Diplomasi
Erdoğan, Polonya provokasyonunda Rusya’ya destek çıktı

Polonya’ya düşen füzenin Rus değil, Ukrayna füzesi olduğu bildirilirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan Moskova’yı suçlamanın olayı ‘tahrik etmek’ olduğunu vurguladı
Polonya’nın Ukrayna sınırında bulunan Przewodow köyüne düşen ve kaynağı bilinmeyen bir füze nedeniyle iki kişi hayatını kaybetti.
ABD istihbaratı ilk etapta Rusya’nın Ukrayna’ya fırlattığı füzelerin Polonya’ya düştüğünü iddia etse de, Associated Press’e konuşan üst düzey ABD’li yetkililer, ilk bulguların Polonya’ya düşen füzenin Ukrayna güçleri tarafından bir Rus füzesini engellemek için ateşlendiğini gösterdiğini söyledi.
ABD Başkanı Joe Biden da, füze haberlerinin ardından, G20 için gittikleri Bali’de Batılı liderlerle bir araya geldi ve gazetecilere yaptığı açıklamada ellerindeki ilk bilgilerin Polonya’ya düşen füzenin Rusya tarafından fırlatılması olasılığının düşük olduğunu gösterdiğini belirtti.
Rusya Savunma Bakanlığı konuyla ilgili açıklamasında, Polonya-Ukrayna sınırındaki hedeflere saldırı yapmadıklarını bildirdi ve “Polonya toprağına Rus füzeleri düştüğüne yönelik suçlamaların kasıtlı provokasyon” olduğunu vurguladı.
Erdoğan: Rusya ile alakası olmadığı görülüyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 Liderler Zirvesi’nin son gününde Bali Uluslararası Konferans Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında, Polonya’ya füze düşmesiyle ilgili, “Rusya’nın yaptığı açıklamaya saygı duymak durumundayım. Rusya’nın ‘Bizimle bu işin alakası yoktur’ demesi bizim için önemli” dedi.
“Ben, Rusya’nın yaptığı açıklamaya doğrusu saygı duymak durumundayım. Rusya’nın ‘Bizimle bu işin alakası yok’ demesi bizim için önemli. Bütün bunların yanında sabah yine (Almanya Başbakanı) Olaf Scholz ile yaptığımız görüşmede, bunun detay araştırmalarının yapılması gerekiyor, böyle bir kararı vermenin doğru olmayacağını o da söyledi. Rusya’nın ‘Bizimle alakası yok’ ve Biden’ın da ‘bu füzelerin Rus yapımı olmadığını’ açıklamış olması, herhalde bunun Rusya ile alakası olmadığını göstermektedir. Bu, bir teknik arıza olabilir veya farklı olabilir, onun için inceleme araştırma şart.”
‘Rusya’yı suçlamak tahrik eder’
Ülkelerin birçoğunun doğrudan Rusya’yı işaret etmesinin nedeninin sorulması üzerine Erdoğan, “Bu sabah Olaf Scholz ile de yaptığım görüşmede 6 NATO ülkesi olarak birbirleriyle irtibat kurduklarını söylediler ve bu irtibatlar neticesinde de burada başta Amerika olmak üzere ‘bu füzenin Rus yapımı olmadığını’ söylemiş olması herhalde bir yol açıyor. Burada ısrarla ‘bir Rus yapımıdır’ diye bunun üzerine gitmek, bu işi tahrik eder diye düşünüyorum” yanıtını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bir an önce Rusya ile Ukrayna’yı aynı masa etrafında toparlamanın gayreti içerisinde olduğunu vurgulayarak, “Bu gayretin içerisindeyken, burada tahrik metodunu kullanmak doğru olmasa gerek. Bunun için de barışın yolu diyalogdan geçer. Biz, diyaloğu oluşturmak suretiyle dünyada barışı tesis edelim istiyoruz ve bunun da gayretiyle de döner dönmez Sayın Putin ile de yine telefon diplomasimizi geliştirmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Batı’dan kışkırtan açıklamalar
Olay gerçekleştikten kısa süre sonra, Polonya Ulusal Güvenlik Komitesi acil toplanmış ve “askeri birliklerin savaşa hazır olma durumunun artırılmasına” karar verildiği açıklanmıştı.
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy de, Polonya topraklarına isabet eden füzelerin Rus füzesi olduğunu iddia ederek, “NATO’nun topraklarına füze fırlatılması ortak güvenliğe yönelik bir Rus saldırısıdır” şeklinde kışkırtıcı bir açıklamada bulunmuştu.
Olayla ilgili Rusya hedef gösterilerek, birçok NATO üyesi gelişmenin kaygı verici olduğu yönünde arka arkaya açıklama yapmıştı.
Litvanya Cumhurbaşkanı Gitanas Nauseda, Polonya’ya düşen füzelerle ilgili Rusya’yı işaret ederek “NATO bölgesinin her santimi savunulmalı” ifadesini kullanmıştı.
NATO ve Avrupa Birliği’nden de, “Polonya’nın yanındayız” mesajları verilmişti.
