Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

ABD’li senatör Pekin’de Xi ile buluştu, İsrail eleştirisi yaptı

Yayınlanma

Senato Çoğunluk Lideri Chuck Schumer liderliğindeki iki partili milletvekillerinden oluşan bir ABD heyeti Pekin’de Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile görüştü.

Görüşme, Schumer’in Pekin’in İsrail-Hamas çatışmasına ilişkin tutumunu eleştirmesinden sonra gerçekleşti.

Bloomberg’in haberine göre Schumer, iki partili bir grup ABD milletvekiliyle birlikte katıldığı toplantıda Xi’ye “Sizi ve Çin halkını İsrail halkının yanında durmaya ve onlara yönelik korkakça ve acımasız saldırıları kınamaya çağırıyorum” dedi ve ekledi: “Bunu saygıyla söylüyorum, ancak Dışişleri Bakanı’nın bu trajediler sırasında İsrail halkına sempati duymadığını ya da destek vermediğini gösteren açıklaması beni hayal kırıklığına uğrattı.”

Günün erken saatlerinde Xi ile görüşme öncesi Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ile bir araya gelen Schumer, Hamas’ın bu hafta sonu İsrail’e yönelik saldırısına Pekin’in verdiği tepkiyi eleştirdi.

Schumer, ABD heyetinin gezisinin temel amacının “ekonomik mütekabiliyet” sağlamak olduğunu savunduktan sonra Çin’in Hamas saldırısına verdiği tepkiden dolayı “hayal kırıklığı yaşadığını” söyledi.

Schumer, Wang ile Diaoyutai Devlet Konukevinde yapılan görüşmede, “Amerika Birleşik Devletleri ayrışma istemiyor. Çin halkının ekonomik fırsatlara sahip olmasını istiyoruz. Bu Amerika için de iyi olacaktır. Ancak Çin aynı zamanda Amerikan şirketleri ve işçileri için de eşit bir oyun alanı sağlamalıdır,” ifadelerini kullandı.

İlk sözü alan Wang ise, ABD-Çin ilişkilerini istikrara kavuşturmaya yönelik son çabaların iki ülke ve dünyanın geri kalanı tarafından memnuniyetle karşılanan “doğru bir hamle” olduğunu söyledi.

Wang, “Bu ziyaretin ABD tarafının Çin’i daha doğru anlamasına, Çin’i daha objektif görmesine ve mevcut farklılıkları daha rasyonel bir şekilde yönetmesine yardımcı olarak Çin-ABD ilişkilerinin sağlıklı gelişme yoluna dönmesine yardımcı olması umulmaktadır” dedi. 

ABD’li senatörlerin Doğu Asya turu 

Schumer, Çin’e giden iki partili bir senatör heyetine liderlik ediyor.

Senatör Michael D. Crapo, Bill Cassidy, Maggie Hassan, John Kennedy ve Jon Ossoff’un da yer aldığı Schumer liderliğindeki grubun Japonya ve Güney Kore’yi de ziyaret etmesi bekleniyor.

Heyet, Güney Kore ve Japonya’daki duraklarından önce Doğu Asya’daki üç ülkelik turunun ilk durağı olan Şanghay’a cumartesi öğleden sonra vardı.

Çin Dışişleri Bakanlığı gezi öncesinde yaptığı açıklamada “Bu ziyaretin ABD Kongresi’nde Çin’in daha objektif bir şekilde anlaşılmasına katkıda bulunacağını, iki ülkenin yasama organları arasındaki diyalog ve iletişimi arttıracağını ve Çin-ABD ilişkilerinin büyümesine olumlu faktörler katacağını umuyoruz” dedi.

Schumer’in ofisinden yapılan açıklamada gezinin “ekonomik rekabet ve güvenlik, Amerikan ulusal güvenliği ve ileri teknolojide küresel liderlik konularına odaklanacağı” belirtildi.

Fentanil ve ‘adil rekabet’ gündem

Cumartesi öğleden sonra Çin Komünist Partisi Şanghay Belediye Komitesi Sekreteri Chen Jining heyetle bir araya geldi ve Chen Çin-ABD ilişkilerinin “bugün dünyanın en önemli ilişkileri” olduğunu, “sağlıklı ve istikrarlı ikili ilişkilerin her iki ülke ve dünya için de faydalı” olduğunu söyledi.

