Bizi Takip Edin

Amerika

ABD ‘yeşil dönüşüm’ün neresinde?

Yayınlanma

ABD’de Cumhuriyetçiler ile Demokratlar arasındaki borç tavanı uzlaşmasının dikkat çekmeyen maddelerinden biri de, mütereddit muhafazakârların Biden yönetiminin başını çektiği ‘temiz enerji’ dönüşümüne verdiği –belki de gönülsüz– onaydı.

Anlaşma, Enflasyonu Düşürme Yasası’nın (IRA) iklim ve temiz enerji hükümlerinde herhangi bir değişiklik yapmayacak. Temsilciler Meclisi Cumhuriyetçileri, yasanın temiz enerji vergi kesintileri ve sübvansiyonlarını yürürlükten kaldırmaya çalışmıştı. Çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim (ESG) meselesindeki muhalefet ise BlackRock gibi karanlık tekelleri bile etkilemiş görünüyor. Şirket CEO’su Larry Fink, bu yıl hissedarlara ve yatırımcılara yolladığı mektubunda, bir önceki yıldan farklı olarak, ESG konusunda daha mutedil bir dil tutturmuştu.

Dolayısıyla ‘Yeşil Mutabakat’ konusunda sektörel itirazlar dışında bir uzlaşma ile karşı karşıya olduğumuz söylenebilir. Bununla birlikte, ‘temiz enerji’ söz konusu olduğunda kağıt üzerindeki uzlaşmaların karşılığı belirsiz.

Petrol ve doğalgaz arama izinlerinde patlama

Örneğin, Aralık 2021 yılında Washington Post, “Analize göre Biden, Trump’a kıyasla kamu arazilerinde daha fazla petrol ve doğalgaz sondaj iznini onaylıyor,” diye yazıyordu. Arazi İdaresi Dairesi’nin (BLM) verilerine göre, Biden’ın görevdeki ilk yılında BLM ayda ortalama 333 sondaj iznini onayladı. Bu rakam, BLM’nin ayda ortalama 245 sondaj izni onayladığı Trump’ın görevdeki ilk yılına göre %35’ten fazla daha yüksek.

Anlaşılan o ki, sonraki iki yılda da bu eğilim devam etti. Geçen Ocak ayında Yahoo News’in yaptığı bir araştırma, Biden’ın görevdeki ilk 2 yılında Trump’tan daha fazla petrol ve doğal gaz sondaj izni verdiğini ortaya koyuyor.

BLM, 20 Ocak 2021’den bu yılın 19 Ocak tarihine kadar federal topraklarda petrol veya gaz sondajı için 6.430 izin onaylarken, Trump yönetiminin ilk iki yılında bu sayı 6.172 idi.

Biden göreve gelirken federal petrol ve gaz kiralamalarını sona erdirme sözü vermişti ama bu vaadinden geri adım atmak zorunda kaldı.

Geri adımın bir diğer gerekçesi ise 369 milyar dolarlık bütçeye sahip Enflasyonu Düşürme Yasası (IRA) için Demokrat Senatör Joe Manchin’in desteğini kazanmaktı.

Öte yandan, Barack Obama’nın görevdeki ilk iki yılında 65 olan kıyı sondajı kiralama sayısı Biden göreve geldiğinden bu yana sadece altı.

2021’de ABD’nin toplam petrol üretiminin dörtte biri ve doğal gaz üretiminin %12’si federal arazilerden geldi.

Biden’ın bu alanda selefinden bile daha hızlı bir şekilde sondaj izinlerini dağıttığı belirtiliyor. Biden döneminde New Mexico’da yaklaşık 4.000 izin, Wyoming’de 1.000’den fazla ve California, Colorado, Montana, Kuzey Dakota ve Utah’ta yüzer adet izin verildi.

Eylül ayına ait veriler, önceki 12 ayda BLM’nin sondaj izni başvurularının büyük çoğunluğunu onayladığını gösteriyor. Kurum, 1 Ekim 2021 ile 30 Eylül 2022 tarihleri arasında işleme koyduğu 3.400 sondaj izni başvurusundan 3.010’unu onayladı.

