Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Cenin saldırılarının hedefi ne?

Yayınlanma

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ordunun işgal altındaki Batı Şeria’nın kuzeyindeki Cenin kentinde düzenlediği hava ve kara saldırısının “gerektiği kadar devam edeceğini” belirtti. İsrail basınında yer alan analizlere göre Cenin “operasyonu”nun hedefleri sınırlı: aranan şüphelileri tutuklamak ya da öldürmek, güç gösterisinde bulunmak ve silahlı Filistinlilerin İsrail hedeflerine saldırı düzenleme kabiliyetlerini sınırlamaya çalışmak.

İsrail güçlerinin dün gece saatlerinde Cenin Mülteci Kampı’na başlattığı baskın ve hava saldırıları ikinci gününe girdi. Saldırılarda yaşamını yitiren Filistinlilerin sayısı 10’a yükselirken, 20’si ağır yaklaşık 100 kişi yaralandı. Filistin Sağlık Bakanlığı, yaptığı yazılı açıklamada, bu sabah Merc bin Amir bölgesinde bir Filistinlinin daha İsrail askerlerince öldürüldüğünü kaydetti. İsrail’in çok sayıda asker, zırhlı araç, buldozerler ve insansız hava araçlarıyla kuşatmasını sürdürdüğü bölgeden sık sık patlama sesleri geliyor.

Öte yandan İsrail ordusundan yapılan yazılı açıklamada, ordu ve İç İstihbarat Teşkilatı Şin-Bet’in (Şabak), Cenin ve Cenin Mülteci Kampındaki askeri faaliyetine devam ettiği bildirildi. Açıklamada, ordunun 20 hava saldırısı gerçekleştirdiği, bunların yaklaşık yarısının birliklerin hareket etmesine izin vermek için açık alanlara yapılan saldırılar olduğu, geri kalan saldırıların ise çevredeki tehditlerin ortadan kaldırılması için gerçekleştirildiği kaydedildi. Ordu güçlerinin, gece boyunca askeri faaliyetlerine devam ettiği vurgulanan açıklamada, patlayıcı depolamak için kullanılan bir mekân, iki muharebe harekât yönetim odası ve bazı patlayıcıların bulunduğu ve imha edildiği belirtildi.

“Ya hapse ya mezara…”

İsrail hükümeti basın ofisinden yapılan yazılı açıklamaya göre İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD’nin “4 Temmuz Bağımsızlık Günü” dolayısıyla düzenlenen resepsiyonda, İsrail ordusunun Cenin Mülteci Kampı’na havadan ve karadan başlattığı saldırıya ilişkin konuştu. Netanyahu, “Cenin’deki operasyon gerektiği ve hedefini tamamlayana kadar devam edecek” dedi. Cenin’in son dönemde bir “terör merkezi” haline geldiğini iddia eden ve buna izin vermeyeceklerini savunan Netanyahu, İsrail ordusuna bağlı özel kuvvetler, komandolar ve hava kuvvetlerinin “Cenin’deki faaliyetlerine” devam ettiğini dile getirdi. Cenin’deki “sivillere zarar vermemek için azami çaba gösterdiklerini” ileri süren Netanyahu, “Bizim öncü düsturumuz belli; İsraillilere kim zarar vermek isterse ya hapse girecek ya da mezara” ifadesini kullandı.

Filistin iletişimi kesti

Filistin yönetimi, İsrail’in saldırısına yanıt olarak Tel Aviv’le tüm iletişimi kesme kararı aldığını duyurdu. Filistin Devlet Başkanlığı Sözcüsü Nebil Ebu Rudeyne, Ramallah’ta Devlet Başkanı Mahmud Abbas liderliğinde düzenlenen olağanüstü toplantının ardından yazılı açıklama yaptı. “Filistin yönetimi, Cenin’e yönelik saldırıya yanıt olarak İsrail tarafıyla tüm iletişimi ve görüşmeleri kesme, güvenlik koordinasyonunu durdurmayı da devam ettirme kararı aldı” ifadesine yer verilen açıklamada ayrıca daha önce Ürdün’ün Akabe ile Mısır’ın Şarm eş-Şeyh kentlerinde gerçekleştirilen görüşmelerde İsrail’le varılan son anlaşmaların da “artık geçerli olmadığı” kaydedildi.

