Bizi Takip Edin

Amerika

Süper zenginlerin yeni ‘hayırseverlik’ anlayışı: ‘En büyük yardım benim para kazanmam’

Yayınlanma

19. yüzyılda Britanya’daki ‘Yoksullar Yasası’ndan bu yana, kapitalist üretimin toplumun en dibine ittiği ‘safralara’ ilişkin tartışma devam ediyor. Zenginler arasında hayırseverlik düşüncesinin ortaya çıkışı, üretimin ve yeniden üretimin devamına ilişkin bir tartışmadır aslında.

Kapitalizmin İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki sözüm ona ‘Altın Çağ’ında, ABD’de ‘filantropi’ olarak bilinen ‘hayırseverlik’ faaliyetleri kurumsallaşmış ve ‘kepçeyle aldığını kaşıkla vermek’ olarak özetlenebilecek bir faaliyete indirgenmişti. ‘Sivil toplum’, bu faaliyetlerin oyun sahasıydı.

Hatta, neoliberalizmin ‘Keynesçiliğin’ yerini almasında bile bu hayırsever STK’ların ve fonların rolü artık inkar edilmiyor. Hewlett Vakfı Başkanı Larry Kramer, 2017 yılında yayınladığı bir notta, William Volker Fonu’nu, Koch ailesi vakıfları da dahil olmak üzere daha sonraki en az yarım düzine fon sağlayıcısıyla birlikte neoliberalizmin yerleştirilmesinde ‘kilit bir erken oyuncu’ olarak tanımlamıştı.

Bu vakıflar, serbest piyasaların gücüne vurgu yapan neoliberalizmin, hükümetler tarafından kontrol edilen ekonomilere ilişkin Keynesyen vizyonun yerini almasına yardımcı olmuştu.

Teknoloji-sever süper zenginler hayırseverlikten kurtuluyor

Şimdi, süper zenginlerin bu yükten de kurtulmak istediği görülüyor. “Bencillik hayırseverliktir,” mottosuyla özetlenebilecek bu yeni yaklaşım, milyarder risk sermayesi sahibi Marc Andreessen olmak üzere bir dizi yüksek profilli Silikon Vadisi liderinin gönderdiği mesajlar arasında yer alıyor.

Yeni hayırseverlik anlayışına göre, servet edinme eyleminin kendisi zaten bir hayırseverlik eylemidir. Kepçeyle aldığınızı artık kaşıkla da vermenize gerek yok. Sadece zengin olmakla, hayırseverlik işiniz büyük ölçüde tamamlanmış olur.

Harvard ve Stanford ekonomisti Robert Barro, 2007 yılında Wall Street Journal’da (WSJ) yayımlanan ve Microsoft’un kurucusu Bill Gates’e odaklanan bir yazısında bu felsefenin ana hatlarını çiziyordu.

Barro’ya göre Gates, Gates Vakfı’nın çabalarının topluma Microsoft’un geçmiş ve gelecekteki başarıları gibi bir şey sağlayacağına inanıyorsa kendini kandırıyordu.

Barro’nun mantığı daha sonra The Economist’ten Matthew Bishop tarafından da onaylanarak alıntılanmıştı. Öyle ki Bishop, Rockefeller Vakfı’nın Bellagio Merkezi’nin yöneticisi olarak Como Gölü kıyısında lüks bir ihtişam içinde ‘hayırseverlik’ üzerine sayısız tartışma düzenlemişti.

Silikon Vadisi’nden hayırseverlik incileri: Benim zenginliğim en büyük yardım

Bu düşünce biçimi artık Silikon Vadisi’nin ana akımına iyice yerleşmiş durumda.

Google’ın kurucusu Larry Page 2014 yılında verdiği bir röportajda, servetiyle yapabileceği en hayırsever şeyin onu Elon Musk’a vermek olacağını söylemişti. Page, SpaceX ve Tesla gibi şirketlerin kendilerinin de hayırsever kuruluşlar olduğunu ve bu şirketleri finansal olarak desteklemenin geleneksel yollarla hayırseverlik amaçlarını desteklemeye tercih edilebileceğini söylüyordu.

