Bizi Takip Edin

AMERİKA

Trump’tan bir kez daha Ukrayna’daki savaşı bitime sözü

Yayınlanma

ABD seçimlerinden galip çıkan Donald Trump, bir kez daha yönetiminin öncelikli hedeflerinden birinin Ukrayna’daki savaşı sona erdirmek olacağını duyurdu.

Trump, Florida’daki Mar-a-Lago malikanesinde düzenlenen galada şu açıklamalarda bulundu: “Rusya ve Ukrayna konusunda çok sıkı çalışacağız. Bu savaş sona ermeli. Üç gün içinde binlerce insanın, çoğu asker, hayatını kaybettiğine dair haberler gördüm. Ancak ister asker olsun ister şehirlerdeki insanlar, bu konuda çaba sarf edeceğiz.”

Trump’ın sözcüsü Karoline Leavitt, daha önce yaptığı bir açıklamada Trump’ın, 20 Ocak 2025’teki yemin töreninin ardından “ilk gün” Rusya ve Ukrayna temsilcilerini müzakere masasına oturtmayı planladığını belirtmişti.

Bloomberg‘in kaynakları, Trump’ın Ukrayna politikasını, göreve başlamadan iki ay önce şekillendirmeye başladığını söyledi.

Trump, seçim kampanyası sırasında defalarca, göreve geldikten kısa bir süre sonra Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşı sona erdireceğini iddia etmişti. Hatta bu savaşı “bir gün içinde” bitirebileceğini söylemişti.

Ancak Trump, Kiev’i barışçıl diyaloğu reddetmesi durumunda askeri yardımı kesmekle tehdit etmek ve Moskova’yı, çatışmayı çözmek istemediği takdirde Ukrayna’yı daha fazla silahlandırmakla uyarmak gibi çifte ültimatomların ötesinde somut bir plan sunmadı.

Trump’ın danışmanları, mevcut cephe hattındaki askeri çatışmanı dondurmayı ve Ukrayna’nın NATO’ya üye olmasını en az 20 yıl boyunca reddetmesini önerdi. Fakat Trump, henüz Ukrayna’daki savaşı sona erdirecek somut bir planı onaylamadı.

Ukrayna’da müzakere gündemi: Toprak mı güvenlik garantisi mi?

AMERİKA

Biden, Trump dönmeden önce TSMC’ye 6,6 milyar dolarlık Çip Yasası hibesini kesinleştirdi

Yayınlanma

Biden yönetimi, seçilmiş başkan Donald Trump’ın göreve gelmesinden iki ay önce Taiwan Semiconductor Manufacturing Co. (TSMC) şirketine 6,6 milyar dolarlık Çip Yasası hibesini tamamladı.

Üst düzey yönetim yetkilileri, paranın şirketin proje kilometre taşlarına ulaşmasına bağlı olarak aşamalı olarak ödeneceğini, ancak TSMC’nin bu yılın sonuna kadar en az 1 milyar dolar almasının beklendiğini söyledi.

TSMC Arizona’daki üç fabrikada 3 nanometre, 2 nm ve A16 çipleri üretecek ve şirketin ABD’deki toplam yatırımı 65 milyar dolara ulaşacak.

Arizona’daki ilk fabrikada 4 nm ve 5 nm çipler de üretilecek ve 2025 yılının ilk yarısında yüksek hacimli üretime başlanacak. İkinci fabrikada üretimin 2028’de, üçüncü fabrikada ise on yılın sonunda başlaması planlanıyor.

Nanometre, bir çip üzerindeki transistörler arasındaki mesafeyi ifade ediyor. Daha küçük bir sayı genellikle daha gelişmiş ve güçlü bir çipe işaret etmekte.

ABD Ticaret Bakanı Gina Raimondo perşembe günü düzenlenen bir brifingde gazetecilere yaptığı açıklamada, “İlk kez bu öncü çipleri ABD’de üreteceğimizi söyleyebileceğiz” dedi.

