Avrupa
NATO’dan nükleer tatbikat

NATO, Moskova’nın nükleer doktrinini değiştirme kararını takiben, 14 Ekim’de taktik nükleer silahların kullanımına yönelik kapsamlı bir tatbikata başlıyor.
NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Steadfast Noon tatbikatının 14 Ekim’de başlayacağını ve yaklaşık iki hafta süreceğini açıkladı.
Tatbikata 13 ülkeden 2000 asker, sekiz üs ve 60 uçak katılacak; tatbikat alanı ise Belçika, Hollanda, Büyük Britanya ve Kuzey Denizi’ni kapsayacak. Tatbikatta nükleer savaş başlığı taşıyabilen bombardıman uçakları ve savaş jetleri de yer alacak.
Associated Press‘e göre, NATO yetkilileri Moskova’yı tatbikat hakkında bilgilendirdi.
Yıllık Steadfast Noon 10 yılı aşkın bir süredir düzenleniyor. Ancak bu yılki tatbikat, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Rusya’nın nükleer doktrininde değişiklik yapma niyetini açıklamasından kısa bir süre sonraya denk geldi.
Putin, 25 Eylül’deki Güvenlik Konseyi toplantısında, nükleer olmayan bir devletin nükleer bir gücün desteğiyle gerçekleştirdiği saldırının, Rusya’ya karşı ortak bir saldırı olarak kabul edilmesi gerektiğini önermitşi.
Ayrıca, Rusya’daki hedeflere yönelik stratejik havacılık, seyir füzeleri, hipersonik araçlar ve insansız hava araçlarının kitlesel fırlatıldığına dair güvenilir bilgi alınması durumunda nükleer silah kullanma olasılığını da açıkça belirtti.
Bu tür açıklamalar, Ukrayna’nın Batılı müttefiklerinin yardımıyla Rusya’ya karşı meşru müdafaa eylemlerini teorik olarak kapsıyor.
NATO’nun savunma politikası ve planlamasından sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Angus Lapsley, tatbikatın amacının, ittifakın üyelerine yönelik her türlü tehdidi bertaraf edebileceğini ve “düşmanların bunu son derece ciddiye alması gerektiğini” göstermek olduğunu dile getirdi.
Lapsley, NATO’nun Kuzey Kore ve İran’ın nükleer programlarını, Çin’in hızla genişleyen nükleer kapasitesini yakından takip ettiğini, ancak asıl kaygının Rusya olduğunu ifade etti.
Son iki yılda Moskova, nükleer kuvvetlerine giderek daha fazla yatırım yaparak pek çok yeni sistemi devreye soktu ve kısa ile orta menzilli sistemlere daha fazla önem verdi.
Fakat Lapsley, Ukrayna’ya verilen destek bağlamında, Rusya’nın nükleer doktrini hakkında “oldukça açık bir baskı girişimi” olarak yorumlanan çok fazla konuştuğunu belirtti.
Avrupa’da NATO’nun nükleer caydırıcılık temelini ABD ve Büyük Britanya’nın kuvvetleri oluşturuyor (Fransa’nın da nükleer silahları bulunuyor, ancak bunlar ittifakın komuta sistemine dahil değil). Bununla birlikte, nükleer silaha sahip olmayan NATO ülkeleri de dahil olmak üzere diğer üyeler, Rusya’nın nükleer caydırıcılık politikasına daha aktif katılım sağlamalı.
Bu politika, yalnızca savaş alanında kullanılmak üzere tasarlanmış nükleer silahların türlerini, sayılarını ve doğruluğunu artırmayı değil, aynı zamanda bu silahların konuşlandırılmasına ve kullanılarak gerçekleştirilen saha tatbikatlarının daha sık ve görünür hale getirilmesine yönelik adımları içeriyor.
Bu durum, Stimson Güvenlik Araştırmaları Merkezi’nin yakın tarihli bir raporunda da vurgulanıyor.
Rapora göre hem nükleer hem de konvansiyonel silahlara yönelik daha geniş bir yetenek yelpazesi, NATO üyelerine daha çeşitli ve sağlam yanıt seçenekleri sunarak topyekûn bir nükleer savaşa tırmanma riskini en aza indirebilir.
