Amerika
ABD, yabancı öğrenciler için sosyal medya incelemesi yapmayı düşünüyor

ABD yönetimi, ülkede eğitim almak için başvuran tüm yabancı öğrencilerin sosyal medya incelemesinden geçmesini zorunlu hale getirmeyi değerlendiriyor.
Söz konusu gerekli incelemeye hazırlık amacıyla, Dışişleri Bakanı Marco Rubio tarafından imzalanan ve salı günü tarihli memorandumda, ABD Büyükelçilikleri ve konsolosluklara bu tür öğrenci vizesi başvuru sahipleri için yeni görüşme randevuları almayı askıya almaları talimatı verildi.
Dışişleri talimatında, “Gerekli sosyal medya tarama ve inceleme işlemlerinin genişletilmesine hazırlık olarak, konsolosluk bölümleri, önümüzdeki günlerde yayınlanmasını beklediğimiz septel ile yeni bir talimat verilene kadar, öğrenci veya değişim programı katılımcıları (F, M ve J) için vize randevu kapasitesini artırmamalıdır,” deniyor.
“Septel”, Dışişleri Bakanlığının “ayrı telgraf” (“separate telegram”) için kullandığı bir kısaltma.
Yönetim daha önce de bazı sosyal medya tarama şartları getirmişti, fakat bunlar büyük ölçüde İsrail’in Gazze’deki eylemlerine karşı protestolara katılmış olabilecek geri dönen öğrencileri hedef alıyordu.
Belge, gelecekteki sosyal medya denetimlerinin neleri hedef alacağı konusunda doğrudan bir açıklama yapmıyor, fakat “teröristleri uzak tutmak” ve “antisemitizmle mücadele” etmek amacıyla çıkarılan başkanlık kararnamelerine atıfta bulunuyor.
POLITICO’ya göre birçok Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, örneğin kampüs protestolarına katılmış olabilecek öğrencileri inceleme konusunda geçmişte verilen talimatların belirsiz olduğunu aylardır özel olarak şikayet ediyor.
Örneğin, X hesabında Filistin bayrağını paylaşmanın bir öğrencinin ek incelemeye tabi tutulmasına neden olup olmayacağı belirsiz.
Dışişleri Bakanlığı: Her egemen ülkenin hakkı
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Tammy Bruce, Rubio’nun emri hakkında doğrudan yorum yapmaktan kaçındı ve kamuoyuna hiçbir açıklama yapılmadığını söyledi.
Bruce, “Her egemen ülke, kimlerin ülkeye girmeye çalıştığını, neden girmek istediklerini, kim olduklarını, ne yaptıklarını ve en azından bu çerçeve içinde, burada ne yapacaklarını belirleme hakkına sahiptir. Bu yeni bir şey değil. Ve buraya gelenlerin kim olduğunu, öğrenci olup olmadıklarını değerlendirmek için elimizdeki tüm araçları kullanmaya devam edeceğiz,” dedi.
Vize başvurularının durdurulması veya hatta yavaşlatılması, dünya çapında yüz binlerce öğrenciyi ve yurtdışından yetenekli öğrencileri çekerek kadrolarını giderek güçlendiren ABD’deki çok sayıda eğitim kurumunu etkileyecek.
Bloomberg’e konuşan Cleveland merkezli göçmenlik avukatı David Leopold, Trump yönetiminin bu hamlesinin hem uluslararası öğrenciler hem de onlara bağımlı olan ABD üniversiteleri için “yıkıcı, hatta felaketle sonuçlanabilecek” bir adım olabileceğini söyledi. Leopold, bu adımın iktisadi ve kültürel etkilerinin çok büyük olacağını vurguladı.
Uluslararası öğrenciler üniversiteler için önemli bir mali kaynak
Uluslararası öğrenciler, yaklaşık 19 milyonluk toplam ABD yükseköğretim nüfusunun %5,9’unu oluşturuyor. 2023-2024 öğretim yılında, 1,1 milyondan fazla yabancı öğrenci ABD’ye gitti. En fazla öğrenci Hindistan’dan giderken, onu Çin takip etti.
ABD’ye gelen uluslararası öğrencilerin çoğu bilim, teknoloji, mühendislik veya matematik alanlarında eğitim görüyor. Bunlardan yaklaşık %25’i matematik ve bilgisayar bilimleri okurken, beşte biri mühendisliği tercih etti.
