Bizi Takip Edin

Avrupa

‘Yüksek yakıt fiyatları Ukrayna savaşından daha fazla Avrupalıyı öldürecek’

Yayınlanma

Rusya-Ukrayna Savaşı sürerken, Avrupa’nın korkuyla beklediği kara kışa ilişkin tahminler göz korkutmaya başladı. 

The Economist’te yayınlanan bir haberde, Rusya’nın Ukrayna ile Avrupa’nın geri kalanı arasında bir mesafe açmak için enerjiyi bir silah olarak kullandığı iddia edildi. Avrupa’nın şimdiye kadar Rusya kaynaklı enerji fiyatı şoklarını başarıyla atlattığını söyleyen The Economist, bununla birlikte Avrupa şu andaki hane doğalgaz ve elektrik fiyatlarının, 2000-2019 arasına göre sırasıyla yüzde 144 ve yüzde 78 daha fazla olduğuna dikkat çekti.

Tarihsel olarak ölüm sayıları, iklim ve enerji fiyatları arasında bir bağlantı bulunuyor. Haberde yer alan bir grafiğe bakılırsa, Aralık-Şubat arasında, Haziran-Ağustos arasına göre yüzde 21 daha fazla Avrupalı ölüyor. 

The Economist’in hazırladığı istatistiksel modele göre, enerji fiyatları ile kış ölümleri arasındaki ilişki bu sene değişebilir. Ama eğer modeldeki eğilim devam ederse, elektrik fiyatlarındaki artış ılımlı bir kışta bile ölümleri tarihsel seviyelerin üzerine çıkarabilir.

Modele göre, ılımlı bir kışta ölüm artışları tarihsel ortalamanın 32 bin üzerinde olabilir. Sert bir kışta ise bu rakam 335 bin fazladan ölüme yol açabilir. Fazladan ölümlere etki edecek faktörler arasında grip mevsiminin nasıl seyredeceği de yer alıyor. Modelde, elektrik fiyatlarındaki yüzde 10’luk bir artış ile ölümlerdeki yüzde 0,6’lık bir artış birbirine bağlantılı.

Eğer elektrik fiyatları şu anki seviyede kalırsa, Avrupa’nın ortalama bir kışında 147 bin kişi fazladan ölecek. Ilımlı bir kışta ise bu sayı 79 bine düşecek. Sert kışta ise fazladan ölüm sayısı 185 bin.

‘Avrupa zayıflayacak ve küresel konumunu kaybedecek’

The Economist, Avrupa’ya yönelik karamsar senaryolarına başka bir makalede daha devam ediyor. 

“Avrupa, kalıcı bir enerji ve jeopolitik krizle karşı karşıya,” başlıklı makalede, küresel enerji sisteminin yenilenmesi, ABD’nin iktisadi popülizmi ve jeopolitik anlaşmazlıkların AB’nin uzun vadedeki rekabetçiliğini tehdit ettiği savunuluyor.

Makalede, enerji fiyatlarının zirveyi gördükten sonra düşmeye başlamasına ve havaların iyi seyretmesine aldanılmaması gerektiği vurgulanıyor, çünkü AB’nin enerji fiyatları hâlâ uzun vadeli ortalamanın altı kat üzerindedir. 2023 yılında Avrupa’nın gaz depoları yeniden doldurulacak ama bu sefer Rusya’dan borularla gelen herhangi bir gaz olmayacak.

AB sanayisizleşme tehdidiyle karşı karşıya

Finansal açıdan da AB’nin zorluklarla karşı karşıya olduğu vurgulanıyor. Enflasyonun görülmedik seviyelere yükselmesi, merkez bankalarını faiz yükseltme kararlarına zorluyor. Ama faiz artırımlarının ucu kaçarsa, bu sefer avro bölgesinin yüksek borçlu ve zayıf ekonomileri büyük bir tehditle yüz yüze gelecek.

Özellikle ABD’deki yeni Enflasyonu Düşürme Yasasındaki (IRA) korumacı paketler Avrupa’yı kara kara düşündürüyor. 400 milyar dolarlık enerji, imalat ve ulaşım sübvansiyonları, ABD’de üretilen ürünleri teşvik edecek. Çin’in on yıllardır izlediği iktisadi çizgiyi andıran bu önlemler, Dünya Ticaret Örgütü kurallarına ve serbest ticarete bağlılığını sürekli vurgulayan AB’yi, The Economist’in tabiriyle, “enayi” pozisyonuna düşürüyor.

