Amerika
Pentagon ve güç ideolojisi: Batı medeniyetini kurtarmak

“İsraf” ve “hantallık”… Silikon Vadisi’ndeki muhteris yeni Pentagon müşterilerinin, geleneksel silah şirketlerine ve ürünlerine yönelttikleri eleştiriler böyle özetlenebilir.
Elbette buna bir de “Nietzsche’ci” diyebileceğimiz bir güç ideolojisi eşlik ediyor. Peter Thiel’in “woke” zihniyetini Hıristiyanlığa benzettiğine daha önce işaret etmiştik. Kurbandan yana olma, merhamet, kitle/köle kültürü… Bunlar Nietzsche’nin Hıristiyanlığa atfettiği olumsuz niteliklerdi ve Silikon Vadisi çetesi, bu antidemokratik/antisosyalist “aristokratik isyancının” söylediklerini neredeyse harfi harfine tekrar ediyor.
Pentagon ve genel olarak savunma sanayii, bu güç ideolojisinin hem bir oyun alanı, hem de gerçeklik testine tabi tutulduğu yer olarak öne çıkıyor. Silikon Vadisi’nin transhümanist filozof-kralları, hem kavga ediyor, hem uzlaşıyor.
Önceki yazıda, savunma sanayiinde inovasyon söz konusu olduğunda Vadi’nin abartılı fütürizmine karşı bir de daha konvansiyonel görüşler bulunduğuna değinmiştik. Donald Trump ve birçok Cumhuriyetçinin bu iki anlayışın arasında bir yerde durduğu anlaşılıyor. İşin garibi, bu orta yol, tuhaf sonuçlara yol açıyor.
Tuhaf sonuçların en çok öne çıkanı, ABD’nin İsrail’den devşirdiği “Demir Kubbe” konsepti. Trump ve bazı Kongre üyeleri, ayrıca etkili MAGA’cılar, ABD’nin kendi Demir Kubbe’sine sahip olması gerektiğine inanıyorlar.
27 Ocak’ta Başkan Trump, Pentagon’un “Anavatan’a yönelik herhangi bir yabancı hava saldırısını caydırmak ve vatandaşlarını ve kritik altyapısını bunlara karşı korumak” için “yeni nesil bir füze savunma kalkanı” inşa edeceğini açıkladı.
Başkan Savunma Bakanlığına ABD’yi “eş, yakın ve haydut düşmanlardan gelebilecek balistik, hipersonik, gelişmiş seyir füzeleri ve diğer yeni nesil hava saldırılarına” karşı savunmak üzere “Amerika için Demir Kubbe” önerisinde bulunmak için 60 günü olduğunu söyledi.
Trump’ın başkanlık emrini, makul bir askeri görevden çok pazarlama aldatmacası olarak görenler mevcut. Nitekim Pentagon, Trump’ın duyurusundan dört gün sonra “Amerika için Demir Kubbe” kararnamesini ele almak üzere “endüstrinin yeteneklerini anlamak” için savunma sanayii şirketlerine bir anket gönderdi.
ABD savunma şirketleri, yapabileceklerini abartmalarıyla da biliniyor. “5’li çete” mensubu ve İsrail’deki Demir Kubbe’nin ortaklarından RTX, memnuniyetini gizlemedi. Şirket CEO’su Chris Calio, Trump’ın emrinden bir gün sonra, “Bugün İsrail’in Demir Kubbe’sinin önemli bir ortağıyız. Bu, Raytheon’un temelini oluşturuyor ve bu konuda en iyiler arasında yer alıyorlar… Bunu bizim için önemli bir fırsat olarak görüyoruz, tam da bizim kaptan köşkümüzde olan bir şey,” diye konuşuyordu.
Demek ki askeri-endüstriyel kompleks bozuluyor, yeniden yapılıyor. Ama biz şimdilik Demir Kubbe fantezisine dönelim: “Amerika için Demir Kubbe”, İsrail’in daha az sayıda, daha yavaş ve daha kısa menzilli roket ve füzeleri savuşturmak için kullandığı çok daha mütevazı Demir Kubbe sistemini örnek alıyor. İsrail’in resmi yüzölçümü 21.937 kilometrekare; Atlantik’ten Pasifik’e, Alaska’dan Meksika sınırına kadar uzanan ABD’ninki ise 9.867.000 kilometrekare!
Ama daha önemlisi, maliyet. Nükleer uzman Joe Cirincione’nin hesaplamalarına göre, başta Pentagon olmak üzere tüm devlet kurumlarında “israf”ın önüne geçmek ve devleti küçültmek için harekete geçen Trump yönetiminin bu askeri proje için yaklaşık 2,5 trilyon dolara ihtiyacı var.