Yabancı öğrenciler genellikle tam öğrenim ücretini ödüyorlar. Dışişleri Bakanlığı tarafından desteklenen Open Doors Raporu’na göre, en fazla yabancı öğrenciye sahip ABD okulları, 21.000’den fazla uluslararası öğrencisiyle New York Üniversitesi, Northeastern Üniversitesi ve Columbia.
Salı günü öğrenci vizesi mülakatlarına ilişkin alınan karar, İç Güvenlik Bakanlığı’nın (DHS) Harvard’ın uluslararası öğrencileri kaydetmesini engellemeye çalışmasından birkaç gün sonra geldi. Bu girişim, federal bir yargıç tarafından geçici olarak hızla durduruldu.
Beyaz Saray, Harvard’ın federal kurumlarla sözleşmelerini feshetmek istiyor
Yönetim ayrıca, toplam değeri yaklaşık 100 milyon dolar olan Harvard ile kalan tüm federal sözleşmeleri iptal etme yolunda ilerliyor.
Trump yönetimi bu kapsamda federal kurumlara Harvard ile sözleşmelerini feshetmeleri için baskı yapıyor.
Genel Hizmetler İdaresi (GSA), Harvard’ın kabul ve kampüs yaşamının diğer yönlerinde ırk ayrımcılığı yaptığını ileri sürdü ve salı günü gönderilen bir mektupta, idarenin kurumların Harvard ile “federal hükümet sözleşmelerinin feshi veya geçişi için inceleme” yapmasına yardımcı olmasını istedi.
Genel Hizmetler İdaresi Federal Satın Alma Servisi Komiseri Josh Gruenbaum, POLITICO’nun elde ettiği federal satın alma yetkililerine gönderilen mektupta, “Kurumunuzun, standartlarını karşılamadığını belirlediği tüm sözleşmeleri uygun gördüğü şekilde feshetmesini ve alternatif bir karşı tarafça daha iyi hizmet verilebilecek sözleşmeleri yeni bir tedarikçiye devretmesini tavsiye ederiz,” diye yazdı.
GSA, kurumlardan 6 Haziran’a kadar Harvard ile ilgili sözleşmelerine ilişkin planlarını bildirmelerini istedi.
‘Antisemitizm’ soruşturmasında sıra California Üniversitesi’ne geldi
Trump yönetimi, Beyaz Saray’ın yükseköğretime yönelik baskısını yoğunlaştırmasıyla birlikte, üniversite kampüslerindeki soruşturmalarını Ivy League kurumlarının ötesine, California Üniversitesi (UC) sistemi dahil olmak üzere diğer okullara da genişleteceğini taahhüt etti.
Adalet Bakanlığı’nın “antisemitizmle mücadele” görev gücünün başkanı Leo Terrell, UC sisteminin “büyük çaplı davalar” beklemesi gerektiğini belirterek, “Doğu Kıyısı, Batı Kıyısı ve Ortabatı’daki” üniversitelerin de yasal işlemlerle karşı karşıya kalabileceğini ekledi.
UC başkanlık ofisinin stratejik ve kritik iletişimden sorumlu kıdemli direktörü Rachel Zaentz ise California Üniversitesi’nin “antisemitizmi kınadığını” ve sistem genelinde ortadan kaldırmak için çalıştığını savundu.
Zaentz, kurumun Trump yönetimi ile işbirliği içinde olduğunu da ekledi ve “Üniversite, antisemitizmi ve her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırmak için programlarımızı ve politikalarımızı güçlendirmeye tamamen odaklanmış durumda,” dedi.
Terrell, salı günü Fox News’e verdiği röportajda, “Mahkeme salonunda tüm faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Trump caymayacak,” ifadelerini kullandı.
Terrell, üniversiteleri “mali açıdan çok acıtacak” yerlerden vuracakları uyarısında da bulundu.
Danışman ayrıca, yönetimin kullanabileceği olası araçlar olarak, federal nefret suçu suçlamalarını ve işe alımdaki ayrımcılığa odaklanan Madde VII davalarını özellikle örnek gösterdi.
Amerika
İran’a saldırı ile birlikte MAGA büyük ölçüde hizaya girdi

Donald Trump’ın cumartesi gecesi İran’ı bombaladığını duyurması, askeri harekata şüpheyle yaklaşan MAGA Cumhuriyetçilerinin Başkan’ın arkasında dizilmesine yol açtı.