Ama sübvansiyonların Avrupalı şirketleri etkilediği görülüyor. İsveçli ödüllü batarya start-up’ı Northvolt, üretimini Amerika’ya doğru genişletmek istediğini açıkladı. Financial Times’ta yer alan bilgilere bakılırsa, ABD’deki yeni yasa ile birlikte Northvolt’un olası bir fabrikasına 600 ila 800 milyon dolarlık bir teşvik verilecek. Aynı şirket Almanya’da bir yatırıma kalksa, alacağı teşvik yalnızca 155 milyon avro (yaklaşık 161 milyon dolar).

İspanyol enerji şirketi Iberdrola’nın ABD’ye yaptığı yatırımlar AB’ye yaptıklarının iki katı. Birçok patron, fahiş enerji fiyatları ile Amerikan devlet sübvansiyonlarının Avrupa’da büyük bir sanayisizleşmeye yol açacağı uyarısında bulunuyor. Örneğin ünlü Alman kimya devi BASF, Avrupa’daki operasyonlarını kalıcı olarak bitirmeye yönelik bir plan hazırlığı içerisinde.

Alman Ekonomi Bakanı: ABD tüm yatırımları emiyor

IRA, AB içerisinde de tepki yaratmış durumda. İki hafta önce Lafarge ve Saint-Gobain gibi ünlü Fransız şirketlerinin yöneticileriyle buluşan Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, “Bu noktada bir Avrupa uyanışına ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum,” dedi.

Almanya’nın Yeşiller üyesi Ekonomi Bakanı Robert Habeck ise daha açık konuştu. ABD’nin sübvansiyon kararını “aşırı” olarak nitelendiren bakan, yasayla birlikte ABD’nin tüm yatırımları Avrupa’dan “emdiğini” savundu.

Kasım ayı başında AB tarafından hazırlanan bir belgede, ABD’deki yasanın Dünya Ticaret Örgütü kurallarına aykırı olduğu belirtilmiş ve yasadaki dokuz maddenin düzeltilmesi gerektiği söylenmişti.

Fransa ‘yerli malı’ yasası istiyor, Almanya temkinli

IRA, gelişmiş makinelerden ağır sanayiye kadar birçok sektörü etkileyecek ama AB en çok otomotiv sektörü için endişe ediyor. Avrupa şu anda dünyadaki elektrik araç üretiminin dörtte birini, tedarik zincirinin ise beşte birini karşılıyor. ABD, henüz elektrikli araç üretiminin onda birini, batarya üretiminin ise yüzde 7’sini karşılayabiliyor. Yeni yasa ile birlikte, Kuzey Amerika’da üretilen ve birleştirilen elektrikli araçlarda tüketicilere 7 bin 500 liralık bir vergi indirimi öngörüyor.

Financial Times’a konuşan Amerika Birleşik Devletleri Ticaret Temsilcisi Katherine Tai, AB’nin endişelerini doğrular şekilde, vergi indirimini AB’de üretilen araçlara genişletmek yerine, AB yetkililerine “[kendi] sübvansiyonlarını artırma” çağrısı yaptı.

Almanya, ABD ile bu şekilde bir sübvansiyon rekabetine girmek istemiyor. Fakat Fransa, AB’nin kendi “Avrupa’dan satın al” yasası için bastırıyor. Macron, Avrupa’nın sanki dışarıdan bir rekabet yokmuş gibi davranamayacağını söyledi.

Avrupa

AB’den Trump’ın ateşkesine benzer barış taslağı

Yayınlanma

AB ülkeleri, Rusya-Ukrayna savaşına yönelik, ABD Başkanı Donald Trump’ın 30 günlük ateşkes önerisine benzer bir ortak deklarasyon taslağı hazırladı. Almanya Başbakanı Friedrich Merz, taslağın barış görüşmeleri için zemin yaratmayı amaçladığını ve Rusya’nın daha uzun süreli bir ateşkese razı olması gerektiğini belirtti.

Avrupa Birliği ülkeleri, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşa yönelik ortak bir deklarasyon taslağı hazırladı.

Almanya, Fransa, Polonya ve diğer AB ülkelerinin öncülük ettiği bu taslağın, ABD Başkanı Donald Trump’ın önerdiği 30 günlük ateşkes teklifiyle “büyük ölçüde aynı” olduğu bildirildi.

Almanya Başbakanı Friedrich Merz, Avrupa Konseyi Başkanı António Costa ile düzenlediği basın toplantısında,, Trump’ın planını bir gün önce yaptığı telefon görüşmesinde kendisine anlattığını aktardı.

Merz, “Desteğimi ifade ettim ve bunun [ateşkesin] doğru olduğuna inanıyoruz,” dedi.

