Bizi Takip Edin

Diplomasi

İngiltere İşçi Partisi heyetinin Tayvan ziyaretine Çin’den kınama

Yayınlanma

Birleşik Krallık İşçi Partisi milletvekillerinden oluşan yedi kişilik bir heyet, “ikili temasları güçlendirmek” gerekçesiyle 30 Mart Cumartesi günü Tayvan’a gitti.

İngiltere Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, partinin yeni kurulan Tayvan’ın Dostları grubunun eş başkanı Lord Leong liderliğindeki grup, altı gün boyunca Ada lideri Tsai Ing-wen ve diğer yöneticiler ile görüşecek.

İngiliz grubun ayrıca, Tayvan Boğazı’ndaki siyasi ve ekonomik gelişmeler, Tayvan-İngiltere ekonomik ve ticari ilişkileri ile bilimsel araştırma ve inovasyon alanındaki işbirliği konularında görüş alışverişinde bulunacağı bildirildi.

Ziyaret, İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron’ın geçen hafta Çin’in Tayvan’ı abluka altına almasının dünya ekonomisi için yıkıcı olacağını öne sürmesinin ardından gerçekleşti.

Cameron, “Hiç şüphe yok ki abluka gibi bir şey söz konusu olursa, bunun sadece Tayvan üzerinde değil, küresel ekonomi üzerinde de mutlak bir felaket etkisi olacaktır” ifadelerini kullanmıştı. Cameron ayrıca, Birleşik Krallık’ın Tayvan Boğazı’ndaki durumu değiştirecek her türlü tek taraflı eyleme karşı olduğunu da vurgulamıştı.

Çin pazar günü, ziyarete kesin bir dille karşı çıkarak, ziyaretin tek Çin ilkesinin açık bir ihlali ve Çin’in içişlerine ciddi bir müdahale olduğunu vurguladı. Ayrıca ziyaretin adadaki ayrılıkçı güçlere “Tayvan’ın bağımsızlığı” yönünde yanlış bir sinyal gönderdiğini de söyledi.

İngiltere’nin Çin’i “siber casuslukla” suçlaması, Hong Kong’da yakın zamanda uygulamaya konan 23. Madde yasasını eleştirmesi ve Güney Çin Denizi meselesi nedeniyle endişelerini bildirmesinin ardından gelen ziyaret, Pekin tarafından ‘provokatif’ bir hamle olarak nitelendirildi.

İngiltere’deki Çin Büyükelçiliği sözcüsü pazar günü yaptığı açıklamada, söz konusu ziyareti şiddetle kınadıklarını ifade etti. Açıklamada, “İlgili İngiliz siyasetçileri tek Çin ilkesini ihlal etmekten ve Çin’in içişlerine karışmaktan vazgeçmeye çağırıyoruz” diyen Sözcü, ilgili İngiliz politikacıların Çin’in çıkarlarını zedeleyecek her türlü eyleme “güçlü yanıtlar verileceğini bilmeleri gerektiğini” söyledi.

Çin kamuoyu ise, ziyaretin İngiltere-Çin ilişkileri için “ürpertici bir etki” yaratacağı görüşünde.

Bazı Çinli analistler de, ziyareti İngiliz siyasetçilerin kendilerine “pazarlık kozu yaratmak için oynadıkları bir oyun” olarak değerlendirdi.

Şanghay Uluslararası Çalışmalar Üniversitesi Britanya Çalışmaları Merkezi Direktörü Gao Jian konuyla ilgili Global Times’a verdiği demeçte, İngiltere’nin gerçekte Tayvan sorunu ve Güney Çin Denizi meselelerine müdahale etme gücü ve iradesinden yoksun olduğunu söyledi ve ziyareti “provokatif” olarak nitelendirerek “temel diplomatik çıkarlarımıza meydan okuyabilecek çapta” bir eylem olmadığını vurguladı.

