Bizi Takip Edin

Ortadoğu

İsrail basını: Trump, Netanyahu’ya saksı muamelesi yaptı

Yayınlanma

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Washington ziyareti, İsrail basınında “tarihin en başarısız ABD görüşmesi” olarak nitelendirildi. ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’la müzakere açıklaması, ek gümrük vergileri ve Türkiye’nin Suriye’deki etkisi konularında Netanyahu’nun talepleri karşılık bulmadı.

Netanyahu, Macaristan ziyaretini tamamladıktan sonra İsrail Başbakanlık Ofisinin açıklamasına göre Trump’ın daveti üzerine ABD’ye uçtu. Basın mensuplarına yaptığı açıklamada Netanyahu, görüşmede gümrük tarifeleri, Gazze’de ateşkes anlaşması müzakereleri ve İsrailli esirlerin durumu, Türkiye ile İsrail arasında Suriye’de yükselen tansiyon ve İran konularını ele aldıklarını söyledi.

Netanyahu’yu Beyaz Saray’daki Oval Ofis’te ağırlayan Trump’ın basın mensuplarına ortak açıklama yaparken söyledikleri dikkati çekti.

İsrail basınında, Trump’ın Beyaz Saray’da Netanyahu’yu kameralar önünde küçük düşürdüğü ve Netanyahu’nun görüşmeden eli boş döndüğü yorumları yapıldı.

“Utanç verici ve küçük düşürücü”

“Walla” internet sitesinde Barak Ravid imzasıyla yayınlanan analizde, Netanyahu’nun Washington’dan istediğini alamadığı vurgulandı.

Ravid, Netanyahu’nun “utanç verici ve küçük düşürücü” bir durumda kaldığını belirterek “Netanyahu kendini İran’ın nükleer programı, gümrük tarifeleri meselesi ve Türkiye’nin Suriye’ye yerleşmesi gibi kritik konularda onu (Trump’ı) etkileyebilecek gerçek bir kabiliyetten yoksun bir şekilde buldu” ifadesini kullandı.

Dünkü görüşmenin İsrail Başbakanı’nın Trump ile bugüne kadar yaptığı en başarısız görüşme olduğunu kaydeden Ravid, Netanyahu’nun kameralar karşısında sadece oturduğunu, gülümsediğini ve Trump’ın ifadelerini sineye çekmek zorunda kaldığını yazdı.

Ravid, “Netanyahu kendisini Trump’ın oyununda bir figüran olarak buldu. ABD Başkanı, yarım saatten fazla bir süre boyunca sanki konuğu setin bir parçasıymış ya da Netanyahu’nun o ünlü videoda söylediği şekilde bir saksı gibi otururken soruları yanıtladı” yorumunda bulundu.

Netanyahu’nun “ABD ile olan ticaret açığını ortadan kaldırma” sözünün Trump’ı etkilemediğini kaydeden Ravid, ABD Başkanı’nın İsrail Başbakanı’nı verilen askeri yardımları söz konusu ederek azarladığını aktardı.

Ravid, şubatta düzenlenen görüşmedeki mutluluğunun aksine Netanyahu’nun bu kez suratının düştüğünü belirterek “Netanyahu, dilini yutmuş gibi görünüyordu” diye yazdı.

Görüşmenin perde arkasına ilişkin iddiaları da paylaşan Ravid, Netanyahu’nun Trump’la görüşmesinde Türkiye’nin Suriye’deki faaliyetlerinden duyduğu endişeyi dile getirdiğini, ABD’den Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a baskı yapmasını istediğini ve bu isteğinin karşılık bulmadığını kaydetti.

Ravid yazısını “Netanyahu ve İsrail devletinin bu görüşmeden hiçbir şey elde edemediği sonucuna varmak mümkün” ifadesiyle sona erdirdi.

“Aşağılanmanın kıyısında bir sürpriz”

“Maariv” gazetesinden siyasi analist Anna Barsky, “Trump’ın Netanyahu’yu canlı yayında aşağıladığını, Netanyahu’nun ziyarete ilişkin hedeflerinin bu görüşmede parçalandığını” yazdı.

Netanyahu’nun “kamuoyu önünde ziyareti başarı gibi göstermek için çabalayacağını, olayları lehine yansıtmak konusunda başarılı olduğunu” ifade eden Barsky, buna rağmen açıklamaların doğrudan kayıt altında yapılması karşısında Netanyahu’nun “ziyaretin sonuçlarını bulandırmakta ya da olayı unutturmakta zorlanacağını” belirtti.

