Bizi Takip Edin

AMERİKA

Trump, Lighthizer’ın yardımcısı Greer’i ticaret şefi olarak seçti

Yayınlanma

ABD’de başkan seçilen Donald Trump, ABD Ticaret Temsilcisi (USTR) olarak Jamieson Greer’i seçti.

Eski bir Hava Kuvvetleri avukatı olan Greer, Trump’ın ilk yönetiminde ticaret temsilcisi olan ve Trump’ın ikinci döneminde ticaret politikasını etkilemesi beklenen Robert Lighthizer’ın himayesindeki bir isim.

Trump, Truth Social’da yayınlanan açıklamasında, “Jamieson, ABD Ticaret Temsilciliği Ofisini ülkenin devasa Ticaret Açığını dizginlemeye, Amerikan İmalatını, Tarımını ve Hizmetlerini savunmaya ve her yerde İhracat Pazarlarını açmaya odaklayacak,” dedi.

Senato tarafından onaylanması halinde 44 yaşındaki Greer, Trump’ın 3 trilyon dolar değerindeki tüm ABD ihracatına yüzde 20’ye varan bir temel gümrük vergisi ve Çin mallarına yüzde 60’lık ayrı bir gümrük vergisi uygulama tehdidinin ön cephesinde yer alacak.

İthalata karşı korumacılıktan yana olan ve Trump’ın ticaret konusundaki sert yaklaşımını destekleyen üreticileri temsil eden bir grup olan Coalition for a Prosperous America, adaylıktan memnun kaldı.

Grubun CEO’su Michael Stumo yaptığı açıklamada, “Jamieson’ın ekonomi, sanayi ve ticaret konularındaki derin anlayışı, özellikle de Çin’in ABD’nin ekonomik ve ulusal güvenliğini baltalama çabalarına karşı koyma konusundaki çalışmaları bu görevde çok önemli olacaktır,” dedi.

CEO, Greer’in Meksika, Vietnam ve AB’nin “Amerika’nın açık ekonomisini kendi çıkarları için nasıl kullandıklarını” ve “karşılığında Amerikan malı ürünleri satın almadıklarını anladığından emin olduklarını” söyledi.

USTR’nin önde gelen adaylarından biri olarak görülen Greer, Trump’ın ilk dönemindeki en önemli ticari başarılarından biri olan fakat bu ülkelerle olan ticaret açığını azaltmada başarısız olan ABD-Meksika-Kanada Anlaşmasının olası yeniden müzakeresini de denetleyecek.

Bu seçimle Trump’ın ekonomi ekibinin önemli bir parçası daha tamamlanmış oldu fakat geriye kalan en büyük gizemlerden biri Lighthizer’ın yönetimde nasıl bir resmi rol üstleneceği.

Greer geçen yıl Temsilciler Meclisi Yollar ve Araçlar ticaret alt komitesi önünde verdiği ifadede, Trump ve Lighthizer’ın Çin ile ticaret konusundaki “şahin” görüşlerini yinelemişti.

Greer, “Savunma perspektifinden bakıldığında, ABD’nin Çin’in tırmanışını inandırıcı bir şekilde caydırabilmesini ve gerekirse ulusal güvenlik çıkarlarını yurtiçinde ve yurtdışında savunabilmesini sağlamak için ABD üretim üssünü restore etmek kritik öneme sahiptir,” demişti.

Greer, Biden yönetiminin Çin’e yaklaşımını “anlamlı bir eylemin yerini alan ateşli bir retorik” olarak değerlendirdi ve Kongre üyelerine “daha fazla ticaretin çatışma olasılığını azalttığı efsanesine katılmadığını” söyledi.

Greer Kongreye, Çin ile daimi normal ticari ilişkilerin iptal edilmesi de dahil olmak üzere bir dizi sert eylemi değerlendirmesini tavsiye etmişti.

Greer, Biden yönetiminin etkisiz olmakla eleştirdiği ve büyük ölçüde göz ardı ettiği Trump yönetiminin Çin ile ticaret anlaşmasının agresif bir şekilde uygulanmasının yanı sıra Pekin’i hedef alan ihracat kontrolleri ve yaptırımların kullanılmaya devam edilmesi çağrısında bulundu.

