Bizi Takip Edin

AVRUPA

Macaristan ‘anti-demokratik’ ilan edildi: AB’nin havuç-sopa taktiği

Yayınlanma

Avrupa Parlamentosu’na göre Victor Orban başkanlığındaki Macaristan artık “seçimli otokrasi” ile yönetilen bir ülke. Kararın bir bağlayıcılığı yok ancak AB’nin Rusya yaptırımları da dahil olmak üzere pek çok konuda anlaşamadığı Orban’ı “yola getirmek” için ekonomi kartını daha sert biçimde kullanacağının işaretini veriyor.

Avrupa Parlamentosu (AP) Macaristan’ın AB’nin değerlerini sistemik olarak tehdit ettiğine ve “artık demokratik olarak yönetilmediğine” karar verdi. AP Genel Kurulu’nda 433 lehte, 123 aleyhte ve 28 çekimser oyla kabul edilen kararın bir bağlayıcılığı bulunmuyor. Ancak AP, Avrupa Birliği (AB) Konseyi’ne “Macaristan hükümetinin demokrasi ve temel insan haklarının altını oymaya yönelik kasıtlı ve sistematik uygulamalarına” karşı kararlı adımlar atması çağrısında bulundu. AB’nin temel değerlerine yönelik saldırı karşısında, Birlik, “elindeki tüm araçları kullanmaya” davet edildi.

Ülkedeki seçim sisteminin işleyişinden yargı bağımsızlığına ve basın özgürlüğüne kadar birçok konuda endişenin aktarıldığı kararda, “Akademik özgürlük, din özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, LGBTİ hakları, azınlıkların hakları ile göçmenlerin, sığınmacıların ve mültecilerin hakları da sorunludur” denildi. Kararda ayrıca, “Konseyde Rusya’ya karşı kısıtlayıcı tedbirlerin engellenmesinin AB için bir güvenlik sorunu oluşturduğu” da belirtildi. Kararda, AB’den Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Avrupa Adalet Divanı’nın (AAD) kararlarını uygulayana kadar Macaristan’a ayrılan fonları kesmesi talep edildi.

Böylece ilk kez AB üyesi bir ülke, bir AB kurumu tarafından anti-demokratik ilan edilmiş oldu. Karar, 2010’dan beri görevde olan ve bu sürenin büyük bölümünde parlamentoda üçte iki çoğunluğu elinde tutan Viktor Orban hükümetini dize getirmek için AB’nin ekonomi kartını daha sert kullanacağını gösteriyor.

Fon kesintisi gündemde

AP, 29 Ekim 2021’de hukukun üstünlüğü ilkesini ihlal eden Macaristan’ın AB bütçesinden fon almasını engellemediği gerekçesiyle AB Komisyonu’ndan davacı olmuştu. Avrupa Adalet Divanı Savcısı, 2 Aralık 2021’da yayımladığı yazılı mütalaasında, AB’nin Macaristan’a yapılacak mali yardımların askıya alınması yolunda görüş belirtmiş, Budapeşte buna itiraz etmişti. AB’nin en yüksek mahkemesi 16 Şubat’ta, temyiz edilemeyecek bir kararla bu itirazı reddetmiş, ülkenin Birlik bütçesinden faydalanmasının hukukun üstünlüğüne uymasına bağlanmasının önü açılmıştı.

AB Komisyonu da Temmuz ayında gerekli önlemleri almadığı takdirde Budapeşte’nin AB’nin 2021-2027 bütçesinden alması öngörülen fonların askıya alınmasını üye ülkelerden isteyeceğini duyurmuştu. AB Komisyonu’nun getirdiği eleştiriler konusunda Macaristan yetkilileri, Brüksel ile çalışmaya hazır olduğunu açıklamış ve hükümet yasalar yapılırken daha şeffaf ve kapsayıcı bir yöntem izlemle konusunda taahhütte bulunmuşu. Özellikle, Haziran ve Temmuz ayındaki AB-Macaristan arasındaki görüşmelerinde ilerleme kaydedilmiş olsa da Budapeşte’nin “Kovid-19 toparlanma fonu”na erişimi engellendi. Enflasyon kıskacında, para birimi sürekli değer kaybeden Macaristan’ın üye ülkeler içinde söz konusu fonu alamayan tek ülke olması dikkat çekiyor.