Raimondo, “TSMC, çip [üretiminin] verimliliğinin önemli bir göstergesi olan verim oranlarının Arizona’da da Tayvan’da olduğu kadar iyi olduğunu doğruladı” dedi. “Bu inanılmaz bir şey. Bunu yapmak inanılmaz derecede zor … ve burada ilk kez yapılıyor” diye ekledi.

TSMC, 6.6 milyar dolarlık hibenin yanı sıra 5 milyar dolarlık kredi de alacak ve sermaye harcamalarının %25’ine kadar yatırım vergisi kredisi talep edebilecek.

Tayvanlı şirket, 8,5 milyar dolar hibe alan Intel’in ardından Çip Yasası’ndan yararlanan en büyük ikinci şirket konumunda. Güney Koreli Samsung ise 6.4 milyar dolarla üçüncü en büyük hibeyi alacak.

Biden’ın Ticaret Bakanlığı, 39 milyar dolarlık Çip Yasası üretim fonunun 36 milyar dolardan fazlası için ön şartnameleri açıkladı. TSMC, şu ana kadar nihai şartlara ulaşan sadece ikinci proje. Kesinleşen diğer tek Çip Yasası fonu, 123 milyon dolar ile ödüllendirilen ABD’li yarı iletken üreticisi Polar Semiconductors.

Trump’ın dönüşü, yarı iletken üretimini ülkeye taşımayı amaçlayan Çip Yasası’nın geleceğine gölge düşürdü. Seçilmiş başkan anlaşmayı eleştirerek “çok kötü” olarak nitelendirdi ve bunun yerine yarı iletken üretimini ABD’ye çekmek için gümrük tarifelerini kullanmayı önerdi.

Nikkei Asia’ya konuşan üst düzey bir yönetim yetkilisi, nihai anlaşmaların imzalanmasının Trump yönetimine şartları değiştirmek için çok az alan bıraktığını çünkü “bunun bağlayıcı bir sözleşme olduğunu” söyledi. “Yani şirket kilometre taşlarını yerine getirdiği sürece, hükümetin ilerlemesi için sözleşmeye bağlı bir anlaşma” dedi.

Beyaz Saray ulusal ekonomi danışmanı ve Çip Uygulama Yönlendirme Konseyi eş başkanı Lael Brainard’a göre ufukta benzer hamleler var. Brainard perşembe günü gazetecilere verdiği demeçte, “Önümüzdeki iki ay boyunca, Ticaret Bakanlığı’nın daha fazla ödülü sonuçlandırdığını görmeye devam edeceksiniz ve bugüne kadar kaydedilen ilerlemenin on yılın sonuna kadar devam etmesini sağlayacağız” dedi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

FT: Şirketler ABD tahvil piyasasına hücum ediyor

Yayınlanma

Donald Trump’ın seçim zaferinin ardından şirketler ABD tahvil piyasasına girmek için yarışıyor.

Financial Times’ın (FT) LSEG verilerinden aktardığına göre aralarında ağır makine üreticisi Caterpillar, biyofarma şirketi Gilead Sciences ve yatırım bankası Goldman Sachs’ın da bulunduğu şirketler bu hafta 50 milyar dolardan fazla borçlandı.

Bu toplam bankacıların beklentilerinin çok üzerinde ve şirketlerin genellikle yaz durgunluğunun ardından piyasaya döndüğü eylül ayındaki faaliyet patlamasından bu yana en yoğun hafta.

Trump’ın geçen haftaki zaferinden bu yana kredi ve hisse senedi piyasaları yükseldi ve yatırımcıların vergi indirimlerinin kârları artıracağına dair beklentileri, ABD Hazine tahvillerine göre kurumsal borçlanma maliyetlerini on yılların en düşük seviyesine itti.

Citigroup’un Kuzey Amerika borç sermaye piyasaları başkanı John McAuley, şirketlerin “demir sıcakken dövmeyi tercih ettiklerini ve şu anda demirin gerçekten sıcak olduğunu” söyledi.

