Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Japonya Trump’ın gözüne girmek için Alaska doğalgaz boru hattı vaadini değerlendiriyor

Yayınlanma

Konu hakkında bilgi sahibi üç yetkilinin Reuters’a aktardığına göre Japonya, ABD Başkanı Donald Trump’a yaranmak ve olası ticari sürtüşmeleri önlemek için Alaska’da 44 milyar dolarlık bir doğalgaz boru hattına destek vermeyi düşünüyor.

Tokyo’daki yetkililer, Trump’ın ABD’nin refahı ve güvenliği için kilit önemde olduğunu söylediği projeyi, Japonya Başbakanı Shigeru Ishiba ile önümüzdeki hafta Washington’da ilk kez bir araya geldiğinde gündeme getirmesini bekliyor.

Japonya, Alaska’nın kuzeyindeki sahaları güneydeki bir limana bağlaması planlanan ve gazın sıvılaştırılarak Asyalı müşterilere sevk edileceği 800 millik boru hattının uygulanabilirliği konusunda, diğer kaynaklara kıyasla gazın toplam maliyeti nedeniyle şüphelere sahip. Ancak yetkililer, talep edilmesi halinde bir anlaşmayı araştırmayı teklif etmeye hazır olduklarını söyledi.

Yetkililerden biri, Tokyo’nun 56 milyar dolarlık ikili ticaret açığını azaltmak ve gümrük vergisi tehdidini bertaraf etmek için daha fazla ABD gazı satın almak ve ABD’de savunma harcamalarını ve imalat yatırımlarını artırmak gibi diğer tavizlerin arasına böyle bir taahhüdü de dahil edebileceğini söyledi.

Beyaz Saray görüşmeyle ilgili yorum talebine hemen yanıt vermedi. Japonya Dışişleri Bakanlığı konuyu tartışmak için erken olduğunu söyledi.

Japonya’nın Alaska projesine olası ilgisinin ayrıntıları daha önce bildirilmemişti. Reuters’a göre, yetkililer medyaya konuşma yetkileri olmadığı için isimlerinin gizli kalması koşuluyla konuştular.

Alaska’nın kaynak potansiyelini açığa çıkarma vaadi

Trump’ın 20 Ocak’ta göreve başladığında imzaladığı kararnameler arasında, “Alaska LNG’sinin Amerika Birleşik Devletleri’nin diğer bölgelerine ve Pasifik bölgesindeki müttefik ülkelere satışı ve taşınması da dahil olmak üzere” Alaska’nın kaynak potansiyelini açığa çıkarmayı vaat eden bir kararname de vardı.

Trump gaz projesini Alaska ve Asya’da istikrarlı bir enerji kaynağı arayan ABD müttefikleri için bir kazanç olarak nitelendirdi. Ancak Japonya’nın zaten LNG’ye bol miktarda erişimi var ve şirketleri geçen yıl iç tüketiminin yarısından fazlası olan yaklaşık 38 milyon ton ticaret yaptı.

Yine de Alaska boru hattı, Japonya’nın gaz ithalatının yaklaşık onda birini gerçekleştirdiği Rusya ve Orta Doğu gibi kaynaklardan tedarikini çeşitlendirmesine yardımcı olabilir.

Ishiba cuma günü parlamentoda yaptığı açıklamada Japonya’nın fosil yakıtlara bağımlılığını azaltması gerektiğini belirtirken “istikrarlı enerji arzı açısından ABD’den talep etmemiz gereken şeyler var” dedi. Bu konuda ayrıntı vermedi ve Alaska projesinden bahsetmedi.

Yetkililer, Ishiba’nın Trump’la görüştüğünde Alaska projesine yatırım yapmak da dahil olmak üzere LNG konusunda kesin taahhütlerde bulunamayacağı konusunda uyarıda bulundu. Dördüncü bir yetkili, herhangi bir anlaşmanın Japon alıcıların satın aldıkları LNG’yi yeniden satmalarına izin vermek de dahil olmak üzere makul fiyatlandırma ve esneklik sunması gerektiğini söyledi.

