Bizi Takip Edin

Ortadoğu

FT: Netanyahu’nun “Mısır” formülü AB’de kabul görmedi

Yayınlanma

İsrail hükümetinin Gazze Şeridi’ndeki 2,3 milyon kişiyi, Mısır’ın büyük bölümü çöl olan Sina Yarımadası’na nakledilmesini öngören savaş önerisinin ortaya çıkmasından sonra İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun da Avrupalı liderlerden Gazze’den gelen mültecileri kabul etmesi için Mısır’a baskı yapmalarını istediği belirtildi.

İsrail’de politika belirlemeyen ancak araştırma yapan İstihbarat Bakanlığı, 13 Ekim tarihli onaylı belgesinde, Gazze’deki sivillerin Mısır’a zorla göç ettirilmesinin “olumlu ve uzun vadeli stratejik sonuçlar doğuracağını” öne sürdü.

Gazze Şeridi’ndeki sivil gerçeklikte önemli bir değişiklik yapmak için 3 alternatif önerilen belgede, “Batı Şeria merkezli Filistin Yönetimi’nin Gazze’de yeniden egemen olması” ya da “yerel bir rejimin desteklenmesi”ni içeren diğer iki alternatif, başta “İsrail’e yönelik saldırıları engelleyemeyecekleri” olmak üzere bazı nedenlerle reddedildi. Belgede, 3. alternatif olarak Gazze’deki sivil nüfusun Kuzey Sina’daki çadır kentlere taşınması, ardından kalıcı kentler ve tanımlanmamış bir insani yardım koridoru inşa edilmesi ve yerlerinden edilen Filistinlilerin girişini engellemek için İsrail içinde bir güvenlik bölgesi oluşturulması önerilerek, bu alternatifin İsrail’in güvenliği için en çok arzu edilen seçenek olduğu belirtildi.

Mısır, Türkiye, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin bu planı mali olarak destekleyeceği ya da yerlerinden edilen Filistinlileri uzun vadede vatandaş olarak kabul edeceği iddia edilen belgede, Kanada’nın “hoşgörülü” göçmenlik uygulamalarının da bu ülkeyi potansiyel bir yeniden yerleşim hedefi haline getirdiği kaydedildi.

Belgede, bu önerinin ilk etapta uluslararası meşruiyet açısından karmaşık olabileceği kabul edilirken, “Değerlendirmelerimize göre, nüfus tahliye edildikten sonra yaşanacak çatışmalar, nüfusun kalması durumunda yaşanacaklara kıyasla daha az sivil kaybına yol açacaktır” ifadesine yer verildi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisi, bu raporu “varsayımsal bir alıştırma”, hükümetin ve güvenlik kurumlarının her kademesinde benzerleri hazırlanan bir kavram raporu olarak değerlendirdi. Belge hakkında bilgi sahibi olan İsrailli bir yetkili ise belgenin bağlayıcı olmadığını söyledi.

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, 25 Ekim’de, ülkesinin “Gazze’deki Filistinlileri Mısır’ın Sina Yarımadası’na zorlama çabalarını” reddettiğini belirterek, böyle bir çabanın ülkesinin İsrail ile olan barışını tehlikeye atacağı uyarısında bulunmuştu. Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile Kahire’de düzenlediği ortak basın toplantısında konuşan Sisi, hükümetinin, İsrail’in Gazze’ye uyguladığı su, gıda ve yakıtın kesilmesi ile insani yardımların bölgeye girişinin engellenmesi gibi ablukaları, Filistinlileri Mısır’a sürmeye yönelik bir plan olarak gördüğünü söylemişti.

Her ne kadar bağlayıcı olmadığı duyurulsa da ortaya çıkan öneri niteliğindeki belgenin İsrail devletinin nihai hedefini yansıttığı görünüyor. Bu kapsamda Financial Times’ta yayınlanan bir başka kulis haber de bu hedefi doğrular nitelikte.

FT’nin “Netanyahu, AB’de Gazzeli mültecileri kabul etmesi amacıyla Mısır’a baskı yapması için lobi yaptı” başlıklı haberinde görüşmeler hakkında bilgi sahibi kaynaklar, “Netanyahu’nun geçen hafta Avrupalı yetkililerle yaptığı görüşmelerde ortaya attığı bu fikrin, Çek Cumhuriyeti ve Avusturya’nın da aralarında bulunduğu ülkeler tarafından perşembe ve cuma günü yapılacak AB liderler zirvesi öncesinde özel görüşmelerde gündeme getirildiğini” söyledi.