Barsky, Netanyahu’nun Trump ile görüşmesini “Tek kelimeyle sürpriz, üç kelimeyle aşağılanmanın kıyısında bir sürpriz” diye tanımladı.

Netanyahu’nun “ABD’nin İsrail’e getirdiği yüzde 17’lik ek gümrük vergisini görüşmek” diye duyurduğu ziyaretinin konusunun aslında Washington’ın İran ile nükleer programına ilişkin müzakereler olduğuna dikkati çeken Barsky, ABD’nin İran ile doğrudan müzakerelere bu cumartesi başlayacağını “ev sahibinin, misafirinin yanında ilan ettiğine” dikkati çekti.

Barsky, Netanyahu’nun İsrail’in ABD ile ticaret hacmindeki farkı gidereceğini söylemesine rağmen Trump’ın “İsrail’e uyguladığı gümrük vergilerini kaldırıp kaldırmayacağı mesajı vermediğini, üstüne ABD’nin İsrail’e yılda 4 milyar dolar yardım yaptığını hatırlattığını” aktardı.

Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile iyi ilişkilerine vurgu yaptığına dikkati çeken İsrailli yazar, Erdoğan’ın Netanyahu’yu sert ifadelerle eleştirdiğini hatırlattı.

Barsky​​​​​​​, “Netanyahu’nun tüm meseleleri tek seferde çözüp İsrail’deki karışık duruma hanesinde puanlarla dönmek için yaptığı flaş ziyaretini, geride çok fazla soru işareti bırakıp az yanıtın geldiği utanç verici bir olayla tamamladığı” değerlendirmesinde bulundu.

“Tarifeler konusunda Netanyahu daha da aşağılayıcı bir yanıtla karşılaştı”

İsrail’in “Yedioth Ahronoth” gazetesinde Itamar Eichner imzasıyla yayınlanan analizde de aceleye getirilen Trump görüşmesinin ardından Netanyahu’nun eve eli boş döndüğü yorumu yapıldı.

Analizde, Trump’ın İran ile diplomatik müzakereleri vurguladığının ve İsrail mallarına konulan gümrük vergilerini sürdürdüğünün altı çizildi.

Netanyahu’nun alelacele Washington’a uçmasının asıl nedeninin sanılanın aksine gümrük vergileri değil, İran’la başlayacak müzakereler olduğu ve Trump’ın Netanyahu’yu İranlılarla yürütülen üst düzey müzakereler hakkında bilgilendirdiği belirtildi.

ABD ile İran’ın doğrudan görüşmesinin Netanyahu’nun duymayı umduğu şey olmadığı ve Trump’ın görüşmelerin başarısız olması halinde askeri saldırı tehdidini de gündeme getirmesinin İsrail Başbakanı tarafından onaylandığı kaydedildi.

Analizde, “(Gümrük) Tarifeler konusunda Netanyahu daha da aşağılayıcı bir yanıtla karşılaştı” ifadesi kullanıldı.

İsrail’in ABD mallarına ilişkin gümrük vergilerini kaldırma kararına rağmen ABD’nin İsrail mallarına uygulama kararı aldığı gümrük vergilerinin yürürlükte kaldığı belirtilerek Trump’ın ABD’nin İsrail’e “zaten çok yardım ettiğine” ilişkin ifadelerine dikkati çekildi ve Netanyahu’nun eve ele boş döndüğü aktarıldı.

“Türkiye’nin Suriye’de artan etkisi konusunda” ise Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sevdiğini söylediğinin ve İsrail ile Türkiye arasında bir çatışmayı önlemek için arabuluculuk yapmayı teklif ettiğinin altı çizildi.

Ortadoğu

İsrail’le normalleşme için sıradaki aday Suriye iddiası

Yayınlanma

ABD ve İsrail medyasında yer alan haberlere ve yetkililerin açıklamalarına göre, İsrail’le normalleşme için İbrahim Anlaşmaları’nı imzalayan bir sonraki ülkenin Suriye olması bekleniyor.

Beyaz Saray Basın Sekreteri Karoline Leavitt perşembe günü yaptığı açıklamada, Trump yönetiminin Suriye’nin İbrahim Anlaşmaları’na katılan bir sonraki ülkelerden biri olmasını beklediğini söyledi.

