Bizi Takip Edin

Diplomasi

ABD, Baltık Denizi’ne deniz piyadelerini gönderdi

Yayınlanma

ABD, NATO’nun Baltic Sentry operasyonu kapsamında Baltık Denizi’ndeki kritik su altı altyapısını korumak amacıyla Finlandiya’ya yaklaşık 40 deniz piyadesi gönderdi. Bu işbirliği, Finlandiya ve ABD arasındaki Savunma İşbirliği Anlaşması’nın (DCA) ilk uygulaması olacak. Son aylarda Baltık Denizi’nde meydana gelen kablo hasarları, NATO’nun bu operasyonu başlatmasına neden oldu.

Finlandiya Donanması’nın açıklamasına göre, yaklaşık 40 ABD deniz piyadesinden oluşan bir birlik, NATO’nun Baltık Denizi’ndeki kritik su altı altyapısını koruma operasyonu olan Baltic Sentry’ye (Baltık Nöbeti) katılmak üzere Finlandiya’ya gelecek.

Amerikan deniz piyadelerinin, ülkenin sahil güvenliği ile işbirliği yapması ve Baltık Denizi’nin deniz alanını gözetlemek için insansız hava araçları kullanması planlanıyor.

Finlandiya Donanması, Amerikan ordusu ile bu etkileşimin, Helsinki ile Washington arasında 1 Eylül 2024’te yürürlüğe giren Savunma İşbirliği Anlaşması (DCA) kapsamındaki ilk operasyon olacağını belirtti.

NATO, Baltık Denizi tabanındaki su altı kablolarında meydana gelen artan kopmalar nedeniyle 14 Ocak’ta Baltic Sentry operasyonunu başlattı.

Polonya Başbakanı Donald Tusk, operasyonun 90 gün süreceğini, ancak daha da uzayabileceğini bildirmişti.

Operasyon kapsamında Polonya ve Estonya, donanmalarına potansiyel tehditlere karşı güç kullanma ve kendi karasularında meydana gelen olaylara karıştığını düşündükleri gemileri durdurma yetkisi verdi.

Geçtiğimiz yılın sonlarından itibaren Baltık Denizi’nde elektrik ve telekomünikasyon kablolarında çeşitli kopmalar meydana geldi.

Kasım ayında, Finlandiya ve Almanya’yı birbirine bağlayan Finlandiya devlet şirketi Cinia’ya ait C-Lion 1 kablosu hasar gördü. O dönemde, Çin gemisi Yi Peng 3’ten şüphelenilmişti.

Aynı kuru yük gemisinin, Litvanya ve İsveç arasındaki su altı telekomünikasyon hatlarında da —18 Kasım’da BCS East-West Interlink ve 14 Ocak’ta NordBalt— kopmalara neden olduğu düşünülüyor.

25 Aralık’ta, Finlandiya’dan Estonya’ya elektrik sağlayan Estlink 2 kablosu hasar gördü. Bu olaya karıştığı şüphesiyle, St. Petersburg’dan Mısır’ın Port Said kentine giden Eagle S adlı petrol tankeri alıkonuldu.

26 Ocak’ta Letonya ve İsveç, Ventspils’ten Gotland’a giden fiber optik kablonun hasar gördüğünü bildirdi.

Soruşturma kapsamında, Malta’ya kayıtlı ve Bulgaristan şirketi Navigation Maritime Bulgare’ye ait olan Vezhen adlı gemi alıkonuldu.

Gemi, Leningrad oblastındaki Ust-Luga limanından Güney Amerika’ya gübre taşıyordu.

İsveç sahil güvenliğinin açıklamasına göre, son kablo kopması vakası 20 Şubat’ta meydana geldi ve yine C-Lion 1 kablosu hasar gördü.

Diplomasi

Schiller Enstitüsü konferansında yeni küresel paradigma çağrısı

Yayınlanma

Schiller Enstitüsü Uluslararası Konferansı, 24-25 Mayıs 2025 tarihlerinde, “Büyük Çalkantı Zamanlarında İnsanlık İçin Güzel Vizyon” konusunu tartışmak üzere çeşitli uluslararası konuşmacıyı bir araya getirdi. Schiller Enstitüsü’nden Dennis Speed’in moderatörlüğünü yaptığı etkinlik, dünyanın dört bir yanından uzmanlar arasında yoğun bir tartışma ve yeniden değerlendirme ortamı oluşturmayı amaçlayarak, mevcut çalkantılı jeopolitik ortamda yol almak için yeni bir güvenlik ve kalkınma mimarisi önerdi.