Yeni temsilci, Birleşik Krallık, Hindistan, Kenya ve Filipinler gibi ülkelerle yeni “pazar açıcı” ticaret anlaşmalarının müzakere edilmesini tavsiye etmişti.

Lighthizer ve Greer, Trump 2016’da ilk kez seçilmeden önce Skadden Arps hukuk firmasında birlikte çalışmışlardı. Lighthizer Senato tarafından USTR olarak onaylandıktan sonra, çok daha genç olan meslektaşını özel kalem müdürü olarak göreve getirmişti.

Lighthizer, 2023 tarihli No Trade is Free [Hiçbir Ticaret Serbest Değildir] adlı kitabında Greer’in bu görevde geçirdiği üç yıl boyunca “mükemmel” bir iş çıkardığını söyledi.

Şu anda King & Spalding’de ortak olan Greer, Çin ile “birinci aşama” olarak adlandırılan ticaret anlaşması ve Kanada ve Meksika ile yaklaşık çeyrek asırlık Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması’nın yenilenmesi müzakerelerine derinlemesine dahil oldu.

Greer, Trump’ın Çin’e uyguladığı gümrük vergilerinin maliyetinin “genellikle tüketicilere yansıtılmadığını ve işsizlik, enflasyon ve kişi başına düşen GSYİH gibi ekonomik göstergelerin ‘ticaret savaşının’ en yoğun olduğu dönemde geliştiğini” iddia ediyor.

Greer, “Anlamlı bir uygulama tedarik zincirinin yeniden düzenlenmesini gerektirebilir, bu da zor olabilir ve zaman alabilir,” diye ekliyor.

AMERİKA

Sheinbaum’dan Trump’a: ABD’ye neden ‘America Mexicana’ demeyelim?

Yayınlanma

Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum, Meksika Körfezinin adının “Amerika Körfezi” olarak değiştirilmesi gerektiğini söyleyen seçilmiş Başkan Donald Trump’a karşılık verdi.

Sheinbaum çarşamba günü günlük basın brifingi sırasında Trump’ın sözlerini reddederek, “Açıkçası Meksika Körfezi Birleşmiş Milletler tarafından tanınan bir isimdir,” dedi.

Ardından Kuzey Amerika topraklarının kontrolünü gösteren tarihi bir haritayı işaret etti ve bu haritada günümüz ABD’sinin bazı bölgeleri “America Mexicana” (Meksika Amerika’sı) adıyla gösteriliyordu.

Meksika lideri alaycı bir şekilde, “[ABD’ye] Neden America Mexicana demiyoruz? Kulağa hoş geliyor, değil mi?” diye sordu.

Trump salı günü Mar-a-lago’da düzenlediği geniş kapsamlı basın toplantısında Meksika Körfezine ABD’nin adını vereceğini çünkü bunun “uygun” olduğunu söylemişti.

“Bana sorulacağını bildiğim için, Başkan Trump’a tüm saygımla, dün Başkan Trump’ın yanlış bilgilendirildiğini düşünüyorum. Çünkü ona Meksika’da Felipe Calderón’un ve García Luna’nın hâlâ iktidarda olduğu bilgisini verdiklerine inanıyorum,” diyen Sheinbaum, 2012 yılında görevlerinden ayrılan eski Meksika Devlet Başkanı ve Kamu Güvenliği Bakanına atıfta bulundu.

Luna geçen yıl Sinaloa uyuşturucu kartelinden rüşvet aldığı gerekçesiyle ABD’de 38 yıldan fazla hapis cezasına çarptırılmıştı.

Sheinbaum buna ek olarak, “Meksika’yı halkın yöneteceğini” de söyledi.

Trump’ın ülkesine yüksek gümrük vergileri getirme ve ortak sınırlarına bir duvar inşa etme sözü verdiği şu günlerde, bu espirili konuşmanın Trump ile Sheinbaum arasındaki ilişkiyi nasıl etkileyeceği merak ediliyor.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Gümrük vergileri kapıda: Trump’ın tehditleri en çok hangi pazarları etkiliyor?