PayPal ve Palantir’in kurucusu Peter Thiel 2016 yılında Gawker Media’dan intikam almak için şirkete karşı açılan davaları finanse etmenin ‘yaptığı en büyük hayırseverlik işlerinden biri’ olduğunu söylemişti.

2018’de Amazon’un kurucusu Jeff Bezos’a, servetiyle nasıl ‘iyilik yapabileceği’ sorulduğunda, Bezos’un yanıtı, “Bu kadar büyük bir finansal kaynağı kullanmanın tek yolu Amazon’dan kazandıklarımı uzay yolculuğuna dönüştürmek,” olmuştu.

OpenAI’nin kurucusu Sam Altman geçen yıl, kuruluşunun hayırseverlik misyonuna en iyi şekilde ‘kâr amacı gütmeyen bir kuruluştan kâr amacı güden bir kuruluşa’ dönüştürülerek hizmet edilebileceğine karar verdi.

FTX’in kurucusu Sam Bankman-Fried, kendisini dinleyen herkese milyarlarca doları ‘tamamen özgeci’ nedenlerle kazandığını söylemişti. FTX’in eski yöneticisi ve hayırseverlik şampiyonu Nishad Singh, geçen ekim ayında mahkemede FTX’ten parayı hayır kurumlarına bağışlamak üzere 477 milyon dolar kredi aldığına dair ifade vermişti; daha sonra bunu hiçbir zaman yapamadığını itiraf etti.

Risk sermayedarı Andreessen’in geçen ekimde yayınlanan ‘tekno-optimist’ manifestosu da bu düşünceyi genelleştiriyor.

Süper zengin, “Bir piyasa sistemindeki teknolojik yenilik, doğası gereği 50:1 oranında hayırseverdir,” diye yazıyordu.

Başka bir deyişle, Andreessen gibi bir ‘yenilikçinin’ kendisi için kazandığı her bir dolar, toplumun geneli için 50 dolarlık bir hayırseverlik bağışına eşittir. Eğer durum buysa neden bir dolar vermekle uğraşsın ki?

Sonuç olarak Andreessen, Bankman-Fried’in yaptığı gibi parasını dağıtmaya niyetli olduğunu söyleyerek servetini meşrulaştırma ihtiyacı hissetmiyor. Bunun yerine, hayırseverlik kavramını yeniden tanımlıyor, böylece ne kadar çok para kazanırsa, hiç para vermese bile, o kadar hayırsever oluyor.

‘Kolektif vericilik’: Hayırseverlik, yardım yapılanlara ihale edilirse…

Dahası, özellikle ABD’de ‘kolektif vericilik’ (collective giving) adı altında, zenginlere düşen ‘hayırseverlik’ misyonunun da artık yardıma muhtaç topluluklara taşere edildiğini görüyoruz.

Johnson Center, Colmena-Consulting ve Philanthropy Together tarafından yazılan ortak bir raporda, ‘kolektif vericilik’in hayırseverliği ‘demokratikleştirdiği’ ve ‘çeşitliliği artırdığı’ öne sürülüyor.

Kolektif vericilik konsepti ile birlikte, kadınlar ve beyaz olmayan topluluklar gibi ‘hayırseverlik’in standart hedefleri, güya artık ‘kendilerini ilgilendiren’ konular hakkında söz sahibi olarak hayırseverlik projelerini yürütüyor. Raporda, bu konseptin 2016 yılından bu yana yaygınlaştığına işaret ediliyor. Raporun fonlayıcıları arasında Bill ve Melinda Gates Vakfı ile dünyanın en büyük özel sermaye şirketlerinden Catalyst de yer alıyor.

‘Neoliberalizmin’ ötesinde hayırseverlik

Bununla birlikte tartışmanın bittiği sanılmasın. Yazının başında atıf yaptığımız Kramer notunda, neoliberal dönemi kurmada filantropinin rolüne çekilen dikkat, neoliberalizmin ölümünün ardından aynı filantropinin oynayacağı role de işaret ediyor.