Konferans, müzikal bir girişin ardından Schiller Enstitüsü’nün kurucu ortağı merhum Lyndon LaRouche’un 1982 tarihli konuşmasından bir bölümle başladı. LaRouche’un tarihsel analizi, Amerikan cumhuriyetinin temel ilkelerini ve küresel ilerlemeyi teşvik etmedeki amaçlanan rolünü vurguladı; bu tema, sonraki tartışmalar boyunca yankı buldu.

‘İnsan yaratıcılığının çözemeyeceği sorun yoktur’

Schiller Enstitüsü’nün kurucusu Helga Zepp-LaRouche, açılış konuşmasında insan potansiyeline dair iyimser görüşünü dile getirdi. Helga Zepp-LaRouche, “Biz yaratıcı türüz,” diyerek, “yaratıcı aklımızın her zaman daha üst düzeyde herhangi bir soruna çözüm bulma yeteneğine sahip olduğunu” vurguladı. Zepp-LaRouche, jeopolitik çatışmaların ötesine geçen, uluslararası ilişkilerde yeni bir paradigma çağrısında bulundu.

Mevcut küresel kargaşayı eleştiren Helga Zepp-LaRouche, Gazze ve Ukrayna’daki savaş gibi çatışmalarda görülen barbarlığa gerilemeye dikkat çekti. Rusya’ya yönelik yaptırımlar ve “yeşil ideoloji” kaynaklı olarak Avrupa’da kendi kendine yaratılan ekonomik krizlere işaret eden Zepp-LaRouche, bu durumu Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı sonrası yeniden yapılanmasıyla karşılaştırdı. Helga Zepp-LaRouche, “Almanya’da İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan itibaren moloz yığınları arasından inşa edilen her şey şimdi sökülüyor,” diye hayıflandı.

Helga Zepp-LaRouche, mevcut gerilimlerin Soğuk Savaş sonrası döneme dayandığını belirterek, “Almanya’nın birleşmesiyle ortaya çıkan tarihi fırsatın, neoconların jeopolitik manevralarıyla sabote edildiğini” savundu. NATO genişlemesi ile ilgili tutulmayan sözlere atıfta bulunan Zepp-LaRouche, gizliliği kaldırılmış belgelere ve eski Almanya Dışişleri Bakanı Genscher’in Gorbaçov’a NATO’nun doğuya doğru genişlemeyeceğine dair güvence veren Tutzing formülüne değindi. Helga Zepp-LaRouche, George Kennan’ın 1997’de NATO genişlemesini “trajik hata” olarak eleştirmesine atıfta bulunarak, “Bu, Soğuk Savaş sonrası düzenin ilk günahıydı,” diye ilan etti.

Batı’nın yaklaşımını, milyonlarca insanı yoksulluktan kurtaran Çin’in ekonomik başarısı ve Çin Kuşak ve Yol Girişimi ile karşılaştıran Helga Zepp-LaRouche, “Eğer ABD ve AB, Çin’i sistemik rakip ilan ederse, kolektif Batı bu yarışı zaten kaybetmiştir,” dedi. Jeopolitik çatışmadan işbirliğine geçilmesi çağrısında bulunan Zepp-LaRouche, Nicolaus Cusanus’un her bir ulusun çıkarının diğer tüm ulusların gelişimini içerdiği uyumlu kalkınma kavramına atıfta bulundu. Helga Zepp-LaRouche, “Öyleyse seferber olalım ve insanlık tarihinde yeni bir döneme barışçıl dönüşüm için tutkulu bir çağrı yapalım,” diyerek, füzyon enerjisi, uzay araştırmaları ve Dünya Kara Köprüsü (World Land Bridge) ile Vaha Planı (Oasis Plan) gibi küresel kalkınma girişimleri aracılığıyla gelecekteki ilerleme vizyonunu özetledi.