McAuley, “Geçen haftaki seçimlerle ilgili belirsizliğin piyasa üzerinde bir ağırlık oluşturduğuna şüphe yok,” dedi.

Yüksek dereceli şirketlerin devlete göre borçlanmak için ödedikleri prim olan ABD yatırım sınıfı tahvil spreadleri perşembe günü geç saatlerde 0,8 yüzde puanı ile 1998’den bu yana en düşük seviyesine yakındı.

Ice BofA verilerine göre, yüksek getirili ya da “önemsiz” tahvillerdeki spreadler 2,6 yüzde puan ile 2007 ortasından bu yana en dar noktadaydı.

Spread, bir yatırımcının bir finansal enstrümanı satın almak veya satmak istediğinde karşılaştığı mali farka verilen ad.

“Spreadler göz kamaştırıcı derecede dar seviyelerde,” diyen üst düzey bir borçlanma bankacısı, düşük borçlanma primlerinin birçok şirketi gelecek yılın başlarında planladıkları tahvil ihraçlarını “öne çekmeye” teşvik ettiğini sözlerine ekledi.

Genellikle daha dar spreadlerden yararlanmak için en hızlı hareket eden bankalar, bu haftaki borçlanma çılgınlığında yoğun bir şekilde yer aldı. Morgan Stanley’de yatırım sınıfı borç sermaye piyasaları küresel eş başkanı Teddy Hodgson, faaliyetin “defterin finansal tarafına doğru çok çarpık” olduğunu söyledi ve “Seçim sonrası fonlama yapmayı planlamayan, [ancak] spreadlerin nerede işlem gördüğü açısından bunu göz ardı edilemeyecek kadar iyi gören çok sayıda hızlı hareket faaliyeti var,” dedi.

Seçim gününden bu yana ABD hisse senedi fiyatlarındaki artış, özel sermaye şirketleri ve diğer yatırımcıların borsada işlem gören şirketlerdeki hisselerini satmasıyla birlikte öz sermaye piyasalarında da bir hareketlilik yarattı.

Dealogic verilerine göre, bu devam satışları seçimden bu yana yaklaşık 6 milyar dolar topladı.

Bu toplam, Boeing’in ekim ayı sonunda tarihteki en büyük anlaşmalardan birini tamamladığı oylamadan kısa bir süre önceki dönemin altında, fakat işlem sayısı hızlandı ve 7 Kasım ve 12 Kasım, mart ayından bu yana devam satışları için en yoğun iki gün oldu.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Marco Rubio’nun Çin hakkındaki görüşleri neler?

Yayınlanma

2011’den bu yana Florida’dan Senato üyesi olan Marco Rubio, yeni Donald Trump hükümetinde Dışişleri Bakanlığı görevine getirildi.

İran, Küba ve Venezuela’ya karşı sert tutumuyla bilinen senatör, Çin Halk Cumhuriyeti’ne karşı da her zaman önde gelen “şahinlerden” biri olarak öne çıktı.

Örneğin, ABD Başkanı Donald Trump’ın görevdeki ilk döneminde Hong Kong veya Sincan’da Çinli yetkililer tarafından alınan önlemleri cezalandırma bahanesiyle, Çinli politikacılara ve şirketlere karşı yaptırımlar getiren ABD yasalarının kabul edilmesi için bastıran Rubio, şu anda yaklaşık 40 parlamentodan milletvekillerinin oluşturduğu ve tüm kıtalarda Çin karşıtı yasa tekliflerini koordine eden küresel ağ Parlamentolar Arası Çin İttifakının (IPAC) ilk aktivistlerinden biriydi.

ABD Dışişleri Bakanı adayı bunların yanı sıra Pekin’i, “iktidar hırsını tatmin etmek” için “dünyanın tüm kurumlarını ve tüm normlarını baltalamak” istemekle suçluyor.