Trump ile bağ kurma çabaları

Trump, Beyaz Saray’a döndüğünden bu yana yabancı mallara yönelik bir dizi gümrük vergisinden söz etti ancak Japonya ile ekonomik ve güvenlik ilişkilerine yaklaşımı hakkında çok az şey açıkladı. Ancak konu, Trump’ın ilk döneminde çelik ithalatına getirdiği gümrük vergileri ve Tokyo’dan Amerikan askerlerine ev sahipliği yapmak için daha fazla ödeme yapmasını talep etmesiyle sarsılan, ABD’nin önemli bir müttefiki ve en büyük yabancı yatırımcısı olan Japonya’daki siyasi söylemi domine etti.

Tokyo’da medyanın ilgisi, geçen yıl başbakan olan ve bir azınlık hükümetine başkanlık eden Ishiba’nın, eski Japon lider Shinzo Abe’nin ilk döneminde Trump ile kurduğu bağı tekrarlayıp tekrarlayamayacağına odaklandı.

2022’de bir suikast sonucu öldürülen Abe, 2016 seçim zaferinden sonra Trump’la görüşen ilk yabancı lider olmuş ve ikili “yakın sırdaş” ve golf partneri haline gelmişti.

Trump’ın yakın çevresiyle böyle bir tanışıklığı olmayan Ishiba yönetimi, hem Japonya hem de Trump’la bağları olan ABD’li milletvekilleri ve politika uzmanlarından danışmanlık aldı. Bunlar arasında ABD’nin eski Tokyo Büyükelçisi Tennessee Senatörü Bill Hagerty ve muhafazakar bir düşünce kuruluşu olan Hudson Enstitüsü’nün Japonya Başkanı Kenneth Weinstein da bulunuyor.

Weinstein Reuters’e verdiği demeçte Japonya’yı ABD ile enerji ortaklıklarını derinleştirmeye teşvik ettiğini ve Alaska projesinin ciddi bir değerlendirme gerektirdiğini söyledi. Hagerty’nin ofisi sorulara yanıt vermedi.

Trump’ın 2016 seçim zaferinden sonra geçiş ekibinde görev alan Tokyo merkezli iş adamı Ado Machida, Japonya’nın daha fazla LNG satın alma ve Alaska LNG boru hattını destekleme teklifinin Trump’ı kazanmanın “muhtemelen en kolay” yolu olacağını söyledi.

“Trump, Japonya’nın kendisi için ne yapacağını bilmek isteyecektir” diyen Machida, teklif hakkında Japon hükümet yetkilileriyle konuştuğunu da sözlerine ekledi.

Yetkililerden biri, Japonya Uluslararası İşbirliği Bankası (JBIC) gibi devlet bankalarının, Japonya’nın denizaşırı petrol, gaz ve kömür rezervlerini güvence altına almak için güvendiği Mitsubishi Corp ve Mitsui & Co gibi ticaret firmalarına Alaska projesi için finansman sağlayabileceğini söyledi.

Mitsubishi 2022 yılında, LNG teklifini denetleyen devlet şirketi Alaska Gasline Development Corporation (AGDC) ile burada amonyak üretmenin fizibilitesini değerlendirmek üzere bir anlaşmaya vardı. Mitsubishi projeye değerlendirmenin ötesinde bir taahhütte bulunmadı.

Mitsubishi ve Mitsui, Alaska LNG projesiyle ilgili potansiyel yatırımlar ve tartışmalar hakkında yorum yapmayı reddetti. JBIC, Japon şirketlerinin herhangi bir katılımı gibi faktörleri göz önünde bulundurarak vaka bazında destek sağlamayı değerlendireceğini söyledi.

AGDC sözcüsü Reuters’e yaptığı açıklamada Japon enerji liderleriyle proje hakkında görüşmeler yaptıklarını söyledi ancak ayrıntı vermedi.

İlk olarak Trump’ın önceki döneminde onaylanan proje, çevreci grupların muhalefetine rağmen 2020 yılında Federal Enerji Düzenleme Komisyonu’ndan izin ve 2022 yılında da nihai yasal onay almıştı.

Bu ay AGDC, boru hattını ilerletmek için geliştirici Glenfarne ile bir anlaşma imzaladığını açıkladı.

DİPLOMASİ

ABD ile Ukrayna arasındaki nadir toprak elementleri anlaşmasına dair bilinmesi gerekenler

Yayınlanma

Yazar

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, geçen yıl sunduğu “zafer planında” bu elementlerin işletilmesi için erişim teklifinde bulundu. ABD Başkanı Donald Trump ise, “Amerikan desteği karşılığında Ukrayna’nın kaynakları” anlaşması planını ilk kez 3 Şubat’ta duyurdu.

