Bizi Takip Edin

Diplomasi

Total Avrupa’yı Trump ile LNG anlaşması yapmaya çağırıyor

Yayınlanma

TotalEnergies CEO’su Patrick Pouyanné, şirketinin ABD’nin Avrupa’ya daha fazla sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) satmasına yardımcı olmaya “hazır” olduğunu söyledi, fakat AB’yi enerji güvenliğini garanti altına almak için uzun vadeli bir LNG anlaşması aramaya çağırdı.

Pouyanné, Avrupalı şirketler için daha elverişli bir lisans rejimini güvence altına alan bir anlaşmanın, Trump’ın AB’nin daha fazla ABD petrolü ve gazı satın alma arzusunu tatmin ederken, Avrupa’yı gelecekteki fiyat artışlarından koruyacağını savundu.

Şirketi ABD’nin en büyük enerji ihracatçısı olan CEO, bunun ABD’den arz güvenliğini garanti altına alacağını ve Avrupa’yı Rus gazından uzaklaştırmaya yardımcı olacağını söyledi.

Halihazırda, ABD ile ticaret anlaşması olan ülkeler daha uzun süreli ve otomatik onaylara sahipken, Avrupa’ya ihracat lisanslarının düzenli olarak yeniden müzakere edilmesi gerekiyor.

Pouyanné, Avrupa’nın ayrıca ABD LNG arzının kesintiye uğramamasını sağlamak için “bir tür garanti” araması gerektiğini söyledi. Pouyanné ayrıca bu tür garantiler olmadan yüksek gaz fiyatlarının ABD’nin LNG ihracatını sınırlamasına yol açabileceğinden endişe duyduğunu belirtti.

Pouyanné, “Trump Avrupa’ya daha fazla enerji, özellikle de LNG satmak istiyor. Total ana oyunculardan biri. Ben Avrupa’ya daha fazla enerji getirmeye hazırım,” dedi.

Wood Mackenzie danışmanlık şirketinde LNG uzmanı Frank Harris, Financial Times’a (FT) verdiği demeçte Pouyanné’nin yorumlarının “Total gibi bir portföy oyuncusu için ABD LNG’sinin temel çekiciliğini” gösterdiğini söyledi.

Total’in patronu, şirketin net gelirinin düşük ham petrol fiyatları nedeniyle 2024’te beşte birden fazla düştüğünü gösteren 2024 sonuçlarının açıklanmasının ardından konuştu.

Şirket 2025 organik yatırım hedefini 18 milyar dolardan 17 milyar dolara düşürdü.

Şirketi Louisiana’da yılda 15 milyon tonluk bir proje ve Güney Teksas’ta yılda 17,5 milyon tonluk bir ilk proje de dahil olmak üzere birçok ABD LNG projesinde yer alan Pouyanné, Trump’ın seçilmesine rağmen Total’in daha fazla ABD projesinde acele etmeyeceğini söyledi.

ABD Başkanı çevre regülasyonlarını geri alma, geniş federal arazileri ve suları kalkınmaya açma ve fosil yakıtların üretimini kolaylaştırmak için izin kurallarında reform yapma sözü vermişti.

Total CEO’su, “ABD cazip ve yatırım yapmaya devam edeceğiz ama tabağımız zaten oldukça dolu. Sırf yapması daha kolay diye daha fazlasını yapmayacağım,” diye konuştu.

Pouyanné, Avrupa’daki ağır çevre, sosyal ve yönetişim kuralları hakkında da sert konuştu ve bunların bloğun rekabet gücüne zarar verdiğini söyledi. Şirketleri tedarik zincirlerinin işçilere ya da çevreye zarar vermediğinden emin olmadıkları için para cezasıyla tehdit eden AB’nin kurumsal sürdürülebilirlik raporlama direktifini “iyi niyetlerden” oluşan bir “canavar” olarak nitelendirdi.

