Bizi Takip Edin

Ortadoğu

HTŞ, özelleştirmeler ve memurları işten çıkarma yoluyla “devleti küçültecek”

Yayınlanma

Suriye’nin yeni islamcı liderleri, kamu sektörü çalışanlarının üçte birini işten çıkarma ve Baas Partisi ve Esadlar döneminde egemen olan devlet şirketlerini özelleştirme planları da dahil olmak üzere ülkenin ekonomisinde radikal bir revizyona girişiyor.

Reuters’ta Riham Alkousaa imzasıyla yayınlanan habere göre, 8 Aralık’ta Beşar Esad’ın devrilmesinden sadece birkaç hafta sonra ilk işten çıkarmalar başlarken, “israf ve yolsuzluğa karşı” ilan edilen baskının hızı, “mezhepçi bir istihdam tasfiyesi” korkusu da dahil olmak üzere hükümet çalışanlarının protestolarını tetikledi.

Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) tarafından kurulan geçici hükümetteki beş bakanla görüşen Reuters, bunların hepsinin de “devleti küçültme” planlarının geniş kapsamını anlattığını aktarıyor. Bakanlar, bu küçültmeye, çok sayıda “hayalet çalışanın” (Esad döneminde çok az iş yaparak ya da hiçbir şey yapmadan maaş aldığı iddia edilen kişiler) ortadan kaldırılması da dahil olduğunu belirtiyorlar.

Reuters, Hafız ve Beşar Esad dönemlerinde Suriye’nin, “müttefiklerden ve aile üyelerinden oluşan bir yakın çevreyi kayıran ve ailenin Alevi mezhebi üyelerinin kamu sektöründe yoğun olarak temsil edildiği, askerileştirilmiş, devlet güdümlü bir ekonomi” olarak örgütlendiğini ileri sürerek mezhepçi anlatıya destek sunuyor.

Devlete ait 107 şirket elden çıkarılacak

HTŞ’nin ekonomi bakanı, 40 yaşındaki eski enerji mühendisi Basil Abdel Hanan, Reuters’a verdiği demeçte “rekabetçi bir serbest piyasa ekonomisine” doğru büyük bir geçiş olduğunu söyledi.

“Geçici cumhurbaşkanı” Ebu Muhammed el-Colani (Ahmed eş-Şara) yönetimindeki hükümet, Hanan’ın toplam 107 adet olduğunu ve çoğunun zarar ettiğini söylediği devlete ait sanayi şirketlerini özelleştirmek için çalışacak. 

Öte yandan Hanan, “stratejik” enerji ve ulaşım varlıklarını kamu elinde tutma sözü verdi ama satılacak şirketlerin isimlerini vermedi. Suriye’nin ana sanayileri arasında petrol, çimento ve çelik yer alıyor.

Maliye Bakanı Mohammad Abazeed ise bir röportajında bazı devlet şirketlerinin sadece kaynakları zimmete geçirmek için var olduğunu ve kapatılacağını ileri sürdü. Abazeed, “Yolsuzluk bekliyorduk ama bu kadarını beklemiyorduk,” dedi.

Memurların yarısı işten çıkarılabilir

Abazeed, bir ön incelemeye dayanarak, devlet bordrosundaki 1,3 milyon kişiden sadece 900.000’inin gerçekten işe geldiğini söyledi.

38 yaşındaki Abazeed ofisinde verdiği demeçte, “Bu da 400.000 hayalet isim olduğu anlamına geliyor. Bunların ortadan kaldırılması önemli ölçüde kaynak tasarrufu sağlayacaktır,” diyor.

Kamu sektöründeki personel sayısını denetleyen İdari Kalkınma Bakanı Mohammad Alskaf daha da ileri giderek Reuters’a yaptığı açıklamada devletin 550.000 ila 600.000 arasında çalışana ihtiyaç duyacağını söyledi ki bu, mevcut sayının yarısından az.

Abazeed, ceza affı ile vergi sisteminin basitleştirilmesini de amaçlayan reformların amacının engelleri kaldırmak ve yatırımcıları Suriye’ye dönmeye teşvik etmek olduğunu söyledi.

HTŞ’nin hedefi tanıdık: Bürokrasiyi azaltmak, ihracatı artırmak

2023’te HTŞ’nin kalesi İdlib’de hazine yetkilisi olarak görev yapmadan önce Al-Shamal özel üniversitesinde ekonomist olan Abazeed, “Böylece ülke içindeki fabrikalar küresel ihracat için bir fırlatma rampası görevi görebilir,” dedi.