Raporda ayrıca, Rusya’ya karşı yürütülen çevreleme politikasının, yalnızca ABD, Büyük Britanya ve Fransa’nın değil, tüm NATO müttefiklerinin nükleer caydırıcılığı güçlendirmek için kararlı siyasi ve askeri adımlar atması durumunda daha etkili olacağı belirtiliyor.
Avrupa
Avrupa Uzay Ajansı büyük bütçe artışı hedefliyor

Ajansın genel direktörü Josef Aschbacher Euractiv’e yaptığı açıklamada, Avrupa Uzay Ajansı’nın (ESA) 21 milyar avroluk rekor bütçe harcamasının bir parçası olarak AB ile askeri düzeyde bir keşif uydu ağı için planlar hazırladığını söyledi.
Ukrayna’daki savaş ve ABD ile yaşanan jeopolitik çekişmeler ESA’nın savunma yatırımları konusundaki isteksizliğini ortadan kaldırdı ve Aschbacher’i salı günü Varşova’da AB yetkililerinin katıldığı bir toplantıda harcama planlarını tartışmaya sevk etti.
Aschbacher, “Halihazırda hazırladığımız bir paketimiz var… bugün artı ya da eksi yaklaşık 21 milyar avro mertebesinde,” dedi.
Uzay ajansı AB’nin bir parçası değil ama Birleşik Krallık ve İsviçre’nin de dahil olduğu kısmen örtüşen bir üyeliğe sahip. Her üç yılda bir ESA üyesi ülkelerin uzay bakanları bir araya gelerek bir dizi bilim ve keşif programı için yapılacak harcamaları belirliyor ve bu harcamaları kendi aralarında paylaşıyorlar.
2022’de Paris’te yapılan son zirvede başkentler 16,9 milyar avroluk rekor bir harcama sözü vermişti.
Ulusal bütçe kısıtlamalarının, kasım ayında Bremen’de yapılacak bir sonraki bakanlar toplantısında bütçeyi daha da artırma çabalarını engellemesi bekleniyordu.
Fakat Elon Musk’ın Ukrayna’nın Starlink’e erişimini kesme tehditleri ve daha kavgacı bir Beyaz Saray bu varsayımları altüst etti ve dikkatleri daha geniş bir Avrupa savunma hamlesinin parçası olarak uzay varlıklarının geliştirilmesine odakladı.
Bremen planının bir parçası olarak Aschbacher, dünyanın herhangi bir yerinden her 20 veya 30 dakikada bir ultra yüksek çözünürlüklü optik kızılötesi görüntülemeyi talep üzerine ordulara ve hükümetlere ışınlayacak bir keşif uydusu takımyıldızı programı geliştirmek için çalışıyor.
Aralarında Ukrayna’ya ticari uydu hizmetleri sağlayan Finlandiya merkezli ICEYE’nin de bulunduğu bir dizi AB şirketi, bloğun startup sahnesini canlandırmak için böyle bir program çağrısında bulundu.
Aschbacher planla ilgili olarak, “Bu tam olarak çığır açıcı, Avrupa’da buna sahip değiliz. Çin’in ve ABD’nin de geliştirdiğini biliyorum,” diye konuştu.
Avusturyalı uzay şefi, tüm programlar toplandığında, kasım ayında bakanlara sunulacak nihai ESA bütçe rakamının 21 milyar avronun üzerinde olacağını söyledi.
Avrupa, ABD’nin uzay programları için her yıl ayırdığı bütçenin beşte birini harcadığı için bu alanda hâlâ göreceli olarak küçük bir ülke konumunda.
Geçen sefer ESA bütçesine en büyük katkıyı yapan Fransa’yı geride bırakan ve roket girişimleri için bir merkez olan yeni Alman hükümeti, misyonun yetişmesine yardımcı olmak için Bremen zirvesinde harcamalarını daha da artırma niyetinde olduğunu açıkça belirtti.
Avrupa
Avrupa’nın füze üreticisi MBDA, üretimi ve verimliliği artırmak için yarışıyor

Avrupa’nın en önemli füze üreticisi MBDA son üç yıldır yeni ekipmanlara büyük yatırımlar yaptı ve siparişleri rekor seviyeye çıkaran güçlü talep karşısında üretimini hızlandırmak için yüzlerce işçi istihdam etti.