Trump, 25 Şubat’ta yaptığı açıklamada, “Bu çok büyük bir anlaşma. Bu bir trilyon dolarlık bir anlaşma olabilir,” dedi. Aynı gün, Batı ve Ukrayna medyası anlaşmanın onaylandığını bildirdi ve 26 Şubat’ta The Financial Times (FT) ve European Pravda anlaşma metnini yayımladı.

Öte yandan ABD Başkanı Donald Trump ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, dün Beyaz Saray’da bir araya geldi. Trump, daha önceden “diktatör” ifadesini kullandığı Zelenskiy’i kapıda şahsen karşıladı. İki lider arasında çıkan tartışa sonrasında, imzalanması beklenen mineral anlaşması gerçekleşmedi ve görüşme sonlandı. Zelenskiy, anlaşmayı imzalamaksızın Beyaz Saray’dan ayrıldı.

Anlaşma neleri kapsıyor?

“Yatırım ve Yeniden Yapılandırma Fonu Kurallarını ve Koşullarını Belirleyen İkili Anlaşma” başlıklı belge 11 maddeden oluşuyor (ABD, belge üzerindeki çalışmaların devam ettiğini belirtiyor).

Kiev ve Washington, ortak bir Yatırım ve Yeniden Yapılandırma Fonu kurmayı kararlaştırdı. Ukrayna hükümeti, devlet mülkiyetindeki doğal kaynakların (mineraller, petrol, gaz) satışından elde edilen gelirlerin yüzde 50’sini bu fona aktaracak, ancak Naftogaz ve Ukrnafta’nın faaliyet alanına giren kaynaklar buna dahil edilmeyecek.

Biriken fonlar, en az yılda bir kez ülkenin “güvenliğine, korumasına ve refahına katkıda bulunmak amacıyla” Ukrayna projelerine yeniden yatırılacak. ABD ise “istikrarlı ve iktisadi açıdan müreffeh bir Ukrayna’nın gelişimine yönelik uzun vadeli taahhütlerde” bulunuyor. Taraflar, ayrıntıları fon hakkında ayrı bir anlaşmayla belirleyeceklerini taahhüt ediyor.

Medyaya sızan ilk anlaşma taslağı, Ukrayna’ya çok daha ağır yükümlülükler getiriyordu: Bu katkıların toplamı 500 milyar dolara ulaşana kadar doğal kaynak satışlarından elde edilen gelirlerin yüzde 50’sini fona aktarmak zorundaydı. Kiev ayrıca, ABD’nin anlaşma imzalandıktan sonra sağlayacağı miktarın iki katını fona yatırmak zorundaydı. Ayrıca, fonun yüzde 100 ABD’ye ait olması öngörülüyordu. Bu maddeler anlaşmadan çıkarıldı.

Kiev ayrıca belgeye ABD tarafından güvenlik garantilerinin dahil edilmesinde ısrar etti. Sonuç olarak, metne Washington’un “Ukrayna’nın kalıcı barış yaratmak için gerekli güvenlik garantilerini elde etme çabalarını desteklediği” ifadesi eklendi.

Anlaşma, Ukrayna’nın kilit bakanlıkları —adalet, ekonomi ve dışişleri Bakanlıkları— tarafından onaylandı. FT’nin Kiev’deki kaynakları, bunun sadece bir “çerçeve anlaşma” olduğunu ve olası tüm anlaşmazlıkların fon kurulana kadar çözülmesinin planlandığını söyledi.

Batılı ortaklara Ukrayna doğal kaynaklarına erişim sağlama fikrini Zelenskiy, geçen yılın ekim ayında resmen sunduğu “zafer planında” ortaya koydu.

Ülkenin stratejik ekonomik potansiyeline ilişkin 4. maddede, ortaklarına “ülkedeki kritik kaynakların ortak korunmasına” ve ortak yatırıma ilişkin bir anlaşma imzalamayı önerdi.

Planda, “Trilyonlarca ABD doları değerindeki doğal kaynaklar ve kritik öneme sahip metaller —özellikle uranyum, titanyum, lityum, grafit ve diğer stratejik değerli kaynaklar— söz konusu,” deniliyordu.