Reuters’a göre HTŞ, 2017’den bu yana İdlib’de, “daha az bürokrasi ve sertlik yanlısı dini gruplara baskı uygulayarak” yatırım ve özel sektörü kendine çekiyordu.

Reuters’a konuşan üç bakan, yeni hükümetin Suriye 14 yıllık çatışmanın ardından yeniden inşa edilirken yeni istihdam yaratmak için yabancı ve yerli yatırımlarda ülke çapında bir artış umduğunu söyledi.

Öte yandan HTŞ’nin “İdlib modelini” tekrarlayabilmesi için başta dış ticareti ciddi şekilde engelleyen uluslararası yaptırımlar olmak üzere geniş çaplı zorlukların üstesinden gelmesi gerekecek.

Colani hükümetinin meşruiyet sorunu gündeme gelebilir

Uluslararası Çalışma Örgütünde Arap Ülkeleri için Dayanıklılık ve Kriz Müdahale Uzmanı Maha Katta, ekonominin şu anda yeterli özel istihdam yaratacak durumda olmadığını söyledi.

Katta, kamu sektörünün yeniden yapılandırılmasının “mantıklı” olduğunu, ama bunun öncelikle ekonomiyi canlandırması gereken bir hükümet için birinci öncelik olması gerekip gerekmediğini sorguladığını söyledi ve “Bunun gerçekten akıllıca bir karar olduğundan emin değilim,” dedi.

Geçici liderlerin ülkeyi kontrol altına almak için hızlı hareket etme zorunluluğunu kabul etmekle birlikte, bazı eleştirmenler planlanan değişikliklerin ölçeğini ve hızını aşırıya kaçmak olarak görüyor.

Century International adlı Orta Doğu odaklı düşünce kuruluşunda çalışan Aron Lund, “Bir geçiş sürecinden bahsediyorlar ama sanki meşru bir şekilde kurulmuş bir hükümetmiş gibi kararlar alıyorlar,” diyor.

İslamcı iktidar neoliberal ‘şok terapisini’ yönetecek

Ekonomi Bakanı Hanan, ekonomi politikasının, 1990’larda Avrupa’daki Sovyet sonrası ülkelere uygulanan “şok terapisinin” ardından gelen durgunluk ve işsizlik kaosundan kaçınmak için hızlı piyasa reformlarının sonuçlarını yönetmek üzere tasarlanacağını söyledi.

Hanan, “Amaç, özel sektör büyümesini en kırılgan kesimlere destekle dengelemek,” dedi.

Hükümet şu anda ayda 25 dolar civarında olan memur maaşlarına Şubat ayından itibaren %400 zam yapacağını açıklamıştı. Ayrıca işten çıkarmaların etkisini kıdem tazminatıyla ya da ihtiyaçlar değerlendirilirken bazı işçilerden evde kalmalarını isteyerek hafifletiyor.

Sağlık Bakanlığı Sağlık Tesisleri Müdürü Hüseyin El Hatip, “Sadece maaş almak için işe alınan çalışanlara şunu söylüyoruz: lütfen maaşınızı alın ve evinizde oturun ama bırakın biz de işimizi yapalım,” diyor.

Kamu emekçileri arasındaki rahatsızlık büyüyor

Fakat işçiler arasındaki rahatsızlık da büyüyor. İşçiler Reuters’a, çalışma ve ticaret bakanlıklarında dolaşan ve savaşta hükümetin yanında savaşmış eski askerler için Esad döneminden kalma istihdam programlarını daraltan listeleri gösteriyor.

Bu gazilerden biri olan Muhammed, Reuters’a 23 Ocak’ta çalışma bakanlığındaki veri girişi işinden çıkarıldığını ve kendisine üç aylık ücretli izin verildiğini söyledi. Muhammed, Reuters ile paylaştığı diğer 80 eski savaşçının da aynı bildirimi aldığını söyledi.

Reuters’ın sorularına yanıt veren Çalışma Bakanlığı, “idari verimsizlikler ve örtülü işsizlik nedeniyle” bazı çalışanların iş durumlarını değerlendirmek üzere üç aylık ücretli izne çıkarıldığını, ardından durumlarının gözden geçirileceğini söyledi.