‘Sürdürülebilir’ olmayan ‘yenilenebilir’ enerji

Biden yönetiminin ‘yeni iktisadi siyaset’ kapsamında Çin ile rekabet ve ‘yeniden sanayileşme’ programı için, görünen o ki, ‘sürdürülebilir enerji’ kaynakları o kadar da sürdürülebilir değil.

Teknik olarak, rüzgar ve güneş enerjisi gibi ‘yenilenebilir’ enerji kaynaklarının, fosil yakıtlar ve nükleer enerjiye kıyasla ‘kesintili’ (intermittent) olması dönüşümün önündeki en büyük engellerden. Dolayısıyla maliyet karşılaştırmaları söz konusu olduğunda, güneş ve rüzgar enerjilerine yönelik yatırım ve alınacak karşılık, hâlâ fosil yakıt ve nükleer enerji kadar ‘gerçekçi’ görünmüyor.

Dahası, rüzgar ve güneş enerjisi söz konusu olduğunda, bu üretim alanları için en iyi noktaların ve arazilerin hızlı ‘çitlenmesi’ meselesi de gündemde. Başka bir deyişle, rüzgar ve güneş enerjisi çiftlikleri için yapılan her yeni inşaat, doğal olarak, daha az rüzgarlı ve daha az güneşli alanlarda olmaya başlayacak.

Örneğin geçen temmuz ayında Bloomberg’de yayınlanan bir haber, Teksas’taki rüzgar enerjisi üretimi fiyaskosunu masaya yatırıyor. Teksas’ta rüzgar enerjisi, kapasitesinin sadece %8’inde ve çoğu zaman bundan çok daha düşük bir performansta çalışıyordu. Ortaya çıktığı üzere, dışarısı çok sıcak olduğunda rüzgar esmiyordu. 

Hesaplamalara bakılırsa, rüzgar ve güneş enerjisinin örneğin 2.000 megavatlık gaz ya da kömür kapasitesinin yerini alabilmesi için yaklaşık 8.000 megavat ya da daha fazlasına ihtiyaç duyuluyor.

Dolayısıyla enerji piyasasında, fosil yakıtların ve nükleerin yerini almak söz konusu olduğunda, genellikle zayıf durumdaki enerji kaynakları daha çok daha ‘tamamlayıcı’ nitelikte görülüyor.

Bunun yanı sıra, 2022 yılında rüzgar ve güneş enerjisi üretiminde kullanılan hammedelerin fiyatlarındaki enflasyon nedeniyle maliyet bir hayli arttı. Çin’in tedarik zincirlerinin merkezinde yer aldığı bu emtia piyasasındaki artış %34’tü. Bu hammaddelere yönelik talebin küresel olarak hızla arttığı da düşünüldüğünde, ‘yenilenebilir enerji’ ve batarya maliyetlerinin şu anda öngörülenden çok daha yüksek olacağı tahmin ediliyor.

ABD’nin (ve dünyanın) en büyük ekonomilerinden California, orman yangınlarından çıkan dumanın güneş panellerinin çalışmasını engellediği geçen yaz sonundaki sıcak hava dalgası sırasında elektriğin %60’ından fazlasını doğal gazdan elde etti. Buna rağmen eyaletin yine de yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmesi elektrik fiyatlarının yükselmesine neden oldu (2022’de yaklaşık %15 artış).  Daha ironik olanı ise, ‘yenilenebilir’ yatırımlara rağmen eyaletin CO2 emisyonları düşmüyor.

Eski Vali Arnold Schwarzenegger’in, eyaletin kamu kuruluşlarının 2020 yılına kadar sattıkları elektriğin üçte birini yenilenebilir enerji kaynaklarından elde etmelerini zorunlu kılan bir kararname imzaladığı 2008 yılından bu yana, California’daki tüm sektörlerdeki elektrik fiyatları %80 oranında arttı.

Altyapı sorunu

Bir başka mesele ise henüz yeterli olmayan enerji nakil hatları. Yenilenebilir enerji kaynaklarının ABD elektrik şebekesine aktarılması için gerekli iletim hatlarının inşa edilmesi önemli bir engel. Örneğin ‘çevreci’ Rocky Mountain Enstitüsü, büyük miktarlarda rüzgar ve güneş enerjisini uygulanabilir kılmak için ABD’deki iletim şebekesinin boyutunu iki hatta üç katına çıkarmak gerektiğini söylüyor.

