Diplomasi
AB, ABD ve Britanya’dan yapay zeka hamlesi

ABD Başkanı Joe Biden Pazartesi günü yapay zeka konusunda, en son teknoloji şirketlerinin ihtiyaçlarını ulusal güvenlik ve tüketici hakları ile dengelemeyi amaçlayan iddialı bir başkanlık emri imzaladı.
Emri imzalamadan önce Biden, yapay zekanın değişimi ‘baş döndürücü bir hızla’ yönlendirdiğini ve tehlikelerin yanı sıra muazzam bir potansiyel taşıdığını söyledi.
Biden, “Yapay zeka her yerimizi sarmış durumda. Onun vaatlerini gerçekleştirmek ve risklerden kaçınmak için bu teknolojiyi yönetmemiz gerekiyor,” dedi.
Emir, yapay zekanın ‘aldatıcı ve yıkıcı’ olmaktan ziyade ‘güvenilir ve yararlı’ olmasını sağlamayı amaçlayan ilk adım olarak nitelendiriliyor. Muhtemelen kongre kararıyla genişletilmesi gerekecek olan emir, şirketlerin ‘kamu güvenliğini tehlikeye atmadan kâr edebilmeleri’ için yapay zekanın nasıl geliştirildiğini yönlendirmeyi amaçlıyor.
Savunma Üretim Yasasını kullanan emir, önde gelen yapay zeka geliştiricilerinin güvenlik testi sonuçlarını ve diğer bilgileri hükümetle paylaşmasını gerektiriyor. Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü, yapay zeka araçlarının kamuya açıklanmadan önce güvenli ve emniyetli olmasını sağlamak için standartlar oluşturacak.
Biden’a göre ABD ‘normal hızda hareket edemez’
Ticaret Bakanlığı, gerçek etkileşimler ile yazılım tarafından üretilenler arasında ayrım yapılmasına yardımcı olmak için yapay zeka tarafından oluşturulan içeriği etiketlemek için rehber yayınlayacak. Emirde yer alan rehberlik 90 gün ile 365 gün arasında uygulanacak ve yerine getirilecek. Kapsamlı emir gizlilik, medeni haklar, tüketici korumaları, bilimsel araştırma ve işçi hakları konularına da değiniyor.
Beyaz Saray Genel Sekreteri Jeff Zients, emri formüle ederken Biden’ın personeline ‘aciliyetle hareket etmeleri’ yönünde bir direktif verdiğini söyledi.
Zients, başkanın kendisine, “Normal bir hükümetin hızında hareket edemeyiz. Teknolojinin kendisinden daha hızlı olmasa bile onun kadar hızlı hareket etmeliyiz,” dediğini söyledi.
Öte yandan emirdeki bazı muğlak ifadeler endişe yaratıyor. AB’nin yakında çıkacak olan yapay zeka yasası kamusal alanda gerçek zamanlı yüz tanımayı yasaklamaya hazırlanırken, Biden’ın emri sadece federal kurumlardan ceza sisteminde yapay zekayı nasıl kullandıklarını gözden geçirmelerini istiyor gibi görünüyor.
Geçtiğimiz yıl OpenAI’ın ChatGPT ve Google’ın Bard üretken yapay zeka hizmetlerinin yükselişi, ileride neler olabileceğine dair endişeleri de artırdı. Bu sistemler, insanların bu tür otomatik hizmetlerin kendi akıllarına sahip olduklarına inanmalarını sağlayacak şekilde gerçeğe yakın metin, video ve görüntüler üretebiliyor.
ABD’den AB’ye mevzuat uyarısı
Bloomberg’de yayınlanan bir habere göre ABD, Avrupa Birliği’ni yapay zekayı düzenlemek için önerdiği yasanın, uyum maliyetlerini karşılayacak kaynaklara sahip şirketleri desteklerken daha küçük firmalara zarar vereceği konusunda uyardı.
Daha önce yayınlanmayan belgelere dayanarak yapılan habere göre ABD’nin analizi daha çok, üretken yapay zekaya ilişkin kurallar içeren Yapay Zeka Yasası’nın Avrupa Parlamentosu versiyonuna odaklanıyor.
ABD’nin endişelerinden biri, Avrupa Parlamentosu’nun yapay zeka modellerinin nasıl geliştirildiğine odaklanırken, ABD’nin bu modellerin gerçekte nasıl kullanıldığına ilişkin ‘riske odaklanan’ bir yaklaşımı tercih etmesi gibi görünüyor.
Analiz, AB düzenlemelerinin ‘üretkenlikte beklenen artışı azaltma ve potansiyel olarak işlerin ve yatırımların diğer pazarlara göç etmesine yol açma’ riski taşıdığı konusunda uyarıyor.
Analizde, büyük dil modellerinin eğitiminin yoğun kaynak gerektirmesi nedeniyle yeni kuralların ‘AB’de yapay zeka Ar-Ge ve ticarileştirme yatırımlarını engelleyerek Avrupalı firmaların rekabet gücünü sınırlayacağı’ da ileri sürüldü.
Konuyla ilgili bilgi sahibi kişilere göre, yasadaki bazı hükümlerin satır satır düzenlenmesi de dahil olmak üzere ABD Dışişleri Bakanlığı’nın geri bildirimi geçtiğimiz haftalarda Avrupalı meslektaşlarıyla paylaşıldı.
Avrupa da yasal düzenlemeye hazırlanıyor
Dünyanın dört bir yanındaki hükümetler, özellikle de Avrupa ülkeleri yeni yapay zeka mevzuatları oluşturmak için hareket geçti.
AB, iki yıldan fazla süren müzakerelerin ardından kapsamlı bir dizi düzenlemeye son rötuşları yapıyor.
G7 grubu da ChatGPT gibi üretken yapay zekayı düzenlemek için bağlayıcı olmayan ayrı bir yönetmelik açıkladı.
Avrupa Parlamentosu’nun Haziran ayında oyladığı Yapay Zeka Yasası, çoğu üretici yapay zeka ürününün temelini oluşturan büyük dil modellerini eğitmek için kullanılan kaynak materyal hakkında daha fazla şeffaflık gerektiriyor. Bu oylama parlamento, Avrupa Komisyonu ve üye ülkeler arasındaki müzakerelerin önünü açtı ve yetkililer nihai kurallar için yıl sonuna kadar bir anlaşma yapmayı umuyor.
Küresel yapay zeka müzakerelerine katılan bir batılı yetkili POLITICO’ya verdiği demeçte, “Hepimiz aynı türküyü söylüyoruz. Fakat bunların çoğu tekil siyasetle ilgili ve politikacılar seçmenlere yetkili olduklarını göstermek istiyorlar,” dedi.
