Bizi Takip Edin

ASYA

“ŞİÖ kuruluş felsefesine geri döndü”

Yayınlanma

Hindistan’ın ev sahipliğinde düzenlenen Şangay İşbirliği Örgütü (SCO) Liderler Zirvesi zona erdi. Video konferans yöntemiyle yapılan zirvede, İran’ın katılım sürecinin tamamlanmasıyla üye sayısı 9’a yükseldi. Yeni Delhi Bildirgesi’nde örgütün bölgesel sorunların “çatışmacı düşünce” yoluyla çözülmesine karşı olduğu ifade edildi. Hindistan Başbakanı Narendra Modi, terörle mücadele vurgusu yaparken Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, “pragmatik işbirliğinin” önemine değindi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise Wagner isyanına karşı, Rusya’nın birlik olduğunu belirtti.

11-12 Temmuz’da Vilnius’ta toplanacak NATO zirvesi öncesi ŞİÖ, “Başka hiç bir devlete ve uluslararası organizyona karşı karşı değiliz” mesajı veriyor. Sıcak geçen Temmuz ayında Ukrayna’da nükleer provakasyon endişesi arttı. Arabulucuk için Türkiye ve Çin’in girişimleri şimdilik beklemede.

Ortadoğu’da İran, Çin arabuluculuğunda daha sakin bir konum aramasına rağmen temel gerilim nedenleri yerli yerinde duruyor. Yakın gelecekte Doğu – Batı çelişkisinin bir yansıması olarak NATO-ŞİÖ gerilimi ne ölçüde belirginleşebilir ya da ne ölçüde engellenebilir bunu kestirmek zor. Ancak şunu söylemek mümkün: Bir güvenlik örgütü olarak Soğuk Savaş sonrası kurulan ŞİÖ, temel parametresi olan güvenliği bundan sonra daha çok öne alacak. İran’da yaşayan Araştırmacı – Yazar Farshid Bagherian, ŞİÖ’nün “Çin’in yıldızının parlamasıyla” son yıllarda ekonomik yönüyle öne çıktığını ancak son yıllardaki gelişmelerin örgütü yeniden kurucu felsefeye geri dönmeye  zorladığını düşünüyor.

Dün yapılan ŞİÖ liderler zirvesini genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

Wagner krizinden bir iki gün önce Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, İran’a ŞİÖ üyeliğinin onaylandığına dair resmi bir mesaj gönderdi. İran’ın ŞİÖ’ye üyeliği kesinleşmişti. Resmi üyelik ise zaman alacaktı. 2 yıl bekleme süresi vardı. İran şu anda ŞİÖ’ye tam üye olarak toplantıya katıldı. Hindistan Başbakanı Narenda Modi, İran’a örgüte “hoş geldin” ifadesini kullandı.

ŞİÖ zaten güvenlik üzerine kurulu. Beş ülke kendi güvenliklerini de sağlamak üzere bir araya geliyorlar. O zamanlar Orta Asya SSCB’nin dağılmasından sonra en tehlikeli bölgeler arasında sayılıyordu. Bu bölgenin güvenlik ihtiyacı vardı ve güvenlik bir milli tehdit unsuru hale dönüşmüştü. O dönemler Kazakistan üzerinde ABD çok etkiliydi ve ABD’yi bölgeden dışlamak için böyle bir örgüt kuruldu. Bu kuruluş felsefesi üyeleri bir araya getirdi.

Sonrasında Çin’in yıldızının parlamasıyla birlikte ve Rusya’nın bir şekilde hammadde ve petrol satışına dayalı olarak ekonomisini toparlamasıyla artık güvenlik sorunu bir nevi ortadan kalktı ve ŞİÖ ekonomi örgütüne dönüştü. Çin’in bölgedeki ekonomi nüfuzuyla birlikte bu örgütün adı değişti. Üyeler ekonomik bağlamda bu örgüte çağrıldı.

Ancak o dönemden bu yana güvenlik sorunu tekrar geri geldi. Hem Çin için hem de Rusya için. Rusya zaten bir savaşa girdi. Kırgızistan’da ve Kazakistan’da darbe teşebbüsleri oldu. Dolayısıyla ŞİÖ kuruluş felsefesine geri döndü. Bununla birlikte ekonomi gündemi başat gidecek. Bu ülkeler güçlenmiş olarak güvenliği sağlamaya çalışıyorlar. Çin’de 411 nükleer başlık var. Dolayısıyla bugünkü ŞİÖ ile kuruluş dönemindeki ŞİÖ arasında büyük fark var.

