Bizi Takip Edin

Avrupa

Macaristan, Kuzey Akım sabotajı için BM soruşturması istedi

Yayınlanma

Geçen Eylül ayında sabotaja uğrayan ve Rusya ile Almanya’yı birbirine bağlayan Kuzey Akım boru hattı ile ilgili Macaristan’dan önemli bir çıkış geldi.

Dışişleri Bakanı Peter Szijjarto, boru hattına saldırıyı ‘skandal bir terör eylemi’ olarak nitelendirdi ve gerçeğin mutlaka ortaya çıkarılması gerektiğini söyledi.

Bakan, bu kapsamda BM’yi ‘tam ve usulüne uygun’ bir soruşturma yapmaya davet etti. Szijjarto, soruşturmanın bu sabotaja dahil olan ülkeler için kayda değer siyasi, iktisadi ve hukuki sonuçlar doğuracağını da sözlerine ekledi.

RIA Novosti’ye konuşan Macar bakan, Rusya karşıtı yaptırımların Paks II nükleer santral inşaatını etkilemeyeceğini de belirtti. Szijjarto, Budapeşte’nin tüm AB toplantılarında Rusya’nın nükleer sektörüne karşı yaptırım getirilmemesi için çabaladığını, bazı AB ülkelerinin ise, AB ile Rusya arasındaki nükleer işbirliğini sınırlandırmak için Rusya’nın nükleer enerji şirketi Rosatom’u yaptırım listesine almak istediğini söyledi.

Bazı AB ülkelerinin meseleye ‘siyasi’ yaklaştığını savunan Macar bakan, enerji meselesinin ‘ideolojik motiflerden uzak’ ele alınması gerektiğini öne sürdü.

Bakan yarıca, Ukrayna’daki Macar azınlığın durumuna da değindi ve Kiev yönetiminin 2014’ten itibaren Macarlara yönelik olumsuz tutumunu adım adım ilerlettiğini ileri sürdü.

Szijjarto, Ukrayna’daki Macar azınlığın ‘yalnızca daha önce sahip oldukları şeye sahip olmak istediklerini’ söyledi.

Avrupa

NATO’nun doğu kanadı ülkeleri, sağlık sistemlerini olası bir savaş için yeniden yapılandırıyor

Yayınlanma

NATO’nun Rusya ve Belarus’a komşu doğu kanadı ülkeleri, savaşı artık varsayımsal değil, ‘kaçınılmaz bir olasılık’ olarak görerek sağlık kurumlarını olası bir çatışmaya hazırlamaya başladı. Ukrayna’daki tecrübeler ışığında sivil altyapıyı hedef alan saldırılara karşı yeraltı ameliyathaneleri kurma, büyük çaplı tatbikatlar düzenleme ve tıbbi malzeme stoklama gibi adımlar atılıyor.

NATO’nun Rusya ve Belarus sınırındaki doğu kanadı ülkeleri, savaşı artık varsayımsal bir senaryo olmaktan çıkarıp “kaçınılmaz bir gerçeklik” olarak görmeye başlayarak sağlık altyapılarını olası bir çatışmaya hazırlıyor.

Eski Sovyet bloku ve Kuzey Avrupa ülkeleri için sağlık kurumlarının savaşa hazırlanması en önemli önceliklerden biri haline geldi.

Politico‘nun haberine göre, NATO’nun doğu kanadındaki tüm ülkeler, sağlık kurumları için kriz müdahale protokollerini gözden geçiriyor, tatbikatlar düzenliyor, kurşun geçirmez kask ve yelekler satın alıyor ve ameliyatların yapılabileceği yeraltı tesisleri organize ediyor.

‘Mesele eğer değil, ne zaman’

Estonya Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı ve kriz hazırlıklarından sorumlu Sağlık Dairesi Genel Müdür Yardımcısı Ragnar Vaiknemets, durumu “Mesele Rusya’nın saldırıp saldırmayacağı değil. Mesele bunun ne zaman olacağı,” sözleriyle özetledi.

Bu kapsamda Polonya, 2025’in ilk yarısındaki AB dönem başkanlığı sırasında sağlık alanında güvenliği sağlama konusunu ana gündem maddelerinden biri yaptı.