Ara bağlantı başvuru sürecinin çok uzun sürdüğü ve rüzgar ve güneş enerjisinin nakil şebekelerinde büyük iyileştirmeler gerektirdiği belirtiliyor. Bu da büyük ve pahalı yatırımlar demek. Örneğin Federal Enerji Düzenleme Komisyonu, bugün üzerinde çalışılan rüzgar ve güneş enerjisi projelerinin büyük çoğunluğunun hiçbir zaman gün ışığına çıkmayacağını bildiriyor.

ABD’nin en ‘yeşil dönüşümcü’ eyaletlerindeki veriler de pek pembe bir tablo çizmiyor. California Bağımsız Sistem Operatörü bölgesinin tamamlanma oranı %13, New York Bağımsız Sistem Operatörü bölgesinin ise %15.

Yenilenebilir enerji çiftliklerinin kurulmasına yeni bir mülksüzleşme dalgasının eşlik etmesi ve aynı zamanda çevresel zararları da cabası. Örneğin dünyanın en büyük offshore rüzgar enerjisi üreticisi olmak isteyen California’da proje geliştiricileri ve tedarik zincirindeki şirketler, projeler için daha fazla kullanılabilir deniz alanı ve federal sularda rüzgar kiralamaları için daha fazla ihale istiyor. Dahası, eyaletin 2045 yılına kadar açık denizde kurulmasını istediği 25 GW’lık rüzgar enerjisi santralleri için şirketler garantili bir alıcı talep ediyor. Elbette en büyük sorun yine enerji nakil hatları.

Yeşil sömürgecilik

Geçtiğimiz hafta Washington’daki bir bağış toplama etkinliğinde konuşan Başkan Joe Biden, Angola’daki bir güneş enerjisi projesinden övgüyle bahsetti. Beyaz Saray’ın web sitesinde bulunabilen konuşma metnine göre Biden şunları söyledi:

“Pasifik’ten Hint Okyanusu’na kadar uzanan bir demiryolu inşa etme planlarımız var. Angola’da dünyanın en büyük güneş enerjisi santrallerinden birini inşa etme planlarımız var. Devam edebilirim ama etmiyorum. Senaryo dışına çıkıyorum. Başım belaya girecek.”

Biden’ın başının neden belaya gireceğini anlamak mümkün olmasa da, bahsettiği projenin 1 Haziran’da ABD İhracat-İthalat Bankası tarafından açıklanan ve Angola’da 500 megawattlık bir güneş enerjisi projesinin inşasını destekleyecek olan 900 milyon dolarlık kredi taahhüdü olduğu anlaşılıyor.

Ex-Im Bank, anlaşmayı duyurduğu basın açıklamasında projenin ‘500 megavattan fazla yenilenebilir enerji üreteceğini; Angola genelinde temiz enerji kaynaklarına erişim sağlayacağını; [ve] Angola’nın iklim taahhütlerini yerine getirmesine yardımcı olacağını’ iddia etmişti.

Dünya Bankası’nın verilerine göre nüfusunun yüzde 40’ından azının elektriğe erişiminin bulunduğu Angola’nın ‘iklim hedefleri’nin ne olduğunu ve Angola’nın CO2 emisyonlarının ABD’ye kıyasla 25 kat az olduğunu bir kenara bırakıp bu ülkenin hayli zengin petrol ve doğalgaz yataklarına sahip bulunduğunu, OPEC üyesi olduğunu, yakın zamanda Exxon Mobil’in 15 milyar dolarlık yatırım planladığını ve ABD’ye her gün on binlerce petrol ihraç ettiğini akılda tutalım.

Angola’da elektrik üretimini besleyecek bol miktarda gaz var. Ülkedeki kanıtlanmış gaz rezervlerinin toplamı 301 milyar metreküp. Bu kadar gaz ülkeye onlarca yıl yetebilir. Fakat ABD yönetimi, Angola’dan fosil yakıt almaya devam ederken bu doğal kaynaklarca zengin ama yoksul kalmış ülkenin ‘yeşillenmesini’ istiyor.

‘Yeşil sömürgecilik’ veya ‘eko-emperyalizm’ olarak da adlandırılan bu süreçte, gelişmiş ülkeler, yoksul ülkelerin ve yerli halkların topraklarını, kaynaklarını ve insanlarını, ‘çevreye fayda sağladıkları’ gerekçesiyle ve mali yardım vaadiyle etkileyerek kullanma yoluna gidiyor.