Ancak kaynaklara göre başta Fransa, Almanya ve İngiltere olmak üzere önemli Avrupa ülkeleri, Mısırlı yetkililerin geçici bir süre için bile olsa Gazze’den mülteci kabul etme fikrine karşı sürekli direnç gösterdiğine işaret ederek bu öneriyi gerçekçi bulmadı.

Haberde İsrail’in önerisinden sonra AB liderler zirvesinde Mısır’ın potansiyel rolünün tartışıldığı ancak liderlerin Mısır’ın Gazze’ye geniş çaplı insani yardım sağlanmasında rol oynaması konusunda anlaştığı ve mültecileri kabul etmesi için Kahire’ye baskı yapmayacakları belirtildi.

Batılı bir diplomat, “Netanyahu çözümün Mısırlıların en azından çatışma süresince Gazzelileri kabul etmesi olduğu konusunda oldukça ısrar etti. Ancak biz bunu pek ciddiye almadık çünkü Mısır’ın tutumu her zaman çok netti ve bunu yapmayacaklar” ifadelerini kullandı.

Ortadoğu

Grossi: UAEA raporu İran’a saldırı için temel oluşturmaz

Yayınlanma

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Grossi, ajansın İran hakkındaki son raporunun bu ülkeye yönelik bir askeri harekata gerekçe olamayacağını belirtti.

Grossi, CNN‘e verdiği röportajda, belgenin “yeni bir şey içermediğini” vurguladı.

Grossi, “İran’daki nükleer denetimlere ilişkin rapor, herhangi bir askeri eylem için temel teşkil edemez. Askeri harekat, bizim söylediklerimizle hiçbir ilgisi olmayan siyasi bir karar. Ayrıca, bu raporda söylediklerimiz esasen yeni bir şey değil,” diye konuştu.

‘Sistematik nükleer silah programına dair kanıt yok’

Grossi, UAEA’nın elinde İran’ın sistematik bir nükleer silah geliştirme ve üretme programı yürüttüğüne dair herhangi bir gösterge bulunmadığını da sözlerine ekledi.

UAEA Başkanı, 18 Haziran’daki bir başka açıklamasında da İran’ın nükleer silah programı yürüttüğüne dair bir kanıt görmediklerini ifade etmişti.

Grossi, güvenlik koşulları elverdiğinde, ajansın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (NPT) kapsamındaki yükümlülükler uyarınca ülkedeki denetimlere devam edeceğini belirtmişti.

İran’ın nükleer programı, Tahran ile Batılı güçler ve özellikle İsrail arasında uzun süredir devam eden bir gerilim kaynağı.

Tel Aviv, İran’ın nükleer silah elde etme niyetinde olduğunu iddia ederken, Tahran ise nükleer faaliyetlerinin tamamen barışçıl amaçlı olduğunu savunuyor.

ABD’li Senatör Warner: İstihbaratımız İran’ın nükleer silah programına dair kanıt bulamadı

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Müslüman Kardeşler’de İran çatlağı

Yayınlanma

Müslüman Kardeşler, İran-İsrail savaşı üzerinden bölündü. Teşkilatın Genel Mürşid Vekili Salah Abdülhak İran’a tam destek açıklarken, İhvan’ın Suriye kolu bu açıklamayı sert bir dille reddederek hem İran’ı hem de İsrail’i ‘suçlu’ olarak nitelendirdi.

Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan), İran ile İsrail arasında yaşanan savaş konusunda kamuoyu önünde ikiye bölündü.

Teşkilatın Genel Mürşid Vekili Dr. Salah Abdülhak’ın 18 Haziran’da İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’e bir mektup göndererek “tam destek” verdiğini açıklamasının hemen ardından, İhvan’ın Suriye kolu 19 Haziran’da yayımladığı sert bir bildiriyle bu tavrı tanımadığını duyurdu.

Suriye İhvanı, hem İran’ı hem de İsrail’i “bölgede hegemonya kurmaya çalışan suçlular” olarak nitelendirerek her iki taraftan da teberri ettiklerini (uzak durduklarını) ilan etti.

Genel merkezden Hamaney’e tam destek mektubu

İhvan içindeki krizi tetikleyen süreç, teşkilatın Genel Mürşid Vekili Dr. Salah Abdülhak imzasıyla İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’e gönderilen resmi mektupla başladı.