Avrupa’da Total, LNG de dahil olmak üzere fosil yakıtlara yatırım yapmaya devam etme yönündeki uzun vadeli planı nedeniyle eleştirilere maruz kalıyor. Kurumsal yatırımcıların çevresel faktörlerle daha az meşgul olduğu New York’ta ise hisselerinin sürekli olarak kote edilmesini istiyor. 

Bununla birlikte şirket, yenilenebilir enerji ve doğalgazı birleştirerek elektrik üretimi konusundaki hedeflerinden vazgeçmiyor. Geçen yıl 40 TWh olan net elektrik üretimini 2030’da 100 TWh’ye çıkarmayı hedefliyor.

Pouyanné, Trump’ın açık deniz rüzgar çiftliklerine olan düşmanlığı, New York ve New Jersey kıyılarında planlanan bir rüzgar çiftliğini durdurmasına neden olsa bile Total’in “tek bir ABD yönetimine dayanarak” stratejisini değiştirmeyeceğini söyledi.

Eski Başkan Joe Biden’ın Enflasyonu Düşürme Yasası (IRA) kapsamında verilen “mali teşvikler” korunmazsa şirketin ABD’deki küçük bir e-metan projesini “durdurabileceğini” de sözlerine ekledi.

Analistler, ExxonMobil’in Baytown, Teksas’taki dev hidrojen tesisi önerisi gibi diğer düşük karbonlu projelerin, IRA vergi indirimlerinin Kongre tarafından yürürlükten kaldırılması halinde terk edilebileceğini söylüyorlar.

Diplomasi

ABD ve İsviçre’den mali bilgi paylaşımı için kritik anlaşma

Yayınlanma

ABD ve İsviçre, yaptırım rejimlerinin uygulanmasında işbirliğini artırmak ve hassas mali bilgileri paylaşmak üzere mutabakat zaptı imzaladı. Anlaşma, özellikle Rus müşteriler için bankacılık işlemlerinde daha sıkı denetimlere yol açabilir.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İsviçre, yaptırım rejimlerinin hayata geçirilmesi alanında işbirliğini genişletmeyi hedefleyen mutabakat zaptını imzaladı.

ABD Hazine Bakanlığına bağlı Yabancı Varlıklar Kontrol Ofisi’nin (OFAC) internet sitesinde yayınlanan belge, Amerikan kurumu ile İsviçre Devlet Ekonomi Sekreterliği (SECO) arasındaki anlaşmaları kayıt altına aldı.

Taraflar, hassas bilgileri değiş tokuş etmeyi, soruşturmaları koordine etmeyi, ortak eğitimler düzenlemeyi ve yaptırım kontrolünün etkinliğini artırmak için diğer önlemleri uygulamayı taahhüt ediyor.

Mutabakat zaptında, yaptırımların her iki ülkenin dış politikası ve ulusal güvenliği için önemli bir araç olmaya devam ettiği ve uygulanmalarının yakın koordinasyon gerektirdiği vurgulandı.

OFAC, daha önce 13 Ocak 2025 tarihinde İngiltere’nin Mali Yaptırımları Uygulama Ofisi (OFSI) ile benzer bir anlaşma imzalamıştı.

Mutabakat zaptında, tarafların değiş tokuş etmeyi planladığı özel, gizli veya hassas bilgilere (private, confidential or sensitive information) özel önem atfediliyor.

Frank Media‘ya konuşan Delcredere avukatlık bürosundan Dariya Bilyk, Amerikan hukukuna göre bu tür bilgilerin Mahremiyet Yasası (Privacy Act) ve Ticari Sırlar Yasası (Trade Secrets Act) ile korunan verileri içerdiğini açıkladı.

Bilyk, bunların müşteri hesapları ve işlemleri, varlıkların mülkiyet yapısı ve nihai faydalanıcılara ilişkin bilgiler olabileceğini belirtti.

İsviçre hukukunda da benzer bir yaklaşımın, Uluslararası Yaptırımlar Federal Yasası’nın (Ambargo Yasası) 3. Maddesinde yer aldığına dikkat çeken Bilyk, bu yasanın yaptırım politikasının uygulanması amacıyla yetkili makamlar arasında bu tür verilerin aktarılmasına açıkça izin verdiğini ifade etti.