ABD’nin şu anda füze savunması için harcadığı yıllık meblağ yaklaşık 10 milyar dolar.
Senato Silahlı Hizmetler Komitesi Başkanı Cumhuriyetçi Roger Wicker da, bu kapsamda Pentagon’a 200 milyar dolar ek bütçe ayrılmasını istiyor. Demir Kubbe’nin yanı sıra gemi inşası, denizaltılar ve yeni nesil savaş uçakları gibi alanlardaki kilit yatırımlar da senatör için önemli sayılıyor.
Burada bir gariplik daha bulunuyor. ABD Kongresi’ndeki senatörler ve temsilciler, kendi eyaletlerindeki savunma sanayii tesislerinin üretime devam etmesi için bazen Pentagon’un istemediği ürünlerin bile piyasaya sürülmesine izin verebiliyorlar. 14 Şubat tarihli bir Wall Street Journal makalesi de buna dikkat çekiyor: Geçmişte Pentagon servisleri, finansmanı kendi istedikleri daha yeni programlara kaydırmak amacıyla potansiyel kesinti listeleri ortaya koyuyorlardı. Bölgelerindeki askeri harcamaları tutmak isteyen Kongre üyeleri ise daha sonra bu kesinti önerilerini rutin olarak reddediyorlardı.
WSJ, “Sonuç, 11 Eylül 2001 saldırılarından bu yana sürekli büyüyen bir Pentagon bütçesi oldu,” diye yazıyor.
Elon Musk’ın DOGE’si geldiğinde işler tersine dönebilir mi? Trump yönetiminin, Pentagon’un 850 milyar dolarlık bütçesinin %8’ini, yani yaklaşık 68 milyar dolar, büyük ölçüde bürokratik şişkinlikten yeni silahlara kaydırmak istediği söyleniyor. Savunma Bakanı Pete Hegseth, DOGE’yi memnuniyetle Pentagon’a davet ettiklerini söylüyor ve “Karargâhta ele alınması gereken israflar, fazlalıklar ve personel sayısı var,” diyor.
Demek ki Amerikan savaş kapasitesi daha keskin hale getirilmek isteniyor. Bunun için eski ile yeninin, geleneksel ile hiper-modernin iç içe geçmesi gerekiyor. Forbes şubat ayında şöyle yazıyor: Bir araştırma şirketine göre, havacılık ve savunma alanındaki küresel yapay zeka pazarının bugün yaklaşık 28 milyar dolar iken 2034 yılına kadar 65 milyar dolara yükseleceği tahmin ediliyor. Bu da %9,91’lik bir yıllık bileşik büyüme oranı anlamına geliyor. Kuzey Amerika tek başına bu pazarın 10,43 milyar dolarını temsil ediyor ve yıllık %10,02 ile daha da hızlı büyüyor.
Ama öncelik Silikon Vadisi çetesinde. Vadi, oynayacağı yeri biliyor: Palantir’in baş teknoloji şefi Shyam Sankar, ABD ile Çin arasındaki rekabeti, “Yapay Zeka silahlanma yarışı” olarak tanımlıyor.
Geleneksel donanım yerine yazılım, insansız hava araçları ve robotlara öncelik vererek askeri tedariki modernize etmeye yönelik bir baskı görme ihtimali artıyor.
Dolayısıyla, Trump yönetimi çelişkili dünyamızın cisimleşmiş hali gibi görünüyor. Musk “israf” diyor, ama Hegseth savunma harcamalarını Biden döneminde son kabul edilen bütçenin (895 milyar dolar) dahi çıkarmaktan söz ediyor. Pentagon’un başına da USAID’e olanların geleceğinden korkanlara, bakanlığının USAID olmadığını söyleyerek garanti veriyor ve ekliyor: “USAID’nin pek çok sorunu var… Önce Amerika ile bağlantısı olmayan küreselci gündemleri takip ediyor. Savunma Bakanlığı böyle değil.”
Demek ki tüm dünyaya yayılan üsleriyle, işgal ve darbe girişimleriyle Pentagon, “küreselci” bir gündemi takip etmiyor.
