Bizi Takip Edin

Ortadoğu

ABD’nin İsrail’i değil Netanyahu’yu dize getirme hamlesi

Yayınlanma

ABD’nin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Gazze’de ateşkes talep eden karar tasarısına ilk kez çekimser kalması, bir süredir gergin olan Biden-Netanyahu ilişkilerini daha da gerdi. Netanyahu, Refah’a operasyon planını görüşmek üzere ABD’ye gideceği açıklanan İsrail heyetinin programını iptal etti. İsrail’in Gazze saldırısını durdurmak değil kendi yıpranan imajını kurtarma derdine düşen ve Netanyahu’yu dize getirmeyi hedefleyen ABD’nin, BMGK kararının bağlayıcı olmadığını iddia etmesi BM’nin tepkisini çekti.

ABD, İsrail’in Gazze saldırıları başladığından bu yana BMGK’nin ateşkes talep edilen karar tasarılarından 6’sını reddettikten sonra dün yapılan ateşkes çağrısına çekimser kaldı ve böylece BMGK 7 Ekim’den bu yana ilk kez Gazze’de acil ateşkes çağrısı yapmış oldu.

BMGK’de geçici üyeler Cezayir, Ekvator, Guyana, Japonya, Malta, Mozambik, Güney Kore, Sierra Leone, Slovenya ve İsviçre tarafından hazırlanan karar tasarısında “daimi ateşkes” ifadesinde mutabık kalınmıştı. ABD heyeti, son anda tasarı metninde değişiklik talep ederek “daimi” ifadesini “kalıcı” ile değiştirdi. Böylelikle, ABD’nin ateşkes sürecine esneklik katmış olduğu düşünülüyor.

“Ramazan ayında tüm tarafların saygı duyacağı acil ateşkes sağlanması, bunun kalıcı ve sürdürülebilir ateşkese yol açması ve tüm rehinelerin acil ve koşulsuz serbest bırakılması” talep edilen kararda, rehinelerin insani ve tıbbi yardımlarının karşılanması için erişim sağlanması isteniyor.

İsrail’den tepki

Karar sonrası İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, “İsrail ateşi kesmeyecek. Hamas’ı yok edeceğiz” açıklaması yaptı. Netanayhu, ABD’nin çekimser oy kullanması karşısında Refah operasyonu için Washington’a gidecek heyetin ziyaretini iptal ettiğini duyurdu. İsrail muhalefeti, ABD’nin çekimser oyu nedeniyle Netanyahu’yu suçladı.

ABD neden şimdi bu adımı attı?

Demokrat lider ABD Başkanı Joe Biden, İsrail’in Gazze’de devam eden ve sivil gözetmeyen saldırıları nedeniyle uluslararası arenada olduğu kadar kendi tabanından da tepki görüyor. Biden hem İsrail’e verdiği destek hem de Netanyahu’yu dizginleyemediği gerekçesiyle eleştiri oklarının hedefinde. Biden eleştirileri hafifletmek ancak bunu yaparken de oldukça güçlü olduğu bilinen İsrail lobisini karşısına almamak için dikkatli adım atmaya çalışıyor. Biden bir süredir Netanyahu’dan savaş sonrası Gazze için inandırıcı ve tutarlı bir vizyon sunması ve Refah’a karadan operasyon için sivillerin zarar görmeyeceği gerçekçi bir plan hazırlamasını istiyor. Ancak, ABD’nin ertesi gün için sunduğu planları reddeden Netanyahu hükümeti kendi vizyonunu açıklamadığı gibi Refah konusunda da ikna edici bir plan sunabilmiş değil. Özetle; ABD, İsrail’den Gazze operasyonunu tamamen durdurmasını değil ancak sivil kayıpları azaltacak kadar sınırlandırmasını en azından bu yönde bir vizyon ortaya koymasını istiyor.

ABD’nin her türlü talebini reddeden Netanyahu ise, Kasım ayında yapılacak Başkanlık seçimlerine kadar Washington’u oyalamayı umuyor. Biden yönetimi, uzlaşmaz tavrı nedeniyle İsrail Başbakanı’na “ders” niteliğinde bir kaç adım attı. İlk olarak Netanyahu’nun karşı çıkmasına rağmen Savaş Kabinesi üyesi ve bir sonraki olası İsrail Başbakanı Benny Gantz’ı Washington’da ağırladı. Daha sonra Biden’ın yakın dostu demokrat senatör Chuck Schumer, İsrail’in seçime gitmesi gerektiğini söyledi ki bu sözleri Biden tarafından alkışlandı. Biden yönetiminin bu adımları Netanyahu’yu hedef aldığı için İsrail lobisinin tepkisini çekmedi.

