Bizi Takip Edin

Avrupa

Alman bakan Habeck, sanayinin küçülmesinden küresel ticareti ve Ukrayna savaşını sorumlu tuttu

Yayınlanma

Almanya Ekonomi Bakanı Robert Habeck (Yeşiller), 21 Şubat Çarşamba günü hükümetinin ekonomik tahminleri sunarken, Almanya’nın mevcut ekonomik zayıflığının çoğunlukla küresel ticaretin yavaşlamasından ve Ukrayna savaşından kaynaklandığını söyledi.

Habeck, hükümetin tahminini önemli ölçüde düşürmek zorunda kaldığı 2024 ve önümüzdeki yıllar için ekonomik görünümü resmen sundu. Yeni tahminler, bu yıl daha önce öngörülen %1,3’ü revize etti ve Avrupa’nın en büyük ekonomisinin yalnızca %0,2’lik bir büyüme kaydedeceğini ilan ediyor.

Habeck, ‘tarihsel olarak düşük bir seviyede seyreden’ küresel ticaretin yanı sıra Ukrayna’daki savaşın başlamasının ardından Rus gazının aşamalı olarak kaldırılması ve önemli işçi eksikliğine yol açan toplumun yaşlanmasının iktisadi gerilemede ana faktörler olduğunu savundu.

Alman GSYİH’sinin büyümesinin büyük ölçüde küresel ticarete bağlı olduğunu söyleyen Yeşil bakan, “Sonbahar tahminlerine kıyasla bu kadar önemli kesintiler yapmak zorunda kalmamızın ana nedenlerinden biri de bu,” dedi.

Bundesbank: Alman ekonomisi küçülmeye devam edecek

Hükümet, enerji yoğun sektörlerin göçünü istemiyor

Habeck, Ukrayna’ya atıfta bulunarak, ‘ekonomik düzene ve dolayısıyla ülkenin özgürlük düzenine yönelik saldırıyı savuşturmak için başarılı adımlar atmış olsak da, savaşın Alman ekonomisi üzerinde hâlâ ağır bir yük oluşturduğunu’ söyledi.

Bu arada, gaz ve elektrik fiyatlarının savaşın ardından yükseldikten sonra ‘kriz öncesi seviyeye’ yakın seviyelere döndüğünü ve daha da düşmesinin beklendiğini vurgulayan Habeck, “Enerji fiyatları henüz olmasını istediğimiz yerde değil, ancak birkaç ay önce beklediğimizden daha hızlı ve daha önemli bir şekilde düştü,” dedi.

Almanya’da enerji fiyatlarının diğer bölgelere göre önemli ölçüde daha yüksek kalması beklenirken, yenilenebilir enerjiye mevcut geçişten sonra bile, Habeck, başka bir yere taşınmak ve daha ucuza üretmek için cazip olabilecek herhangi bir yerli endüstriyi bırakmak istemediklerini söyledi.

Alman ekonomisi: Avrupa’nın iktisadi motoru dağılıyor mu?

Almanya ‘yeşil hidrojen pazarı’ oluşturmak istiyor

Habeck, “Sanayiler elbette değişiyor. Fakat herhangi bir sanayiyi, özellikle de siyasi bir program olarak bırakmak istemiyorum,” dedi.

Almanya’da çelik için ‘yeşil üretim’ tesisleri inşa etme ihtiyacını vurgulayan bakan, Almanya’da bir hidrojen pazarı oluşturmak istediklerini kaydetti.

Alman üretici ThyssenKrupp’a göre, enerji maliyetleri kömür veya gaz gibi fosil yakıtlar yerine yeşil hidrojenle üretilen yeşil çelik için toplam üretim maliyetlerinin %50’sini oluşturacağından, diğer ürünlerin yanı sıra çelik, enerji fiyatlarına özellikle duyarlı.

Habeck, yeşil hidrojene talep yaratmak için Almanya’daki yeşil çelik tesislerine ihtiyaç duyulacağını, ‘çünkü küresel pazarı yeşile çekmek için Avrupa pazarının bir bütün olarak yeşil olması gerektiğini’ ileri sürdü.