***
Perry Anderson, New Left Review’un son sayısında “fikirlerin gücü” üzerine yazdığı makalede, “doktrini daha zayıf ve çığırtkanları daha az” olduğu halde, neoliberalizmin dayanak aldığı liberalizmden çok daha güçlü ve yaygın bir ideoloji haline nasıl geldiğini sorduktan sonra, “her marksistin” bildiği bir cevap olduğunu söylüyor:
“Her marksistin aşina olduğu cevap, gelişmiş bir toplumun maddi altyapısının, geri kalan her şeyin dayandığı şey olduğudur; bu olmadan bürokrasi, ordu, meclis, medya, hastane ya da okul, hapishane, yüksek ya da alçak kültür olamaz: her işin yürüyebilmesi için, işleyen bir ekonomiye ihtiyaç vardır. Dolayısıyla, istenmediği takdirde liberal anayasalardan ya da parlamentolardan, liberal gazetelerden ya da podcast’lerden, liberal sanatlardan ya da inançlardan vazgecilebilirken, işleyen bir iktisadi sistemden vazgeçilemez. Bu, herhangi bir siyasi ya da kültürel düzenin olmazsa olmazıdır.”
İşleyen bir iktisadi sistem, şimdilerde kimileri “askeri Keynesçilik” de diyor(*), büyük veri-yapay zeka-risk sermayesi üçgeninde şekilleniyor. Amerikan “güvenlik devleti”nin ve Pentagon’un yarattığı ucube, Silikon Vadisi, “hakkı olanı” talep ediyor.
Bu tezgahta yer çok ve uzlaşının adresi Pentagon: 7 Mart’ta Bloomberg’in geçtiği bir habere göre, Palantir 178 milyon dolarlık sözleşmesinin bir parçası olarak ABD ordusuna mobil savaş istasyonları teslim etmeye başladı. “İnovatif” Anduril ve “5’li çete” mensubu Northrop Grumman gibi alt yüklenicilerle birlikte geliştirilen ürün, dışarıdan bakıldığında sağlam bir askeri kamyon gibi görünüyor. İçeride ise açılır kapanır masalar, çoklu ekranlar ve sunucularla tamamlanmış bir çalışma alanı hissi veriyor.
Palantir’in Titan isimli (Taktik İstihbarat Hedefleme Erişim Düğümü”nün İngilizce kısaltması) aracını geliştirmesi, ilk kez bir yazılım şirketinin Pentagon’un ana savunma yüklenicisi olarak çalışması anlamına geliyor.
Risk sermayedarları destekli yeni şirketlerin savunma sektörüne girmesiyle birlikte, yapay zekanın militarize edilmesi ve Pentagon’un Çin’le “Büyük Güç Rekabeti” için var olan hevesinin hızlandırılması gibi “ayrıcalıkları” da ortaya çıkıyor. Risk sermayesi, Büyük Teknoloji ve özel sermaye arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmacılar, bu birlikteliğin yakın zamanda bazı geleneksel Pentagon yüklenicilerini satın almaya başlayabileceğine bile işaret ediyor.
Sen Jose Devlet Üniversitesinden Roberto J. González, Büyük Teknoloji’nin ezici mali gücü göz önüne alındığında, Microsoft ve Amazon gibi şirketlerin “geleneksel” askeri-endüstriyel kompleksin parçalarını satın almaya başlaması ve Northrop Grumman ve RTX gibi “geleneksel” firmaların gelecek vaat eden savunma teknolojisi girişimlerini satın almaya başlamasının daha olası bir senaryo olduğunu düşünüyor.
Örneğin Pentagon’un seçkin “emektarları”, Red Cell Partners ve Shield Capital gibi girişim sermayesi şirketlerini tercih ediyor. Özel sermaye devi KKR’nin ortaklarından biri de eski CIA şefi David Petraeus.
Pentagon, “Stratejik Sermaye Ofisi” adında bir bölümü de sessiz sedasız açtı. Bu ofis, kamu fonlarını savunma sanayii tabanının “kârlı olmayan” yönlerine yatırmak ve Pentagon’un çok önemli “ulusal güvenlik” uygulamalarına sahip olduğunu düşündüğü teknolojilerin geliştirilmesini hızlandırmak için var gibi görünüyor.
Pentagon’un araştırma bütçesini artırmasıyla birlikte, sadece 2021 ve 2023 yılları arasında risk sermayesinin savunma firmalarına 100 milyar dolar civarında fon sağladığı hesaplanıyor. González, “Günümüzün teknoloji devlerinin neredeyse tamamı savunma sanayinden bir DNA taşıyor ve Pentagon ile uzun bir işbirliği geçmişine sahipler,” diyor. González’in araştırmasının başlığı: “Büyük Teknoloji ve Silikon Vadisi Askeri-Endüstriyel Kompleksi Nasıl Dönüştürüyor?” Tablo tamamlanıyor.
***
Cumhuriyetçiler ile Demokratlar arasındaki sözümona “kültür savaşları”nın en silik olduğu yerin de savaş sanayii olduğu anlaşılıyor.
