıştı. İngiltere’nin Filistin’in devlet statüsünü sorgulayarak UCM’nin yargı yetkisine itiraz etmesi ve daha sonra 64 ülke, kuruluş ve kişinin beyanlarının da sürece dahil edilmesiyle birlikte, tutuklama kararından önce yargılama yetkisi tartışmalarına girilmişti.

Bunun yanında Netanyahu hakkındaki tutuklama kararı talebini incelemekle görevli bir numaralı Ön Yargılama Dairesinin başkanı Hâkim Julia Motoc’un “sağlık nedenleri ve adaletin düzgün işleyişini koruma ihtiyacı” gerekçesiyle görevinden çekildiği açıklanmıştı.

UCM, Motoc’un yerine Sloven Hâkim Beti Hohler’in atandığını bildirmişti.

İsrail’in hedefindeki UCM Başsavcısı’na “cinsel taciz” soruşturması

UCM’deki Filistin süreci devam ederken, Mahkeme Taraf Devletler Meclisi Başkanlığından yapılan açıklamada, Başsavcı Kerim Han hakkında Savcılık Ofisi çalışanlarından birine yönelik “uygunsuz davranış” iddialarının bağımsız bir komisyon tarafından incelendiği duyurulmuştu.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Hamas’tan Gazze’nin yönetimi için “komite” önerisine şartlı onay

Yayınlanma

Hamas’ın siyasi büro üyesi Halil el-Hayye, El-Aksa televizyonuna yaptığı açıklamada Gazze’nin yönetimi için bir komite kurulması teklifini, bu komitenin tamamen yerel olması şartıyla kabul ettiklerini söyledi.

Hayye, Gazze’de ateşkes görüşmeleriyle ilgili açıklamasında “Masaya Gazze’nin yönetimi için bir komite kurulması yönünde bir fikir konuldu. Bu, Mısırlı kardeşlerimizin sunduğu bir öneri. Biz buna sorumlu bir yaklaşımla ve olumlu bir şekilde yanıt verdik. Komitenin Gazze’yi tamamen yerel bir şekilde yönetmesi ve oradaki günlük hayata dair her şeyi denetlemesi şartıyla bu öneriyi kabul ediyoruz” dedi.

Çin’de bir araya gelen Hamas ve El Fetih birleşme için diyaloğu sürdürme sözü verdi

Hamas ve Fetih hareketleri, bu ayın başında Gazze’nin yönetimi için bir komite kurulması ve ateşkes görüşmeleri çerçevesinde Mısır’ın başkenti Kahire’de bir araya gelmişti.

Hayye, Hamas ve İsrail arasında dolaylı olarak yürütülen ateşkes ve esir takası müzakerelerine ilişkin de “İsrail soykırımı durmadan esir takası olmayacak. Nitekim bu birbirine bağlı bir denklem. Biz tüm açıklıkla şunu söylüyoruz. Bu saldırganlığın durmasını istiyoruz. Herhangi bir esir takası olması için önce bu saldırılar durmalı” ifadelerini kullandı.

“Netanyahu, siyasi nedenlerle ateşkesi engelliyor”

Ateşkes anlaşmasına hazır olduklarını ancak İsrail’in de bu konuda gerçekten istekli olması gerektiğini belirten Hayye, “Ateşkes müzakerelerini harekete geçirmek için arabulucu ülkelerle temaslarımız sürüyor. Ancak Netanyahu, siyasi nedenlerle ateşkes müzakerelerinde ilerlemeyi engelliyor” diye konuştu.

İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze Şeridi’nde süren saldırılarının durdurulması için taraflar arasında uzun süredir dolaylı müzakereler yürütülüyor. Katar, ABD ve Mısır’la İsrail ve Hamas arasındaki ateşkes ve esir takası anlaşmalarına arabuluculuk ediyor.

“Ya Philadelphia ya anlaşma”

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail ve uluslararası kamuoyunda, siyasi nedenlerle Hamas ile esir takası anlaşması yapmamakla suçlanıyor. İsrail’in anlaşma taslağına eklediği maddelerin özellikle Mısır-Gazze sınır hattı Philadelphia Koridoru’nda kontrolünü sürdürme ısrarının müzakereleri zora soktuğu vurgulanıyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail Meclis kürsüsünden Netanyahu’ya “seri katil” dedi

Yayınlanma

Ayman Ode

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya Gazze’deki sivil ölümlerinden ötürü “barışın seri katilisin” diyen Filistin asıllı İsrail Meclisi (Knesset) üyesi Ayman Odeh zorla kürsüden uzaklaştırıldı.

Odeh, Knesset’teki konuşmasında, İsrail ordusunun Gazze’de, sivil ayırt etmeksizin düzenlediği saldırılardan dolayı Netanyahu’yu eleştirdi.

İsrail saldırılarında henüz yeni doğmuş ikiz bebeğini ve eşini, doğum belgesini almaya gittiği esnada düzenlenen saldırıda kaybeden Muhammed Ebu el-Kumsan’ın hikayesini anlatan Odeh, “Gazze’de sisteminizin öldürdüğü 17 bin 385 bebek var; bunların 825’i bir yaşın altında” dedi.

Netanyahu’ya Gazze öldürülen sivil, kadın ve çocuklara ilişkin sert eleştiriler yönelten Odeh sözlerini şöyle sürdürdü: “Gazze’de 35 bin 55 yetim bebek var. Hepsinin kanı peşinizi bırakmayacak ve yine de küstahlığınızla Uluslararası Ceza Mahkemesinde nasıl suçlandığınızı merak edeceksiniz. Binyamin Netanyahu senin düşüncen nedir? Düşüncen nedir? 30 yıldır barışın seri katili oldun.”

Konuşması yarıda kesilen Odeh’in Knesset’te bulunanlarca kürsüden uzaklaştırıldığı görüldü.

Gazze Şeridi’nin orta kesimindeki Deyr el-Belah’ta üç günlük ikiz bebeklerinin doğum belgesini almak için evinden çıkan Filistinli Muhammed Ebu el-Kumsan, eşini ve çocuklarını 13 Ağustos’ta İsrail saldırısında kaybetmişti.

Filistinli baba, bebeklerinin doğum belgesini almak için dışarı çıktıktan kısa bir süre sonra, İsrail ordusu sığındıkları evi bombalamıştı. Evde bulunan eşi ile Aysel ve Aser ismini verdikleri ikiz bebekleri ve kayınvalidesi saldırıda yaşamını yitirmişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English