Rusya vetosu huzursuzluğu zirveye taşıdı

Fon sorunu henüz çözüme kavuşmadan Victor Orban, Rusya’ya uygulanan AB yaptırımlarını veto ederek tüm okları üzerine çekti. Orban, ancak itiraz noktalarını yaptırım listesinden çıkartarak ikna edildi. Orban’ın adımı AB’deki huzursuzluğu zirveye çıkardı ve Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, “… artık dış politikada ulusal vetoları göze alamayız” açıklaması yapmak zorunda kaldı.

Rusya’ya yönelik AB yaptırımlarının altı ayda bir güncellenmesi gerektiği ve bunun için de tüm AB üyesi ülkelerin onayının gerektiğini hesaba katılırsa, AB’nin Orban’ı “havuç-sopa” taktiği ile yola getirmek istediği anlaşılıyor. AB Komisyonu’nun fon kesintisi teklifini bu ay içinde AB Genel Kurulu’na sunması bekleniyor. Teklif diğer AB üyelerince kabul edilirse Macaristan’ın GSYİH’sının onda biri kadar olan fona erişimi engellenecek. Nitekim AP kararından bir gün önce AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen AB’nin “demokrasi için savaşması gerektiğini” söyledi. Leyen, üye devletleri “karşı karşıya kaldıkları dış tehditlerden ve onları içeriden aşındıran kötülüklerden” korumak için çalışacağını belirterek isim vermeden Macaristan’a işaret etti ve yasadışı zenginleşme, nüfuz ticareti ve gücün kötüye kullanılması sa dahil olmak üzere yolsuzlukla mücadeleye karşı yasal süreç başlatma sözü verdi.

AVRUPA

İngiltere: Putin’in yeni oyun alanı Batı Balkanlar

Yayınlanma

Batı Balkanlar, Birleşik Krallık hükümetinin üst kademelerindeki isimler tarafından “yeni sıcak nokta” olarak tanımlanıyor ve Londra, “Rus etkisini” önlemek için bölgedeki altı devletin de AB’ye katılması için bastırıyor.

Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı David Lammy geçen hafta bölgeye yaptığı bir ziyaret sırasında POLITICO’ya verdiği demeçte, “Avrupa’da savaşın yaşandığı ve Rusya’nın bölgeye uzun süredir müdahale ettiğini gördüğümüz bu dönemde, gözünüzü hâlâ aşılması gereken eski sorunların bulunduğu Batı Balkanlar’dan ayırırsanız aptallık etmiş olursunuz,” dedi.

Putin’in buradaki çıkarının “bölgeyi istikrarsız tutmak” olduğunu öne süren İngiliz bakan, Rusya’nın Batı Balkanları oluşturan ülkeleri “diken üstünde tutmak, istikrarsızlaştırılmış bir nüfusa sahip olmak ve siber ve hibrit bir savaş yürütmek” gibi hedefler güttüğünü öne sürdü.

Bölgedeki altı Balkan ülkesi de AB’ye üye olmaya çalışıyor; fakat hem Bosna-Hersek, hem de Sırbistan çeşitli nedenle istikrarlı olmaktan uzak.

Kamuoyu önünde yorum yapma yetkisi bulunmayan ve isminin açıklanmasını istemeyen bir Birleşik Krallık yetkilisi, “[Batı Balkan ülkeleri] Şu anda ilerlemek zorundalar yoksa Rusya’nın oyun alanı olmaya devam edecekler,” iddiasında bulundu.

Yetkililer, Brüksel Ukrayna’nın üyeliğiyle meşgul olmadan önce Balkan ülkelerinin “arada kalmayı bırakmaları” için “oldukça dar bir pencere” olduğunu söylüyorlar.

Lammy, Sırbistan’ın 2009 yılında başlattığı AB’ye katılma sürecini “gerçekten istediğine” inanıyor. Bakan, Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da verdiği bir mülakatta, “Fakat oraya nasıl, ne kadar hızlı ve ne kadar ciddi bir şekilde ulaşılacağı konusunda farklı bakış açıları var. Alternatif bir vizyon var ve bu daha karanlık bir vizyon. Oligarşiye, yolsuzluğa, ağır devlet kontrolüne, çok daha fazla polis devletine işaret eden bir pozisyon. Böyle bir vizyon da var ve bunlar dünyanın bu bölgesinde tartışılıyor,” dedi.

Lammy POLITICO’ya verdiği demeçte, Aleksandar Vučić ile çarşamba günü başkanlık sarayında yaptığı görüşmede protestoları ve sonik silah kullanımı iddialarını gündeme getirmeden önce “Halkın yanındayız” dedi.