Planlar ocak ayında, Suriye’nin güneyindeki Deraa ve kıyıdaki Lazkiye gibi şehirlerde protesto gösterilerine yol açtı.

Dera Sağlık Müdürlüğü çalışanları, onlarca kişinin katıldığı bir gösteri sırasında “Keyfi ve haksız işten çıkarmalara hayır” yazılı pankartlar taşıdı.

Gösteriye katılan Adham Abu Al-Alaya işini kaybetmekten korktuğunu söylüyor. Hayalet istihdamın ortadan kaldırılmasını desteklediğini fakat kendisine ya da meslektaşlarına hiçbir şey yapmadan para ödendiği iddiasını da reddediyor. Kendisi 2016 yılında kayıtları yönetmek ve faturaları ödemek üzere işe alınmış.

“Maaşım, ekmek ve yoğurt gibi temel ihtiyaçlarımı karşılamama yardımcı oluyor,” diyen Abu Al-Alaya, geçimini sağlamak için başka bir işte de çalıştığını sözlerine ekledi.

Al-Alaya, “Eğer bu karar uygulanırsa, toplum genelinde işsizlik artacak ve bu da göze alamayacağımız bir şey,” dedi.

Ortadoğu

İsrail ve Hamas, Netanyahu-Trump toplantısı öncesinde Gazze ateşkesini görüşecek

Yayınlanma

İsrail ve Hamas, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ile ABD Başkanı Donald Trump’ın Washington’da yapacağı görüşme öncesinde, Gazze’de ateşkes ve esirlerin serbest bırakılması için ikinci günkü dolaylı görüşmelerini Katar’da sürdürecek.

Gazze’deki savaşla ilgili son müzakere turu, ateşkes ve Filistinli tutukluların serbest bırakılması karşılığında esirlerin serbest bırakılması konusunda bir anlaşma sağlamak amacıyla pazar günü Doha’da başladı. ABD Başkanı, bu hafta bir anlaşmaya varılabileceğini söyledi.

Pazar günü ABD’ye gitmeden önce Netanyahu, İsrailli müzakerecilere İsrail’in kabul ettiği koşullarda ateşkes sağlanması için net talimatlar verildiğini söyledi.

Gazetecilere verdiği demeçte, “Rehinelerin çoğunu kurtardık, ancak geri kalan rehinelerin birçoğu da serbest bırakılacak” diyen Netanyahu, Trump ile yapacağı görüşmenin bu anlaşmanın ilerlemesine “kesinlikle yardımcı olacağını” ekledi.

Netanyahu daha önce, Katar ve Mısır arabulucuları aracılığıyla iletilen ABD destekli ateşkes önerisine Hamas’ın verdiği yanıtın “kabul edilemez” talepler içerdiğini söylemişti.

Al Jazeera muhabiri Nour Odeh, Trump-Netanyahu görüşmesinin sadece Gazze için değil, İsrail’in bölgesel gündemi için de “çok önemli bir toplantı” olarak düzenlendiğini ekledi.

“İsrail kabinesinde, özellikle yeniden konuşlandırma ve gıda yardımı dağıtımı konularında kabul edilmesi zor olacak anlaşmazlıklar var” diyen Odeh, Netanyahu’nun hem Trump hem de ülkesindeki koalisyonundan baskı altında olduğunu vurguladı.

Beyaz Saray, Trump’ın İsrail lideriyle yerel saatle 18:30 (22:30 GMT) civarında, her zamanki gibi gazetecilerin katılımı olmadan görüşeceğini açıkladı.

Ateşkes görüşmeleri, geçen ay İsrail ve ABD’nin İran’a düzenlediği 12 günlük hava saldırılarının ardından yeniden canlandı.

ABD’nin desteklediği 60 günlük ateşkes önerisi, esirlerin aşamalı olarak serbest bırakılmasını, İsrail askerlerinin Gazze’nin bazı bölgelerinden çekilmesini ve savaşın tamamen sona erdirilmesi için görüşmeler yapılmasını öngörüyor.

Savaşı sona erdirmek, geçmiş müzakere turlarında ana pürüz noktası olmuştu. Hamas, tüm esirlerin serbest bırakılması karşılığında çatışmanın tamamen sona ermesini talep ederken, İsrail Hamas’ın dağıtılana kadar savaşmaya devam edeceğini ısrarla belirtmişti.