Dariya Bilyk, “Bu nedenle, mutabakat zaptının söz konusu yasalara yaptığı atıflar dikkate alındığında, ‘özel/gizli/hassas’ bilgi ifadesiyle, genellikle yasalarla korunan ancak yaptırımlara uyumun izlenmesi sırasında ilgili olan müşteri ve operasyonlarına dair bilgilerin kastedildiği anlaşılmalıdır,” diye değerlendirdi.

Bu tür bilgilerin değişimi kesinlikle ulusal mevzuat çerçevesinde gerçekleşecek olsa da Dariya Bilyk’e göre anlaşma, yaptırımlarla ilgili önemli bilgilerin daha hızlı bir şekilde aktarılmasına olanak tanıyor.

Daha önce bankacılık sırrı ve bürokratik prosedürler nedeniyle bu tür süreçler uzayabilirken, şimdi hesaplar, mülkiyet yapısı, Rusya’nın dondurulan varlıkları ve şüpheli işlemler hakkındaki veriler, yaptırım risklerine dair işaretler bulunması hâlinde OFAC ve SECO arasında doğrudan gönderilebilecek.

Hukukçuya göre, Rus müşteriler için bu tür bir işbirliğinin güçlendirilmesi, yabancı finans kurumları tarafından daha fazla dikkat ve ihtiyatla karşılanmalarına yol açabilir.

Dariya Bilyk, “Bankaların, Rusya Federasyonu’ndan müşterilerin bağlantılarını ve operasyonlarını yaptırım riskleri açısından daha da titizlikle kontrol etmesi, ek bilgi ve teyitler talep etmesi bekleniyor. Yaptırımları delme girişimlerine dair en ufak bir şüphe durumunda, kurumlar işlemleri askıya alabilir veya reddedebilir, ayrıca yeni hesap açmayı da reddedebilirler,” dedi.

Bir banka veya düzenleyici kurum, müşterinin işlemlerinin yaptırımların delinmesiyle bağlantılı olduğundan şüphelenirse, SECO derhal OFAC’a fonların kaynağı veya şirketin faydalanıcıları gibi gerekli verileri iletebilecek.

Dariya Bilyk, sözlerini şöyle tamamladı: “Sonuç olarak, İsviçre —ve daha geniş anlamda Batı— bankalarındaki Rus mevduat sahipleri ve iş insanları daha sıkı bir denetime tabi tutulacak, bu da yaptırım risklerine dair en ufak bir belirtide ek kontrollere, işlemlerde gecikmelere ve hatta hizmet reddine yol açabilir.”

Eski NATO-Rusya Konseyi Başkanı Kujat: İsviçre tarafsızlığını dişiyle tırnağıyla korumalı

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Ukrayna müzakerelerinde yeni perde: Trump’tan kritik telefon diplomasisi

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump’ın bugün (19 Mayıs) Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve ardından Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile Ukrayna’daki çatışmanın çözümünü görüşmesi bekleniyor. Uzmanlar, müzakere sürecinin karmaşık olacağını ancak ABD’nin belirleyici bir rol oynayabileceğini ve Rusya’nın belirli koşullar öne süreceğini belirtiyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın, Ukrayna’daki çatışmanın çözüm yollarını ele almak üzere bugün (19 Mayıs) Türkiye saatiyle akşam saatlerinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile telefon görüşmesi yapabileceği bildirildi.

Kendi sosyal medya platformu Truth Social‘dan paylaşımda bulunan Trump, olası görüşme konuları arasında Ukrayna ihtilafının çözüm yolları ve ticaretin bulunduğunu belirtti.

Amerikalı liderin daha sonra Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile de görüşmeyi planladığı, ardından ise “NATO’nun çeşitli üyeleriyle” ortak bir görüşme yapacağı ifade edildi.

