Avrupa
Münih’ten sonra Avrupa’da panik hakim

ABD Başkanı Donald Trump’ın Ukrayna savaşını bitirmek için adım atarken Avrupa’yı sürecin dışında bırakmasına, ABD’li yöneticilerin Münih Güvenlik Konferansında Avrupalıları dünyanın gözleri önünde azarlaması eklenince, Yaşlı Kıta’da baskın duygular panik ve endişe oldu.
Euractiv’e konuşan güvenlik toplantısının müdavimlerinden Batı Avrupalı bir diplomat kahve içerken, “Çarşamba gününden önce iyi uyuyorduk, sonrasında ise pek uyuyamadık. Akşamdan kalma hali bu kez her zamankinden çok daha kötü,” dedi.
Habere göre Avrupalıların en büyük hayal kırıklığı, zamanlarının çoğunu yerel basın mensuplarına brifingler ve röportajlar vererek geçiren Amerikalılarla bir toplantı bile yapamamalarıydı.
Avrupalı bir delegasyonun protokol görevlisi, “Onlarla gerçekten bir randevu ayarlamaya çalıştık. Çok talep görüyorlardı ve bazılarımız için ulaşamayacağımız bir yerdeydiler,” dedi.
Amerikalı bir güvenlik danışmanı ise, “Siz Avrupalılar konuşmayı seviyorsunuz ve gerçek çözümler üretmek için uzun zamana ihtiyacınız var. Ama Trump kararını çoktan vermiş gibi görünüyor,” diyerek durumu özetledi.
Paris’ten acil toplantı çağrısı
Avrupalı liderlerin Ukrayna barış görüşmelerinin dışında bırakılmaya ilk tepkileri, bir dizi kriz toplantısı düzenlemek oldu. Bu konuda başı Paris çekiyor: Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ofisi pazar günü yaptığı açıklamada, bugün (17 Şubat) öğleden sonra Paris’te AB liderleriyle Ukrayna ve Avrupa güvenliği konusunda “istişarelerde” bulunacağını açıkladı.
Yapılan basın açıklamasına göre toplantıya Almanya, Birleşik Krallık, İtalya, Polonya, İspanya, Hollanda ve Danimarka’dan liderler katılacak.
Davetliler arasında Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Avrupa Konseyi Başkanı Antonio Costa ve NATO Genel Sekreteri Mark Rutte de bulunuyor.
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot da “başlıca Avrupa ülkelerinin” kıtanın güvenliğini tartışacağını söyleyerek toplantıyı doğruladı.
Barrot, bu tür toplantıların sık sık yapıldığını ve kısa sürede toplanmanın “dramatize edilmemesi” gerektiğini savundu.
AB’nin diplomasi şefi Kaja Kallas da, Münih’te bulunanlar için pazar sabahı gayrı resmi bir dışişleri bakanları toplantısı çağrısında bulundu. Euractiv’in gördüğü davet mektubunda, “toplantının amacının bilgi paylaşımı ve Münih Güvenlik Konferansında ABD Yönetimi temsilcileri ve Ukrayna ile yapılan son temasların değerlendirilmesi olacağı” belirtildi.
Fransa, Almanya, İtalya, ABD, Kanada, Japonya, Birleşik Krallık ve AB’den oluşan G7 dışişleri bakanları da cumartesi günü öğleden sonra yaptıkları açıklamada “sağlam güvenlik garantileri” ile “Ukrayna için güçlü bir barış anlaşması” için çalışacaklarını belirttiler.
Açıklamada, “Şubat ayından sonra uygulanacak her türlü yeni ve ilave yaptırım, Rusya Federasyonu’nun Ukrayna’ya karşı yürütülen savaşa, Ukrayna’ya egemen ve bağımsız bir ülke olarak uzun vadeli güvenlik ve istikrar sağlayacak kalıcı bir son vermek üzere gerçek ve iyi niyetli çabalar içine girip girmemesiyle bağlantılı olmalıdır,” denildi.
Ülkesi bu yıl gruba başkanlık eden Kanada’nın Dışişleri Bakanı Mélanie Joly gazetecilere yaptığı açıklamada, ABD Başkanı Donald Trump’ın başlangıçta önerdiği gibi Rusya’nın formata yeniden kabul edilmesini görüşmediklerini doğruladı.
Almanya şaşkınlık içerisinde
JD Vance’in Münih’te yaptığı konuşmada Avrupa’yı açıktan eleştirmesi, Kıtanın en büyük ekonomisinde büyük bir şaşkınlığa ve öfkeye neden oldu.