ABD’nin “rekabete hazır olduğunu” ancak “çatışma peşinde olmadığını” savunan Schumer, Chen ile görüşmesi sırasında fentanil konusunu gündeme getirdi ve Çinli şirketleri ABD’de “toplumları zehirleyen fentanil krizini körüklemekle” suçladı.

Basında yer alan haberlere göre Schumer ayrıca “mütekabiliyet ve Çinli şirketlerin ABD’de rekabet edebildiği gibi Amerikan şirketlerinin de Çin’de serbestçe rekabet edebilmesi” ihtiyacından bahsetti.

Schumer’in fentanil konusundaki sözlerini reddeden Çin Uluslararası Ticaret Derneği’nde kıdemli bir araştırma görevlisi olan Li Yong, Global Times’a verdiği demeçte, Çin’in fentanil konusunda halihazırda birçok önlem aldığını ve ABD’nin Çin’in gösterdiği büyük çabaları görmezden gelemeyeceğini söyledi.

“Fentanil kullanımı ABD’de önemli bir sosyal mesele haline gelmiştir, ancak bu Çin’le ilişkilendirilemez” diyen Li, iki hükümet tarafından çeşitli temaslar yürütülmesine rağmen, ABD’nin konuyu Çin’i karalama perspektifinden değerlendirdiğini belirtti.

Micron Technology’nin Çin’de iş yapma kapasitesi gibi ABD firmalarına adil muamele söz konusu olduğunda Li, Çin’in Micron ile ilgili meseleleri Çin yasalarına uygun olarak ele aldığını savundu.

Li, Micron ile ilgili konulardan bahsederken Schumer’in ABD’nin 42 Çinli şirketi ihracat kontrol listesine eklediğinden bahsetmediğine dikkat çekti. Çinli gözlemci, ABD’nin Çinli işletmeleri hedef alırken adil muameleyi göz önünde bulundurmadığını da ekledi.

Schumer ile görüşmesi sırasında Chen, Çin’in Amerikan şirketlerinin Şangay üzerinden geniş Çin pazarındaki varlıklarını derinleştirmelerini memnuniyetle karşıladığını kaydetti. Chen, “Piyasa odaklı, hukukun üstünlüğüyle yönetilen ve uluslararasılaşmış birinci sınıf bir iş ortamı yaratmaya devam edeceğiz ve şirketlerin kazan-kazan işbirliği yoluyla daha fazla gelişme kaydetmelerine yardımcı olacağız” dedi.

Başkanlık seçimleri öncesi gelmesi anlamlı

Çin Sosyal Bilimler Akademisi Amerikan Çalışmaları Enstitüsü’nden araştırma görevlisi Wang Wei, pazar günü Global Times’a verdiği demeçte, ABD kongre heyetinin ilk durağının Şanghay olduğunu ve Schumer’in burada üst düzey yetkililerle görüşürken gündeme getirdiği konular göz önüne alındığında, bu konuları Çin’in tutumu hakkında daha fazla bilgi edinmek için bir araç olarak kullanarak “suları test etmek” istediğini söyledi.

Wang, Schumer’in fentanil ve ABD firmalarına adil muamele konularından bahsetmesinin nedeninin bu konuların ABD’li seçmen ve politikacıların kaygıları olduğunu ve bu konuları gündeme getirmenin gelecek yılki başkanlık seçimlerinde etkili olabileceğini vurguladı.

Wang ayrıca, Kongre heyetinin dört yıl aradan sonra Çin’e yaptığı ilk ziyaretin sembolik olduğunu, zira Çin ile ABD arasındaki birikmiş sorunların tek bir ziyaretle çözülemeyeceğini belirtti.

DİPLOMASİ

Reuters: Ukrayna’ya askeri yardım koordinasyonunu ABD yerine NATO üstlendi

Yayınlanma

Reuters ajansına konuşan bir kaynağa göre, ABD, Ukrayna’ya yönelik Batı ülkelerinin askeri yardımlarının koordinasyon görevini Kuzey Atlantik İttifakı’na (NATO) devretti.