FT’ye göre, bu maddeyi plana dahil etme önerisi Donald Trump destekçisi Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham’dan geldi. Zelenskiy planı, geçen yılın eylül ayında ABD’de bulunduğu sırada Trump’a gösterdi.

Anlaşma süreci

Müzakereler zorlu geçti. Trump’ın anlaşma ihtimalini duyurmasından dokuz gün sonra, 12 Şubat’ta, ABD Maliye Bakanı Scott Bessent hazır bir taslakla Kiev’e geldi.

FT’nin haberine göre, Ukrayna tarafına metin, Bessent’in Zelenskiy’le görüşmesinden sadece üç saat önce verildi ve görüşmede Maliye Bakanı belgenin hemen imzalanmasını talep etti. Zelenskiy bunu kesinlikle reddetti.

Gazeteye göre, Amerikan temsilcisiyle öyle yüksek sesle konuşuyordu ki, bu komşu odalarda duyulabiliyordu. Görüşmeden sonra Zelenskiy, “elleri titreyen, bariz biçimde tedirgin Bessent’in” yanında basın mensuplarına, anlaşmayı Münih Güvenlik Konferansı’nda imzalayacağını söyledi.

Münih’te Ukrayna, ABD’ye değişiklik önerilerini iletti ve anlaşmanın imzalanması tekrar ertelendi. 18 Şubat’ta Riyad’da, çözüm sürecini başlatmak üzere anlaştıkları Rusya ile ABD arasında görüşmeler yapıldı.

Zelenskiy buna oldukça olumsuz tepki verdi ve “Moskova ve Washington’un bizim insanlarımız ve hayatlarımız, savaşın sona erdirilmesi konusunda bizsiz müzakere edemeyeceklerini” belirtti.

Trump buna karşılık Ukrayna liderine yönelik söylemini sertleştirdi. Zelenskiy’in desteğinin yüzde 4’e düştüğünü iddia etti ve onu “seçimsiz diktatör” olarak nitelendirdi (Kiev Uluslararası Sosyoloji Enstitüsü’nün Şubat 2025 anketine göre, Ukraynalıların yüzde 57’si Zelenskiy’e güvendiklerini, yüzde 37’si güvenmediklerini belirtti).

Trump ayrıca, anlaşmada yer alan 500 milyar doların, Ukrayna’nın ABD’nin desteği için borçlu olduğu ve Washington’un kaynak anlaşması yoluyla geri almayı planladığı para olduğu konusunda ısrar etti.

Ardından Trump, ya Ukrayna’nın anlaşmaya gideceğini ve ABD’ye 400-500 milyar dolar tazminat ödeyeceğini, ya da sorun yaşayacağını belirtti.

ABD başkanının tepkisini danışmanı Mike Waltz, “Başkan Trump şu anda Başkan Zelenskiy’den, önerimizi kabul etmek istememesinden açıkça çok hayal kırıklığına uğradı, ki bence sonunda kabul edecek,” diye açıkladı.

Zelenskiy, yarım trilyon dolar tazminat talebini kesinlikle reddederek “ABD’den 500 milyar dolar yardımı kabul etmeye niyetim yok. Birileri bunu beğensin ya da beğenmesin. 100 milyar doları bile tanımıyorum, Başkan Biden’la anlaştık, bu bir hibe! Hibe bir yükümlülük değil. Hibeleri geri ödemeyeceğiz… On nesil Ukraynalının ödeyeceği hiçbir şeyi imzalamıyorum,” dedi.

Anlaşmanın nihai versiyonu Zelenskiy’i memnun etti. UNIAN ajansının aktardığına göre Zelenskiy, 26 Şubat’ta basın mensuplarına yaptığı açıklamada “Benim için en önemlisi, medyada nerede ve ne duyulursa duyulsun, borçlu olmamamızdı. Anlaşmada ne 500 milyar, ne 350, ne de 100 milyar borç var. Çünkü bu bize karşı adil olmazdı,” ifadelerini kullandı.

Donald Trump, Rusya’nın nadir toprak elementlerine de ilgi gösteriyor. Washington ve Moskova’nın “büyük ekonomik kalkınma anlaşmaları” üzerine görüşmeler yaptığını bildirdi. Trump, “Rus nadir elementlerine erişim sağlamak için bir anlaşma yapmak isterdim,” diye konuştu.