Leavitt, “Başkan, bölgedeki daha fazla ülkenin İbrahim Anlaşmaları’nı imzalayacağından kesinlikle umutlu” dedi.

“Başkan [Trump] Suriye’nin yeni cumhurbaşkanı [Ahmed El-Şara] ile görüştüğünde, [Trump]’ın taleplerinden biri de Suriye’nin İbrahim Anlaşması’nı imzalamasıydı” dedi.

“Orta Doğu’da uzun süreli ve kalıcı bir barış görmek istiyoruz ve bunu başarmanın yolu da budur” diye konuştu.

“Size bir zaman çizelgesi veremem ama bu yönetim bunun gerçekleşmesini istiyor ve bölgedeki ortaklarımız da bunu bilmeli” dedi.

İbrahin Anlaşmaları, ABD Başkanı Donald Trump’ın 2020’deki ilk görev döneminde, BAE, Bahreyn, Fas ve Sudan’ın İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeyi kabul etmesiyle Orta Doğu’da başlattığı süreçti.

Trump yönetiminin Orta Doğu özel temsilcisi Steve Witkoff da, çarşamba günü CNBC’ye verdiği röportajda, anlaşmalara daha fazla ülkenin katılacağına dair ipuçları verdi.

Witkoff, “İbrahim Anlaşması’na katılan ülkelerle ilgili büyük açıklamalar olacak” dedi.

CNBC’ye verdiği demeçte, “Başkanın temel hedeflerinden biri Abraham Anlaşması’nın genişletilmesidir” dedi.

Witkoff, “İnsanların hiç düşünmeyeceği bir dizi ülkede normalleşme olmasını umuyoruz, bu nedenle bu olasılık bizi heyecanlandırıyor; bu, Orta Doğu’da istikrarı sağlayacaktır” diye ekledi.

‘Suriye hükümetiyle doğrudan iletişim halindeyiz’

Witkoff’un açıklamasından saatler önce İsrail Ulusal Güvenlik Danışmanı Tzachi Hanegbi, İsrail’in geçici Suriye hükümetiyle doğrudan ve günlük iletişim içinde olduğunu ve tarafların olası bir normalleşmeyi görüştüğünü açıkladı.

Hanegbi, “İsrail ile Suriye rejimi arasında tüm seviyelerde doğrudan ve günlük bir diyalog var. Bu süreci, oradaki siyasi yetkililerle birlikte ben yürütüyorum” dedi.

Hanegbi ayrıca, Suriye ve Lübnan’ın da gelecekte İbrahim Anlaşmaları kapsamında normalleşme sağlanabilecek ülkeler arasında değerlendirildiğini belirtti.

İsrail’in, bu görüşmelerin bir parçası olarak Suriye’deki tampon bölgelerden asker çekmeyi kabul edip etmediği sorusuna Hanegbi, “Eğer bir normalleşme olursa, bunu değerlendiririz” yanıtını verdi, ancak “Hermon Dağından çekilmeyeceğiz” diyerek bu konuda net bir çizgi çizdi.

İran’a saldırıları izledi

Suriye’nin yeni lideri Ahmed Şara, İbrahim Anlaşması’na katılma konusunda daha önce de imalarda bulunmuştu.

Şara, nisan ayında ABD Temsilcisi Cory Mills’e, Suriye’nin doğru koşullar altında İbrahim Anlaşmaları’na katılmaya hazır olduğunu söylemişti.

Şara, İsrail’in İran’a yönelik saldırıları sırasında da sessiz kaldı. İsrail’e göre, bu saldırılar Suriye’nin de “işine geldi” ve Suriye’nin “elini güçlendirdi”.

İsrail uçakları 12 gün boyunca Suriye üzerinden İran hava sahasını ihlal ederken, Şara yönetimi sadece olayı izledi.

İsrailli Jerusalem Post gazetesi, “Suriye’nin çıkarı açık: İran’a vurulacak her darbe, Şam’daki yeni rejimin en büyük stratejik rakibini zayıflatır. İran’a vurulacak her darbe, Şara rejimi için saf kazançtır” diye yazdı.

Trump’ın Ahmed Şara ile el sıkışması ve Suriye yaptırımlarının kaldırılması hem ABD’nin hem de İsrail’in Şara hükümeti ile normalleşmesinin ön adımı olarak görülüyor.