AB ‘kendi yolundan’ gitmek istiyor
Öte yandan AB, ABD’nin müdahalesinden bağımsız bir mevzuat geliştirmek istiyor. Üç Avrupa Komisyonu yetkilisi POLITICO’ya Biden yönetiminin çabalarını memnuniyetle karşıladıklarını söyledi fakat Amerikan mevzuatını AB’de planlananlara benzer şekilde temelden güncellemeden ne kadarının yapılabileceğini sorguladı. Bu kişilerden biri, Brüksel’in ‘kendi kural kitabıyla’ yoluna devam edeceğini söyledi.
Amerikalı ve Avrupalı yetkililer, bir sonraki toplantısı Aralık ayında Washington’da yapılacak AB-ABD Ticaret ve Teknoloji Konseyi kapsamında yapay zeka için teknik standartlar üzerinde birlikte çalışıyorlar.
Fakat Komisyon yetkililerinden ikisi, Beyaz Saray’ın liderliğinin gerisinde kaldıkları fikrini kabul etmiyor. AB yetkilileri, Brüksel’dekinin aksine, Capitol Hill’den gelen yapay zeka odaklı mevzuatın eksik olduğunu düşünüyor.
Bir yetkili, “Başkanlık emrinde gördüklerimiz hoşumuza gitti. Ancak bu bizim burada yaptığımızla aynı şey değil. Biz yasa yapıyoruz, onlar yapmıyor,” dedi.
Britanya yapay zeka zirvesi düzenliyor
Birleşik Krallık da bu hafta ‘dönüm noktası’ niteliğindeki yapay zeka zirvesini düzenlemeye hazırlanıyor.
İki gün sürecek olan ve 1-2 Kasım tarihlerinde gerçekleşecek olan zirve, en ileri yapay zeka teknolojilerini geliştirme yarışında iki süper güç olan ABD ve Çin de dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanından hükümet yetkilileri ve şirketlere ev sahipliği yapacak.
Yapay zeka zirvesinin temel amacı, yapay zeka modellerinin ‘etik ve sorumlu bir şekilde geliştirilmesine’ ilişkin bazı ilkeler üzerinde anlaşmaya varılması söz konusu olduğunda bir düzeyde uluslararası koordinasyon sağlamak.
Zirve, OpenAI, Anthropic ve Cohere gibi şirketler tarafından geliştirilenler gibi gelişmiş büyük dil modelleri (LLM’ler) olarak adlandırılan yapay zeka modellerine odaklanıyor. Zirve ayrıca yapay zeka söz konusu olduğunda iki temel risk kategorisini ele almaya çalışacak: kötüye kullanım ve kontrol kaybı.
Zirveye katılacak isimler arasında Microsoft Başkanı Brad Smith,
OpenAI CEO’su Sam Altman, Google DeepMind CEO’su Demis Hassabis, Meta yapay zeka şefi Yann LeCun, Meta küresel ilişkiler başkanı Nick Clegg, ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Bilim ve Teknoloji Bakanlığından bir Çin hükümeti heyeti ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de yer alıyor.
POLITICO tarafından elde edilen nihai bildiriye göre, zirvede liderlerin ‘sorumlu yapay zeka’ olarak adlandırılan yeni çabaları desteklemesi bekleniyor. Geçen hafta Birleşmiş Milletler tarafından duyurulan ayrı bir yapay zeka yönetişim çabasını yansıtan bu terim, ‘teknolojinin toplumsal zarara yol açmasını engellemeyi’ ifade ediyor.
Zirve öncesinde Birleşik Krallık Başbakanı Rishi Sunak, “Benim vizyonum ve nihai hedefimiz, güvenlik konusunda daha uluslararası bir yaklaşım için çalışmak olmalı. Yapay zeka sınırlara saygı duymuyor, dolayısıyla bunu tek başımıza yapamayız,” dedi.
Londra ve Washington yapay zeka güvenlik ortaklığı kuruyor
Birleşik Krallık ve ABD’den bir yetkilinin POLITICO’ya yaptığı açıklamaya göre, Londra ve Washington bugün yapay zeka güvenliği konusunda ‘yakın bir işbirliğini’ duyurmayı planlıyor.
İşbirliğinin, Biden’ın başkanlık emrini Birleşik Krallık’ın ‘Frontier AI Taskforce’ tarafından yapılan mevcut çalışmalarla birleştirmesi bekleniyor.
Londra’nın yapay zeka güvenlik zirvesinin planlamasına yakın bir İngiliz yetkili POLITICO’ya yaptığı açıklamada, “Bu hafta ABD güvenlik enstitüsü ile yakın ikili işbirliğini duyurmayı planlıyoruz,” dedi.
Zirve başlarken her iki ülke de enstitülerin kendi versiyonlarını duyuracak. Zirvede Biden yönetimini temsil eden ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Çarşamba günü Londra’da yapacağı bir konuşmada, iç planları tartışmak üzere adının açıklanmasını istemeyen bir ABD’li yetkiliye göre, Ticaret Bakanlığında yer alacak olan ABD Yapay Zeka Güvenlik Enstitüsünü duyuracak.
ABD’li yetkili, “Enstitü, tüm risk yelpazesini değerlendirmek ve hafifletmek için kılavuzlar, standartlar ve en iyi uygulamaları oluşturmak için çalışacak. Potansiyel olarak yıkıcı risklerden önyargı, ayrımcılık ve yanlış bilginin yayılması gibi halihazırda meydana gelen toplumsal zararlara kadar tüm risk yelpazesini ele almalıyız,” dedi.
Diplomasi
ABD, Ukrayna’dan talep ettiği borç miktarını üçte bire indirdi

ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, Ukrayna’ya verilen askeri yardım karşılığında talep ettiği borç miktarını 300 milyar dolardan yaklaşık 100 milyar dolara düşürdü. Bu geri ödemenin, Ukrayna’nın yeraltı kaynaklarını içeren bir anlaşma yoluyla yapılması planlanırken, müzakerelerin gergin geçtiği ancak yakında sonuçlanabileceği belirtiliyor.
Bloomberg‘e konuşan konuya vakıf kaynaklara göre, ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, Rusya’nın askeri müdahalesinin başlangıcından bu yana sağlanan Amerikan askeri yardımı karşılığında Ukrayna’dan talep ettiği borç miktarını düşürdü.