İsrail ordusunun kuşatma altına alarak saldırılarını sürdürdüğü Cenin Mülteci Kampı’ndaki siviller, evlerini terk ediyor. Foto: Issam Rimawi / AA

“Bu taktiksel bir operasyon”

Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nün (INSS) Genel Müdürü, Emekli Tümgeneral Tamir Hayman:  Bu sabah (dün sabah) gördüğümüz operasyonun ilk aşamasıydı- doğru istihbaratla başlatılan bir operasyon ve başta hava gücü olmak üzere bir başlangıç hamlesi. Bir sonraki aşamada genellikle sahadaki silahlı unsurlarla sürtüşme yaşanır. Bu henüz gerçekleşmedi. İyi haber şu ki böyle bir sürtüşme olmadığında kayıplarımızın sayısı azalıyor ama kötü haber şu ki sürtüşme olmadığında öldürülen teröristlerin sayısı da az oluyor. Bunun nasıl gelişeceğini göreceğiz. Böyle bir operasyonun üçüncü aşaması sahadan gelecek doğru istihbarata göre hareket etmektir ki bu aşama uzun sürebilir.

Bu olayın Cenin bölgesiyle mi sınırlı kalacağı yoksa daha da mı genişleyeceği sorusu, karşı taraftaki kayıpların sayısına göre belirlenecektir. Çok yüksek sayıda kayıp diğer bölgeleri de ateşleyebilir. Böyle bir durumda, geçmişte de gördüğümüz gibi, Gazze ya da Lübnan’dan roket ateşi açılması mümkün olabilir. Benim tahminime göre Hamas’ın İsrail’le bir savaşa girmeye niyeti yok ve İslami Cihad da bir önceki raundun yaralarını sarmaya çalışıyor. Ancak mesele Filistin tarafının ne kadar acı çekeceğine bağlı.

Bunun taktiksel bir operasyon olduğunu unutmamak gerekir. Başka bir deyişle, kapsamlı bir siyasi stratejik altyapı olmadan bu operasyon zaman içinde gerçekliği değiştirmeyecek. Askerî harekât saldırıların engellenmesine, militanların ortadan kaldırılmasına ve daha iyi bir operasyonel gerçekliğin sağlanmasına yardımcı olabilir ancak uzun vadede istikrarı sadece siyasi eylem sağlayacaktır.

Jerusalem Post’un başyazısı: IDF Sözcüsüne göre Cenin bölgesindeki nüfusun yaklaşık %25’i Filistin İslami Cihad’a, yaklaşık %20’si de Hamas’a bağlıdır. Pazartesi sabahı erken saatlerde IDF ve diğer güvenlik güçleri Cenin bölgesinde bir operasyon başlattı. Amaç açıktı: Cenin’den, kasabadan, aynı adı taşıyan mülteci kampından ve çevre köylerden kaynaklanan terörizmle mücadele etmek. Bölge son aylarda terörün yuvası haline geldi. Hatta Batı Şeria’nın “Lübnanlaştırılması” ya da “Gazaflaştırılması “ndan bile söz ediliyor.

IDF’nin neredeyse her gece devam eden askeri operasyonlarına rağmen durum daha güçlü bir müdahaleyi gerektiriyordu. Bu durum, Cenin’de terörle mücadele operasyonları yürüten İsrail askerlerinin teröristler ve destekçilerinin giderek daha cüretkâr saldırılarıyla karşı karşıya kalmasıyla daha da belirgin hale geldi. Daha birkaç hafta önce, yerel teröristlere karşı yürütülen bir operasyonun ardından Cenin’den çekilen İsrail askerlerine karşı patlayıcı düzenekler patlatıldı. Ayrıca geçen hafta Cenin bölgesinden İsrail’e iki roket atılmış, ancak her ikisi de Filistin Yönetimi bölgelerine düşmüştü.