Financial Times’ın (FT) iddiasına göre Vance’in konuşmasının ardından Alman Savunma Bakanı Boris Pistorius, aynı gün öğleden sonra yapması gereken konuşmayı yeniden yazmak üzere iki danışmanıyla birlikte bir odaya kapandı.
Bir saatten kısa bir süre sonra, açık sözlülüğüyle Almanya’nın en popüler politikacısı haline gelen Sosyal Demokrat siyasetçi, kürsüde gözle görülür bir kızgınlıkla duruyordu.
Pistorius, “Demokrasinin yok edilmesinden bahsediyor ve eğer doğru anladıysam, Avrupa’nın bazı bölgelerindeki durumu otoriter rejimlerle kıyaslıyor. Bayanlar ve baylar, bu kabul edilemez,” dedi.
Merz ve Scholz, “demokrasi savunusunda” birleşti
Başkan yardımcısının sözleri en sadık Alman transatlantikçilerini bile sarstı. Hıristiyan Demokratların (CDU) 69 yaşındaki lideri ve bir sonraki Alman şansölyesi olması beklenen Friedrich Merz, Trump yönetimini “bir seçime oldukça açık bir şekilde müdahale etmekle” suçladı ve “Demokratik kurumlarımızı nasıl koruyacağımızı Almanya’da bize açıklamak Amerikan hükümetinin işi değildir,” dedi.
FT’ye göre Alman yetkililer, Trump’ın tekrar Beyaz Saray’a dönüşü ile birlikte, özellikle savunma harcamaları konusunda salvolar bekliyorlardı. Fakat Trump ve yakın çevresinin siyasi düzenlerinin temellerine saldırmasına ve ana akım partilerin uzun süredir işbirliğini tabu haline getiren bir “güvenlik duvarı” ile izole etmeye çalıştığı sağcı Almanya için Alternatif’in (AfD) arkasına geçmesine hazırlıklı değillerdi.
Vance cuma günü yaptığı konuşmada bu tür güvenlik duvarlarına son verilmesi çağrısında bulundu. Kısa bir süre sonra da daha önce benzeri görülmemiş bir adım atarak konferans organizatörlerinin katılmasını engellediği AfD eş başkanı Alice Weidel ile bir araya geldi.
Şansölye Olaf Scholz cumartesi günü yaptığı bir konuşmada, “Almanya, yabancıların bu parti lehine demokrasimize, seçimlerimize müdahale etmesini kabul etmeyecektir. Bu uygun değildir, özellikle de dostlar ve müttefikler arasında. Demokrasimize ne olacağına kendimiz karar vereceğiz,” diye konuştu.
Avrupa iki kampa bölündü
FT’ye göre “öfkeli” Avrupalı delegeler kabaca iki kampa bölündü: Vance’in sözlerini ve eylemlerini kıtanın ABD desteğine güvenmeyi bırakacak bir planla hızla ortaya çıkması gerektiğinin işareti olarak görenler ve başkan yardımcısının kasıtlı olarak provokatif davrandığını ama politikada büyük bir değişim sinyali vermediğini düşünenler.
AB’nin baş diplomatı Kaja Kallas FT’ye verdiği demeçte, “[ABD’den] kopmak istemiyoruz ve umarım onlar da istemezler. Kamuoyunda yapılan açıklamalar temelinde bir kavga başlatmak istemiyoruz,” dedi.
Fakat bir başka üst düzey Avrupalı yetkili ise, ABD’nin “düşman” olmadığını, öte yandan Münih’te duyduklarına bakılırsa, artık ABD’yi “yabancı bir ülke” olarak düşünmek gerekebileceğini savundu.
Vance ve Hegseth özel görüşmelerde daha uzlaşmacıydı
Öte yandan bazı Alman yetkililer Vance ve ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth’in özel görüşmelerde daha uzlaşmacı göründüğünü söyledi.
Özellikle Hegseth’in bir Avrupalı yetkiliye, “Sizin iyi adamlar olduğunuzu biliyoruz,” dediğini söylediler.
Üst düzey bir Avrupalı yetkili, Amerika’nın “Avrupa’dan geri çekilmediğini”, bunun yerine “agresif bir şekilde alışverişe dayalı bir dış politikaya geçtiğini” düşünüyordu.
Fakat diğerleri daha da endişeliydi. Alman Yeşiller milletvekili Anton Hofreiter, “Vance, ABD’li Büyük Teknoloji oligarkları tarafından desteklenen ve amacı AB’yi yavaş yavaş yok etmek olan aşırı sağcı bir politikacı,” dedi.