Polonya Sağlık Bakan Yardımcısı Katarzyna Kacperczyk, “Askeri, ekonomik veya enerji sektörü için bir acil durum eylem planı veya stratejik plan hazırlayıp sağlık sektörünü göz ardı edemezsiniz,” diyerek konunun önemini vurguladı.

Ülkelerden somut adımlar

Litvanya, hazırlık kapsamında, sağlık personelini de içeren kriz müdahale ekipleri için geniş çaplı tatbikatlara başladı.

Mayıs ayı ortasında Jonava kentinde, çok sayıda yaralının olduğu bir okul patlaması simülasyonu gerçekleştirilerek asker, polis, itfaiyeci, sağlık görevlisi ve hastane personelinin olağanüstü koşullarda birlikte çalışması hedeflendi.

Litvanya’nın ve Baltık bölgesinin en büyük hastanelerinden biri olan Vilnius Üniversitesi’ne bağlı Santaros klinikos hastanesi, elektrik veya su kesintisi durumunda bile çalışmaya devam etmesini sağlayacak yeraltı altyapısı, sığınaklar, helikopter pistleri ve otonom sistemler hazırlıyor.

Estonya da benzer şekilde bodrum katlarını yeniden düzenliyor ve hastane binalarının bombalanması durumunda tıbbi yardım sağlamak için kullanılabilecek mobil üniteler satın alıyor. Enerji kesintilerine karşı jeneratörler temin ediliyor.

Vaiknemets, Ukrayna’daki olayları örnek göstererek, “Rusya’nın sivil altyapıyı ve enerji tesislerini vurduğunu kesin olarak biliyoruz. Bu nedenle bir elektrik santralindeki sorunlar yüzünden hastanenin çalışmadığı durumlara izin verilemez,” dedi.

Estonya ayrıca, ortopedik ekipman, turnikeler ve travma kitleri de dahil olmak üzere yaralılara yardım için 25 milyon avroluk malzeme stoğu oluşturdu.

Yoğun bakım kapasitesi artırılıyor

Hazırlıklar, çok sayıda yaralı için ek yatak kapasitesi oluşturmayı da içeriyor. Norveç Sağlık Direktörlüğü özel danışmanı Bjørn Guldvog, nisan ayında düzenlenen bir güvenlik konferansında, Avrupa ülkelerinde 100 bin nüfus başına ortalama 11,5 yoğun bakım yatağı düştüğünü ancak “savaş zamanında bunun üç ila beş kat daha fazlasının gerekebileceğini” belirtti.

Guldvog ayrıca, barış zamanında kurumların çoğunun normal cerrahi kapasitesinin yüzde 120-150’sini sadece 24-48 saat sürdürebilirken, kriz koşullarında bu kapasitenin haftalarca hatta aylarca sürdürülebilmesi gerektiğini ifade etti.

Tahliye için demiryolu projesi

Letonya, Estonya ve Litvanya, üç ülkeyi birbirine ve Polonya’ya bağlayacak yüksek hızlı bir demiryolu olan Rail Baltica’yı inşa ediyor.

Bu hattın, savaş durumunda NATO birliklerinin hızlı bir şekilde bölgeye intikalini sağlamanın yanı sıra sivil halkın ve yaralıların tahliyesine de olanak tanıması hedefleniyor.

Resmi tahminlere göre, Rail Baltica trenleri üç Baltık başkentinden Polonya’ya bir günde 143 bin kişiyi taşıyabilecek.

Ancak, projenin inşasında ciddi gecikmeler yaşandı. Hattın planlanan iki hat yerine tek hat olarak 2030 yılına kadar tamamlanması öngörülüyor.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Almanya, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez gazileri andı

Yayınlanma

Almanya, 15 Haziran Pazar günü İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk gaziler kutlamasını gerçekleştirdi.

Savunma Bakanı Boris Pistorius, Berlin’deki Reichstag binası önünde inşa edilen “gaziler köyü” de dahil olmak üzere, ülke çapında düzenlenecek etkinliklere katılan mevcut ve eski askerler ile halkın bir araya geldi.

Bu, “militarizmin göstergesi” olarak görülebilecek her şeyin yıllardır tabu olarak kabul edildiği bir ülkede tarihi bir dönüşüme işaret ediyor.