Günlük basın toplantısında soruları yanıtlayan Pentagon Sözcüsü Tuğgeneral Patrick Ryder, 5. maddeyi ve NATO’nun güvenlik taahhüdünü hatırlatmıştı.
Diplomasi
Çin, Rusya’nın yeni doğalgaz boru hattı teklifini reddetti

Çin, Rusya’nın Sibirya’nın Gücü-2 boru hattına alternatif olarak önerdiği Kazakistan üzerinden doğalgaz taşıma projesini ‘çok pahalı’ bularak geri çevirdi. Rusya’nın Avrupa’daki pazar kaybını telafi etme çabaları, Pekin’in düşük fiyat talebi ve projelerin yüksek maliyeti nedeniyle engellenirken, Gazprom’un Çin’e ihracatı kaybedilen Avrupa pazarının sadece küçük bir kısmını karşılıyor.
Moskova’nın, üzerinde henüz anlaşmaya varılamayan Sibirya’nın Gücü-2 boru hattına alternatif olarak Çin’e sunduğu bir diğer doğalgaz projesi de Pekin’den onay alamadı.
Çin’in Moskova Büyükelçisi Çan Hanhuey, Moskova’nın geçen sonbaharda duyurduğu ve yıllık 45 milyar metreküp doğalgaz sevk etme vaadinde bulunduğu Kazakistan üzerinden gaz tedarik projesinin hayata geçirilemeyeceğini bildirdi.
Büyükelçi Çan, Rusya’nın bu hatla aynı zamanda Kazakistan’ın kuzeydoğu bölgelerine de gaz sağlamayı vadettiği boru hattının ‘çok pahalı’ olduğunu belirtti.
İnterfaks haber ajansının aktardığına göre Büyükelçi Çan, “Rusya’dan Kazakistan üzerinden gaz tedariki mümkün görünmüyor, zira orada tek bir boru hattı var ve o da dolu. Rus gazını bu güzergâhtan taşımak için yeni bir boru hattı inşa etmemiz gerekecek. Bu oldukça pahalı. Rus tarafı bu seçeneği inceliyor ancak bu gerçekçi değil,” dedi.
Rusya Başbakan Yardımcısı Aleksandr Novak, Kazakistan üzerinden Çin’e doğalgaz sevk etme teklifini, Sibirya’nın Gücü-2 projesi müzakerelerinin tamamen tıkanmasının hemen ardından Kasım 2023’te sunmuştu.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise 2022 yılında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’e Rus gazı alımını yıllık 100 milyar metreküpe çıkarma teklifinde bulunmuştu.
Ancak Şi, inşaata onay vermedi. Financial Times‘ın haberine göre, anlaşmazlığın temel nedeni doğalgaz fiyatı oldu: Çin, fiyatın Rusya içi seviyelere, yani bin metreküp başına yaklaşık 60 dolara düşürülmesini talep etti.
Bu rakam, Rus gazının şu anda Sibirya’nın Gücü-1 boru hattı üzerinden Çin’e mal olduğu bin metreküp başına 260 dolarlık fiyatın dörtte biri anlamına geliyor.
Rusya makamları, 2023 sonunda yıllık 50 milyar metreküp kapasiteli Sibirya’nın Gücü-2 projesinin büyük ölçüde hazır olduğunu ve proje dokümantasyonunun 2024’ün ilk çeyreğinde onaylanacağını bildirmişti.
The South China Morning Post‘un haberine göre de 2 bin 500 kilometre uzunluğundaki boru hattının geçmesi planlanan Moğolistan, Gazprom’un projesini 2028’e kadar olan ulusal kalkınma planına dahil etmedi.
Moğolistan Güvenlik Konseyi eski üyesi Munhnara Bayarlhavga, gazeteye yaptığı açıklamada Moskova’nın Pekin ile anlaşmaya varamadığını belirtti.
Gazprom, geçen yıl Çin’e 31 milyar metreküp gaz pompaladı ve bu yıl sevkiyatı Sibirya’nın Gücü-1 hattının kapasite sınırı olan yıllık 38 milyar metreküpe çıkaracak.
Fakat bu miktar, zirve döneminde yıllık 200 milyar metreküpe ulaşan Avrupa Birliği’ne yönelik eski ihracatının yalnızca yüzde 15’ini telafi ediyor.
Ukrayna savaşının başlamasının ardından Avrupa’ya ihracat 1970’lerin ikinci yarısından bu yana en düşük seviyelere geriledi: 2023’te 28 milyar metreküp ve 2024’te 32 milyar metreküp olarak gerçekleşti.
Diplomasi
ABD, Ukrayna’dan talep ettiği borç miktarını üçte bire indirdi

ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, Ukrayna’ya verilen askeri yardım karşılığında talep ettiği borç miktarını 300 milyar dolardan yaklaşık 100 milyar dolara düşürdü. Bu geri ödemenin, Ukrayna’nın yeraltı kaynaklarını içeren bir anlaşma yoluyla yapılması planlanırken, müzakerelerin gergin geçtiği ancak yakında sonuçlanabileceği belirtiliyor.