Mayıs 2022’de Afrika Birliği eski Başkanı Macky Sall, “Afrika, kalkınmasını ilerletmek ve hala mahrum olan 600 milyon insanın elektriğe erişimini sağlamak için büyük gaz rezervlerini 20 veya 30 yıl daha kullanabilmelidir. Bizi durdurmak haksızlık olur,” demişti.

Biden’ın fosil dönüşü

Biden yönetimi de bu bağlamda “Bizi durdurmak haksızlık olur,” demiş görünüyor.

Alaska’da, eyaletin güney kıyısı için önerilen 40 milyar dolarlık bir proje olan Alaska LNG, eyalette Trump yönetimi döneminde duraklayan ama Biden döneminde yeniden canlandırılan ikinci büyük fosil yakıt projesi olacak.

Halen büyük ekonomik zorluklarla karşı karşıya olan proje, eyaletin North Slope bölgesinde üretilen sıvılaştırılmış doğal gazın ayda 20 milyon metrik tonunu sevk edecek. Sektördeki kişiler, Japonya, Güney Kore ve diğer ülkelerdeki alıcıların projeyle yakından ilgilendiğini söylüyor.

Çevreci gruplar, Enerji Bakanlığı’nın tahminlerine göre, karbon yakalama teknolojisi kullanılsa bile, projenin 30 yıllık ömrü boyunca atmosfere 1,5 milyar ton karbondioksite eşdeğer karbondioksit yayacağına işaret ediyor. Bu da 8 milyondan fazla vagon dolusu kömürün yakılmasına eşdeğer.

Birkaç hafta önce de, Biden yönetimi, doğal gaz ihracatı için iki dev projeye, Texas LNG ve Rio Grande LNG’ye onay verdi.

Amerika

Temyiz mahkemesinden Trump’a Ulusal Muhafızlar desteği

Yayınlanma

ABD’de temyiz mahkemesi, Donald Trump’a Kaliforniya Ulusal Muhafızlar kontrolünü eyalet valisine iade etmesini emreden bir kararı geçici olarak durdurdu.

ABD Dokuzuncu Daire Temyiz Mahkemesi, daha önce federal hükümetin Ulusal Muhafız birliklerini Los Angeles’a sevk etmesini geçici olarak yasaklayan bir alt mahkeme kararını durdurdu.

Temyiz mahkemesi, Trump’ın göçü durdurma ve Kaliforniya’daki Ulusal Muhafızları federalleştirerek protestoları bastırma çabalarını baltalamakla tehdit eden bir kararı askıya aldı.

Alt mahkemenin kararının geçerli olup olmayacağına karar vermek için 17 Haziran’da başka bir duruşma yapılacak.

Ulusal Muhafızların federalleştirilmesini kısa süreliğine yasaklayan San Francisco bölge mahkemesi yargıcı Charles Breyer, ABD başkanının “eylemlerinin yasadışı olduğunu, hem yasal yetkisini aştığını hem de federalizm kavramını tanımlayan ABD Anayasası’nın Onuncu Maddesini ihlal ettiğini” söylemişti.

Trump’ın emirlerine şiddetle karşı çıkan Kaliforniya Valisi Gavin Newsom, temyiz mahkemesinin kararının ardından gazetecilere, Breyer’in kararının kalacağından “emin” olduğunu savunmuştu.

Newsom, daha önce başkanın “orduyu kendi vatandaşlarına karşı kullanma eyleminin demokrasimizi tehdit ettiğini ve bizi otoriterliğe tehlikeli bir şekilde yaklaştırdığını” uyarmıştı.

Temyiz mahkemesinin kararı, mahkemenin nihai olarak Trump’ın görüşüne katıldığı anlamına gelmiyor ama şimdilik Ulusal Muhafızların komutasını başkanın elinde bırakıyor.

Trump, göçmen baskınları nedeniyle çıkan protestolara yanıt olarak geçen cumartesi günü Ulusal Muhafızları çağırmış, ardından pazartesi günü de ABD Deniz Piyadelerine, Muhafızları destekleme emri vermişti.