Geçen yıl kabul edilen bir parlamento kararıyla oluşturulan bu yeni kutlama, Almanya federal ordusu Bundeswehr’e “şükran, takdir ve saygılarını ifade etmek” amacıyla tasarlandı.

Alman Federal Meclisi Bundestag, bu günün aynı zamanda ordu ile Alman halkı arasındaki bağı derinleştirmeyi amaçladığını vurguladı. Berlin’de düzenlenen törende Bundestag Başkanı CDU’lu Julia Klöckner, Bundeswehr’i “parlamento ordusu” olarak nitelendirerek, bunun milletvekillerine özel bir sorumluluk yüklediğini belirtti.

Ayrıca, askeri görevin zorlu ve genellikle stresli doğasını kabul ederek, askerlere uygun destek sağlanmasının gerekliliğini vurguladı.

Şansölye Friedrich Merz de sosyal medya platformu X’te, “Bundeswehr, toplumumuzun ayrılmaz bir parçasıdır,” dedi ve orduda görev yapan veya görev yapmış kişilerin geniş çaplı takdir, saygı ve tanınmayı hak ettiğini ekledi.

Yeni kurulan ulusal gaziler ofisinin başkanı Yarbay Michael Krause, Financial Times’a (FT) verdiği demeçte diğer ülkelerdeki büyük askeri etkinliklerle karşılaştırarak, “Tanklar ve savaş uçakları olmayacak. Henüz o noktada değiliz. Ama gerçekten çok iyi bir ilk adım atıyoruz,” dedi.

Almanya, NATO’nun “Rusya’nın saldırganlığından” duyduğu endişelere yanıt olarak silahlı kuvvetlere para ve kaynak aktarıyor. Yeni şansölye Friedrich Merz, Almanya’nın ordusunu “Avrupa’nın en güçlü konvansiyonel ordusu” haline getireceğine söz verdi.

Frankfurt Barış Araştırmaları Enstitüsü’nden Sarah Brockmeier-Large, politikacıların nihayet bir gaziler günü düzenleme konusunda anlaşmaya varmasının, “Alman toplumunda işleyen bir silahlı kuvvetlere ihtiyacımız olduğu ve askerlerin hayati bir kamu hizmeti sağladığına dair artan bir takdirin sembolü” olduğunu söyledi.

Berlin’in iki dünya savaşındaki rolü, 1945’ten sonra özellikle Batı Almanya’da askeri güce karşı derin bir şüphecilik doğurdu ve güçlü bir pasifist hareketin ortaya çıkmasına neden oldu.

On yıllar boyunca, gazi terimi çoğunlukla Adolf Hitler’in Wehrmacht’ında savaşmış olanlarla ilişkilendirildi, 1955’te kurulan ve sıkı parlamento denetimi altına alınan Bundeswehr’da savaşmış olanlarla değil.

Alman yedek askerler derneği başkanı Patrick Sensburg, “Eski savaşlarımızla gurur duyamazdık. Bu nedenle 50’li, 60’lı ve 70’li yıllarda Alman Bundeswehr’de gazi kültürü yoktu,” dedi.

Soğuk savaş’ta, Almanya’nın bölünmüş olduğu dönemde, Bundeswehr sadece doğal afetlere yardım etmek için NATO bölgesi dışındaki operasyonlara katıldı.

1990’da “yeniden birleşme” sonrasında, Alman Demokratik Cumhuriyeti’nin Ulusal Halk Ordusu lağvedildi ve az sayıda asker Bundeswehr’e katıldı.

Yeni birleşik ordu kısa süre sonra yurtdışında savaş operasyonlarına katılmaya başladı. Alman savaş uçakları, 1999’da NATO liderliğindeki Kosova misyonu sırasında eski Yugoslavya’nın bombalanmasına yardım etti.

Fakat gaziler hareketi için en önemli olay, 93.000 Alman askerinin ABD liderliğindeki Afganistan savaşına yaklaşık 20 yıl boyunca katılmasıydı. Başlangıçta Alman barış gücü misyonu olarak ilan edilen bu operasyon, Bundeswehr birliklerinin Taliban ile savaşmasıyla savaş operasyonu haline dönüştü.