Bloomberg‘e konuşan konuya vakıf kaynaklara göre, ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, Rusya’nın askeri müdahalesinin başlangıcından bu yana sağlanan Amerikan askeri yardımı karşılığında Ukrayna’dan talep ettiği borç miktarını düşürdü.
Beyaz Saray daha önce Kiev’in 300 milyar dolar geri ödemesi gerektiğinde ısrar ederken, Washington’daki son müzakereler sırasında bu miktar yaklaşık 100 milyar dolara indirildi.
Kaynaklar, bu rakamın Kiev’in kendi tahminlerine yakın olduğunu belirtti.
Bu meblağın geri ödenmesi, yeraltı kaynakları anlaşması çerçevesinde ele alınıyor.
Trump yönetimi, bu anlaşmanın, Başkan Joe Biden döneminde Kiev’e sağlanan fonların ABD tarafından telafi edilmesini sağlayacağına inanıyor.
Bununla birlikte Washington, Ukrayna’ya yapılan yardımı, anlaşma kapsamında kurulması planlanan gelecekteki özel yeniden yapılanma yatırım fonuna bir katkı olarak görüyor ve bu fona yeni yatırım yapma taahhüdünde bulunmayı reddediyor.
ABD ve Ukrayna arasında yeraltı kaynakları anlaşmasına ilişkin müzakerelerin bir sonraki turu 11-12 Nisan’da yapıldı.
Reuters‘a konuşan kaynaklar, Amerikan tarafının “maksimalist” talepleri nedeniyle görüşmelerdeki atmosferin gergin olduğunu söyledi.
Fakat ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, Bloomberg‘e yaptığı açıklamada müzakerelerin sonuna yaklaşıldığını ve tarafların 20 Nisan’a kadar anlaşmaya varabileceğini belirtti.
Kiev ve Washington’un anlaşmayı kış aylarında imzalaması gerekiyordu ancak Başkan Donald Trump ile Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy arasında Beyaz Saray’da yaşanan tartışma nedeniyle anlaşma sağlanamadı.
Bu olayın ardından ABD, Ukrayna’ya anlaşmanın daha sert bir versiyonunu sundu.
Özellikle Washington, anlaşma kapsamında tüm altyapı ve kaynak projelerine yatırım konusunda “ilk teklif hakkı” ve kaynakları öncelikli olarak satın alma hakkı talep etti.
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy daha önce yaptığı açıklamalarda, Kiev’in ABD tarafından sağlanan askeri yardımı Ukrayna’nın “borcu” olarak görmediğini belirtmişti.
Zelenskiy’e göre, Washington Kiev’e 100 milyar dolarlık yardım sağladı ancak bu fonlar hibe niteliğindeydi.
Zelenskiy ayrıca, eğer anlaşmanın bedelini “on nesil Ukraynalı” ödemek zorunda kalacaksa, ABD ile yeraltı kaynakları konusunda bir anlaşma imzalamayacağını savunmuştu.
Diplomasi
İngiltere’nin Ukrayna’daki hayati rolünün bilinmeyen hikâyesi

2014’te bu yana Londra yönetimi, Ukrayna ordusuna tanksavar füzeleri, hava savunma sistemleri, zırhlı araçlar ve ağır silahlar gibi çeşitli askeri teçhizat sağlayarak Kiev’in en önde gelen destekçileri arasında yer aldı. Ayrıca İngiltere, Ukraynalı askerlerin eğitilmesine yönelik programlar düzenleyerek sahadaki kabiliyetlerini artırmayı da hedefliyor. Bu yardımlar, hem NATO ile koordineli şekilde yürütülüyor. Fakat bir NATO müttefiki olarak Londra’nın Ukrayna’daki savaşına olan doğrudan müdahalesi, daha önce Batı basınında ihtiyatla ele alınmıştı. İngiliz Times gazetesi, geçen günlerde Britanya’nın Rusya’ya karşı savaşa katılımının boyutunu ele alan uzun bir makaleye yer verdi.
Britanya ordusunun Ukrayna’daki hayati rolünün bilinmeyen hikâyesi
The Times
11 Nisan 2025
Britanya’nın Rusya’ya karşı 2023 bahar taarruzuna katılımının boyutu —Ukrayna’ya son dakika yardımları, savaş planları ve istihbarat bilgileriyle— büyük ölçüde karanlıkta kalmıştı. Ta ki şimdiye kadar.
2023 yazının başlarında, Ukrayna ordusu uzun zamandır beklenen bahar taarruzunu başlattığında, bu kritik hamlenin kod adı ünlü Ukraynalı bir şahsiyet veya yerden değil, Britanyalı bir siyasetçiden alınmıştı.
Söz konusu “Wallace” ekseni, savaşın ilk günlerinde Ukrayna’ya ihtiyaç duyulan silahların sağlanmasında kilit rol oynayan dönemin Savunma Bakanı Ben Wallace’a atıfta bulunuyordu. Ukraynalı bir askeri kaynağa göre, Wallace bu desteği sayesinde saygıyla “Kiev’i kurtaran adam” lakabını kazanmıştı.