İran’a yönelik saldırı olasılığı, “Amerika’yı Yeniden Büyük Yap” (MAGA) koalisyonu içinde günlerce süren iç çekişmelere yol açmıştı fakat Başkan, ABD’nin İran’ı bombaladığını duyurduktan sonra, birçok Cumhuriyetçi eleştirmen saldırıları “sınırlı bir eylem” olarak alkışladı.
İran’a saldırı olasılığı, ABD’nin rejim değişikliğine yardım etmesi için baskı yapan Cumhuriyetçiler ile tam ölçekli bir savaşın Trump’ın “Önce Amerika” yaklaşımına ihanet edeceği uyarısında bulunan izolasyonist sesler arasında tartışma başlatmıştı.
‘Mükemmel bir cerrahi saldırı’
Örneğin Muhafazakâr aktivist ve Cumhuriyetçi savaş şahinlerini sık sık eleştiren Charlie Kirk X’te yaptığı açıklamada, İran’ın Trump’a “başka seçenek bırakmadığını” öne sürdü ve “On yıldır İran’ın asla nükleer silaha sahip olmayacağı konusunda kararlıydı. İran, bomba peşinde diplomasiyi terk etmeye karar verdi. Bu, mükemmel bir şekilde gerçekleştirilmiş cerrahi bir saldırıdır. Başkan Trump, ihtiyatlı ve kararlı bir şekilde hareket etti,” dedi.
Trump’ın bir dönem başsavcı adayı olan ve Orta Doğu’daki çatışmanın ABD için uzun süreli bir savaşa dönüşeceği konusunda uyarıda bulunan eski Florida milletvekili Matt Gaetz, X’te yaptığı açıklamada, Başkanın saldırısının “mutlaka daha büyük bir çatışmanın habercisi” olmadığını ileri sürdü ve bombardımanı, Trump’ın ilk döneminde Kasım Süleymani’ye düzenlediği suikaste benzetti.
Ne var ki bazı Cumhuriyetçiler, Fordo nükleer tesisinin bombalanmasının tehditleri sona erdireceğinden şüphe ediyor. Bu isimlerin arasında Senato Silahlı Kuvvetler Komitesi üyesi Senatör Tim Sheehy de vardı.
Fakat saldırılardan sonra Sheehy, cumartesi günkü askeri harekatı “doğru karar” olarak nitelendirdi.
Senatör, “Karşı çıkanlara şunu söylemek istiyorum: Bu bir savaşın başlangıcı değil, sonu. İran 46 yıldır Amerika ile savaş halinde. İran halkı ayaklanmalı ve bu katil rejime son vermelidir,” dedi.
Senatonun en “şahin” Cumhuriyetçilerinden Lindsey Graham de bombardımanın “doğru karar” olduğunu ve “rejimin bunu hak ettiğini” söyledi.
Bazı şahin Cumhuriyetçiler, saldırılardan önce Trump’ın, İran’ın Orta Doğu’daki Amerikan üslerine ve müttefiklerine karşı olası misillemelerine rağmen, İran’ın nükleer programını geri püskürtmek için “tarihi bir fırsatı” olduğunu savunuyordu.
Örneğin Senato İstihbarat Komitesi Başkanı Tom Cotton, “İran, 46 yıldır Amerika Birleşik Devletleri’ne karşı bir terör savaşı yürütüyor. İran’ın nükleer silaha sahip olmasına asla izin veremeyiz. Cesur askerlerimize Tanrı yardımcımız olsun. Başkan Trump doğru kararı verdi ve Ayetullahlar, Amerikalılara saldırmamaları yönündeki uyarısını hatırlamalıdır,” dedi.
Bannon, Trump ile yemekteyken saldırı kararı çoktan verilmişti
Yine de saldırı, bazı “MAGA izolasyoncularını” rahatsız etti. ABD’nin askeri müdahalesine karşı temkinli olan MAGA ideolğu Steve Bannon, Başkanın açıklamayı yaptığı sırada kendi programında canlı yayın yapıyordu.
Bannon, Trump’ın cumartesi akşamı yaptığı konuşmada “MAGA’ya seslenerek” İran’a saldırmayı neden tercih ettiğini açıklaması gerektiğini savundu.
ABC‘de yer alan habere göre, perşembe günü (19 Haziran) Trump ve Bannon öğle yemeği için masaya oturduklarında, başkan ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine nasıl saldırılacağına dair bir planı çoktan onaylamıştı.