Yayınlanma

Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesi hâlinde uygulamayı planladığı sert gümrük vergileri, küresel ticaret dengelerini tehdit ediyor. Çin, Avrupa, Kanada ve Meksika gibi büyük ekonomik aktörler bu politikaların doğrudan hedefi hâline gelirken, özellikle Çin yuanı ve Avrupa’nın otomotiv sektörü üzerinde ciddi etkiler bekleniyor.

Çin, Avrupa, Kanada ve Meksika gibi küresel pazarlar, Donald Trump’ın ABD Başkanlığına geri dönmesi durumunda sert bir vergi politikası uygulayacağı açıklamalarına şimdiden tepki göstermeye başladı.

Trump, tüm ithalata yüzde 10 oranında gümrük vergisi getirmeyi planlarken, Çin’den gelen ürünlere yüzde 60, Kanada ve Meksika’dan gelen ürünlere ise yüzde 25 oranında ek vergiler uygulamayı hedefliyor. Uzmanlara göre bu yeni vergiler, ticaret akışını bozacak, maliyetleri artıracak ve misilleme niteliğindeki karşı önlemleri tetikleyecek.

Değişimlerin boyutları öngörülemez olsa da uluslararası ticaret açısından zorlu bir dönemin yaklaştığı açık.

Çin’e büyük darbe

Goldman Sachs analistlerine göre, “Çin, Trump’ın ikinci döneminde ticaret savaşlarının ana hedefi olacak.” Yatırımcılar, gümrük vergisi risklerini fiyatlara dahil ederek Çin borsası ve yuan üzerindeki baskıyı artırıyor. Bu durum, Çin’in merkez bankası ve finansal otoritelerini çeşitli önlemler almaya zorluyor.

Çin’in sıkı kontrol altında tutulan para birimi yuan, son 16 ayın en düşük seviyesinde. Dolar, kritik bir eşik olarak görülen 7,3 yuan seviyesinin oldukça üzerinde işlem görüyor. Barclays, 2025 yılının sonuna kadar yuanın dolar karşısında 7,5 seviyesine düşeceğini, hatta ABD’nin yüzde 60 oranındaki vergileri yürürlüğe koyması hâlinde 8,4 seviyesine gerileyebileceğini öngörüyor.

Pekin, ihracatçıları desteklemek için yuanın daha da zayıflamasına izin vermeye hazırlanabilir. Ancak bu tür bir adım, sermaye çıkışı endişelerini artırabilir ve piyasalardaki güveni sarsabilir. Çin borsaları son iki yılın en kötü haftalık performansını gösterirken, diğer Asya ülkeleri, özellikle Vietnam ve Malezya gibi ihracatçı ekonomiler de baskı altında.

Avro üzerinde artan baskı

Trump’ın yeniden seçilmesinin ardından avro, diğer büyük para birimlerine kıyasla en keskin düşüşü yaşayarak son iki yılın en düşük seviyesi olan 1,03 dolara kadar geriledi. JPMorgan ve Rabobank’a göre, ABD’nin tarifeler konusundaki belirsiz politikası nedeniyle avro, 2025 yılı içinde dolar karşısında parite seviyesine düşebilir.

ABD, Avrupa Birliği’nin (AB) en önemli ticaret ortağı konumunda. İki taraf arasındaki ticaret hacmi 1,7 trilyon doları buluyor. Ancak ABD’nin yeni tarifeleri ve zayıflayan Çin ekonomisi, Avrupa’yı zor durumda bırakabilir. Avrupa Merkez Bankası’nın ekonomiyi desteklemek için faiz oranlarını 100 baz puan düşürmesi beklenirken, ABD Merkez Bankası’nın daha sınırlı bir indirim yapacağı öngörülüyor. Bu durum, doların avro karşısındaki cazibesini artırıyor.

Avrupa’nın otomotiv sektöründe çöküş riski

Avrupa otomotiv sektörü, ticaret tarifelerine karşı oldukça hassas durumda. Washington Post‘un Trump’ın yalnızca kritik önemdeki ürünlere gümrük vergisi uygulamayı düşündüğüne dair haberinin ardından otomotiv sektörü hisseleri yüzde 5 yükseldi. Ancak Trump bu iddiaları yalanladı ve hisseler yeniden düşüşe geçti.