Dışişleri Bakanı, “yasadışı göçle mücadele” ve Sırbistan’ı Batı’ya yakınlaştırma ikili amacını güden bir dizi anlaşmayı imzalamak için Balkan ülkesine gitti.

Öte yandan Sırbistan lideri medyaya verdiği demeçte, “Büyük Britanya’daki protesto ve gösteriler hakkında yorum yapmak aklıma bile gelmiyor çünkü Büyük Britanya’nın egemenliğine saygı duyuyorum,” diyerek Lammy’ye cevap verdi.

Vučić ayrıca protestoculara karşı güç ya da sonik silah kullanıldığını reddetti ve Lammy’nin basına yaptıkları açıklamalar sırasında “anayasaya aykırı” eylemlerini gündeme getirmesi üzerine Bosna’daki Sırp Cumhuriyeti’nin lideri Milorad Dodik’i savundu. Dodik, ABD ve Britanya’nın yaptırım listesinde.

POLITICO’ya konuşan Kosova Cumhurbaşkanı Vjosa Osmani ise, “çılgın hegemonyacı komşu” olarak tanımladığı Sırbistan ile ilişkilerde her şeyin yolunda gitmediğini söyledi.

POLITICO, NATO Barış Gücü (KFOR) kapsamında bölgede bulunan İngiliz askerlerinin Lammy’ye, Kosova’daki Sırp faaliyetlerini istihbarat operasyonları da dahil olmak üzere Rusya’nın desteklediğine inandıklarını söylediğini aktardı. Askerler ayrıca siyasi mitingler ve seçimlerin yanı sıra kritik altyapıyı da gözetliyor.

Kosovalı yetkililer bir süredir Sırbistan’la yeni bir savaş ihtimalinin çok da uzak olmadığı uyarısında bulunuyorlar.

Lammy ile görüşmesinde Osmani, iki ülkenin silah alımını ve birliklerinin daha fazla ortak operasyon yapmasını içeren bir ekonomi ve güvenlik anlaşması imzalanması konusunda kendisine baskı yaptı.

Ayrıca POLITICO’ya ülkesinin İngiltere ve Fransa’nın Ukrayna için organize etmeye çalıştığı barış gücüne katılma isteğini “resmen ifade ettiğini” söyledi fakat bunu Londra’nın istediği anlaşmayı imzalaması şartına bağladı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Polonya’da cumhurbaşkanı adayları Ukrayna kartını oynuyor

Yayınlanma

Polonya’da Ukraynalılara yönelik olumsuz kamuoyu görüşü son üç yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Araştırma merkezi Res Futura’nın verilerine göre, artan suç oranları, sosyal yardımların kötüye kullanıldığı iddiaları ve çiftçilerin yaşadığı haksız rekabet bu durumun temel nedenleri arasında yer alıyor.

Polonyalı internet kullanıcıları, son üç yılda Ukraynalılara karşı rekor düzeyde olumsuz bir tavır sergiledi.

Kamuoyu araştırma merkezi Res Futura’ya göre, mart ayında Ukraynalı mülteciler ve Kiev yönetimi hakkındaki eleştirel yayınların sayısı 325 milyona ulaştı.

Mesajlardaki baskın temanın Ukrayna ordusuna yapılan askeri yardımın durdurulması çağrısı olması dikkat çekti; bu çağrıların oranı yüzde 32 olarak kaydedildi.

Ayrıca, Polonyalılar ülkede yaşayan Ukraynalıları suç oranlarının artmasından ve sosyal yardımları kötüye kullanmaktan yaygın olarak sorumlu tutuyor.

Olumsuz içerikli paylaşımların altındaki yorumlarda Volin Katliamı sıkça tartışıldı. Bu konu, muhalif yayınların yüzde 46’sında gündeme geldi.

Ukraynalılara yönelik tutum, Polonyalı sosyologların sıkça incelediği bir konu hâline geldi.

Nitekim, şubat ayında Radio ZET, vatandaşların yaklaşık yüzde 57’sinin Kiev’in Moskova ile barış anlaşması yapması gerektiğine inandığını gösteren verileri paylaştı.

Ankete katılanların sadece yüzde 30’u farklı bir görüş belirtti.

Sosyologların bu konuya ilgisi, Polonya’daki kitlesel mülteci varlığının yol açtığı karmaşık sosyal durumla kolayca açıklanıyor.