Bu adım, önceden planlanmış olmasına rağmen birkaç ay ertelenmişti.

Ajans, bu kararın NATO’nun Ukrayna’ya asker göndermeden “savaşta daha aktif bir rol üstlenmesini” sağlayacağını belirtti.

Fakat diplomatlar, ABD’nin Kiev’e en büyük askeri desteği sağlamaya devam etmesi nedeniyle bu değişikliğin etkisinin sınırlı kalabileceğini ifade etti.

Ajans ayrıca, ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın Rusya-Ukrayna savaşını hızla sona erdirmek istediğini, ancak bunu başarmak için nasıl bir yol izleyeceğini henüz açıklamadığını anımsattı.

NATO ülkeleri, temmuz ayında Washington’da düzenlenen bir zirvede, Ukrayna’ya askeri yardım sevkiyatının koordinasyonunun NATO’ya devredilmesine karar verdi.

Bu yeni yapı, NATO Güvenlik Yardım ve Eğitim Misyonu (NSATU) olarak adlandırılıyor ve yaklaşık 700 kişilik bir personel kadrosuna sahip.

Misyonun merkezi, Almanya’nın Wiesbaden kentindeki bir ABD üssünde bulunuyor.

McFaul: Ukrayna, topraklardan feragat karşılığında NATO üyeliğine ikna edilmeli

Okumaya Devam Et

AVRUPA

İsveç’ten “enerji kablosu” projesine Alman elektrik reformu şartı

Yayınlanma

İsveç, Berlin’in elektrik piyasasını yeniden düzenleyerek denizaşırı ülkelerden daha düşük maliyetli elektrik çekmeyi durdurması halinde Almanya’yı güney İsveç’e bağlayacak bir elektrik kablosu projesini onaylamaya hazır olduğunu açıkladı.

İsveç Enerji Bakanı Ebba Busch Financial Times’a (FT) yaptığı açıklamada, Almanya ve İsveç elektrik piyasalarını birbirine bağlaması planlanan 700 megavatlık Hansa PowerBridge projesinin “Almanya kendi sistemini düzene sokana kadar” erteleneceğini söyledi. 

Busch, Almanya’nın iç elektrik piyasasını, şebekelerinin verimliliğini artıracak ve fiyatları düşürecek ihale bölgelerine ayırması halinde İsveç hükümetinin proje üzerinde “harekete geçmeye hazır olacağını” da sözlerine ekledi.

Bu tür reformların, Almanya’nın İsveç’in büyük ölçüde hidroelektrikle üretilen daha ucuz elektriğini çekmesini ve İsveçli tüketiciler için maliyetlerin artmasını önleyeceği düşünülüyor.

Elektrik, şebekeler üzerinde en yüksek fiyat talebinin olduğu yere doğru akıyor. İsveç’in şebekesi halihazırda Baltık Denizinin altından geçen bir enterkonnektör aracılığıyla Almanya’ya bağlı.

Avrupa’daki elektrik fiyatlarına ilişkin tartışmalar, AB üyesi ülkelerin Rus gazı ve fosil yakıtlardan uzaklaşmak için sisteme hava koşullarına bağlı yenilenebilir enerji eklemek için acele etmeleri nedeniyle bu yıl giderek hararetlendi.

Bu durum, güneşin parladığı ve rüzgârın estiği dönemlerde önemli ölçüde fazla üretime yol açarken, güneş ya da rüzgârın olmadığı zamanlarda da üretimin çok düşük olduğu dönemleri beraberinde getirdi. Sonuç olarak birçok ülkede fiyatlar son derece dalgalı bir seyir izledi.

Busch, geçtiğimiz çarşamba ve perşembe günleri İsveç’in güneyinde fiyatların “eksi fiyatlardan” kilovat saat başına yaklaşık 1 avroya sıçradığını söyledi. Busch, bunun yatırım için “çok zor bir durum yarattığını” da sözlerine ekledi.

Yaz aylarında Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis de Yunanistan’daki açıklanamaz yüksek faturalarla ilgili endişelerini dile getirmiş ve bloğun enerji sistemini daha iyi incelenmesi gereken bir “kara kutu” olarak tanımlamıştı.