Abdülhak mektubunda, “Şahsım ve Müslüman Kardeşler Teşkilatı adına, zalim İsrail saldırganlığı karşısında İran İslam Cumhuriyeti’ne tam desteğimizi vurgulamak isterim,” ifadelerini kullandı.

Mektupta, saldırılarda hayatını kaybeden İranlı komutan, bilim insanı ve vatandaşlar için taziye dilekleri iletildi.

Abdülhak, İsrail’in İran’a yönelik saldırganlığını “Filistin’e yönelik saldırganlığın yeni bir aşaması” olarak tanımladı.

Bu saldırıların arkasında, İran’ın Filistin direnişine verdiği destekten kaynaklanan bir “intikam güdüsü” olduğunu belirten Abdülhak, İsrail’in ABD ve Batılı ülkelerden aldığı geniş destekle bölgedeki güç merkezlerini zayıflatarak hegemonya kurmayı amaçladığını savundu.

Mektupta ümmetin birliğine vurgu yapan Abdülhak, “Düşmanımız birdir, o da Siyonist varlıktır. Sarılmamız gereken ilk silahımız İslam ümmetinin birliğidir,” diyerek, geçmişteki hatalardan ders alıp iç çatışmaları bir kenara bırakarak ümmetin enerjisini “gerçek düşmana” yöneltme çağrısında bulundu.

Abdülhak, teşkilatın kurucusu Hasan el-Benna’dan alıntı yaparak, fıkhi ve mezhepsel ayrımların üstesinden gelerek işbirliği ve sevgi zemininde birleşmenin önemini vurguladı.

Suriye İhvanı’ndan sert ret: İki taraftan da ‘teberri ediyoruz’

Abdülhak’ın mektubundan sadece bir gün sonra, Müslüman Kardeşler’in Suriye kolu, “Suriye’deki Müslüman Kardeşler Cemaati” imzasıyla yayımladığı bildiriyle genel merkezin tutumunu tamamen reddetti.

Bildiride, “Katillere arka çıkan, suçluları savunan ve herhangi bir bahaneyle Irak, Şam ve Yemen’i yıkan, milyonlarca Arap ve Müslüman’ı yerinden eden suçluların projesine dahil olan, Müslüman Kardeşler adına yayımlanmış her türlü beyandan teberri ettiğimizi teyit ederiz,” denildi.

Suriye İhvanı, İran ve İsrail’i kastederek, “bölgemizde hegemonya ve nüfuz için savaşan suçun iki tarafından da” uzak durduklarını belirtti.

Açıklamada, “Bu iki projenin de dinimizi değiştirmeyi ve halklarımızı aşağılamayı hedeflediğini biliyoruz. Onların içindeki hiçbir hilekâr suçlu bizi aldatamaz,” ifadeleri kullanıldı.

‘Pusulamız milli önceliklerimizdir’

Suriye’de “Allah’ın lütfettiği apaçık zaferin ardından” pusulalarının sadece “milli öncelikler” olacağını vurgulayan Suriye İhvanı, Filistin ve Gazze davasının öncelikli olduğunu ancak bunun “sahtekârlara ve suçlulara zillet içinde tabi olarak” değil, ümmetin kendi medeniyet projesiyle mümkün olacağını kaydetti.

Açıklamada, “İslam’ı tahrif etme, onunla ticaret yapma veya onun adıyla kitleleri aldatma projelerine karşı durmanın tek yolu, ciddi ve maksatlı bir çalışmadır,” denilerek, İran’la ittifak arayışına üstü kapalı bir tepkisi yöneltildi.

Gazeteci Hersh duyurdu: ABD bu hafta sonu İran’ı bombalayacak

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Gazeteci Hersh duyurdu: ABD bu hafta sonu İran’ı bombalayacak

Yayınlanma

Pulitzer ödüllü araştırmacı gazeteci Seymour Hersh, on yıllardır güvendiği İsrailli ve Amerikalı yetkililere dayandırdığı haberinde, ABD’nin bu hafta sonu İran’a yönelik ağır bir bombalama harekatı başlatacağını iddia etti. Hersh, planın nihai hedefinin İran’ın nükleer programını yok etmek ve Dini Lider Ali Hamaney’i devirmek olduğunu belirtti.