Beyaz Saray daha önce Kiev’in 300 milyar dolar geri ödemesi gerektiğinde ısrar ederken, Washington’daki son müzakereler sırasında bu miktar yaklaşık 100 milyar dolara indirildi.
Kaynaklar, bu rakamın Kiev’in kendi tahminlerine yakın olduğunu belirtti.
Bu meblağın geri ödenmesi, yeraltı kaynakları anlaşması çerçevesinde ele alınıyor.
Trump yönetimi, bu anlaşmanın, Başkan Joe Biden döneminde Kiev’e sağlanan fonların ABD tarafından telafi edilmesini sağlayacağına inanıyor.
Bununla birlikte Washington, Ukrayna’ya yapılan yardımı, anlaşma kapsamında kurulması planlanan gelecekteki özel yeniden yapılanma yatırım fonuna bir katkı olarak görüyor ve bu fona yeni yatırım yapma taahhüdünde bulunmayı reddediyor.
ABD ve Ukrayna arasında yeraltı kaynakları anlaşmasına ilişkin müzakerelerin bir sonraki turu 11-12 Nisan’da yapıldı.
Reuters‘a konuşan kaynaklar, Amerikan tarafının “maksimalist” talepleri nedeniyle görüşmelerdeki atmosferin gergin olduğunu söyledi.
Fakat ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, Bloomberg‘e yaptığı açıklamada müzakerelerin sonuna yaklaşıldığını ve tarafların 20 Nisan’a kadar anlaşmaya varabileceğini belirtti.
Kiev ve Washington’un anlaşmayı kış aylarında imzalaması gerekiyordu ancak Başkan Donald Trump ile Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy arasında Beyaz Saray’da yaşanan tartışma nedeniyle anlaşma sağlanamadı.
Bu olayın ardından ABD, Ukrayna’ya anlaşmanın daha sert bir versiyonunu sundu.
Özellikle Washington, anlaşma kapsamında tüm altyapı ve kaynak projelerine yatırım konusunda “ilk teklif hakkı” ve kaynakları öncelikli olarak satın alma hakkı talep etti.
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy daha önce yaptığı açıklamalarda, Kiev’in ABD tarafından sağlanan askeri yardımı Ukrayna’nın “borcu” olarak görmediğini belirtmişti.
Zelenskiy’e göre, Washington Kiev’e 100 milyar dolarlık yardım sağladı ancak bu fonlar hibe niteliğindeydi.
Zelenskiy ayrıca, eğer anlaşmanın bedelini “on nesil Ukraynalı” ödemek zorunda kalacaksa, ABD ile yeraltı kaynakları konusunda bir anlaşma imzalamayacağını savunmuştu.
Diplomasi
İngiltere’nin Ukrayna’daki hayati rolünün bilinmeyen hikâyesi

2014’te bu yana Londra yönetimi, Ukrayna ordusuna tanksavar füzeleri, hava savunma sistemleri, zırhlı araçlar ve ağır silahlar gibi çeşitli askeri teçhizat sağlayarak Kiev’in en önde gelen destekçileri arasında yer aldı. Ayrıca İngiltere, Ukraynalı askerlerin eğitilmesine yönelik programlar düzenleyerek sahadaki kabiliyetlerini artırmayı da hedefliyor. Bu yardımlar, hem NATO ile koordineli şekilde yürütülüyor. Fakat bir NATO müttefiki olarak Londra’nın Ukrayna’daki savaşına olan doğrudan müdahalesi, daha önce Batı basınında ihtiyatla ele alınmıştı. İngiliz Times gazetesi, geçen günlerde Britanya’nın Rusya’ya karşı savaşa katılımının boyutunu ele alan uzun bir makaleye yer verdi.
Britanya ordusunun Ukrayna’daki hayati rolünün bilinmeyen hikâyesi
The Times
11 Nisan 2025
Britanya’nın Rusya’ya karşı 2023 bahar taarruzuna katılımının boyutu —Ukrayna’ya son dakika yardımları, savaş planları ve istihbarat bilgileriyle— büyük ölçüde karanlıkta kalmıştı. Ta ki şimdiye kadar.
2023 yazının başlarında, Ukrayna ordusu uzun zamandır beklenen bahar taarruzunu başlattığında, bu kritik hamlenin kod adı ünlü Ukraynalı bir şahsiyet veya yerden değil, Britanyalı bir siyasetçiden alınmıştı.
Söz konusu “Wallace” ekseni, savaşın ilk günlerinde Ukrayna’ya ihtiyaç duyulan silahların sağlanmasında kilit rol oynayan dönemin Savunma Bakanı Ben Wallace’a atıfta bulunuyordu. Ukraynalı bir askeri kaynağa göre, Wallace bu desteği sayesinde saygıyla “Kiev’i kurtaran adam” lakabını kazanmıştı.
Britanya’nın Doğu Avrupalı müttefikine olan sarsılmaz desteği açık sır olsa da, Wallace’ın angajmanının ve etkisinin boyutu —Kiev’e yapılan kısa vadeli yardımlar, savaş planlarının hazırlanmasına yardım ve Ruslar hakkında kritik istihbarat toplanması— büyük ölçüde gizli kalmıştı.
Kapalı kapılar ardında Ukraynalılar, Britanyalı askerleri ABD, Britanya ve onlarca diğer benzer görüşlü ülkeden oluşan “Putin karşıtı” koalisyonun “beyinleri” olarak tanımlıyor. Britanya, başka hiçbir ülkenin yapmadığı ölçüde kendi birliklerini Ukrayna’ya gönderme cesaretini göstermesiyle ün kazandı. Ancak Britanya’nın Ukrayna savaşındaki rolü, pek çok gözlemcinin tahmin ettiğinden daha derindi.
Fakat hepsinden önemlisi The Times, ABD’nin Ukrayna’ya en iyi silahları ve bunların etkili kullanımı için en hassas hedef koordinatlarını sağlarken, aynı zamanda Scorpius Operasyonu çerçevesinde Washington ile Kiev arasındaki zorlu ilişkide dengeyi sağlayanların Britanyalı askerler olduğunu ortaya çıkarıyor.
Cephe gerisi
Savaşın başlamasından bir yıldan biraz fazla süre sonra, Başkan Biden yönetimi ve Ukraynalı müttefikleri hâlâ kusursuz, birleşik cephe sergiliyorlardı. Ancak perde arkasında gerilim aylardır giderek artmış ve 2023 yazının başlarında kontrolden çıkma noktasına gelmişti.