24 Şubat’ta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, hükümet üyeleriyle nadir toprak metalleri konusunda bir toplantı yaptı. Biraz sonra VGTRK’nin sunucusu Pavel Zarubin’e verdiği mülakatta Putin, Moskova’nın “yabancı ortakları, Rusya Federasyonu’na geri dönen sözde yeni, tarihi topraklarımıza da çekmeye” hazır olduğunu belirtti.

Putin, “Orada da belirli [nadir toprak] kaynakları var. Amerikalılar dahil ortaklarımızla çalışmaya hazırız,” diye ekledi.

Ukrayna’da hangi kaynaklar var ve ABD için neden gerekli?

Trump’ın başlangıçta Ukrayna’nın doğal kaynaklarına erişim hakkında bir anlaşmadan bahsettiğinde tam olarak neyi kastettiği —sadece nadir toprak metalleri (skandiyum, itriyum, lantan, praseodimyum, neodimyum gibi 17 element) mi yoksa daha geniş anlamda “kritik maden” (ABD Jeolojik Araştırma Servisi USGS’nin 2022 listesine göre, lityum, kobalt, bizmut, grafit, titanyum, zirkonyum dahil 50 element) mi— hâlâ net değil.

Nadir toprak metalleri, güçlü kalıcı mıknatıslar, akıllı telefonlar ve diğer tüketici elektroniği ürünlerinin yanı sıra askeri uçak motorları, füze sistemleri ve lazerler dahil savunma sistemlerinin üretiminde kullanılıyor.

Gazprombank İktisadi Tahmin Merkezi verilerine göre, nadir toprak elementlerinin dünya pazarının toplam hacmi yıllık 15 milyar doları geçmiyor.

Yayınlanan anlaşma metni, Ukrayna’nın “maden yatakları, hidrokarbonlar, petrol, doğalgaz ve diğer hammadde kaynakları, altyapı, limanlar ve devlet işletmelerine” yatırım planlarına işaret ediyor.

CBS, Trump’ın özellikle nadir toprak elementlerine yaptığı vurgu, Amerikan sanayisinin bu konuda Çin’e ve onun hammadde kapasitelerine büyük ölçüde bağımlı olmasıyla ilgili, diye belirtiyor.

GlobalData verilerine göre, Çin dünya nadir toprak elementleri üretiminin yaklaşık yüzde 70’ini ve küresel rafine kapasitesinin yüzde 90’ını sağlıyor. Bu, nadir toprak elementlerini kendileri çıkaran ülkelerin bile bunları işlenmek üzere Çin’e gönderdiği anlamına geliyor.

Diğer yandan AFP ajansına göre Ukrayna, önemli bir manganez, titanyum, grafit (sonuncusu lityum-iyon pillerde kullanılıyor) üreticisi, lityum rezervlerine sahip (ancak bunlar işlenmemiş) ama nadir toprak element rezervleri doğrulanmadı. Ajansa konuşan USGS uzmanı Elena Safirova, “Ukrayna’nın nadir toprak elementleri içeren birkaç yatağı var, ancak hiçbiri işletilmemiş,” diye konuştu.

Diğer yandan Ukrayna’da ciddi miktarda demir cevheri, titanyum ve kömür (Zaporojye’de) varlıkları bulunuyor. The Economist dergisinin verilerine göre, Ukrayna dünya titanyum arzının yüzde 4 ila 7’sini sağlıyor.

Sanıldığı kadar yok: Ukrayna’nın nadir toprak metal rezervleri ölçeği

Bununla beraber S&P Global Commodity Insights verilerine göre, Ukrayna tamamen Sovyet nadir toprak metal rezervleri tahminlerine dayanıyor. Bu jeolojik araştırmalar esas olarak 1960-1980’lerde yapıldı.

Ukrayna Devlet Jeoloji ve Maden Hizmetleri’nin eski genel müdürü Roman Opimah, AFP‘ye verdiği demeçte “Maalesef, modern bir değerlendirme [nadir toprak metal rezervleri] yok,” dedi ve bu tür kaynaklara ilişkin bilgilerin bir kısmının gizli olduğunu da sözlerine ekledi.

S&P’nin belirttiğine göre, Ukrayna hükümetinin bahsettiği nadir toprak metali yataklarından biri Novopoltavskoe (Zaporojye), 1970 yılında Sovyet jeologları tarafından keşfedildi ve kanıtlanmış rezervlere sahip tek yatak.