Hükümet, kamuoyuna açıklamasa bile hedeflerini ve çıkış planını dikkatli bir şekilde belirlemelidir. Terör örgütlerinin ve İranlı destekçilerinin doğası göz önüne alındığında, operasyonun Cenin veya Batı Şeria’daki tüm terör faaliyetlerini tamamen durdurmasını beklemek gerçekçi değildir. Ancak teröristleri yakın gelecekte etkisiz hale getirecek ve İsrail (ve Filistin Yönetimi) güçlerinin terörle mücadele çabalarını sürdürmesine olanak sağlayacak kadar büyük bir darbe vurulması umulmaktadır.

“Netanyahu’yu zorlayan Otzma Yehudit liderleri”

Haaretz’in Başyazısı: İsrail Savunma Kuvvetleri’nin Cenin’deki operasyonunun hedefleri sınırlıdır: aranan şüphelileri tutuklamak ya da öldürmek, güç gösterilerinde bulunmak ve silahlı Filistinlilerin İsrail hedeflerine saldırı düzenleme kabiliyetlerini sınırlamaya çalışmak. Askeri kaynaklara göre, Cenin mülteci kampını işgal etmek ya da Cenin şehri genelinde ya da sadece mülteci kampındaki terör destek ağlarını yok etmek gibi bir niyet yok.

Görünüşe göre IDF, hassas istihbarat ve sınırlı kuvvetler kullanarak kampa planlı saldırılar düzenleyen ve zaman içinde bazı başarılar elde eden “rutin” operasyonlarına devam etmeyi tercih ederdi.

Ancak IDF’nin sırtında, pervasız bir siyasi kesimin güçlerini konuşlandırdığı büyük bir savaş yürütülüyor. Bunlar Otzma Yehudit partisinin bakanları; başta Samaria Bölge Konseyi Başkanı Yossi Dagan olmak üzere yerleşimci liderliği; hükümetin açık ve cesaretlendirici bakışları altında katliam yapan kanun kaçakları ve IDF subaylarını “katil” ve “hain” olarak nitelendiren suçlulardır. Bu kesim, tehlikeli faaliyetleri sayesinde hükümetin bu operasyonu onaylamasını sağlamıştır.

“Güvenlik aklı”nın sesi olarak görülen, başlangıcı bilinen ama sonu felaket olan gösterişli askeri operasyonlardan kaçınan Başbakan Binyamin Netanyahu’nun, hükümetini gerçekten yöneten insanların öfkeli çığlıkları karşısında ezildiği bir kez daha ortaya çıktı. Bu tür operasyonlar, Filistin terörizminin köklerinin belirli bir mülteci kampında ya da şehirde yattığı ve güçlü bir darbenin bu ağları yok etmeye yeteceği gibi tehlikeli bir yanılsamayı beslemektedir.

Gerçekte, Batı Şeria’da Yahudiler ve Filistinliler arasındaki sürtüşme alanları genişledikçe Filistinlilerin İsraillilere saldırma motivasyonu da artmaktadır. Filistinlilerin, resmi İsrail’in yerleşimcilerle işbirliği içinde maruz kaldığı baskıcı mekanizmaların uzun bir listesi var. Bunlar arasında toprak ve mülk hırsızlığı, hareket kısıtlamaları, yüzlerce veya binlerce tutuklama, masumların öldürülmesi, giderek daha fazla yerleşim yerinin kurulması, yerleşimci karakollarının yasallaştırılması, evlere ve arabalara kundaklama saldırıları, sökülen ağaçlar ve tahrip edilen hasatlar yer alıyor.