Almanya Şansölye Yardımcısı ve Yeşiller lideri Robert Habeck ise konuşmanın Avrupa ile ABD arasındaki ilişkilerde bir “dönüm noktası” olduğunu söyledi.
Habeck, ABD hükümetinin “retorik ve siyasi olarak otokratların yanında yer aldığını” ileri sürdü ve Münih’te hafta sonu boyunca “Batı değerler topluluğunun sona erdirildiğini” söyledi.
Avrupa
Fransız silah şirketi yöneticisinden ‘deregülasyon’ çağrısı

Fransız barut devi Eurenco’nun CEO’su Thierry Francou Euractiv’e verdiği mülakatta, AB’nin savunma firmalarının Avrupa çapında hızlı bir şekilde üretim yapabilmeleri için çevresel bürokrasiden kurtulması gerektiğini savundu.
“Barış zamanı düzenleyici çerçevesiyle çalışıyoruz,” diyen Francou, AB genelindeki mevcut planlama kurallarının blok çapında bir savunma sanayi atılımının ihtiyaçlarına uygun olmadığını sözlerine ekledi.
Kıta genelinde yeni askeri donanım tesislerine milyarlarca avro yatırım yapılması ve füze ve mermi talebindeki artışla birlikte sektör, devlet siparişlerine ayak uydurmakta zorlanıyor.
Francou’nun deregülasyon çabası, Avrupa’nın önümüzdeki yıllarda zorlu çevre standartlarından ödün vermeden daha güçlü bir savunma varlığı geliştirmekte karşılaşacağı zorlukların altını çiziyor.
Eurenco kısa bir süre önce Fransa’nın Bergerac kentinde 2007 yılında kapatılan bir toz fabrikasını yeniden açmıştı. Amaç, Fransa’nın kendi yerli silah üretimini artırmaya yardımcı olmak ve şirketin üretim zincirinin parçalarını bir araya getirmekti.
Fakat savunma yöneticisi, yeni bir üretim hattı açmanın kolay bir iş olmadığını, özellikle de AB’nin ağır düzenleyici kısıtlamaları nedeniyle kolay olmadığını söylüyor.
Kurallar “vahşi yaşamı korumayı” ve aynı zamanda yüksek derecede patlayıcı malzemelerin kullanımıyla ilişkili kirlenme veya büyük yangınlardan kaçınmayı hedefliyor.
Eurenco, İsveçli Saab ve Fransız Thales gibi şirketlere tedarik sözleşmeleri bulunan Avrupa’nın önde gelen barut üreticilerinden biri.
Fransa, Belçika ve İsveç’te tesisleri bulunan şirket, barut üretimini artırmak için daha önceki Mühimmat Üretimini Destekleme Yasası (ASAP) kapsamında Avrupa Komisyonu’ndan 47 milyon avro sübvansiyon aldı.
Francou, siparişlerdeki artışı karşılamak için şirketinin Bergerac’taki barut üretimini yılda 1.200 tona çıkarmayı planladığını ve daha sonra bunu kademeli olarak 1.800 tona çıkarmayı hedeflediğini söyledi.
Eurenco’nun üç yıllık toplam 650 milyon avroluk bir yatırım planı var.
Savunma teçhizatı üretmenin riskleri de beraberinde getirmesi şaşırtıcı değil. 2022 yılında, Bergerac’ta nitroselüloz üreten ve AB’nin sanayi tesislerindeki kazaları kontrol altına almayı amaçlayan SEVESO III Direktifinde ‘üst düzey kuruluş’ olarak sınıflandırılan başka bir tesisteki binalardan biri patladı ve sekiz kişi yaralandı.
Daha sonra Eurenco’nun yeniden açılan Bergerac tesisinde barut üretmek için genişletme çalışmalarına başlaması, bölgeyi kapsayan on iki aylık derinlemesine bir biyoçeşitlilik çalışması nedeniyle bir yıl sürdü. CEO, ulusal yasaların bunu gerektirdiğini söyledi.
Yönetici, SEVESO III’e uymanın Avrupa’da sıfırdan bir savunma fabrikası kurmayı “neredeyse imkansız” hale getirdiğini de sözlerine ekledi.
Francou’ya göre en iyi çözüm, halihazırda SEVESO statüsü onaylanmış fabrikalarda kapasiteyi en üst düzeye çıkarmak, ama bu “zor olmaya devam ediyor”.
“Savaşta olsaydık, bu konular artık geçerli olmazdı,” diyen Francou, şu anda savunma üretim hattı genişletmelerini hızlandırmak için herhangi bir muafiyet bulunmadığını da sözlerine ekledi.