İran’ın Rusya ve Çin’le yaptığı uzun dönemli stratejik anlaşmalarla birlikte ŞİÖ’de bulunması anlamlıdır. Bundan sonra Türkiye gibi ülkeler doğuya doğru bakışla ekonomi ve güvenlik meselesini ele alacaklar. Bu ŞİÖ toplantısında sadece İran’ın üyeliği değil yeni bir güvenlik çerçevesi ortaya çıktı.

“ŞİÖ, İran için bir akademi niteliğinde”

İran’ın ŞİÖ’deki konumu ne olacak? Tahran’ın beklentileri neler?

İran halihazırda Batı tarafından izole edilmiş bir ülkedir. İran zamanla kendi iletişim ve etkileşim kabiliyetlerini kaybetti. Müzakere kabiliyeti bunlardan birisi. İran ŞİÖ’ye adaylık için hazırlık döneminde 2 yıllık bir stajdan geçti ve tam üyeliğini kazanmış oldu. Şu anda İran Rusya’yla 20 yıllık ve Çin’le 25 yıllık stratejik anlaşmalar imzaladı. İran yıllardır Çin ile işbirliği içinde. Ticarette Çin birinci sırada. İran’ın parası ayrıca Çin bankalarında tutuluyor. Ambargoları delmek için Çin firmaları hayli etkili olmuşlardı.

Söz konusu üyeliğin daha kolay anlayabilmesi için bir şu tabiri kullanabiliriz: Tecrübeli bir zanaatkarsınız ama iş başvurusu yaptığınızda ret yanıtı alıyorsunuz. Çünkü belgeniz yok. Ehliyetiniz yok. ŞİÖ, İran için bir akademi gibi oluyor. Biz zaten Çin ile işbirliği içerisindeyiz ama bu yüksek mertebeli bir okul ya da bir akademidir. İran’ın amacı sadece Çin’e ulaşmak değil. Diğer üyelerle de karşılıklı işbirlikleri gelişecek. Bu tip kurumlar bir yönüyle devletler için eğitim işlevi görür. Dolayısıyla İran dış siyaseti için yeni bir dönemin açıldığını söyleyebiliriz.

“Bölge ile Batı arasındaki seviye farkı ortadan kaldırılmalı”

Hindistan Başbakanı Modi dün yaptığı açıklamada terörizme karşı savaşmak için örgüt üyelerinin el ele vermesi gerektiğini söyledi. Bu vurguyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Terörizme karşı anlayış birliği bulunuyor mu ŞİÖ üyeleri arasında? Bu konuda yakın vadede somut adımlar atılmasını beklemek gerçekçi mi?

ŞİÖ güvenlik konseptine dönüş yaptı. Zaten Hindistan nüfus çoğunluğunu Çin’den aldı. İleride gıda ve su krizi nedeniyle iki ülke arasında husumet oluşabilir. Anglo-Sakson dünyası da bunu tetiklemek isteyecek. İki ülke arasından geçen Brahmaputra Nehri, tatlı su meselesi büyük bir sorun olabilir. Ancak bu örgütün içerisinde bu sorunlar çözülebilir. Nüfusun çok olduğu ülkelerde yaşam kalitesi, fakirlik, refah seviyesi, işsizlik her an teröre dönüşebilir. Bu sorunlar Batı tarafından koz olarak kullanılıp merkezi otoriteler aleyhine kullanılabilir. Zaten küreselcilerin istediği budur: Merkezi otoritenin zayıflaması. Sayın Modi’nin teröre karşı işbirliği çağrısında bulunması akılcı bir iştir. Bu örgüt kuruluş felsefesine geri döndü ama güçlü bir şekilde geri döndü.

Dünya nüfusunun yarısından fazlası bu teşkilat içinde. Bu arada yaşam kalitesi seviyesi Avrupa’ya ve ABD’ye nazaran düşüktür. Eğitim seviyesi ve refah seviyesinin yükseltilmesi gerekiyor. İlk etapta eğitim konusunda adımlar atılması gerekiyor.

Ukrayna krizi çözülmezse yakın vadede buğday, tahıl, gübre krizi nüfusu büyük olan ülkeleri riske atabilir.

Uyuşturucu meselesi, silah kaçakçılığı, göçmen meselesi diğer somut konular. Bölge ile Batı arasındaki seviye farkının ortadan kalması gerekiyor. Elbette bu bahsettiğimiz meseleler büyük zaman alacak. Ancak bölge artık bu farkı kaldıramaz. Büyük oyuncuların bir şekilde bu konuya çözüm getirmesi gerekiyor.