Bu durum devam ettiği sürece terörle mücadelenin günlük rutini de devam edecektir. Bunun çözümü Cenin mülteci kampının ara sokaklarında ya da yerleşim yeri inşaatlarında bulunamaz. Başbakan ve Savunma Bakanı, IDF askerlerini tehlikeli sokak çatışmalarına sürükleyen Cenin operasyonunu durdurmalı ve çabalarını Filistin Yönetimi ile uygun anlaşmalara varmaya adamalıdır.

ORTADOĞU

Irak’a sığınan iki bin Suriye askerinin iadesi bugün başlıyor

Yayınlanma

suriye ordusu

Irak Güvenlik Medya Ağı Sözcüsü Mikdad Miri, Irak’a kaçan Suriye ordusu askerlerinin iadesine bugün başlanacağını açıkladı.

Irak resmi haber ajansı INA’ya göre Irak Güvenlik Medya Ağı Sözcüsü Mikdad Miri, konuya dair açıklama yaptı. Miri, Irak’a Esad yönetimi askerlerinin Suriye’ye iadesine bugün başlanacağını belirtti. İade işlemlerinin Irak’taki ilgili makamlar tarafından başlatılacağını aktaran Miri, sürecin Suriye tarafı ile koordineli yürütüleceğini ifade etti.

Suriye ordusuna bağlı yaklaşık 2 bin asker 7 Aralık’ta El-Kaim Sınırı Kapısı üzerinden Irak’a kaçmıştı. 9 Aralık’ta ise Heyet-i Tahrir Şam’a bağlı askeri operasyonlar komutanlığı, zorunlu askerlik yapanlara yönelik genel af kararı çıkarmıştı.

Irak’ın Anbar vilayetine bağlı Rutba ilçesinde bir kampa yerleştirilen askerler kötü koşullar nedeniyle ülkelerine geri gönderilmek için eylem yapmıştı.

Rutba ilçesi Kaymakamı İmat el-Duleymi, yaptığı açıklamada kaçan askerlerin çadırlarda barındığını ve bölgede elektrik, su ve ısınma imkanlarının yetersiz olduğunu ve yerleştirildikleri kampın internet erişiminden yoksun olduğundan dolayı aileleriyle iletişim kuramadıklarını söylemişti.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail tek kurşun sıkmadan Dera’ya ilerliyor: PYD, İsrail dahil herkesten yardım istiyor

Yayınlanma

Türkiye ve onun desteklediği Suriye Milli Ordusu (SMO) Ayn el Arap’a (Kobani) yönelik operasyona hazırlanırken HTŞ ile aradığı diyaloğu henüz kuramayan PYD, Türkiye’ye karşı İsrail dahil tüm ülkelerden yardım bekliyor. Bu arada Suriye topraklarına giren İsrail de Dera’ya doğru ilerliyor.

PKK’nın Suriye kolu Demokratik Birlik Partisi (PYD) Başkanlık Konseyi Üyesi Salih Müslim video konferans yöntemiyle düzenlenen toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtladı.

DW Türkçede yer alan habere göre Salih Müslim HTŞ ile PYD arasında PYD’nin işgalindeki toprakların geleceğine ilişkin henüz bir müzakere süreci başlamadığını söyledi.

Heyet-i Tahrir Şam (HTŞ) Suriye’nin başkentini ele geçirip Esad yönetimini devirdiğinde Salih Müslim HTŞ ile diyaloga açık olduklarını söylemiş, “HTŞ bize bir adım atarsa biz iki adım atarız” demişti. Ayrıca PYD liderliği kendine bağlı kurumlara HTŞ’nin tanıdığı yeni Suriye bayrağının asılması talimatını vermişti.

Şam’a gönderdikleri mesajlara “henüz yanıt alamadıklarını” söyleyen Müslim, yine de olası müzakereleri yürütmek üzere bir heyet hazırladıklarını ve umutlu olduklarını belirtti.