Toplamda yaklaşık 3.000 Amerikan ve müttefik asker ile 100.000’den fazla Afgan sivilin hayatını kaybettiği çatışmada 59 Alman askeri de öldü.

Afganistan’da görev yapmış olanlar, aralarında fiziksel ve ruhsal yaralarla eve dönenlerin de bulunduğu, tabandan gelen baskı, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın Anzak Günü, Büyük Britanya’nın Silahlı Kuvvetler Günü veya ABD’deki Gaziler Günü gibi günlerden esinlenerek bir gaziler günü oluşturulması için bir hareket başlattı.

2012 yılında, dönemin savunma bakanı Thomas de Maizière’nin bu fikri kabul ettirme girişimi, yaygın siyasi muhalefet nedeniyle başarısız oldu.

Askeri tarihçi Sönke Neitzel, “Bence çok erkendi” diyerek, o dönemde Almanya’nın Afganistan’daki savaş operasyonlarının hâlâ “asla olmaması gereken” bir şey olarak görüldüğünü belirtti.

Fakat eski askerler ve onlara bakmak için kurulan derneklerin baskısı devam etti.

Geçen yıl Alman milletvekilleri, gazileri her yıl 15 Haziran’da “kamusal ve görünür bir şekilde” kutlamak için yeni bir planı onayladı. Savunma Bakanı Pistorius bunu “güçlü, önemli ve evet, gecikmiş bir takdir ve minnettarlık işareti” olarak nitelendirdi.

Bu fikre karşı çıkanlar hâlâ var. Şubat ayında yapılan parlamento seçimlerinde oyların yüzde 9’unu alan Die Linke (Sol Parti), pazar günü Berlin’de “Sizin savaşlarınızı kutlamayacağız” başlıklı bir etkinlik düzenledi.

Parti, askeri liderlerin önümüzdeki yıllarda on binlerce ek asker almaları gerektiği uyarısında bulunduğu bir dönemde, yeni gaziler gününün “savaşı kabul edilebilir kılmak” ve Alman silahlı kuvvetleri için “top yemi” yaratmak amacıyla düzenlendiğini belirtti.

Alman Demokratik Cumhuriyeti’nin bir parçası olan doğu eyaletlerinde, kısmen bölgenin Rusya ile tarihi bağları nedeniyle, Almanya’nın Ukrayna’nın en büyük silah tedarikçilerinden biri olması yaygın bir muhalefetle karşılanıyor.

Fakat tarihçi ve Beyond the Wall: East Germany 1949-1990 [Duvarın Ötesi: Doğu Almanya 1949-1990] kitabının yazarı Katja Hoyer, Bundeswehr’in alt rütbelerinde orantısız bir şekilde temsil edilen Doğu Almanların orduda ve orduda görev yapmış kişilere hâlâ geniş bir destek verdiğini ileri sürdü.

Hoyer, “Bundeswehr’i yeniden silahlandırma ve güçlendirme fikri, birçok Doğu Alman için sorun değil. Genel olarak orduya karşı tutum ile [Ukrayna’daki] bu çatışmaya karşı tutum arasında bir fark var,” dedi.

Yıllık bir etkinliğin düzenlenmesi, bazıları hâlâ temkinli olsa da, gaziler tarafından memnuniyetle karşılandı.

Afganistan’da beş kez görev yapmış ve travma sonrası stres bozukluğu yaşayan Bundeswehr’de kıdemli çavuş Thorsten Gärtner, Berlin’de toplu taşıma araçlarında üniformasını giymekten hâlâ her zaman rahat hissetmediğini söyledi.

Gärtner, “Umarım bir gün ABD gibi diğer ülkelerde olduğu gibi, gaziler için kimlik kartı ve her yerde yüzde 10 indirim gibi uygulamalar olur. Bunun olacağına şüpheliyim. Henüz kabul görmüyor. Bu çok zaman alacak,” dedi.

Öte yandan Birleşik Krallık Prensi Harry de Almanya’nın ilk Gaziler Gününü anmak için Almanca bir video mesaj yayınladı.

Mesajında Sussex Dükü, Afganistan Seferi madalyası, Altın Jübile madalyası, Elmas Jübile madalyası ve Platin Jübile madalyası dahil olmak üzere çeşitli tören madalyaları taktı.