“Afganistan için özel komisyon kurulmalı”

Diğer bir gündem Afganistan’daki ekonomik ve insani kriz. Çin’in bu konuda yatırım projeleri olduğunu biliyoruz. ŞİÖ örgütsel olarak Afganistan konusunda projeler geliştirebilir mi?

Afganistan’da sorun sadece fakirlik, uyuşturucu ve suç meselesi değil. Orada Taliban’ın kendisi de bir mesele. Taliban başka devletler tarafından tanınmadığı müddetçe insan haklarına insan hakları konusunda bir çok şeye riayet etmeyebilir. Bu konuya çözüm getirilmesi gerekiyor. İran’ın Afganistan’da su ve sınır sorunları var. Ayrıca Tahran da Taliban’ı tanımıyor.

ŞİÖ içinde özel bir komisyon oluşturulup bu komisyon vasıtası ile Afganistan’ın ele alınması gerekiyor. Sadece Çin’in bazı projeleri ele almasıyla Afganistan sorunu çözülmüyor. Taliban bazı konularda güçlü ve mantıklı adımlar attı. Afyon konusunda adımlar attı, enflasyonu düşürdü. Ama nasıl düşürdü. Baskı yöntemiyle yaptı bunu. ABD, Afganistan’ın varlıklarını dondurdu. Afganistan’a kış gelmeden gıda yardımları gelmezse insani durum felaket boyutuna ulaşabilir.

“NATO’nun doğuya genişlemesi şimdilik askıya alındı”

Diğer yandan haftaya Vilnius’ta NATO zirvesi toplanacak. İki zirvenin birbirine karşı olduğunu söyleyebilir miyiz?

ŞİÖ hiçbir şekilde bir örgütün, bir oluşumun karşıtı değildi. Ancak zaman geçtikçe bu örgütün büyümesiyle birlikte üyeler bazında NATO ya da ABD karşıtı olarak adlandırılabilir. Şu an NATO’ya karşı bir örgüt olduğunu ifade edebiliriz.

Angela Merkel defalarca “Rus gazından kurtulmamız gerekiyor” dedi, ancak bu olmadı. Rahatlıkla ifade edebiliriz ki AB’nin ŞİÖ üyelerine ihtiyacı var. Avrupa Birliği’nin aynı üretim seviyesine ve ticaret hacmine tutunmak istiyorsa ŞİÖ üyelerine ihtiyacı olacak.

Ukrayna savaşı bitmeden Ukrayna’yı alamazlar. NATO’nun doğuya genişlemesi durdu. NATO’nun doğuya daha fazla genişlemesini olası görmüyorum. Bu noktada AB kamuoyu çok önemli. Fransa meselesi farklıdır ancak başka şeyleri tetikleyebilir. NATO karşıtı, savaş karşıtı ve refahın azalmasına itiraz eden sesler yükselebilir Avrupa içinde. Bunların bitmesi için ise savaşın sona ermesi gerekiyor. Ancak Rusya savaşa güçlü bir şekilde devam ediyor.

Her iki savaşan taraf da diğerinin pes etmesini bekliyor. Rusya ve AB. Dolayısıyla doğuya doğru genişlemek projesi şimdilik askıya alındı. Zira doğu aktörlerinin batıya doğru yönelmesi söz konusu, ancak doğuya doğru gidiş sadece ekonomi konuları ve sanayi yatırımı anlamında söz konusu olabilir.

Almanya hükümeti şuan ülkesinde kapanmış sanayisi için uygun bir ortam aramakta. Söz konusu ortam Çin, Hindistan, İran ve Orta Asya’dır. Yani tam anlamıyla ŞİÖ.

Geçen hafta İrlanda devleti belli sebeplerden dolayı 200 bin ineğin imha edileceğini açıkladı. Bu haber, yeni üretim tesislerinin Orta Asya’da olduğu anlamına gelir.

Ben şahsen doğuya doğru genişleme projesinin durdurulduğunu düşünmekteyim. Ayrıca aşırı sağın Avrupa’da yükselmesi ve orta siyasetin yerine geçmesi durumunda, tüm Avrupa Birliği’nde göçmen yasasının değişeceğini ve bunun nüfus azalmasına sebep olabileceğini düşünmekteyim. AB, bundan böyle sanayi üretiminde Reganizm ve Thatcherizm kuramlarını uygulayacaktır.