Britanya’nın Doğu Avrupalı müttefikine olan sarsılmaz desteği açık sır olsa da, Wallace’ın angajmanının ve etkisinin boyutu —Kiev’e yapılan kısa vadeli yardımlar, savaş planlarının hazırlanmasına yardım ve Ruslar hakkında kritik istihbarat toplanması— büyük ölçüde gizli kalmıştı.
Kapalı kapılar ardında Ukraynalılar, Britanyalı askerleri ABD, Britanya ve onlarca diğer benzer görüşlü ülkeden oluşan “Putin karşıtı” koalisyonun “beyinleri” olarak tanımlıyor. Britanya, başka hiçbir ülkenin yapmadığı ölçüde kendi birliklerini Ukrayna’ya gönderme cesaretini göstermesiyle ün kazandı. Ancak Britanya’nın Ukrayna savaşındaki rolü, pek çok gözlemcinin tahmin ettiğinden daha derindi.
Fakat hepsinden önemlisi The Times, ABD’nin Ukrayna’ya en iyi silahları ve bunların etkili kullanımı için en hassas hedef koordinatlarını sağlarken, aynı zamanda Scorpius Operasyonu çerçevesinde Washington ile Kiev arasındaki zorlu ilişkide dengeyi sağlayanların Britanyalı askerler olduğunu ortaya çıkarıyor.
Cephe gerisi
Savaşın başlamasından bir yıldan biraz fazla süre sonra, Başkan Biden yönetimi ve Ukraynalı müttefikleri hâlâ kusursuz, birleşik cephe sergiliyorlardı. Ancak perde arkasında gerilim aylardır giderek artmış ve 2023 yazının başlarında kontrolden çıkma noktasına gelmişti.
Bu arada Ukrayna, taarruzunu bir miktar gecikmeyle başlatmıştı; bu savaşta kilit andı. Savaşın ilk günlerinde Kiev kapılarında Rusya’yı geri püskürterek dünyayı şaşırttıktan sonra, Ukrayna şimdi Donbass’ta toprak geri kazanma ve yıpratıcı savaşın dinamiklerini değiştirme fırsatı görüyordu. Ancak işler iyi gitmiyordu.
İşte bu noktada, Oldhamlı devlet bursuyla okumuş Amiral Sir Tony Radakin ve onun iki “teğmeni”, Korgeneral Sir Roly Walker ve Korgeneral Sir Charlie Stickland, hem Ukraynalıların hem de Amerikalıların saygısını kazanmaya başladı.
Fakat bu kritik anın ve Britanya’nın rolünün hikâyesi yaklaşık altı ay önce başlamıştı.
Aralık 2022
23 Aralık’ta Radakin, ABD’li mevkidaşı Genelkurmay Başkanı General Mark Milley’den telefon aldı. Savaşın başlamasının üzerinden neredeyse yıl geçmişti ve çekici iyimser Radakin ile etkili ve cesur Milley bu noktada birbirlerini çok iyi tanıyorlardı.
Ukraynalılar, 2023 baharında Rusya’ya karşı taarruza geçmek istediklerini açıkça belirtmişlerdi; bu, kamuoyu tarafından bahar taarruzu olarak heyecanla bekleniyordu. Ancak hem Amerikalılar hem de Britanyalılar, Ukrayna’nın operasyonel hazırlığı konusunda şüpheliydi.
O dönemdeki görüşmelere aşina olan aktif görevdeki Britanyalı bir subay, “Cesaret edecekleri belliydi,” dedi. Mantık şuydu: “Eğer cesaret edeceklerse, o zaman bunu mümkün olduğunca güçlü yapalım.”
Aralık ayındaki bu telefon görüşmesi sırasında General Milley, Amiral Radakin’e ABD’nin taarruzu desteklemeye ve tüm ağırlığını koymaya karar verdiğini bildirdi.
Ocak 2023
Ertesi ocak ayında, yaklaşık 50 ülke Ukrayna’nın askeri ihtiyaçlarını görüşmek üzere Ramstein’da toplandığında, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, ABD ve diğer NATO ülkelerinin Ukrayna’ya kapsamlı ağır silah paketi teslim edeceğini duyurdu.
Austin basın toplantısında, “Bu, Ukrayna’yı Rusya’nın sebepsiz saldırganlığına karşı destekleme yönündeki uzun vadeli taahhüdümüzü gösteriyor,” dedi. Bu, Rusya ile savaşın tırmanacağına dair net sinyal olarak yorumlandı. Bunun üzerine Beyaz Saray, ABD’nin Rus güçlerini geri püskürtmek amacıyla Ukrayna’ya 31 adet M1 Abrams tankı göndereceğini açıkladı. Böylece ABD’nin Kiev’e saldırı tipi tank araçları tedarik etme konusundaki uzun süredir devam eden çekingenliği aşılmış oldu.