Bu arada Ukrayna, taarruzunu bir miktar gecikmeyle başlatmıştı; bu savaşta kilit andı. Savaşın ilk günlerinde Kiev kapılarında Rusya’yı geri püskürterek dünyayı şaşırttıktan sonra, Ukrayna şimdi Donbass’ta toprak geri kazanma ve yıpratıcı savaşın dinamiklerini değiştirme fırsatı görüyordu. Ancak işler iyi gitmiyordu.
İşte bu noktada, Oldhamlı devlet bursuyla okumuş Amiral Sir Tony Radakin ve onun iki “teğmeni”, Korgeneral Sir Roly Walker ve Korgeneral Sir Charlie Stickland, hem Ukraynalıların hem de Amerikalıların saygısını kazanmaya başladı.
Fakat bu kritik anın ve Britanya’nın rolünün hikâyesi yaklaşık altı ay önce başlamıştı.
Aralık 2022
23 Aralık’ta Radakin, ABD’li mevkidaşı Genelkurmay Başkanı General Mark Milley’den telefon aldı. Savaşın başlamasının üzerinden neredeyse yıl geçmişti ve çekici iyimser Radakin ile etkili ve cesur Milley bu noktada birbirlerini çok iyi tanıyorlardı.
Ukraynalılar, 2023 baharında Rusya’ya karşı taarruza geçmek istediklerini açıkça belirtmişlerdi; bu, kamuoyu tarafından bahar taarruzu olarak heyecanla bekleniyordu. Ancak hem Amerikalılar hem de Britanyalılar, Ukrayna’nın operasyonel hazırlığı konusunda şüpheliydi.
O dönemdeki görüşmelere aşina olan aktif görevdeki Britanyalı bir subay, “Cesaret edecekleri belliydi,” dedi. Mantık şuydu: “Eğer cesaret edeceklerse, o zaman bunu mümkün olduğunca güçlü yapalım.”
Aralık ayındaki bu telefon görüşmesi sırasında General Milley, Amiral Radakin’e ABD’nin taarruzu desteklemeye ve tüm ağırlığını koymaya karar verdiğini bildirdi.
Ocak 2023
Ertesi ocak ayında, yaklaşık 50 ülke Ukrayna’nın askeri ihtiyaçlarını görüşmek üzere Ramstein’da toplandığında, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, ABD ve diğer NATO ülkelerinin Ukrayna’ya kapsamlı ağır silah paketi teslim edeceğini duyurdu.
Austin basın toplantısında, “Bu, Ukrayna’yı Rusya’nın sebepsiz saldırganlığına karşı destekleme yönündeki uzun vadeli taahhüdümüzü gösteriyor,” dedi. Bu, Rusya ile savaşın tırmanacağına dair net sinyal olarak yorumlandı. Bunun üzerine Beyaz Saray, ABD’nin Rus güçlerini geri püskürtmek amacıyla Ukrayna’ya 31 adet M1 Abrams tankı göndereceğini açıkladı. Böylece ABD’nin Kiev’e saldırı tipi tank araçları tedarik etme konusundaki uzun süredir devam eden çekingenliği aşılmış oldu.
Wallace’a göre Britanya ise, savaş alanındaki başarı şansını artırmak amacıyla Ukrayna’ya Batılı ülkeler arasında ilk olarak Storm Shadow tipi uzun menzilli seyir füzeleri tedarik etme sözü verdi. Gizlice, Ukrayna uçaklarını bu füzelerle donatmak ve birlikleri kullanımı konusunda eğitmek üzere Britanya birlikleri gönderildi. Bu, Britanya birliklerinin sahada ilk kez konuşlandırılması değildi: Daha önce de birkaç düzine düzenli Britanya askeri, yeni ve geri dönen acemi askerlere NLAW kullanımı konusunda eğitim vermek üzere Kiev’e gönderilmişti. Bunlar, Şubat 2022’de savaşın başlangıcında Kiev’e teslim edilen Britanya yapımı tanksavar füzeleriydi. Britanyalı eğitim birlikleri 2015’ten beri Ukrayna’da konuşlanmış olsalar da, Şubat 2022’de olası Rus saldırısı endişesiyle geri çekilmek zorunda kalmışlardı.
Karşı taarruz
Yaklaşan karşı taarruz, savaşta belirleyici an olacaktı. Koalisyon içinde, bunun Ukrayna için son savaş olacağı ve Devlet Başkanı Putin’in bu sayede barışa zorlanabileceği konusunda iyimserlik hâkimdi.
Mayıs
Taarruzun planlanan başlangıcından önceki haftalarda, Stratejik Kuvvetler Komutanı ve Birleşik Krallık eski Askeri İstihbarat Başkanı General Sir Jim Hockenhull, Ukrayna Askeri İstihbarat Başkanı Korgeneral Kirilo Budanov ile bir araya geldi. Karşı taarruzun hedeflerine ulaşmak için nasıl işbirliği yapabileceklerini görüştüler ve Hockenhull’un elinde çok hassas askeri imkanlar vardı.
İkili yaklaşık 2019’da tanışmıştı. 1986’da istihbarat teşkilatına katılan ve genç subay olarak ilk görev yıllarında Rusya’ya odaklanan Hockenhull, kapsamlı savaşın başlamasından yıllar önce Ukraynalılarla ilişki kurma gerekliliğini fark etmişti. 1989’da Berlin Duvarı yıkıldığında Berlin’de bulunan Hockenhull, mevcut çatışmayı —Savunma Bakanlığı’ndaki diğerleri ona inanmazken— 2021 yazında öngörmüştü.
Askeri bir kaynak, “Ukraynalıları gelecek olana hazırlamak için her şeyi yapma gerekliliğini gördü,” ifadesini kullandı ve Hockenhull’un Ben Wallace ile birlikte Ukraynalıların NLAW’ları savaştan önce hizmete almasında önemli rol oynadığını da sözlerine ekledi.
Walker ve Stickland planlamaya yardımcı olabilirken, Hockenhull gizlilik içinde çalışarak Ruslar hakkında kritik bilgiler topladı. Bir kaynak, “Ukraynalıların planlarını etkili şekilde uygulayabilmeleri için yeterli bilgiye ihtiyaçları vardı. Sayıca üstün düşmana karşı avantaja ihtiyaçları vardı,” diye konuştu.
Fakat Ukraynalıların sorunları vardı: ABD, Britanya ve diğer ortak ülkelerden gelecek tüm teçhizatın mart sonuna kadar ulaşması planlanmıştı. Ancak mart sonu, nisan sonuna ve nihayetinde mayıs sonuna sarktı.