Kramer, neoliberalizmin ötesine geçme araştırmalarının aslında 2016’da Londra’da başladığını öğrendiklerini biraz da şaşırarak aktarıyor. Kurumları ve ülkeleri sıraladıktan sonra, herkesin bu faaliyetlerin ‘trans-Atlantik’ olması gerektiğinde hemfikir olduğunu yazıyor. Neoliberalizmin ötesine geçmekte ABD’nin ve Amerikan hayırseverlerinin önemini herkes teslim ediyor.

Dolayısıyla, ‘hayırsever’ STK’lar, yeni döneme uyum sağlamak için öne çıkmak gerektiğini hissediyor. ‘Şımarık’ teknoloji zenginlerinin ve Silikon Vadisi’nin yaklaşımı ile ‘geleneksel’ kurumlar arasında bir nüans olduğu anlaşılıyor.

Bununla birlikte, ‘kolektif vericilik’in bu nüansa bir çözüm olabileceği de hissediliyor. Klasik hayırseverlik ideolojisinden kurtuluş, zenginliğin ‘kazanılmış hak’ olarak tescili ve bağış toplama işinin bile bağışa ihtiyacı olanlara ihale edilmesi… Neoliberalizm sonrası kapitalizmin yeni görüngülerinden sadece birkaçı bunlar. 

Amerika

Trump’tan zenginler için vergi artışı önerisi

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump, yüksek gelirli Amerikalılar için en üst gelir vergisi oranını yüzde 37’den yüzde 39,6’ya çıkarmayı önerdi. Teklif, mevcut vergi indirimlerinin uzatılması için kaynak arayışının bir parçası olarak Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson’a iletildi. Öneri, yıllık geliri belirli eşiklerin üzerindeki şahısları ve evli çiftleri etkileyecek.

ABD Başkanı Donald Trump, 7 Mayıs’ta Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson’a yüksek gelirli Amerikalılar için en üst gelir vergisi oranını artırmayı önerdi.

Bloomberg ve The New York Times‘ın haberine göre, Trump yıllık geliri 2,5 milyon dolar veya evli çiftler için 5 milyon doların üzerinde olanlar için oranı yüzde 37’den yüzde 39,6’ya çıkarmayı teklif etti.

Bloomberg‘in aktardığına göre, Trump ayrıca girişim sermayesi ve özel sermaye fonu yöneticilerine uygulanan taşınan kâr vergi indirimlerinin kaldırılması isteğini de yineledi.

Ajansın aktardığına göre, Temsilciler Meclisi Vergi Komisyonu Başkanı Jason Smith’in 9 Mayıs’ta Trump ile görüşmesi ve vergi tasarısının başkanın önceliklerine uygun olacağını bildirmesi bekleniyor.

Öte yandan The New York Times, Trump’ın ilk başkanlık döneminde, 2017 yılında “zenginlere yönelik vergi”nin en üst oranını yüzde 39,6’dan yüzde 37’ye düşürdüğünü belirtti.

Gazete, bu oranın hâlen aynı seviyede olduğunu ancak şu anda yıllık geliri 626 bin 350 doları aşanlar için geçerli olduğunu kaydetti.

Trump’ın önerisinin, vergi indirimlerinin uzatılmasına ilişkin yasa tasarısı görüşmeleri sırasında geldiği kaydedildi.

Bu yasa tasarısının maliyetini karşılamak için yasa koyucular, düşük gelirli Amerikalılara yönelik sağlık sigortası programı Medicaid’in kesilmesi de dahil olmak üzere kaynak bulmaya çalışıyor.

Bloomberg‘e sunulan bağımsız Tax Foundation’ın ön değerlendirmesine göre, zenginlere yönelik yeni vergi oranının on yıl içinde bütçeye 67,3 milyar dolar gelir sağlaması bekleniyor.

ABD Ticaret Bakanı Howard Lutnick, yaptığı açıklamada, zenginlere yönelik vergilerin artırılmasının, Trump’ın otelcilik sektörü çalışanları ve yaşlılar için vergi indirimleri gibi seçim vaatlerini finanse etmek için daha fazla kaynak yaratacak “akıllı” bir adım olduğunu söyledi.

Ancak ajans, kongrede bu konuda farklı görüşler olduğunu yazdı.

Bloomberg, Trump’ın daha önce zenginler için vergi indirimleri vaat ederek seçim kampanyası sırasında birçok zengin bağışçının desteğini aldığını belirtmişti.