Wallace’a göre Britanya ise, savaş alanındaki başarı şansını artırmak amacıyla Ukrayna’ya Batılı ülkeler arasında ilk olarak Storm Shadow tipi uzun menzilli seyir füzeleri tedarik etme sözü verdi. Gizlice, Ukrayna uçaklarını bu füzelerle donatmak ve birlikleri kullanımı konusunda eğitmek üzere Britanya birlikleri gönderildi. Bu, Britanya birliklerinin sahada ilk kez konuşlandırılması değildi: Daha önce de birkaç düzine düzenli Britanya askeri, yeni ve geri dönen acemi askerlere NLAW kullanımı konusunda eğitim vermek üzere Kiev’e gönderilmişti. Bunlar, Şubat 2022’de savaşın başlangıcında Kiev’e teslim edilen Britanya yapımı tanksavar füzeleriydi. Britanyalı eğitim birlikleri 2015’ten beri Ukrayna’da konuşlanmış olsalar da, Şubat 2022’de olası Rus saldırısı endişesiyle geri çekilmek zorunda kalmışlardı.
Karşı taarruz
Yaklaşan karşı taarruz, savaşta belirleyici an olacaktı. Koalisyon içinde, bunun Ukrayna için son savaş olacağı ve Devlet Başkanı Putin’in bu sayede barışa zorlanabileceği konusunda iyimserlik hâkimdi.
Mayıs
Taarruzun planlanan başlangıcından önceki haftalarda, Stratejik Kuvvetler Komutanı ve Birleşik Krallık eski Askeri İstihbarat Başkanı General Sir Jim Hockenhull, Ukrayna Askeri İstihbarat Başkanı Korgeneral Kirilo Budanov ile bir araya geldi. Karşı taarruzun hedeflerine ulaşmak için nasıl işbirliği yapabileceklerini görüştüler ve Hockenhull’un elinde çok hassas askeri imkanlar vardı.
İkili yaklaşık 2019’da tanışmıştı. 1986’da istihbarat teşkilatına katılan ve genç subay olarak ilk görev yıllarında Rusya’ya odaklanan Hockenhull, kapsamlı savaşın başlamasından yıllar önce Ukraynalılarla ilişki kurma gerekliliğini fark etmişti. 1989’da Berlin Duvarı yıkıldığında Berlin’de bulunan Hockenhull, mevcut çatışmayı —Savunma Bakanlığı’ndaki diğerleri ona inanmazken— 2021 yazında öngörmüştü.
Askeri bir kaynak, “Ukraynalıları gelecek olana hazırlamak için her şeyi yapma gerekliliğini gördü,” ifadesini kullandı ve Hockenhull’un Ben Wallace ile birlikte Ukraynalıların NLAW’ları savaştan önce hizmete almasında önemli rol oynadığını da sözlerine ekledi.
Walker ve Stickland planlamaya yardımcı olabilirken, Hockenhull gizlilik içinde çalışarak Ruslar hakkında kritik bilgiler topladı. Bir kaynak, “Ukraynalıların planlarını etkili şekilde uygulayabilmeleri için yeterli bilgiye ihtiyaçları vardı. Sayıca üstün düşmana karşı avantaja ihtiyaçları vardı,” diye konuştu.
Fakat Ukraynalıların sorunları vardı: ABD, Britanya ve diğer ortak ülkelerden gelecek tüm teçhizatın mart sonuna kadar ulaşması planlanmıştı. Ancak mart sonu, nisan sonuna ve nihayetinde mayıs sonuna sarktı.
Britanyalı askeri bir kaynak, “Ukrayna sürekli tüm teçhizatı eline alana kadar bekledi. Onlara sürekli şunu söyledik: Başlamalısınız! Rusya güçlü değil. Onu zorlamalısınız – yeterli teçhizatınız var,” diye aktardı. Bu noktada, Ukrayna’nın karşı taarruz için aldığı silah miktarı, tüm Britanya ordusunun emrindeki miktara eşitti.
Zaman işlerken, Ruslar ortaya çıkan fırsatı değerlendirip mevzilendi.
Haziran
Ukraynalılar nihayet haziran başında ilerlemeye başladığında, başka sorun ortaya çıktı. Radakin ve ABD’li meslektaşları “aç bırak, yay ve saldır” stratejisini önermişti. İlk unsur —”aç bırakmak”— ikmali zayıflatmak için Rus lojistik merkezlerine yönelik hedefli saldırıları ifade ediyordu. “Yaymak”, düşmanı farklı cephe hatları boyunca şaşırtma manevraları ve test saldırılarıyla bunaltmak anlamına geliyordu. Bu eksenlerden biri “Wallace” kod adını taşıyordu. Bir yetkili, “NLAW’ların, tankların ve Storm Shadow’ların teslimatı; tüm bunlar Wallace sayesinde bu kadar erken gerçekleşti,” dedi.