Geçen hafta Brüksel, geçen yıl boyunca ThyssenKrupp da dahil olmak üzere birçok Alman çelik üreticisine büyük sübvansiyonlar verdikten sonra, enerji yoğun endüstriler için 4 milyar avroluk bir Alman destek planını onayladı.

Fakat Habeck, enerji maliyetlerinin daha düşük olması beklenen İspanya veya Norveç gibi Avrupa’daki diğer yerlerden de yeşil çelik ithal etmeye karşı olmadığını da ekledi.

Alman sanayicilerden hükümete yine sert eleştiriler

Alman sanayisindeki gerileme sürüyor

Öte yandan Almanya’nın imalat sektöründeki gerileyişi şubat ayında da beklenmedik bir şekilde derinleşti ve yurtiçi ve yurtdışındaki talebin düşmesiyle faaliyetler daha hızlı bir şekilde yavaşladı.

S&P Global’in ülkenin sanayi sektörü için oluşturduğu satın alma yöneticileri endeksi, bir önceki ayki 45,5’ten 42,3’e düştü. Hizmetler sektöründeki koşulların iyileşmesi sayesinde ise genel işletme faaliyeti 47’den yalnızca 46,1’e geriledi.

Avrupa

AB’den Trump’ın ateşkesine benzer barış taslağı

Yayınlanma

AB ülkeleri, Rusya-Ukrayna savaşına yönelik, ABD Başkanı Donald Trump’ın 30 günlük ateşkes önerisine benzer bir ortak deklarasyon taslağı hazırladı. Almanya Başbakanı Friedrich Merz, taslağın barış görüşmeleri için zemin yaratmayı amaçladığını ve Rusya’nın daha uzun süreli bir ateşkese razı olması gerektiğini belirtti.

Avrupa Birliği ülkeleri, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşa yönelik ortak bir deklarasyon taslağı hazırladı.

Almanya, Fransa, Polonya ve diğer AB ülkelerinin öncülük ettiği bu taslağın, ABD Başkanı Donald Trump’ın önerdiği 30 günlük ateşkes teklifiyle “büyük ölçüde aynı” olduğu bildirildi.

Almanya Başbakanı Friedrich Merz, Avrupa Konseyi Başkanı António Costa ile düzenlediği basın toplantısında,, Trump’ın planını bir gün önce yaptığı telefon görüşmesinde kendisine anlattığını aktardı.

Merz, “Desteğimi ifade ettim ve bunun [ateşkesin] doğru olduğuna inanıyoruz,” dedi.

Avrupa ülkeleri, Rusya’yı “gerçek bir barış planı için gerekli alanı yaratacak” daha uzun süreli bir ateşkese razı olmaya çağırıyor.

Merz, Almanya ve AB’deki ortaklarının Ukrayna’yı desteklemeye devam edeceğini ve “gerekirse” ve Moskova barış görüşmelerine yanaşmazsa ABD ile birlikte Rusya üzerindeki yaptırım baskısını artırmaya hazır olduklarını belirtti.

Başbakana göre, bundan sonra her şey Rusya’ya bağlı. Merz, “Umarım ilgili tüm taraflar bunu, ateşkes halinden barış anlaşması müzakerelerine geçmek için bir fırsat olarak görür,” diye ekledi.

Von der Leyen: Ukrayna’nın AB üyeliği hızlanmalı

Rusya tarafı, 9 Mayıs şerefine üç günlük bir ateşkes ilan etmişti. Ukrayna bu ateşkese resmi olarak destek vermedi ve en az 30 günlük bir ateşkes çağrısında bulundu.

Bir gün önce Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, “diplomasiye şans verebilecek” teklifinin hâlâ geçerli olduğunu bildirmişti.