Öğle yemeğinden önce başkanla telefonda görüşen Bannon, kendisine yakın birkaç kişiye göre, tüm bunların kötü bir fikir olduğunu düşünüyordu.
Kaynaklara göre, Trump ile önceden planlanmış öğle yemeği için Beyaz Saray’a geldiğinde, belirli konuşma konuları hazırlamıştı: “İsrail istihbaratına güvenilemez” ve “sığınak delici bomba planlandığı gibi çalışmayabilir.”
Bannon ayrıca İran’ın misilleme yapması halinde, Orta Doğu’daki ABD askerleri, özellikle Irak’taki 2.500 askerin maruz kalacağı kesin riskin de net olmadığını savunuyordu.
Bannon, Fox News’e savaş açtı
Bannon, İran’ın bombalanmasına karşı tutumunu Fox News‘e karşı şiddetli bir meydan okumaya dönüştürdü. Bannon, cuma günkü programına savaş yanlısı seslerin bir montajıyla başladı ve izleyicilerine “kafalarının patlayacağını” vaat etti.
Bannon ve konukları, Fox News‘i defalarca “propaganda” yapmakla suçladı. Bannon, pazar günü Semafor‘a verdiği demeçte, “Sağcılar şu anda hoş olmayan bir gerçekle, büyük bir maskenin düşmesiyle karşı karşıya: Murdochlar Amerika’nın çıkarlarını ön planda tutmuyor,” dedi.
Fox’un yabancı bir güçle olan ilişkisi hakkında kapsamlı bir FARA (Yabancı Acentalar Soruşturma Yasası) soruşturması yapılması gerektiğini savunan Bannon, “izleyicileri yaşlılar, 70 yaş ve üstü insanlar” olduğunu ve Fox’un “aktivist bir tabanı olmadığı için etkisi olmadığını” da sözlerine ekledi.
Cumhuriyetçi Kongre üyelerinden ‘anayasa’ uyarıları
Temsilci Thomas Massie ise Başkanın paylaşımının ardından X’te, “Bu anayasaya aykırı,” dedi. Kentucky temsilcisi, Trump ile çatışmış ve ABD’nin İran’a müdahalesini en yüksek sesle eleştiren Cumhuriyetçilerden biri.
Bu hafta Massie, birkaç Temsilciler Meclisi Demokratı ile birlikte, ABD’nin çatışmaya müdahalesini engellemek için bir Temsilciler Meclisi kararı sunmuştu.
Muhafazakâr Kongre üyesi Warren Davidson da, “Başkan Trump’ın kararı haklı çıkabilir, ama Anayasaya uygun bir gerekçe bulmak zor. Bu akşamki açıklamalarını sabırsızlıkla bekliyorum,” diye tweet attı.
Cumhuriyetçi Senatör Tim Kaine de Kongrenin onayı olmadan İran’a karşı harekete geçilmesini engellemek için kendi karar tasarısını oylamaya sunmayı planladı ve bunu bu hafta içinde gerçekleştirebilir.
Kaine, “Amerikan halkı, ABD’nin İran’a savaş açmasına ezici bir çoğunlukla karşıdır. İsrail Dışişleri Bakanı dün, İsrail’in bombardımanının İran’ın nükleer programını ‘en az 2 veya 3 yıl’ geriye attığını itiraf etti. Peki Trump’ı bugün bu kadar aceleci bir şekilde bombalamaya karar vermeye iten ne oldu? Korkunç bir karar,” dedi.
Sanders’tan ‘oligarşiye karşı mücadele’ kampanyası
Kendi İran yasasını zorlayan bağımsız Vermont Senatörü Bernie Sanders da Oklahoma’nın Tulsa kentinde düzenlediği “Oligarşiye Karşı Mücadele” turunda Trump’ın saldırısını sert bir şekilde eleştirdi.
Sanders, İran’a saldırmak için başkanın yasal yetkisini tutkuyla sorgularken, kalabalık yumruklarını havaya kaldırarak “Artık savaş yok” sloganları attı.
Sanders, “Az önce duyduğum bu haber sadece endişe verici değil, aynı zamanda anayasaya da aykırı. Hepiniz biliyorsunuz ki, bu ülkeyi savaşa sokabilecek tek kurum ABD Kongresidir. Başkanın bu hakkı yoktur,” diye konuştu.