Ancak Wallace aynı zamanda hem Savunma Bakanlığı’nda hem de Dışişleri Bakanlığı’nda direnişle karşılaştı. Buralarda, Ukrayna’ya giderek daha ağır silahların teslim edilmesinin Rusya ile gerilimi daha da artırabileceğinden endişe ediliyordu. Kremlin halihazırda nükleer sopa göstermiş ve mart ayında Belarus’ta —Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana ilk kez kendi toprakları dışında— taktik nükleer silahlar konuşlandıracağını duyurmuştu.
Stratejinin son ve belirleyici adımı —”saldırmak”— yoğun ana çaba gerektiriyordu. Bu nedenle Britanyalı ve Amerikalı planlamacılar, Ukrayna’ya belirleyici cephe yarma için en iyi şansı elde etmek üzere güçlerini ve ateş gücünü temas hattı boyunca tek noktada toplamalarını tavsiye etti.
Ancak Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin başka planları vardı. Ukrayna Kara Kuvvetleri Komutanı General Oleksandr Sırskiy, onu bunun yerine kuzeyde kaos yaratmayı ve aynı anda güneydoğuda mümkün olduğunca derine inmeyi hedefleyen strateji izlemeye ikna etti. Güneyde cepheyi yarmak —ve Rusya ile Kırım arasındaki kara köprüsünü kesmek— yerine, Ukraynalılar savaş güçlerini böldüler. Ukraynalılar hiçbir zaman Rus hatlarını yarmayı başaramadı.
Operasyon öncesi sabırsızlık
Bu durum, Ukrayna kara birliklerinin ABD’nin talep ettiğinden daha yavaş ilerlemesi gerçeği kadar Amerikalıları da hayal kırıklığına uğrattı.
Savunma Bakanlığı’ndan eski üst düzey bir kaynak, “Amerikalılar sabırsızdı. Savaş simülasyonlarını yapmışlardı ve onlara göre harekete geçme zamanı gelmişti,” dedi. Ukraynalılar, Amerikalılar ve Britanyalılar da dahil olmak üzere herkesin Rusya’nın savunmasını ve modern savaş alanının koşullarını hafife aldığını kaydetti. Savaşa giden yol Rus kara mayınlarıyla doluydu ve bunları temizlemeye çalışanlar ayrıca dron saldırısı tehlikesiyle karşı karşıyaydı.
Sırskiy’nin amiri olan ve ofisinin duvarında Amiral Radakin’in fotoğrafı asılı bulunan Ukrayna Genelkurmay Başkanı General Valeriy Zalujniy, umutsuzca moral krizini yönetmeye çalışıyordu. Britanyalı askerlere açıkladığına göre, bu amaçla Ukraynalı askerler —çoğu yirmili yaşlarında değil, otuzlu ve kırklı yaşlarındaki zorunlu askerler— cephede sadece üç gün geçirecekti. İlk gün alışmaya ayrılıyordu. İkinci gün 200 ila 300 metre ilerliyorlar, üçüncü gün pozisyonlarını sağlamlaştırıyorlar ve yerlerini arkadan gelen taze birliklere devretmeye hazır oluyorlardı.
En yakın müttefikler bunun yavaş ve zahmetli ilerleme olduğunu düşündü. Görünüşe göre Amerikalılar, “Burada neler oluyor Tanrı aşkına?” diye soruyor ve Ukraynalıları “çok daha sert tempo tutturmaya” zorluyorlardı. Bu noktada Ukraynalılar ile Amerikalılar arasındaki ilişkiler en düşük seviyeye ulaştı. Milley ve ABD Avrupa ve Afrika Ordusu Komutanı General Christopher Cavoli, Zalujniy nedeniyle son derece hüsrana uğramıştı. Zalujniy ise Amerikalıların uyguladığı baskıdan dolayı hüsran içindeydi.
Amiral Radakin uzun süredir planladığı tatilini yarıda kesti ve yakın çalıştığı Wallace’a, iki tarafı bir araya getirmek için Ukrayna’ya gitmesi gerektiğini bildirdi. Radakin’in ona durumun “giderek kavgacı hâle geldiğini” söylediği belirtildi.
Plan, Radakin’in Zalujniy ile oturması, Ukraynalıları dinlemesi ve Kiev’den video konferans yoluyla Amerikalılara onların bakış açısını açıklamaya çalışmasıydı. Daha sonra Ukrayna’nın Britanya’daki baş diplomatı ve Zelenskiy’nin yerine geçecek favori isimlerden biri olacak olan Zalujniy ile bizzat konuşmak için Polonya’dan Sovyet döneminden kalma gece trenine binerek Kiev’e gitti.
Bu, ABD’nin güçlü liderlikle ancak uzaktan hareket ettiği ve aynı zamanda müttefiklerininkini çok aşan olağanüstü destek sağladığı alışılmadık savaştı. Neredeyse başından beri Başkan Biden, ABD’nin Ukrayna’da hükümetin kabul etmek istediğinden daha fazla müdahil olduğu ve nükleer sonuçları olabilecek bir vekalet savaşı tehlikesinin bulunduğu endişesiyle karşı karşıya kaldı. Başkan Nisan 2022’de medyaya, “Bu endişeler yersiz. Bunlar, Rusya’nın acınası başarısızlığı karşısındaki çaresizliğini yansıtıyor,” ifadesini kullandı.