Müslim, MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın “HTŞ ve Kürtler arasında bir diyaloğu önlemek için aceleyle ve erkenden” Şam’a gitmiş olabileceğini düşündüğünü de söyledi.

HTŞ ile müzakerelerden istedikleri sonucu alamamaları halinde Şam’la bir çatışma ihtimali görüp görmediğinin sorulması üzerine Müslim, “Bu olmazsa kendimizi siyasi olarak savunacağız. Her şey masada ancak iyi niyetle yaklaşıyoruz” dedi.

Hem HTŞ hem SMO için “cihatçı” nitelemesi yapan Müslim, yine de HTŞ’nin geçmişte kendilerine yönelik operasyonlara katılmadığına dikkat çekti. Fakat bu yapının da “Türkiye ile koordinasyon halinde olduğunun” farkında olduklarını kaydetti.

“İsrail desteğine açığız”

İsrail basınında son günlerde çıkan “İsrail’in Suriyeli Kürtleri Türkiye’ye karşı koruması gerektiği” şeklindeki yorumların sorulması üzerine Müslim, “Özellikle İsrail’den değil, herkesten destek istediklerini” söyledi. Salih Müslim, “İsraille iletişimimiz yok, eğer böyle bir (Kürtlere destek) açıklamaları varsa elbette takdirle karşılarız” dedi. Müslim, Türkiye’nin Ortadoğu’da izlediği tutumun “İsrail’i de rahatsız ettiğini” savundu.

Jerusalem Post gazetesi 9 Aralık tarihinde, “Suriye Kürtlerinin temsilcileri yardım ve koruma talebiyle İsrailli yetkililere başvurdu” diye yazmıştı.

İsrail’in Türkiye’ye karşı açık desteğinin SDG kontrolündeki bölgelerde yaşayan Arap halkları huzursuz edip etmeyeceği sorusu üzerine Müslim, “Mısır, Fas, Tunus, Körfez ülkeleri… tüm bu Arap ülkelerinin zaten İsraille ilişkisi var” ifadelerini kullandı. Arap aşiretlerinin sırf bu yüzden kendileri aleyhine tutum almasını beklemediğini söyledi.

İsrail ordusu Dera’ya ilerliyor

Türkiye’nin PYD’ye yönelik eylemlerinden rahatsızlığını dile getiren İsrail ise Esad yönetiminin devrilmesi üzerine girdiği Suriye topraklarındaki işgalini tek bir kurşun dahi sıkmadan derinleştiriyor.

İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), İsrail’in Dera kırsalında dokuz kilometre ilerleyerek bölgedeki Koya köyüne ve Vahdet barajı bölgesine girerek stratejik mevzilere konuşlandığını duyurdu.

SOHR’un bildirdiğine göre İsrail güçleri bölgeye girmeden önce bölge sakinlerinden silahlarını teslim etmelerini istedi.

SOHR, ayrıca İsrail güçlerinin İsrail – Suriye sınırındaki tampon bölge yakınlarındaki Kuneytra bölgesi ve Dera arasındaki sınırda yer alan Sayda köyü yakınlarındaki askeri bir bölge olan 74. Tugay bölgesine girdiğini aktardı.

İsrail ordusu bu ay Esad hükümetinin çöküşünün ardından, Suriye sınırında yer alan stratejik Hermon Dağı’nı işgal etmiş ve Suriye ile işgal altındaki Golan Tepeleri arasındaki silahtan arındırılmış bölgeye girmişti. İsrailli yetkililer, bu hareketi İsrail’in sınırlarının güvenliğini sağlamak için sınırlı ve geçici bir önlem olarak tanımlamasına rağmen en az 2025’in sonuna kadar işgali devam ettireceklerinin mesajlarını veriyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

ABD, Suriye’de eğittiği gruba Esad devrilmeden önce “Zamanınız geldi” demiş

Yayınlanma

“IŞİD’e karşı mücadele” kapsamında ABD ve Birleşik Krallık tarafından eğitilen “Devrimci Komando Ordusu” (RCA) isimli gruba, Esad devrilmeden önce ABD Özel Kuvvetleri tarafından verilen bir brifingde, “Sizin zamanınız geldi,” denildiği belirtiliyor.