Amerika
Piyasalar İran’ı beklerken petrol fiyatları yükseldi

Petrol fiyatları, enerji piyasalarının ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine yönelik askeri saldırısını ve İran’ın cevabını beklerken pazar akşamı Başkan Donald Trump’ın göreve dönmesinden bu yana en yüksek seviyelere yükseldi.
ABD ham petrol vadeli işlemleri yüzde 6’nın üzerinde artışla varil başına 78 dolara yükseldi ve Trump’ın göreve başladığı 20 Ocak’taki fiyattan 1 doların üzerinde bir artış kaydetti.
Bu artış, Amerikan sürücülerin önümüzdeki hafta 4 Temmuz tatili için yola çıkmaya hazırlandığı bir dönemde benzin fiyatlarına da yansıyacak gibi görünüyor.
Trump, “enerji hakimiyeti” gündeminin bir parçası olarak tüketici enerji fiyatlarını düşürme vaadiyle seçim kampanyası yürütmüştü, fakat şu anda normal benzinin ortalama pompa fiyatı galon başına yaklaşık 3,22 dolar ile Trump’ın göreve başladığı zamanki fiyatın yaklaşık 10 sent üzerinde ve bu hafta da yükselme olasılığı var.
Petrol fiyatlarının şimdi ne kadar daha artacağı, Tahran’ın saldırılara nasıl tepki vereceğine bağlı. İran parlamentosu, dünyanın deniz yoluyla taşınan petrolünün dörtte birinin geçtiği Hürmüz Boğazını kapatma kararı aldı, şimdi dini lider Ali Hamaney’in kararı bekleniyor.
Böyle bir durumda bile, petrol piyasası üzerindeki etkisi, İran ve müttefiklerinin Hürmüz’den geçen petrol tankerlerini taciz etmekle yetinip yetinmeyeceklerine veya trafiği tamamen engellemek için tam ölçekli bir harekete geçip geçmeyeceklerine bağlı olacak.
Beyaz Saray’ın İran’a bombalamalar konusunda önceden bilgi verdiği ve başka saldırı olmayacağını söylediği yönündeki haberler, Trump yönetiminin tam ölçekli bir savaştan kaçınmaya çalıştığını ve petrol fiyatlarını kontrol altında tutmaya yardımcı olduğunu gösteriyor.
Enerji analistleri, Hürmüz Boğazındaki deniz trafiğinin kesintiye uğramasının petrol fiyatlarını varil başına 100 doların üzerine çıkarabileceğini söyledi.
Enerji ve jeopolitik analiz şirketi Rapidan Energy Group’un CEO’su Scott Modell, “Bu koreografi, her iki tarafın da bu krizi kontrol altına almak istediğini, kontrolünü kaybetmek istemediğini gösteriyor. İran’ın tepkisinin sahnelenmiş olacağını düşünüyoruz: ticari gemilere taciz, tankerlerin sembolik olarak ele geçirilmesi ve ABD askeri karakollarına sınırlı roket saldırıları gibi. Fakat Hürmüz Boğazındaki enerji akışını tamamen kesmek için tam ölçekli bir kampanya olmayacağını düşünüyoruz,” dedi.
Bazı piyasa analistleri, çatışmaların tırmanması durumunda bile ABD, Suudi Arabistan gibi OPEC ülkeleri ve diğer tedarikçilerin talebi karşılamak için yeterli ürüne sahip olacağına inanıyor.
Fakat diğerleri, fiyat artışının daha yeni başladığı konusunda uyarıyor. BCA Research analisti Roukaya Ibrahim bir notta, “Doğru, bu petrol piyasası dinamikleri, yatırımcıların petrol arzında şok yaşama olasılığının artmasını hesaba katarak daha yüksek bir risk primi eklediklerini gösteriyor. Fakat daha önemli soru, bu fiyatlandırmanın risk düzeyini yeterince yansıtıp yansıtmadığı. Bizim izlenimimiz, ham petrol fiyatları üzerindeki baskının yakın vadede yukarı yönlü olmaya devam edeceği yönünde,” dedi.
Amerika
Trump’tan İran’da rejim değişikliği çağrısı

ABD Başkanı Donald Trump, İran’ın nükleer tesislerine yönelik büyük bir saldırının ardından ülkede rejim değişikliği ihtimalini gündeme getirdi. Trump, saldırıların İran’ın nükleer altyapısına “devasa zarar” verdiğini savundu.