Son altı ayda, ticaret tarifelerinden en fazla etkilenen sektörlerin yer aldığı Barclays endeksi, genel piyasaya kıyasla yüzde 20-25 oranında düşüş yaşadı. Avrupa’nın zayıf ekonomik görünümü, bu baskıyı daha da artırabilir.

Kanada dolarında tarihi düşüş

Kanada doları, Trump’ın Kanada ve Meksika’ya yüzde 25 oranında gümrük vergisi tehditlerinin ardından dört yılın en düşük seviyesine geriledi. Goldman Sachs’a göre, piyasa bu vergilerin uygulanma olasılığını yalnızca yüzde 5 olarak değerlendiriyor. Ancak müzakerelerin uzaması, Kanada doları üzerindeki baskıyı artırabilir.

Meksika pesosunda dalgalanma

Meksika pesosu, 2024 yılında dolar karşısında yüzde 18,6 değer kaybederek 2008’den bu yana en kötü yıllık performansını sergiledi. Bu düşüşte ABD’nin tarifelerine yönelik endişelerin yanı sıra tartışmalı yargı reformlarının da etkisi büyük.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Yapay zekâ, bankacılık sektöründe işten çıkarmaları tetikliyor

Yayınlanma

ABD merkezli Wall Street Borsası, yapay zekânın bankacılık sektöründeki dönüşümü hızlandıracağını ve küresel bankaların önümüzdeki yıllarda 200 bin kişilik işten çıkarma yapacağını öngörüyor. 2027 itibarıyla, yapay zekânın üretkenliği artırarak bankaların toplam kârını yüzde 17’ye kadar artırması bekleniyor.

ABD merkezli Wall Street Borsası, küresel bankaların önümüzdeki 3 ila 5 yıl içinde yaklaşık 200 bin kişilik işten çıkarma yapacağını öngörüyor.

Bu durumun, yapay zekânın hâlihazırda insan çalışanlar tarafından yürütülen görevlere müdahale etmesinden kaynaklandığı belirtiliyor.

Bloomberg Intelligence tarafından yürütülen bir ankete göre, bilgi ve teknoloji alanında üst düzey yöneticiler, bankaların toplam iş gücünün net yüzde 3’ünü azaltacağını tahmin ediyor. Perşembe günü yayımlanan raporda, bu öngörüler detaylandırıldı.

Rutin görevler risk altında

Bloomberg Intelligence’ın ticari istihbarat birimi baş analisti Tomasz Noetzel, arka ofis, orta düzey yönetim ve operasyon bölümlerinin bu durumdan en çok etkilenmesi muhtemel alanlar olduğunu ifade etti.

Noetzel, müşteri hizmetleri alanında da robotların görev almasının muhtemel olduğunu belirterek, “Müşteri tanıma gibi görevler risk altında olacak,” dedi.

Noetzel, rutin ve tekrar eden görevlerin yapay zekâ tarafından üstlenileceğini, ancak bu süreçte iş gücünün tamamen ortadan kalkmayacağını, aksine yeniden şekilleneceğini vurguladı.

Bu dönüşümün, sektörde geniş kapsamlı değişikliklere yol açacağını ve daha yüksek kârlılık oranlarını tetikleyeceğini söyledi.

2027’de daha yüksek kârlılık bekleniyor

Raporda, 2027 yılı itibarıyla bankaların yapay zekâ sayesinde vergi öncesi kârlarının yüzde 12 ila 17 oranında artabileceği ifade edildi. Bu durumun, yapay zekânın üretkenliği artırması sayesinde bankaların toplam net kârına 180 milyar dolar eklemesi bekleniyor.

Ayrıca, finansal kriz sonrası süreçte operasyonları hızlandırmak ve maliyetleri düşürmek için yıllardır bilgi teknolojisi sistemlerini modernize eden bankaların, artık üretkenliği daha da artırabilecek yeni nesil yapay zekâ araçlarına yönelmeye başladığı vurgulandı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English