Kiev’in girişimi Trump tarafından onaylandı. Trump, Zelenskiy ile yaptığı görüşmenin ardından, “Bu ateşkes nihayetinde bir barış anlaşmasının imzalanmasına yol açmalı,” diye yazdı ve rejime uyulmaması halinde ABD ve ortaklarının yaptırımlarıyla karşı karşıya kalınacağını ekledi.

ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance ise Beyaz Saray’ın uzun vadeli bir çözüm arayışında olduğunu söylemişti.

Kremlin, anlaşmaya varmanın çaba, zaman ve Kiev’in Moskova ile doğrudan müzakerelere katılımını gerektirdiğini, “Ukrayna krizinin anında çözülemeyecek kadar karmaşık” olduğunu belirtmişti.

Rus yetkililer daha önce 30 günlük ateşkese “genel olarak evet” dediklerini, ancak “incelikler” olduğunu, özellikle de Ukrayna’nın bu süreyi nasıl kullanacağının Moskova’yı ilgilendirdiğini ifade etmişlerdi.

Zelenskiy ve Trump telefonda görüştü

Okumaya Devam Et

Avrupa

AB, Çinli şirketlerin liman satın almasından rahatsız

Yayınlanma

Avrupa Birliği (AB), limanlarının kime ait olduğu konusunda tedirginlik yaşıyor.

Blokun denize çıkış kapılarında Çinli şirketlerin izinin büyümesi de endişeyi artırıyor.

POLITICO’nun haberine göre Ulaştırma Komiseri Apostolos Tzitzikostas perşembe günü sektör liderlerine, Avrupa limanlarının “güvenliği yeniden gözden geçirmesi ve yabancı varlığını daha dikkatli incelemesi” gerektiğini söyledi.

Brüksel açısından bir zamanlar zararsız bir yatırım olarak görülen şey, artık bir güvenlik riski olarak değerlendirilmeye başlıyor.

Komisyonun yakın zamanda yayınladığı savunma beyaz kitabı, “kritik ulaşım altyapısı”nın yabancıların mülkiyetine daha sıkı kontroller getirilmesi fikrini ortaya atarak bu endişeyi yineledi.

Bu tedirginlik, POLITICO’nun elde ettiği, Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) Sosyalist ve Demokratlar (S&D) tarafından hazırlanan ve AB’nin yabancı yatırım tarama yönetmeliğinin yaklaşan revizyonunda daha sıkı kurallar getirilmesini talep eden taslak belgede de yansıtılıyor.

Ne Tzitzikostas ne de S&D, Çin’in adını açıkça anmadı, fakat alt metin şüpheye yer bırakmıyor. Belçika Kraliyet Savunma Enstitüsü araştırmacısı Simon Van Hoeymissen, bu ifadenin Pekin’in Antwerp-Bruges ve Rotterdam’dan Yunanistan’ın Pire limanına kadar Avrupa’nın önemli limanları üzerindeki etkisinin genişlemesine atıfta bulunduğunu söyledi.

Çinli devler COSCO ve China Merchants ile Hong Kong merkezli Hutchison, şu anda AB genelinde 30’dan fazla terminalde hisselere sahip.

“Gerçek ortada,” diyen Portekizli merkez sağ Avrupa Halk Partisi (EPP) milletvekili Ana Miguel Pedro, AP’nin “Denizler, Nehirler, Adalar ve Kıyı Bölgeleri Grubu” üyesi.

Pedro, “Pekin gibi yabancı devletlerin yönlendirdiği aktörler, tek tek ülkelerin parçalı tepkilerinin çok ötesinde bir koordinasyon ve niyetle hareket ediyor,” uyarısında bulundu.

Pedro, COSCO’nun tipik bir piyasa aktörü gibi davranmadığını, Çin Komünist Partisi’nden emir aldığını savundu ve “Limanlardaki artan varlığı sadece iktisadi bir endişe değil. Bu stratejik bir zayıflık,” diye konuştu.

POLITICO’ya göre artık AB de bu durumu aynı şekilde görmeye başlıyor. Varşova merkezli Doğu Çalışmaları Merkezi düşünce kuruluşunun son raporunda, “Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve Çin’in Rusya’ya verdiği gayri resmi destek, AB limanlarının güvenliği konusundaki endişeleri daha da artırdı,” deniyor.