Diğer yataklar —Azov ve Mazurovskoye— askeri müdahalenin beraberinde Rusya’nın kontrolünde geçti.

Ayrıca Ukrayna’daki nadir toprak metal rezervlerinin ölçeği de tartışma konusu.

Colorado Madencilik Okulu Payne Enstitüsü Direktörü Morgan Bazilian, “Ukrayna’da kayda değer nadir toprak element rezervleri olduğunu bilmiyorum. Bu, savaş halindeki bir ülke sayesinde kritik madenlere erişim sorunumuzu sihirli bir şekilde çözeceğimiz, basit anlamda yeni fantezilerden biri. Aklıma gelen en yakın benzerlik, Afganistan’ın yeraltında bulunduğu iddia edilen trilyonlarca dolarlık madenlere ilişkin son derece benzer bir abartı,” yorumunu yaptı.

Bağımsız jeoloji danışmanı Tony Mariano da “Ukrayna’da ekonomik olarak yaşayabilir nadir toprak yatakları yok,” değerlendirmesinde bulundu.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Trump Zelenskiy’i ‘desteğini çekmekle’ tehdit etti, Avrupa şokta

Yayınlanma

Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelenskiy’nin Donald Trump ile görüşmesi, iki liderin Beyaz Saray’da dünya medyasının önünde Rusya ile savaş konusunda sıra dışı bir tartışmaya girmelerinin ardından cuma günü felaketle sonuçlandı.

Zelenskiy Oval Ofis’teki görüşmeyi, ABD’yi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile anlaşmamaya ikna etmek için bir fırsat olarak görmüştü.

Bunun yerine ABD Başkanı Trump ve Başkan Yardımcısı JD Vance, Zelenskiy’e kendilerine saygısızlık yaptığını söyleyerek barışı tercih etmezse Rusya ile savaşta yalnız kalacağını hatırlattı. Reuters’a konuşan ABD’li bir yetkili, Ukraynalı lidere ülkeyi terk etmesinin söylendiğini belirtti.

Ukrayna ve ABD arasında Ukrayna’nın zengin doğal kaynaklarının işletilmesine yönelik olarak imzalanması beklenen anlama da imzalanmadı.

Trump, Beyaz Saray’dan ayrılırken basın mensuplarına Oval Ofis’te Zelenskiy ile yaşadığı tartışmayı değerlendirdi. Zelenskiy ile görüşmesinin iyi geçmediğini belirten Trump, “Elini çok fazla oynadı. Biz barış arıyoruz, barış yapmayacak birini aramıyoruz. Ben barış arıyorum. On yıllık bir savaşa girip oyun oynamak istemiyoruz” dedi.

Vance görüşmede, Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük çatışmanın çözümü için diplomasiye duyulan ihtiyacı vurgularken, Zelenskiy kollarını kavuşturarak Putin’e hiçbir görüşmede güvenilemeyeceğini söyledi ve Vance’in Ukrayna’yı hiç ziyaret etmediğini belirtti.

Zelenskiy, Putin’e yönelik daha yumuşak yaklaşımı nedeniyle Trump’a meydan okuyarak onu “bir katile taviz vermemeye” çağırdı.

Trump ise Truth Social hesabından Zelenskiy’i ABD’ye saygısızlık etmekle suçladı. “Başkan Zelenskiy’nin Amerika işin içindeyse barış için hazır olmadığına karar verdim” diye yazdı. “Barış için hazır olduğunda geri gelebilir” diye ekledi.

Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Komutanı Oleksandr Syrskyi Telegram üzerinden yaptığı açıklamada birliklerinin Zelenskiy’nin yanında olduğunu ve Ukrayna’nın gücünün birliğinden geldiğini söyledi.

Avrupalı liderler endişeli

Olayı uzaktan izleyen endişeli Ukraynalılar büyük bir şok yaşarken, ülkenin bel bağladığı ABD askeri yardımının devam edip etmeyeceği konusunda endişeliler. Avrupalılar da aynı şekilde.

Trump’ın Rusya ile yürüttüğü barış müzakereleri sürecinden dışlanan Avrupalı liderler, başta Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’dan, “bu korkunç savaşta saldırgan ile kurbanı asla birbirine karıştırmamalıyız” diyen yeni Almanya şansölye adayı Friedrich Merz’e kadar Zelenskiy’nin savunmasına atladılar.