Trump, bu temaslar sonucunda bir ateşkes üzerinde anlaşmaya varılmasını ve uygulanmasını umduğunu, bunun da nihayetinde çatışmanın sona ermesine yol açması gerektiğini dile getirdi.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov da gazetecilere yaptığı açıklamada, Trump ve Putin arasındaki görüşme hazırlıklarını doğruladı.

İnterfaks haber ajansının aktardığına göre Peskov, “Görüşme hazırlanıyor,” dedi. Eğer görüşme gerçekleşirse, bu iki lider arasındaki üçüncü resmi görüşme olacak. İlk görüşme 12 Şubat’ta, ikincisi ise 18 Mart’ta yapılmıştı.

Trump’ın özel temsilcisi Steven Witkoff, 18 Mayıs’ta ABC News kanalındaki bir programda yaptığı açıklamada, liderlerin görüşmesinin başarılı olacağını ve çözüm sürecindeki “tıkanıklığın giderilmesine” yol açacağını düşündüğünü belirtti.

The Washington Post gazetesine konuşan Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin yakın çevresinden bir kaynak, Kiev’in de Trump ile görüşmeyi beklediğini teyit etti.

Öte yandan, Almanya Başbakanı Friedrich Merz, 18 Mayıs’ta Roma’da gazetecilere yaptığı açıklamada, “dört devlet ve hükümet başkanıyla” (Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İngiltere Başbakanı Keir Starmer ve Polonya Başbakanı Donald Tusk) birlikte, Trump’ın Putin ile yapacağı görüşmeden hemen önce Trump ile konuşma niyetinde olduklarını söyledi. Avrupalı liderlerin, İstanbul’daki müzakereler öncesinde, görüşmelerin başlamasından önce 30 günlük acil ateşkes ilan edilmesi yönündeki ısrarlarını sürdürdükleri biliniyor.

Konuya ilişkin Vedomosti gazetesine değerlendirmelerde bulunan siyaset bilimci Aleksandr Nemtsev, Rusya-Ukrayna diyaloğunun mevcut aşamasının temel karakteristiğinin, daha sonra ortak bir paydada buluşmak amacıyla tarafların pozisyonlarının değerlendirilmesi olduğunu belirtti.

Nemtsev, Avrupalıların Ukrayna’nın pozisyonunu destekleyeceğini, ancak Amerikalıların tutumunun ve Rusya’nın çatışma çözüm vizyonunu kabul etme istekliliklerinin belirleyici olacağını kaydetti.

Nemtsev, “Washington’ın bunun için Ukrayna’nın askeri ve ekonomik yardıma devam eden bağımlılığı ve nadir toprak metalleri anlaşmasının varlığı göz önüne alındığında baskı araçları var,” diye ekledi.

Nemtsev’e göre, Rus tarafı bugün çatışmanın temel nedenleri sorunu çözülmeden ve Ukrayna birliklerinin dört yeni bölgeden çekilmesi sağlanmadan askeri operasyonları durdurmayı kabul etmeyecek.

Ulusal Araştırma Üniversitesi Yüksek Ekonomi Okulu Kapsamlı Avrupa ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi Direktör Yardımcısı Dmitriy Suslov ise her iki taraftan da müzakerelerin başarısız olduğuna dair açıklamaların olmamasının Rusya-Ukrayna diyaloğunun, her ne kadar Ukrayna tarafı başlangıçta İstanbul’a bunu baltalamak amacıyla gelmiş olsa da olumlu bir sonucu olduğunu söyledi.

Suslov, Trump’ın pozisyonunun da bu duruma katkı sağladığını dile getirdi.

Suslov, “Yakın gelecekte sunulacak tarafların pozisyonları birbirinden kökten farklı olacak, ardından uzun bir müzakere süreci devam edecek. Paralel olarak, çatışmanın temel nedenlerini ortadan kaldırmak ve değişen bölgesel gerçekleri dikkate almak amacıyla İstanbul anlaşması taslağı temelinde nihai bir barış düzenlemesi tartışmaları başlayacak,” ifadesini kullandı.