Bu çabalar, en çok Storm Shadow/Scalp füzesini üretmesiyle tanınan grubu, 2023 yılına kıyasla bu yıl üretimini iki katına çıkarma yoluna soktu. MBDA, uzun menzilli Aster füzelerini daha hızlı teslim etmesi için Fransız ordusunun da yoğun baskısıyla karşı karşıya kaldı, fakat tıpkı diğer Avrupalı savunma şirketleri gibi genişleme maliyetleri ve gergin tedarik zincirleriyle mücadele etti.
Fakat Financial Times’a göre (FT) şirket, barış zamanında önemli olmayan verimsizliklerin artık bir handikap olduğunu görüyor.
MBDA’nın sipariş defteri 37 milyar avroya ulaşmış durumda ve mevcut hızıyla bu rakamı karşılamak yaklaşık yedi yıl sürecek. İcra Kurulu Başkanı Éric Béranger, grubun on yıllardır ilk kez hız ve hacimlerin çok önemli olduğu bir savaş ekonomisine uyum sağlamak için yapması gereken daha çok şey olduğunu söyledi.
FT’ye verdiği demeçte Béranger, “Üretimi artırmanın zorluklarıyla yüzleşmek için tabiri caizse çok daha endüstriyel olmamız gerekiyor” dedi.
MBDA’nın Aster füzesinin karmaşık üretim süreci bunun bir örneği. Tamamlanmamış silah, üretimin farklı aşamaları için Alpler boyunca Fransa ve İtalya arasında birkaç kez sevk ediliyor ve bu da çok az endüstriyel fayda için ayların harcanmasına neden oluyor.
Béranger, MBDA normal bir şirket olsaydı bu tür sorunların “çözülmesinin oldukça kolay” olacağını söyledi. Fakat Airbus ve İngiliz BAE Systems’in her biri yüzde 37,5, İtalyan Leonardo’nun ise yüzde 25 paya sahip olduğu hissedarlarının ve hizmet verdiği orduların çıkarlarını dengelemesi gereken sınır ötesi bir savunma grubu için çok daha zor.
Bununla birlikte, konu hakkında bilgi sahibi iki kişi, Béranger’in geçen yıl “üretim ayak izini” basitleştirmek için yaptığı bir önerinin, yeniden yapılanmayı gruptaki liderliği için bir tehdit ve üretimi artırma çabası için yıkıcı olarak gören Fransa tarafından reddedildiğini söyledi.
Bu kişilerden biri, İngiltere’nin de özellikle destekleyici olmadığını ve her ikisinin de öneriyi İtalya’nın lehine gördüğünü söyledi.
Görüşmelerin devam ettiğini belirten Béranger, “Organizasyonu geliştirmeyi düşünüp düşünmeyeceğimiz sorusunu masaya koydum,” dedi fakat MBDA’nın egemenlikleri için hayati önem taşıyan silahları nasıl sağladığı göz önüne alındığında, konunun ilgili ülkeler için “çok hassas” olması beklenen bir durumdu.
1996’da bir Fransız-İngiliz işbirliği olarak tasarlanan ve 2001’de İtalya’nın da katıldığı MBDA, hâlâ çoğunlukla ulusal oyuncularla parçalanmış bir bölgede Avrupa’nın birkaç başarılı ulus-ötesi savunma şirketinden biri olarak öne çıkıyor. Şirket dünyanın en çok aranan füzelerinden bazılarını üretiyor ve ABD’li RTX ve Lockheed Martin gruplarıyla rekabet ediyor.
Béranger, Avrupa için bu “hakikat anı”nda MBDA’nın ilave ortak silah programları için bir araç olabileceğini söyledi ve “DNA’mızda işbirliği için bir araç olmak var,” dedi.
Fakat eleştirmenler MBDA’nın uyum sağlamak için yeterince çaba göstermediğini söylüyor. Agency Partners’da savunma analisti Sash Tusa, şirketin geçmiş on yıllardaki zayıf talebe göre yapılandırıldığını ve “mevcut durumda başarısız olduğunu” ileri sürdü.