Bağlayıcı değil” açıklamasının nedeni

Ancak BMGK kararında çekimser oy aynı iyimserlikle karşılanmayabilir. Çünkü her ne kadar Netanyahu’yu zora sokacak olsa da İsrail için sonuçları bulunuyor.

Nitekim İsrail’in tepkisini çeken bu karar sonrası Washington yönetimi, şaşırtıcı bir şekilde BMGK kararının bağlayıcı olmadığını iddia etti ve İsrail’e desteğini yineledi. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik İletişim Danışmanı John Kirby, ateşkes talebi ile tüm rehinelerin serbest bırakılması başlığının beraber ele alınması ve halen devam eden rehine anlaşması müzakerelerine atıf yapması sebebiyle Gazze tasarısını veto etmediklerini belirtti. Buna karşılık tasarı metninde Hamas’ın kınanmaması sebebiyle tasarıya “evet” oyu vermeyip çekimser kaldıklarını aktaran Kirby, “Kullandığımız oy politikamızda bir değişikliği temsil etmiyor” dedi. Başından beri rehinelerin serbest bırakılmasını ateşkes anlaşmasının ana parçası olarak gördüklerini kaydeden Kirby, “Halen İsrail’in arkasındayız. An itibarıyla Hamas’a karşı kendilerini koruyabilmeleri için gerekli araç ve askeri imkanları sağlamaya devam ediyoruz. İsrail’in kendini savunması anlamında neyi yapıp yapamayacağı konusunda bu bağlayıcı olmayan tasarıyla değişen bir şey yok” yorumunu yaptı.

ABD, bağlayıcı olmadığını öne sürdüğü karar tasarısının bir benzerini, kendisini BMGK’de oylamaya sunmuş ancak Rusya ve Çin’in veto etmesi nedeniyle kabul edilmemişti.

ABD’nin kararın bağlayıcı olmadığı yönündeki söylemi, kararda, BM Şartı’nın 7. maddesine göre “ateşkesin gerekliliğine karar verir” yerine “ateşkes talep edilir” ifadesi kullanılmasıyla bağlantılandırılıyor. Ancak BM Şartı’nın 25. maddesine göre, kararların bağlayıcı olması için 7. maddeye atıfta bulunma zorunluluğu bulunmuyor.

ABD’nin “bağlayıcı değil” açıklaması BM ve diğer ülkelerin de tepkisini çekti. BM Sözcü Yardımcısı Farhan Haq “Tüm BMGK kararları uluslararası hukuktur. Uluslararası hukuk nasıl bağlayıcıysa BMGK kararları da o şekilde bağlayıcıdır” dedi. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres de karar alındıktan sonra yaptığı paylaşımda, “Bu tasarı mutlaka uygulanmalıdır, başarısız olması affedilemez” vurgusu yaptı.

Ortadoğu

Analistler: Suudi Arabistan, İsrail’le normalleşmeden ziyade İran’la yakınlaşma arayışında

Yayınlanma

İran’daki savaşlarından bu yana Benjamin Netanyahu ve Donald Trump, Orta Doğu’yu yeniden şekillendirmek için gündemlerindeki bir sonraki maddeyi defalarca gündeme getirdiler: İsrail ile Arap ülkeleri arasında yakınlaşma, özellikle de Suudi Arabistan.

Hamas’ın 7 Ekim 2023 saldırısı ve Gazze savaşından önce Riyad ile tarihi bir normalleşme anlaşmasına yaklaşmış gibi görünen İsrail başbakanı, geçen hafta yerel basına “Suudi Arabistan ile nasıl başa çıkılacağı ve diğer ülkelerle barışın nasıl sağlanacağı bana bırakın” dedi. “İnanın bana, bunu sadece düşünmedim, üzerinde çalışıyorum” diye ekledi.

Ancak, en azından Suudi Arabistan ile, onun istekli bir ortağı olup olmadığı artık net değil. Krallığın hesapları 7 Ekim’den bu yana önemli ölçüde değişti, çünkü Veliaht Prens Muhammed bin Selman, İsrail’in Gazze’deki savaşına öfkeyle tepki gösterdi ve tarihi rakibi İran ile uzlaşmayı hızlandırdı.

Financial Times’a konuşan gözlemciler, İsrail’in İslam cumhuriyetine saldırısının Suudi Arabistan’ı, giderek militarist ve istikrarı bozan bir güç olarak gördüğü ülkeye karşı daha da temkinli hale getirdiğini ve krallığın savaştan bu yana Tahran ile ilişkilerini güçlendirmek için kamuoyuna açık adımlar attığını söylüyor.