Ertesi şubat ayında Savunma Bakanı Lloyd Austin, NATO basın toplantısında bu argümana katılarak, “Kendimizi Putin’in kendi seçtiği savaşa sürükletmeyeceğiz,” dedi.
Takip eden aylarda ABD’li planlamacılar bahar taarruzunu simüle ettiler. Amerikalılar, savaşa çok fazla dahil olmuş gibi algılanmaktan korktukları için —ihtiyaç duyulduğunda seyahat etme özgürlüğü tanınan Britanyalı askerlerin aksine— Ukrayna’ya nadiren seyahat ettiler. Bazen ziyaretleri o kadar hassastı ki sivil kıyafetle seyahat ediyorlardı.
Cazibe taarruzu
Radakin’in Kiev’e yaptığı gizli ziyaretle aynı zamanda, bir zamanlar Taliban bombasıyla ağır yaralanan eski özel kuvvetler komutanı Walker, Amerikalı ve Ukraynalı dostlarıyla telefon görüşmeleri yapıyordu.
O sırada Genelkurmay Başkan Yardımcısıydı ve askeri strateji ve operasyonlardan sorumluydu. Walker, çağdaşları arasında “çok zeki” olarak kabul ediliyor ve Ukraynalılar arasında son derece popülerdi. Ukraynalı askeri bir kaynak, onun Britanya’nın savaş planlarının arkasındaki “süper beyin” olduğunu ve karşılaştığı herkes için “ilham kaynağı” olduğunu söyledi. Üst düzey Ukraynalı bir yetkili, eski muhafızı Kiev’deki toplantıya tam da öyle pantolonla geldiği için —Ukraynalıları çok eğlendirerek— “pembe pantolonlu general” olarak adlandırdı.
Eski üst düzey bir kaynak, Walker’ın “inananlardan” olduğunu söyledi: “Kesinlikle en iyilerden biriydi. Wallace gibi o da Rusya’nın geri püskürtülebileceğine inanıyordu, savaşın başında Ukrayna’nın savaşacağına ve üç haftadan fazla dayanacağına inanıyordu. Radakin de bu inancı paylaşıyordu.”
Ağustos
Britanya diplomasisi sonunda iki tarafı tekrar bir araya getirdi. Ağustos ortasında Radakin, Zalujniy ve Cavoli Polonya-Ukrayna sınırında bizzat buluştu. Beş saatlik görüşmede karşı taarruz planları üzerinde çalıştılar ve kış ile sonraki yıl için başka planlar yaptılar. Bu, ABD’nin o kadar çabuk geri çekilmeyeceğinin işaretiydi. Noel’den kısa süre önce, yaz taarruzunun başlamasından yaklaşık altı ay sonra, Kiev güçleri şiddetli Rus direnişi karşısında pek ilerleme kaydedememişti. Ve savaş devam ediyordu.
Zamanla Britanya ve ABD, Storm Shadow gibi uzun menzilli silahların Rusya içindeki hedeflere karşı kullanımına ilişkin kısıtlamalarını gevşetti. Ukrayna’ya Batı silah sevkiyatlarının komuta merkezi, Stuttgart’taki İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma binanın tozlu tavan arasından Wiesbaden’deki Amerikan üssüne taşındı.
Şu anda Londra’ya atanmış olan Zalujniy, Wiesbaden’in ortaklarla operasyonel planlamayı koordine etmek ve cephe için gerekli kaynakları belirlemek üzere “gizli silahları” hâline geldiğini hatırladı.
Britanyalıların ve Amerikalıların dahil olduğu savaş simülasyonları devam etti. Bu sırada ikmal ihtiyacı belirlenip Londra, Washington ve diğer Avrupa başkentlerine iletilirken, Britanya Genelkurmay Başkanları belirli saldırı planının işe yarayıp yaramayacağı veya belirli operasyonlar için ihtiyaç rakamlarının yeterli olup olmadığı gibi sorular soruyordu. Amiral Radakin bu süreçte geleneksel Genelkurmay Başkanı rolünden daha kapsamlı rol üstlenerek hükümet içinde Britanya’nın Ukrayna’daki çabalarını yönetti.
Bir meslektaşı, “ABD’yi işin içinde tutmaya ve Joe Biden yönetimini Ukrayna konusunda kendi tarafına çekmeye çalışan kişi oydu,” hatırlatmasını yaptı.
Bu çalışma devam etti. Ağustos 2024’te Ukraynalılar, ABD’yi veya diğer müttefikleri bilgilendirmeden güneybatı Rusya sınırından Kursk oblastına asker gönderdi. Ukraynalı askeri bir kaynağa göre, Nisan 2023’te ABD’de yaz taarruzunun ayrıntılarının sızdırılmasının ardından, planlanan Kursk taarruzunun ayrıntılarının Moskova’ya ulaşabileceği endişesi vardı. Ukrayna silahlı kuvvetlerindeki ciddi mühimmat eksikliğini ortaya çıkaran gizli Pentagon belgeleri sosyal medyada yayımlandı, bunun üzerine her iki tarafta da karşılıklı güvenin azaldığı hissi oluştu.