MBDA’nın “proaktif bir şekilde işletme sermayesi oluşturması, tedarikçilerini yoğun bir şekilde finanse etmesi ve roket motorları gibi kilit bileşenler için ikinci kaynaklar oluşturması gerektiğini, böylece üretimi artırabileceğini” de sözlerine ekledi.
Tusa ayrıca MBDA’nın hissedarlarının düzenli temettü ödemeleri talep ederek yatırım yapma kabiliyetini kısıtlayıp kısıtlamadığını da sorguladı.
Béranger ise temettüler hakkında yorum yapmayı reddetti. CEO, “Şu ana kadar gerekli olduğunu düşündüğümüz yatırımları harekete geçirebildik,” dedi.
MBDA üretimi arttırmak için 2023’ten 2028’e kadar 2,4 milyar avroluk yatırım planlıyor ve Béranger gerekirse bu miktarın artabileceğini söyledi.
Şirket içinde odaklanılan en önemli konu Aster füzesinin üretiminin artırılması oldu. Titanyum kanatlardan yüksek performanslı bilgisayar çiplerine kadar 10.000 bileşenden oluşan füze, MBDA’nın ürettiği en karmaşık silahlar arasında yer alıyor.
Üretimin çeşitli aşamalarını gerçekleştirecek 12 ilave robotik makinenin 50’ye çıkarılması için geçen yıl yaklaşık 50 milyon avro harcandı. Önümüzdeki yıl bir düzine daha kurulacak.
İş akışı, ekipman ve personele uyum sağlayacak şekilde elden geçirildi. Hafta sonu vardiyaları üç kişiden 13 kişiye çıkarken, gruptaki toplam çalışma saati 2020’den 2025’e kadar iki katına çıkma yolunda ilerliyor.
Yakın zamanda yapılan bir ziyarette, Aster’in monte edildiği hangar benzeri fabrika katındaki robotlar metal bileşenleri zımparaladı ve kazara meydana gelebilecek patlamaları engelleyebilecek karbon fiber saklama kutuları imal etti.
FT’ye göre üretimi hızlandırmak yaratıcı düşünmeyi de gerektirdi. Robotik makinelerin teslim edilmesi için bir yıl ya da daha fazla beklemek yerine, Aster’deki bir üretim müdürü geçen yıl Almanya ve Japonya’ya uçtu ve üreticilerini üç “showroom modeli” için uzun vadeli kira sözleşmesi imzalamaya ikna etti. Bu makineler sadece dört ay sonra Bourges, Fransa’da faaliyete geçti.
Aster’in üretim süresini 2022’de üç yıldan fazla iken artık iki yılın biraz üzerine inmiş durumda ve şirket süreyi daha da azaltmayı hedefliyor. Daha küçük, daha basit Mistral ve Akeron füzelerinde ilerleme daha iyi oldu.
Şirkette çalışan bir kişi, Aster’in kimsenin kitlesel miktarlara ihtiyaç duyulacağını düşünmediği zamanlarda tasarlandığını, dolayısıyla karmaşıklığın bir dezavantajı olmadığını itiraf etti.
Bu kişi, “Üretim, her ülkeyi mutlu etmek için bir yapboz gibi parçalara ayrıldı. Savaş alanında etkinliği kanıtlanmış olağanüstü bir ürün ama endüstriyel açıdan tam bir kabus,” diye konuştu.
Ne var ki füzenin güdüm sisteminin çiplerle dolu bir devre kartı içeren kritik bir bileşenini yapmak gibi bazı adımları hızlandırmak zor oldu. Fransa ve İtalya arasındaki gidiş gelişlerin sayısını azaltmak da hem zor hem de riskli olacak.
Yetkililere göre yeni üretim hatlarının yeniden sertifikalandırılması gerekecek ve kalite standartları düşebilecek. Bazı meslektaşları gibi MBDA da dikey entegrasyonun üretimini artırmaya yardımcı olacağına inandı ve geçen yıl katı roket motoru tedarikçisi Roxel’i satın aldı.
MBDA şimdi grubu büyütmek için daha fazla nakit pompalayacak ve aynı zamanda rakiplerinin yetersiz tedarik edilen roket motorlarını satın almasını önleyecek.