Netanyahu’nun bazı sert çizgideki koalisyon ortakları, çatışmanın sona ermesine karşı çıkıyor. Ancak İsrailliler 21 aydır süren savaştan giderek yorgun düşerken, Netanyahu hükümetinin ateşkesi desteklemesi bekleniyor.

Hamas’ın Ekim 2023’teki baskını ve ardından İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısı sonrasında arabulucular, çatışmaların iki kez geçici olarak durdurulmasını sağladı. Bu süreçte, İsrail’in elindeki Filistinli tutuklular karşılığında esirler serbest bırakıldı.

Yeni bir ateşkesin sağlanması için son dönemde yapılan çabalar, İsrail’in Hamas’ın kalıcı ateşkes talebini reddetmesi nedeniyle defalarca başarısız oldu.

Gazze sağlık yetkililerine göre, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırım kampanyasında 57.500’den fazla Filistinli öldü, açlık krizi yaşandı, neredeyse tüm nüfus yerinden edildi ve kuşatma altındaki bölgenin çoğu harabeye döndü.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Tony Blair ekibinden İsrailli iş insanlarıyla birlikte ‘Gazze Rivierası’ projesi

Yayınlanma

Eski İngiltere Başbakanı Sir Tony Blair ‘in düşünce kuruluşu, Dubai’den esinlenerek “Trump Riviera”sını da içeren bir savaş sonrası Gazze planı üzerinde çalıştı.

Tony Blair Enstitüsü’nün (TBI), İsrailli iş insanlarının önderliğinde, Elon Musk’ın adını taşıyan bir üretim bölgesini de içeren bir proje peşinde olduğu ortaya çıktı.

Bu yılın başlarında Donald Trump, Gazze’yi Filistinsizleştirerek “Orta Doğu Rivierası” olarak yeniden düzenlemeyi önerdi ve gökdelenler, sakallı dansözler ve ABD başkanının altın heykellerinin yer aldığı Gazze’ye dair bir vizyonu içeren kışkırtıcı bir video paylaştı.

İngiliz medyasına göre, TBI çalışanlarının, Boston Consulting Group (BCG) eski çalışanlarının da üzerinde çalıştığı “Great Trust” projesine katkıda bulunduğu kaydedildi.

Bir TBI çalışanı tarafından yazılan bir belgede, yapay adalardan oluşan bir “Gazze Rivierası” fikri yer alıyordu. Trump’ın paylaştığı videoda da benzer bir konsept gösterilmişti.

Bu planı ilk kez haber yapan Financial Times, belgenin kripto para birimi ve düşük vergi rejimlerine sahip “özel ekonomik bölgeler” temelinde ticaret girişimleri önerdiğini belirtti.

On binlerce insanın hayatını kaybettiği Gazze’deki savaşın “Gazze’yi yeniden inşa etmek için yüzyılda bir kez karşımıza çıkan bir fırsat” yarattığı iddia edildi.

Belgede, Gazze Şeridi’nin “güvenli, modern ve müreffeh bir toplum” olarak ilerleyebileceği öne sürüldü.

GAZZE EKONOMİ PLANI

TBI çalışanları, bütçe için kullanılan 12 kişilik bir mesajlaşma grubuna da katıldı ve “Gazze ekonomi planı” hazırladı.

Geçen hafta, BCG’nin daha önce Filistinlileri Gazze’den tahliye etmenin maliyetini hesapladığı ortaya çıktı.

Grubun ayrıca İsrail ve ABD’nin desteğini alan Gazze İnsani Yardım Vakfı’nın kurulmasında rol oynaması da tepki çekti.

Tony Blair’in sözcüsü, eski başbakanın planları hazırlayanlarla konuşmadığını ve planlar hakkında yorum yapmadığını söyledi.

Sözcü, “TBI ekibi, Gazze için savaş sonrası ‘planları’ olan birçok farklı grup ve kuruluşla görüşüyor, ancak bu planın yazımıyla hiçbir ilgisi yok” dedi.

“Bahsedilen TBI belgesi, savaş sonrası Gazze’nin nasıl olabileceğine dair farklı yönleri ele alan çeşitli tarafların önerilerini inceleyen bir TBI iç belgesidir […] ancak bu belge BCG’nin çalışmalarıyla bağlantılı olarak hazırlanmamış ve BCG’ye verilmemiştir” açıklamasını yaptı.