Trump’ın ve Hegseth’in ordudaki “trans ideolojisini” tersine çevirmeye yönelik hamleler yaptığını reddetmiyorum. Ama bunun, yani Silikon Vadisi ile Pentagon arasındaki sözde “kültür savaşının” Amerikan ulusal çıkarlarını baltaladığına ilişkin anlatının tamamen palavra olduğunun altını çizmek istiyorum.
“Kültür farklılıkları”, California-Silikon Vadisi şirketleri ile ordu arasındaki ortaklıkları hiç engellemiyor. González hatırlatıyor: NSA’in en uzun süre görev yapan direktörü olan Keith Alexander, Amazon’un yönetim kurulu üyesi. Google’ın eski yöneticilerinden Eric Schmidt, hâlâ LinkedIn’den Reid Hoffman’ın da üyesi olduğu Pentagon’un Savunma İnovasyon Kurulu’nun kurucu başkanıydı.
González’e göre var olan “kültürel bölünme” bu şirketler ile Pentagon arasında değil, bu şirketlerdeki çalışanlar ile Pentagon arasında; bu çalışanlar, yaptıkları iş “terörle mücadele” görevlerinde insansız hava araçları tarafından derlenen video görüntülerini tarayan veri eleme yazılımı gibi şeylere katkıda bulunduğunda ahlaki tehlike yaşarlar: “Ben buna kültürel bir bölünme demezdim. Ben buna sınıf savaşının, ironik hale getirecek kadar gerçek bir mekanda tezahürü derdim.”
***
Güç ideolojisi ve “Nietzsche’ci yıkım projesi” uzlaşmanın zeminini oluşturuyor. Somut çıktıları ise Batı medeniyetini korumak, Amerika’nın küresel hegemonyasını garanti altına almak ve Çin’e karşı bir haçlı seferini örgütlemek.
Yine González yazıyor. Biraz uzun ama alıntalamaya değer:
“[Bu üstyapı] birkaç unsurdan oluşuyor: yapay zekanın etkinliği hakkında görkemli iddialarda bulunan bir yapay zeka yutturmaca makinesi; Çin’in askeri ve teknolojik yeteneklerinin abartılması; Amerika’nın tek başına dünyanın demokratik toplumlarını koruma yeteneğine (ve görevine) sahip olduğu fikri; ve ABD hakimiyetini korumanın en iyi yolunun, şirketlerin ihtiyaçlarına öncelik veren büyük ölçüde düzenlenmemiş bir serbest piyasadan geçtiğine dair sarsılmaz bir inanç. Askeri yapay zekaya olan talebin artmasında rol oynayan bu bakış açıları, teknoloji yöneticileri, risk sermayedarları, düşünce kuruluşu analistleri, akademik araştırmacılar, gazeteciler ve Pentagon liderlerinden oluşan birbirine bağlı bir şebeke tarafından yayılıyor. Birkaç yıl içinde bu grup, medya ortamını korkutucu bir senaryo ile doyurdu: Amerika’nın, ‘Yapay Zeka silahlanma yarışında’ Çin’i geride bırakamazsa küresel jeopolitik ve iktisadi üstünlük için destansı bir mücadeleyi kaybetmenin eşiğinde olduğunu iddia ediyorlar. Bu cazip fikir Soğuk Savaş anlatılarını anımsatıyor ve ABD’nin teknoloji sektöründeki askeri harcamalarını meşrulaştırmaya ve hızlandırmaya hizmet ediyor.”
Anderson’ın “işleyen bir iktisadi sistem” ve onun üst yapısına ilişkin tespitini hatırlatalım. Amerikan askeri harcamaları, yapay zeka yatırımları ve vampir risk sermayesi(**) ile desteklenen bir “serbest piyasa” mekanizması bu; sosyal Darwinizm per se de diyebiliriz.
(*) Elbette, Keynesçiliğin tarihte yalnızca askeri yoldan, yani 2. Dünya Savaşı ile, mümkün hale geldiği de iddia edilebilir.
(**) González araştırmasına şu noktaya dikkat çekiyor: “Doğaları gereği, VC [risk sermayesi] firmaları bir ürünü hızlı bir şekilde pazara sunarak ve ardından girişimi satıp veya halka açıp ‘nakde çevirerek’ yatırımdan hızlı geri dönüşler elde etmeye çalışırlar. Bu da VC tarafından finanse edilen savunma teknolojisi şirketlerinin hızlı bir şekilde prototip üretme ve ardından yeterli testler yapılmadan üretime geçme baskısı altında oldukları anlamına geliyor. VC firmaları ‘Pentagon yetkililerine yeni savaş yöntemleri satmakla’, bu yaklaşım stratejik bir çerçeveye uyduğu için değil, kendi iş modelleriyle uyumlu olduğu için ilgilenmektedir.”