İş barutla da bitmiyor. Savunma sanayii, mühimmat üretimi için kimyasallara ve özellikle de nitrik aside bağımlı. Fakat Francou, ağır düzenlemelerin üreticileri Avrupa dışına ittiğini savunuyor.
Komisyon’un, bloğun savunma tedarik zincirini koruma planının bir parçası olarak bu konuyu ele alması gerektiğini savunan Francou, “Kimyasallar olmadan barut yapma kapasitemiz olmaz, barut olmadan da mühimmat yapamayız,” dedi.
Avrupa
İtalya NATO’nun %2’lik savunma harcaması hedefini karşılamaya hazır

İtalya savunma harcamalarını GSYİH’nin %2’sine çıkarmaya hazırlanırken bir yandan da mali disiplini korumayı hedefliyor.
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Antonio Tajani cuma günü yaptığı açıklamada İtalya’nın NATO’nun GSYİH’nin %2’si oranındaki savunma harcaması hedefini karşılamaya hazırlandığını belirterek, “Başbakan tarafından yakında resmi bir açıklama yapılacak,” dedi.
Tajani, “Bu aldığımız siyasi bir karardır. Bu, ABD’den gelen ve meşru olan çağrılara doğrudan bir yanıttır. Avrupa’nın güvenliğinden sadece kendilerinin sorumlu olamayacağını söylediklerinde haklıdırlar,” diye konuştu.
Tajani bu hamleyi sadece NATO taahhütlerine bir yanıt olarak değil, aynı zamanda daha geniş bir stratejik vizyonun parçası olarak değerlendirdi.
Bakan, “Bu, İtalya’nın kendi güvenliğine daha fazla yatırım yapmaya ve NATO’nun Avrupa ayağında öncü bir rol üstlenmeye hazır olduğunun bir işaretidir. Ortak bir Avrupa savunmasının nihai hedefimiz olması gerektiğine inanıyorum,” diye ekledi.
Tajani %2’lik eşiğin son söz olmayabileceğini de kabul etti ve tüm Avrupalı müttefiklerden daha fazla çaba göstermelerinin isteneceğinin de farkında olduklarını söyledi.
Tajani, “Daha fazla harcama yapmak, daha iyi koordine olmak ve özellikle endüstriyel düzeyde daha farklı çalışmak şart olacak,” dedi.
Halihazırda İtalya, 2025 bütçesinde savunmaya ayırdığı GSYİH’nin %1,57’si ile İttifak’ın en düşük harcama yapan ülkeleri arasında yer alıyor. Haziran 2024’te açıklanan NATO tahminlerine göre İtalya, o yıl %2’lik hedefi tutturması beklenmeyen 31 üye ülkeden sekizinden biriydi.
Meloni hükümeti, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in AB’nin mali çerçevesi kapsamında savunma yatırımları için bir koruma maddesi getirilmesi önerisini memnuniyetle karşıladı ki bu İtalya’nın uzun süredir savunduğunu iddia ettiği bir reformdu.
Fakat Ekonomi Bakanı Giancarlo Giorgetti, Roma’nın AB’nin İstikrar ve Büyüme Paktını askıya almak için ulusal koruma maddesini harekete geçirmeden NATO’nun hedefini karşılamayı amaçladığını açıkça belirtti.
Cumartesi günü Varşova’da düzenlenen gayriresmi “Ecofin” zirvesinde konuşan Giorgetti, “Amaç mali sorumluluğu sürdürürken taahhütlerimizi yerine getirmek,” dedi.
Avrupa
Merz: Almanya Ukrayna’ya Taurus füzeleri göndermeye hazır

Almanya’nın Ukrayna’ya uzun menzilli Taurus füzeleri göndermeye hazır olduğunu söyleyen ülkenin müstakbel şansölyesi Friedrich Merz, Kiev’in ön plana çıkarılması ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in taviz vermeye zorlanması gerektiğini savundu.
Önümüzdeki ay Avrupa’nın en büyük ulusunun lideri olarak göreve başlayacak olan CDU lideri Merz, pazar günü Ukrayna’nın Sumı kentine yapılan Rusya saldırısını “ciddi bir savaş suçu” olarak kınadı ve Kiev’in çatışmada “öne geçmek” için yardıma ihtiyacı olduğunu söyledi.
Almanya’nın Ukrayna’ya uzun süredir talep ettiği Taurus füzelerini tedarik etmesi için daha önce yaptığı çağrıyı yerine getirip getirmeyeceği sorulduğunda, Avrupalı müttefiklerle koordinasyon içinde yapılması halinde bunu yapmaya istekli olduğunu söyledi.