BCG sözcüsü iddiaları reddederek şunları söyledi: “Son zamanlarda medyada yer alan haberler, savaş sonrası Gazze’nin yeniden inşasında BCG’nin rolünü yanlış aktarmıştır. Bu çalışma, baş ortağa açıkça yapılmaması söylenmesine rağmen, iki eski ortak tarafından başlatılmıştır. Bu çalışma bir BCG projesi değildi. BCG’nin kapsamı veya onayı dışında gizlice organize edilmiş ve yürütülmüştür. Bu çalışmayı tamamen reddediyoruz. BCG bu çalışma için herhangi bir ödeme almamıştır.”

Vergi Cennetleri: Birleşik Krallık’ın Küresel Mali İmparatorluğu

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Pezeşkiyan: İsrail bana suikast girişiminde bulundu

Yayınlanma

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, Amerikalı sunucu Tucker Carlson’a verdiği özel mülakatta, İsrail’in kendisine suikast girişiminde bulunduğunu ve ABD ile yürütülen müzakereleri kasten torpillediğini dile getirdi. Nükleer silah peşinde olmadıklarını ve bunun dini bir fetvayla yasaklandığını yineleyen Pezeşkiyan, Washington ile yeniden masaya oturmak için İsrail’in tekrar saldırmayacağına dair güvence beklediklerini belirtti.

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, Amerikalı sunucu Tucker Carlson’a verdiği özel mülakatta, Washington ile Tahran arasındaki gerilime, nükleer programa ve İsrail’in bölgedeki rolüne ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.

İsrail’in kendisine yönelik suikast girişiminde bulunduğunu iddia eden Pezeşkiyan, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun ABD ile yürütülen diplomasi sürecini kasten yok ettiğini savundu. Pezeşkiyan, müzakerelere yeniden başlamaya hazır olduklarını ancak bunun için ABD’den güvence beklediklerini ifade etti.

‘İsrail bana suikast girişiminde bulundu’

Tucker Carlson’ın “İsrail hükümetinin size suikast düzenlemeye çalıştığına inanıyor musunuz?” sorusuna Pezeşkiyan, “Evet, denediler ve buna göre hareket ettiler ama başarısız oldular,” yanıtını verdi.

Girişimin arkasında ABD’nin olmadığını, doğrudan İsrail’in olduğunu belirten Pezeşkiyan, olayın ayrıntılarına ilişkin şunları söyledi:

“Bir toplantıdaydım, ileriye dönük atılacak adımları tartışıyorduk. Sahip oldukları casusların istihbaratı sayesinde toplantı yaptığımız bölgeyi bombalamaya çalıştılar. Ama daha önce de söylediğim gibi, bir insanın ne zaman öleceğine Yüce Allah karar verir.”

Bu tür saldırılardan korkmadığını ve ülkesinin egemenliği, özgürlüğü ve bağımsızlığı için canını feda etmeye hazır olduğunu vurgulayan Pezeşkiyan, “Ancak kan dökmek, suikast düzenlemek, başkalarını öldürmek bölgeye güvenlik getirir mi? Bu, bölgeye barış, huzur ve istikrar getirir mi?” diye sordu.

‘Müzakere masasını Netanyahu devirdi’

Pezeşkiyan, ABD ile yaşanan gerilimi diplomasi yoluyla çözmeye istekli olduklarını ancak bu çabaların İsrail tarafından sabote edildiğini kaydetti.

Müzakerelerin ortasında İsrail’in nükleer tesislere saldırdığını belirten Pezeşkiyan, yaşanan süreci şöyle anlattı:

“ABD ile görüşmelerin tam ortasındaydık. ABD Başkanı bizi barış için bu tür görüşmelere davet etti. Müzakereler sırasında bize, ‘İsrail’e izin vermediğimiz sürece size saldırmayacaklar’ denildi. Çok yakında bir sonraki turu yapacaktık ama tam ortasındayken İsrail aniden müzakere masasını torpilledi. Bu olduğunda biz müzakere masasındaydık. Bunu yaparak diplomasiyi tamamen mahvettiler ve yok ettiler.”

‘Nükleer bomba dini liderin fetvasıyla yasak’

İran’ın nükleer programına ilişkin iddiaların İsrail Başbakanı Netanyahu tarafından 1984’ten beri yaratılan “yanlış bir zihniyet” olduğunu savunan Pezeşkiyan, Tahran’ın hiçbir zaman nükleer silah peşinde olmadığını belirtti.