‘Dünya bugün uçurumun kenarında’

Güney Afrika eski Uluslararası İlişkiler ve İşbirliği Bakanı H.E. Naledi Pandor, mevcut “zehirli jeopolitik ortamın” insanlığın ilerlemesini olumsuz etkilediğini belirtti. Sağ popülizmin ve şovenist milliyetçiliğin yükselişine dikkat çeken Pandor, “Bu gerilemeler, kırk yıllık genel anlamda barış içinde bir arada yaşamamızı tehdit ediyor,” dedi. Pandor, ilerici örgütleri birleşmeye ve yoksulluk, azgelişmişlik ve iklim değişikliği gibi küresel zorluklara odaklanarak çok kutupluluğu yeniden tesis etmeye çağırdı. Güney Afrika’nın Filistin krizini Uluslararası Adalet Divanı’na taşıma çabalarını övdü. Pandor, “Filistin halkının 18 aydan fazla süredir katledilmesine izin vermemiz trajik,” diyerek, aklıselimi yeniden tesis etmek ve daha güvenli bir dünya yaratmak için güçlü adımlar atılması çağrısında bulundu. Pandor, BRICS ülkelerinin dünya düzenini değiştirmede ve insanlığa odaklanmada artan önemini vurguladı.

‘Bu çok kutuplu dünya düzeni henüz gelmedi’

Çin Fudan Üniversitesi’nden Profesör Zhang Weiwei, dünyanın GSYİH açısından (BRICS’in G7’yi geçmesiyle) zaten çok kutuplu olmasına rağmen, “çok kutuplu dünya düzeninin henüz gelmediğini,” gözlemledi. Rusya’yı tek kutuplu düzeni baltalamaya çalışan “devrimci” güç, Çin’i mevcut sistemi iyileştirmeyi amaçlayan “reformcu” ve Trump yönetimindeki ABD’yi ise geriye bakan “terk eden” olarak nitelendirdi. Profesör Zhang, Asya’dan üç olumlu vaka çalışması sundu: Çin ve ASEAN’ın “kazan-kazan” kalkınma modeli, Çin’in “birlikte müzakere etme, birlikte inşa etme, birlikte faydalanma” esasına dayanan Çin Kuşak ve Yol Girişimi ve Vaha Planı gibi girişimler için model sunan Taklamakan Çölü Projesi de dahil olmak üzere Çin’in başarılı Yeşil Anlaşması.

‘Tüm insanlığın küresel çıkarları, herhangi bir ülkenin ulusal çıkarından daha önemlidir’

Guyana eski Devlet Başkanı H.E. Donald Ramotar, özellikle “soykırım” olarak adlandırdığı Gazze çatışmasında belirginleşen “uluslararası sosyoekonomik sistemin insanlık dışılığını” kınadı. Küresel krizlerin temelinde emperyalist devletlerin egemenliklerini ve sömürülerini sürdürme girişimlerinin yattığını savundu. Ramotar, Küresel Güney’in kalkınmasını engelleyen ulusların üzerindeki felç edici borç yüküne ve ulusötesi şirketlerin sömürücü uygulamalarına dikkat çekti. BRICS’i, karşılıklı faydaya dayalı uluslararası ilişkileri teşvik eden alternatif yol olarak gösterdi. Nükleer silahsızlanma için yenilenmiş kampanya ve demokratik, barışsever güçler arasında daha fazla örgütlenme çağrısında bulundu.

ABD’nin eski Sovyetler Birliği Büyükelçisi Jack Matlock ise, Soğuk Savaş’ın sona ermesini değerlendirirken, bunun zaferle değil, müzakereyle başarıldığını vurguladı. Doğu Avrupa ülkelerinin talepleriyle yönlendirilen ancak nihayetinde savunma ittifakını potansiyel saldırı ittifakına dönüştüren NATO genişlemesini eleştirdi. Matlock, “Asıl hassas olan NATO’nun genişlemesi değildi… Asıl hassas olan, bu ülkelere yabancı askeri üsler kurulmasıydı,” dedi. Ukrayna’daki savaşı “olmak zorunda olmayan” “trajedi” olarak nitelendiren Matlock, istikrarın, Rusya ile yabancı üsleri tehdit etmeden barış içinde yaşamaya istekli Ukrayna hükümeti gerektirdiğini belirtti.

‘Barış, savaş sonrası statükonun kısıtlı hoşgörüsüdür’

Eski ABD Savunma Bakan Yardımcısı Chas Freeman, Batı’nın “sonsuz savaşlarını” ve “hayal ürünü dış politikasını” eleştirdi. Ukrayna barışının sağlanamadığı savaşı kastederek, Ukrayna savaşının Rusya’yı zayıflatmadan Ukrayna’yı harap ettiğini ve Batı’nın uygulanabilir barış planından yoksun olduğunu savundu. Freeman, “Boyun eğmemiş düşman, tahmin edilebileceği gibi kendi çıkarlarına hizmet eden şartlarda ısrar edecektir,” diyerek, Batı’yı Avrupa’da barışı sağlamak için Rusya’nın uzun süredir devam eden güvenlik endişelerini gidermeye çağırdı.