TASS‘ın haberine göre, geçen hafta ülkede 34 yaşındaki bir Ukrayna vatandaşı, işverenini kundaklama suçlamasıyla tutuklandı. Polis, mağdurun durumunun ağır olduğunu bildirdi.

Epoznan‘ın haberine göre de şubat ayında trafik kurallarını sürekli ihlal eden ve trafik kamerasına orta parmağını gösteren bir genç Polonya’dan sınır dışı edildi.

Yoldan geçenleri dövdüğü ve kadınları taciz ettiği defalarca tespit edilen başka bir Ukraynalının sınır dışı edilmesi de benzer şekilde kamuoyunda yankı buldu. Söz konusu şahsın dairesinde uyuşturucu madde de ele geçirildi.

Polonyalıların hoşnutsuzluğunun ekonomik nedenleri de bulunuyor.

Ülkede çiftçi protestoları devam ediyor. Tarım sektörü çalışanlarının gösterileri 2024 yılında başlamıştı.

Çiftçiler, Ukrayna’dan gelen gıda ürünleriyle oluşan haksız rekabet koşullarından şikayetçi. Avrupa Birliği (AB) düzeyinde bu sorun henüz çözülemedi.

Bu durum, Ukrayna faktörünün ülkenin iç siyasetinde giderek daha belirgin bir rol oynadığını gösteriyor.

18 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde bu faktörün etkisi de artıyor.

Sivil Platform (PO) adayı Rafal Trzaskowski favori olarak görülürken, onu Hukuk ve Adalet Partisi’nden (PiS) Karol Nawrocki ve Konfederasyon Partisi’nden Sławomir Mentzen takip ediyor.

Ukrayna konusu, adayların seçim kampanyalarında önemli bir yer tutuyor.

Nitekim Nawrocki, Vladimir Zelenskiy konusunda “derin bir hayal kırıklığı” yaşadığını ifade etti.

Nawrocki, Varşova’nın Kiev’e yaptığı yardım karşılığında “hiçbir şey almadığını” ve bunun “ortaklık anlayışıyla bağdaşmadığını” vurguladı.

Mentzen ise Polonyalı askerlerin Ukrayna’da konuşlandırılmasına karşı çıktı. Hatta Lviv Belediye Başkanı Andriy Sadovyi ile polemiğe girdi.

Mentzen, şehri ziyareti sırasında Stepan Bandera anıtının yanında çektiği videoda, Ukraynalı milliyetçiyi “terörist” olarak nitelendirdi ve Kiev’i “suçlulara tapmakla” eleştirdi.

Tusk: Polonya bir cephe ülkesi, Ukrayna’nın savunmasına her şeyini veremez

Okumaya Devam Et

AVRUPA

ABD, Polonya’daki Ukrayna yardım merkezinden askeri personelini çekti

Yayınlanma

ABD Ordusu, Ukrayna’ya askeri destek dağıtımında önemli bir lojistik merkez olan Rzeszów yakınlarındaki Jasionka üssünden Amerikan personelinin ve askeri teçhizatının çekildiğini açıkladı.

Başbakan Donald Tusk, “Amerikalılar bizi önceden bilgilendirdi ve Rzeszów bölgesinden çekilen birliklerin Polonya’da konuşlanmaya devam edeceği konusunda güvence verdi. Bu Polonya’daki ya da Avrupa’daki ABD güçlerinin azaltılması anlamına gelmiyor,” dedi.

Komutanlıktan yapılan açıklamada, birliklerin “ABD askeri operasyonlarını optimize etmeye yönelik daha geniş bir stratejinin parçası olarak, Müttefiklere ve ortaklara verilen destek düzeyini artırırken aynı zamanda verimliliği de artırarak” ülkedeki diğer yerlere taşınacağı belirtildi.

Birliklerin ve teçhizatın yeniden konumlandırılması kararının “Polonyalı ev sahipleri ve NATO müttefikleri ile yakından koordine edilen aylarca süren değerlendirme ve planlamayı yansıttığı” belirtilen açıklamada, Jasionka aracılığıyla Ukrayna’ya askeri yardımın kolaylaştırılmasının artık Polonya ve NATO liderliğinde devam edeceği ifade edildi.

2022’de Ukrayna savaşının başlamasının ardından ABD kuvvetleri Jasionka’da geçici bir varlık tesis etmişti.

Polonya’daki kalıcı bir askeri üssü olarak yer almamasına rağmen, bölge son üç yıldır ABD, NATO ve ortak güçler tarafından kullanılıyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English