İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmek ve ABD Kongresi’ne seslenmek için Washington’a gitti.
Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in, Netanyahu’nun Kongre’nin her iki kanadında yapacağı ortak konuşmaya katılmayacağı fakat İsrail Başbakanı ile bu hafta Beyaz Saray’da ayrı bir ikili görüşme gerçekleştireceği belirtiliyor.
Politico’ya konuşan bir danışmana göre Harris, Netanyahu ile yapacağı bire bir görüşmede “İsrail’in güvenliğine ve kendini savunma hakkına” olan bağlılığını yinelemeyi planlarken, bunun yanı sıra “İsrail’in güvende olduğu, tüm rehinelerin serbest bırakıldığı, Gazze’deki Filistinli sivillerin çektiği acıların sona erdiği ve Filistin halkının onur, özgürlük ve kendi kaderini tayin hakkından yararlanabildiği bir şekilde savaşın sona ermesinin zamanının geldiği yönündeki görüşünü” iletecek.
Harris’in ofisine yakın bir kişi, başkan yardımcısının hükümetin Netanyahu’ya karşı “daha sert” olması gerektiğine inandığını söyledi. Bu kişiye göre Harris, “uzun vadeli bir barış ve iki devletli çözüm arayışında daha etkin olunması” çağrısında bulundu.
Öte yandan Donald Trump’ın başkan yardımcısı adayı Ohio Senatörü JD Vance de Netanyahu’nun Kongre’deki nutkunu dinlemeyecek.
Trump’ın kampanyasının üst düze danışmanı Jason Miller The Hill’e yaptığı açıklamada Vance’in “Cumhuriyetçilerin Başkan Yardımcısı adayı olarak yerine getirmesi gereken görevleri” olduğunu söyledi.
Miller, “Senatör Vance, vatanlarını savunmak, terör tehditlerini ortadan kaldırmak ve rehin tutulan vatandaşlarını geri getirmek için verdikleri mücadelede kararlılıkla İsrail halkının yanındadır. Fakat Başbakan Netanyahu’nun Kongre’de yapacağı konuşmaya katılmayacaktır,” dedi.
Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva perşembe günü Tokyo’da serbest ticareti ve çok taraflılığı savunurken, ABD Başkanı Donald Trump’ın gümrük vergilerine karşılık verme tehdidinde bulundu.
Lula, Japonya Başbakanı Shigeru Ishiba ile görüşmesinden bir gün sonra gazetecilere verdiği demeçte “Çok taraflılık önemlidir” dedi. ABD’yi kastederek “Bir zamanlar serbest ticareti savunan ülke şimdi korumacılığı savunuyor” dedi.
Bununla birlikte Lula, hükümetinin aynı şekilde karşılık vermeye ve ABD’ye “karşılıklı gümrük vergileri uygulamaya” hazır olduğunu söyledi. Lula’nın açıklamaları, Trump’ın yabancı menşeli otomobillere %25’lik yeni bir gümrük vergisi getireceğini açıklamasından saatler sonra ve Beyaz Saray’ın “kurtuluş günü” olarak adlandırılan 2 Nisan’da küresel ticaret ortaklarına yönelik yeni gümrük vergilerini açıklamasından günler önce geldi.
Lula ve Ishiba görüşmelerinde serbest ticarete olan ortak bağlılıklarını vurguladılar ve 2030’a kadar olan beş yıllık dönem için “Japonya-Brezilya Stratejik ve Küresel Ortaklık Eylem Planı”nı ortaya koydular. Belgede “Japonya ve Brezilya serbest, açık, adil, kurallara dayalı, ayrımcı olmayan ve eşitlikçi bir çok taraflı ticaret sistemine olan bağlılıklarını bir kez daha teyit etmektedirler” ifadeleri kullanıldı.
Perşembe günü Lula, Trump’ın Japonya’dan gelenler de dahil olmak üzere yabancı otomobillere %25 vergi uygulayarak ne elde etmeyi umduğunu “anlayamadığını” söyledi. “Bu aynı zamanda ABD için de bir dezavantajdır” dedi ve ekledi: “Enflasyona neden olacak. … Başkan Trump henüz anlamamış olabilir ama zaman her şeyi gösterecek.”
Trump bu ay ayrıca ithal çelik ve alüminyuma %25 gümrük vergisi getirdi. Brezilya bu metallerin önemli bir ihracatçısı. Lula, hükümetinin Dünya Ticaret Örgütü’ne başvuracağını söyledi.
Bazı gözlemciler Brezilya’nın da ABD-Çin ticaret savaşından bir ölçüde faydalanabileceğini ve soya fasulyesi gibi tarımsal ürünlerde daha rekabetçi bir tedarikçi haline gelebileceğini belirtti. Trump’ın Çin’e iki tur %10’luk ek gümrük vergisi getirmesinin ardından Pekin de bu ayın başında soya fasulyesi de dahil olmak üzere bir dizi ABD tarım ürününe %10-15 oranında gümrük vergisi getirerek karşılık verdi.