Suudi hükümetinin düşüncesine yakın bir kaynak, “Körfez ülkeleri İran ile yakınlaşmasını sürdürecek. Körfez’in diğer tarafındaki en büyük komşunuzla böyle bir politika izlemek akıllıca” dedi. “Ancak bu, İsrail ile normalleşmeyi daha da zorlaştırıyor ve Suudi Arabistan’ı Filistin dosyasında kendi istediğini elde etme konusunda daha kararlı hale getiriyor” diye ekledi.

Bahreyn merkezli Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nün Orta Doğu politikası kıdemli araştırmacısı Hasan Alhasan, “Suudi Arabistan’ın [İsrail ile normalleşme] itibar maliyeti artık çok daha yüksek olacak. Hem iç politikada hem de bölgesel ve İslam liderliği itibarında” dedi.

Prens Muhammed’in 7 Ekim öncesinde, ABD ile savunma anlaşması karşılığında İsrail ile diplomatik ilişkiler kurma planları, Orta Doğu’da tarihi bir yeniden düzenleme anlamına gelecekti.

Trump’ın ilk başkanlık döneminde, BAE ve Bahreyn, 2020 yılında sözde İbrahim Anlaşmaları kapsamında İsrail ile ilişkilerini normalleştirdi. Ancak Arap dünyasının öne çıkan ülkesi Suudi Arabistan ile bir anlaşma, İsrail için büyük bir zafer olacaktı.

7 Ekim’den sonra her şey değişti. Prens Muhammed, İsrail’in Gazze’deki şiddetli saldırısını defalarca “soykırım” olarak nitelendirdi ve Körfez yetkilileri, yıkımın görüntüleri yeni nesli radikalleştireceğinden endişe duydu.

Savaş, veliaht prensin ekonomik dönüşüm planlarının odak noktası olan genç Suudiler arasında normalleşmeyi daha az popüler hale getirdi. Prens Muhammed, bu tür bir adımın önce ateşkes ve Filistin devletinin kurulmasına yönelik somut adımlar atılmasını şart koştu.

Savaşın bölgede yayılmasıyla Suudi Arabistan, İran ile ilişkilerini de güçlendirdi.

Suudi Arabistan’ın daha geniş bir bölgesel çatışmanın içine çekilmesinden korkan krallıkta, Prens Muhammed ve İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın düzenli olarak telefon görüşmeleri yapmaya başladığı ve diğer üst düzey yetkililerin de rutin olarak temaslarda bulunduğu bir süreç başladı.

Suudi Arabistan, İsrail’in saldırılarını kınadı ve krallığın savunma bakanı Prens Khalid bin Salman, pazar günü İran’ın yeni silahlı kuvvetler genelkurmay başkanı Abdolrahim Mousavi ile “güvenlik ve istikrarı sağlama çabaları”nı görüşmek üzere bir telefon görüşmesi yaptı.

Suudi Arabistan için, İsrail’in İran’ı ve Hizbullah gibi bölgesel vekillerini zayıflatması, İslam cumhuriyetinin nükleer caydırıcılık peşinde koşma olasılığının daha yüksek olduğu endişelerini körüklemiş olsa da, Tahran’ı daha az tehditkar hale getiriyor.

Washington’daki Orta Doğu Enstitüsü’nde misafir araştırmacı olan Gregory Gause, “2022’nin İran’ı… 2025’in İran’ı değil” dedi ve ekledi: Buna karşılık, “2025’in muzaffer İsrail’i, bölgedeki siyasetin istikrarını bozacak bir unsur olarak görünüyor.”

Öte yandan İsrail ile normalleşme adımları, Suudi Arabistan’a Washington nezdinde siyasi destek sağlayacaktır ve Trump, krallığın İbrahim Anlaşmaları’na katılması konusundaki “hayalini” gizlemiyor. Mayıs ayında Riyad’ı ziyaretinde “Bu özel bir şey olacak” dedi.

ABD başkanı geçtiğimiz günlerde Fox News’e, savaşın ardından daha fazla ülkenin İbrahim Anlaşması’na katılabileceğine inandığını söyledi: “Bence onları yüklemeye başlayacağız, çünkü asıl sorun İran’dı” dedi.