Amerika
Trump, Katar’dan aldığı lüks jet hediyesini savundu

ABD Başkanı Donald Trump, salı günü Orta Doğu gezisi sırasında, kendi partisinin üyelerinden gelen eleştirilerin artması üzerine, Katar hükümetinden gelen lüks jet hediyesini kabul etme konusunda açıklamalarda bulundu.
Trump, sosyal medyada yaptığı bir paylaşımda, Katar kraliyet ailesinden devredilen 400 milyon dolarlık Boeing 747’nin, Air Force One’ın geçici olarak yerine geçeceğini ve bunun ABD için değerli bir hediye olduğunu, başkanlık görevinden sonra kullanabilse bile kişisel olarak kendisine değil, ABD’ye ait olduğunu belirtti.
Trump, Truth Social’da paylaştığı bir gönderide, “Neden ordumuz ve dolayısıyla vergi mükelleflerimiz, iyi iş çıkardığımız için bizi ödüllendirmek isteyen bir ülkeden ÜCRETSİZ olarak alabilecekleri bir şeyi yüz milyonlarca dolara satın almak zorunda olsunlar?” diye yazdı.
Bu açıklaması, yeni yönetiminin ilk önemli yurt dışı gezisi kapsamında Suudi Arabistan hükümeti tarafından ağırlandığı bir günün ardından geldi.
Trump, son günlerde, bazı müttefikleri de dahil olmak üzere eleştirmenlerin, böylesine lüks bir hediyeyi kabul etmenin kötü bir izlenim yaratacağını ve yasallığının şüpheli olduğunu ve uçağın Beyaz Saray’ın hava konutu olarak hizmet verebilmesi için gerekli olan güvenli iletişim sistemlerinin kurulması ve gizli bilgilerin güncellenmesinin yüksek maliyetine dikkat çekmesine rağmen, uçağı savunmaya devam etti.
ABD, şu anda Air Force One olarak hizmet veren iki eski uçağın yerine yenilerini almak için Boeing’e milyarlarca dolar ödüyor, fakat bu proje yıllardır sürüncemede.
Senato Çoğunluk Lideri John Thune, Kentucky Senatörü Rand Paul ve MAGA yorumcusu Laura Loomer gibi önde gelen Cumhuriyetçiler, Katar’dan lüks uçağı kabul etme planlarını eleştirdi.
Paul, Fox News’e verdiği demeçte, “Bu jet muhtemelen halka yanlış bir mesaj veriyor ve ben [onun] görünüşünü veya görünüşünü beğenmiyorum, bu yüzden reddetmesini umuyorum,” dedi.
Trump ise, bu işlemi Amerikan tüketicisi için bir kazanç olarak göstermeye çalıştı.
Trump, “Bu büyük tasarruf, bunun yerine AMERİKA’YI YENİDEN BÜYÜK YAPMAK için harcanacak! Sadece bir APTAL, ülkemiz adına bu hediyeyi kabul etmez,” diye yazdı.
Trump pazartesi günü gazetecilere, uçağın “bir gün” hizmetten çıkarılacağını ve kütüphanesine taşınacağını söyledi, fakat görevden ayrıldıktan sonra uçağı kullanmayı planlamadığını belirtti. Trump, sosyal medya platformu Truth Social’da anlaşmanın bu yönünü önemsiz göstermeye çalıştı.
Başkan, “Boeing 747, BANA DEĞİL, Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetleri/Savunma Bakanlığına veriliyor!” diye yazdı.
Amerika
Amerikan küçük işletmelerinin gelecek beklentileri ‘kasvetli’

Amerikan küçük işletmelerinin “iyimserliği” nisan ayında üst üste dördüncü ayda da geriledi ve işlerini genişletmek için yatırım planlayanların oranı 2020’den bu yana en düşük seviyeye indi.
Bu bulgular, Çin ile ticaret savaşının yumuşaması öncesine ait olmakla birlikte, devam eden güven kaybı, yüksek gümrük vergileri ve genel belirsizlikle bağlantılı iktisadi risklere ilişkin en son uyarı niteliğinde.
Bağımsız İşletmeler Ulusal Federasyonu (NFIB) küçük işletme iyimserlik endeksi geçen ay neredeyse 2 puan düşerek ekim ayından bu yana en düşük seviyesine geriledi.