MBDA’nın Roxel’e benzer daha fazla tedarikçi satın alıp almaması gerektiği sorulduğunda Béranger buna açık olduğunu söyledi ve “Herhangi bir dogma yok. Önemli olan verimli olması,” dedi.
Avrupa
Polonya Başbakanı Tusk’tan kritik konuşma: ‘Ekonomimiz millileşmeli’

Polonya Başbakanı Donald Tusk “naif küreselleşmenin sona erdiğini” ilan ederek ülke ekonomisinin, piyasalarının ve sermayesinin daha fazla Polonya kontrolünde olması çağrısında bulundu.
“Küresel pazarlarda ve savaş cephelerinde egoların bu acımasız rekabetinde Polonya artık naif bir ortak olmayacak,” diyen Tusk, Polonyalı şirketlerin uluslararası devler karşısında dezavantajlı durumda bırakılmaması gerektiği uyarısında bulundu.
Avrupa Yeni Fikirler Forumunda (EFNI) konuşan Tusk, gelecekteki başarının, bugünün küresel değişimlerinden doğru dersleri çıkaran ve Polonya’yı iktisadi egemenliğini savunmaya ve eşit bir oyun alanında rekabet etmeye hazır olarak konumlandıranlara ait olacağını vurguladı.
Milli kontrolü artırma çağrısında bulunan Tusk, Polonya piyasalarının ve sermayesinin de “yeniden Polonyalılaştırılmasını” savundu.
Polonya liderinden ‘milli iktisat’ vurgusu
Sembolik bir hamleyle, doğu-batı ticareti için stratejik bir konumda bulunan Sławków yük terminalindeki operasyonların tamamen Polonyalı şirketlerin elinde olacağını açıklayarak, hükümetin kilit altyapı üzerindeki milli kontrol taahhüdünü pekiştirdi ve Ukrayna’nın yeniden inşasının gelecekteki temel taşı olarak adlandırdığı şeyi güvence altına aldığını öne sürdü.
“Sławków bölgedeki taşımacılık ve lojistik için kilit bir merkez olacak,” diyen Başbakan, bu tür varlıkların kontrolünün yeniden kazanılmasının sadece ulusal değil aynı zamanda Avrupa için de bir öncelik olduğunu sözlerine ekledi.
Başbakan ekonominin yeniden düzenlenmesi için geniş bir plan açıklayarak devleti, idarecileri ve kamu kurumlarını “milli iktisadi çıkarları” korumakla görevlendirdi.
Tusk, “Bugünkü görevimiz bu ve bu görev devlet için, yöneticiler için, yetkililer için, bakanlar için, Polonya şirketleri için… etkili bir şekilde, gerektiğinde acımasızca ve her zaman Polonyalı girişimcilerin, Polonya şirketlerinin, Polonya sermayesinin çıkarları doğrultusunda hareket etmektir,” dedi.
‘Devlet şirketleri kârlılığı değil milli çıkarları gözetmeli’
Polonya’nın devlete ait en büyük enerji şirketlerinin yöneticileriyle kısa bir süre önce yapılan ve ülkenin karşı karşıya olduğu iktisadi ikilemlerin gözler önüne serildiği bir toplantıya atıfta da bulundu ve kamu mülkiyetinin kârdan ziyade milli çıkara öncelik vermesi gerektiğinin altını çizdi.
Tusk, “Örneğin bir enerji şirketi söz konusu olduğunda ilk görev Polonya devletine enerji güvenliği sağlamak, Polonyalı ailelere, Polonyalı hane halklarına ve Polonyalı girişimcilere mümkün olduğunca ucuz ve evrensel olarak erişilebilir enerji sağlamaktır. Devlet şirketinin kârını azami düzeye çıkarması gerekmiyor,” dedi.
İktisadi stratejide milli kimliğin önemini vurgulayan Tusk, kamu ihalelerinde Polonyalı firmalara daha fazla rol verilmesi çağrısında bulundu ve yerel katılımı garanti altına almak için devlete ait şirketlerin daha sıkı denetleneceği sözünü verdi.
Tusk, “Polonyalı girişimcilerin çıkarlarını acımasız ve bencil bir şekilde gözetmeliyiz,” dedi.