Mesajına akıcı Almanca ile başlayan prens, izleyicileri “Guten Tag Deutschland” (İyi Günler Almanya) diyerek selamladıktan sonra İngilizceye geçti.

“Kutsal Gaziler Gününde Almanlara mesaj iletmekle görevlendirilmenin büyük bir onur” olduğunu savunan Prens Harry, “Alman halkının yaralı askerlerden oluşan küresel topluluğumuza gösterdiği sıcaklık, coşku ve sarsılmaz destek gerçekten çok etkileyiciydi. Saygı dolu bir yuva yaratma sözünüzü kesinlikle yerine getirdiniz,“ dedi.

Prens Harry, gazilerin gücü ve dayanıklılığından övgüyle bahsederek, onları ”dayanıklılık ve ahlaki cesaretin yaşayan kanıtları“ olarak nitelendirdi.

Harry, ”Bugün, kim olduğumuzu tanımlayan özgürlükleri korumak, barış, haysiyet ve demokrasinin kalıcı vaadi için birbirimize hizmet etmek üzere taahhüdümüzü birlikte yenileyelim,” diye ekledi.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Britanya istihbarat servisi MI6’in başına tarihte ilk kez bir kadın atandı

Yayınlanma

Britanya’da dış istihbarat servisi MI6’in başkanlığına tarihte ilk kez bir kadın atandı. Başbakanlık ofisinden yapılan açıklamada, teşkilatın 18’inci lideri olacak ismin Blaise Metreveli olduğu duyuruldu. Metreveli, kariyeri boyunca hem MI6 hem de iç güvenlik servisi MI5’te üst düzey görevlerde bulundu.

Britanya’da, ülkenin dış istihbarat kurumu olan Gizli İstihbarat Servisi’nin (MI6) başkanlığına tarihinde ilk kez bir kadın atandı.

Britanya Başbakanı Keir Starmer’ın ofisinden yapılan basın açıklamasında, “Aziz Michael ve Aziz Paul Nişanı sahibi Blaise Metreveli, teşkilat tarihindeki 18’inci lider ve bu göreve gelen ilk kadın olacak,” ifadeleri kullanıldı.

Teknoloji biriminden başkanlığa

Britanyalı The Guardian gazetesinin haberine göre, 47 yaşındaki Metreveli şu anda MI6’in teknoloji ve inovasyondan sorumlu ‘Q’ departmanını yönetiyor.

Cambridge Üniversitesi’nde sosyal antropoloji eğitimi alan Metreveli, kariyeri boyunca hem MI6 hem de iç güvenlik servisi MI5’te üst düzey yönetici pozisyonlarında görev yaptı.

Servisteki görevinin büyük bir kısmını Orta Doğu ve Avrupa’daki operasyonel görevlerde geçirdi.

Metreveli, atanmasıyla ilgili yaptığı açıklamada, “MI6, Britanyalıların güvenliğini sağlama ve Britanya’nın yurt dışındaki çıkarlarını destekleme konusunda kilit bir rol oynamaktadır. MI6’in cesur subayları ve ajanları ile uluslararası ortaklarımızla birlikte bu çalışmaya devam etmeyi dört gözle bekliyorum,” diye konuştu.

Türkiye’yi yakından tanıyan ‘C’ görevini devrediyor

Geleneksel olarak MI6 başkanına İngilizce “chief” (şef) kelimesinin kısaltması olan ‘C’ unvanıyla hitap ediliyor. Teşkilatta ismi resmi olarak kamuoyu tarafından bilinen tek çalışan da başkan oluyor.

Mevcut MI6 Başkanı Richard Moore, Eylül 2020’den bu yana yaklaşık beş yıldır bu görevi yürütüyordu.

Moore, MI6 başkanı olmadan önce diplomat olarak görev yapmış ve Britanya’nın Türkiye Büyükelçisi olarak bulunduğu dönemde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile güçlü bağlar kurmuştu.

Mayıs ayında The Times gazetesi, MI6’in başına ilk kez bir kadının geçebileceğini ve yönetim tarafından üç kadın adayın değerlendirildiğini yazmıştı. Haberde, adaylardan ikisinin MI6 subayı olduğu bilgisi de yer almıştı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English