Örneğin Hutchison, 20 yılı aşkın süredir Polonya’nın Gdynia Konteyner Terminali’nde hisse sahibi.

Bu durum değişebilir. Çin bağlantılı şirketlerin Panama Kanalı’ndan çıkmasını isteyen ABD Başkanı Donald Trump’ın baskısı altında Hutchison, BlackRock liderliğindeki ve Mediterranean Shipping Company’nin de dahil olduğu bir konsorsiyuma, Avrupa’daki 14 liman dahil olmak üzere dünya çapında 23 milyar dolarlık liman varlıklarını satmak için görüşüyor.

Ne var ki bu anlaşma, Pekin’in müdahalesi üzerine Mart ayında duvara çarptı.

Gdynia’yı özellikle dikkat çekici kılan, sadece ticaret hacmi değil, hemen yanında bulunan deniz üssü, tersane ve Polonya’nın seçkin deniz özel kuvvetlerinin karargahı.

Bu, terminali işleten grubun Avrupa ve NATO’nun askeri lojistik ve savunma operasyonlarını en ön sıradan izleyebileceği anlamına gelebilir.

Polonya hükümeti, terminalin stratejik öneminin farkında olarak, onu kritik altyapı olarak listeledi. Bu, işletmecinin güvenlik konusunda hükümetle yakın işbirliği içinde çalışması gerektiği anlamına geliyor.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Kuzey Akım-2’nin borç yapılandırma anlaşmasına onay

Yayınlanma

İsviçre’nin Zug kantonu mahkemesi, Kuzey Akım-2 doğalgaz boru hattının işletmecisi Nord Stream 2 AG ile alacaklıları arasındaki borç yapılandırma anlaşmasını onayladı. 30 Nisan’da varılan anlaşma, şirketin iflastan kaçınmasına yardımcı olmayı amaçlıyor. Kararın henüz yürürlüğe girmediği ve itiraz yolunun açık olduğu belirtildi.

İsviçre’nin Zug kantonu mahkemesi, Kuzey Akım-2 doğalgaz boru hattının işletmecisi Nord Stream 2 AG ile alacaklıları arasında varılan uzlaşma anlaşmasını onayladı.

Anlaşma 30 Nisan tarihinde imzalanmıştı. TASS haber ajansının mahkeme belgelerine dayandırdığı haberine göre mahkemenin açıklamasında, onay kararının belirlenen usullere göre temyiz edilebileceği belirtildi.

Kararın henüz yürürlüğe girmediği ve bu nedenle mahkemenin Nord Stream 2 AG’nin borç yapılandırmasına ilişkin moratoryum prosedürü hakkında bilgi vermediği aktarıldı.

Daha önce, 9 Ocak’ta mahkeme, Nord Stream 2 AG’yi küçük alacaklılara olan borçlarını 60 gün içinde tamamen ödemeye zorunlu tutmuştu.

Aynı tarihte mahkeme, Nord Stream 2 AG’nin borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin nihai moratoryumun 9 Mayıs 2025 tarihine kadar uzatıldığını duyurmuştu.

Aralık ayında Zug kantonu mahkemesinde yapılan bir duruşmada, Nord Stream 2 AG’nin iflasını önlemek amacıyla 10 Ocak 2025 tarihine kadar borç yapılandırma anlaşmasına varması gerektiğine karar verilmişti.

Kuzey Akım ve Kuzey Akım-2 doğalgaz boru hatları, 26 Eylül 2022 tarihinde bir sabotaj sonucu hasar görmüştü. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, olaydan Batı’yı sorumlu tutmuştu. İsveç, Danimarka ve Almanya olayı soruşturmaya başlamış, ancak ilk iki ülke failleri belirlemeden soruşturmalarını sonlandırmıştı.

Avrupalı şirketler Rus gazına kısmi dönüşü değerlendiriyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English