Nihai hedef: İsrail-Suudi normalleşmesi

ABD’nin İsrail ile “Arap ülkelerinin lideri” olarak değerlendirilen Suudi Arabistan’ın ilişkilerini normalleştirmek istediği sır değil. Bu kapsamda yürütülen tüm diplomatik hamleler Suudi Arabistan’ın “Filistin devleti için yol haritası” şartının İsrail tarafından reddedilmesi nedeniyle bugüne kadar başarılı olamadı. Ancak ABD’nin esas hedefinin İsrail-Suudi Arabistan normalleşmesi olduğu biliniyor.

Lübnan ile normalleşme ihtimali

Bu süreçte İsrail ile Hizbullah arasında yaşanan çatışmada Hizbullah’ın ağır darbe almasını fırsat bilen ABD, Lübnan’da siyasi süreçlere doğrudan müdahil oldu. Trump yönetimi Lübnan’da desteklediği isimlerin Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmasını sağladıktan sonra İsrail ile Lübnan arasında normalleşme ihtimali gündeme geldi. Bu yönde atılan bir dizi adım Lübnanlı yetkililerce bugüne kadar yalanlanıyordu, ancak Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam, ilk kez geçen ay İsrail’le normalleşme istediğini açıkça söyledi. Ancak hem Hizbullah’ın Lübnan’da hala etkili bir güç olması hem de ülkede İsrail işgali devam ederken yapılacak olası bir normalleşme anlaşmasının toplumda göreceği tepki sürecin önündeki engeller olarak görülmeye devam ediyor.

Yeni yol haritası

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya yakınlığıyla bilinen Israel Hayom gazetesinin haberine göre, ABD Başkanı Donald Trump, Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Netanyahu ve Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer arasında, ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine düzenlediği saldırının hemen ardından telefon görüşmesi yapıldı.

İsrailli bir kaynağa dayandırılan haberde, bu görüşmede üç temel başlık üzerinde uzlaşı sağlandığı iddia edildi: Gazze’de iki hafta içinde ateşkes sağlanması, İbrahim Anlaşmalarının Suriye ve Suudi Arabistan’ı da içerecek şekilde genişletilmesi ve Batı Şeria’da sınırlı İsrail egemenliğiyle iki devletli çözüm modeli.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Arakçi: ABD ile müzakerelerin yeniden başlaması için hiçbir anlaşma yapılmadı

Yayınlanma

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, ABD ile müzakerelerin yeniden başlaması için şu anda hiçbir anlaşma yapılmadığını ve görüşmeler için bir zemin bulunmadığını açıkladı. Arakçi, Avrupa’yı snapback mekanizmasını etkinleştirmemesi konusunda uyararak bunun ‘tarihi bir hata’ olacağını belirtti ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Başkanı Grossi’yi kabul etme gibi bir planlarının olmadığını söyledi.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, ABD ile müzakerelerin yeniden başlaması için şu anda herhangi bir anlaşma yapılmadığını ve görüşmeler için bir zemin bulunmadığını belirtti.

Arakçi, Avrupa’yı “snapback” (tetik mekanizması) olarak bilinen mekanizmayı etkinleştirmemesi konusunda uyararak bunun “tarihi bir hata” olacağını söyledi. Ayrıca, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Grossi’yi şu anda kabul etme gibi bir planlarının olmadığını da sözlerine ekledi.

Tesnim ajansının aktardığına göre dün katıldığı televizyon programında konuşan Arakçi, son dönemde yaşanan çatışmaların diplomasiye bir ihanet olduğunu vurgulayarak, İran’ın meşru müdafaa hakkını kullandığını ve dünyanın artık kendilerine hak verdiğini ifade etti.

İsrail-İran savaşını kim kazandı? E. Tuğamiral Alaettin Sevim Harici’ye anlattı

‘ABD ile müzakereler için bir zemin yok’

Diplomasinin her zaman var olduğunu ancak müzakerenin diplomasinin sadece bir parçası olduğunu belirten Arakçi, “Diplomasi şu anda da mesaj alışverişleri ve görüşmelerle devam ediyor. Ancak ABD ile müzakerelere dönüp dönmeyeceğimiz değerlendirilmeli,” dedi.