700 kişilik bir ABD Deniz Piyade taburunun bugün (13 Haziran) gelmesi bekleniyor. Bu, ABD içinde sivil polis operasyonlarını desteklemek için askeri güçlerin olağanüstü bir şekilde kullanılması anlamına geliyor.

Okumaya Devam Et

Amerika

‘Büyük, harika yasa’: Şirketlere vergi teşvikleri artacak

Yayınlanma

Senato Finans Komitesi Başkanı Mike Crapo, Cumhuriyetçilerin “büyük, harika yasa” tasarısında üç önemli işletme vergi hükmünün kalıcı hale getirileceğini söyledi.

Brifinge katılan senatörler, bireysel vergi mükellefleri için önemli bir indirimin ise azaltılacağını belirtti.

Araştırma ve geliştirme maliyetleri, işletme ekipmanı alımları ve borç faizleri için daha büyük vergi indirimlerini geri getirme taahhüdü, Crapo ve komite üyeleri için önemli bir öncelik. Bu indirimler, ekonomik büyümenin önemli bir itici gücü olarak görülüyor.

Ne var ki bu indirimleri kalıcı hale getirmek maliyetli ve Cumhuriyetçi liderlerinin önümüzdeki haftalarda tasarı üzerindeki çalışmaları tamamlamaya çalışırken siyasi sorunlara yol açabilecek tavizler gerektirecek.

Crapo, bu tür bir adımın, eyalet ve yerel vergi indirimlerine ilişkin Temsilciler Meclisi’nde uzlaşılan anlaşmanın geri çekilmesi olacağını söyledi.

İşletme vergisi kesintilerini destekleyen Montana Senatörü Steve Daines ve Kuzey Dakota Senatörü John Hoeven, Crapo’nun açıklamalarını doğruladı. Hoeven, “Evet, işletme vergilerinin kalıcı olacağını garanti etti. Başından beri kararlıydım ve o da başından beri kararlıydı,” dedi.

Temsilciler Meclisi’nden geçen yasa tasarısı, üç vergi teşvikini 2029’a kadar geri getiriyor; bunların kalıcı hale getirilmesi, tasarıya muhtemelen yüz milyarlarca dolarlık ek maliyet getirecek.

Kalıcılık, esas olarak Senato’nun önceliği. Başkan Donald Trump, işletme vergisi indirimlerinin kısa süreli uzatılmasına sıcak baktığını işaret etti. Ek maliyetleri dengelemek için Crapo, SALT indirimi konusunda Temsilciler Meclisi’nin öncelikli gündem maddelerinden birini hedef alıyor.

Cumhuriyetçi Parti senatörlerine, SALT’ı Meclis Başkanı Mike Johnson’ın kendi üyeleriyle yaptığı 40.000 dolarlık anlaşmadan daha düşük bir seviyede sınırlamayı planladığını söyledi.

“Mavi” rengiyle bilinen Demokrat eyaletlerdeki Cumhuriyetçi Kongre üyeleri, Senato Çoğunluk Lideri John Thune’un POLITICO‘ya ilk kez özetlediği plan hakkında şimdiden uyarı sinyalleri veriyor.

Katılımcılar, Crapo’nun toplantıda SALT için kesin bir rakam vermediğini, fakat bazı Cumhuriyetçi senatörlerin 20.000 dolara düşürmeyi önerirken, diğerlerinin Johnson’ın başlangıçta direnen üyelerine teklif ettiği 30.000 doları Temsilciler Meclisi’ne de teklif etmeleri gerektiğini savunduğunu söyledi.

Hoeven, “Temsilciler Meclisi 40.000 dolar teklif etti; biz daha azını yapacağız. Orada 350 milyar dolarlık bir potansiyel olduğunu biliyoruz, ancak henüz bir rakam üzerinde karar vermedik,” dedi.

Trump’ın ‘harika’ vergi yasasında sona doğru

SALT ile ilgili bu hamle, Thune’dan Temsilciler Meclisi tasarısında mümkün olduğunca az değişiklik yapmasını isteyen Johnson ve diğer Cumhuriyetçi milletvekilleri için bir darbe oldu.

Senato tasarısı Temsilciler Meclisi’nin tasarısının büyük bir bölümünü yansıtacak gibi görünse de, Crapo’nun sunumu, Senato’nun tasarıdaki en hassas siyasi alanlardan bazılarını değiştireceğine dair en önemli işaret.