Aylık anketi gerçekleştiren küçük işletmelerin lobi grubu NFIB’nin iktisatçıları, “Çok az sayıda küçük işletme mal ve hizmet ihracatı yapıyor, fakat milyonlarca işletme faaliyetleri için ithal mal tedarik ediyor ve bu tedarik zincirleri şu anda risk altında,” diyorlar.
Gümrük vergisi politikasının, özellikle göreceli fiyatları (maliyetleri) ani ve dramatik bir şekilde değiştirdiğine ve göreceli fiyatların tüm kararları etkilediğine dikkat çekiyorlar.
Endeks, küçük işletme sahiplerinin temel beklentilerindeki önemli bir bozulmaya da işaret ediyor. Firmaların yalnızca yaklaşık %18’i önümüzdeki altı ay içinde sermaye harcamaları (örneğin yeni ekipman veya binalar için harcamalar) planlıyor. Bu oran, Nisan 2020’den bu yana en düşük seviyeye geriledi.
Daha az sayıda işletme sahibi, gelecekte iş koşullarının iyileşeceğini öngörüyor ve bu oran ekim ayından bu yana en düşük seviyeye geriledi.
Küçük işletmeler işleri büyütemiyorlar
NFIB, şu anda işlerini büyütmek için uygun bir dönem olduğunu belirten işletme sahiplerinin sayısının “tarihi düşük” seviyede olduğunu bildirdi. İşlerini büyütmek için uygun bir dönem olmadığını belirtenlerin büyük çoğunluğu, bunun nedeni olarak “iktisadi koşulları” gösterdi.
Küçük işletmeler arasında iyimserlik seçimlerden sonra hızla artmış, fakat bu artış kısa sürede kaybolmuştu.
Nisan ayında yapılan son anket sonuçları, “Kurtuluş Günü” gümrük vergisi duyurusu ve Çin hariç tüm ülkelere uygulanan gümrük vergilerinin askıya alınmasını yansıtıyor.
Hazine Bakanlığı, geçen ay gümrük vergilerinden 8,7 milyar dolarlık gelir elde ettiğini ve bu rakamın rekor olduğunu açıkladı.
Amerikan küçük işletmelerini ve “reel sektörünü” anlatan “Main Street”in bildirdiği endişeler büyük ölçüde geleceğe ilişkin olumsuz beklentilere dayanıyor.
Bu durum, Çin mallarına uygulanan gümrük vergilerinin önemli ölçüde azaltılmasına yönelik geçici anlaşmanın küçük işletmeler tarafından memnuniyetle karşılanacağının bir işareti.
Anket sorularında, işletmelerin mevcut durumuna dayanan olumlu noktalar da vardı. Birçok işletme sahibi geçen ay hâlâ işçi almayı planlıyordu.
Son çeyrekte nominal satışlarında artış olduğunu bildiren işletme sahiplerinin net payı arttı, fakat NFIB, satışlarında artış bildiren işletme sayısının “durgunluk bölgesinde” kaldığı konusunda uyarıda bulunuyor.
Batı kıyısındaki limanlar zorda
Öte yandan Başkan Donald Trump’ın, pazartesi günü Çin’den ithal edilen mallara uygulanan yüksek gümrük vergilerini geçici olarak geri çekmeyi kabul etmesi Batı kıyısı limanlarına kısa süreli bir nefes aldırdı, fakat sektör hala çalkantılı bir dönemden geçiyor.
POLITICO’nun aktardığına Long Beach Belediye Başkanı Rex Richardson pazartesi günü düzenlediği basın toplantısında, liman ve işçi liderlerinin Long Beach Limanının istihdam üzerindeki etkisini gösteren yeni bir araştırmayı duyururken, “Bu hâlâ bir kriz,” dedi.
Trump’ın Çin ile gümrük vergilerini yüzde 145’ten yüzde 30’a düşürme anlaşması, Long Beach ve Los Angeles’ın nakliye ve lojistik sektörlerinde artan tedirginliği hafifletmeye yetmedi.
Bu iki liman, Çin’den gelen ve şu ana kadar seferlerini iptal eden onlarca gemi hesaba katılmasa bile, ülkenin en yoğun limanları ve tarifeler Kaliforniya’daki işçilerin yük boşaltma ve nakliye işlerinde daha az vardiyaya kalmasına neden oldu.
Nakliye ve tarım sektörlerinden temsilciler, Kaliforniya Hazine Bakanı Fiona Ma’nın çağrısıyla pazartesi öğleden sonra Sacramento’da düzenlenen bir toplantıda işten çıkarmaları ve iptal edilen siparişleri ayrıntılı olarak anlattı.