İngiltere’nin Tayvan sorununun Pekin’in dış politikasındaki en hassas kırmızı çizgi olduğunun farkında olduğunu ve  Çin’in diplomatik kırmızı çizgilerine dokunarak kendi diplomatik çıkarlarını riske atmaya cesaret edemeyeceğini belirten Gao, bu nedenle “küçük taciz eylemlerinin gerçek diplomatik ilke ve stratejilerden yoksun, anlamsız eylemler” olarak görülebileceğini söyledi.

Pekin Dış Araştırmalar Üniversitesi Bölgesel ve Küresel Yönetişim Akademisi profesörlerinden Cui Hongjian Global Times’a verdiği demeçte, “Bazı İngiliz politikacıların Tayvan konusunda provokasyon yapmalarının nedeni, kendileri için pazarlık kozu yaratmak istemeleridir” dedi.

Yerel basında çıkan haberlere göre, İngiliz siyasetçilerin yanı sıra Avrupa Parlamentosu ve Alman Federal Meclisi’nden bir heyet de geçtiğimiz günlerde adayı ziyaret ederek adaya verdikleri desteği teyit etti.

İngiliz siyaset ve uluslararası ilişkiler analisti Tom Fowdy ise, Global Times’a verdiği demeçte, “DDP yetkilileri, ayrılıkçılığa destek sağlamak amacıyla Batılı siyasetçi ve parlamenterlerin adayı ziyaret etmeleri için yüklü miktarda para ödüyorlar” iddiasında bulundu.

Diplomasi

Trump: Rusya G8’den çıkarılmasaydı Putin Ukrayna’ya saldırmazdı

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Rusya 2014 yılında sonrası G8’den çıkarılmasaydı Ukrayna’ya askeri müdahalede bulunmayacağını belirtti. Kanada’daki G7 zirvesi sırasında konuşan Trump, Rusya’nın G8’den çıkarılmasının bir hata olduğunu savundu.

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, 2014 yılında Kırım’ın Rusya Federasyonu’na bağlanmasının ardından G8 grubundan çıkarılmasaydı Ukrayna’ya askeri müdahalede bulunmayacağını dile getirdi.

Kanada’daki G7 zirvesi sırasında açıklama yapan Trump, “Önceden burası sekizli gruptu. Barack Obama ve Justin Trudeau isimli kişi, Rusya’nın G8’de olmasını istemedi. Ve ben bunun bir hata olduğunu söyleyebilirim. Çünkü eğer Rusya G8’de olsaydı, şimdi bir savaşımız olmazdı,” dedi.

Trump, Putin’in sadece kendisiyle iletişim kurduğunu ve Rusya’yı birlikten çıkarmak istemeyen G7 üyelerinin tutumundan “memnun olmadığını” ekledi.

ABD Başkanı, “Size şunu söyleyebilirim ki o (Putin), kendisini dışarı atan kişilerle neredeyse hiç konuşmuyor ve ben de ona katılıyorum. Masanızda bir düşmanınız var, ben (Putin’i) o zamanlar bir düşman olarak bile görmüyordum, o bir düşman değildi,” ifadelerini kullandı.

Bununla birlikte Trump, Rusya’nın birliğe geri dönmesinin şu anda pek mümkün olmadığını, çünkü “çok fazla zaman geçtiğini” kabul etti.

Ancak Çin’in G7’ye davet edilmesinin “o kadar da kötü bir fikir olmadığı” görüşünü dile getirdi.

G7 üyeleri, Rusya’yı 2014’ün mart ayında Kırım’ın Rusya’ya bağlanması ve Ukrayna’nın doğusunda vekalet savaşının başlamasının ardından gruptan çıkarmıştı.

O zamandan beri G8, Rusya’nın katılımı olmadan G7 olarak faaliyet gösteriyor.

Daha önce Trump, ABD, Birleşik Krallık, Fransa, Almanya, İtalya, Kanada ve Japonya dahil olmak üzere dünyanın en büyük yedi ekonomisini bir araya getiren G7’ye Rusya’nın geri dönmesi çağrısında bulunmuştu.

Şubat ayında Beyaz Saray’da yaptığı konuşmada da Rusya’nın “sekizliden” çıkarılmasını bir hata olarak gördüğünü vurgulamıştı.