AMERİKA

ABD, Filipinler’e Pekin’e karşı kullanması için insansız deniz aracı veriyor

Yayınlanma

Analistler, Washington’ın Manila’ya gelişmiş insansız hava araçları sağlamasının Filipin Donanması için bir “güç çarpanı” görevi göreceğini ve ABD’nin müttefikinin Güney Çin Denizi’nde Çin’e karşı gözetleme ve operasyonel kabiliyetlerini artıracağını söylüyor.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin salı günü Filipinler’e yaptığı iki günlük ziyaret sırasında ABD hükümetinin Filipin Donanmasına Batı Filipin Denizi’ndeki operasyonları için açıklanmayan sayıda insansız deniz aracı (USV) verdiğini açıkladı.

Biden yönetimi sona ermeden önce “çok daha fazlasının” teslim edileceği sözünü verdi.

Austin, Filipinler Savunma Bakanı Gilberto Teodoro Jnr ile birlikte Batı Filipin Denizi’ne bakan ve ABD-Filipin ortak askeri tesisine ev sahipliği yapan Puerto Princesa, Palawan’da düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: “Temmuz ayındaki ziyaretim sırasında açıkladığım 500 milyon ABD doları tutarındaki yabancı askeri finansmanla, Filipinler’in münhasır ekonomik bölgesi (MEB) boyunca haklarını ve egemenliğini savunacak yetenek ve araçlara sahip olmasını sağlamaya yardımcı olmak için bunun gibi daha birçok platformun teslim edilmesini bekliyoruz.”

Austin, ABD’nin “Filipinler’in savunmasına derinden bağlı olduğunu” ve Manila ile olan Karşılıklı Savunma Anlaşmasının “Güney Çin Denizi’nin herhangi bir yerinde, sahil güvenlik güçlerimiz de dahil olmak üzere silahlı kuvvetlerimize, uçaklarımıza veya kamu gemilerimize yönelik silahlı saldırılar için geçerli olduğunu” yineledi.

Okumaya Devam Et

ASYA

Malezya ve Vietnam yenilenebilir enerji işbirliğini geliştirme konusunda anlaştı

Yayınlanma

İki Güneydoğu Asya ülkesinin liderleri perşembe günü Malezya’da bir araya gelirken, Malezya ve Vietnam yenilenebilir enerji ve diğer alanlarda ilişkilerini güçlendirme konusunda anlaştı.

Vietnam Komünist Partisi Genel Sekreteri To Lam, Malezya’ya üç günlük resmi bir ziyaret gerçekleştiriyor. Bu, ağustos ayında göreve gelmesinden bu yana Malezya’ya yaptığı ilk ziyaret.

Ortak basın toplantısında konuşan Malezya Başbakanı Anwar İbrahim, To Lam’ın ziyaretinin iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin “kapsamlı stratejik ortaklık” düzeyine yükseltilmesi yolunda önemli bir adım olduğunu vurgulayarak, “Vietnam, ülkelerindeki 700 projeyle 13 milyar doları aşan iş girişimlerimize büyük destek veriyor” dedi.

Daha geniş kapsamlı bir anlaşmanın parçası olarak Malezya’nın devlet petrol grubu Petronas ve Vietnamlı mevkidaşı PetroVietnam, karbonsuzlaştırma ve sürdürülebilir enerji alanında çözümler geliştirme konularında işbirliğine ilişkin bir mutabakat zaptı teati etti.

Anwar, Malezya’nın Vietnam ile savunma, denizcilik ve dijital teknoloji dahil olmak üzere çeşitli diğer alanlarda işbirliğini kolaylaştıracağını da sözlerine ekledi.

To Lam ise Vietnam’ın helal endüstrinin geliştirilmesi, karşılıklı iş yatırımları, yeşil ekonomi inovasyonu, eğitim, spor ve turizm gibi alanlarda işbirliğini genişletme niyetini vurguladı.

“Özellikle ASEAN, BM, Bağlantısızlar Hareketi ve APEC gibi çok taraflı forumlarda barış, güvenlik ve istikrar başta olmak üzere bölgesel ve uluslararası konularda yakın bir şekilde çalışacağız. Mekong alt bölgesi de dâhil olmak üzere bölgesel entegrasyon alanındaki işbirliğini de güçlendireceğiz” dedi.

Genel sekreter ayrıca Vietnam’ın Güney Çin Denizi’nde “barış, güvenlik, istikrar, emniyet ve seyrüsefer ve uçuş özgürlüğünü” koruma taahhüdünü vurgulayarak, “Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi dahil olmak üzere evrensel olarak tanınan uluslararası hukuk doğrultusunda, tehdit veya güç kullanımı olmaksızın anlaşmazlıkların barışçıl çözümünü teşvik ediyoruz” dedi.