ABD Başkanı, 2021 yılında “milyarder vergisine” karşı çıkmış, zenginlerin bu durumda ABD’yi terk edebileceğini savunmuştu.

Ancak bu bahar Semafor, Trump’ın en zengin Amerikalılardan bazıları için vergileri artırmayı değerlendirmeye hazır olduğunu yazdı.

ABD’nin dış yardımlarında ‘önce Amerika’ dönemi

Okumaya Devam Et

Amerika

Amerika’nın Sesi, Trump yanlısı içeriği yayınlayacak

Yayınlanma

Amerika’nın Sesi (VOA), ABD Başkanı Donald Trump’ı destekleyen One America News Network (OAN) televizyon kanalının programlarını yayınlamaya başlayacak.

Amerika Birleşik Devletleri’nin kamu yayıncısı Amerika’nın Sesi (VOA), ABD Başkanı Donald Trump’ın politikalarını destekleyen sağcı televizyon kanalı One America News Network (OAN) programlarını yayınlamaya başlayacak.

VOA’nın bağlı olduğu Küresel Medya Ajansı (USAGM) kıdemli danışmanı Kari Lake, OAN’ın VOA’ya haber akışını, içeriğini ve teknik desteğini ücretsiz olarak sağlayacağını belirtti.

Lake, X sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Bu, yalnızca uluslararası izleyici kitlesine yayın yapan USAGM haber ajanslarının tek finansman kaynağı olan Amerikalı vergi mükellefi için büyük bir faydadır,” ifadelerini kullandı.

OAN’ın sahibi iş insanı Charles Herring de Washington Post gazetesine yaptığı açıklamada bu bilgiyi doğruladı.

Amerika’nın Sesi radyosu, 83 yıllık tarihinde ilk kez mart ortasında yayınlarına ara vermişti.

Voice of America çalışanları mahkeme kararıyla işlerine dönüyor

Bu durum, Trump’ın VOA’nın yanı sıra Hür Avrupa Radyosu ve Hür Asya Radyosu gibi kuruluşları da bünyesinde barındıran USAGM’nin finansmanını askıya alan bir kararname imzalamasının ardından yaşanmıştı.

Karar sonucunda 1300’den fazla gazeteci süresiz idari izne gönderilmişti.

Daha önce yaklaşık 100 bin kamu çalışanını işten çıkaran iş insanı Elon Musk, Hükümet Verimliliği Dairesi (DOGE) koordinatörü olarak bu radyoların kapatılması çağrısında bulunmuştu.

Musk, Amerika’nın Sesi’ni “artık kimsenin dinlemediğini” iddia etmişti. Radyonun sunucularını “kendi kendine konuşan çılgın sol radikaller” olarak nitelendiren Musk, bu kuruluşların “Amerikalı vergi mükelleflerinin cebinden yılda bir milyar dolar yaktığını” söylemişti.

Amerika’nın Sesi’nin savunmasına uluslararası gazetecilik kuruluşları da katıldı. Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü, Trump’ın kararının “dünya genelinde basın özgürlüğünü tehdit ettiğini ve Amerika’nın bilgi akışını destekleme yönündeki 80 yıllık çabalarını boşa çıkardığını” vurguladı.

22 Nisan’da bölge yargıcı Royce Lamberth, Amerika’nın Sesi çalışanlarının görevlerine iade edilmesine ve radyo ile çevrimiçi yayınların yeniden başlamasına hükmetti.

Ancak Trump’ın avukatları bu karara ABD temyiz mahkemesinde itiraz etti. Temyiz mahkemesi 3 Mayıs’ta gazetecilerin eski görevlerine iade edilmesi yönündeki kararı bozdu.

Buna rağmen mahkeme, Trump yönetimini Amerika’nın Sesi’nin “yasal olarak gerekli” yayın seviyesini sağlamakla yükümlü tuttu.

ABD Kongresi ise daha önce bu radyonun faaliyetinin zorunlu olduğuna karar vermiş ve yasama organının onayı olmadan finansmanının kesilmesini yasaklamıştı.