Britanyalı askeri bir kaynak, “Ukrayna sürekli tüm teçhizatı eline alana kadar bekledi. Onlara sürekli şunu söyledik: Başlamalısınız! Rusya güçlü değil. Onu zorlamalısınız – yeterli teçhizatınız var,” diye aktardı. Bu noktada, Ukrayna’nın karşı taarruz için aldığı silah miktarı, tüm Britanya ordusunun emrindeki miktara eşitti.
Zaman işlerken, Ruslar ortaya çıkan fırsatı değerlendirip mevzilendi.
Haziran
Ukraynalılar nihayet haziran başında ilerlemeye başladığında, başka sorun ortaya çıktı. Radakin ve ABD’li meslektaşları “aç bırak, yay ve saldır” stratejisini önermişti. İlk unsur —”aç bırakmak”— ikmali zayıflatmak için Rus lojistik merkezlerine yönelik hedefli saldırıları ifade ediyordu. “Yaymak”, düşmanı farklı cephe hatları boyunca şaşırtma manevraları ve test saldırılarıyla bunaltmak anlamına geliyordu. Bu eksenlerden biri “Wallace” kod adını taşıyordu. Bir yetkili, “NLAW’ların, tankların ve Storm Shadow’ların teslimatı; tüm bunlar Wallace sayesinde bu kadar erken gerçekleşti,” dedi.
Ancak Wallace aynı zamanda hem Savunma Bakanlığı’nda hem de Dışişleri Bakanlığı’nda direnişle karşılaştı. Buralarda, Ukrayna’ya giderek daha ağır silahların teslim edilmesinin Rusya ile gerilimi daha da artırabileceğinden endişe ediliyordu. Kremlin halihazırda nükleer sopa göstermiş ve mart ayında Belarus’ta —Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana ilk kez kendi toprakları dışında— taktik nükleer silahlar konuşlandıracağını duyurmuştu.
Stratejinin son ve belirleyici adımı —”saldırmak”— yoğun ana çaba gerektiriyordu. Bu nedenle Britanyalı ve Amerikalı planlamacılar, Ukrayna’ya belirleyici cephe yarma için en iyi şansı elde etmek üzere güçlerini ve ateş gücünü temas hattı boyunca tek noktada toplamalarını tavsiye etti.
Ancak Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin başka planları vardı. Ukrayna Kara Kuvvetleri Komutanı General Oleksandr Sırskiy, onu bunun yerine kuzeyde kaos yaratmayı ve aynı anda güneydoğuda mümkün olduğunca derine inmeyi hedefleyen strateji izlemeye ikna etti. Güneyde cepheyi yarmak —ve Rusya ile Kırım arasındaki kara köprüsünü kesmek— yerine, Ukraynalılar savaş güçlerini böldüler. Ukraynalılar hiçbir zaman Rus hatlarını yarmayı başaramadı.
Operasyon öncesi sabırsızlık
Bu durum, Ukrayna kara birliklerinin ABD’nin talep ettiğinden daha yavaş ilerlemesi gerçeği kadar Amerikalıları da hayal kırıklığına uğrattı.
Savunma Bakanlığı’ndan eski üst düzey bir kaynak, “Amerikalılar sabırsızdı. Savaş simülasyonlarını yapmışlardı ve onlara göre harekete geçme zamanı gelmişti,” dedi. Ukraynalılar, Amerikalılar ve Britanyalılar da dahil olmak üzere herkesin Rusya’nın savunmasını ve modern savaş alanının koşullarını hafife aldığını kaydetti. Savaşa giden yol Rus kara mayınlarıyla doluydu ve bunları temizlemeye çalışanlar ayrıca dron saldırısı tehlikesiyle karşı karşıyaydı.
Sırskiy’nin amiri olan ve ofisinin duvarında Amiral Radakin’in fotoğrafı asılı bulunan Ukrayna Genelkurmay Başkanı General Valeriy Zalujniy, umutsuzca moral krizini yönetmeye çalışıyordu. Britanyalı askerlere açıkladığına göre, bu amaçla Ukraynalı askerler —çoğu yirmili yaşlarında değil, otuzlu ve kırklı yaşlarındaki zorunlu askerler— cephede sadece üç gün geçirecekti. İlk gün alışmaya ayrılıyordu. İkinci gün 200 ila 300 metre ilerliyorlar, üçüncü gün pozisyonlarını sağlamlaştırıyorlar ve yerlerini arkadan gelen taze birliklere devretmeye hazır oluyorlardı.
En yakın müttefikler bunun yavaş ve zahmetli ilerleme olduğunu düşündü. Görünüşe göre Amerikalılar, “Burada neler oluyor Tanrı aşkına?” diye soruyor ve Ukraynalıları “çok daha sert tempo tutturmaya” zorluyorlardı. Bu noktada Ukraynalılar ile Amerikalılar arasındaki ilişkiler en düşük seviyeye ulaştı. Milley ve ABD Avrupa ve Afrika Ordusu Komutanı General Christopher Cavoli, Zalujniy nedeniyle son derece hüsrana uğramıştı. Zalujniy ise Amerikalıların uyguladığı baskıdan dolayı hüsran içindeydi.
Amiral Radakin uzun süredir planladığı tatilini yarıda kesti ve yakın çalıştığı Wallace’a, iki tarafı bir araya getirmek için Ukrayna’ya gitmesi gerektiğini bildirdi. Radakin’in ona durumun “giderek kavgacı hâle geldiğini” söylediği belirtildi.
Plan, Radakin’in Zalujniy ile oturması, Ukraynalıları dinlemesi ve Kiev’den video konferans yoluyla Amerikalılara onların bakış açısını açıklamaya çalışmasıydı. Daha sonra Ukrayna’nın Britanya’daki baş diplomatı ve Zelenskiy’nin yerine geçecek favori isimlerden biri olacak olan Zalujniy ile bizzat konuşmak için Polonya’dan Sovyet döneminden kalma gece trenine binerek Kiev’e gitti.
Bu, ABD’nin güçlü liderlikle ancak uzaktan hareket ettiği ve aynı zamanda müttefiklerininkini çok aşan olağanüstü destek sağladığı alışılmadık savaştı. Neredeyse başından beri Başkan Biden, ABD’nin Ukrayna’da hükümetin kabul etmek istediğinden daha fazla müdahil olduğu ve nükleer sonuçları olabilecek bir vekalet savaşı tehlikesinin bulunduğu endişesiyle karşı karşıya kaldı. Başkan Nisan 2022’de medyaya, “Bu endişeler yersiz. Bunlar, Rusya’nın acınası başarısızlığı karşısındaki çaresizliğini yansıtıyor,” ifadesini kullandı.