Supply Chain Federation’ın başkanı ve CEO’su Amanda Blackwood, “Açıkçası, Trump’ın ne yapmaya çalıştığını bilmiyorum. Eğer kargaşa ve baskı yaratmanın fırsatlar doğuracağına inanılıyorsa, bu umudunuzu takdir ediyorum. Ancak bu gerçekçi değil, değil mi? Piyasada kargaşa sadece kargaşaya yol açar,” dedi.
Batı kıyısına gelen ithalat hacimleri son birkaç ayda iniş çıkışlar yaşadı ve en son hafta sonu ve pazartesi günü ani bir artış gösterdi.
Long Beach Limanı CEO’su Mario Cordero, ABD ile Çin arasındaki son gümrük tarifesi değişikliğinin liman faaliyetlerine yansımalarının bir ila iki ay süreceğini söyledi.
2 Nisan’daki “kurtuluş günü” tarifelerinden sonra Batı kıyısı limanlarındaki konteyner hacmi 2 milyon metreküpten 1,5 milyon metreküpe kadar düşmüştü.
Amerika
Trump’ın ticaret savaşları bu ay içinde mecburen bitebilir

ABD Başkanı Donald Trump’ın ticaret savaşları, onlarca ticaret ortağının taviz vermesi gerekmeden bile bu ay mecburen sona erebilir.
Karar, ticaret ve gümrük hukuku ile ilgili davaları karara bağlayan, New York merkezli ve pek bilinmeyen federal mahkeme ABD Uluslararası Ticaret Mahkemesi’ne (CIT) ait.
Mahkeme, Trump’ın geçen ay 1977 tarihli Uluslararası Acil Ekonomik Yetkiler Yasası’nı kullanarak kapsamlı yeni gümrük vergileri getirmesini ve ardından yaklaşık 60 ticaret ortağına uygulanan en yüksek vergileri 90 gün süreyle askıya almasını sorgulayan bir davada sözlü savunmaları dinleyecek.
Mahkeme, davacıların acil ihtiyati tedbir talebini kabul ederse, Trump yönetiminin şu anda onlarca ülkeyle tamamlamak için aceleyle yürüttüğü ticaret müzakereleri altüst olabilir.
POLITICO’da yer alan habere göre gümrük vergilerine karşı çıkanlar, Trump’ın Anayasa’yı ihlal ettiğini ve Uluslararası Ticaret Mahkemesi’nin ay sonuna kadar ön ihtiyati tedbir talebini kabul edeceğini umuyorlar.
New York merkezli şarap ve alkollü içecek şirketi VOS Selections ve Trump’ın gümrük vergilerini dava eden diğer küçük işletmeleri temsil eden muhafazakâr anayasa hakları grubu Liberty Justice Center’ın üst düzey danışmanı Jeffrey Schwab, davanın potansiyel olarak Yüce Mahkeme’ye kadar uzayabileceği için, gümrük vergilerinin kaldırılmaması halinde birçok işletmenin ayakta kalamayacağını söyledi.
Bir ihtiyati tedbir kararı, Trump’ın onlarca ülkeyle yeni ticaret anlaşmaları müzakere etmek için ülkeye özgü “karşılıklı” gümrük vergileri tehdidini kullanma çabalarını da tehlikeye atacak.
Trump, birçok ayrıntı henüz netleşmemiş olsa da, bu anlaşmalardan ilkini perşembe günü Birleşik Krallık ile açıkladı. Beyaz Saray ayrıca Çin ile gümrük vergilerini azaltmak için bir anlaşma müzakere etti ve uzun süredir devam eden ticaret anlaşmazlıklarını çözmek için ikili bir mekanizma kurdu.
Trump, Çin’e uygulanan önceki gümrük vergileri ve Kanada ve Meksika’ya uygulanan ve büyük ölçüde askıya alınan yüzde 25’lik gümrük vergilerini haklı çıkarmak için, göçmenler ve sınırları geçen fentanil nedeniyle ulusal acil durum ilan etmişti. Fakat VOS davası, Trump’ın 2 Nisan’da açıkladığı karşılıklı gümrük vergilerine itiraz ediyor.
İthalatın korunmasını destekleyen üreticileri temsil eden bir grup olan Coalition for a Prosperous America (Refah İçinde Bir Amerika Koalisyonu), Trump’ın ticaret gündemini uygulamak için olağanüstü hal yasasını kullanma kararını “küresel ticaret sisteminin cesur ve uzun zamandır beklenen bir resetlenmesi” olarak nitelendirerek övdü.