2020 yılında ilk görev süresi boyunca ABD Başkanı, böyle bir adımın “sağduyuya” uygun olduğunu vurgulamış ancak diğer katılımcı ülkeler onun girişimini desteklememişti.

Moskova, 1997 yılında dünya liderlerinin gayri resmi kulübüne katılmıştı.

G7’den İsrail’e destek: ‘İstikrarsızlığın kaynağı İran’

Okumaya Devam Et

Diplomasi

İngiliz danışman: NATO müttefikleri savaşa hazır değil

Yayınlanma

İngiliz hükümetinin savunma danışmanı Grace Cassy, NATO ülkelerini yeni askeri teknolojilerin benimsenmesi konusunda çok yavaş hareket etmekle suçladı.

Birleşik Krallık’ın karşı karşıya olduğu en büyük tehditlerin önemli bir bağımsız değerlendirmesi olan stratejik savunma incelemesi (SDR), ülkenin gelişmiş yetenekler, mühimmat ve uzun menzilli silahlara yatırım yaparak “savaşa hazır” olması gerektiğine büyük önem verdi.

Bakanlar tüm önerileri kabul etse de, Başbakan Keir Starmer, ülkenin GSYİH’sinin yüzde 3’ünü savunmaya ayırmak için bir takvim belirlemeyi reddetti. Uzmanlar, bu oranın incelemenin tamamını gerçekleştirmek için gerekli minimum oran olduğunu savunuyor.

Güvenlik alanında faaliyet gösteren girişimlere yatırım yapan ve eski Başbakan Tony Blair’in eski danışmanı Cassy, SDR’yi yönlendirmek için seçilen altı dış uzmanından biri.

POLITICO’ya verdiği demeçte, Ukrayna’daki savaşın, gözden geçirenlerin yeni savaş teknolojisine bakışında merkezi bir rol oynadığını söyledi.

Her iki taraf da insansız hava araçları, sensörler ve sinyal bozma sistemlerini hızla kullanıma soktu. Kiev, daha zayıf konvansiyonel yeteneklerle yola çıkarken, Moskova uluslararası yaptırımlar nedeniyle edinebilecekleri konusunda kısıtlıydı.

Cassy, “Genellikle oldukça kısa süreli bir avantaj elde etmek için bir savaş var. İnovasyon döngüleri inanılmaz derecede kısa,” dedi.

Bunun özellikle insansız hava araçları için geçerli olduğunu kaydeden danışman, frekansların paylaşılması nedeniyle “bir gün uçurabileceğiniz bir aracın, bir hafta sonra uçamayabileceğine” dikkat çekti.

Cassyi “SDR, bu şekilde savaşmaya hazır hale gelmemiz için daha önümüzde uzun bir yol olduğunu açıkça ortaya koyuyor,” diye uyardı.

Cassy, özellikle, riskten kaçınma eğilimi ve birkaç büyük savunma tedarikçisine aşırı bağımlılığın yanı sıra, tedarik süreçlerinin yavaşlığının Birleşik Krallık’ı geride bıraktığını belirtti.

SDR, modern savaşın hızına ayak uydurmak için en son teknolojilerin kullanıma sunulması için üç aylık bir süre önerdi.

CyLon Ventures’ın kurucu ortağı Cassy, bu dersin tüm ittifak için zorunlu olduğunu belirterek, “Yarın savunma harcamalarını yüzde 5’e çıkarsak bile, eski alışkanlıklarımızdan vazgeçmezsek, geleceğe hazırlıklı olamayız. NATO içindeki bizler, sadece Birleşik Krallık değil, tüm NATO üye ülkeleri, bu yeni parayı daha iyi harcamak için değişmeliyiz,” dedi.

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, tüm üye ülkeleri kendi savunmalarına daha fazla para ayırmaya çağırdı ve geçen hafta Rusya’nın beş yıl içinde NATO’ya karşı askeri güç kullanmaya hazır olabileceği uyarısında bulundu.

Fakat Cassy, siber saldırılar ve kritik ulusal altyapıya yönelik tehditler gibi “gri bölge”deki diğer saldırı türlerinin daha acil olduğunu söyledi.