Ancak Suslov, yakın gelecekte kesin diplomatik atılımlar ijtimalini dışladı. Uzman, bunun için Trump ile Putin arasında kişisel bir görüşme yapılması gerektiğini ifade etti.

Suslov, “Bu, uluslararası krizin ana aktörlerinin öncelikle Rusya ve ABD olduğu anlamına geliyor. Olası bir Rusya-ABD zirvesi, Avrupa Birliği’nin nihai olarak marjinalleşmesine de yol açacaktır,” diye belirtti.

Diğer yandan Suslov, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun Rusya’ya karşı olası yeni yaptırımlara ilişkin açıklamasının bir enformasyon baskısı unsuru olduğunu belirtti.

Siyaset bilimci, Trump’ın kendisinin yeni yaptırımlarla ilgilenmediğini vurguladı. Suslov’a göre, bunun ilk nedeni, Moskova’nın müzakere sürecinden çekilmesi ve Ukrayna krizinin diplomatik yollarla çözülmesinin imkânsız hale gelmesi anlamına geleceği ve bunun da Amerikan başkanının imajına ciddi bir darbe vuracağı.

İkinci olarak, yeni yaptırımların Rusya-ABD ilişkilerinin normalleşme sürecini tahrip edeceğine işaret eden Suslov, “Aksine, Beyaz Saray yönetimi Moskova’yı, örneğin İran nükleer programı konusunda yeni bir anlaşma yapılması gibi konularda potansiyel olarak önemli bir ortak olarak görüyor,” değerlendirmesini yaptı.

Batı basını, İstanbul’daki Rusya-Ukrayna görüşmelerini nasıl yorumladı?

Okumaya Devam Et

Diplomasi

AB ile Birleşik Krallık ilişkilerine ‘reset’: 6 başlıkta anlaşma

Yayınlanma

AB ve Birleşik Krallık, Londra’da düzenlenen zirvede, ilişkilerini “sıfırlamak” için bir anlaşma yaptıklarını duyurdu.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer arasındaki zirveden Avrupa’nın “birliği” için önemli bir adım çıktı.

Financial Times, AB-Birleşik Krallık anlaşmasından 6 kritik başlığı yazdı. Anlaşmanın ana noktaları şöyle:

Savunma ve güvenlik paktı

  • Britanya dışişleri bakanı ile AB’nin dışişleri yüksek temsilcisi arasında altı ayda bir dışişleri ve güvenlik “politika diyalogları” ve İngiltere’nin Avrupa Konseyi dahil olmak üzere AB’nin üst düzey toplantılarına düzenli olarak davet edilmesi.
  • AB-Birleşik Krallık arasında yıllık savunma diyaloğu ve Britanya’nın AB’nin Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası kapsamında kriz yönetimi tatbikatlarına katılma olasılığı.
  • Uzay, siber güvenlik ve Rusya, İran ve diğerleri tarafından yaptırımları ihlal etmek için kullanılan “gölge filo” konusunda daha derin işbirliği ve bilgi alışverişi.
  • AB ve Birleşik Krallık’ın ilgili savunma akademileri aracılığıyla personel eğitimi değişimleri.
  • Birleşik Krallık’ın üçüncü ülke anlaşması imzalaması şartıyla, Birleşik Krallık’ın bloğun ortak bütçesiyle desteklenen 150 milyar avroluk silah kredisi fonuna katılabileceği konusunda anlaşma.

Balıkçılık anlaşması

  • 1 Temmuz 2025’ten 30 Haziran 2038’e kadar AB gemilerinin Birleşik Krallık sularına erişimini garanti altına alan 12 yıllık bir anlaşma.
  • Anlaşma, AB balıkçı gemilerinin Birleşik Krallık’ın 6-12 mil kıyı sularına erişimini sürdürmesini sağlıyor.
  • Erişim, 2012-2016 yılları arasında her bir tarafın 200 mil genişliğindeki münhasır ekonomik bölgelerinde yakalanan ortalama tonaja göre belirlenecek.