Ancak İsrailli yetkililer, İsrail ile Suudi Arabistan gibi ülkeler arasında tam normalleşmeden daha kolay ve hızlı bir anlaşmanın, Ahmed El Şara liderliğindeki yeni Suriye hükümeti ile daha dar kapsamlı, “saldırıdan kaçınma” güvenlik anlaşması olabileceğine inanıyor.

Nitekim bazı analistler, Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerinin Trump’ı memnun etmek için normalleşmeden başka bir yolun peşinde olduğunu savunuyor: para.

Mayıs ayında başkanın bölgeye yaptığı ziyaret sırasında Körfez ülkeleri, ilişkilerini güçlendirmek ve Amerikan yapay zeka teknolojisi ile gelişmiş silahlara erişim sağlamak amacıyla trilyonlarca dolarlık yatırım sözü verdi.

Alhasan, “Suudiler, Trump’ın aksine, bir anlaşma yapmak için aynı zaman baskısı altında değiller” dedi. “Endişelerine rağmen… Bence, yapmak istemedikleri bir şeye boyun eğmek zorunda kalmayacak kadar rahat bir jeopolitik konumdalar” değerlendirmesini yaptı.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

İsrail, Gazze’de yeni Hamas karşıtı milisleri silahlandırıyor

Yayınlanma

Hamas karşıtı milis gruplarından birinin Gazze kentinde, diğerinin ise İsrail ordusunun aktif olarak bulunduğu Han Yunus’ta faaliyet gösterdiği bildirildi.

The Cradle‘ın İsrail basınından aktardığına göre Filistin Yönetimi’ne yakın kaynaklar  daha önce “Fetih yanlısı yeni milislerin yakında Gazze’de faaliyete geçeceğini” bildirmişti. Aynı kaynaklar bu hafta, “bu grupların şu anda doğrudan İsrail ordusuyla koordinasyon içinde çalıştığını ve maaşlarını Filistin Yönetimi’nden aldıklarını” ileri sürdü.

Gruplardan biri, direnişin tarihi merkezlerinden olan Şucaiyye mahallesinde konuşlanmış durumda. Bu grubun, Gazze’de Fetih hareketine yakınlığıyla bilinen ve Hamas karşıtı bir figür olan Rami Halles’e bağlı olduğu belirtiliyor. Halles ailesi, Hamas’ın yıllar önce Gazze’de yönetimi devralmasından bu yana hareketle ciddi anlaşmazlıklar yaşıyor.

Ynet’e konuşan kaynaklara göre, “Halles ve adamları ağır silahlarla donatıldı, şu anda İsrail’in koruması ve operasyonel desteği altında hareket ediyorlar.”

İkinci grubun ise Gazze’nin güneyindeki Han Yunus kentinde faaliyet gösterdiği ve başında Yaser Hunaydik adında bir kişinin bulunduğu ifade ediliyor. Hunaydik’in hem silah hem de insani yardım desteği aldığı, ayrıca maaşının Filistin Yönetimi tarafından ödendiği öne sürülüyor. Hunaydik’in de Gazze’de Fetih’le bağlantılı bir aileden geldiği iddia ediliyor.

Ancak Hunaydik, sosyal medyada yayımlanan bir videoda bu iddiaları kesin bir dille reddederek, İsrail’le hiçbir şekilde işbirliği içinde olmadığını, “direnişin ve iç cephenin bir parçası olduğunu” söyledi. Ayrıca, “Hamas beni tanır” diyerek direniş safında olduğunu vurguladı.

Halles ailesi de bir açıklama yayımlayarak, “herhangi bir ihanet ya da İsrail’le işbirliği” iddiasını reddetti.

Ynet’in bu haberi, Gazze’nin en güneyindeki Refah’ta İsrail destekli olduğu ileri sürülen bir başka çete hakkında çıkan haberlerin ardından geldi. Bu grubun başında, Fetih bağlantılı ve IŞİD’le ilişkili olduğu iddia edilen Yaser Ebu Şebab bulunuyor. Ebu Şebab’ın ve grubunun İsrail’den yardım aldığı doğrulanmış; Gazze’deki insani yardım konvoylarının yağmalanmasından sorumlu oldukları belirtilmişti.

Ayrıca bu milislerin, İsrail ordusunun operasyonlarına zemin hazırlamak üzere saha gözetimi yaptığı ve bölgeyi güvenceye aldığı bildirildi. Ebu Şebab aynı zamanda uyuşturucu kaçakçılığıyla da suçlanıyor.

1 Temmuz’da Hamas’a bağlı Gazze İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Ebu Şebab’ın “ihanet, silahlı isyan ve yasa dışı silahlı örgüt kurmak” suçlamalarıyla teslim olması için 10 gün süre verildiği, aksi halde gıyabında yargılanacağı ifade edildi.