Ertesi şubat ayında Savunma Bakanı Lloyd Austin, NATO basın toplantısında bu argümana katılarak, “Kendimizi Putin’in kendi seçtiği savaşa sürükletmeyeceğiz,” dedi.
Takip eden aylarda ABD’li planlamacılar bahar taarruzunu simüle ettiler. Amerikalılar, savaşa çok fazla dahil olmuş gibi algılanmaktan korktukları için —ihtiyaç duyulduğunda seyahat etme özgürlüğü tanınan Britanyalı askerlerin aksine— Ukrayna’ya nadiren seyahat ettiler. Bazen ziyaretleri o kadar hassastı ki sivil kıyafetle seyahat ediyorlardı.
Cazibe taarruzu
Radakin’in Kiev’e yaptığı gizli ziyaretle aynı zamanda, bir zamanlar Taliban bombasıyla ağır yaralanan eski özel kuvvetler komutanı Walker, Amerikalı ve Ukraynalı dostlarıyla telefon görüşmeleri yapıyordu.
O sırada Genelkurmay Başkan Yardımcısıydı ve askeri strateji ve operasyonlardan sorumluydu. Walker, çağdaşları arasında “çok zeki” olarak kabul ediliyor ve Ukraynalılar arasında son derece popülerdi. Ukraynalı askeri bir kaynak, onun Britanya’nın savaş planlarının arkasındaki “süper beyin” olduğunu ve karşılaştığı herkes için “ilham kaynağı” olduğunu söyledi. Üst düzey Ukraynalı bir yetkili, eski muhafızı Kiev’deki toplantıya tam da öyle pantolonla geldiği için —Ukraynalıları çok eğlendirerek— “pembe pantolonlu general” olarak adlandırdı.
Eski üst düzey bir kaynak, Walker’ın “inananlardan” olduğunu söyledi: “Kesinlikle en iyilerden biriydi. Wallace gibi o da Rusya’nın geri püskürtülebileceğine inanıyordu, savaşın başında Ukrayna’nın savaşacağına ve üç haftadan fazla dayanacağına inanıyordu. Radakin de bu inancı paylaşıyordu.”
Ağustos
Britanya diplomasisi sonunda iki tarafı tekrar bir araya getirdi. Ağustos ortasında Radakin, Zalujniy ve Cavoli Polonya-Ukrayna sınırında bizzat buluştu. Beş saatlik görüşmede karşı taarruz planları üzerinde çalıştılar ve kış ile sonraki yıl için başka planlar yaptılar. Bu, ABD’nin o kadar çabuk geri çekilmeyeceğinin işaretiydi. Noel’den kısa süre önce, yaz taarruzunun başlamasından yaklaşık altı ay sonra, Kiev güçleri şiddetli Rus direnişi karşısında pek ilerleme kaydedememişti. Ve savaş devam ediyordu.
Zamanla Britanya ve ABD, Storm Shadow gibi uzun menzilli silahların Rusya içindeki hedeflere karşı kullanımına ilişkin kısıtlamalarını gevşetti. Ukrayna’ya Batı silah sevkiyatlarının komuta merkezi, Stuttgart’taki İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma binanın tozlu tavan arasından Wiesbaden’deki Amerikan üssüne taşındı.
Şu anda Londra’ya atanmış olan Zalujniy, Wiesbaden’in ortaklarla operasyonel planlamayı koordine etmek ve cephe için gerekli kaynakları belirlemek üzere “gizli silahları” hâline geldiğini hatırladı.
Britanyalıların ve Amerikalıların dahil olduğu savaş simülasyonları devam etti. Bu sırada ikmal ihtiyacı belirlenip Londra, Washington ve diğer Avrupa başkentlerine iletilirken, Britanya Genelkurmay Başkanları belirli saldırı planının işe yarayıp yaramayacağı veya belirli operasyonlar için ihtiyaç rakamlarının yeterli olup olmadığı gibi sorular soruyordu. Amiral Radakin bu süreçte geleneksel Genelkurmay Başkanı rolünden daha kapsamlı rol üstlenerek hükümet içinde Britanya’nın Ukrayna’daki çabalarını yönetti.
Bir meslektaşı, “ABD’yi işin içinde tutmaya ve Joe Biden yönetimini Ukrayna konusunda kendi tarafına çekmeye çalışan kişi oydu,” hatırlatmasını yaptı.
Bu çalışma devam etti. Ağustos 2024’te Ukraynalılar, ABD’yi veya diğer müttefikleri bilgilendirmeden güneybatı Rusya sınırından Kursk oblastına asker gönderdi. Ukraynalı askeri bir kaynağa göre, Nisan 2023’te ABD’de yaz taarruzunun ayrıntılarının sızdırılmasının ardından, planlanan Kursk taarruzunun ayrıntılarının Moskova’ya ulaşabileceği endişesi vardı. Ukrayna silahlı kuvvetlerindeki ciddi mühimmat eksikliğini ortaya çıkaran gizli Pentagon belgeleri sosyal medyada yayımlandı, bunun üzerine her iki tarafta da karşılıklı güvenin azaldığı hissi oluştu.
Daha derin analizler
Britanya Savunma Bakanlığı’nda, General Hockenhull liderliğinde Stratejik Kuvvet Komutanlığı ekipleri, kendi stratejik savunma incelemesi için Ukrayna’dan elde edilen dersleri toplamak üzere görevlendirildi. Britanyalı askeri bir kaynak bu konuda, “Ukrayna savunması için ağır bedel ödedi, ancak bize modern savaş hakkında da fikir verdi,” dedi.
Bu arada Genelkurmay Başkanı olarak terfi eden Korgeneral Roly Walker, 2023 ilkbahar ve yazında elde edilen dersleri, daha ölümcül ve çevik güce dönüştürmek istediği Britanya ordusuna taşıdı.
Sonbaharda dört yıllık görev süresinin ardından görevinden ayrılması beklenen Amiral Sir Tony Radakin, Zelenskiy ile yaklaşık on kez görüştü. Zelenskiy, ona hürmetle “Amiral” diyor ve genellikle görüştüğü çoğu yabancı askerin aksine general olmadığına dikkat çekiyordu.
Şimdilik son görüşmeleri geçen Cuma günü Ukrayna Devlet Başkanı’nın Kiev’deki ofisinde gerçekleşti. Bu görüşmede Amiral Radakin, Birleşik Harekat Başkanı Korgeneral Nick Perry ve Fransız mevkidaşları, Rusya ile barış anlaşması yapılması durumunda “Ukrayna’da cephe gerisi destek gücü” planı sundular.