Veterinerlik anlaşması

  • AB’ye yapılan tarım ve gıda ürünleri ihracatının “büyük çoğunluğunun” kontrol ve sertifika olmadan gerçekleşmesini sağlayacak bir anlaşma için çalışılması konusunda anlaşma sağlandı. Anlaşma, her iki tarafın da “aynı kuralları” uygulamayı gerektiriyor, yani Birleşik Krallık, “dinamik uyum” olarak adlandırılan bitkisel ve hayvansal ürünlere ilişkin AB kurallarını otomatik olarak uygulayacak.
  • Anlaşma, anlaşmazlıkları çözmek için bağımsız bir tahkim mekanizması ile kapsanıyor, fakat AB hukukunun herhangi bir noktasında nihai karar mercii Avrupa Adalet Divanı olmaya devam edecek.
  • Birleşik Krallık, anlaşmanın uygulanmasından doğacak masrafları karşılamak için “uygun mali katkı” sağlayacak.

Gençlerin hareketliliği, iş dünyasının hareketliliği ve turnedeki sanatçılar

  • AB ve Birleşik Krallık, 18-30 yaş arası gençlerin birbirlerinin ülkelerinde daha kolay seyahat edip çalışabilmeleri için bir gençlik deneyimi programı “üzerinde çalışmak” konusunda anlaşmaya vardı.
  • Program süreli olacak, özel bir vize yolu içerecek ve katılımcı sayısının “her iki taraf için kabul edilebilir” olmasını sağlayacak.
  • Birleşik Krallık’ın AB’nin Erasmus+ öğrenci değişim programına yeniden katılması için “çalışma” konusunda anlaşmaya varıldı.
  • AB, blokta çalışan turne sanatçılarını “desteklemeye devam edecek”, fakat Birleşik Krallık’ın özel bir anlaşma talebi kabul edilmedi. Daha kolay iş vizeleri ve birbirlerinin mesleki yeterlilik rejimlerinin karşılıklı tanınması konusunda görüşme yapılması konusunda anlaşmaya varıldı.
  • AB, bloğun giriş/çıkış vize muafiyeti programının yürürlüğe girmesiyle birlikte Birleşik Krallık vatandaşlarının havaalanlarında e-kapıları kullanmalarına “yasal engel” olmadığını açıkladı.

Enerji ticareti ve karbon sınır vergileri

  • AB, Brexit nedeniyle engellenen Birleşik Krallık’ın AB’nin iç enerji piyasasına katılımını araştırmayı taahhüt ederken, mevcut enerji ticareti düzenlemelerinin bu arada uygulanmaya devam edeceğini açıkladı.
  • AB ve Birleşik Krallık, Brexit ile kesilen emisyon ticareti sistemlerini yeniden bağlamayı araştırmayı kabul etti. Bu gerçekleşirse, İngiltere, kendi sisteminden bir yıl önce, 1 Ocak 2026’da yürürlüğe girecek olan AB’nin karbon sınır vergisinden muaf tutulacak.
  • AB, enerji piyasalarının yeniden bağlanmasının koşulu olarak AB kurallarına “dinamik uyum” talep edecek. İngiltere de belirtilmeyen bir mali katkı sağlayacak.

Güvenlik alışverişi ve sınır güvenliği

  • Brexit sonrası Ticaret ve İşbirliği Antlaşması’nın bir parçası olan Europol ile işbirliği düzenlemelerinin “hızla” sonuçlandırılması taahhüdü.
  • Terörizm ve diğer ciddi suçlarla ilgili “karşılıklı yarar” sağlayan bilgi alışverişi ve insan kaçakçılığı ve diğer düzensiz göç alanlarında “işbirliğini derinleştirme” konusunda anlaşma.
  • AB, DNA, parmak izi ve araç kayıt veritabanlarının işbirliğini derinleştirmek ve bilgi alışverişini hızlandırmak için “yollar aramayı” kabul etti. 
  • Düzensiz göçmenlerin üçüncü ülkelere geri gönderilmesinin nasıl yönetileceğine ilişkin “en iyi uygulamaları paylaşma” taahhüdü.
Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English