Okumaya Devam Et

ASYA

Trump’ın olası gümrük vergileri Güneydoğu Asya’yı nasıl etkileyecek?

Yayınlanma

Güneydoğu Asya, Donald Trump’ın evrensel gümrük vergileri tehdidine ve Çin ile yeni bir ticaret savaşına karşı endişeli görünüyor. Bölgenin en büyük altı ekonomisinden beşi ABD ile ticaret fazlası veriyor.

Ancak uzmanlara göre, durum o kadar da kötü olmayabilir. Jeopolitik olarak tarafsız durmaya çalışan bölge, Trump’ın ilk başkanlığı döneminde 2017-2020 yılları arasında hem Çin hem de ABD ile brüt ticaretinde artış gördü. Çin, Japonya, Güney Kore, Tayvan ve ABD’den şirketlerin ABD gümrük vergilerinden kaçınmak için Güneydoğu Asya’daki üretim üslerini çoğaltmasıyla Vietnam, Endonezya, Malezya ve Tayland büyük kazanç elde etti.

Uzmanlara göre, ihracat ve ekonomik büyüme kısa vadede darbe alacaktır ancak bölge ticaret sapması ve ikamesinden kazançlı çıkabilir.

Trump’ın gümrük vergisi tehdidi nedir?

Trump’ın ticaret politikasının amacı, imalat işlerini ABD’ye geri döndürmek ve tedarik zincirlerini Çin’den ayırmak. Trump ve danışmanları Çin’in ticari avantajının kur “manipülasyonu, fikri mülkiyet hırsızlığı ve zorla teknoloji transferinden” kaynaklandığını iddia ediyor.

İlk döneminde Trump, Çin’den ithal edilen 250 milyar dolar değerindeki elektronik, makine ve tüketim mallarına %25’e varan gümrük vergileri uygulamak için yürütme yetkilerini kullandı. Pekin de ABD’nin tarım, otomotiv ve teknoloji ihracatına karşı benzer önlemlerle misilleme yaptı.

Şimdi Trump, ABD’ye giren tüm Çin mallarına %60 vergi ve diğer her yerden yapılan ithalata %20’ye varan gümrük vergisi uygulanmasını önerdi.

Güneydoğu Asya için ne kadar kötü olabilir?

Oxford Economics’e göre Kamboçya’nın ihracatının yaklaşık %40’ı Amerika’ya gidiyor ve toplam ihracata oranla ASEAN’daki en büyük ihracatçı konumunda; onu %27,4 ile Vietnam ve %17 ile Tayland takip ediyor. Tayland Ticaret Odası Üniversitesi Başkanı Thanavath Phonvichai, Trump’ın vaatlerini yerine getirmesi halinde Tayland ekonomisinin 160,5 milyar baht (4,6 milyar dolar) darbe alabileceğini söyledi.

Vietnam, ABD ile dünyanın en büyük dördüncü ticaret fazlasına sahip. Çinli, Tayvanlı ve Güney Koreli firmaların Trump dönemi gümrük vergilerini aşmak için Vietnam’ı kullanmasıyla bu dengesizlik hızla büyüdü. Vietnam’ın talihi, özellikle de ABD’nin Vietnam’ı daha yüksek gümrük vergileri gerektiren “piyasa dışı ekonomi” olarak sınıflandırmaya devam etmesi halinde, aynı hızla dönebilir.

Trump’ın gümrük vergileriyle ilgili belirsizlik, firmaların Güneydoğu Asya’daki yatırım planlarını duraklatmalarına ya da durdurmalarına neden olabilir. Şehir devletinin Ekonomik Kalkınma Kurulu’na göre, ABD şirketleri geçen yıl Singapur’daki 9,5 milyar dolarlık sabit varlık yatırımının yaklaşık yarısını oluşturdu. Başbakan Lawrence Wong, Trump’a gönderdiği tebrik mektubunda ABD’nin Singapur ile “istikrarlı bir ticaret fazlası” verdiğini hatırlatmakta gecikmedi.