Britanya ve Fransa, bundan önceki perşembe günü Brüksel’de “gönüllüler koalisyonu” savunma bakanları toplantısı düzenleyerek bu planları 50 ülkeyle koordine etti. Mevcut Britanya Savunma Bakanı John Healey, “Bugünkü görüşmeler gizli olsa da, planlamalarımız gerçekçi ve somuttur. Planlarımız iyi hazırlanmıştır,” diye konuştu.
Britanya’nın Ukrayna’nın savunmasına yönelik taahhütleri artarken, bazıları bu yolun nereye varacağı konusunda endişeli. Moskova ve Kiev’deki eski Savunma Ataşesi John Foreman, Ukrayna’da on yıldan fazla sürebilecek “belirsiz görevde” süresiz askeri taahhüt olasılığı ve bunun NATO üzerindeki olası etkileri konusundaki endişelerini dile getirdi.
Foreman, “Burada net bakış açısına sahip olmalı ve duygularımızın bizi yönlendirmesine izin vermemeliyiz. Şimdi gerçek siyasi sağduyu zamanı,” dedi: “Görev nedir? Nihayetinde güvenlik veya caydırıcılık sağlamak için sahada askerlerimiz olacaksa, ateşkes başarısız olursa ne olur? Askerlerimiz için risk nedir ve angajman kuralları nelerdir? Askerler öldüğünde sonra ne olur? Çatışmanın içine çekilme riskimiz var ve Britanya kamuoyunun bu riskin gerçekten farkına vardırıldığına inanmıyorum. Savaşa dahil olmak kolaydır ama çıkmak daha zordur.”
Önümüzdeki cuma günü Britanya Savunma Bakanı John Healey ve Alman mevkidaşı Boris Pistorius, Brüksel’deki Ukrayna Temas Grubu toplantısında —Austin’in kapsamlı ABD desteği sözü verdiği Ramstein toplantısından iki yıldan fazla süre sonra— liderliği üstlenecekler. Mevcut ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, Ukrayna’nın bundan sonra nasıl silahlandırılacağını görüşmek üzere Avrupa’ya seyahat etmek yerine ABD’den video konferansla katılacak.
Britanyalı bir yetkili, durumu “program çakışmalarına” bağladı, ancak Hegseth’in yokluğu, Avrupa giderek daha derin müdahaleye hazırlanırken ABD’nin geri adım attığının başka işareti olarak değerlendiriliyor.
Diplomasi
Xi, Kim ve Putin Zafer Günü için Kızıl Meydan’da buluşacak mı?

Kremlin’e göre Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ‘un önümüzdeki aylarda Rusya’yı ziyaret etmesi bekleniyor. 9 Mayıs’taki Zafer Günü töreni için Moskova’daki Kızıl Meydan’da Çinli ve Rus mevkidaşlarıyla bir araya gelebileceği yönünde söylentiler de var.
Uzmanlar, Kim’in Devlet Başkanları Xi Jinping ve Vladimir Putin ile birlikte podyuma çıkması halinde, üç liderin ilk kez kamuoyu önünde bir araya geleceğini ve bunun ABD baskısına karşı güçlü bir dayanışma ve meydan okuma sinyali olacağını söyledi.
Kremlin, Xi’nin önümüzdeki ayın başlarında, Sovyetler Birliği’nin İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilere karşı zaferinin 80. yıldönümü münasebetiyle 9 Mayıs’ta düzenlenecek tören için Moskova’yı ziyaret edeceğini açıkladı.
Moskova’nın resmi Tass haber ajansına göre ise, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Andrey Rudenko geçen ayın sonlarında yaptığı açıklamada Kim’in Rusya’ya yapması beklenen ziyaret için hazırlıkların halihazırda devam ettiğini söyledi.
Putin geçen yıl haziran ayında Pyongyang’a yaptığı nadir bir gezi sırasında Kim’i Moskova’yı ziyaret etmeye davet etmişti. Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Sergei Şoygu da 21 Mart’ta Pyongyang’da Kim ile bir araya geldi ve Kuzey Kore liderine Putin’in mesajını iletti.
Üç gün sonra Kremlin sözcüsü Dmitry Peskov, Kim’in Rusya’yı ziyaret etmek için “geçerli” bir davet aldığını ve diplomatik kanallar aracılığıyla koordinasyonun devam ettiğini söyledi. Ancak Putin’in üst düzey güvenlik yardımcısı Şoygu’nun Kim’e yeni bir davet gönderip göndermediğini teyit etmekten kaçındı ve ekledi: “Henüz resmi bir açıklama yapmaya hazır değiliz.”
Kim, 2019 ve 2023 yıllarında zırhlı treniyle Rusya’nın Uzak Doğu bölgesine iki kez gitmiş olmasına rağmen Moskova’ya resmi bir ziyarette bulunmadı.
Vladivostok’taki Rusya Uzak Doğu Federal Üniversitesi’nde doçent olan Artyom Lukin, Kim’in çok sayıda dünya liderinin katıldığı çok taraflı bir toplantı olan 9 Mayıs etkinliğine gitmesinin Kuzey Kore geleneğinden bir kopuş olacağını söyledi.
“Kim Moskova’daki Zafer Günü geçit törenine gelirse, bu eşi benzeri görülmemiş bir şey olur. Bildiğim kadarıyla daha önce hiçbir Kuzey Kore lideri birden fazla devlet ve hükümet başkanının katıldığı uluslararası etkinliklere katılmadı” dedi.
South China Morning Post’a konuşan Lukin’e göre en az bir düzine liderin mayıs ayında Rusya’nın başkentinde olması muhtemel ve bu da Putin için Ukrayna savaşının ortasında bir başka yüksek profilli diplomatik zafer olacak.
Lukin Moskova’da düzenlenecek etkinliği, geçen yıl Kazan’da düzenlenen ve 20’den fazla üst düzey uluslararası delegasyonun katıldığı BRICS zirvesinin bir tekrarı olarak nitelendirdi.
Öte yandan AB Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Avrupalı liderleri 9 Mayıs’ta Moskova’da düzenlenecek Zafer Günü kutlamalarına katılmamaları konusunda uyardı. Kallas, iderleri bunun yerine Kiev’i ziyaret ederek Ukrayna ile dayanışma göstermeye çağırdı.
George H.W. Bush ABD-Çin İlişkileri Vakfı’nda kıdemli araştırmacı olan Lee Seong-hyon, Kim ve Xi’nin mayıs ayındaki Moskova geçit töreninde birlikte görünme olasılığının “yüksek” olduğunu söyledi.