Arakçi, ABD’nin müzakerelerin ortasında ihanet ettiğini ve bu tecrübenin değerlendirmelerinde dikkate alındığını vurguladı.

Trump’ın açıklamalarına ilişkin ise Arakçi, “Müzakerelerin yeniden başlaması için hiçbir anlaşma yapılmadı, hatta bu konuda bir görüşme dahi olmadı. Şu anda müzakere için bir zemin bulunmuyor,” ifadelerini kullandı.

Arakçi, çatışmalardan önceki müzakerelerde ABD’nin sunduğu teklifin birçok unsurunun kabul edilemez olduğunu ve İran’ın kendi karşı teklifini sunacağı sırada saldırının gerçekleştiğini belirtti.

Avrupa’ya ‘tarihi hata’ uyarısı

Arakçi, Avrupa’nın müzakere masasına dönme çağrılarına tepki göstererek, “Hangi müzakere masası? ‘Müzakere masasına dönün’ diyenler hangi masadan bahsettiklerini açıklamalı,” şeklinde konuştu.

Özellikle Fransa ve İngiltere’nin “snapback” mekanizmasını etkinleştirme ihtimaline değinen Arakçi, bunun Avrupa’nın en büyük stratejik hatası olacağını ve nükleer dosyadaki rollerini sonsuza dek bitireceğini söyledi.

Arakçi, “Avrupa, nükleer tesislere yapılan saldırıyla müzakere gücümüzü yok edeceğini sandığı gibi, snapback ile de İran’ın elini boşaltacağını sanıyor. Bu yanlış bir varsayımdır. Ne askeri saldırılar ne de snapback İran’ın konumunu zayıflatmaz, aksine Avrupa’nın rolünü tamamen ortadan kaldırır,” diye konuştu.

‘İran Lübnan değildir’

Çatışmaların durdurulması sürecine de değinen Arakçi, İran’ın tek şartının düşmanın ön koşulsuz olarak saldırılarını durdurması olduğunu ve bu şartın gerçekleştiğini ifade etti.

Arakçi, “Ateşkesi kabul ettiğimizi söylemedik, ancak rejim saldırılarına devam etmezse bizim de devam etme niyetimiz yok,” diye konuştu.

İsrail’in çaresizlikten bu noktaya geldiğini savunan Arakçi, Avrupalı bir muhatabına net bir mesaj verdiğini belirterek, “Açıkça söyledim; onlara İran’ın Lübnan olmadığını ve ateşkesi ihlal ederlerse İran’ın karşılık vereceğini iletin. Umarım ateşkese saygı gösterirler çünkü müsamaha göstermeyeceğiz,” dedi.

Grossi’nin ziyaret talebine ret

UAEA ile ilişkiler ve Başkan Grossi’nin Tahran’a yapacağı ziyaret talebi hakkında da konuşan Arakçi, “İran İslam Cumhuriyeti’nin şu anda Sayın Grossi’yi kabul etme gibi bir planı yoktur,” ifadelerini kullandı.

Arakçi, nükleer tesislerin bir kısmının tahrip edildiği mevcut durumda denetimlerin, hasarın boyutu hakkında kesin bilgiye erişim anlamına geleceğini ve bu konunun Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi tarafından değerlendirileceğini belirtti.

Saldırganın tespiti için BM’de girişim başlatıldı

Arakçi, saldırıların yol açtığı zararların tazmini için de adımlar atıldığını açıkladı. Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Hukuk Departmanı’nın, Birleşmiş Milletler nezdinde saldırganın tespiti ve zararların tazmini konusunu takip etmekle görevlendirildiğini söyledi.

Cumhurbaşkanlığı Hukuk Danışmanlığının da maddi ve insani kayıpların belgelenmesi sürecini yürüttüğünü ekledi.

Komşu ülkelere dostluk mesajı

İran’ın bölgedeki Amerikan üslerine yönelik saldırısının komşu Arap ülkelerine yönelik bir mesaj taşımadığını vurgulayan Arakçi, “Saldırı, yalnızca ABD’nin tehdidine bir yanıttı. Bölgedeki Amerikan üslerinin, ev sahibi ülkelerin bilgisi olmasa bile, İsrail’i desteklemede rol oynadığına dair kanıtlarımız var,” dedi.