Jamestown Vakfı Başkanı Peter Mattis, Rubio’nun “Çin ile ilgili konuları ele alma” konusunda seleflerinden daha istekli olacağını öngörüyor.

Pekin ise, Halk Cumhuriyeti’ne karşı agresif politikası nedeniyle 2020’de Rubio’ya giriş yasağı da dahil olmak üzere yaptırımlar uyguladı.

Ulusal güvenlik, kapitalist verimliliğe karşı

2020 yılında The Wire China’ya kapsamlı bir mülakat veren Rubio, Çin’in Amerika’nın stratejik rakibi olduğunu ve şirketlerinin de Amerika’nın sermaye piyasalarını “sömürdüğünü” öne sürüyor ve sonuç olarak da Amerikalıların “totaliter bir rejimi finanse ettiğini” söylüyordu.

COVID-19 ile birlikte tedarik zincirindeki “kırılganlığı” hatırladıklarını kaydeden Rubio, “Kritik endüstrilerin ne olduğunu yeniden tanımlayacağız ve pandemiden sonra dünya genelinde bu endüstriler etrafında bir miktar korumacılık olacak,” diyordu.

Aynı mülakatta Florida Senatörü daha da ileri gidiyor. Kendisinin “büyük bir kapitalizm destekçisi” olduğu bilgisini verdikten sonra, kapitalizmi dünyadaki en iyi ekonomik model yapan şeylerden birinin, sermayeyi en verimli şekilde kullanacak şekilde tahsis etmesi ve her zaman en verimli sonucu elde etmesi olduğunu savunuyor.

Ama sonrasında şunları ekliyor ve “Bununla birlikte, en verimli sonucun ulusal çıkarlarımıza uygun olmadığı durumlar da vardır,” diyor.

Rubio, bu tip durumlara örnek olarak, jenerik ilaçlardaki etken maddelerin üretimini veriyor. Bu maddelerin üretimi Çin’de daha ucuz olsa da, Rubio’ya göre, ABD’nin ulusal çıkarlarına aykırı çünkü “Bir kriz anında bu ya da bir dizi başka emtia ya da ürüne erişimimizi engelleyebilmek bir ülke üzerinde muazzam bir kozdur.”

Çin ile silahlı çatışma ihtimali: Japonya ile Pasifik savaşları örneği

Daha sonra Japonya’nın Aralık 1941’de ABD’yi hedef almasını tetikleyen şeyin ne olduğunu hatırlatan Rubio, “ABD’nin Japonya’nın İkinci Dünya Savaşı öncesindeki saldırgan davranışlarıyla, onların petrole ve enerji kaynaklarına erişimini engelleyerek başa çıkma kararına” işaret ediyor.

Rubio, “Herhangi bir ülkeye bizim üzerimizde bu tür bir baskı gücü vermek, silahlı çatışma ihtimalini doğurur; silahlı çatışmanın korkunç sonuçlarının ortaya çıkma ihtimalini artırır,” iddiasında bulundu.

Rubio, Çinli şirketler söz konusu olduğunda ise “ulusal güvenliğe” ilişkin olanlarla olmayanlar arasında bir ayrım yapıyor. Ulusal güvenliği ilgilendiren alanlar arasında telekomünikasyon, biyoteknoloji, yapay zeka ve kuantum hesaplama gibi sektörler yer alıyor. Senatör, bu sektörlerde Çin’e bağımlı olmayan Amerikan şirketlerinin olması gerektiğini savunuyor.

“Yirmi birinci yüzyılı ABD-Çin ilişkisi belirleyecek”

Tedarik zincirleri söz konusu olduğunda üretimin tekrar ülke içine dönmesi (onshoring) için çaba sarf etmek gerektiğini ileri sürüyor. Rubio’ya göre eğer Çin’den ABD’ye bir üretim kayması olmazsa, bunu Orta Amerika ülkelerinde de yapabilirler. Örneğin El Salvador, Guatemala, Honduras, hatta Haiti bu iş için uygun görünüyor.