Pulitzer ödüllü araştırmacı gazeteci Seymour Hersh, on yıllardır güvendiği İsrailli kaynaklara ve Amerikalı yetkililere dayandırdığı haberinde, ABD’nin bu hafta sonu İran’a yönelik ağır bir bombalama harekatı başlatacağını öne sürdü.

Hersh, planın İran’ın nükleer programını tamamen ortadan kaldırmayı ve Ayetullah liderliğindeki Tahran hükümetini devirmeyi amaçladığını belirtti.

Hersh, “Bu, büyük olasılıkla bu hafta sonu gibi erken bir tarihte İran’da yaşanacaklara dair bir bilgidir,” ifadelerini kullandı.

Gazeteci, Washington’daki uzun süredir görev yapan bir ABD’li yetkiliyle bilgiyi teyit ettiğini ve yetkilinin, İran Dini Lideri Ali Hamaney’in “görevden ayrılması” durumunda her şeyin “kontrol altında” olacağını söylediğini aktardı.

Hersh, “Bunun bir suikast dışında nasıl gerçekleşebileceği bilinmiyor,” değerlendirmesinde bulundu.

Hedef Hamaney’in devrilmesi

Hersh’e göre, Trump yönetimi, İsrail’in İran’ı nükleer silah programının her türlü izinden arındırma planına tam destek veriyor.

Haberde, Amerikalı ve İsrailli planlamacıların, şu anda Washington yakınlarında sürgünde yaşayan Şah’ın oğlunu geri getirmeyi hiçbir zaman düşünmediği belirtildi.

Ancak Hersh, Beyaz Saray’daki planlama grubunda, Hamaney’in devrilmesi durumunda ülkeyi yönetmesi için ılımlı bir dini liderin getirilmesi yönünde görüşmeler olduğunu yazdı.

Hersh, “İsrailliler bu fikre şiddetle karşı çıktı,” diyerek, görüştüğü ABD’li yetkilinin şu sözlerini aktardı:

“Dini meseleyi umursamıyorlar, ancak kontrol edecekleri siyasi bir kukla talep ediyorlar. Bu konuda İzzilerle (İsraillilerle) ayrışmış durumdayız. Sonuç, daimi bir düşmanlık ve sonsuza dek sürecek bir çatışma olurdu. Bibi (Netanyahu), vatandaşların içinde bulunduğu kötü durumu propaganda yemi olarak kullanarak, ABD’yi tüm Müslümanlara karşı kendi müttefiki olarak çekmeye umutsuzca çalışıyor.”

Arak nükleer tesisi vuruldu, İran füze yağdırdı

Yeni hedefler Devrim Muhafızları ve polis karakolları

Planlanan bombalamanın yeni hedefleri olacağını belirten Hersh, bu hedefler arasında 1979’un başlarında Şah’ın devrilmesinden bu yana devrimci liderliğe karşı kampanya yürütenlere karşı koyan Devrim Muhafızları üslerinin de yer aldığını ifade etti.

Hersh, “Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki İsrail yönetimi, bombalamaların İran’ın mevcut rejimine karşı ‘bir ayaklanma yaratma aracı’ sağlayacağını umuyor,” dedi.

Habere göre, İran polis karakolları ve İran’daki şüpheli muhaliflere ilişkin dosyaların bulunduğu hükümet binaları da saldırıya uğrayacak.

Nihai hedef Fordo nükleer tesisi

Seymour Hersh, Beyaz Saray’ın İran’da topyekûn bir bombalama kampanyasına onay verdiğini, ancak nihai hedef olan Fordo’daki yerin en az 80 metre altındaki santrifüjlerin bu hafta sonuna kadar vurulmayacağını belirtti.

Hersh, bu gecikmenin Trump’ın ısrarı üzerine geldiğini, zira başkanın bombalamanın şokunun pazartesi günü Wall Street borsasının açılışıyla mümkün olduğunca azalmasını istediğini yazdı.

Hersh ayrıca, Trump’ın bu sabah sosyal medyada Wall Street Journal‘ın İran’a saldırı kararı aldığı yönündeki haberine itiraz ettiğini ve henüz ileriye dönük bir yol haritasına karar vermediğini yazdığını da ekledi.

Hersh, Fordo tesisinin, İran’ın en gelişmiş santrifüjlerinin çoğunluğuna ev sahipliği yaptığını ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın son raporlarına göre bu santrifüjlerin, silah seviyesine kısa bir adım olan yüzde 60 saflıkta zenginleştirilmiş 900 pound uranyum ürettiğini belirtti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English