Macron, “Rusya saldırgan, Ukrayna ise saldırıya uğrayan halktır” diye yazdı. İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, “Ukrayna, İspanya sizinle” diye paylaşım yaptı.

Friedrich Merz, “Sevgili Vladimir Zelenskiy, iyi zamanda da zor zamanda da Ukrayna’nın yanındayız. Bu korkunç savaşta, saldırgan ve kurbanı asla birbirine karıştırmamak gerekiyor” açıklamasında bulundu.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, “Onurunuz, Ukrayna halkının cesaretini yüceltiyor. Güçlü olun, cesur olun, korkusuz olun. Sevgili Başkan Zelenskiy, asla yalnız değilsiniz. Adil ve kalıcı bir barış için sizinle çalışmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Ukrayna’nın Avrupa’nın bir parçası olduğunu vurgulayarak, “Ukrayna’nın yanındayız. Ukrayna’nın saldırılara karşı mücadelesine destek olmaya devam edeceğiz. Bugün, özgür dünyanın yeni bir lidere ihtiyacı olduğu daha açık hale geldi. Bu meydan okumayı kabul etmek, biz Avrupalılara düşüyor” dedi.

Estonya Dışişleri Bakanı, “Eğer Ukrayna savaşmayı bırakırsa, Ukrayna diye bir şey kalmayacaktır. Estonya’nın Ukrayna’ya desteği sarsılmaz bir şekilde devam etmektedir. Avrupa için adım atma zamanı” diye çağrı yaptı.

Polonya Başbakanı Donald Tusk da, “Sevgili @ZelenskyyUa, sevgili Ukraynalı dostlar, yalnız değilsiniz” paylaşımını yaptı.

Washington’daki Ukrayna delegasyonundan bir yetkili Reuters’a yaptığı açıklamada Zelenskiy’nin Macron, NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ve AB Konseyi Başkanı Antonio Costa ile telefonda görüştüğünü söyledi.

Kongre’de Trump’ın Cumhuriyetçi Partisinden gelen tepkiler karışık olurken, Demokratlar Trump’ın toplantıyı ele alış biçimini eleştirdi.

Ukraynalı lider toplantıyı ana dili olmayan İngilizcesiyle yönetti ve toplantı ilerledikçe Trump ve Vance tarafından susturuldu.

“İyi bir konumda değilsiniz. Şu anda elinizde kartlar yok. Bizimle birlikte kartlara sahip olmaya başlarsın,” dedi Trump.

Zelenskiy, “Kart oynamıyorum, çok ciddiyim Sayın Başkan,” dedi.

“Kart oynuyorsunuz. Milyonlarca insanın hayatıyla kumar oynuyorsunuz, Üçüncü Dünya Savaşı ile kumar oynuyorsunuz” diye devam etti Trump.

Eski Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev, Telegram’da Ukrayna liderinin “acımasız bir şekilde azarlandığını” yazdı.

Erken çıkış

Bir Beyaz Saray yetkilisine göre, görüşmelerin ardından Trump iki üst düzey yardımcısına Zelenskiy’e ayrılma vaktinin geldiğini söylemeleri talimatını verdi, hatta görevliler heyetlere öğle yemeği servisi yapmaya hazırlanıyordu.

Yetkili, Ukraynalıların görüşmelere devam etmek istemelerine rağmen ayrılmaları talimatının verildiğini de sözlerine ekledi.

Bu anlaşmazlık, Ukrayna ve ABD’nin, Kiev’in Trump’ı Ukrayna’nın savaş çabalarını desteklemeye teşvik edeceğini ve potansiyel olarak Kongre’deki Cumhuriyetçilerden yeni bir yardım turu için destek kazanacağını umduğu çok övülen bir mineral anlaşmasını imzalayamadığı anlamına geliyordu.

Bu çatışma aynı zamanda Avrupalı liderlerin, Trump’ı Ukrayna için güvenlik garantileri sağlamaya ikna etme çabalarının da boşa düştüğü anlamına geliyor. Nitekim Trump ABD’yi Ukrayna’dan desteğini çekmekle tehdit etti.

“Ya bir anlaşma yapacaksınız ya da biz yokuz ve eğer biz yoksak, siz de savaşacaksınız” dedi Trump Zelenskiy’e.