Çin ekonomisine vurulacak herhangi bir darbe, Çin tüketimine, ihracat talebine ve turizmine bağımlı olan ASEAN ülkelerine de yansıyacaktır. Çin mallarına yönelik iştahın azalması, Çinli üreticilere girdi sağlayan Güneydoğu Asyalı tedarikçileri de etkileyecektir. Güneydoğu Asya’nın en büyük ekonomisi olan Endonezya, Çin’e olan %24,2 oranındaki ihracatı ve ağırlıklı olarak emtia ihracatı nedeniyle bu durumdan en fazla zarar görecek ülke olacaktır.

Mallarını ABD’ye gönderemeyen Çinli ihracatçılar, hükümetlerin metal, tekstil ve tüketim mallarındaki dampingden zarar gören yerel üreticilerin şikayetleriyle karşılaştığı Güneydoğu Asya’ya yönlendirebilir.

Güneydoğu Asya’nın avantajı nedir?

Güneydoğu Asya’nın mevcut üretim patlaması ticaret savaşı nedeniyle başladı. Analistler zaman içinde ticari ikame ve sapmanın büyümeye vurulan darbeden daha ağır basacağını düşünüyor.

Macquarie Capital ASEAN araştırma müdürü Jayden Vantarakis, “Çin’e yönelik daha büyük bir baskının, Çinli işletmelerin Asya’da daha fazla ticaret ve yatırım yapmasıyla tedarik zincirinde daha fazla sapmaya yol açabileceğini düşünüyoruz” dedi.

Bazı Güneydoğu Asya hükümetlerinin agresif bir şekilde başvurduğu elektrikli araç fabrikaları ekonomik bir tampon sağlayabilir. “ABD dışında da elektrikli araç talebi artıyor, bu nedenle Endonezya’ya net bir fayda sağlayabileceğini düşünüyorum. Özellikle benzin fiyatları giderek pahalılaştığı için karbon nötr olmaya çalışan daha küçük ülkeler arzı devralmaya çalışacak ve daha fazla elektrikli otomobil satın alacaklar,” diyor Singapur Ulusal Üniversitesi İşletme Fakültesi profesörü Sumit Agarwal.

Trump’ın vaat ettiği gümrük vergileri, Tayland’ın bu yıl haddelenmiş çelikte yaptığı gibi, ASEAN hükümetlerine Çin mallarına antidamping tarifeleri uygulama konusunda itici güç sağlayabilir. Daha sıkı ABD menşe kuralları da hükümetlere daha fazla yüksek değerli parça üretimi ve montajının yerel olarak yapılmasını sağlama fırsatı verebilir.

Güneydoğu Asya para birimleri ve piyasaları nasıl etkilenecek?

Trump’ın gümrük vergileri Güneydoğu Asya merkez bankaları üzerindeki para politikasını daha da gevşetme baskısını hafifletebilir.

İngiltere merkezli Pantheon Macroeconomics’in gelişmekte olan Asya baş ekonomisti Miguel Chanco, “Esasen Trump’ın zaferi, planladığı gümrük tarifeleri nedeniyle dünya için enflasyonisttir, bu nedenle küresel parasal normalleşme veya gevşeme döngüsü muhtemelen Filipinler de dahil olmak üzere daha önce düşünüldüğü kadar keskin olmayacaktır” dedi.

Nikkei Asia’ya konuşan Chanco, Güneydoğu Asya para birimlerinin daha önce beklendiği gibi güçlenmeyeceğini, bunun kısmen piyasaların ABD Merkez Bankası’nın gevşeme hızını yeniden fiyatlandırmasından ve dolayısıyla doların güçlenmeye devam etmesinden kaynaklandığını söyledi.

Altı büyük Güneydoğu Asya ekonomisi arasında Tayland bahtı ve Malezya ringgiti, Trump’ın zaferinden bu yana en kötü performans gösteren para birimleri oldu ve çarşamba gününe kadar ABD doları karşısında sırasıyla %3,2 ve %2,9 değer kaybetti.

Taylandlı menkul kıymetler şirketi InnovestX, güçlü dolar ve zayıf bahttan faydalanacak hisse senetleri önerdi. Bunlar arasında CP Foods ve Delta Electronics gibi önemli ihracat gelirleri olan ya da Tayland Havalimanları, emlak geliştiricileri ve otelciler gibi turizmle ilgili şirketler yer alıyor.

Hükümetler, diğer ülke ve bölgelerle ilişkilerini derinleştirerek ve tarafsızlıklarını vurgulayarak ABD ya da Çin’e olan aşırı bağımlılıklarını azaltmak için şimdiden adımlar atıyor.

Özellikle Güneydoğu Asya ekonomilerinin de ASEAN içi ticareti güçlendirerek direnç oluşturmaya odaklanması bekleniyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English