Danışman, “Zaten her gün, geleneksel savaş eşiğinin altında bir mücadeledeyiz ve bu da daha geniş savunma alanlarına uygun şekilde yatırım yapmamızı gerektiriyor,” dedi.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Leyen: Donald haklı, sorunun kaynağı Çin

Yayınlanma

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Çin’in otomobiller, bataryalar ve rüzgar türbinlerinde kullanılan hammaddelere uyguladığı ihracat kısıtlamalarını eleştirerek Donald Trump ile ortak bir zemin bulmaya çalıştı.

Kanada’nın Kananaskis kentinde düzenlenen G7 zirvesinde küresel ekonomi konulu oturumda Leyen, AB’nin zirveye ilişkin açıklamasında, Pekin’i kendi şirketlerini desteklemek için sübvansiyonlar uygulayarak küresel ticareti bozmakla suçladı.

AB’nin en üst düzey yöneticisi, Çin’i kritik hammaddelerin üretimi ve rafine edilmesinde lider konumunu “silah olarak kullanmak” ve rakiplerini alt etmek için küresel ticaret kurallarını ihlal etmekle suçladı.

Nisan ayından bu yana Pekin, kalıcı mıknatısların ve bunların üretiminde gerekli minerallerin ihracatını önemli ölçüde kısıtladı. Bu hamle, Trump’ın Çin’e uyguladığı gümrük vergilerine yanıt olarak geldi, fakat Pekin kısıtlamaları küresel olarak uyguladı ve Avrupa’ya da zarar verdi.

Leyen, G7 yuvarlak masa toplantısında yanında oturan Trump’a yönelik sert bir yorumda, “Ortaklarımız arasındaki gümrük vergilerine odaklandığımızda, hepimizi tehdit eden asıl sorundan dikkatimizi başka yöne çekmiş oluyoruz,” dedi.

Leyen, “Bu noktada Donald haklı, ciddi bir sorun var,” diye ekleyerek, ABD başkanını müttefiklerine gümrük vergileri uygulamak yerine, Çin’in ticaret dengesizliklerini gidermek için müttefikleriyle güçlerini birleştirmeye çağırdı.

Brüksel, Trump’ı ticaret savaşında AB’yi hedef almaması için aylarca ikna etmeye çalıştı. Çin’in sanayi politikası konusunda işbirliğinin eşit ticaret koşullarını sağlamanın en iyi yolu olduğunu savunarak, ABD başkanını övüp ikna etmeye çalışarak cezai vergileri geri çekmesini sağlamaya çalıştı.

Çin’i, “fikri mülkiyet haklarının ihlali, küresel üretim ve tedarik zincirlerini domine etmek amacıyla verilen büyük sübvansiyonlar”a odaklanmakla suçlayan AB şefi, “Bu piyasa rekabeti değil, kasıtlı bir çarpıtma,“ dedi.

Komisyon başkanı, “yeni bir Çin şoku” olarak nitelendirdiği duruma karşı uyarıda bulunarak, Pekin’i küresel pazarları ucuz devlet sübvansiyonlu ürünlerle doldurmakla suçladı ve G7 ülkelerini hammadde sektöründeki hakimiyetine karşı mücadele etmeye çağırdı.

POLITICO’nun gördüğü zirveye ilişkin taslak açıklamada, G7 liderleri “G7 kritik mineraller eylem planını” uygulamayı taahhüt edecek. Ne var ki taslakta Çin’in adı geçmiyor, bunun yerine “kritik mineraller sektöründeki piyasa dışı politika ve uygulamalar”dan dolaylı olarak bahsediliyor.

Zirve öncesinde, kritik hammaddelerle ilgili bildirinin, Kanada’da bir araya gelen liderler ile Güney Afrika, Ukrayna, Brezilya ve Hindistan gibi ortak ülkeler arasında en kolay üzerinde anlaşmaya varılacak konu olacağı tahmin ediliyordu.

Leyen ayrıca Trump ile ayrı bir görüşme yaptı ve iki tarafın “iyi ve adil” bir ticaret anlaşması için “çalışmalarını hızlandıracağını” söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English