Fakat eski Cumhuriyetçi Senatör John Danforth gibi isimler, Trump’ın kurucuların Kongre’ye verdiği vergi ve ticaret yetkilerini gasp etmek için “zayıf bir bahane” kullandığını iddia ediyor.
Danforth bir röportajda, “Bu, ülkemizin kuruluşundan bu yana karşı karşıya kaldığı en büyük sorun. Bu, iktidarın tek elde toplanması ve James Madison’ın iktidarı hükümetin çeşitli kademelerine yayma fikriyle ilgili,” dedi.
Danforth, eski Cumhuriyetçi senatörler George Allen ve Chuck Hagel ile eski Adalet Bakanı Michael Mukasey’in de aralarında bulunduğu bir grup, Trump’ın kararını eleştiren ve CIT’den davalar sürerken yönetimin gümrük vergilerini tahsil etmesini engelleyecek bir ön tedbir kararı almasını talep eden bir mütalaa sundu.
Mütalaada, “Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, vergi koyma yetkisi –vergi toplama yetkisi gibi– münhasıran Kongre’ye aittir. Bu bir formalite değildir. Bu ülke, ‘Temsil olmadan vergilendirme olmaz’ sloganıyla doğmuştur, bu da vergi koyma, gelir toplama ve halkın ekonomik yükümlülüklerini belirleme yetkisinin halkın seçtiği temsilcilere ait olması gerektiği anlamına gelir,” deniyor.
Danforth, dava özetimizdeki argümanın meselenin tam özüne indiğini savundu. Eski senatör, “Bu, gümrük vergilerinin uygunluğu veya bazı yasal konularla ilgisi yok. Anayasal bir mesele. ‘Başkan, [Kongre’den] vergi koyma yetkisini elinden alabilir mi?’ sorusu, ama ben buna dış ticareti kontrol etme yetkisini de eklemek isterim,” dedi.
Salı günü CIT’de VOS davasının baş avukatı olan Schwab, mahkemenin ikna edici bulacağını düşündükleri bir dizi argüman sunduklarını söyledi.
Schwab, “[Temel olarak] IEEPA’nın başkana gümrük vergileri koyma veya gümrük vergileri uygulama yetkisi verdiğini düşünmüyoruz,” dedi.
Davacılar ayrıca, ABD’nin 50 yıldır ticaret açığı verdiği için “büyük ve kalıcı yıllık mal ticaret açığı”nın gümrük vergileri uygulamayı haklı kılan bir ulusal acil durum oluşturduğu yönündeki Trump’ın iddiasına da itiraz ediyor. Schwab, bu durumun, üyelerinin gerekli görmesi halinde Kongre’ye harekete geçmek için yeterli zaman verdiğini söyledi.
Davacılar ayrıca, daha teknik birkaç hukuki argüman da öne sürüyor. Bunlardan biri, “önemli sorular doktrini” olarak bilinen ve yürütme organının “ekonomik ve siyasi önemi” tanımlanmamış bir eşiği aştığı durumlarda Kongre’den açık bir yetki devri gerektiren doktrin. Davacılar, Trump’ın gümrük vergilerinin açıkça bu eşiği aştığını iddia ediyor.
Bununla biraz ilgili bir başka argüman ise, Kongre’nin yürütme organına herhangi bir kısıtlama getirmeden yetki devri yapamayacağını belirten “yetki devri doktrini.”
Schwab, “Burada, Trump yönetiminin esasen söylediği şey, herhangi bir denetim olmaksızın gümrük vergisi uygulama yetkisine sahip oldukları ve bunu istedikleri zaman, istedikleri oranda yapabilecekleri. Mahkeme [IEEPA’yı] bu şekilde yorumlarsa, bunun anayasaya aykırı olduğuna karar vereceğini düşünüyoruz,” dedi.
-
Görüş2 hafta önce
Hindistan ve Pakistan savaşır mı?
-
Rusya1 hafta önce
Rusya’da havaalanlarında toplu uçuş ertelemeleri
-
Görüş1 hafta önce
Kim kazandı?
-
Dünya Basını1 hafta önce
Güçlü Amerikan Tanrıları, Trump ve Uzun Yirminci Yüzyılın Sonu
-
Asya1 hafta önce
Cammu ve Keşmir: Yarım asırlık çatışmanın tarihi
-
Görüş6 gün önce
Hindistan-Pakistan savaşı henüz başlamadı
-
Söyleşi1 hafta önce
Alexander Rahr: Bu hükümetin dört yıl dayanması beni şaşırtır
-
Amerika2 gün önce
Zuckerberg ve AI terapistler: Aklınıza mukayyet olun!