Lula yine de “herhangi bir sektörde artan gümrük tarifelerinden endişe duyduğunu” söyledi ve ABD ile Çin arasında soğuk bir ticaret savaşına “izin verilmemesi gerektiğinden” yakındı.
Bu yılın ikinci yarısından itibaren Güney Ortak Pazarı’nın (Mercosur) dönem başkanlığını da yürütecek olan Lula, bu felsefeyi sürdürmeyi ve başta Japonya olmak üzere Asya ile ticari bağları sıkılaştırmayı umuyor. Perşembe günü yaptığı açıklamada “AB ile olduğu gibi Mercosur ile Japonya arasında da bir anlaşma imzalanması için aktif olarak çalışacağım” dedi.
Aralık ayında Avrupa Birliği ve Mercosur 25 yıl süren müzakerelerin ardından bir ticaret ve işbirliği anlaşması imzaladı. Mercosur’un büyük bir ticaret bloğuyla yaptığı tek anlaşma olan bu anlaşma, Avrupa’dan gelen ürünlere Japonya veya ABD’den yapılan ithalata göre avantaj sağlıyor. Ancak Lula, Brezilya’nın Mercosur başkanlığı sırasında Japonya ile müzakereleri başlatmak istediğini, ancak Japonya’daki siyasi kaygıların zorlu bir mücadeleye yol açabileceğini söyledi.
Aynı şekilde Brezilya, Tokyo’nun sığır spongiform ensefalopatisi (BSE) endişeleri de dahil olmak üzere güvenlik konusundaki ihtiyatlı tutumu nedeniyle uzun süredir dondurulmuş olan sığır eti ithalatını yeniden başlatması için Japonya’yı zorluyor. Lula, “Japonya’nın mümkün olan en kısa sürede Brezilya’daki üretim tesislerini denetlemek üzere bir heyet göndermesine izin vereceğiz,” dedi. “Diğer tüm ülkelerden daha kaliteli ve daha ucuz fiyatlarla sığır eti sağlayabiliriz. Bu yıl içinde bir çözüm bulmayı umuyoruz” diye ekledi.
Lula, Brezilya’yı Çin ve Hindistan gibi BRICS ortaklarının yanı sıra “Küresel Güney”in yükselen uluslarının kilit sesi olarak konumlandırmaya çalışıyor.
Perşembe günkü basın toplantısında Lula, Washington’un küresel meselelerde söz sahibi olmaması gerektiği konusunda ısrar etti.
“ABD Başkanı dünyanın patronu değildir” dedi ve ekledi: “Ortak ülkelerle görüş alışverişinde bulunduktan sonra karar vermelidir.”
NATO Genel Sekreteri Mark Rutte çarşamba günü yaptığı açıklamada transatlantik askeri ittifakın bir saldırıya “tam güçle” karşılık vereceğini vurguladı.
Varşova ziyareti sırasında Polonya Başbakanı Donald Tusk ile birlikte düzenlediği basın toplantısında konuşan Rutte, “Polonya’nın savunması ve NATO topraklarının genel savunması söz konusu olduğunda, eğer herhangi biri yanlış hesap yapar ve Polonya’ya ya da başka bir müttefike saldırarak paçayı kurtarabileceğini düşünürse, bu şiddetli ittifakın tüm gücüyle karşılık verilecektir,” dedi.
NATO’nun tepkisinin “yıkıcı” olacağını söyleyen Rutte, Putin’e işaret ederek, “Bu Vladimir Vladimiroviç Putin ve bize saldırmak isteyen herkes için açık olmalıdır,” ifadelerini kullandı.
Rutte ayrıca, Polonya’nın gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 4,7’sini savunmaya harcamasını övdü. Bu, ittifak içindeki en yüksek seviye.
NATO şefi, “Rusya’nın ittifakımız için en önemli ve karanlık tehdit olduğunu ve olmaya devam ettiğini unutmayalım. Rusya’nın bir savaş ekonomisine doğru ilerlediğini unutmayalım,” dedi.
Tusk ise NATO’nun ülkesinin güvenliği için taşıdığı önemin altını çizdi. Polonya lideri, “NATO’nun herhangi bir kritik durumda Polonya’yı savunacağı taahhüdünü duymak bizim için çok önemli,” diyerek ittifakın ortak savunma başlıklı 5. Maddesine atıfta bulundu.
Rutte ayrıca, ABD ile Avrupa arasındaki transatlantik ilişkinin “ittifakın temel direği olduğu ve bunun değişmeyeceği” konusunda ısrar etti.