Kuzey Kore, Rusya-Ukrayna savaşının başlamasından bu yana Moskova’ya daha da yakınlaştı. Geçen yıl Putin’le imzaladığı, karşılıklı savunma maddesini de içeren kapsamlı askeri anlaşmayla bağlar daha da güçlendi, hatta Kim’in Ukrayna’ya Rusya saflarında savaşmak üzere binlerce asker gönderdiği iddia edildi.
Kim, geçen ay Şoygu ile yaptığı görüşmede Rusya’ya tereddütsüz desteğini ifade etti. Rusya’nın eski savunma bakanı da, Moskova’nın, iki ülkeden birinin saldırıya uğraması halinde karşılıklı yardım sözü veren anlaşmaya “kayıtsız şartsız” uyacağını teyit etti.
Sözcü Peskov’a göre, Putin ayrıca ABD Başkanı Donald Trump’ı şubat ayındaki ilk resmi telefon görüşmelerinde Moskova’ya davet etti, ancak şu ana kadar herhangi bir anlaşma yapılmadı.
Doç. Dr. Artyom Lukin, Xi’nin Zafer Günü podyumu Kim ile paylaşmayı kabul edeceğine dair şüphelerini dile getirerek Pyongyang’ın Pekin için stratejik öneminin abartıldığını savundu.
“Pekin-Pyongyang ilişkilerinden bahsetmişken, Kuzey Kore’nin Çin için yüksek stratejik değerini ortaya koyan geleneksel bilgeliğin yeniden incelenmesi gerektiğini iddia ediyorum. Bence Kuzey’in Çin için meşhur jeopolitik ‘tampon’ olarak önemi azalıyor” dedi.
“Çin’in artık tamponlara ihtiyacı yok. Herhangi birinin Kuzey Kore üzerinden Çin’e saldırmaya kalkışması pek düşünülemez. Çin tamponlardan ziyade pazarlarla ve henüz kendisinin sahip olmadığı ileri teknolojilere erişimle ilgileniyor. Bu bakımdan Kuzey Kore neredeyse değersizdir,” dedi Lukin.
The Post gazetesi şbat ayında Çin’in İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin 80. yıldönümünü anmak üzere bir askeri geçit töreni düzenleyeceğini bildirmişti. Geçit töreni ya da kimlerin davet edildiğine dair resmi bir doğrulama yapılmadı ancak 10 yıl önce düzenlenen benzer bir etkinliğe Güney Kore Devlet Başkanı Park Geun-hye katılmış ancak Kuzey Kore lideri katılmamıştı.
Pekin’deki Renmin Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler profesörü olan Shi Yinhong da Çin-Kuzey Kore ilişkilerinin durumu göz önüne alındığında, Çin liderinin Moskova’daki etkinlikte Kim ile birlikte görünmekten kaçınmasının muhtemel olduğunu söyledi.
Pekin ve Pyongyang arasındaki ilişkilerin Kuzey Kore’nin Rusya ile askeri ittifakı ve Ukrayna savaşına doğrudan katılımı, Pyongyang’ın tekrarlanan nükleer denemeleri ve Güney Kore ile alevlenen olaylar nedeniyle gerildiğini kaydetti. Shi, “Çin-Kuzey Kore ilişkilerinin şu anda iyi olduğu söylenemez” dedi.
Shi ayrıca Putin’in hem ABD hem de Çin ile ilişkileri tehlikedeyken Kim’i Moskova’daki askeri geçit törenine davet etmesinin akıllıca olup olmayacağını sorguladı.
“Ukrayna meselesi nedeniyle ABD-Rusya ilişkilerinin kırılgan ve hassas durumu göz önüne alındığında Putin’in Kim’in Moskova’yı ziyaret etmesini istemesi pek olası değil. Ayrıca, gergin Çin-Kuzey Kore ilişkileri Putin’in kasıtlı olarak garip bir durum yaratmasını olanaksız kılıyor” dedi.
“Kim’in ziyaretinin Kuzey Kore’nin Rusya ile askeri işbirliği üzerinde çok az önemli etkisi olsa da, Rusya’nın hem Çin hem de ABD ile olan çok önemli ilişkilerinde zorluklara yol açabilir. Putin’in Kim’i bilerek davet edeceğinden şüpheliyim” dedi.
Seul’deki Yonsei Kuzey Kore Araştırmaları Enstitüsü’nde doçent ve müdür yardımcısı olan Paik Woo-yeal de Kim’in Moskova’ya olası gelişinin, Pekin’in çok konuşulan Çin-Rusya-Kuzey Kore ittifakıyla resmi olarak ilişkilendirilmek istememesi nedeniyle Çin’i “oldukça garip bir duruma” sokacağını söyledi.
“Çin şu anda aynı anda hem Rusya hem de Kuzey Kore ile aynı çerçevede yer almak istemiyor” dedi.
Kuzey Kore’nin Moskova’ya doğrudan seyahat edebilecek özel bir uçağı bulunmuyor. Kim ilk kez 2018’de Dalian’da Xi ile görüşmek üzere havayoluyla uçmuş, bir ay sonra da Çin’den ödünç aldığı bir uçakla Trump ile görüşmek üzere Singapur’a gitmişti.
Kim, Pekin, Rusya ve 2019’da Hanoi’de Trump’la yapacağı ikinci zirve de dahil olmak üzere diğer yurtdışı ziyaretlerinin çoğunda ailesine ait zırhlı treni kullandı.
Babası Kim Jong-il 2001 yılında Moskova’ya zırhlı trenle gitmiş ve gidiş-dönüş 23 gece geçirmişti.
-
Avrupa2 hafta önce
Almanya’daki Porsche fabrikaları tank üretmeye başlayacak
-
Görüş1 hafta önce
Sosyalizmin yeni dünya-sistemindeki yeri – 4
-
Görüş1 hafta önce
Yemen’de 48 saatlik Husi karargâhı ziyareti…
-
Ortadoğu2 hafta önce
İsrail’den Türkiye’ye “bombalı” mesaj
-
Avrupa1 hafta önce
Komünist Parti’ye karşı ilk ‘Twitter devrimi’: Moldova’da 16 yıl önce ne olmuştu?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Wolfgang Münchau: Trump’ın tarifeleri küreselleşmenin sonudur
-
Dünya Basını2 hafta önce
FT: İsrail anayasal krizin eşiğinde
-
Görüş1 hafta önce
Hindistan için Şili neden önemli?