Daha derin analizler
Britanya Savunma Bakanlığı’nda, General Hockenhull liderliğinde Stratejik Kuvvet Komutanlığı ekipleri, kendi stratejik savunma incelemesi için Ukrayna’dan elde edilen dersleri toplamak üzere görevlendirildi. Britanyalı askeri bir kaynak bu konuda, “Ukrayna savunması için ağır bedel ödedi, ancak bize modern savaş hakkında da fikir verdi,” dedi.
Bu arada Genelkurmay Başkanı olarak terfi eden Korgeneral Roly Walker, 2023 ilkbahar ve yazında elde edilen dersleri, daha ölümcül ve çevik güce dönüştürmek istediği Britanya ordusuna taşıdı.
Sonbaharda dört yıllık görev süresinin ardından görevinden ayrılması beklenen Amiral Sir Tony Radakin, Zelenskiy ile yaklaşık on kez görüştü. Zelenskiy, ona hürmetle “Amiral” diyor ve genellikle görüştüğü çoğu yabancı askerin aksine general olmadığına dikkat çekiyordu.
Şimdilik son görüşmeleri geçen Cuma günü Ukrayna Devlet Başkanı’nın Kiev’deki ofisinde gerçekleşti. Bu görüşmede Amiral Radakin, Birleşik Harekat Başkanı Korgeneral Nick Perry ve Fransız mevkidaşları, Rusya ile barış anlaşması yapılması durumunda “Ukrayna’da cephe gerisi destek gücü” planı sundular.
Britanya ve Fransa, bundan önceki perşembe günü Brüksel’de “gönüllüler koalisyonu” savunma bakanları toplantısı düzenleyerek bu planları 50 ülkeyle koordine etti. Mevcut Britanya Savunma Bakanı John Healey, “Bugünkü görüşmeler gizli olsa da, planlamalarımız gerçekçi ve somuttur. Planlarımız iyi hazırlanmıştır,” diye konuştu.
Britanya’nın Ukrayna’nın savunmasına yönelik taahhütleri artarken, bazıları bu yolun nereye varacağı konusunda endişeli. Moskova ve Kiev’deki eski Savunma Ataşesi John Foreman, Ukrayna’da on yıldan fazla sürebilecek “belirsiz görevde” süresiz askeri taahhüt olasılığı ve bunun NATO üzerindeki olası etkileri konusundaki endişelerini dile getirdi.
Foreman, “Burada net bakış açısına sahip olmalı ve duygularımızın bizi yönlendirmesine izin vermemeliyiz. Şimdi gerçek siyasi sağduyu zamanı,” dedi: “Görev nedir? Nihayetinde güvenlik veya caydırıcılık sağlamak için sahada askerlerimiz olacaksa, ateşkes başarısız olursa ne olur? Askerlerimiz için risk nedir ve angajman kuralları nelerdir? Askerler öldüğünde sonra ne olur? Çatışmanın içine çekilme riskimiz var ve Britanya kamuoyunun bu riskin gerçekten farkına vardırıldığına inanmıyorum. Savaşa dahil olmak kolaydır ama çıkmak daha zordur.”
Önümüzdeki cuma günü Britanya Savunma Bakanı John Healey ve Alman mevkidaşı Boris Pistorius, Brüksel’deki Ukrayna Temas Grubu toplantısında —Austin’in kapsamlı ABD desteği sözü verdiği Ramstein toplantısından iki yıldan fazla süre sonra— liderliği üstlenecekler. Mevcut ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, Ukrayna’nın bundan sonra nasıl silahlandırılacağını görüşmek üzere Avrupa’ya seyahat etmek yerine ABD’den video konferansla katılacak.
Britanyalı bir yetkili, durumu “program çakışmalarına” bağladı, ancak Hegseth’in yokluğu, Avrupa giderek daha derin müdahaleye hazırlanırken ABD’nin geri adım attığının başka işareti olarak değerlendiriliyor.
-
Avrupa2 hafta önce
Almanya’daki Porsche fabrikaları tank üretmeye başlayacak
-
Görüş2 hafta önce
Sosyalizmin yeni dünya-sistemindeki yeri – 4
-
Görüş2 hafta önce
Yemen’de 48 saatlik Husi karargâhı ziyareti…
-
Ortadoğu2 hafta önce
İsrail’den Türkiye’ye “bombalı” mesaj
-
Avrupa1 hafta önce
Komünist Parti’ye karşı ilk ‘Twitter devrimi’: Moldova’da 16 yıl önce ne olmuştu?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Wolfgang Münchau: Trump’ın tarifeleri küreselleşmenin sonudur
-
Dünya Basını2 hafta önce
FT: İsrail anayasal krizin eşiğinde
-
Görüş2 hafta önce
Hindistan için Şili neden önemli?