Arakçi, İran’ın politikasının başta Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri, Irak ve Mısır olmak üzere komşularıyla dostane ilişkileri geliştirmek olduğunu sözlerine ekledi.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Hamaney, ABD’nin İran’a yönelik bombardımanının “hiçbir sonuç vermediğini” söyledi

Yayınlanma

İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, İsrail ile ateşkesin yürürlüğe girmesinden sonra yaptığı ilk açıklamalarda, ABD’nin İsrail’in nükleer tesislerine yönelik saldırılarının “hiçbir sonuç vermediğini” ve Donald Trump’ın saldırıların etkisini “abarttığını” söyledi.

Bu açıklamalar, hafta sonu ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı hasarın boyutu konusunda çelişkili bilgiler ortasında geldi. ABD güçleri üç İran nükleer tesisini vurdu ve Trump, saldırıların tesisleri “yok ettiğini” iddia etti.

Ancak perşembe günü yayınlanan bir video mesajında, ülkenin en üst düzey karar vericisi Hamaney, ABD başkanının “ihtiyacı olduğu için abarttığını” söyledi ve İran halkını “şanlı zaferinden” dolayı tebrik etti.

86 yaşındaki Hamaney, “Onun sözlerini duyan herkes, sözlerinin arkasında farklı bir gerçeklik olduğunu anlayabilirdi — onlar hiçbir şey yapamadılar” diye ekledi.

Bu açıklamalar, ABD’nin saldırılarının Tahran’ın nükleer programını ne ölçüde engellediği konusunda spekülasyonların yoğunlaştığı bir dönemde geldi.

Salı günü İran Cumhurbaşkanı Masud Pezeşkiyan, “saldırgan düşmanın” nükleer tesisleri yok etmede başarısız olduğunu söyledi. Aynı gün sızan bir ABD istihbarat raporu, saldırıların Tahran’ın nükleer programını sadece birkaç ay geciktirdiğini öne sürdü.

Ancak çarşamba günü, Trump tarafından atanan CIA direktörü John Ratcliffe, tesislerin “ağır hasar gördüğünü” ve “yıllar boyunca yeniden inşa edilmesi gerekeceğini” söyledi.

Hamaney aksine İran’ın ABD’ye zarar verdiğini ifade etti. İran, “ABD’ye sert bir darbe indirdi, özellikle de bölgedeki önemli üslerinden biri olan Al Udeid üssünü hedef alarak hasar verdi” dedi.

İran’ın bölgedeki hayati Amerikan tesislerine erişebilmesi ve gerekli gördüğü takdirde bu tesislere saldırı düzenleyebilmesinin önemsiz bir mesele olmadığını da sözlerine ekledi. “Bu önemli bir gelişme ve gelecekte tekrar yaşanabilir” uyarısında bulundu. “Saldırganlık tekrarlanırsa, düşman şüphesiz ağır bir bedel ödeyecek” dedi.

Ayetullah Hamaney ayrıca, İsrail’e saldırıları kastederek, “İslam Cumhuriyeti’nin bu kadar yıkıcı saldırılar gerçekleştirebileceği fikrinin düşmanın aklından bile geçmediğini, ancak bunun gerçekleştiğini” söyledi.

“Gelişmiş çok katmanlı savunma sistemlerini aşmayı başaran ve güçlü füze ve silah saldırılarıyla düşmanın askeri ve kentsel merkezlerinin büyük bir bölümünü yerle bir eden silahlı kuvvetlerimize yardım ettiği için Tanrı’ya şükrediyoruz” dedi.

Hamaney’in uzun süre kamuoyunun önüne çıkmaması, güvenliği konusunda spekülasyonlara yol açmıştı. İsrail, 12 günlük çatışmanın ilk aşamalarında üst düzey İranlı askeri yetkilileri ve nükleer bilim adamlarını hedef aldı.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, kampanya sırasında Hamaney’i doğrudan hedef almayı dışlamadı ve hatta İranlıları ayaklanmaya ve rejim değişikliği peşinde koşmaya çağırdı.

ABD Başkanı Donald Trump, savaş sırasında Hamaney’in yerini tam olarak bildiklerini, ancak onu ortadan kaldırma kararı alınmadığını söyledi.

Hamaney perşembe günü yaptığı açıklamada, İslam Cumhuriyeti’nin “Siyonist rejimi diz çöktürdüğünü ve ezdiğini” savundu.

İran’ın “ABD’ye ağır bir tokat attığını” söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English