İngiliz The Telegraph’ta yayınlanan habere göre, Washington’un saldırıdan önceden haberdar olduğuna dair ilk işaret olarak RCA, Esad yönetiminin sonunu getirebilecek bir saldırı için güçlerini artırmalarının ve “hazır olmalarının” söylendiğini açıkladı.

RCA komutanlarından Başar el-Maşadani, Palmira kentinin eteklerinde Rusya tarafından kullanılan eski bir Suriye ordusu hava üssünden The Telegraph’a yaptığı açıklamada “Bize bunun nasıl olacağını söylemediler. Bize sadece, ‘Her şey değişmek üzere. Bu sizin anınız. Ya Esad düşecek ya da siz düşeceksiniz’ [dediler]. Ama ne zaman ya da nerede olacağını söylemediler, sadece hazır olmamızı söylediler,” dedi.

Maşadani’ye göre, Irak sınırındaki ABD kontrolündeki Tanf hava üssündeki brifingden önceki haftalarda, RCA’nın safları, komutası altına aldığı kendisi gibi daha küçük serbest birliklerle dolduruldu.

HTŞ geçen ayın sonlarına doğru yıldırım harekatıyla güneye, Şam’a doğru ilerlerken, RCA da Tanf’tan ilerledi ve şu anda başkentin kuzeyindeki toprak parçaları da dahil olmak üzere ülkenin yaklaşık beşte birini işgal ediyor.

Üst düzey RCA yetkilileri, Suriye’deki ABD’li komutanların ilerleme emrini, 2019’daki yenilgisine kadar ülkenin kuzeydoğusunun büyük bölümünü işgal eden IŞİD’in kalıntılarının “Esad’ın düşmesi halinde oluşacak güç boşluğundan yararlanmasını önlemek için” verdiklerini söyledi.

The Telegraph’a göre bu durum Washington’un sadece 8 Aralık’ta Beşar Esad yönetimini deviren HTŞ öncülüğündeki saldırıdan haberdar olduğunu değil, aynı zamanda operasyonun boyutları hakkında da kesin istihbarata sahip olduğunu gösteriyor.

Geçen hafta kentin eteklerindeki Rus kontrolündeki Suriye hava üssünü ele geçiren RCA savaşçıları, saldırı başlamadan yaklaşık üç hafta önce, kasım ayı başında Esad’ın olası düşüşüne hazırlanmalarının söylendiğini belirttiler.

Ekim ayı başında Maşadani ve diğer komutanlar, Tanf’taki Amerikalı subayların Ebu Hatab tugayını ve diğer birlikleri RCA’nın ortak komutası altına soktuğunu söyledi.

Bunun sonucunda RCA’nın mevcudu yaklaşık 800’den 3.000’e çıktı. Kuvvetin tüm üyeleri ABD tarafından silahlandırılmaya ve şu anda feshedilmiş olan Suriye ordusundaki askerlere ödenen maaşın yaklaşık 12 katı olan ayda 400 dolar maaş almaya devam etti.

Saldırı başladığında RCA güçleri doğu çölü boyunca yayıldı ve kilit yolların kontrolünü ele geçirdi. Ayrıca güneydeki Dera kentinde HTŞ’den önce Şam’a ulaşan bir isyancı grupla birleştiler.

Yüzbaşı Maşadani, RCA ve Suriye’nin geçici lideri Muhammed el-Colani tarafından yönetilen HTŞ militanlarının işbirliği içinde olduğunu ve iki güç arasındaki iletişimin Tanf’taki Amerikalılar tarafından koordine edildiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English