Avrupa ülkeleri, Rusya’yı “gerçek bir barış planı için gerekli alanı yaratacak” daha uzun süreli bir ateşkese razı olmaya çağırıyor.

Merz, Almanya ve AB’deki ortaklarının Ukrayna’yı desteklemeye devam edeceğini ve “gerekirse” ve Moskova barış görüşmelerine yanaşmazsa ABD ile birlikte Rusya üzerindeki yaptırım baskısını artırmaya hazır olduklarını belirtti.

Başbakana göre, bundan sonra her şey Rusya’ya bağlı. Merz, “Umarım ilgili tüm taraflar bunu, ateşkes halinden barış anlaşması müzakerelerine geçmek için bir fırsat olarak görür,” diye ekledi.

Von der Leyen: Ukrayna’nın AB üyeliği hızlanmalı

Rusya tarafı, 9 Mayıs şerefine üç günlük bir ateşkes ilan etmişti. Ukrayna bu ateşkese resmi olarak destek vermedi ve en az 30 günlük bir ateşkes çağrısında bulundu.

Bir gün önce Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, “diplomasiye şans verebilecek” teklifinin hâlâ geçerli olduğunu bildirmişti.

Kiev’in girişimi Trump tarafından onaylandı. Trump, Zelenskiy ile yaptığı görüşmenin ardından, “Bu ateşkes nihayetinde bir barış anlaşmasının imzalanmasına yol açmalı,” diye yazdı ve rejime uyulmaması halinde ABD ve ortaklarının yaptırımlarıyla karşı karşıya kalınacağını ekledi.

ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance ise Beyaz Saray’ın uzun vadeli bir çözüm arayışında olduğunu söylemişti.

Kremlin, anlaşmaya varmanın çaba, zaman ve Kiev’in Moskova ile doğrudan müzakerelere katılımını gerektirdiğini, “Ukrayna krizinin anında çözülemeyecek kadar karmaşık” olduğunu belirtmişti.

Rus yetkililer daha önce 30 günlük ateşkese “genel olarak evet” dediklerini, ancak “incelikler” olduğunu, özellikle de Ukrayna’nın bu süreyi nasıl kullanacağının Moskova’yı ilgilendirdiğini ifade etmişlerdi.

Zelenskiy ve Trump telefonda görüştü

Okumaya Devam Et

Avrupa

AB, Çinli şirketlerin liman satın almasından rahatsız

Yayınlanma

Avrupa Birliği (AB), limanlarının kime ait olduğu konusunda tedirginlik yaşıyor.

Blokun denize çıkış kapılarında Çinli şirketlerin izinin büyümesi de endişeyi artırıyor.

POLITICO’nun haberine göre Ulaştırma Komiseri Apostolos Tzitzikostas perşembe günü sektör liderlerine, Avrupa limanlarının “güvenliği yeniden gözden geçirmesi ve yabancı varlığını daha dikkatli incelemesi” gerektiğini söyledi.

Brüksel açısından bir zamanlar zararsız bir yatırım olarak görülen şey, artık bir güvenlik riski olarak değerlendirilmeye başlıyor.

Komisyonun yakın zamanda yayınladığı savunma beyaz kitabı, “kritik ulaşım altyapısı”nın yabancıların mülkiyetine daha sıkı kontroller getirilmesi fikrini ortaya atarak bu endişeyi yineledi.

Bu tedirginlik, POLITICO’nun elde ettiği, Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) Sosyalist ve Demokratlar (S&D) tarafından hazırlanan ve AB’nin yabancı yatırım tarama yönetmeliğinin yaklaşan revizyonunda daha sıkı kurallar getirilmesini talep eden taslak belgede de yansıtılıyor.

Ne Tzitzikostas ne de S&D, Çin’in adını açıkça anmadı, fakat alt metin şüpheye yer bırakmıyor. Belçika Kraliyet Savunma Enstitüsü araştırmacısı Simon Van Hoeymissen, bu ifadenin Pekin’in Antwerp-Bruges ve Rotterdam’dan Yunanistan’ın Pire limanına kadar Avrupa’nın önemli limanları üzerindeki etkisinin genişlemesine atıfta bulunduğunu söyledi.

Çinli devler COSCO ve China Merchants ile Hong Kong merkezli Hutchison, şu anda AB genelinde 30’dan fazla terminalde hisselere sahip.

“Gerçek ortada,” diyen Portekizli merkez sağ Avrupa Halk Partisi (EPP) milletvekili Ana Miguel Pedro, AP’nin “Denizler, Nehirler, Adalar ve Kıyı Bölgeleri Grubu” üyesi.