Pezeşkiyan, “Gerçek şu ki, ne geçmişte, ne şimdi ne de gelecekte nükleer bomba geliştirmenin peşinde olmadık. Zira bu yanlış. Bu, İran İslam Cumhuriyeti Dini Lideri tarafından çıkarılan dini kararnameye, yani fetvaya aykırıdır. Dolayısıyla nükleer bombanın peşine düşmemiz dinen yasaktır,” ifadelerini kullandı.

‘UAEA’ya güvenimiz sarsıldı’

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ile işbirliğinin, nükleer tesislere yönelik “yasa dışı saldırılar” nedeniyle sekteye uğradığını belirten Pezeşkiyan, kuruma karşı güvensizlik duyduklarını dile getirdi.

Pezeşkiyan, “UAEA’nın faaliyetleri konusunda karamsardık çünkü bir şekilde İsrail’in, UAEA tarafından yürütülen denetimlerden bilgi alabildiğini fark ettik,” dedi.

UAEA’nın son raporunun hazırlanış biçiminin İsrail rejimine “bir bahane verdiğini” ve saldırılara zemin hazırladığını dile getiren Pezeşkiyan, “Ajans bu saldırıları kınamayı veya durdurmayı başaramadı. Bu durum İranlılar, milletvekilleri ve kamuoyu arasında yaygın bir güvensizliğe yol açtı,” değerlendirmesinde bulundu.

McGovern: İran’ın nükleer silah yapması için dini fetvayı tersine çevirmesi gerekir

‘Müzakerelere yeniden başlamanın bir şartı var’

Pezeşkiyan, ABD ile müzakerelere yeniden başlamakta bir sorun görmediklerini ancak öncelikle güven sorununun aşılması gerektiğini vurguladı.

İsrail’in sadece İran’a değil, tüm bölgeye yönelik “zulümleri” nedeniyle bir krizle karşı karşıya olduklarını söyleyen Pezeşkiyan, şu şartı öne sürdü:

“ABD’ye yeniden nasıl güveneceğiz? Müzakerelere yeniden girersek, görüşmelerin ortasında İsrail rejimine bize tekrar saldırması için izin verilmeyeceğini nasıl kesin olarak bilebiliriz?”

”Amerika’ya ölüm’ sloganının anlamı farklı’

İran’daki “Amerika’ya ölüm” sloganlarının Amerikan halkına yönelik olmadığını savunan Pezeşkiyan, “Bu slogan atıldığında Amerikan halkına ya da yetkililerine ölüm kastedilmiyor. Suçlara ölüm, öldürmeye ve katliama ölüm, başkalarını öldürmeyi desteklemeye ölüm, güvensizliğe ve istikrarsızlığa ölüm kastediliyor,” diye konuştu.

Son 200 yıldır İran’ın hiçbir ülkeyi işgal etmediğini hatırlatan Pezeşkiyan, bölgede IŞİD’i ABD’nin kurduğuna işaret etti.

‘ABD’li yatırımcılara kapımız açık’

Yönetime geldiğinde önceliğinin iç birliği sağlamak ve komşu ülkelerle ilişkileri geliştirmek olduğunu belirten Pezeşkiyan, ABD’li yatırımcıların İran’a gelmesinin önünde bir engel olmadığını söyledi.

Dini Lider ile yaptığı görüşmede, ABD’li yatırımcıların İran’a gelip yatırım yapmasını engelleyen hiçbir şeyin olmadığının vurgulandığını aktaran Pezeşkiyan, “Eğer bir sınırlama varsa, bu bizim tarafımızdan değil, ABD’nin yaptırımlarından kaynaklanıyordu,” bilgisini paylaştı.

‘Trump, Netanyahu’nun oyununa gelmemeli’

ABD Başkanı Donald Trump’ın bölgeyi barışa ya da “bitmeyen savaşlara” yönlendirebilecek bir konumda olduğunu belirten Pezeşkiyan, şu çağrıda bulundu:

“Benim ABD’ye önerim, kendi savaşı olmayan bir savaşa karışmaktan kaçınmasıdır. Bu Amerika’nın savaşı değil, Netanyahu’nun savaşıdır. Netanyahu’nun tüm bölge için şeytani entrikaları ve insanlık dışı bir gündemi var. Bu da bitmeyen savaşlardır. ABD, Netanyahu tarafından kandırılmamalı ve bu tür bir savaşa sürüklenmemelidir.”

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English