Mitsotakis, “İyi işleyen ve yenilenebilir enerji kaynaklarından gerçekten yararlanan bir enerji piyasasına sahip olmak istiyorsak, bu konulara bakan ve müdahale etme kapasitesine sahip bir tür Avrupa düzenleyicisi düşünmeliyiz,” dedi.

AB’nin enerji düzenleyicisi Acer pazartesi günü, elektrik şebekesi maliyetlerinin 2050 yılına kadar iki katına çıkabileceği ve mevcut şebekelere daha fazla yük bindikçe “elektrik faturalarının genel karşılanabilirliğini tehlikeye atacağı” uyarısında bulundu.

Norveçli politikacılar geçen hafta, ülkedeki elektrik fiyatlarının 2009’dan bu yana en yüksek seviyeye ulaşması üzerine, Norveç ile Danimarka, Almanya ve Britanya arasındaki enterkonektörleri gözden geçirmek istediklerini söyledi. O zamandan bu yana fiyatlar aralık ayı için rekor düşük seviyelere geriledi.

Oslo’nun endişelerine atıfta bulunan Busch, “dünyanın geri kalanının bir parçası olmayı seven açık, ilerici bir ülkenin bu birbirine bağlı enerji sisteminin bir parçası olmak istemeyebileceğimizin sinyalini vermesinin Avrupa için üzücü bir an olduğunu” söyledi.

Busch, Almanya’nın yüksek fiyatlarının sorumlusu olarak nükleer santrallerini kapatma ve 2011 yılında Japonya’da meydana gelen Fukushima kazasının ardından AB düzeyinde nükleere verilen desteğe karşı çıkma kararını gösterdi.

İsveç de bir önceki hükümet döneminde benzer bir karar almış aöa politikasını değiştirerek Avrupa düzeyinde nükleer enerjinin en güçlü savunucularından biri haline gelmişti.

İsveç’in kendi enerji sistemi, ülkenin hidroelektrik santrallerinin çoğunun bulunduğu kuzeyden zayıf iletim bağlantıları olduğu için genellikle büyük bölgesel fiyat farklılıklarından muzdarip.

Geçtiğimiz hafta Volvo Cars, Volvo Trucks ve SKF’ye ev sahipliği yapan Göteborg’daki tüketiciler elektrik için kuzeydeki Luleå kentindekilerden 190 kat daha fazla ödedi.

FT’ye konuşan İsveç’in önde gelen bir şirket yöneticisi, “Enerji politikamız umutsuz. Eğer işleri kısa sürede yoluna koymazsak, sanayinin büyük bir kısmı sıkıntıya girebilir,” dedi.

Busch, Avrupa’nın nükleer enerji konusunda “siyasi mücadelelere” girmeyi bırakması ve sistemi istikrara kavuşturmak için teknolojiye daha fazla yatırım yapılmasını teşvik etmesi gerektiğini söyledi.

Busch, nükleer karşıtı Yeşiller partisinin üyesi Alman Enerji Bakanı Robert Habeck’i kastederek, “Hiçbir siyasi irade fiziğin temel kurallarını geçersiz kılamaz, Dr. Robert Habeck bile,” dedi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

İsviçreli Büyükelçi Buch: Rusya’yı zayıflatmış olabilirler, ama aynı zamanda tüm Batı’yı da zayıflatmış oldular

Yayınlanma

İsviçre’nin Türkiye Büyükelçisi Jean-Daniel Ruch, Rusya-Ukrayna barış görüşmelerinin erken sonlandırılmasının savaşın uzamasına ve ölümlerin artmasına yol açtığını belirtti. Batı’nın bu stratejisinin sadece Rusya’yı değil, tüm Batı’yı da zayıflattığını vurguladı.

İsviçre’nin Türkiye Büyükelçisi Jean-Daniel Ruch, Türkiye’nin savaşın altıncı haftasında gerçekleştirdiği ve giderek olumsuz bir şöhrete bürünen Rusya-Ukrayna barış görüşmelerine dair değerlendirmede bulundu.