Bunun yanı sıra eski ABD Deniz Piyadeleri İstihbarat subayı ve BM Silah Denetçisi Scott Ritter, tutkulu bir diyalog çağrısı yaptı. Silahların kontrolü ve denetimleriyle ilgili deneyimlerini anlatarak, “Çözüm diyalogdu,” dedi. Gazze ile ilgili olarak Ritter, kışkırtıcı bir şekilde, “Hamas’ın yaptığını alkışlayan bizler, bombaları sağlayanlar kadar soykırımdan sorumluyuz, zira buna zemin hazırlıyoruz,” ifadesini kullandı. Hayat kurtarmak için hasımlarla bile ortak zemin bulmaya çağıran Ritter, “Cevap diyalogdur,” diye vurguladı.

Eski CIA analisti Ray McGovern, Piskopos Desmond Tutu’dan alıntı yaparak, “Tarafsız kalmak, zalimin yanında yer almaktır,” diye konuştu. Gazze’deki soykırımı kınayan McGovern, Alman teolog Albrecht Haushofer’in kötülüğe karşı daha erken ses çıkarmadığı için yaptığı dokunaklı özeleştirisine atıfta bulunarak eylem çağrısında bulundu.

Rusya Federasyonu BM Daimi Temsilci Yardımcısı Büyükelçi Dmitriy Çumakov da, “sağduyulu insanları” duymaktan mutluluk duyduğunu ifade etti. Ekonomik çalkantıya ve zengin ülkelerin yoksul uluslara yardım etmeyi reddetmesine dikkat çeken Çumakov, çok kutuplu dünya ve “vahşi kapitalizmin” sona ermesi çağrısında bulundu. BRICS ülkelerinin şu anda dünya GSYİH’sinin %37’sini temsil ederek G7’nin yüzde 29’unu geçtiğini belirtti.

Konferansta ayrıca Çağdaş Çin ve Dünya Çalışmaları Akademisi’nden Doçent Araştırmac Ju Juti’nin video mesajı da yer aldı. Ju Juti, barış açığı, kalkınma açığı, güvenlik açığı ve yönetişim açığı olmak üzere dört büyük stratejik zorluğu sıralayarak çok taraflılık ve küresel yönetişimin reformu çağrısında bulundu.

Panel, Helga Zepp-LaRouche’un yeni bir küresel güvenlik ve ekonomik kalkınma mimarisine duyulan ihtiyacı yinelemesiyle sona erdi. Zepp-LaRouche, Dünya Kara Köprüsü gibi somut projeleri ve gelişmekte olan ülkelerde 3 milyar yeni üretken iş yaratılmasını barış ve istikrara giden yollar olarak vurguladı.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Taliban, Rusya ile ticarette doları devreden çıkarmayı hedefliyor

Yayınlanma

Taliban yönetimi, Rusya ile ticarette ABD doları yerine Rus rublesi ve Afgan afganisi kullanılmasını teklif etti. İki ülke, yaptırımlar ve uluslararası bankacılık sisteminden dışlanmaları nedeniyle bu konuyu ve karşılıklı yatırımların artırılmasını görüşüyor.

Taliban yönetimi, Batı yaptırımları nedeniyle uluslararası bankacılık sisteminden büyük ölçüde izole olan Rusya’ya, iki ülke arasındaki ticarette ABD doları yerine Rus rublesi ve Afgan afganisi kullanılmasını teklif etti.

Taraflar arasında bu konudaki teknik detayların görüşüldüğü bildirildi.

Afganistan Ticaret Bakan Vekili Hacı Nureddin Azizi, Reuters‘a yaptığı açıklamada, “Bölgesel ve küresel ekonomik beklentiler, Afganistan ve Rusya’nın karşılaştığı yaptırımlar ve sorunlar göz önüne alındığında bu konuda somut görüşmeler yapıyoruz. Şu anda teknik hususlar tartışılıyor,” dedi.

Azizi, Kabil’in benzer bir teklifi Çin’e de yaptığını belirtti.

Bakan Vekili Azizi, Rusya ile Afganistan arasındaki yıllık ticaret hacminin yaklaşık 300 milyon dolar olduğunu ve karşılıklı yatırımların artmasıyla bu rakamın önemli ölçüde yükselebileceğini ifade etti.