Başbakanın açıklamaları piyasada olumsuz bir tepki yarattı ve enerji şirketlerinin hisseleri hızla düştü. PGE %6,6, Enea %3,5 ve Tauron %8,5 değer kaybetti. Orlen de hafif bir düşüş yaşadı ve bu dört şirket de devlete ait.
‘Yeniden devletleştirme’ ile militarizasyon bağlantısı
Tusk ayrıca, doğudaki geniş hatlı demiryolunu Avrupa ağına bağlayan bir kargo merkezi olan Sławków terminalinin genişletilmesi ve Choczewo’da Polonya’nın ilk nükleer enerji santralinin inşası da dahil olmak üzere yerli firmaların tercih edileceği kilit yatırım alanlarına işaret etti.
Başbakan, hükümetin nükleer santral projesinden elde edilecek 53 milyar zlotinin (12,37 milyar avro) doğrudan Polonyalı şirketlere aktarılması yönünde “geri dönülemez” bir karar aldığını söyledi. Bazı yüksek teknoloji bileşenleri için hâlâ yabancı ortaklar gerekecek olsa da bunlar sınırlı kalacak.
Polonya, AB rekabet ve ihale kuralları uyarınca yasal olarak yerli firmalara yalnızca uyruklarına göre öncelik veremiyor. Fakat hükümet, kalite gereklilikleri ve alt yüklenici kotaları yoluyla yerel katılımı teşvik edebilir.
Ana yüklenici olan ABD merkezli Westinghouse, Choczewo projesinin %50’sine kadarının Polonyalı şirketleri kapsayacağını söyledi.
Tusk, ülkenin sanayi kapasitesini yeniden inşa etmenin de yatırım öncelikleri arasında yer aldığını söyledi.
Geçen yıl iflasını açıklayan kazan üreticisi Rafako’yu devletin sanayiyi nasıl etkin bir şekilde destekleyebileceğine bir örnek olarak gösteren Tusk, şirketin potansiyelinin silah üretimi için kullanılmasını önerdi.
Tusk ayrıca Huta Częstochowa’yı da örnek göstererek, bu şirketin devletin kararlılığı sayesinde kurtarıldığını ve Polonya ordusunun desteklenmesinde önemli bir unsur haline geldiğini söyledi.
NATO, “Rusya ile daha geniş bir çatışma” halinde Çin’in Avrupa’daki altyapısına el koymayı planlıyor
Tusk, PiS politikalarına yaklaşıyor
Tusk’ın iktisat politikasında milli çıkarlara öncelik verilmesine yaptığı vurgunun, bir önceki Hukuk ve Adalet (PiS) hükümetinin kullandığı dili yansıttığı düşünülüyor.
PiS döneminde devlet, ekonominin kilit sektörlerini yerli mülkiyet altına almaya çalışmış ve bu hamleleri “milli egemenliği” korumak için gerekli diyerek meşrulaştırmıştı.
Orlen’in 2020 yılında bir Alman şirketinden yüzlerce bölgesel medya kuruluşunu satın alması da buna dahildi. PiS bu hamleyi yabancı etkisine karşı bir güvence olarak savunsa da eleştirmenler bu hamleyi medya üzerinde hükümet kontrolünü artırma girişimi olarak nitelendirmişti.
PiS yönetimi ayrıca devlete ait bir market zinciri kurmak gibi fikirler ortaya attı ve Żabka market ağı gibi büyük özel varlıkları geri satın almakla ilgilendiğini ifade etmişti.
-
Avrupa2 hafta önce
Almanya’daki Porsche fabrikaları tank üretmeye başlayacak
-
Görüş2 hafta önce
Hindistan’ın Trump stratejisi işe yarıyor mu?
-
Görüş1 hafta önce
Sosyalizmin yeni dünya-sistemindeki yeri – 4
-
Görüş1 hafta önce
Yemen’de 48 saatlik Husi karargâhı ziyareti…
-
Ortadoğu2 hafta önce
İsrail’den Türkiye’ye “bombalı” mesaj
-
Avrupa1 hafta önce
Komünist Parti’ye karşı ilk ‘Twitter devrimi’: Moldova’da 16 yıl önce ne olmuştu?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Wolfgang Münchau: Trump’ın tarifeleri küreselleşmenin sonudur
-
Dünya Basını2 hafta önce
FT: İsrail anayasal krizin eşiğinde