Antithèse adlı YouTube kanalına mülakat veren Ruch, müzakerelerin nasıl sonlandırıldığı ve Batı’nın bu süreçteki rolü üzerine çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

Ruch, Batı’nın –özellikle İngiliz müttefikler ve Amerikalıların– müzakerelerin başarıya ulaşmasının eşiğinde olduğu bir dönemde bu süreci sonlandırdığını belirtti.

Bu kararın, Batı’nın Rusya’yı zayıflatma stratejisi kapsamında alındığını ifade eden Ruch, bu yaklaşımın hem Rusya’yı hem de Batı’yı zayıflattığını ileri sürdü.

“Bu kararı son derece ahlaksızca buluyorum, zira savaşın devam etmesi halinde ölümlerin on binlerce, hatta yüz binlerle ifade edilebileceği aşikardı,” diyen Ruch, bu kararın insani boyutunu vurguladı.

Ruch, Batı’nın müzakereleri sonlandırma kararını, Rusya’yı zayıflatma amacıyla erken alındığını ve bunun da savaşın uzamasına yol açtığını savundu.

Ruch, “Neden bu kadar çok insan öldü?” sorusunu sorarak, Batı’nın stratejisinin sadece Rusya’yı değil, aynı zamanda tüm Batı’yı da zayıflattığını dile getirdi.

Avrupa’nın bu süreçte önemli ölçüde etkilendiğini belirten Ruch, “Rusya’yı zayıflatmış olabilirler, ama aynı zamanda tüm Batı’yı da zayıflatmış oldular,” dedi.

Savaşın devam etmesi durumunda ölümlerin artacağı ve çatışmaların daha da tırmanacağı konusunda uyarılarda bulunan Ruch, “Bu, insanlık adına büyük bir trajediydi,” ifadelerini kullandı.

Ayrıca, bugün yapılacak bir barış anlaşmasının bile Rusya’nın uzlaşmaya hazır olup olmadığına bağlı olduğunu belirten Ruch, sürecin son derece zorlu olduğunu vurguladı.

Öte yandan Ruch, kitabının yazılmasına neden olan süreç hakkında da bilgiler verdi. “Rusya’nın işgalinden sonra başladım, zira bu durumu önleyememiş olmamız mümkün değildi,” diyen Ruch, Batı’nın masada iki taslak anlaşma olmasına rağmen bunlara uymamasının savaşın uzamasına neden olduğunu söyledi.

Tarihçilerin bu dönemi bir gün yeniden ele almasının gerektiğini belirten Ruch, “Bu, belki de tarihçiler tarafından bir gün yeniden ele alınması gereken bir tartışma,” değerlendirmesini yaptı.

Türkiye’nin bu süreçteki rolüne de değinen Ruch, Türkiye’nin tarafsızlık konusunda Ukrayna ile çalışmak istediğini ve bu konuda görüşmeler yaptığını anlattı. “Türkler, Ukrayna için tarafsızlık kavramı üzerinde bizimle çalışmak istiyorlardı,” diyen Ruch, Türkiye’nin tarafsızlık modeli üzerine çalışmalar yaptığını ve bu sürecin önemli olduğunu belirtti.

Ruch, Batı’nın küresel bir gündemi olduğunu ve bu savaşla yüzleşmek için acelelerinin olmadığını ifade etti. Rusya’nın nükleer tehditlerini artırması ve Batı’nın buna karşı ne tür tedbirler alacağı konusundaki endişelerini dile getiren Ruch, kara birliklerinin NATO ile Rusya arasında bir savaşa yol açabileceğini ve bunun Türkiye’nin güvenliği açısından ciddi riskler taşıdığını vurguladı.

Ayrıca Ruch, savaşın yarın sona ereceğini düşünmediğini ve çözüm modelinin hala İstanbul’da müzakere edilenlere dayandığını belirtti. Tarafsızlık ve güvenlik garantileri konusundaki belirsizlikler nedeniyle bu sürecin ne kadar zor olacağını vurgulayan Ruch, “Bu savaşın yarın sona erdiğini göremeyeceğiz,” diye ekledi.

Ukrayna’da müzakere gündemi: Toprak mı güvenlik garantisi mi?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English