Karşılaştırma yapmak gerekirse, 2024 yılında bir önceki yıla göre sırasıyla yüzde 32 ve yüzde 24 düşüşe rağmen Rusya’nın ABD ile ticareti 3,5 milyar dolar, AB ile ise 67,5 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Azizi, Taliban’ın Rusya’dan daha fazla petrol ürünü ve plastik madde almayı planladığını söyledi.

Öte yandan Rusya’nın Kabil Büyükelçisi Dmitriy Jirnov, Rusya’nın Afganistan’dan çeşitli ürünler ithal ettiğini belirtti.

Jirnov, “Bunların başında kuru meyve ve kuru üzüm geliyor. Sebzeler, üzüm ve nar (şimdilik küçük miktarlarda), şifalı bitkiler (lavanta, kekik, meyan kökü) ve tabii ki pilav kazanları da ithal ediliyor,” dedi.

Jirnov, ticaretin tarım ürünleriyle sınırlı olmadığını, Afganistan’ın Rusya’ya krom cevheri, konsantreler, mineraller, yakut ve zümrüt de gönderdiğini ve bunların ithalatın yaklaşık altıda birini oluşturduğunu ekledi.

Taliban, 2022 yılında Rusya’dan petrol, doğalgaz ve buğday alımı konusunda anlaşmaya varmıştı.

Yaptırımlar nedeniyle Afganistan ve Rusya, uluslararası bankacılık sisteminden büyük ölçüde kopmuş durumda. Moskova’nın kalan ticaret ortaklarıyla yerel para birimlerinde ödemelere geçmeye çalışmasının nedenlerinden biri de bu.

Reuters‘ın belirttiğine göre, Taliban’ın iktidara gelmesinden sonra Afganistan çok daha az dolar almaya başladı ve bu durum, ABD tarafından yapılan uluslararası yardımların bu yıl azalmasıyla daha da kötüleşti.

Rusya, Afganistan üzerinden Hindistan ve Pakistan’a demiryolu istiyor

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Zalujnıy: Rusya savaş alanında inovasyonda Ukrayna’yı geçti

Yayınlanma

Ukrayna’nın Birleşik Krallık Büyükelçisi ve eski Genelkurmay Başkanı Valeriy Zalujnıy, Rusya’nın savaş alanındaki inovasyonlarda Ukrayna’yı geride bıraktığını belirtti. Zalujnıy, Ukrayna’nın yenilikleri sürekli üretip ölçeklendiremediğini ve teknolojik başarılarının sınırlı kaldığını ifade etti.

Ukrayna’nın Birleşik Krallık Büyükelçisi ve eski Genelkurmay Başkanı Valeriy Zalujnıy, “Güvenlik İhracatı: Dünyada Ukrayna Silahları” forumunda yaptığı konuşmada, Rusya’nın savaş alanındaki inovasyonlarda Ukrayna’yı geride bıraktığını söyledi.

Strana haber portalının aktardığına göre Zalujnıy, “Düşman bizi çoktan geçti, geride kalıyoruz ve bu dürüstçe söylenmeli,” dedi.

Ukrayna’nın “dün Rusya’yı geride bıraktığı alanlarda bile inovasyonları sürekli olarak üretip ölçeklendiremediğini” belirten Zalujnıy, ülkenin teknolojik başarılarının “oldukça sınırlı, sektörel bir nitelik taşıdığını ve hayatta kalma stratejisinin uygulanması için gereken tüm yelpazeyi kapsamadığını” vurguladı.

Bununla birlikte eski Genelkurmay Başkanı, sınırlı kaynaklar ve müttefiklerin tedariklerine yüksek bağımlılık koşullarında Ukrayna’nın teknolojik başarılarını dünya pazarlarında paylaşabileceğine inandığını ifade etti.

Ukrayna ordusunun mevcut Genelkurmay Başkanı Aleksandr Sırskiy, öncelikli görevinin insansız sistemlerin geliştirilmesi ve ordunun en yeni silahlarla donatılması olduğunu belirtmişti.

Rusya’da 1 Ocak 2024 tarihinde “İnsansız Hava Sistemleri” (İHS) adlı ulusal proje başlatılmıştı.

Sanayi ve Ticaret Bakan Yardımcısı Vasiliy Şpak, bu proje kapsamında geçen yıl 16,4 bin sivil insansız hava aracı üretildiğini bildirmişti.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise nisan ayında yaptığı açıklamada, ordunun 1,5 milyondan fazla çeşitli tipte insansız hava aracı aldığını ancak FPV drone sıkıntısı yaşandığını belirtmişti.

National Interest: NATO yardımı Ukrayna’nın askeri olarak geri kalmasına yol açtı

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English