2024 sonunda Hamas yönetimindeki İçişleri Bakanlığı, İsrail bağlantılı milisler ve yardım yağmacılığıyla mücadele etmek amacıyla “Ok Birimi” (Sahem) adında yeni bir polis gücü kurmuştu. Son dönemde bu birimle milisler arasında çatışmalar yaşanıyor.

Ebu Şebab’ın grubu, Haziran 2025’te yaptığı bir açıklamada, “Hamas’la bağlantılı yozlaşmış gruplara gideceği” iddia edilen yardımları yeniden dağıtırken, “Ok Birimi tarafından aralarında lider Yasser’in akrabalarının da bulunduğu 50’den fazla gönüllülerinin öldürüldüğünü” öne sürmüştü.

İsrail ise uzun süredir Hamas’ı insani yardımları kendi çıkarları için kullanmakla suçluyor. Ancak Birleşmiş Milletler bu iddiaları kamuoyu önünde defalarca reddetti.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Hamas: Ateşkes teklifini Filistinli gruplarla görüşüyoruz

Yayınlanma

Hamas, Filistinli gruplarla yapılan görüşmeler neticesinde ateşkes teklifine yönelik nihai kararını açıklayacağını bildirdi. Trump da Hamas’ın yanıtının muhtemelen 24 saat içinde netleşeceğini söyledi.

Hamas, arabulucular tarafından sunulan Gazze Şeridi’nde ateşkes önerisini Filistinli gruplarla görüştüğünü ve istişarelerin tamamlanmasının ardından nihai kararını açıklayacağını duyurdu.

Hamas’tan yapılan yazılı açıklamada, İsrail’in Filistin halkına yönelik saldırılarının sona ermesi ve insanı yardımların serbestçe geçişinin sağlanması konusunda kararlı olunduğu belirtilerek, Gazze Şeridi’nde ateşkes için arabulucuların sunduğu teklifle ilgili Filistinli grupların yöneticileriyle istişarelerde bulunulduğu kaydedildi.

Açıklamada, “Hamas, bu görüşmelerin tamamlanmasının ardından arabuluculara nihai kararını açıklayacak ve resmi şekilde ilan edecektir” ifadesine yer verildi.

ABD Başkanı Donald Trump da Hamas’ın Gazze’de İsrail ile yapılması planlanan ateşkes teklifine nasıl yanıt vereceğinin muhtemelen 24 saat içinde netleşeceğini söyledi.

Trump, salı günü yaptığı açıklamada, İsrail’in Hamas ile 60 günlük bir ateşkesi hayata geçirecek şartları kabul ettiğini ve bu süre zarfında tarafların savaşı sona erdirmek için çalışacağını belirtmişti. ABD’li temsilcilerin İsrailli yetkililerle “uzun ve verimli” bir görüşme gerçekleştirdiğini aktaran Trump, “İsrail, 60 günlük ateşkesin sonuçlandırılması için gerekli koşulları kabul etti. Bu süre zarfında savaşın sona erdirilmesi için tüm taraflarla birlikte çalışacağız.” ifadelerini kullanmıştı.

Hamas’a yakın bir kaynak Reuters’a hareketin, ateşkesin nihayetinde savaşı sonlandıracağına dair net güvenceler aradığını söyledi. İsrailli iki yetkili ise bu detayların hâlâ müzakere edildiğini ifade etti.

Savaşın kalıcı olarak sona erdirilmesi, daha önceki başarısız müzakere turlarının da en büyük çıkmaz noktası olmuştu.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu dün 7 Ekim 2023’ün ardından ilk kez Gazze Şeridi sınırındaki İsrail yerleşimi Nir Oz’u ziyaret etmiş ve Başbakan’ın burada esir yakınlarına, “Gazze’de ateşkes ve esir takası için anlaşmayı kabul ettiklerini ve bunu yakında duyuracaklarına inandığını söylediği” öne sürülmüştü.

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar ise Hamas ile rehine anlaşması ve ateşkese varma konusunda ciddi olduklarını belirterek, “Bazı olumlu işaretler var. Şu anda daha fazla bir şey söylemek istemiyorum ama hedefimiz en kısa sürede dolaylı görüşmelere başlamak” ifadesini kullanmıştı.

İsrail basını da ABD Başkanı Donald Trump’ın 7 Temmuz Pazartesi günü Netanyahu ile görüşmesinde, Gazze Şeridi’nde ateşkes ilan edeceğini bildirmişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English