Okumaya Devam Et

Amerika

ABD’de yargıç, göçmenleri Libya’ya sınır dışı etme planını engelledi

Yayınlanma

Boston’daki bir ABD yargıcı, Trump yönetiminin göçmenleri Libya’ya sınır dışı etme planını geçici olarak durdurma kararı aldı.

Yargıç, bu kararın, göçmenlerin adil yargılanma hakkını güvence altına alan önceki kararını “açıkça ihlal edeceğini” belirtti.

Karar, iki ABD’li yetkilinin CBS’e, ABD’nin göçmenlere yönelik baskıyı artırma kapsamında yakında göçmenleri Libya’ya sınır dışı etmeye başlayabileceğini söylemesinin ardından geldi.

Sınır dışı etme haberine yanıt olarak, Libya Başbakanı Abdülhamid Dibeybe, X’te yaptığı açıklamada, ülkesinin “hiçbir bahaneyle göçmenlerin sınır dışı edilme noktası olmayı kabul etmeyeceğini” belirtti.

Aynı habere yanıt veren ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, konuyu tartışmayacaklarını söyledi.

CBS’e konuşan ve isminin açıklanmamasını isteyen yetkililer, ABD ordusunun göçmenleri bu hafta içinde Kuzey Afrika ülkesine uçuracağını söyledi.

Bu hamle tartışmalara yol açacak gibi görünüyor. Libya, on yıldan fazla bir süredir çatışmaların içinde ve ABD Dışişleri Bakanlığı, “suç, terör ve iç karışıklık” gibi faktörler nedeniyle Amerikalıların bu ülkeye seyahat etmemelerini tavsiye ediyor.

Göçmenlik avukatları, Trump yönetiminin sınır dışı işlemlerini engellemek için çarşamba günü hızlıca harekete geçti ve Massachusetts’teki bir yargıçtan “acilen” geçici bir engelleme kararı almasını istedi.

Avukatlar mahkemeye sundukları dilekçede, “Birçok güvenilir kaynak, sınıf üyeleriyle birlikte Libya’ya gönderilmek üzere ABD’den hemen kalkacak uçuşların hazırlandığını bildiriyor,” diye yazdı.

Boston’daki ABD Bölge Yargıcı Brian Murphy, çarşamba günü öğleden sonra geç saatlerde, Trump yönetiminin göçmenleri hızlı bir şekilde sınır dışı etme yetkisini kısıtlayan bir karar verdi.

Yargıç Murphy kararında, sınır dışı işlemlerinin, nihai sınır dışı emrine tabi göçmenlerin adil yargılanma hakkını koruyan daha önce verdiği ihtiyati tedbiri “açıkça” ihlal ettiğini belirtti.

Daha önceki karar, yetkililerin göçmenlere kendi dillerinde yazılı bildirimde bulunmalarını ve sınır dışı edilmekten korunmak için itirazda bulunmaları için anlamlı bir fırsat sunmalarını gerektiriyor.

Göçmenleri Libya’ya sınır dışı etme planından haberi olup olmadığı sorulan Başkan Donald Trump, “Bilmiyorum. İç Güvenlik Bakanlığına sormanız gerek,” dedi.

Libya, Trump yönetimi tarafından göçmenlerin sınır dışı edilmesini kabul etmesi istenen birkaç ülkeden biri olduğu düşünülüyor.

Bu hafta Ruanda, ABD ile görüşmelerin “erken aşamada” olduğunu doğrularken, Benin, Angola, Ekvator Ginesi, Eswatini ve Moldova da medya raporlarında adı geçen ülkeler arasında yer aldı.

ABD’nin Libya’ya kaç kişiyi sınır dışı etmeyi umduğu veya göçmenlerin Libya’nın hangi bölgesine gönderileceği belli değil.

Libya’nın batısı Dibeybe’nin başbakanı olduğu BM destekli bir hükümet tarafından yönetilirken, doğu ise askeri lider General Halife Hafter tarafından kontrol ediliyor.

Hafter’in oğlu geçen pazartesi Washington’da ABD’li yetkililerle görüşmüştü, fakat ABD Dışişleri Bakanlığı ve bir Libyalı sözcü, görüşmenin sınır dışı edilmeyle ilgili olmadığını açıkladı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English