Pedro, “Pekin gibi yabancı devletlerin yönlendirdiği aktörler, tek tek ülkelerin parçalı tepkilerinin çok ötesinde bir koordinasyon ve niyetle hareket ediyor,” uyarısında bulundu.

Pedro, COSCO’nun tipik bir piyasa aktörü gibi davranmadığını, Çin Komünist Partisi’nden emir aldığını savundu ve “Limanlardaki artan varlığı sadece iktisadi bir endişe değil. Bu stratejik bir zayıflık,” diye konuştu.

POLITICO’ya göre artık AB de bu durumu aynı şekilde görmeye başlıyor. Varşova merkezli Doğu Çalışmaları Merkezi düşünce kuruluşunun son raporunda, “Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve Çin’in Rusya’ya verdiği gayri resmi destek, AB limanlarının güvenliği konusundaki endişeleri daha da artırdı,” deniyor.

Örneğin Hutchison, 20 yılı aşkın süredir Polonya’nın Gdynia Konteyner Terminali’nde hisse sahibi.

Bu durum değişebilir. Çin bağlantılı şirketlerin Panama Kanalı’ndan çıkmasını isteyen ABD Başkanı Donald Trump’ın baskısı altında Hutchison, BlackRock liderliğindeki ve Mediterranean Shipping Company’nin de dahil olduğu bir konsorsiyuma, Avrupa’daki 14 liman dahil olmak üzere dünya çapında 23 milyar dolarlık liman varlıklarını satmak için görüşüyor.

Ne var ki bu anlaşma, Pekin’in müdahalesi üzerine Mart ayında duvara çarptı.

Gdynia’yı özellikle dikkat çekici kılan, sadece ticaret hacmi değil, hemen yanında bulunan deniz üssü, tersane ve Polonya’nın seçkin deniz özel kuvvetlerinin karargahı.

Bu, terminali işleten grubun Avrupa ve NATO’nun askeri lojistik ve savunma operasyonlarını en ön sıradan izleyebileceği anlamına gelebilir.

Polonya hükümeti, terminalin stratejik öneminin farkında olarak, onu kritik altyapı olarak listeledi. Bu, işletmecinin güvenlik konusunda hükümetle yakın işbirliği içinde çalışması gerektiği anlamına geliyor.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Kuzey Akım-2’nin borç yapılandırma anlaşmasına onay

Yayınlanma

İsviçre’nin Zug kantonu mahkemesi, Kuzey Akım-2 doğalgaz boru hattının işletmecisi Nord Stream 2 AG ile alacaklıları arasındaki borç yapılandırma anlaşmasını onayladı. 30 Nisan’da varılan anlaşma, şirketin iflastan kaçınmasına yardımcı olmayı amaçlıyor. Kararın henüz yürürlüğe girmediği ve itiraz yolunun açık olduğu belirtildi.

İsviçre’nin Zug kantonu mahkemesi, Kuzey Akım-2 doğalgaz boru hattının işletmecisi Nord Stream 2 AG ile alacaklıları arasında varılan uzlaşma anlaşmasını onayladı.

Anlaşma 30 Nisan tarihinde imzalanmıştı. TASS haber ajansının mahkeme belgelerine dayandırdığı haberine göre mahkemenin açıklamasında, onay kararının belirlenen usullere göre temyiz edilebileceği belirtildi.

Kararın henüz yürürlüğe girmediği ve bu nedenle mahkemenin Nord Stream 2 AG’nin borç yapılandırmasına ilişkin moratoryum prosedürü hakkında bilgi vermediği aktarıldı.

Daha önce, 9 Ocak’ta mahkeme, Nord Stream 2 AG’yi küçük alacaklılara olan borçlarını 60 gün içinde tamamen ödemeye zorunlu tutmuştu.

Aynı tarihte mahkeme, Nord Stream 2 AG’nin borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin nihai moratoryumun 9 Mayıs 2025 tarihine kadar uzatıldığını duyurmuştu.

Aralık ayında Zug kantonu mahkemesinde yapılan bir duruşmada, Nord Stream 2 AG’nin iflasını önlemek amacıyla 10 Ocak 2025 tarihine kadar borç yapılandırma anlaşmasına varması gerektiğine karar verilmişti.

Kuzey Akım ve Kuzey Akım-2 doğalgaz boru hatları, 26 Eylül 2022 tarihinde bir sabotaj sonucu hasar görmüştü. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, olaydan Batı’yı sorumlu tutmuştu. İsveç, Danimarka ve Almanya olayı soruşturmaya başlamış, ancak ilk iki ülke failleri belirlemeden soruşturmalarını sonlandırmıştı.

Avrupalı şirketler Rus gazına kısmi dönüşü değerlendiriyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English