Pazar gecesi kamu yayın kuruluşu ARD’ye verdiği demeçte, “Avrupalı ortaklarımız halihazırda seyir füzeleri tedarik ediyor. İngilizler bunu yapıyor, Fransızlar yapıyor ve Amerikalılar da zaten yapıyor. Bu konuda ortak bir mutabakata varılması gerekiyor ve eğer anlaşmaya varılırsa, o zaman Almanya da katılmalıdır,” dedi.
Merz, ABD Başkanı Donald Trump’ın Rusya ile Ukrayna arasında bir barış anlaşması yapma çabalarına atıfta bulunarak Putin’in “zayıflığa ve barış tekliflerine olumlu yanıt vermeyeceği” iddiasında bulundu.
Sumı’daki saldırının “Putin’in kendisiyle ateşkes hakkında konuşanlara yaptığı şey” olduğunu söyleyen Merz, “Bir noktada [Putin] bu savaşın umutsuzluğunu kabul etmeli, bu da Ukrayna’ya yardım etmemiz gerektiği anlamına geliyor,” diye ekledi.
Almanya’nın görevden ayrılan şansölyesi SPD’li Olaf Scholz, Kiev ve müttefiklerinin Ukrayna silahlı kuvvetlerine köprü ve sığınak gibi yapılara büyük hasar verebilen akıllı bir savaş başlığı sistemine sahip Taurus füzeleri tedarik etme taleplerini defalarca reddetmişti. Scholz, Kiev’e Taurus füzeleri tedarik etmenin Rusya-Ukrayna çatışmasında “büyük bir tırmanma riski” taşıyacağını söylemişti.
Avrupalı füze üreticisi MBDA ve İsveçli Saab’ın ortak girişimiyle inşa edilen Taurus sisteminin 500 km’den fazla menzili, İngiliz ve Fransızlar tarafından tedarik edilen Storm Shadows ve ABD tarafından sağlanan Army Tactical Missile System’den (ATACMS) daha uzun ve Ukrayna silahlı kuvvetlerinin cephe hattının ötesine saldırmasına olanak tanıyacak.
Şubat ayındaki federal seçimlerden birinci parti olarak çıkan merkez sağ Hıristiyan Demokratların (CDU) lideri Merz, bu tutumu eleştirerek geçtiğimiz ekim ayında Scholz’u Putin’e bir ültimatom vermeye ve Ukrayna’daki sivil altyapıya yönelik saldırıları durdurmaması halinde silahları 24 saat içinde teslim etme sözü vermeye çağırmıştı.
Merz sadece Taurus füzelerini tedarik etmeye istekli olduğunu belirtmekle kalmadı, aynı zamanda bunların Rusya’yı Kırım’a bağlayan Kerç köprüsü gibi hedefleri vurmak için kullanılabileceğini de öne sürdü.
Ne var ki, Merz’in koalisyon ortakları Sosyal Demokratların (SPD) Taurus füzelerinin tedarik edilmesini destekleyip desteklemeyeceği belirsiz. Partinin eş lideri Lars Klingbeil geçen hafta Merz ile koalisyon anlaşmasını açıklarken “cesur Ukraynalıların” yanında durma sözü verdi.
Fakat Klingbeil, parlamentodaki partisinin bazı üyeleri ve bu hafta koalisyon anlaşmasını onaylayıp onaylamama konusunda oylamaya başlayacak olan bazı SPD üyeleri arasında Ukrayna ihtilafı konusunda derin bir ihtiyatla mücadele etmek zorunda.
-
Avrupa2 hafta önce
Almanya’daki Porsche fabrikaları tank üretmeye başlayacak
-
Görüş2 hafta önce
Sosyalizmin yeni dünya-sistemindeki yeri – 3
-
Görüş2 hafta önce
Hindistan’ın Trump stratejisi işe yarıyor mu?
-
Dünya Basını2 hafta önce
‘Sonluluklar’ kapitalizmi: Ne savaş, ne barış
-
Ortadoğu2 hafta önce
İsrail’den Türkiye’ye “bombalı” mesaj
-
Görüş1 hafta önce
Yemen’de 48 saatlik Husi karargâhı ziyareti…
-
Dünya Basını2 hafta önce
HTŞ katliamlarından kurtulan Suriyeliler ölüm ve yıkımı anlatıyor
-
Görüş1 hafta önce
Sosyalizmin yeni dünya-sistemindeki yeri – 4