Polonya da güvenliğini ABD ile olan yakın ilişkisine dayandırıyor ve Trump’ı karşısına almamaya özen gösteriyor.
Bununla birlikte, ABD yönetimi tarafından yürütülen Ukrayna ve Rusya arasındaki barış müzakereleri konusunda endişeler var ve Tusk bu müzakereler hakkında “en hafif tabirle ancak sınırlı ölçüde etkileyebiliriz” dedi.
Tusk, Polonya ve NATO olarak “kendi yazmadıkları senaryolara hazır olmak gerektiğini” söyledi.
Polonyalı siyasetçi, “Kimse barışı bizden daha fazla istemiyor ama sadece adil bir barış hepimize güvenlik hissi verecektir. Bu Polonya’nın, Avrupa’nın ve NATO’nun güvenliği için bir koşuldur,” iddiasında bulundu.
Polonya ayrıca Avrupa Birliği tarafından desteklenen ve Rusya ve Belarus sınırlarında bir dizi tahkimattan oluşan Doğu Kalkanı girişimi için 2,3 milyar avro harcayarak kendi savunmasını da güçlendiriyor.
Polonya başbakanı, “Polonya, AB’nin de sınırı olan doğu sınırını güvence altına almak için tüm sorumluluğu üstleniyor,” dedi.
ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, Rusya’ya yönelik yaptırımların geleceğinin Moskova’nın atacağı adımlara bağlı olduğunu belirtti. Karadeniz’deki ateşkese rağmen, Rusya’nın yaptırımların kaldırılması ve SWIFT erişimi talebi, ABD ve Ukrayna’nın yorumuyla çelişiyor. Avrupa Birliği ise Rusya’nın yaptırımların hafifletilmesi yönündeki taleplerini reddetti.
ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, Fox News‘e yaptığı açıklamada, Rus bankalarının uluslararası SWIFT sistemine geri dönmesinin doğrudan Moskova’nın gelecekteki eylemlerine bağlı olduğunu ifade etti.
Bessent, “Yaptırım rejiminin geleceği Rus yönetiminin elinde. Kısıtlamaların sıkılaştırılıp sıkılaştırılmayacağını veya tam tersine gevşetilip gevşetilmeyeceğini onların sonraki adımları belirleyecek,” diye açıkladı.
Bakan ayrıca, ABD Başkanı Donald Trump’ın, “müzakerelerde kendisine avantaj sağlayacaksa yaptırımları sıkılaştırmaktan çekinmeyeceğini” düşündüğünü vurguladı.
Moskova’nın Karadeniz’deki ateşkes için öne sürdüğü koşulların Washington için kabul edilebilir olup olmadığı sorusuna, Rus tarafının tüm taleplerinin değerlendirme aşamasında olduğunu kaydeden Bessent, “Tüm olası seçenekleri görüşüyoruz,” dedi.
Bir gün önce, 25 Mart’ta Beyaz Saray, Rusya ve Ukrayna ile Karadeniz sularında ateşkes konusunda anlaşmaya varıldığını duyurdu.
ABD yönetiminden yapılan açıklamaya göre, anlaşma bölgede güvenli seyrüseferin sağlanmasını ve güç kullanımından kaçınılmasını öngörüyor.
Buna karşılık Washington, Rus gıda ürünlerinin dünya pazarına ihracatının yeniden tesis edilmesine yardımcı olma sözü verdi.
Ancak birkaç saat sonra Kremlin, anlaşmaya ilişkin kendi yorumunu sundu.
Yayımlanan açıklamada Rus tarafı, çatışmaların durdurulmasının ancak Rosselhozbank (Rusya Ziraat Bankası) ve gıda ihracatına yönelik dış ticaret operasyonlarına hizmet veren diğer bankalara yönelik yaptırımların kaldırılması gibi bir dizi koşulun yerine getirilmesiyle mümkün olacağını vurguladı.
Moskova ayrıca bu bankaların SWIFT sistemine ve döviz muhabir hesaplarına erişiminin yeniden sağlanmasını talep etti.
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Moskova’nın açıklamalarına sert tepki göstererek bunları “manipülasyon ve aldatmaca” olarak nitelendirdi.
Zelenskiy, “Rusya’nın şimdiden anlaşmaları çarpıtmaya ve sadece arabulucularımızı değil, tüm dünyayı yanıltmaya çalıştığını görüyoruz. Karadeniz’deki ateşkesin resmi koşulları Beyaz Saray’ın açıklamasında net bir şekilde belirtilmiştir; herkes bunları inceleyebilir. Ancak Moskova, ateşkesin yaptırımların kaldırılmasına bağlı olduğunu iddia ederek gerçeği bir kez daha çarpıtıyor,” iddiasında bulundu.