“Kapitalizmin Çin’i değiştireceğini düşündük; Çin’in kapitalizmi değiştirmeye çalışacağını fark etmedik,” diyen Rubio, Xi Jinping’in de 2008-9 krizini Batının ve kapitalizmin çöküşünün başlangıcı olarak gördüğünü, bu nedenle “agresif” politikaları ivmelendirdiğini söylüyor.

Yirmi birinci yüzyılı ABD ile Çin arasındaki ilişkinin belirleyeceğini düşünen yeni bakan, “Asıl soru şu: Aşırıya kaçmanın sonuçları nedeniyle her iki tarafın da yapabileceklerinin kısıtlandığı dengeli bir ilişki olmasını istiyor muyuz? Ulusal güvenliğimizin ve iktisadi çıkarlarımızın korunduğu dengeli bir ilişki mi istiyoruz? Yoksa bizi şu ya da bu şekilde agresif karşılıklar vererek arayı kapatmaya çalışmaya zorlayan, giderek dengesizleşen bir ilişki mi istiyoruz?” diye soruyor.

Eylül 2024 raporu: “Çin ekonomisi çöküyor” tezlerine itiraz 

Marco Rubio’nun Eylül 2024 tarihli “The World China Made” (“Çin’in Oluşturduğu Dünya”) başlıklı rapor, Çin’in yüksek teknoloji endüstrisi ve küresel ticaret alanındaki başarılarına ilişkin olarak son yıllarda ABD’de hazırlanmış en kapsamlı raporlar arasında yer alıyor.

Rubio, Çin ekonomisinin “genellikle derin sorunlu, hatta belki de çöküşün eşiğinde” olarak tasvir edilmesine itiraz ediyor.

ABD’de uzmanların ve düşünce kuruluşlarının Soğuk Savaş’ta SSCB’ye karşı elde edilen zaferin etkisiyle Çin’e yönelik benzer düşüncelerle oyalandığını savunan Rubio, “Çin’in ihracat ve imalat odaklı kalkınma modeli kısa vadede Çin’i teknoloji sınırına taşıyacak kadar başarılı olmuş, fakat uzun vadede ülkenin yapısal sorunlarını aşmasına yardımcı olacak kadar başarılı olamamış olabilir … Fakat kişinin kendi başarısına olan yenilmez inancı, rehavet için bir reçetedir. Ve giderek artan bir şekilde, bu inanç önümüzde duran kanıtlarla çelişmektedir. Eğer bu raporun verdiği bir mesaj varsa, o da ABD’nin Komünist Çin konusunda kayıtsız kalamayacağıdır,” uyarısında bulunuyor.

Bugünün Çin’inin gücünün doruk noktasında olduğu varsayılsa bile, Rubio’ya göre, Çin Komünist Partisi önümüzdeki yıllarda “Amerikan sanayisi ve işçileri için gerçek ve varoluşsal bir tehdit oluşturmaya devam edecek.”

Çin ile mücadelede “Küresel Güney” stratejisi kritik

Rubio’nun raporu, Çin’in “Küresel Güney”de ABD’ye ihracat yapan fabrikalar kurarak ABD gümrük vergilerini nasıl aştığına dair analizleri aktarıyor.

Raporda, “Sanayileşmiş dünyada Çin ürünlerine karşı ticari engeller arttıkça, Çinli firmalar ihracat pazarı ve denizaşırı üretim üssü olarak Küresel Güney’i hedeflemiştir,” deniyor. Rubio, ABD’nin Çin’den ithalatının azalmasına rağmen, Çin’in “Küresel Güney”e ihracatı ile ABD’nin “Küresel Güney”den ithalatının çok benzer yükseliş eğrileri çizdiğine işaret ediyor.

Dolayısıyla Çin’in “Küresel Güney” stratejisine karşı strateji geliştirmek, Rubio’nun önerdiği Çin’le mücadele paketinin olmazsa olmazı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English