Johnson, Senato toplantısının ardından gazetecilere verdiği demeçte, “SALT rakamı ve tasarıdaki bazı hükümler konusunda ne yapabilecekleri konusunda çok, çok endişeliyim. Umarım mümkün olduğunca az değişiklik yaparlar,” dedi.

Cumhuriyetçi Temsilci Nicole Malliotakois, Senato Cumhuriyetçilerinin Temsilciler Meclisi’nin SALT anlaşmasını değiştirirlerse “tüm tasarıyı çökertme riskiyle karşı karşıya olduklarını” söyledi ve “Amerikan halkına uygulanan en büyük vergi artışından sorumlu olacaklarını” savundu.

Crapo ve Thune, perşembe günü Beyaz Saray’da Trump ile bir araya gelerek vergi planını ona anlatacak. Crapo’nun önümüzdeki hafta başında Senato Cumhuriyetçilerine daha ayrıntılı bilgi vermesi bekleniyor.

Vergi diline ek olarak, Crapo tasarıdaki Medicaid hükümlerinin taslağını hazırlamaktan da sorumlu ve senatörler, bu konuda ne gibi değişiklikler düşündüğü konusunda çok daha az ayrıntı verdiğini söyledi. Tasarıda programın ele alınışından endişe duyan birçok Cumhuriyetçi senatör, Finans Komitesi’nde yer almıyor.

Eyaletindeki kırsal hastaneleri korumaya çalışan Maine Senatörü Susan Collins, toplantı sonrası gazetecilere Medicaid’de bazı değişiklikler önerdiğini ancak ayrıntılara girmeyeceğini söyledi. Kuzey Dakota Senatörü Kevin Cramer ise “Medicaid ile ilgili bazı hususların çıkarılması gerekecek” diyerek, bu konuda daha fazla değişiklik olabileceğini ima etti.

Okumaya Devam Et

Amerika

Bezos, Washington Post’un görüş bölümünü yeniden yapılandırdı

Yayınlanma

Washington Post‘un (WP) sahibi Jeff Bezos tarafından istendiği şekliyle, görüş bölümünü yenilemesi kapsamında yeni görüş editörünü atadığını duyurdu.

Bezos şubat ayında, WP’nin geleneksel geniş görüş programını kaldırarak, “kişisel özgürlükler ve serbest piyasa” yanlısı başyazılara odaklanan bir bölüme geçeceğini duyurmuştu.

Bezos, haber yayıncılığının kamuoyundaki tartışmaların gündemini belirleme rolünün değiştiğini ileri sürmüştü.

Bezos, çalışanlarına yazdığı notta, “Bir zamanlar, özellikle yerel bir tekel olan gazeteler, her sabah okuyucuların kapısına tüm görüşleri kapsayan geniş bir köşe yazısı bölümü sunmayı bir hizmet olarak görebilirdi. Bugün ise bu işi internet yapıyor,” dedi.

The Economist’in Washington muhabiri ve The Dispatch’in eski genel yayın yönetmeni Adam O’Neal, yenilenen bölümün başına geçecek. 

O’Neal, mesajında yeni patronunun hedeflerini yineledi ve “Felsefemiz, bu ülkenin geleceğine dair temel bir iyimserliğe dayanacak. İdeoloji hakkında ders veren veya politikalar hakkında belirli şekillerde düşünmenizi talep eden insanlar olmayacağız,” dedi.

Gazete çalışanları, Bezos’un gazetenin haber içeriğini değiştirmeye çalışmadığını vurguladı fakat bu ilk kez olmuyor.

Geçen ekim ayında Bezos, WP’nin başkan adaylarını destekleme uygulamasını durdurarak, genel seçimler öncesinde eski Başkan Yardımcısı Kamala Harris’e destek vermesini engellemişti.

Bu hamle, gazetenin birçok köşe yazarı ve eski baş editörü Marty Baron’un tepkisini çekmiş ve editörler kurulunun birkaç üyesi protesto için istifa etmişti.

Kararın ardından gazetenin okurları da isyan etmiş ve yaklaşık 250.000 kişinin aboneliklerini iptal ettiği bildirilmişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English