“Anlaşmayı imzaladığımızda çok daha iyi bir konumda olacaksınız. Ama hiç de müteşekkir davranmıyorsunuz ve bu hoş bir şey değil. Dürüst olacağım. Bu hoş bir şey değil” diye vurguladı Trump ve Putin’in bir anlaşma yapmak istediğini hatırlattı.

Vance ayrıca Zelenskiy’nin Oval Ofis’e gelerek kendi pozisyonunu savunmasının saygısızlık olduğunu söyledi ve Trump da bu görüşe katıldı.

Vance, “Teşekkür etmediniz,” dedi. Zelenskiy sesini yükselterek cevap verdi: “Amerikan halkına pek çok kez teşekkür ettim.”

Biden yönetiminden milyarlarca dolarlık ABD silahı ve manevi destek kazanan Zelenskiy, Trump’ın keskin bir şekilde farklı bir tutumuyla karşı karşıya. Trump üç yıllık savaşı hızla sona erdirmek, Rusya ile ilişkileri iyileştirmek ve Ukrayna’yı desteklemek için harcanan parayı telafi etmek istiyor.

Trump, “Umarım bir barış yapıcı olarak hatırlanırım” dedi.

Trump daha önce Zelenskiy’e askerlerinin inanılmaz derecede cesur olduğunu ve ABD’nin savaşın sona erdiğini ve paranın “yeniden inşa gibi farklı şekillerde” kullanıldığını görmek istediğini söyledi.

Trump son haftalarda kendi tutumuna karşı çıkan Zelenskiy’e yüklenmeye başlamıştı, savaşı ele alışını eleştirmiş, ona “diktatör” demiş ve mineraller anlaşmasını kabul etmeye çağırmıştı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

İsveç istihbarat şefinden Rusya’ya karşı savaş hazırlığı çağrısı

Yayınlanma

İsveç İstihbarat Şefi Thomas Nilsson, Avrupa’nın Rusya’ya karşı teyakkuzu elden bırakmaması gerektiğini belirterek, İsveç’in Ukrayna’daki çatışmaların sona ermesinin ardından savaşa hazırlanması gerektiğini söyledi. Nilsson, Rusya’nın Finlandiya sınırında ve Arktik bölgesinde üsler kurabileceği iddiasında bulundu.

İsveç İstihbarat Şefi Thomas Nilsson, Avrupa’nın Rusya’ya karşı tetikte olma konusunda ABD’den farklı bir konumda olduğunu ve bu nedenle İsveç’in Ukrayna’daki çatışmanın sona ermesinin ardından savaşa hazırlanması gerektiğini söyledi.

Politico‘ya konuşan Nilsson, “Ukrayna’daki savaş sona erdiğinde veya hafiflediğinde, Rusların bölgemize geri döneceğinden eminiz,” dedi.

İstihbarat şefi, Rusya’nın Finlandiya ile olan yeni sınır hattı boyunca ve Arktik bölgesine kadar üsler inşa etmekten bahsettiğini de sözlerine ekledi.

Nilsson’a göre, ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e “düzenli olarak güvenoyu veriyor”, ancak Avrupalılar, özellikle de Rusya’nın komşuları, “tetikte olmayı göze alamazlar”.

Ayrıca, “hibrit alanda farkındalığın artırılması” gerektiğini de belirten İsveç istihbarat şefi, “Biz bazı örüntüler görüyoruz,” diye ekledi.

Geçe nyılın başlarında, İsveç ordusu başkomutanı Mikael Büden ve İsveç Sivil Savunma Bakanı Carl-Oskar Bohlin, vatandaşları olası bir savaşa hazırlanmaya çağırmıştı.

Yetkililere, sığınakların işler hâlde tutulması, acil su temini ve gıda tedariki planının kabul edilmesi ve olası bir saldırıyı püskürtmeye yönelik hazırlıkların hızlandırılması tavsiye edilmişti.

Putin, NATO ülkelerine karşı herhangi bir toprak iddiasında bulunmadığını ve Rusya’nın Ukrayna’daki çatışmada zafer kazanması hâlinde ittifaka saldırma tehdidi iddialarını “tamamen saçmalık” olarak nitelendirmişti.

Putin, Moskova’nın ilişkileri geliştirmekle ilgilendiğini, ancak Batı’nın “yapay olarak sorunlar yarattığını” çünkü “Rusya gibi bir rakibe” sahip olmak istemediklerini belirtmişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English