ABD Başkanı Donald Trump, ülkesinin İran’ın nükleer tesislerine yönelik gerçekleştirdiği saldırıların ardından Tahran’da rejim değişikliği ihtimalini dışlamadığını belirtti.
Trump, sosyal medya platformu Truth Social üzerinden yaptığı açıklamada, “Rejim değişikliği terimini kullanmak politik olarak doğru değil ama eğer mevcut İran rejimi İran’ı yeniden büyük yapamıyorsa, neden rejimi değiştirmeyelim? MIGA! (Yeniden Büyük İran)” ifadelerini kullandı.
Trump, uydu görüntülerine atıfta bulunarak, ABD’nin saldırıları sonucunda İran’ın nükleer altyapısının “devasa zarar” gördüğünü bildirdi. Saldırının başarısını vurgulayan Trump, “İmha etmek doğru terim! Tam isabet!” dedi.
Başkan ayrıca, operasyonu başarıyla tamamlayan B-2 bombardıman uçağı pilotlarının Missouri eyaletine güvenli bir şekilde indiğini de ekledi.
Nükleer tesislere yoğun bombardıman
22 Haziran’ı 23 Haziran’a bağlayan gece ABD Hava Kuvvetleri, İran’ın Natanz, Fordo ve İsfahan’daki nükleer tesislerine yönelik yoğun bir saldırı düzenledi.
Operasyonda, Amerikan B-2 uçaklarının en az altı adet 15 tonluk sığınak delici bomba attığı ve denizaltılardan yaklaşık 30 Tomahawk seyir füzesi fırlatıldığı belirtildi.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) Başkanı Rafael Grossi, saldırıların İran’ın nükleer programına ait tesislere zarar verdiğini doğruladı.
Grossi’ye göre, İsfahan ve Natanz’daki uranyum zenginleştirme tesisleri önemli ölçüde hasar görürken, Fordo’daki yer altı tesisinde meydana gelen hasarın boyutu henüz tam olarak değerlendirilemedi.
ABD’li yetkililerden farklı açıklamalar
Başkan Trump, saldırıların amacını “dünyadaki terörizmin baş sponsoru” olarak nitelendirdiği İran’dan kaynaklanan nükleer tehdidi durdurma niyetiyle açıkladı.
Fakat ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, operasyonun görevinin İslam Cumhuriyeti’ndeki yönetimi devirmek değil, barışı tesis etmek olduğunu vurguladı. ABD Başkan Yardımcısı JD Vance de “ABD’nin İran ile değil, onun nükleer programıyla savaştığını” kaydetti.
Hamaney’den ‘asla teslim olmayacağız’ yanıtı
Saldırılardan önce Trump, Tahran’dan “koşulsuz teslimiyet” talep etmişti. İslam Cumhuriyeti’nin hava sahası üzerinde tam kontrol sağlandığını belirten Trump, İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in nerede “saklandığını” bildiklerini söylemişti.
Hamaney’i “kolay bir hedef” olarak tanımlayan Trump, yine de şimdilik onu ortadan kaldırma gibi bir planları olmadığını ifade etmişti.
Bu açıklamalara yanıt veren Ayetullah Ali Hamaney, İran’ın asla teslim olmayacağını ve Amerikan başkanının taleplerini kabul etmeye niyetli olmadığını belirtti.
Hamaney, “Herhangi bir Amerikan askeri saldırısı, ciddi ve onarılamaz sonuçlara yol açacaktır. İran, dayatılan bir savaşa nasıl kararlılıkla direnecekse, dayatılan bir barışa da aynı kararlılıkla karşı koyacaktır. İran, hiçbir baskı karşısında asla boyun eğmeyecektir,” diye vurguladı.
İranlı diplomat: Amerika ve İsrail’in asıl hedefi İran’ın içeriden çöküşüydü
-
Görüş1 hafta önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Asya2 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Ortadoğu6 gün önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi1 hafta önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Dünya Basını2 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Avrupa6 gün önce
Merz: İsrail hepimizin kirli işlerini yapıyor
-
Amerika2 hafta önce
ABD’de göçmen isyanı büyüyor: Deniz piyadeleri Los Angeles’ta
-
Dünya Basını2 hafta önce
İran’la savaş kapıda mı?